“(…),özür dilerim,bu yazıyı yeni okudum,bazen hepsini hemen okuyamıyorum. Beni bilge ilan etmişsiniz ama henüz o mertebeyi ak etmediğimi düşünüyorum.Ama kitap yazmak hep hayalimde vardı.Bunun için de yine bir başlangıç gerek,henüz kafamda biçimlenmiş hiçbir şey yok.Gereksiz gündelik işler tüm enerjimi silip süpürüyor.Saygılar”
*****
“KOMŞU HUUU!.. (...) Hanım, Sulutaş’ın kuru taşına çattınız. Madem ben de müdahil oldum bu muhabbetinize ve madem ki kitap bastırmak söz konusu, yayıncıyı ve kimi kişilerce editör diye anılan yayın yönetmeniyle düzeltmeni çileden çıkarmamak ve düzgün Türkçe ile bir ürün sunmak için biraz daha mürekkep yalamak gerekiyor. Üzerinize alınmayın lütfen. Varsayın ki ben kızıma söylüyorum da gelinim dolaylı olarak anlasın. Bu kadar yarenlikten sonra bir de hap vereyim de yarasın bari:
[Cümle büyük harfle başlar, nokta ile biter. Noktadan sonra bir boşluk bırakılır, yeni cümle başlar; “gelcem, gitcem, gidiyom” denmez “geleceğim, gideceğim, gidiyorum” denir. “Herkez” denmez “herkes” denir. “Yaaaa” çok laubali bir sözdür. “Bu şEkiLDE” yazmak okuyanı da yorar. “Yanlız” değil “Yalnız” denir; “ğ” harfi “g” şeklinde yazılmaz. “Dahi” anlamındaki “da” ve “de” ayrı yazılır. (Bile anlamında, “bende, sende” denmez, “ben de, sen de” denir); “ahmet, belgin, duru” yerine, “Ahmet, Belgin, Duru” denir. Özel isimlerin, illerin, ülkelerin ilk harfleri büyük yazılır. “ “Geldimi?” yerine “Geldi mi?” (soru takıları ayrı) yazılır.
*****
Kılına bile dokunulmadan paylaşılan bir gelen ileti: [“Türkçe dilbilgisi konusunda (hatta fransızca için bile diyebilirim.89 Hacettepe Ün. Fransızca Öğretmenliği mezunuyum ) aşağıdaki bilgilere ihtiyacım omadığını söyleyecek kadar burnu büyük olduğum doğrudur. Üstüme alınmadım, tasalanmayın .Ama yine de teşekkür ederim. Şu da bir gerçek ki internet ortamında ,o anda önemli olan ,o iletiye olabildiğince çabuk cevap verebilmek için bazen hatalı yazımlar olabiliyor aldırmıyorum. (...)]
*****
CMYLMZ – DoktoRum pRogRam€ ýnda :)(:
Canımız ciğerimiz, ana sütümüz gibi Türkçemizi aşağılamayın!.. "yeni trend" de ne demek? Bu İngilizce 'trend' gibi sözcükleri sakız gibi çiğnemeye başlamadan önceleri nasıl iletişim kuruyorduk aramızda? Eğer, 'eğilim/akım' demek zor geliyorsa bari (yabancıdan uyarlanmış ve artık bizim olmuş) 'moda' deyiversek nasıl olur acaba, 'trend' yerine?..
*****
“Vokabüler hazinemize İngilizce kökenli sözcükler…” tümcesindeki “vokabüler” ne demek Allah aşkına? Bunun yerine, “kelime hazinemiz” yeter de artar bile, öyle değil mi?..
*****
“Çevre-Doğa-Ekoloji” başlığına, ‘çevrebilim’ anlamına gelen “ekoloji” kavramını yerleştirmeye gerek var mı, çevre ve doğa kavramları yetersiz mi kalıyor acaba?
Bir yazar; “Bu kez bu lengüistik saldırı, yurt içinde emperyalizmin yoz kültürü olan kozmopolitizm eşliğinde, onun yarattığı kokuşmuş insan ilişkileri ortamında cereyan etmekte…” demekle benim hayranlığımı oldukça hırpaladı yazar. Öyle ya, “Bu kez bu lengüistik saldırı” yerine sadece “Bu tür saldırı” demiş olsaydı anlamdan hiçbir kayıp olmazdı. Çünkü işlenen konu dil idi ve önceki tümcelerde bu dil saldırızı anlatılıyordu. Ya da “Bu tür dil saldırısı”…
Öte yandan, “emperyalizm” yerine ‘tekelleşme/yayılmacılık’ ve “kozmopolitizm” yerine ‘çeşitlilik/karışıklık/karmalık/katışıklık/’ gibi bir Türkçe sözcük kullanılabilirdi…
“mikrobik hastalıklara karşı” sözündeki “mikrobik” biçiminde uydurulmuş melez sözcük karşılığı olarak Tütkçe “bulaşıcı” sözcüğünün kullanılmasını öneriyoruz.
(ARKA KAPAK YAZILARI)
“Dillerin eskiliği, köklü olması; söz varlıklarını geliştirdiği, dili işlekleştirdiği, dil bilgisini kurallı hâle getirdiği gibi onlara anlatım zenginliği de katar. Tarih içerisinde dillerin başka dillerle girdiği etkileşim, onları daha da dirençli kılar. Türkçenin köklü dil oluşunun bir başka kanıtı da her dilde ortaya çıkışı yüzyıllar alan üst anlamlar, mecazlı kullanımlardır. Bugün Türkçede kullandığımız ‘beni kırmadı’ ifadesi bir üst anlatımdır, gerçek anlamın ötesinde mecazlı bir kullanımdır. Çünkü ‘kırmak’ sözü bir camın, bir tahtanın, bir bardağın bütünlüğünü kaybetmesini ifade eder. İnsanın kırılması camın kırılması gibi değildir. Böyle bir anlatımın ortaya çıkması için yüzyılların geçmesi gerekmektedir. Aynı ifadeyi günümüzden yaklaşık bin dört yüz yıl önce Çin kağanından ressam isteyen Bilge Kağan Orhon Yazıtları'nda şöyle söylüyordu: Sabımın sımadı… Bu sözü bugün anlamamız zor olabilir ancak birkaç küçük açıklamayla bu sözlerin hiç de yabancısı olmadığınızı anlayacaksınız. Sab sözündeki /b/ bugün /v/ sesine dönüşmüştür. Tez, düşünce anlamında kullandığımız sav sözünün eski biçimidir sab sözü… Orhon Yazıtları'nda ise anlamı "söz"dür… Sımadı sözünün kökü ise "sımak"tır ve "kırmak" anlamındadır. Bugün bile Anadolu'da kırık çıkık tedavisi yapan halk hekimlerine sınıkçı denilmektedir…”
(TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü H. Akalın)
“Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin…”
(Mustafa K. Atatürk)
*****
“Atatürk, Sadri Maksudi’nin kitabına yazdığı sunuş yazısında Türkçenin zenginliğini de seslendirmektedir: ‘Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin…’ Atatürk’ün bu sözü, toplumun Türkçeye bakışını etkilemek amacıyla söylenmiş politik veya ideolojik propaganda sözleri değildir… Türkçe, gerçekten de zengin ve güçlü bir dildir. Türkçeye bu zenginliği ve gücü sağlayan güç kaynakları bulunmaktadır. Bu güç kaynaklarından en başta geleni tarihidir… (TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü H. Akalın)
*****
“Söyler misiniz, ‘tolere’ ne demektir?” diye sorsam; “Bu canavar da ne ola ki!..” diye başınızı kaşımaya başlarsınız. Ama “Tolere edebileceğiniz riskleri taşıyın. Çalınmasını tolere edemeyeceğiniz bilgilerinizi kablolu internet üzerinden yazışın…” dersem, biraz anlar gibi olursunuz. Türkçe ‘hoşgörü’ karşılığı olarak, Fransızca ‘tolerans’ sözcüğünden uyarlanmış bir uyduruk sözcükle karşı karşıya olduğumuz hemen ortaya çıkacaktır. Örnek tümcedeki ‘risk’ de yine Fransızca “risque” sözcüğünden türetilmiştir; “riziko” sözcüğü de öyle…
Oysa, “”
TÜRKÇE DİLE GELSE
Türkçe, ‘ileti’ ya da ‘e-posta’ karşılığı olarak “mail” demeyi Sayın Bakan Hayati Yazıcı mı, yoksa o haberi hazırlayan Bülent Aydemir-Refika Karabacak ikilisi mi, ‘HABERTÜRK’ mü, hepsi mi başardı bilemiyorum, ama bu, düpedüz Türkçeye saygısızlıktır. Ne demek “mail”? Türkçede var mı böyle bir sözcük? Arapçadan gelme ‘meyil’ sözcüğünü biliriz sadece…
“Vereceğim mail adresine yazıp atarmısınız” tümcesinin sonundaki soru eki “mısınız”ın ayrı yazılması gerektiğini söylemektesiniz. “Ve Demir verilen adrese 26 Ekim 2010 Salı günü saat 17.41’de şu maili attı:” tümcesinin de şöyle yazılması gerektiğini:
“Sayın Demir de, verilen adrese 26 Ekim 2010 Salı günü saat 17:41’de şu iletiyi yolladı:”
Dikkat edin lütfen, ‘HABERTÜRK’ TV de Gazetesi de ‘TÜRK’ sözcüğünü, her ne kadar “TÜRK” diye vurguluyorsa da, iki noktasız ‘HABERTURK’ diye yazmaktadır. Sayısız uyarı ve şikâyetlerim bir sonuç getirmedi. Belki siz başarabilirsiniz bunu düzelttirmeyi…
Bu bağlamda, benzer aymazlıkların, ne yazık ki çoğu yerlerde yapılmakta olduğunu hep biliyoruz. Sözgelimi, özelleştirildiğini son zamanlarda öğrendiğim, araç muayene şirketi meğer Alman asıllı bir şirkete satılmış ve adını TÜVTÜRK koymuşlar. Ancak, böyle benim yazdığım gibi kayıt yapılmamış olmalı ki, TÜVTURK diye belirlenmiş…
Mersin’deki mekânın her yerinde, şirket bayrak ve belgelerinde böyle yazılı. Alman dilinde de bulunan “ü”, şirket adının ilk hecesinde belirtilmiş de ikinci hecede ipe un serilmiş. Ne yapılmak istenmiş dersiniz? Akıl alacak şey değil, yıllardır da bu kan emici şirket bu ad ile hizmet vermekteymiş ve tek bir Allah’ın kulu da çıkıp buna itiraz etmemiş. Belki de eden oldu da ilgililer ilgilenmediler, sevgili basınımız aldırış etmedi, bilmeyiz.
Dahası, bu çarpıklığı kayıt edenler kimlerdir, onlar nasıl bir Türk düşmanıdır acaba? Bu bağlamda bilgisi ve ilgisi olanların bir-iki adım öne çıkmalarını bekliyoruz.
SİLİNMEDEN HERKEZ İZLESİN (Süre: 15 dakika) başlıklı bir duyuru ulaştı bana da. Hemen tepki gösterdiğinizi duyumsamaktayım; ‘herkes’ diye yazılması gereken sözcük “herkez” diye yanlış aktarılmıştır. Öbeğe ulaşmayı imkânsız kılar kaygısıyla, ana iletide gerekli değişikliği yapmadım, ama herkes bilmeli ki kelimenin aslı ‘herkes’tir.
“Lütfen profillerinizde share butonunu tıklayarak daha fazla insana ulaşmasını sağlayın!..” diye gönderilen tümce ne güzel “tıklayarak” sözcüğünü kullanmış, kimi saygısızlaerın söyleyip yazdığı gibi ‘tuşlayınız’ demek yerine. Bu örnek cümle/tümce şöyle yazılabilseydi daha Türkçe olurdu: “Lütfen ‘paylaş’ düğmesine tıklayıp daha fazla insana ulaşmasını sağlayınız!..” Aslında burada gereksiz yere kullanılan Fransızca kökenli ‘profil’, Türkçede “yandan görünüş” demektir. Nasıl olmuş ta başka bir anlam yüklenmiş bu demiri andıran anlamsız sözcüğe? Bir bilen varsa beri gelsin…
Örneklemeyi sürdürürsek, “ne yapyon iyimisin” diye bir soruya (!) “iyidir kardeşim... çalışıyoz...” diye bir yanıt verilirse, hem soran hem yanıtlayan yanlışlar yapmaktadırlar. İşte:
‘Ne yapıyorsun, iyi misin?’ biçiminde yazılması çok mu zor dersiniz?.. Yanıt ta doğal olarak, ‘İyiyim kardeşim, teşekkür ederim. Çalışmayı sürdürüyoruz…’ düzeninde olmalıydı. Kestirme zengin olmak isteyen gibi, kestirme meram anlatmaya çalışan da çıkıyor demek...
Orhan Ayhan mıydı o, maç anlatırken, “Vay anasını sayın seyirciler!..” diyen?.. Mersinli (MİY’li) Duran Birinci, kimin olduğunu kestiremediğim, “Hayatta ilerlemenin en kutsal yolu, başkalarının ilerlemesine yardımcı olmaktır!..” diye bir sözle katılmış bu sonsuz coşkuya. Türkçenin Anadolu’da yerleştiğinin tescil edildiği günün 734. yıldönümü günlerinde “Ana Sütüm Türkçe” dilimize saygı duyma aşkıyla!..
Soroslu değil Toroslu Mehmet Ali Sulutaş, Türkçeye sevdalı bir yurttaş
Emekli iktisatçı-işletmeci, öğretim görevlisi, araştırmacı, yazar, çevirmen…
Sevgili Mustafa Emre, Turunç’un Ocak-Şubat sayısı için teşekkür ederim. Birinci yaşını tamamlayan Derginin yaşamının uzun ve sağlıklı olmasını dilerim. Az önce kotardığım bir yazımı değerlendirebilirsiniz düşüncesiyle ekliyorum. Abdullah Toroslu ile sizi andık geçenlerde. Sağlık ve başarılarınızın sürekliliğini dilerim. M. Ali Sulutaş, Mersin, 15.5.11
Evet, şeytanların cirit attığı bir ortamda, MİY'li "Kırmızı Şeytanlar" da zoru başarıp
28 yıl sonra yeniden en üst kata taşındı. Mersin İdmanyurdu taraftarı ve Mersinliler başarı sevincini yaşarken, hazımsuızlık çekenler için anımsadım; Orhan Ayhan mıydı o, maç anlatırken, “Vay anasını sayın seyirciler!..” diyen?..
MİY’li Duran Birinci, kimin olduğunu kestiremediğim, “Hayatta ilerlemenin en kutsal yolu, başkalarının ilerlemesine yardımcı olmaktır!..” diyerek katılmış bu sonsuz coşkuya.
Silifke’nin kardeş kenti Hasslochlu konuklarımızın Cuma günü Mersin serbest ziyaretinde; Cumartesi günü Taşucu tekne gezisinde keyifli zaman geçirmeleri, bugün yine Silifke’de serbest geçmekte... Yarın Belediye ve Kaymakamlıkta yapılacak değerlendirmeden sonra Salı günü Tarsus ve Adana gezisinden sonra Hassloch’a dönüşle tamamlanacak bu ziyaret. Nice karşılıklı ziyaretlere...Kardeş kent sevgisiyle, aşkıyla!.. 15.5.11
“1938 Kasım ayı, Türk'ün makus talihinin değiştiği gündür...” tümcesi tam da bir sınav sorusu niteliğinde. İlk bakışta, tümcenin düzgün düşünce bütünlüğü taşıdığı sanılıyor, ama gerçekte çok önemli bir çarpıklık gizlidir. Eğer, bir “ay”dan söz ediyorsak, tümce, ‘değiştiği aydır’ diye bitmelidir. Eğer, tümce gerçekten, “değiştiği gündür” diye bitmesi amaçlanıyorsa, tümcenin başı da bu amaca göre uyumlu duruma getirlmelidir. Sözgelimi, “10 Kasım 1938 günü” diye başlatılmalıdır. Ya öyle, ya böyle...
Dostları ilə paylaş: |