Mehmet Ali Sulutaş, MBA, İktisatçı, Turizmci
Türkçeye çok duyarlı bir araştırmacı, yazar, çevirmen
‘Migration Ballads’ adlı Ali F. Bilir şiir kitabının çevirmeni
‘Düşüncelerin Dansı’, ‘Ana Sütüm Türkçe’, ‘Üçüncü Arka’nın yazarı
Mersin Sivil Toplum Birliği Platformu Kurucu ve Eşgüdümcü Başkanı
TUATC-EUATAC Üyesi Tüm Çeviri İşletmeleri Der Kurucu Gen Sekreteri
[Daughters_of_Ataturk] öbeğinde yayınlanan ‘TÜRKÇEYE DUYARLI İLGİLİLERİN DİKKATİNE’ (14.7.9) başlıklı yazımıza Hatice Çiçeksever yanıt verdi:
“Söyledikleriniz çok doğru fakat ne yapacağız? Hükümete kim anlatacak? Her şey o kadar kök saldı ki, bunları asırlarca yıkmak kolay olmayacak. Tüm derneklerin arkasında biri var, neye çalışılıyor bilmiyoruz, herkes yaz -çiz-gönder kendini boşuna tatmin ediyor. Millet olma bilincini etkileyen tüm unsurlar yıkıldı, herkeste bir kendinden memnuniyet, görgüsüzlük, umursamazlıktır almış başını gidiyor, sade insanlar bir şey yapamıyor, etkili kişiler de mutlaka bir yere bağlı. Artik bu bağlar kopmalı, insanlar uyanmalı. Balık bastan kokar, baslar belli, o basları değiştirsek milyonlar değişir. Çok kötü temeller atılıyor, oltaya takılıyorlar. Hüseyin Rahmi Gürpınar bir eserinde diyor ki: "Her hayvani hoşlandığı yemle avlarlar." İnsan olmaya insan toplamaya çalışmak lâzım değil mi? "Efendiler, medeniyet demek adam olmak demektir.”Atatürk. Duyarlılık yeterli değil, etkin ve etkili olabilmek lazım.”
Günaydın can Hatice, analizsentez@haberturk.com
Rahmetli sevecen halamın adı da Hatice’ydi. Siz ayrıca hem Çiçeksever’siniz hem dil, hem insan seversiniz de… Yanıt-yorumunuz için teşekkür ederim. Sorunuza yanıtı iletinizin içinde dillendirmişsiniz zaten. Yılgınlığa kapılmadan ve kaptırmadan ayık ve dinç kafayla düşünüp değerlendirdikten sonra akıllıca davranmak gerekiyor.
Çare, çözüm anlamında ‘umar’ sözcüğünü kullanıyoruz ama ‘umarsamaz/lık’ diye bir söz bilmiyorum. Arapça ‘umur’dan geliştirilmiş, ‘aldırış etmemek’ anlamında ‘umursamazlık’ mı demek istediniz? Öte yandan, ‘her şey’, ‘bir şey’, ‘bir yere’ ayrı yazılır, ‘kaldı ki’ de ‘saldı ki’ de…
Özel adların baş harfleri her zaman büyük yazılır. Bir önemli yazılım koşulu daha var, o da, noktalama işaretlerinden sonra mutlaka bir boşluk bırakmaktır. Hızlı ve çok yazmak değil, kusursuz yazmak olmalı asıl ilkemiz. Tümceler sonunda tek nokta yerine neden çift nokta koyduğunuzu sorabilir miyim?
Tam hedefi vuran olmasa da bir yanıt geldi, kendi felsefesini açmaya çalışan ve sabun köpüğü kıvamında. Dokunarak düzgünleştirilmiş yanıt şöyleydi:
“Duyarlılığınız bu konuda çok yüksek ve ders verdiğiniz kişi öğretmen. Hatice adı Türkçe ve çok cazip olmasa da, onun üstüne türküler, şarkılar söylenmiş, ilginç.
1994 yılında dil konusundaki duyarlılığımı dünyanın evrensel dili olan sanat ile yola çıkarak vurgulamıştım. 35 yıllık Fransızca ve İngilizce mektup arkadaşlığımdan kalan mektuplar, hediyeler v.s. üzerine hem dili hem koleksiyonculuğu özendirmek adına.
Büyük başlar ne derse o oluyor biliyorsunuz. Oktay Sinanoglu da çok konuştu. Çözüm politik ama bizler de Nasrettin Hoca gibi göle maya çalmaya çalışıyoruz, “ya tutarsa” diyerek...
Maymun evrimleşmesi geçiren cahil toplumlar (cahil ve sürü toplumu olmamızı başardılar maalesef) bakarak öğrendiği için, göz önündeki kişilerin dil konusunda hassas davranması lazım. Saygılar. Hatice 15.7.9
Sevgili öğretmenim, ev ödevimi yapıyor, insanlık görevimi yerine getiriyorum. Hatice adı da, şarkılarıyla, türküleriyle, şiirleriyle, öyküleriyle, Türkçe gibi bizdendir. Nasrettin Hoca da bizim, Nusrettin Hacı da… Şapka çıkarıyorum. Boş değil hoş bir seda bırakmak için bu yalancı dünyaya…
Mehmet Ali Sulutaş, öğrenciliği hiç bitmeyen bir eğitimci… 15.7.9
*****
Bizden öncekiler görememişler ya da, sizin gibi, “Her şey o kadar kök saldı ki,” deyip pes etmeleri/ettirilmeleri sonucu bu noktaya gelindi mutlaka. Ben sen o, biz siz onlar var gücümüzle ve örgütlü olarak direnmeliyiz ki dilimiz ve özgürlüğümüz yaşatılsın. Bulunduğunuz yerde (ve her yerde) has duyarlı insanlar örgütlenmelidir.
O zaman neyin, kimlere, nasıl, ne zaman anlatılacağı ortaya konulacaktır. Birilerine bağlı olmadan çalışmak olası; işbirliği yaptığımız insanlarla yaptığımız gibi…
Yetmişini aşmış bir dedenin kendisini nasıl güncellediğini ve neler ürettiğini görüp okumak isterseniz lütfen arama motoruna adımı yazarak girip bir gezinti yapın. Ayrıca, turkcelil,com ve adanafikirplaformu.org öbeklerini de ziyaret edebilirsiniz.
Mehmet Ali Sulutaş, MBA, İktisatçı, Turizmci
Türkçeyi, zamanı, havayı, suyu, toprağı, enerjiyi
akıllı kullanan, aklını da akıllı kullanıyor sayılır...
(Bu bir has duyarlı yurttaş Sulutaş söylemidir…)
Bir sağlıklı beslenme uyarısı yazısında sıkça geçen iki kavram: ‘light (layt) ekmek’ ve ‘light yoğurt’. İyi ki ‘light yumurta’, ‘light peynir’, ‘light zeytin’ gibi terimler yok. Yıllar önce bir-iki TeVe dizilerinde, bir-iki gazete ve dergide ‘layt erkek’, ‘layt kadın’, ‘layt takılmak’ gibi söylemler öylesine söylendi diye, görüyor musunuz dilimizde, yazımızda taht kurup oturmuş bu böcek…
Bir arkadaşımın bana gönderdiği ileti, biraz övgü azıcık sövgü havası taşıyor:
“o kadar guzel guncel msg'lar atiyosunki,komplex'e kapilmamak icin cevap vermiyor sadece okuyor ve kendimi guncellemeye calisiyorum. o nedenle benden msg alamazssin senin gibi researcher arkadasin yaninda bize sadece kendini onun vasitasi ile guncellemek duser.” Bu ileti Türkçe harflerle şöyle yazılsaydı, daha uygun olurdu:
“O kadar güzel ve güncel iletiler gönderiyorsun ki, aşağılık duygusuna kapılmamak için cevap vermiyor, sadece okuyor ve kendimi güncellemeye çalışıyorum. O nedenle benden ileti alamazsın. Senin gibi araştırmacı bir arkadaşın yanında bize sadece kendini onun ürettikleriyle güncellemek düşer.”
(Aşağılık duygusuna kapılmayı gerektirecek bir ortam hazırlamıyorum ki...)
*****
Bir TeVe söyleşisi sırasında kullanılan kavramlar o kadar kulak ve göz tırmalayıcıydı ki, birkaç örnek alıp, kayıtlı müzik dinlemeyi yeğledim. Burada iki kötü örnek vermekle yetineceğim: “…primer birincil olarak…” , “…frontal ön…” kavramları. Konuşmacı nedense, kelimelerin önce İngilizcesini hemen ardından da (sanki açıklama yapar gibi) Türkçesini söylüyordu. Bir de tersini yapanlar var, önce söyledikleri Türkçe söz o düşünceyi anlatmaya yetmezmiş gibi, hemen İngilizce karşılığıyla açıklama ya da pekiştirme biçiminde özentili bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yeni sayılacak yöntemler hiç teşvik edilmemelidir. Türkçe yetersiz değildir ki…
*****
“Bu bilgi çağı döneminde…” demek yerine “Bu bilgi çağında…” demek daha kısa ve daha anlamlı değil midir? Türkçede ve başka bir dilde de ‘çağ’ ve ‘dönem’ aynı anlama gelmektedir. Bu yüzden aynı düşünceyi ikilememek gerek.
*****
“Bağımsız Düşünce Merkezi olarak kitap çalışmamıza başlıyoruz. Daha ilk çalışmamızda onlarca arkadaşımız beraber kitap okumak ve tartışmak için Bağımsız Düşünce Merkezi’ne başvurdu. Şu an için ilk başlayacağımız kitap olan “Oltadaki Balık Türkiye-M.Emin DEĞER” kitabı için 27 kişi olduk. Sizde çalışmamıza katılın!” diye ulaşan iletiyi irdeleyerek ilgililere yardımcı olmaya çalıştık, ama yol alamadık:
“Sayın ilgili! İletinizde, “kitap çalışmamıza başlıyoruz” diye yazmakla ne demek istediniz acaba? Böyle bir düşünce okuru, belirsizliğe ya da çok seçenekli olasılıklara yönlendirir. Oysa siz kitap okuma etkinliği düzenliyorsunuz. Yazım yanlışları arasında, “Sizde çalışmamıza katılın!” tümcenizdeki ‘sizde’ kelimesi ‘siz de’ biçiminde (de ayrı olarak) yazılmayacak mıydı?
Gençlere bir hizmet sunarken kötü örnek olmamak, kaş yaparken göz çıkarmamak gerek. Mehmet Ali Sulutaş, öğrenciliği hiç bitmeyen bir eğitimci. 15.7.9
*****
Yanıt vermediğim iletilerden biri, olduğu gibi aynen şöyle geldi:
“değerli hocam arpamı büyük katettiğimiz yol mu büyük arpa ne demek yol nedemek katettiğimiz yol arpadan kısa olsada buylde davam edeceğiz deve devem…” yorumu ya da sorusu çok acele yazılmış bir ileti görünümünde. Acele yazıldığından yazının anlamı da aceleye gelip yok olmuş. Oysa ileti şöyle yazılsaydı, açık olurdu:
“Değerli Hocam, arpa mı büyük kat ettiğimiz yol mu? Arpa ne demek yol ne demek? Kat ettiğimiz yol arpadan kısa olsa da bu yolda davam edeceğiz, devam…”
Ağımıza takılan bir başka iletinin, “Sonrada aşağıdaki adresi hotmailinizin adres çubuğunuza kopyalayıp yapıştırarak enterleyin.” tümcesinde hem yazılım hem anlam yanlışları var. Çoğu iletilerde yapılan ana yanlışlardan biri, burada da yapılmış ve ‘da’ eki ayrı yazılması gerekirken bitişik yazılmış. Öte yandan, “hotmailinizin” yerine ‘e-postanızın’ denebilirdi; “adres çubuğunuza” yerine de ‘adres çubuğuna’...
Asıl yozluk, “enterleyin” melezinde. Onun yerine ‘kayıt edin’ ya da ‘giriş yapın’ denmeliydi. İngilizce ‘enter’ (gir) sözünü Türkçeleştirmeye çalışmak yerine Türkçesini kullanmak daha anlamlı ve yararlıdır. “Sonra da aşağıdaki adresi e-posta adres kutusuna (kopyalayıp) yapıştırarak kayıt edin” denseydi sorun olmazdı.
*****
Günaydın Çorum Fikir Dergisi yöneticileri,
İsteğim dışı bana da ulaştırılan iletinize bağlı buadresim.com adlı öbekte, Türkçe adına biraz gezindim. Türkçe yazılım yanlışlarının düzeltilmesidir dileğim:
“Türkiye’de Emlak”, “Siz de katılın” derken doğru yazmışsınız da, “Sizde katılınız” ve “Sizde bulunmak isterseniz…” derken ‘de’ neden bitişti, bilen var mı?
Tereciye tere satmak gibi olmasın ama, "Bu yaptığınızı Çorumlu yapmaz!..
Türkçe yazarken araya bir “subdomain” sıkıştırmanız neden acaba?
Yazanın kendisini ifade etme yeteneğinde bir bellek silinmesi mi oldu acaba?
Bu tümceyi yazanın tam orada da Türkçe düşünmesini salık veririm. Genelde olması gereken konusunda yardımcı olurum ama burada olmayacağım. Madem bir kazanç amaçlı öbek oluşturmuşsunuz, bir de Türkçeyi düzgün kullanan bir yurttaş istihdam edin ya da görevlendirin. Yine de bir yardım daha yapayım, ‘link’ yerine genel kabul gören ‘ilişim’ sözünü kullanın, lütfen; Türkçe adına. Bugün ilk iletim size gidiyor; bilin Türkçenin ne kadar önemli ve yaşamsal olduğunu!.. 19.7.9
Kısa sürede gelen, “Çorumlu size ne yaptı da bana bu kelimeyi yazdınız?” diye tek tümceli, anlamsız ve sorgulayıcı; ayrıca başlığı ve sonluğu olmayan bir yanıtı (!) elbette yanıtlamaya değer bulmadım. Doğal olarak da listeme henüz kayıt ettiğim e-posta adreslerini silip onlardan gelecek iletileri engelleyici önlemleri aldım. 19.7.2009
*****
Hayret, önlem ya çalışmadı, ya da önlem zinciri, gönderen tarafından kırıldı:
“İnsan kendi hatasını nedense görmezde başkasın hataları ile uğraşır?
1-sizin iletiniz de her nedense bizim goole nin SPAM’A (elektronik posta sağanağı, mesaj sağanağı) bölümüne gelmiş.
2- Fikir Dergisi Yöneticileri yoktur. Yazarları vardır. Yöneticisi sadece benim.
3- İsteğin dışında geldi ise şu an itibarı ile http://groups.google.com/group/fikir-dergisi e-posta gönderisinden çıkartılmış bulunmaktasınız. Bunu sizde yapabilirdiniz!
4- Bizim sadece e-posta listemiz yapılanları bilgilendirme için kurulmuştur. http://groups.google.com/group/fikir-dergisi ise http://fikir.dergisi.info 10. alını tamamlamış bulunmaktadır. Diğer dokuz sayı yazarlarımızın yazılarını da inceleyebilirsiniz. Üye olma mecburiyeti yoktur.
5-"Bu yaptığınızı Çorumlu yapmaz" Acaba ÇORUMLU size ne yaptı? Çok merak ediyorum! Çokkk İktisatçı, Turizmci Sağlık adına sağlıklı düşünüp sağlığa önem veren ,Türkçeye çok duyarlı bir araştırmacı, yazar, çevirmen, Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği Kurucu Gen Sekreteri, en yaşlı-genç bilgesi, Türkçeyi, havayı, suyu, toprağı, zamanı, enerjiyi akıllı kullanmaya çalışan yurttaş vb. imzanız var da ondan sonrum.
6- Domain "etki alanı -tanım kümesi -1) alan, ilgi alanı, 2) tanım alanı (işlev) "olarak çevrilmiştir ki bu kelime ile bağdaşamaz. Domain sadece bir hedeftir. Domaini aldıktan sonra değiştirme imkânınız olamaz. Yönetim alanında ise her türlü düzenlemeleri yapabilinsiniz. İlgi alanı ile de alakası aynı isimleri anlatan pek çok isim veya kelime bulunmaktadır ve subdomain Türkçe karşılığı bana biraz daha kelime bilimcileri düşündürse gerek diyorum
7- SALIK (Ucu zincirli Topuz) her halde SAĞLIK demek istediniz(!)
ÖBEK (Yaş ve yapıları aynı olan kişilerin veya topluluğuna denilir.) Bizim öbeğimiz değil e-posta topluluğumuz vardır ki burada 90 yaşında da 18 yaşında da cinsiyetleri karışık kişiler de bulunmaktadır.
8- LİNG karşılığı olarak verdiğin örneğe insanlar değil “kazlar” bile güler.
9- En önemlisi iki adınız var. Ha sahi unuttum adınızı Türkçe mi?
Hamiş: http://fikir.dergisi.info dergimizde adınız verilmeden bu cevabı yayınlayacağım
Mahmut Selim GÜRSEL
yazı ÇOK BİLMİŞ başlığı ile dergide yayındadır
“Başkanım bana bu kısa röportajı ayırdığınız için teşekküler ediyorum…” tümcesinde bir yazılım yanlışı olduğunu fakat bunun sadece bir ‘r’ harfi eksikliğinden kaynaklandığını söyleyeceksiniz. Ama metnin her yerinde aynı eksiklik yinelenmiş. Haydi diyelim ki bir kere yanlış yazılmış ve o kelime kopyalanarak birkaç yere yapıştırılmış ve hoş görelim. Ama yazıyı yazan bu eksikliği görmeliydi!..
“Başkanım bana bu kısa röportajı ayırdığınız için teşekkürler ediyorum…” demek bile anlam eksikliği taşıyor. Önce, “kısa röportajı ayırmak” ne demek? Belki, “kısa söyleşiyi yapmak” ya da “kısa söyleşi için zaman ayırmak” denmek istenmiştir ama denmemiş. Öyle denmeliydi!..
Mehmet Ali Sulutaş, MBA, İktisatçı, Turizmci
Sağlık adına sağlıklı düşünüp sağlığa önem veren
Türkçeye çok duyarlı bir araştırmacı, yazar, çevirmen
“Yazar,çizer,çekermisiniz” diye yazan bir aymaza yardım etmek istedim, “Noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakılır, ‘misiniz’ soru eki ayrı yazılır ve bir soru işareti (?) konur” diye akıl verdim, Çorumlu olduğunu yazan, ama bir Çorumlunun yapmayacaklarını yapmış , “Yazar,çizer,çeker mi siniz” diye, hem ‘mi’yi hem ‘siniz’i ayrı yazmış, hem de ne noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakmış, ne de soru tümcesinin sonuna bir soru işareti koymuş. “Nasihatle yola gelmeyenin hakkı bilmem nedir” deyip kendi haline bıraktım, sözde Çorumluyu. Gerçek Çorumlular bağışlasın!
‘İNSANLAR, KONUŞA KONUŞA…’
‘İnsanlar, konuşarak anlaşır.’ Anlaşma, ‘Dil’i kullanarak yapılır. Anlaşma dili de; Her Millet’in, ‘Ana dili’dir. Almanya’da, Almanca; İngiltere’de, İngilizce; Çin’de, Çince; Amerika’da, İngilizce; Suriye’de, Arapça ve Türkiye’de, Türkçe.
Düşündüğümüz dilde, konuşuruz… Dil; ‘Millet’ olabilmek için gerekli, temel öğelerdendir. Toplumun, ortak kültürünün oluşmasını sağlar.
1924 Öğretim Birliği Yasası ve
1928 Dil Devrimi, ABECE’mizin, Türk milletine özgü biçimini sağlamıştır.
Türkçe; Dünya dilleri arasında, bilim dili olarak kullanılabilecek ilk diller arasındadır. Üretken yapısı, (Kök ve ekler) zenginliğini gösterir. Yazılışı ve okunuşu arasında ayırım olmaması, öğrenimini kolaylaştırır. ‘Türkçe dil kuralları’ hemen herkese, yeni ‘Türkçe sözcükler’ üretme şansı verir.
Bu ve daha birçok özellik, ‘Bilgisayar’ sözcüğünün mucidi, Dil Bilişimci ve 36 dil bilen Aydın Köksal tarafından en iyi biçimde açıklanmış ve Türkiye’nin en büyük yanılgısı ‘YABANCI DİLDE ÖĞRETİM’ adını verdiği kitabı yazdırmıştır.
Okullarımızda verilen ‘yabancı dille öğretim’ ancak, sömürge ülkelerde yapılabilmektedir. Toplumu;
Anlaşma dilinden uzaklaştırmak,
Kültürüne yabancılaştırmak,
Millet olmaktan alıkoymak için uygulanan, sinsi yöntemlerin başında gelmektedir. Bakalım; Türkçe, düşünerek ve İngilizce ifade edebilmek için;.
1) Daha çok zaman kullanacağız.
2) En iyi biçimde ifade edemeyebileceğiz.
3) Kültürel zenginliklerimizi katamayacağız. (Atasözleri, deyişler..)
4) Dilimizi geliştirmek, sadeleştirmek için kullanmamız gereken üretkenliğimizi heba edeceğiz…
Ana dilinin dışında, bir ya da birkaç dil bilmek ile, yabancı dilde öğretim yapmak, birbiriyle karıştırılmamalıdır. Dil ya da diller öğrenilmeli, ancak, ‘Öğretim’ ana dilde olmalı. Caddelerimizde, sokaklarımızda dolaşırken, ana dilimize, kültürümüze yabancı sözcüklerle doldurulmuş tabelalar, kendimizi inkar anlamında oldukları için, bizleri rahatsız etmeli
Ülkemizin vatandaşları olarak önce, bizler, anlamalıyız, tabelalardaki yazımı. (Turistik yörelerde, ikinci açıklama olarak, örneğin, İngilizce de yazılabilir..) Şimdi;
Bölücüler ve talimatları alan işbirlikçiler, Türkçenin dışında, örneğin Kürtçe ile öğretimden söz edebilmektedirler. Ya da, masum hale getirebilmek için, ‘Seçmeli’ olsun diyebilmektedirler. Yetmedi.. Q,W,X işaretlerini de ABECE’mize eklemek isteyebilmektedirler..
*Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kalmasın diye
*Türkçe dili olmasın diye…
26 Eylül ‘Dil Bayramı’. Çeşitli etkinlikler düzenlenmekte.
Mersin’de; 26 Eylül 2009 Cumartesi günü, saat 14.00’te, İçel Sanat Kulübü Nevit Kodallı Salonu’nda, konu ile ilgili sunum yapılacak. Aksu Köy Enstitüsü mezunlarından, eğitimci Ali Uysal, ‘Ana Sütüm Türkçe’ kitabının yazarı Mehmet Ali Sulutaş, Doç. Dr. Orhan Özdemir aktarımda bulunacaklar. Dilimize ve aslında geleceğimize sahip çıkalım. Sunumda, buluşalım.
Saadet PESEN Saadet05@yahoo.com 25 EYLÜL 2009 İMECE
Sevgili Saadet Hanım, sağ olun!.. Söyleşimize de katıldınız ve katkıda bulundunuz...
Yıllar sonra kavuştum o çok istediğim Türk dili üzerine yazınıza… mas 27.9.9
“Oltaya takılmış balığın yeme ihtiyacı yoktur” demiş ABD’li işadamı Rockfeller, 1953’te; sanki Türkiye’yi adres gösterir gibi...
[“Eh Trakyalıyız ya, onu bizde hep söylerdik zamanın da...” tümcenizdeki ‘bizde’ sözcüğü ‘biz de’ olması gerekirken ‘de’ neden yapışmış ve en son kelime de ‘zamanında’ olması gerekirken, ‘da’ neden alıp başını gitmiş acaba?] örneğinde olduğu gibi, ‘da’ ve ‘de’ genelde kafa karıştırıyor. Genelde yanlış kullandığımız Fransızca kaynaklı ‘tuş’ aslında İngilizcede ‘key’ (anahtar) diye adlandırıldığına göre neden ‘anahtar’ veya ‘düğme’ diye anmıyoruz anlamıyorum. Belki TDK ve dilbilimciler daha uygun bir sözcük bulmuşlardır.
Merhaba Mehmet Ali Bey,
Türkçe ile ilgili Carrefour'da yaşadıklarınızı okuduktan birkaç gün sonraydı sanırım; ben de Forum alışveriş Mekezi'nde dolaşırken okuduğum bir kelime bana "yuh artık" dedirtti. Forum'un girişinde bir el arabası duruyordu ve üzerindeki yazıyı aynen yazıyorum: CARSAMBACH!!! Yani bildiğimiz Karsambaç, ne hale gelmiş!!!
Saygıyla, Hadika.
Sevgili Hadika, sağ olasın, bu bilgiyi bana da aktardığın için. Dün bir başka dostum aynı konuya değinip ilgimi çekmek istedi, ama o hareketlilik içinde kaynayıp gitmişti. Bu bilgilendirmen daha da pekiştirdi o saçmalığı, Türkçeye saygısızlığı. İlk fırsatta gidip hem fotoğrafını çekerim hem yazısını yazar, âlem irfan içinde açıklarım… mas
“En Büyük Laptop Showroomu”
konsept (genel kavram, genel düşünce)
kıyas-ı mukassem (ikilem)
kültürel entegrasyonun (kaynaşmanın)
neden ‘cep telefonu’ ye da ‘ge-se-me’ değil de ‘ci-es-em’ derler?
“Dikkatli olmak da fayda var.” yerine “Dikkatli olmakta fayda var.” denmeliydi.
“Uluslararası Türkiye Offshore Şampiyonası Mersin Grand Prix ve Türkiye Finali…” duyurusu hem kafa karıştırıyor hem de yabancı kelimelerle dolu. Evet, 10 kelimeden oluşan bu tümcede beş yabancı kelime yer almış. Hayır hayır, almış değil, verilmiş.
Şu yazı da bir yazı yanlışı üzerine yapılan bir yorumun sadece bir parçası: “yannışlıkla yannış şeyler öğrenmiş olmasın toplum bi düşün bakalım.bi de güzel diyosun da eeee nolmuş güzelse,çikin mikin demedik saten ,başka şeyler söyleniyo”
Dikkat ettiğiniz gibi, kişi ‘yanlış’ sözcüğünü “yannış” diye yazmış ve sanırım öyle de söylüyordur. Gelin bunu doğru Türkçe ile yazmaya çalışalım birlikte. ‘Yanlışlıkla yanlış şeyler öğrenmiş olmasın toplum. Bir düşün bakalım. Bir de güzel diyorsun. Eeee, n’olmuş güzelse? Çirkin mirkin demedik zaten, başka şeyler söyleniyor…’
“Hummer modifiye”, “Ferrari modifiyesi”, “Victoria Beckham`ı Giydir”, “Tesse`nin Düğünü”, “Winx Bloom Giydir”, “Winx Club”, “Winx Sahnede”, “Rock Starını Giydir”, “Brazt Giydirme”, “Beyonce Knowles`i…” ne demek oluyor acaba?
Kendi kültürümüzün adları, kişileri nerede? Kendi kültür değerlerimiz nerede kaldı?..
Hele, “Michelle Rodriguez`u Giydir” hepten aykırı, ‘Rodriguez’i’ denecek yerde “Rodriguez`u” yazılmış ki yanlış ve kötü bir örnek. Oysa o ad ‘Rodrigez’ diye okunup söylenir, ‘Rodriguz’ değil. “Bilmiyorsun, bari bir bilene sor” derler adama…
İş yerleri önünden geçerken, daha önce gördüğüm “… Nakliye” veya “…Taşımacılık” tabelalarının yerinde “… Lojistik” yazıldığını gördüm. Lojistik, “yol, haberleşme, sağlık, yiyecek içecek sağlama” gibi destek hizmeti demektir. Nakliye/taşımacılık ise “bir malın bir yerden bir yere taşınması” demektir, deyip yanımdakilere sordum, “Lojistik kelimesini nakliye yani taşımacılık sözcüğü yerine kullanıyorlar birkaç yıldır. Nakliye veya taşımacılık kelimelerinin suyu mu çıktı da…?”
Yanımdakiler de açtılar ağızlarını yumdular gözlerini. Öfff!.. Demeye kalmadı, yürürken önümüzde beliren bir duyuru camekânındaki yazılanlar hepimizi daha da öfkelendirdi. “MERSİN LOGISTICS – MERSİN 2. LOJİSTİK VE TRANSPORT FUARI…”
Çileden çıkmamak elde değil. Türkçe konuşan bir kentte, Türkçe konuşan Türk toplumunda, sömürge ülkelerinde bile görülmeyecek bir kendini bilmezlik bu. Aslında bu yazılanların her tarafı kusurlu ve sakıncalı ve de yanlış. Bu afişleri hazırlatan kuruluşun hiç mi danışmanı yok? Hiç mi düzgün Türkçe okur-yazarı yok?
Kimi aklı sivri kişi ya da kurum, Mersin’in çarşafını pazara çıkarıyorum diye bana karşı “Of, puf ” çekiyor olabilir, ama Nasrettin Hoca’nın, “Hırsızın hiç mi günahı yok?” diye sorguladığı gibi, bu saçmalıkları yapanların hiç mi kabahati yok?..
Lütfen hiçbir birey, kurum ya da kuruluş alınmasın, ama neden bu aymazlıklara fırsat veriyoruz? Gezip görmenizi ve yorumlarınızı yüreklice yapmanızı dilediğim “MERSİN 2. LOJİSTİK VE TRANSPORT FUARI” Mersin Yenişehir Fuar merkezinde başladı bile…
Geçenlerde Kanal - 1’deki “Kelime Oyunu” sunucusu da “Aydın Üniversitesi Lojistik Bölümü öğrencileri…” demez mi!.. Aklım durdu, tavana vurdu!..
“Hocam bıraktı, benim de muhtemelen bu son maçım olacak. Kesin bu konuda kararlıyım…” demiş Millî Takım kalecisi Rüştü Reçber. Yüreklerimizin ağzımıza geldiği anlarda, sadece golü değil yüreklerimizi de kurtaran Rüştü, bir “muhtemelen” diyor, bir de “kesin”… Belki Rüştü bu ‘olasılık’ ile ‘kesinlik’ içeren çelişkiye düşmemiştir de, haberi yapanlar öylesine bir yazı dili kullanmış olabilirler. Her iki durumda da bu birbirine zıt düşünce ve ifadeler aynı tümce içinde yer almamalıydı.
Beyaz gömlek deyip geçmeyin - Beyaz gömlek, kulağa çok basit gelebilir, ancak bu sezon gardırobunuzun en temel parçası bu gömlekler olacak.
Seçenekleriniz bol; streç koton, dar kesim, kollarında ve kol ağzında detayları olan, yakaları süslüleri ile çeşit çeşit ama en önemlisi hırkadan cekete ya da sade bir pantolon üzerine her şeyle giyebilirsiniz.
Beyaz gömlekler baştan yaratıldılar ve artık ölümsüzleştiler, yeni tasarımlar her zamankinden daha benzersiz ve şık. İşlemelileri, pilililer, dantel ve fistoluları tercih etmelisiniz, ister tek renk giyinin ister siyah ya da renklerle kombinleyin ama beyaz gömleklerinizi en fazla bu sezon giyeceksiniz emin olun.
Bu gömlekler gündelik hayatın basitliğine romantizm katıyor ve eski okul gömleklerimizi andıran beyaz gömlekleri yaka detaylarıyla geride bırakıyor. Çoğu kotondan olduğu için göründüklerinden çok daha rahatlar. Gömleğinizin detaylarını üzerlerine çok fazla kat giyerek saklamayın ya da karışık bir alt kullanarak yok olmasına izin vermeyin. Bu beyaz gömlekler dramatik bir değişim için ideal.
Sade, “Hangi markanın olduğunu belirtebilir misiniz?” diye sormuş. Bade de, “Çok sade ve şık güzelmiş…” diye yorum (!) yapmış.
----------
Fransızcadan sızıp dilimize yapışan ‘koridor’ sözcüğü yerine ‘geçenek’ denmiş ama tutmamış. Fransızca kökenli ‘koridor’, bir yapıya girilen, odalara geçilen genellikle dar geçit içeriğini tam olarak taşımamaktadır. Onun yerine ‘geçenek’ daha anlamlı…
“Hele Ninno Olasan” diye başlayan bir türkümüz var: “Hele ninno olasan, / Allahın’dan bulasan / eğer annen vermezse / evde de kalasan…” diye sürüp gidiyor türkü. Ne menem bir bedduadır bu da dillerden düşmez?..
Müzik dünyasında bir “enstrümantal müzik” muhabbeti edilir, bilirsiniz. Çoğumuz bu kavramı, Türkçe midir değil midir sorgulamadan, aldırmadan kullanırız ya da duyar geçeriz. Oysa bir düşünelim, bu Fransızca sözcük dilimize yapıştırılmadan önce hangi sözcüğü kullanıyorduk? Elbette, ‘çalgı’ ya da ‘müzik aleti’ derdik. ‘Enstrümantal müzik’ için de, ‘sözsüz müzik.’ Öyle değil mi?
‘Sözsüz müzik’ demeye ne oldu da ‘enstrümantal müzik’ deyip gideriz? Elbette, kendi dilini ve kültürünü yamamak için yayılmacı düşünceleri taşıyan yabancı ‘elin oğlu’… “Yalnız çalgılar için hazırlanmış müzik” ya da ‘sadece çalgılarla’ icra edilen ya da sözleri okunmadan çalınan müzik demek istediğimize göre, neden ‘sözsüz müzik’ demeyiz ve dedirtmeyiz? Basiretimizi mi bağladılar yoksa? Allah akıl vermiş, kullanalım, değerlendirelim. Aklımızın tası saksı değil ki bilmem ne yapalım!..
“Türkiye’yi artık böldürmeyeceğiz!..” demişmiş bir siyasi kişi. Bana kalırsa bu tümce, ne yazdığını bilmeyen gazeteci tarafından yakıştırılmış ya da uydurulmuş bir tümce. Olur mu hiç öyle şey? Sanki şimdiye kadar, her gün ekmek, simit gibi bölünüyormuş ülke de, “artık yeter, aç kaldık, bundan sonra böldürmeden, tümüyle yiyeceğiz artık” der gibi bir tümce olmuş, sevgili gazetecilerimiz, siyasilerimiz…
“Ebter tohumlar, toprağın mikrobiyolojik florasına horizontal transition yaparak, hem toprağı kontamine etmekte hem de toprağın bakteri florasını bozarak, bakteri popülasyonunda kolay mutasyona uğrama yatkınlığını artırmaktadır…” diye karşımıza çıkan bir anlatımdan sıradan bir okur pek bir şey anlamaz. Belki bu anlatımı
‘Melez tohumlar, toprağın mikrop bilimsel bitki örtüsüne yatay geçiş yaparak, hem toprağı kirletmekte hem de toprağın bakteri dengesini bozarak, bakteri sayısında (nüfusunda) kolay değişime uğrama yatkınlığını arttırmaktadır…’ diye Türkçeleştirip sadeleştirirsek anlaşılma olasılığı daha da artacaktır.
“Human Genom Project, Amerika, İngiltere, Çin, Almanya, Fransa ve daha birçok devlet tarafından desteklenmiş bir proje idi.” darken de aynı tuzağa düşülmektedir. Oysa ‘İnsan genetik haritası, Amerika, İngiltere, Çin, Almanya, Fransa ve daha birçok devlet tarafından desteklenmiş bir proje idi.’ denilseydi sorun olmazdı.
“Asidik ve hijyenik olamayan yiyecekleri yemeyin…” diye bir ifade çok yanlıştır ve Türkçe değildir. “Asidik” ne demektir bilen var mı acaba? Burada ‘asitli’ mi yoksa ‘sidikli’ mi denmek istenmiştir? Ayrıca, ‘sağlıklı’ demek varken ‘hijyenik’ demeye ne gerek var? Bu uyarıda, “Asitli ve sağlıklı olmayan yiyecekleri yemeyin…” deniyor ki bu da yanlış bir cümle kuruluşudur. Sanki “asitli olmayan yemekleri yemeyin” der gibi bir anlam çıkıyor ortaya. Onun yerine ‘Asitli olan ve sağlıklı olmayan yiyecekleri yemeyin…’ diye açıklayıcı ve tamamı Türkçe olan bir uyarı daha anlamlıdır.
---------------------
Değerli yönetici ve sunucular,
Kıvanç duydum böyle bir öbek sunduğunuz için, sağ olun. Çocukların ve gençlerin geleceğimiz olduğu gerçeğinden yola çıkarak, onlara en yararlı, en uygun bilgi ve becerileri kazandırmak görevimizdir. Bunları yaparken kullandığımız dili de düzgün kullanmak, Türkçe sözcük, terim ve kavramları seçmek asal sorumluluğumuz olmalı.
Bu bağlamda, hoşgörünüze sığınarak hazırladığınız metin üzerinde bazı dokunuşlarla bilgi iletiyorum. İlgi ve özen göstereceğinizi umarken sevgilerimi sunuyorum. 8.11.9
Mehmet Ali Sulutaş, MBA, araştırmacı, yazar, çevirmen
Öğrenciliği hiç bitmeyen emekli bir eğitimci ve yurttaş
Dostları ilə paylaş: |