Türkçenin şu andaki en önemli sorunu, dildeki yabancı ögelerin artmasıdır. Her dilde yabancı kökenli söz vardır. Hiçbir dil saf değildir. Türkçe de pek çok dile söz vermiş, pek çok dilden söz almıştır. Türkçenin İngilizceye verdiği sözler de vardır. Bunlardan en ilgi çekici olanı son zamanlarda dilimize giren kiosk’tur. Bu söz Türkçeden İngilizceye geçen köşk sözüdür. İngilizcede kiosk biçimine dönüşmüş ve bizim sözümüz bu defa farklı bir anlamda karşımıza çıkmıştır. Dildeki yabancı sözlerin bir ölçüsü olmalıdır. Bu ölçü dilin kimliğini bozacak derecede olmamalıdır. Dil gerek duyduğu sözleri, karşılık bulunmaması durumunda yabancı dillerden aynen veya ses değişikliğine uğratarak alır.
En kötüsü dilin söz dizimi özelliklerinin yabancılaşması, yabancı eklerin dile girmesi, dilin mantığına aykırı kullanışların yaygınlaşmasıdır. Türkçede çokluk eki -lar, -ler varken, İngilizcedeki çokluk eki ’s’nin kullanılması, Türkçede -nın, -nin eki varken İngilizcedeki ’s ekinin kullanılması, üzerinde dikkatle durulması gereken konudur. İnternette gördüğüm bir ağ sayfasının adresinde ‘okuls’ sözü vardı. Sayfanın hazırlayıcısına bu sözdeki s’nin anlamını sorduğumda bana verdiği yanıtta, sözün okullar anlamına geldiğini ve İngilizcedeki çokluk ekini ilgi çeksin diye kullandıklarını söylüyordu. Türkçede ‘article’ olmamasına rağmen, bir otelin adında ‘the’ biçimini kullanması dile yabancı sözlerin girmesinden daha tehlikelidir. Bunlar dilde olmayan, dilin yapısına uymayan biçimlerin dile sokulmasıdır. Bu, kan grubu B olan bir kişiye A grubundan kan vermek gibi bir şeydir.
Dilimizi bekleyen tehlikeye gelince... Üçüncü binyılın henüz başlarındayız.. . İnsanlığı yeni binyılda nelerin beklediği, geleceğin dünyasının nasıl olacağı, bilimde hangi noktalara ulaşılacağı gibi çeşitli konularda bilim adamları öngörülerde bulunuyorlar. Bu öngörülerden biri de yeryüzündeki dillerle ilgili. Yeni binyılın daha ilk yüzyılı sona ermeden yeryüzündeki pek çok dilin yok olacağı öngörüsünde bulunuluyor. Ürpertici bir öngörü... Bir dilin yok olması demek, bir kültürün, dahası bir ulusun yok olması demektir. Dilini kaybeden bir ulusun bireylerinde genlerin birkaç kuşak daha yaşayacağı, ulusların biyolojik olarak varlıklarını sürdürebileceği ileri sürülebilir. Ulusu oluşturan en önemli öge dil olduğuna göre dili yeryüzünden silinmiş bir ulusun varlığının da silinmiş olacağı bir gerçektir. Geçmişte bu durumun örnekleri vardır. Ancak, Türkçe için böyle bir tehlike söz konusu değildir. Türk ulusu diline sahip çıktıktan sonra, karamsar olmamak gerekir. Bu bilinç uyandıktan sonra Türkçemizin geleceği konusunda endişeye yer yoktur. Üçüncü binyılda Türkçemizi aydınlık günlerin beklediğine inanıyorum.
Ülkemizde Türkçe ile ilgili tek resmî kurum Türk Dil Kurumudur. İmlâ kılavuzları, sözlükler, dil bilgisi kitapları hazırlama görevi yasa ile Türk Dil Kurumuna verilmiştir. Ancak, bu işi yapan bir kurum var diyerek herkesin bir kenara çekilmesi, Türkçenin katledilmesine seyirci kalması mümkün değildir. Türkçe hepimizin en kutsal varlığıdır. Türkçe bizim kimliğimizdir, adımızdır, soyadımızdır, türkümüzdür, şarkımızdır, sevgimizdir. Şairin dediği gibi Türkçe, ses bayrağımızdır. Bayrağımızı koruduğumuz gibi dilimizi de korumalıyız. Biz bu dilimizi atalarımızdan miras aldığımız kadar, gelecek kuşaklardan da ödünç aldık. Ele ele verelim, dilimize sahip çıkalım. Gelecek kuşaklara Türk’e yakışır bir Türkçe bırakalım.
-------------------
Ey Kahraman Türk Kadını / Cihangir Er
Ey Kahraman Türk Kadını
Yutturdular size yabancı dilde öğretimi,
Çocuklarınız İngilizce öğrenecek diye,
Bir hâl oldu bizim hanımlara,
Çocukları İngilizce öğrenecek diye.
Amansız bir yarış başladı yıllar önce,
Herkes çocuğunu kolejlere gönderme peşinde,
Farkında mısın anacım bilmem ama,
Kendi elinle atıyorsun evladını ateşe.
Nene Hatunlar Anadolu Anatolia olmasın,
Elif Bacılar çocuklarına Tom, Hans denmesin,
Kılavuz Haticeler namuslarına leke gelmesin,
Diye savaştıklarını unuttun sen anacığım
Hangi ülkelerde vardır bilir misin yabancı dilde öğretim,
Sana yabancı dilde öğretim nedir anlatmadılar, bilirim.
Ama günah bilmeyene kadar yazılmaz amel defterine,
Bildikten sonra sorumluluğu sendedir anacım, bilgilerine.
Yabancı dili ana dersleri anlatırken öğretmeye çalışması
Türk öğretmenin, Türk öğrenciye, hem de Türkiye'de,
Gâvurun dili ile matematiği, fiziği anlatmaya çalışması,
Bilir misin bu uygulama dünyada sadece sömürge ülkelerde
Cezayirli, Faslı analar evlatlarını Fransızca eğitim yapan yere gönderir, anlarım.
Nijeryalı, Kenyalı analar da evlatlarını İngilizce eğitim yapan yere gönderir, onu da anlarım.
Ugandalı, Tanzanyalı analar da evlatlarını İngilizce eğitim yapan yere gönderir onu da anlarım
Senden önceki analar bağımsızlığını sağlamadı mı, bu batı özentiliği neden anacım?
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil,
Omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın dedi atam,
Sende aldın çocuğunu Türkçe öğretim yapan yere değil,
İngilizce öğretim yapan yere gönderdin, ateşe attın evladını anam.
Sana açık bir çağrıdır bu yazılanlar Türk Kadını,
Ne zaman ki önce kendine sonra çevrendeki analara anlatırsın bunu,
Ne zaman ki Türkçe Öğretim yapan yerlere gönderirsin evlâdını,
İşte o zaman Vatanbir seni omuzlarıyla göklere yükseltir, unutma bunu.
Kahraman Türk Analarının uyandığı yerlerden selamlar…
17.02.2007
01.46
İsmet ANLI
http://sanliurfali.googlepages.com/yabanci_dilde_ogretim
Rumlar Türkçe'yi AB'ye nasıl sokmadılar / Cihangir Er
Türkçe’nin Avrupa Birliğinde resmi dil olmaması için oynanmış olan oyun dahiyane ve uzun vadeler hesap edilerek yapılmış. Bu hesap içinde Helen dünyasının tüm çıkarları inceden inceye düşünülmüş ve strateji ona göre belirlenmiş.
Önce işe 1959’dan başlayalım.
11 Şubat 1959, Kıbrıs Anlaşmaları Bölüm II, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Temel Yapısı, madde 2. “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi dilleri Rumca ve Türkçe olacaktır. Yasama ve idari belgeler ve dokümanlar iki resmi dilde yazılacak ve yayınlanarak ilan edilecektir.” demektedir. Bu madde aynen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Anlaşmasında da yer almıştır.
Yani, Kıbrıs Cumhuriyetinde Türkçe ve Rumca olmak üzere iki resmi dil vardır ve tüm yazışmalar ve görüşmeler bu iki dilde yapılacak denmektedir.
Wikipedia ansiklopedisine bakarsanız “Halk Yunancası ya da Yunanca söylenişiyle Demotiki, 1976’dan beri Yunanistan'ın ve Kıbrıs Rum Yönetimi'nin resmî dilidir.” yazmaktadır.
Yunanistan 1981 yılında AB üyesi olurken ana dilini Demotiki yani Yunanca olarak beyan etmiş.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye olurken, yukarıdaki 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Anlaşmasına aykırı olarak iki toplumdan oluştuğunu ve iki tane resmi dili olduğunu saklamış ve resmi dilini İngilizce olarak beyan etmiştir. Eğer Kıbrıs Rumları resmi dil beyanlarını Yunanca olarak yapmış olsalardı, adadaki iki toplumdan diğerinin de ana dilinin resmi diller arasına girmesi gerekiyordu ve 1 Mayıs 2004’den sonra Türkçe’de AB’nin resmi dili olacaktı.
İşte kurnazlık burada başlıyor. Türkçe’nin AB’nin resmi dili olmasını önlemek için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi dil beyanını, “Bizim ana dilimiz İngilizce’dir” şeklinde yaptı.
Yunanca’nın ana dil olduğunu inkar edip İngilizceyi ana dil olarak beyan etmekteki amaç neydi.
· Türkçe’nin AB’nin resmi dilleri arasında yer almasını önlemek,
· İş başvurularında Türklere ana dillerine ilaveten iki dil daha bilmeleri dezavantajını getirmek.
Türkçenin resmi dil olarak kabul edilmesinin engellenmesi, Kıbrıslı Türkler de dahil olmak üzere tüm Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayan Türklere AB kurumlarında iş bulmalarının yolunu tıkadı. Çünkü, AB kurumlarında göreve başlamak ve AB personeli olabilmek için ya ülkenizin resmi dilinden ya da AB dilleri arasından seçeceğiniz bir başka dilden sınava girilmesi zorunluluğu var.
Yunanistan, AB üyesi ve Yunanca da resmi AB dillerinden biri olduğu için, Kıbrıslı Rumlar, sınavlara ana dil olarak deklere ettikleri İngilizce yerine, kendi ana dilleri de olan ve Yunanistan tarafından ana dil olarak deklere edilmiş bulunan Yunanca’dan sınava girme şansı kazanırken, Türkler, ana dilleri olan Türkçe’nin resmi AB dillerinden biri olmaması nedeni ile Türkçe dışında bir başka dilden sınava girmek zorunda kalıyorlar.
Bu tabi, güya AB üyesi sayılan Kıbrıs’lı Türkler için çok büyük bir dezavantaj.
Bu yapılan yanlış uygulama ve ayırımcılık nedeni ile Kıbrıs’lı Rumlar bir işe başvuru yaptıkları zaman Kıbrıslı Rumların ana dili (main language) olarak deklere edilmiş olan İngilizceyi ve AB resmi dillerinden biri olan Yunanca’yı veya Almanca’yı veya Fransızca’yı veya bir başka resmi AB dilini bilmesi gerekiyor. Aslında Kıbrıs’lı Rumların ana dilleri Yunanca, bildikleri ikinci dil ise İngilizce.
Ama iş Kıbrıs’lı Türklere gelince, AB bir şeylerin farkına varmış ama tam olarak ne olduğunu anlamamış olmalı ki, özel bir koşul koymuş ve başvuruyu yapan Kıbrıs’lı Türk Yunanca bilmiyor ise yerine ana dil olarak başka bir resmi AB dilinin, örneğin Danimarkaca, Hollandaca, Portekizce’nin vb. kabul edileceği belirtiliyor.
Anlaşılan AB sonraları bir hata yaptığı hatayı anlamış ve Kıbrıs’lı Türklerin ana dili olan Türkçe’yi AB’nin resmi dili olarak kabul etmek yerine, böylesi garip bir kural koymuş.
Koymasına koymuş ama Kıbrıslı Türkler kabul edilemez bir ayırımcılığa uğratılarak, Kıbrıslı Rumlara göre daha ağır ve benzeri olmayan koşullar ile karşı karşıya bırakılmış.
Bu nedenle Kıbrıs’lı Türkler, ana dilleri olmayan bir dili ana dili düzeyinde bilmek ve seçmek zorundalar ve üstelik bir de üçüncü bir dili de bilmek zorunluluğunda.
İnsan hakları şampiyonu AB, anlaşılan Kıbrıs’a bir tarafında siyah bir cam, diğer tarafında da normal bir cam olan gözlüklerle bakıyor ve sadece Rum tarafını görüyor. Sevgi ve selamlarımla,
Prof. Dr. Ata ATUN (Perşembe, 22 Şubat 2007)
-------------
HARF YASASINA AYKIRI YAYIN VE REKLAMLAR
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, yapılan devrimlerden birinin de Yazı Devrimi olduğu ve 1.11.1928 tarihinde kabul edilen 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”un 1. maddesinde belirtildiği gibi o güne kadar kullanılan “Arap harfleri yerine Latin esasından alınan Türk harfleri”nin kabul edildiği malumunuzdur.
Uzunca bir süredir, Türkçe sesleri; bu yasanın ekinde verilen “merbut cetvel”de gösterilen harflerin dışında q, x, w gibi yabancı harfler ile birden çok harfle (sh, ch) gösterme gayretlerinin olduğu da izlenmektedir.
Son günlerde ise iki ayrı türden yayın dikkati çekmektedir. Söz konusu yayınların birisi bir özel bankanın reklamı, diğeri ise bir özel TV kanalında yayına girecek olan bir dizi tanımıdır.
Banka reklamında “Uzman Kambiyo Hizmeti Burada” yazabilmek için Rus, Arap ve Grek harfleri kullanılmakta. En dikkat çekici olan ise, birçok harf ses değeri değil şekli, Türk harflerine benzediğinden kullanılmışken “Burada” sözcüğündeki “d” yerine Arap elifbasında ‘d’ sesini gösteren “dal” harfinin kullanılmış olması:
Diğeri ise kısa tanıtımlarından anlaşıldığına göre yine vatanın ‘arı kovanı’ haline getirilmeye uğraşılan doğu ya da güneydoğu bölgelerindeki vatandaşların hayatına dair işlenmiş yeni bir dizinin adı: Dicle
Ekte tam metni verilen Harf Yasası’nın 4. Maddesinde şöyle denmektedir:
“1928 senesi Kanunuevvelinin (Aralık ayının) iptidasından (başlangıcından) itibaren Türkçe hususi (özel) veya resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazıları ile kezalik (aynı şekilde) Türkçe hususi, resmi bilcümle (bütün) mevkut (süreli), gayrı mevkut (süreli olmayan) gazete, risale ve mecmuaların (dergilerin) Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 174. maddesi ise hem bu yasayı hem de diğer devrim yasaları güvence altına almaktadır:
“Madde 174 - Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz”
O halde şimdi düşünelim. q, x, w ile başlayan yazı ‘yabancılaş(tır)ma’sı; suç olduğu, yasalara aykırı olduğu bilin(me)diği için mi, bir tür ‘geriye döndürme’ [kimbilir belki de yüzümüz batıya dönük olduğundan gerimizi kollayamadığımız düşünüldüğündendir], eskiye çevirme, ircâ (yoksa irticâ mı?) ile desteklenip devam ediyor? Ben çok düşünmüyorum !..
Saygılarımla...
Oğuz Kağan TORALI oktorali@yahoo.com.tr Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır
-----------
TÜRK HARFLERİNİN KABUL VE TATBİKİ HAKKINDA KANUN
Kanun Numurası : 1353
Kabul Tarihi : 1/11/1928
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 3/11/1928 Sayı : 1030
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 10 Sayfa : 3
*
* *
Bu Kanun ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren
yönetmelik için, "Yönetmelikler Külliyatı" nın kanunlara göre
düzenlenen nümerik fihristine bakınız.
*
* *
Madde 1 – Şimdiye kadar Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından alınan ve merbut cetvelde şekilleri gösterilen harfler (Türk harfleri) unvan ve hukuku ile kabul edilmiştir.
Madde 2 – Bu Kanunun neşri tarihinden itibaren Devletin bütün daire ve müesseselerinde ve bilcümle şirket, cemiyet ve hususi müesseselerde Türk harfleriyle yazılmış olan yazıların kabulü ve muameleye konulması mecburidir.
Madde 3 – Devlet dairelerinin her birinde Türk harflerinin Devlet muamelatına tatbiki tarihi 1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçemez. Şu kadar ki evrakı tahkikiye ve fezlekelerinin ve ilamların ve matbu muamelat cetvel ve defterlerinin 1929 Haziran iptidasına kadar eski usulde yazılması caizdir. Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nüfus ve evlenme cüzdanları ve kayıtları ve askeri hüviyet ve terhis cüzdanları 1929 Haziranı iptidasından itibaren Türk harfleriyle yazılacaktır.
Madde 4 – Halk tarafından vakı müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir. 1928 senesi Kanunuevvelinin iptidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi, resmi bilcümle mevkut, gayrı mevkut gazete, risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.
Madde 5 – 1929 Kanunusanisi iptidasından itibaren Türkçe basılacak kitapların Türk harfleriyle basılması mecburidir.
Madde 6 – Resmi ve hususi bütün zabıtlarda 1930 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harflerinin stenografi makamında istimali caizdir. Devletin bütün daire müesseselerinde kullanılan kitap, kanun, talimatname, defter, cetvel kayıt ve sicil gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.
Madde 7 – Para ve hisse senetleri ve bonolar ve esham ve tahvilat ve pul ve sair kıymetli evrak ile hukuki mahiyeti haiz bilcümle eski vesikalar değiştirilmedikleri müddetçe muteberdirler.
Sayfa 1
922
Madde 8 – Bilümum bankalar, imtiyazlı ve imtiyazsız şirketler, cemiyetler ve müesseselerin bütün Türkçe muamelatına Türk harflerinin tatbikı 1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçemez. Şukadar ki halk tarafından mezkür müesseselere 1929 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harfleriyle müracaat vakı olduğu takdirde kabul olunur. Bu müesseselerin ellerinde mevcut eski Arap harfleriyle basılmış defter, cetvel, kataloğ, nizamname ve talimatname gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.
Madde 9 – Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.
Madde 10 – Bu Kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 11 – Bu Kanunun ahkamını icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Merbut Cetvel
Matbaa harfleri Yazı harfleri
Büyük harfler küçük harfler Büyük harfler Küçük harfler
Sayfa 2
923
Matbaa harfleri Yazı harfleri
Büyük harfler küçük harfler Büyük harfler Küçük harfler
A
|
a
|
A
|
a
|
B
|
b
|
B
|
b
|
C
|
c
|
C
|
c
|
Ç
|
ç
|
Ç
|
ç
|
D
|
d
|
D
|
d
|
E
|
e
|
E
|
e
|
F
|
f
|
F
|
f
|
G
|
g
|
G
|
g
|
Ğ
|
ğ
|
Ğ
|
ğ
|
H
|
h
|
H
|
h
|
İ
|
i
|
İ
|
i
|
I
|
ı
|
I
|
ı
|
J
|
j
|
J
|
j
|
K
|
k
|
K
|
k
|
L
|
l
|
L
|
l
|
M
|
m
|
M
|
m
|
N
|
n
|
N
|
n
|
O
|
o
|
O
|
o
|
Ö
|
ö
|
Ö
|
ö
|
P
|
p
|
P
|
p
|
R
|
r
|
R
|
r
|
S
|
s
|
S
|
s
|
Ş
|
ş
|
Ş
|
ş
|
T
|
t
|
T
|
t
|
U
|
u
|
U
|
u
|
Ü
|
ü
|
Ü
|
ü
|
V
|
v
|
V
|
v
|
Y
|
y
|
Y
|
y
|
Z
|
z
|
Z
|
z
|
(Perşembe, 22 Şubat 2007)
-----------------
Yine Türkçemiz yine Eurovizyon
BİR süreden beri Amerika’da üniversitede hem yazar‚ hem akademisyen olarak ders veren ve Orhan Pamuk’un Ermeni yanlısı talihsiz sözleri için ’Kahramanlara ihtiyacımız yok’ diyen Elif Şafak‚ romanlarında Osmanlıca kelimeler kullandığı eleştirilerine şu cevabı veriyor:
- Ben romanlarımda Osmanlıca kelimeler kullandığım için çok eleştirildim‚ Öztürkçeciler tarafından. Ama tavrım net: Türkçe’nin geçirdiği değişimi eleştiriyorum. Dili ve düşünce gücümüzü budadık. Bir yazar olarak benim canımı yakıyor bu. Kaybolan kelimelerin yasını tutuyorum.
Balıkesir General Kemal İlköğretim Okulu İngilizce öğretmeni değerli okurumuz Mehmet Erol Düzen de‚ gönderdiği e-postada‚ Türkçe karşılığı olmasına rağmen bazı kelimelerin dilimize yerleştirilmeye çalışılmasına şöyle tepki gösteriyor:
- Türkçemiz Ural-Altay‚ yani Orta Asya dil ailesindendir. Öğrenilebilmesi en zor beşinci dildir. Yüklemi sonda olduğu ve sondan eklemeli bir dil olduğu için‚ bilgisayar donanımına da en uygun dildir. Yani‚ İngilizce yazılıma-programa ve sisteme sahip olan bir bilgisayar için en uygun dil aslında Türkçe’dir.
Türkçe bilmeyen bir insan‚ Türkçe konuşan iki insanı dinlediğinde‚ kendisini melodi dinliyormuş gibi hisseder. Büyük ve küçük ses uyumundan dolayı nota gibi inip çıkan sesler vardır dilimizde. Binlerce yıl Arapça‚ Farsça ve Fransızca’nın etkisinde kalmış ama hiçbir şeyini yitirmemiştir.
Ama ben bir İngilizce öğretmeni olarak‚ günümüzde Türkçe’nin tehlike içinde olduğunu düşünüyorum. Çünkü karşılığı olmasına rağmen birçok kelimeyi dilimize gelişigüzel yerleştirmeye çalışıyoruz.
Mesela adapte kelimesinin karşılığı uyumdur. Ama konuşurken çoğunlukla adapteyi tercih ediyoruz. Bunun nedenleri kullanan kişilere göre değişiyor. Dil tembelliği‚ çağdaşlık iddiası‚ dağarcık azlığı gibi.
Buna benzer daha birçok kelime var. Enerji: güç‚ lap top: dizüstü bilgisayar‚ çaba: efor‚ manşet: başlık.
Kendi dilimizde karşılığı varken‚ Türkçe olmayan kelimeler kullanmak dilimizi özünden uzaklaştırır.
Unutmayalım ki her Avrupalı ana diliyle konuşur. Zorunlu olmadıkça evrensel bir dil olan İngilizce’yi veya başka bir dili kullanmaz.
Utanılacak durum
SAYIN Düzen böyle diyor ama‚ resmi ve ana dili Türkçe olan Türkiye‚ Eurovision Şarkı Yarışması’na önümüzdeki yıl yine İngilizce bir parça ile katılacakmış!
Toplu Konut İdaresi bile bazı büyük konut projelerine Türkçe olmayan isimler vermeye başladı.
Dilimizi yabancı dillerin istilasından kurtarmaya çalışırken‚ galiba tümünü kaybedeceğiz. Elif Şafak da kaybolan kelimelerin yasını -haklı olarak- tutmaya devam etsin. Çünkü dilimize artık yerleşmiş olan Osmanlıca kelimeler kaybolurken‚ yerine Türkçe değil‚ İngilizce ve Fransızca kelimeler giriyor.
Derece almak uğruna‚ uluslararası bir şarkı yarışmasına bile dünyanın en güzel ve en zengin dillerinden biri olan Türkçe ile katılmaktan utanacak duruma geldik.
Ne demişti oysa Büyük Atatürk:
-Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir iftihar etmek için yaratılmış‚ tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir.
Aşağılık duygusu
GÜZEL dilimizde sanki hiç güzel kelime veya isim yokmuş gibi‚ konut projelerine bile Türkçe olmayan isimler vermeye başladık!
Bu kadar da aşağılık duygusu olur mu?
Atatürk‚ Sadri Maksudi Arsal’ın Türk Dili İçin adlı eserini okuduktan sonra‚ 1930 yılında şunları söylemişti:
- Ülkesini‚ yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti‚ dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
75 yıl sonra bir de bizim yaptıklarımıza bakın!
Kaynaklar: http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=13
Sırrı Yüksel Cebeci 05.09.2005 (Perşembe, 08 Şubat 2007)
---------------
Dostları ilə paylaş: |