Sunuş dolhanlarli köYÜNÜ ve kendiNİ tani!



Yüklə 0,62 Mb.
səhifə8/9
tarix02.11.2017
ölçüsü0,62 Mb.
#27162
1   2   3   4   5   6   7   8   9

TEYFİK ÖZDEMİRHAN

Sevgili arkadaşım, kalaycı Hacı Teyfik Çavuş

Dilerim Allahtan sevdiklerine çabuk kavuş

Küçükten beri komşum, arkadaşım, sırdaşımsın

Gördüğümüz her yerde detleşip konuşmalısın

İkamet ettiği yer, Yaylapınarda Kaş

Doğduğu yer dolhanlarda tatlı

Hayat dolambaçlı yollarda katlı

Unutmam ben onu iyi dost, iyi arkadaş

Babası kör Mevlüt, anası Raf’a

Zor günlerle çürüttü kafa

O meşakkatli günler geride kaldı

Şimdi buldu bolluk, sürsün safa

M. İldan Mart 93



BİBİ Mustafa Demiray

Mustafa Demiray benim yeğenim

Sevdiğim çocuk, gözbebeğim,

Kendisi çok çalışkan, çok hızlı

Ağabeylerinden daha hırslı,

Çalışmasının semeresini buldu

Kısa zamanda çok zengin oldu.

Çocuklarını zamanında evlendirdi

Kendisi de genç yaşta hacı oldu.

Fakat vücudunu çok yıprattı

Köşeye çekildi erken yattı

Gerçekte dört kardeşin en küçüğü

Bakıldığında sanırsın en büyüğü.

M. İldan



MUSTAFA HAKYEMEZ

Terzi Mustafa, babamın dayısının oğlu,

Hasan dayının vardı arısı, o ğulu

Benim dar zamanımda buldu yolu

Dert görmesin diyorum başı, kolu.

Diyecek sözüm çok dolu

Akraba böyle olmalı

Karagününde birbirini bulmalı.

Böyle insanlar olmaz mı duygulu

Bir zamanlar geçmişti gecelerim korkulu

İmdadıma yetişti köylülerim.

Başını Mustafa çekti derim.

Dostu olana Allah kerim.

Köyümüzde ilk yetişen terzi

Epey çalıştı, aldı feyzi

Şimdi karaaslanda oturur

Onun hakkıdır, onur.

Bana verdiği parayı elden buldu

Çok iyi insan, çok iyi kuldu

Severdi insanları, severdi yurdu.

Sevmezdi tilkiyi kurdu.

Haksızlıkla mücadele eder dururdu.

Kazancını alnın teriyle buldu

Boyun eğmesini bilmez, gururluydu.

M. İldan Mayıs 94

MEHMET GÜVEN (MANAV DERLER)

Babası Gök Ahmeteyilden Mehmet

Bu olmuş manav sülalesinden Mehmet

Manavlarda oturdu, manavların oldu

Çok yakın, çok sevgi dolu.

Şimdi deriz emmioğlu

Anası ile babam emmi çocukları

Karısıda annem ile hala çocukları

Aramız oldu muhabbet ocakları

İyiliği sever, akrabaları öğer

Ah ne imiş meğer

Bana ilk teşfik yapan oydu

Cebime seftah parasını koydu.

Düşman kendi çayında boğuldu

Dost meclisinden kovuldu

Dürüst, sevecen, yardımcılarla

Bana aydınlık günler, yeniden doğdu.

M. İldan Nisan 94



HAYRİ YILDIZ

Çok sık ziyaret eder atayurdunu

Pek severim onun bu huyunu

Teneffüs eder, sila kokan temiz havasını

İçer, gürül gürül akan taze suyunu

Biraz yüksekten atar, sanırsın çalım satar,

Değil, içi sevgi dolu, yüreği insanımız için atar.

Köye varınca mutlaka değirmen tarafına bakar.

Tatlı suyun yanında kavakların altında yatar.

Arada bir uğramaya fırsatı doğar

Laf aramızda, birazda imkanı var

Memleketimizde, insanımıza sevgi duyar

Azda olsa bir şeyler koyar.

Nisan 94


HİLMİ YILDIRIM

Çocukluk arkadaşım sayın Hilmi

Öğretmenim senin babas ı değimli

Köyden evlendi köylülere eğimli

Köyde ilk tahsilimiz eğitmenli

Dolhanların karşısında Dedemli

Hilmi gilin bağları bademli

Köyde bağı var, anası sağ

Sözüm gerçek, asla çekmem yağ

Her zaman ziyaret eder köyü

Sayar küçüğü büyüğü

Çok samimi, arkadaş canlısı

Neye yarar insanın kahırlısı

Böyle olmalı adamın hayırlısı

M. İldan Nisan 1994

MEHMET GÜNEŞ

Başka okulda okudu fakat öğretmenliği sevdi,

Öğretmen oldu, köyümüze geldi.

Hayli hizmet etti, emek verdi.

Köyden dayısın kızı ile evlendi.

Halen bağını çözmedi, köyle ilgilenir.

İnsanları sever, onlarla bilgilenir

Bir ayağı Konyada, bir ayağı köyde,

Herkesin sevgisi yüzde değil, özde.

İnsancıl hali var, herkese saygılı

Kimin derdi varsa onunla gaygılı

Köyün havasını sever, orayı özler,

Acep bir haber var mı diye yolları gözler.

Nisan 94


MEHMET ALİ

Bir kardeşim daha var Mehmet Ali

Bunun için bilmem ne demeli

Çok saf, çok temiz, hiç hile hurda bilmez

Hiç kimse ondan kötülük beklememeli.

Doğru dürüst geldi öyle gitmeli

Sabırlı kanaatkar olduğunu bilmeli

Köyümüzü, birbirimizi der sevmeli

Ne yazık ki uzak kaldı, oldu eğeli.

Bu kardeşim çok sevgili, çok değerli

Üç kızı var birinin gözleri mavili

Eşi Nafiye hepiside kıymetli

Ora yurt tuttular, şimdi İzmirli

Türkiyenin doğusu vanı gördüler

Bilahire Konyamıza döndüler

Havası ılık, insanları sıcak yerler

Eğe deyip İzmire yerleştiler.

M. İldan May.94



KARADAYI

Köyümüzde var bir karadayı

Yaylaya çıktık, kurdurdu yayığı

Biraz sonra içtik ayranı, ha ayranı

Unutulur mu köyümün bu yanı

Ilgıt, ılgıt eser tepe çalın dağı

Eşsizdir yaylamızın yağı

El gibi olur sütlerin kaymağı

Burasıdır yiğitlerin yatağı.

Koyun gelir, kuzu ardında

Hava serin ağız tadında

Bir tas ayran, pilavın yanında

Tat bırakır insanın damağında.

Karadayı köyün en umur görmüşlerinden

Yukarı köy, mezar ardı mahallesinden

Her kim yerli yabancı demende

Geçmez, kahvesini çayını içmeden.

Gönlü tok oldukça vakarlı

İşte bu örnek bir dolhanlarlı

Eski yeni her şeye erer aklı

Bu adam ne derse haklı.

Haziran 94. M. İldan



TAHSİN

Kardeşim Tahsin biraz kurnaz

Pek açıkgöz kolay kolay yatmaz

Oldukça becerikli hiçbir şeyin altında kalmaz

Bulunca fırsatı kaçırmaz.

Dinine bağlı kılar namaz

İşini iyi bilir ihmali olmaz

Darada yetişir pahalanmaz

Geleceği bilir hiç nazlanmaz

Her işi yaptı, bir zamanlar İstanbulda seyyar

Konyaya gelince paşabahçede tezgahtar

Nihayet şimdi İstanbul caddesinde bakkal

Kazanmaya başladı azar azar

Haksızlığa, adaletsizliğe çabuk kızar

Zararlı olacağını hissettiği yerden çabuk kırar

İyi iyi kötüyü iyi inceler, herkese eder nazar

Tüm insanlar böyle olmalı, başkalarına etmeli yarar.

M. İldan Nisan 94



ARKADAŞIM MEHMET DEMİRAY

Bir arkadaşım var Hacı Mehmet Kalaycı

Geçmişimiz biraz tatlı biraz acı

Onu çok severim, dostluğunu öğerim.

İkimizin sevgisi geçici değil, kalıcı.

Gerçi yaşadığımız yer biraz aralı

Olsun, her an kalbimiz kararlı

Oda beni çok sever, her zaman arar

Arkadaşım oldu İstanbullu, ben Konyalı

İnsana lazım, komşu akraba

Demeliyiz herkese her zaman merhaba

Bunda da aynı fikir, aynı düşüncedeyiz

Araya girse de türlü çeşitli maraza

O tütcar gücü var gitti hacıya

Karısıda çok yakın, benzer anaya, bacıya

Çoluk çocuk hep onlarlayız hep anarız

Bizim sevgimiz, bizim dostluğumuz kalıcıya.

M. İldan 10 Mart 1993



BUDA MEHMET DEMİRAYA

Arkadaşım kalaycı Hacı Mehmet

İki oğlu var biri Tuncay, diğeri Ahmet

Hayatında çalıştı, didindi gayret

Şimdi Allah verdi bol kısmet

Kardeşi var, Hacı Ramazan

Onuda çok severim, aklımda her an,

Buluşur, konuşuruz, zaman zaman

Aralarında zannederim kendimi her an

Dükkanlarının olduğu yer, küçük Pazar

Allahım hiç kimse etmesin nazar

Elimde kalem, gönlümden geleni yazar

Çoğalsın, yazayım azar azar.

Kızımın adı, Zümran

Çok okuyor, okumaya hayran

Gittiği yer, din okulu

Hafız oldu, okuduğu Kur’an

10 Nisan 1993



YEĞENİM ERDOĞAN (Geçin)

Dolhanlar yukarı köyde doğan

Sevgili yeğenim halazade Erdoğan

Köyde fakirdik, her şeyi özledik

Çok yedik ekşi karamuk, acı soğan

Unutma dünü, iyi geçir bugünü

Hatırla dolhanlarda büyüdüğünü

Her zaman her halınla

Adamlarımızı gözet, kolla.

M. İldan 1 Nisan 1993



Kafesin Gönlü

Bir gün İstanbulda Fatihte idik

Kalaycılarla kafes eski mahalleliler birleştik

Açılış vardı seyredecektik, eğlenecektik

Münasip bir yer bulduk yerleştik

Dondurma yedik, çay içtik

Kalabalık çoktu, gösterileri izledik

Bir ara şükrüyle göz göze geldik

Elektrik ışığı yüzümüze şiddetle vuruyordu

Hoca şimdi gönlüm nerde diye sordu

Kafes bu sözü özünden diyordu

Söyle bakayım, gönlün ne halda

Dedi: Gönlüm, yaylada, tepeçalda

Şimdi ne var, ne oluyor buralarda

Benim aklım, fikrim, sevgim oralarda.

1987 M. İldan



MEHMET İNANÇ (KENDİRLİ)

Köylülerimden biri var, lakabı kendirli

Belki herkes çok bilmez kendini

Ben bu adamı pek iyi bilirim,

Arkasından her zaman, her yerde dua ederim.

Gösterişe bakmaz, çok çalışkandı

Herkese yardımda bulunandı

Zamanında fakir günlerde geçirdiydi

Zenginliğini iyi kullandı.

“İnek almadım” dedi, yolda durdu

Ben istemedimdi kendisi cebime koydu

İşte insanlık gerçekten buydu

Onun bu halisane hareketi pek soyluydu

Halen ne zaman aklıma gelse

Gözümden nem gelir bir nebze

Teşekkür ederim, onunla herkese

Köylülerim böylelerini bir bilse.

M. İldan Nisan 94



VEYSEL EFİLTİ

Ramazanın dükkanında Veyselle karşılaştık

Köyümüzden konuştuk, hayalen dağları dolaştık.

O da köye karşı çok büyük sevgi besliyor

İş sebebi ile arada bir gidip geliyor.

Köyü ve köylüleri metetmekle bitiremiyor

“Bana ne beni ilgilendirmez” demiyor.

Elinden gelen fedakarlıklara hazır

Köylümün her ferdi böyledir hazahır.

Veysel Karaaslanda oturur, kalıpçılık yapar

Hemreşilerden kimin ne derdi varsa bakar

Hiç naz etmez, elinden geleni yapmaya koşar

Köyümüzden konuştukça durmak bilmez çoşar.

Benim çok hoşuma gitti onun bu halı

Böyle nice kimseler var gezip görmeli

Bizden bir şey çıkmaz dememeli

İnce elekten geçirir gibi elemeli.

4.4.1996 M. İldan



TAŞKENT

Bugün fotoğraflara baktım

Kafamı eski günlere takdım

İbrahim Bey gidiyor, yüreğinde sevgi, elinde sepeti

Der: “Kim unutabilir bu memleketi?”

Bir daha yaşamak mümkün olmasada

Hayal eder içimizde yaşatırız Taşkenti.

Etrafta çobanla yayılıyor davar

Yanında biraz ilerde bir köpek havlar

İncecik ip gibi dağa doğru yollar

Hepsi: Memleketim, memleketim” diye yanar.

Aşağıda moğullarda bağlar

Orada toprak az bereket yağar bir kadın oturmuş inek asğar

Türüm, türüm kokar burada yağlar.

Arada bir yüreğim oralara dalar

Hiç unutulmaz kekik kokan dağlar

Temiz havası sıcak insanı bizi bağlar

Çoğu öldü, az kaldı sağlar.

Ortada dikili duruyor asar kayası

Oralarda idi sağlığın, sıhhatın havası

Taşkentte geçti gençliğimin yarısı

Hatıralarda kaldı şimdi sacı tavası.

Yeter İldan saçmalama yeter.

Okuyan eğlenir güler

Bende derim: “Beyler!

“Acemi kuş bu kadar öter.”

1 Nisan 1995 Mustafa İldan

ESKİ HATIRALAR

Kapan gediğine vardığımda karşımda çakılın taşı

Hiç aklımdan gitmez erenlerin başı

Babamın çift sürerken boyunduruğa taktığı kayışı

Nazar değen o koca karının köşeden bakışı

Kışın karla karışık havanın yağışı

Ilkıyı görünce oğlakların dağılışı

Yağmur için çocukların omin bağrışı

Arada bir davarlarnı birbirine karışı

Anamın ayağıma dolağı sarışı

Tarhanada pancar toplasının hoplayışı

Bekçinin dellal bağırışı,

Çobanın haydiha bağrışı

Suda kalmış söğüt odunun yanışı

Yolları kapayan kara kışı

Baharda sümbüllerin çiçek açışı

Tas atınca tavşanın avcıdan kaçışı

Baharda derelerin taşışı

Yağmurda sellerin akışı

Hatıralarda kaldı nakışı

Ek. 95

SİZ ARZU ETMEZ MİSİNİZ?

Yukarı köye çıksak, karşımızda keklik konağı

Yoldan bir kız geçse, kızarsa yanağı

Gözümüz karşılarda, seyretsek kuzandağı

Buram, buram koksa erimiş yaylanın yağı

O kız bu yağla, pişirse yumurtayı,

Yufka ekmekle yesek, kaldırsa sofrayı

Seyretsek erenlerin altındaki söbüce yaylayı

Çok iyi geçirsek biz köyde bir haftayı.

Birde çıksak yola, aşşak rampalı

Gelse selam verse köyden bir dayı

Kenarda otursak, seyretsek çoşkun çayı

Eğilsek su içsek, istemeyiz maşrabayı.

Yayıklar yayılsa, yesek ayranlı aşı ile tarhanayı

Gezsek doyasıya görsek bahçeyi, tarlayı

Pilavla ayranın yanına yapsak salatayı

Hiç unutulur mu bu anı?

Bazenda gitsek seyretsek boyalıkta bağları

Eritsek vücudumuzda birikmiş pis yağları

Tek, tek ziyaret etsek hastaları, sağları

Allah sevmez, küstahları, mağrurları.

M. İldan Tem. 94



KÖY HASRETİ

Hemşerim köyünü köylünü ara

Mutlu ol düşünme kara kara

Seninledir benimledir o yayla

Türüm tür8üm tütyüor sıla.

Giden benimle gelen benimle

Cümle köylüm tüm gönlümde

Sıla derdi memleket hasreti çok büyük

Sevgi göster, etmez yürekte (sinede) yük.

Erenlerden hergün esen yellere

Köyümde yaşayan tüm ellere

Köyüm için konuşan bütün dillere

Selamlar götürün yayla ile köylere

M. i. Ağ. 92



KÖYLÜM

Severim köylümü içimde taşırım

Müşkül birini gördüğümde, ya da duyduğunda

İçim burkulur yardımda bulunamayınca

Duygularımla, hislerimle savaşırım

Sanki yalancı, sanki aldatıcı

Hissiz duygusuz kaytarıcı

Sözleri ileişleri şaşırtıcı

Böylece iyi ile kötüyü karıştırırım

Mayıs 95


YAYLALAR

Erenlerin arkasında bir yayla

Biraz ileri gidersen gelir bayla

Dağı, taşı, kuşları, ağaçları kıymetli

Gezsem, görsem diyorum doya, doya.

Erenlerin bu yüzünde bizim söbüce

Dağları kekik, yavşan biraz güllüce

Karamukları çiğdemleri, dikenleri

Gezsem, görsem diyorum gönlümce.

Güneyoluktan beyaz örtülü giği görünür

Eteğinde çayırlar çimenler bürünür.

Çıksam tepeçala seyretsem doya, doya

Yüreğimde katmer, katmer yağlar bürünür.

Söbüceden seyredilir güneydağın ekinleri

Gakubudak öter keklikleri

Orak elde silah belde gitsem oralara

Belki düzelir kamburlaşan belimin kemikleri

M. İldan Haz. 92



BİZİM KÖYÜN ANILARI

Benim köyüm dolhanlar

Orada var ulu hanlar

İnsanları sen sıcak kanlılar

Orada ki anılar mutlu anılar.

Çok severim köyüm dolhanları

Bol bal yapar arıları

Cesur çalışkan karıları

Unutulur mu oranın anıları?

Herkes sever anar dolhanları

Çalılı dikenli olur yalıları

İnsanı yormaz yamaç bayırları

Sevilmez mi köyün anıları?

M. İ. Haz. 92



BİZİM KÖYÜMÜZ

Bizim köyün adı dolhanlar

Dağından, deresinden akar kaynaklar

Yaylasında oynar kızlar oğlanlar

Ilkısında bol olur sütler kaymaklar.

Nasıl sevilmez dolhanlarlı

Hepside ahlaklı izanlı

Herkes sağlam herkes kafalı

Çalışmada örnektir oralı.

M. İldan Haz. 1992



SON DURUM – Öyle Değilmi?

Köyümüzde çok katlı hanlar vardı

Bindokuzyüz elli yedi yılında yandı

Yangın büyüktü onbeş gün kadar sürdü

Köy korkudan, üzüntüden çalkalandı.

Köy havadar, sağlıklı varlıklıydı.

Nüfus arttı hızla çoğaldı

Geçim sıkıntıları başladı

Köylüler başka, başka yerlere gçötü, dağıldı.

Köye elektrik geldi, yol açıldı.

Şimdi tam yaşanacak zamandı

Ne yazık pek az insan kaldı

Yakın sülalelerin köyle bağı azaldı.

Köyden uzak olsakta, ilk gözümüz orada açıldı.

O tatlı yaşantılar, o tatlı hatıralar oralardaydı

Yaylalarda haydiha bağrıldı, davarlar sağıldı

Ilkıdan oğlaklar ayrıldı, ağıla katıldı

Köyümüz atayurdu, unutulmaz, geçmişi inkar olmaz

Nere gididersek gidelim, en iyi yerlere yerleşelim

Doğduğumuz yer, atalarımızın yattığı yer gibi yurt bulunmaz.

Kimimize derler karaaslanlı, kimimiz oldu Karamanlı

Bazılarıda Konyalı, Çumralı, Kalanı da mı dağılmalı?

Muğlada bir ilçe Ortaca, orada yok köydeki gibi baca

Diğer ilçe büyükçe Milas, bizi ilkönce ora yaptı havas

Nisan 94 M. İldan

KARAR VER

Büyük sevgi nedir bildin mi?

Yurdum deyip arada bir geldin mi?

Bir fakirin çarığına sırım dildin mi?

Bir yoksulun göz yaşını sildin mi?

Duydum


Hiçte böyle biri değilsin

“Uzaktan davulun sesi hoş gelir” demişsin

Kendi hayatından başkasını bilmemişsin

Bir kerede “el ne der” dememişsin

Karar ver

Cennette mi, cehenneme mi gitmelisin?

Tem. 94

M. İldan



SEBEP VAR

Dan dan bir sıcak ses gelir dolhanlardan

O sesi muhabbetle duydu Mustafa İldan

O sesin emriyle köyünü sever, köylüsünü sever.

Ora için, onlar için söyleyecek, yazacak Konyadan

Bu ses herkesin içinde yanar durmadan

Kıymetli şeyleri çıkarmak gerek oymadan

Biliriz hissederiz, o ses milli duygudur

Ora için, onlar için söyleyecek yazacak Konyadan.

M. İldan Haz. 1992



MAHALLE HASRETİ

Mahallemiz tatlı, karşımızda korucak

Korucakta por ardıç dedenin suyu

Çaput bağla eğil iç soğucak

Üstünde heybetli anak

Keklikler üstüne konacak

Boyalıkta salkımlar sallanacak

Selam size kucak, kucucak.

Arka tarafta taşın ardı

Oralarda ayağımın tozu kaldı.

Unutulmaz oraların tadı

Aşağı in taşları, karşında olur gürlek

Oralarında anısı çok büyük

Al eline iyi bir söğüt

Her gün buralarda kötürüm güt

Daha ileride, dere kıyısında değirmen

Artık ben oralara gidemem

Mahallemiz tatlı

Tatlı su koyakta

Şimdi hayal ederim yatakta

Ağustos, 92

ANILAR

Hiç aklımdan çıkmaz köyüm dolhanlar

Dağlarında çok olur çiğdemler karlar

Kulağımda çan sesleri oğlaklar davarlar

Yoğurt süt kaymak, hele ayran

Kumpur şalga birbirni kovalar

Dolhanlar köyü benim yurdum

Orada dinlendim orada yoruldum

Köyüme yürekten bağlı bir kuldum

Kaç yıl oldu gidemedim

Nasiretim mi bağlandı ne oldum?

Yaylada oğlaklar yayılır mı?

Ilkıda keçiler sağılır mı?

Çoban: “Hay di ha” der bağırır mı?

Çoktan gidemediğim yaylaya

Şimdi varsam: “Neredeydin?” der, darılır mı?

M. İ. Haz. 92

KÖYÜMÜZ İÇİN

Kış çok olur, yağar karlar

Yoğurt süt verir davarlar

Senin sevgin çoktur

Doğduğum köy dolhanlar.

Köyde şen olur yaylalar

Yemekler yenir sıralanır sahınlar

Ceddimiz misafir severdi

Bu nedenle yapıldı hanlar

Çevreden geri kalmasınlar

Görkemli olsunlar dallansınlar

Köy için düşünelim, köy için çalışalım

Her yerdeki sevgili canlar.

M. İ. Tem. 92



BUDA KİM?

Bir bak, hayli ilerlemiş yaşı

Hiç siyahı yok, ağarmış başı

Meyveli ağaca atarlar taşı

Bankaya gitti alacak maaşı

Beline iyice bağladı kayışı

Felç geçirmiş bir gözü şaşı

Islak, ıslak yüzleri görünmez kaşı

Eve boş geldi, yokta çektirmiş maaşı

Berbere yeni gitmiş, olmuştu tıraşı

Üzgün, kırgın, hüzünlü bakışı

Sorarlarsa, hani nerede ne yaptığınız maaşı

Çok manalı idi Allaha yalvarışı.

7.02.95


ACI TATLI GÜNLERE

KOR EKMEK

Ekmek yapardık bulursak kor

Fakirlik çok kötü, çok zor

Eski günleri hatırladıkça

İçimde derin bir acı kor.

Annem derdi: Açlıkla terbiye etmesin Allah

Çıplaklıkta onunla eşdeğerdir Billah

Çok şükür o günler geride kaldı

Bu günleri de gösterdi o habibullah

Kasım 96


DİLEK

Azığımızda olsun sadece ekmek soğan

Fakirde olsa, zenginde olsa mutludur köyde doğan

Köyümün bazılarında var bal dolu kovan

Konyanın yemekleri bol fakat biraz yavan

Köyün havası serin suları soğuk

Acılar silindi kalmadı donuk

Kış gelince kuşlar arar iyi bir kovuk

Biz dağılmışız orada akar sular oluk, oluk.

Tarlamızda vardı tatlı lezzetli iletir

Diyemezsiniz bir de buraya getir

Cevizlerin kabuğu acı çünkü tetir

Dilerim Allah bein köyüme bir daha iletir.

1993


İletir: Bir bitkinin kökü. Çiğdem kökü gibi yenir.

DERTLİ İNSANLAR

Bu sabah doktora gittim

Bilmemki ne halt ettim.

Polinikten çıktım çok bitkin

Doktoru zorla terk ettim.

Gecelerim gündüzlerimle karışık

Eskileri hatırlamaya çalıştık

Burada eski bir arkadaşla karşılaştık

Dertleri saymada birbirimizle yarıştık

İyi günlerle kötü günleri sayıştık

Bir duvara sırtımızı verdik kayıştık

Yoldan gelip geçenlere bakıştık

Dertlere çözüm üretmede yarıştık.

Yeni arkadaşlarınla tanıştık

Herkesin hayatı karmakarışık

Dertler ise baştan çıkık

Bazıları gerçek, bazıları kıcık.

Sıra için kimi kişilerle biraz dalaştık

Birkide öteberi oldu kalkıştık

Dünya bu, iyi kötü herkesle yaşadık

Kimi insan muhlis, kimi yalaşık.

May. 95


SİTEM

Hayat her zaman insana bir ayna

Akıldan çıkarma bunu ömür boyunca

Bir hatırlatmadır benimki sana

Belki birgün hakverirsin bana

Durma gururumla

Çektiklerimi hissetme duyma

Bildiğini yap yarına koyma

Sakın ola: “Ne oldu?” diye sorma

Unutma bana yaptıklarını

Garantiye aldın mı sen yarınlarını

Hatırlama geçmişte olanları

Düşünme aynısının sanada olacağını

Bir gün bende gülerim, iki büklüm görürümde

Hayat sürdükçe illet devam eder bizde

Hatırlayabilirsek dediklerimizi de

Ödeşiriz günün birinde

Tem. 94


ÖMRÜN SONU

Bu ne biçim hayat?

Bir gün uyurum, bir gün uyuyamam.

Kapı çalınır

Bir gün duyarım, bir gün duyamam.

Eşyalarımı koyduğum yeri

Bir gün bulurum, bir gün bulamam.

Unuturum saati

Bir gün kurarım, bir gün kurmam.

Ah bu çilemiz dolmadı

Yürürken dizlerimde fer kalmadı.

Geceler uzun bir türlü sabah olmadı.

Sanma çiçeklerim solmadı.

Beklerim çağıran olmadı.

Ümit ederim aydınlıkları, güneş doğmadı.

Ne yaparsan yap: yaşam bitiyor.

Ricada etsem dertler durmadı.

İşte ömrün sonu böyle olacak

Bir gün gelecek her şey son bulacak

Ne yapabilirsen yaşarken yalnız o kalacak

Sevenlerin varsa bir nebze ağlayacak.

Nis. 91


SILA HASRETİ

Öf bağırırdım tepeçalda

Yamaçtı terledim yamaçlarda

Ağrıda yoktu dizlerimde kollarımda

Şimdi oraları yaşarım hep hayalımda

Belki katıkta yoktu azıkta

Serin temiz hava vardı semada

Yalak pırıl pırıldı karın sularında

Koklardım çiğdemleri yanında

Bazan oğlan güderdim, bazan davar

Bazan yağmur yağardı bazan kar

Bazenda ayağımda oltansız çarık sıkar

Yinede gönlüm oralarda

Buram, buram sıla kokar.

2.9.97 M. İldan


Yüklə 0,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin