Köye has sözler ya da Köye göre uyarlanmış sözler
Yakım, yakıştırma: Şiir
Ağzına kuru kaşık değmesin, Kulağına kötü söz söylenmein.
Kimi elmayı daldan alır, kimi yerden alır.
Kadın, aşına, eşine, işine düşkün olmalıdır.
Kimi iş bitirir, kimi armudu deşirir.
Heriftir avradı şişirir, ateştir ekmeği pişirir.
Ekmek olup gelirken hamur biter, adam olup gelirken ömür biter.
Arpa buğday çiğ ayıp, eski yeni kir ayıp.
Aleme hacıdan hocadanda bize samancı kocadan mı?
Görmemiş görmüş, güle güle ölmüş.
Keçi yalanmazsa teke dolanmaz.
Acıyan kadın müşfik olur, seven kadın hırçın olur.
Kelden kefaret olmaz.
Aksine giderse yiğidin işi, su böreği yese de kırılış dişi.
Ah gidi dulluk, gezerim bolluk.
Ramazanı bulduk, karşı karşıya oturduk, kaff kafaya köftelik olduk.
Ev alırsan köşe al. Odun alırsan meşe al. Kız alırsan Ayşe al.
Astarı yüzünden fazla.
Yapılan hayır ürkütülen kurbağaya değmez.
Yazın ayran, kışın yorgan.
Şapka düştü kel göründü.
Olacak oğlak, bokundan belli olur.
Görmedim gördüm, bayıldım öldüm.
Teknedeki karnında, sandıktaki sırtında olmasın.
Ser verdi, sır vermedi.
Iyi olacak hastaya doktor ayağına gelir.
Dağda ararken evde buldum.
Kenarına bak bezini al. Anasına bak kızını al.
Gece gözü ile bez, erkek gözü ile kız alma.
Tarlanın taşlısı, kızların saçlısı.
Annemin ekmeğine kuru, ayranına duru demedim.
Ya seydi vakasına uğrama.
Ya seydi vakasına uğra.
Elden gelen öyün olmaz, oda vaktinde bulunmaz.
Taş üstünde taş kalmasın.
Bana arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim.
Ekmeği ekmekçiye ver. Bir ekmekte üste ver.
Yolda giden at, söz dinleyen evlat, yüzüne gülen avrat varsa git oyna, gel oyna. Yoksa var ağla git ağla.
Canına gök bakla.
Çuvala mızrak sığmaz.
Güneş balçıkla kapanmaz.
Aynalar yalan söylemez.
Allah kardeşi kardeş yaratmış. Kesesini ayrı yaratmış.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Horozu çok olan köyün, sabahı geç olur.
Taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur.
Üzüm üzüme baka baka kararır.
Kişi kişinin ya huyundan ya suyundan.
Kişi akranından azar.
Ateş olmayan yerde duman tütmez.
Soğan yemedim ki ağzım koksun.
Karnının doymayacağı yerde açlığından bahsetme.
Namazda mehili olmayanın kulağı ezanda olmaz.
KÖYE AİT BENZETME DEYİMLERİ
Selvi gibi : Boylu boslu.
Sırık gibi : Çok boylu yakışıksız.
Höyük gibi : Beceriksiz, yakışıksız.
Ölü gibi : Ağır canlı, tembel.
Yel gibi : Çok hareketli, tutarsız.
Yılan gibi : Çabuk kayan.
Sabun gibi : Kaykan, hareketli, değişebilir.
Çıyan gibi : Çok kollu.
Ayı gibi : Kuvvetli fakat kaba yönetsiz.
İt sürüsü gibi : Çok arkası, sayısı fazla.
Saman çöpü gibi : Çabucak yerinden oynayabilir.
Nane çöpü gibi : Narin, ince, dayanıksız.
Şirahna gibi : Çok şişman.
Bir iğne iplik çavdar sapı gibi.
Sudan çıkmış eşek gibi.
Çıplak eşeğe tahra sokar gibi.
Yırtık dondan çıkar gibi.
Kızan köpek gibi : Terbiyesiz, lafını sözünü bilmeyen.
Kil gibi : Hemen eriyiveren, elde kalmayan.
Kuyu gibi : Derin çukur.
Kıl gibi : Karışık, ayırması zor, ince.
Kemik gibi : Sert, yenmesi zor.
Kesmik gibi : Sap iyi sürülmemiş.
Demir gibi : Sağlam sağlıklı.
Dal gibi : İnce dayanıksız, sade.
Deniz gibi : Su çok birikmiş.
Dolak gibi : Değersiz
Süzek gibi : Suyu geçiren
Sülük gibi : Yapışkan, menfaatçı.
Püskül gibi : Dağınık
Pamuk gibi : Yumuşak.
Top gibi : Yuvarlak şişman.
Turp gibi : Sağlıklı.
Tapu gibi : Sağlam, güvenilir.
Bulaşık suyu gibi : Yenmesi zor, iyi pişirilmemiş yemek.
Yal gibi : Bu da yemeğin itinasız beceriksiz pişirilmesi.
Boyra gibi : Çekici, tehlikeli.
Bok gibi : Pis yapışken
Gilik gibi : Ufak büyümemiş.
Loda gibi : Yığılı istenenden fazla.
Çoka gibi : İyi yapılmamış duvar.
Minare gibi : Yüksek, istenenden fazla.
Çetin çeviz gibi : Uyuşması zor.
Herif gibi : Sözü özüne uyan, güvenilir.
Kazık gibi : Kaba eğitimsiz
Kese gibi : Normalden küçük torba.
Köpek gibi : Kavgacı, hoşgörüsüz.
Kuş gibi : Hafif
Küp gibi : Ağır
Karı gibi : Gereğinden çok konuşan, sözünden dönen.
Kurt gibi : Atılgan, cesur.
Kiriş gibi : Kalın, biçimsiz.
Ahır gibi : Evi kötü.
Aşık gibi : Tutarsız, yaptığını şaşırır.
Gezete gibi : Uzun yazılmış mektup.
Virane gibi : Bakımsız.
Yağmur gibi : Arka arkaya çok gelen.
Deli gibi : Saçma sapan, tutarsız.
Divane gibi : Kararsız, tutarsız.
Diken gibi : Sert batar.
Anak gibi : Yerinden oynaması mümkün olmayan iri.
Guz koğu gibi : Yamaç
Gerey gibi : Tutunulacak yeri bile olmayan tehlikeli.
Kuzan gibi : Ormanı sık.
Yayla gibi : Serbest, bolluk alan, havası iyi.
Saksı gibi : Çok küçük değersiz.
Buz gibi : Soğuk donuk.
Taş gibi : Sert
Kaya gibi : Büyük sert, ham.
Tas gibi : Küçük, istenenden az.
Süt gibi : Beyaz, lekesiz
Kar gibi : Soğuk, apakpak.
Su gibi : Akıcı, cıvık, arzu edildiği gibi değil.
Yağ gibi : Kolay, akıcı, zorlanmadan.
Kız gibi : Sevimli, nazlı.
Kum gibi : Sayısı çok sayılmaz.
Dağ gibi : Yığılı, istenenden çok.
Sel gibi : Hızlı, akıcı.
Dere gibi : Normalden fazla akan su.
Çuvaldız gibi : Normalden az akan su, iğnenin kalını.
Iğne gibi : Zayıf, cılız.
Kuş gibi : Yeyni, hafif, ağırlığı yok.
Gülle gibi : İstenenden ağır.
Yay gibi : Eğilip büğülen, tıntın öten.
In gibi : Karanlık, rutubetli.
Zifir gibi : Çok karanlık, çok bulanık.
Ceylan gibi : Yakışıklı.
Aslan gibi : Kusursuz, işe yarar.
Çuval gibi : Bol, yakışıksız
Çul gibi : Hiç beğnilmeyen giyecek.
Darı gibi : Çok sayıda
Sicim gibi : Sağlam, kopmaz, ince yağış.
Sırım gibi : Kopmaz, ayrılmaz.
Keçi gibi : İnatçı
Koyun gibi : Uysal
Kuzu gibi : Kendi gelen
Uyuz gibi : Aralaşmaz, istesende, istemesende ayrılmaz.
Cehennem gibi : Sıkıntılı zor
Cennet gibi : Rahat, kolay
Kalay gibi : Kapatabilir, geriyen, güldüren
Ayın ondördü gibi : Ap açık ortada. Taze.
Değirmen gibi : Durmadan çalışır, tüketir.
Kaş gibi : Yakışıklı, hafif
Kaz gibi : Iri tavuk, yönetsiz insan.
Nar gibi : Kıpkırmızı.
Pancar gibi : Kırmızı, sağlıklı.
Hakık gibi : Çok kırmızı.
Kiraz gibi : Kırmızı, dokunsan solar.
Kol gibi : Suyun veya ağacın kalınlığını ifade edilir.
Bel gibi : Bu da kol gibinin daha kalını.
Ötürük gibi : Cıvık, istenmeyen kıvamda.
Tükrük gibi : Azıcık.
Kalem gibi : İnce narin.
Odun gibi : Kaba, yönetsiz.
Tuz gibi : Çabuk eriyen.
Bal gibi : Lezzetli.
Sümbül gibi : Yakışıklı endamlı.
Çiçek gibi : Temiz, taze.
Kazık gibi : **** eğitimsi.
Köyümüze özgü kelimeler ve deyimler
Avar (sebzelik)
Alma (elma)
Başıbozuk (evlenmemiş)
Boyra (değirmen arkı)
Cice (abla)
Cimme (yıykanma)
Cimcik, cımıcık (azıcık)
Çelki (Ahırın önündeik boşluk)
Damla (çapucak gel veya çabucak var)
Dayak (merdiven)
Gedebot (su arkı)
Goyak (Su akan yer, vadi)
Gülüm (yeğenim)
Göynek (gömlek)
Göbet (Su biriken yer)
Horaz (horoz)
Hayat (evin önündeki boşluk)
Hangısı (hangisi)
Eşkere (yüzüne açıkca)
Eşkerle (açıkla meydana koy)
Emmi (amca)
Ilki (meşe topluluğu)
Ilkilik (Sülemenli ile tatlının arasındaki yol)
Ilkı (sağılan davar)
Ibrık, ırbık (ibrik)
Irak (raf)
Iz (az)
Ilan (yılan)
Ibtin (önce)
Şalga (şalgam)
Sökel (tifo)
Kengi (siyatik)
Tatarca (apandis)
Kumpur (patates)
Muharı (baca)
Muşandıra (evin kapı ardındaki boşluk)
Zavrak (pencere)
Nezle (damağı, engi, nevazil)
Siftinmek (oyalanmak)
Haşşa (Ayşe)
Ebe (Büyük anne veya büyük baba)
İn tilkisi (Ellere karışmayan)
Kapan gediği (Yayla yolunda taşların arasında bir yer)
Yatma (Ladinlerin dalı)
Doru (Ladinlerin taze sürgünü)
Pür (ladin veya ardıçların dalları)
Dumlu (günaş görmeyen yer)
Kuz (Koruyabilen kuytu yer)
Dul (Evlerin yanıbaşı)
Pürçük (Pancar, şalgam gibi bitki yaprağı)
Uluk (Pis, tertipsiz, düzensiz)
Bişekli (edepsiz, utanmaz, arlanmaz)
Çulsuz (Malı mülkü yok)
Zılgar (Kalın zincir)
Bıttıcık (azıcık)
Köyümüzde Yetişen Büyükler
Adım: Süleyman Tarman (1926 doğumlu memur emeklisi)
Babam: Konyalı Mehmet Emin Tarman (saraç)
Annem: Hatice 1318 (1902) doğumlu idi öldü.
Annemin babası dedem Hadimin Dolhanlar köyünden Süleyman Efendidir. Zamanında büyük hoca imiş. Esku usül mal taksimleri yaparmış. Çuvallarda mal taksiminde kullanılan kitaplar, kağıtlar, geometri şekilleri, matematik hesapları, dini tercümeler el yazısı ile yazılmıştı. Basılılarıda vardı fakat ciltli değildi. Dağınıktı. Babam ölünceye kadar da saklanmışları vardı. Babam ölünce belişik kimisi yakıldı. Kimis ide ayak altında kalmasından korkularak gömüldü. Sonradan Konyanın büyüklerini yazmak isteyenler sordular hakin hiç kalmamıştı.
Annemin kardeşleri:
1. Nuran, Karamanda Boynukalın Marangoz Teyfikle evli idi. Çocuğu olmadı şimdi ölmüştür.
2. Fahri Ataberk, Sanat Mektebinde Matematik öğretmeni idi.
Çocukları:
a) Erdoğan Ataberk, Ankarada elektrik mühendisi idi. Öldü. Kızı Serçin Türkyılmaz Konyalı Kimya Mühendisi Mehmet Türkyılmaz ile evlendi. Mehmet Türkyılmaz İstanbulda Sandoz fabrikasında idi emekli olmuş. Ticaretle uğraşıyormuş. Erdoğanın iki kızı vardı biri tekte çalışıyordu.
b) Sırrı Ataberk, Ankarada Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünde amirdi. Bozkırdan Sevim adlı biri ile evlenmişti. Ikisi de öldü. Oğulları Asaf Ataberk Tarım Kırediler Kooperatifi Ankara bölge müdürü idi. Emekli olmuş yine orada çalışıyormuş.
c) Necati Ataberk, marangozdu, öldü. Dört oğlu var.
1. Kaya Ataberk makarna fabrikasından emekli.
2. Ünal Ataberk Kırom Manyazit Fabrikasında çalışır.
3. Yalçın Ataberk, serbest muhasebeci.
4. Vural Ataberk serbest denkgele işler yapar.
Bununla ilgili bir anım:
1955 yılında yeni öğretmen oldum. Taşkentte tayinim çıktı. Hadim de Taşkentte gidecek araba bekliyordum. Yanımdaki hadimliler: “Mühtü efendi rahatsızlanmış bir uğrayalım. Diye beni de aldılar gittik, çay içtik. Mühtü Ahmet Efendi hayli yaşlı eskileri bilen birisi idi: Bu yeğen efendi de kim bilemedim deyince “Dolhanlarlıyım öğretmen oldum. Taşkentte gideceğim dediğimde, “Dolhanlarlı Konyada bir Süleyman Efendi vardı. Tefsirler yazmıştı bastıramadı. Onlardan köye kimler var? diye sorunca hiç duymadım bilmiyorum” dedim.
Köye gelidğimde köyümüzün imamı Hatım Mehmet Efendiye sordum “Onu ebene sor “dedi kesti. Ben bozuldum. Acaba ebemle bir meselesi mi var diye kötü kötü düşünerek o zaman sağ olan annemin annesi Hasibe ebeme sorunca: “O benim öz dayım, oğlum “dedi. Mevlüt Hocanın kardeşi imiş.
O zaman tahsil için gittiği yerden iki yıl gelmemiş. Nişanlısı başkasına varmış. Babası: Dilediğin başkasını alayım dedi ise de dinlemeden köyü terk etmiş. Müderris olmuş. Taşkentte rüştüye okulunda bir yıl hocalık yapmış. Büyük Mehmet hoca diye anılan Mehmet Karagülleden dinlemiştim. Ünlü hakim Hülki Karagüllenin okumasında da rolü olmuş.
Hasibe Ebem 1891 doğumlu olduğuna göre dayısı bu kişi daha evvellerin adamı olduğu anlaşılıyor.
Içinde Geçen Yerel Kelimeler
1. Delikanlı başı
2. Döğme
3. Ayranlı aş
4. Bulgur unu
5. Bulamaç
6. Bittik
7. Batman
8. Böğürtlen
9. Çıtlık
10. Gaygana
11. Gölle
12. Gıram
13. Gelin oynatması
14. Huttu
15. Havayı
16. Keş
17. Kömbe
18. Kor ekmeği
19. Kükürt
20. Kile ve Konya kilesi
21. Kargı
22. Karamuk
23. Kavut
24. İndirmelik
35. İtburnu
26. Tarhana
27. Topla
28. Tömbeki
29. Metlik
30. Sumak
31. Şipleme (Bir tür ekmek)
32. Urup (börtebir)
34. Yarma (Buğday kırması)
35. Yarımlık (Yarım hakayı)
36. Gıncırlak (Tahtırvaelli gibi)
37. iletir (Bir cins bitki kökü)
41. Keşir (havuç)
42. Yağlık (mendil)
43. Yakım (şiir) teyin – sincap
44. Sındı (makas) zavrak - pencere
45. istirpe (kiprit) yunmak - yıykanmak
46. Gora (kilit) yatma – ladinlerin yan dalı
47. Yaren (akran) yağlık – mendil
48. Deşteven (bağ bekçisi) zıyırmak – kaymak
49. Çarık, sırım, oltan, dolak, çirik ters – gübre
50. Boduç (küçük testi)
51. Curba (Üzüm kurusu)
52. Mana (Tohumluk)
53. Dağan, sırık
54. Dağar (Büyük küp)
55. Doğan (Giyilmiş, eski)
56. Susak (Pınar bardağı)
57. *** (Ardıç yarması)
58. Pür (Ladin dalı)
59. Geriz (Su yolu)
60. Eğresi (Büyük mih)
61. Bastırma (Yaprak yığını)
Köyle Ilgili Ilginç Saptamalar
Erkek: Cinsiyet bildirirse de çocukluk çağını bitirmiş, delikanlılık çağını kurtarmışlara denir. Koca veya herifte denir. Kimileri eşlerine efendim der. Kimileride kocasının kardeşine efendim der. Kocasının kız kardeşine görümce, kocasının erkek kardeşinin karısına elti der. Sözünde duran, cesur ve isbitiren kadınlara da “erkek” gibi derler. Oysa bizde kadınlarda cesur çalışkan, iş bilir kişilerdir. Erkeğin yanında dağda, bayırda ve her türlü işte vardır. Dinimizde bir erkeğe iki kadının şahitliği eşitmiş. Bizde kadın belki bir adım geride ve erkeğin emrindedir ama erkek kadar da evine bağlı evini düşünür.
Hayvanlar doğurdu mu “Dişi mi, erkek mi?” derler. Kadınlar doğurdu mu “Oğlan mı kız mı?” derler. Erkek sözü yerine göre değerlendirilebilir.
Köpeğe, kunnacı denir, doğurduğu yavrusuna enik denir.
Kediye kunnacı denir, doğurduğu yavrusuna yavur denir.
Koyuna kuzulacı denir, doğurduğu yavrusuna kuz udenir.
Keçiye kuzulacı denir, doğurduğu yavrusuna oğlak denir.
Ineğe buzulacı denir, doğurduğu yavrusuna buzağı denir.
Eşek kunnacı denir, doğurduğu yavrusuna sıpa denir.
Kadına da kunnacı, gebe, yüklü gibi tabirler kullanılır.
Tavuk yumurta çıkardı denir, yavrusuna civciv veya piliç denir.
Köpek kunnar, kedi kunnar, eşşek kunnar.
Inek buzalar, koyun ile keçi kuzlar.
Halkın kullanıldığıtabirdir, bunlar. Buradan insanların muhakkak ki yaratılışt apek çok üstünlükleri olmasına karşın hangi grupta oldukları bakmıından bir fikre varmak mümkündür.
Kadınlar doğurunca o aile lokum, püsküvi, çerez, üzüm gibi şeyler yedirir gelenlere buna “honça” denir.
Bir yerde hayvanların yavrularını getirene “Honça” verilir diye yazmıştım o da doğru.
Tarlada ekin bittiği gün evin büyüğüne tutam atarlar. Evin büyüğü herkese ve zamana göre değişirse de bir ziyafetle ödüllendirir. Bu çoğu kez bir duvar keserek yapılır.
Ev yapanlarda inşaatın bitimi gün inşaatın başında duvara akıtılacak şekilde bir davar keserler. Eğer kesmezlerse uğursuzluklar olur o eve oturan onmaz derler.
Bir eve çift gelin alanda düğün hazırlıklarının harcında bir kurban keser.
Bir Ananın Kızına Dedikleri:
Aman kızım yapma böyle iye gelmez. Yarın sende ev bucak sahibi olacaksın. Eller senin kahrını çekmez sonra. Ele güne karşı böyle olur mu? El eline düştünmü birazda o bu şişirir maskara olursun. Yüzün yerlere girer, geçimin bozulur. Neler olur, neler. Bir daha böyle yaparsan başına karalar giydiririm. Emdiin sütü burnundan getiririm diye beğenmediklerini öğretir ve tembihatta bulunur.
Bazanda biraz sert: Uluk yedi karalı, yıykamaya komaya erme, yaşamada dört tabanların yukarıya gele. Eceller okuna uğra. Iyice kayayımda sütü üyütelim bakalım nahıl olacak. Hem sütü sıcak çalarsan eksi olur, soğuk çalarsan tutmaz kakarını bileceksin, üyüttükten sonra üç saat kadar sonra üstünü açacaksın der. Bazan sert bazan yumuşak geleceğe yetiştirir. Benim üzerinde durduğum nokta öğretim şeklidir.
KÖYDE MUHTARLIK YAPANLAR
1. Halil İbrahim Aslan
2. Ahmet Güler
3. Mehmet Çelik
4. Ali (Topçunun Ali)
5. Hasan Yüce
6. Enes Mentes (Vekil)
7. Hatıp Mehmet Yıldız (Vekil)
8. Eğitmen Fevzi Yıldırım (Vekil)
9. Mustafa Demir
10. Mehmet Yüce
11. Mevlüt Eğin
12. Mehmet Emül
13. Mustafa İnanç
KÖYÜMÜZDEN HACCA GİDENLER
1. Mehmet İnanç (Yalnız kendi)
2. Ahmet Hakyemez (İki defa yalınız)
3. Mehmet Hakyemez (İki defa eşi ile)
4. Bayram Geçit (İki defa eşi ile)
5. Osman Balcı (Eşi ile)
6. Ramazan İldas (Eşi ile)
7. Abdullah Geçit (Eşi ile)
8. Teyfik Özdemirhan (İki defa eşi ile)
9. Hüseyin Aslan (Eşi ile)
10. Şükrü Yılmaz (Eşi ile)
11. Azmi Hoca (Eşi ile)
12. Ahmet Bildik (Eşiyle)
13. Mustafa Çeprek Eşiyle)
14. M. D. (Eşiyle
15. Hayri Yıldız (Eşiyle)
16. Ahmet Gülğün (Kara Ahmet)
17. Ahmet Kuş (Semerci)
18. Hasan Hakyemez (Topa Hasan Vekille)
19. Bahri Kurtulan (Vekille)
20. Mustafa Bildik (Eşiyle)
21. Hacı Bildik (Çumra)
22. Şükrü Tetik (Eşiyle)
23. Çerkez Ahmet (Çumra)
24. Davut Aslan (Çumra)
25. Hacı Güler (Çumra)
26. Ramazan Şinik (Eşiyle)
27. Mevlüt Şinik (Yalnız)
28. Mehmet Demiray (Eşiyle)
29. Ramazan Demiray (Eşiyle)
30. İbrahim Demiray (Yalnız)
31. Mustafa Demiray (Eşiyle)
32. Ahmhet Çeprek (Eşiyle)
33. Mevlüt Hakyemez (Eşiyle)
HAYRİ BALCI
Birde sana sesleniyorum Hayri Balcı
Köyümüzden böyle insanlar çıksın gayri
Örnek ol, yardımcı ol hemşerilere
Maderi iftirahımızsın, seninle sevinçliyiz hayli.
Hepimiz biliniz, sen bizim kölümüzsün.
Dolhanlar köyü, süleymenlide büyümşüsün.
Olamazsın, karaaslanlı, Milaslı
Dolhanlarlısın, bizim özümüzsün, bizim köylümüzsün.
Sen ne dersen de, böyledir bizim sözümüz.
Maşallah diktik, sende gözümüz.
Dileriz, daha ileri git, mutlu ol.
Seninle onur duyarız, seninle gönlümüz.
M. İldan 1992 (Ocak)
HALİL BALCIYA
Halil Hayrinin ağası
Onunda süleymenli mayası
Onada yetmedi Konya ovası
Nihayet aradı buldu Milası
Öğrenemedim nasıl havası
Eğenin suyu çok, bulunmaz kovası
İsterdik olsun onuru hayası
Herhalde çok değiştirmiş burası
Bizde az bulunur böylesi
Unutma köyü, sev melesi
Tavsiyem hatırla kavesi
Bozmasın seni dünya hevesi
Bir gün İstanbulda Fatihteydik
Kalabalıktı, oturduk bir çay içtik.
İçinden derin bir nefes aldı, kafes dediki
Gönlüm şimdi tepeçalda, orda yedik orda eğlendik.
Nisan 94
NOT: Kafes sözcüğü yanlış anlaşılmasındiye son dörtlük eklenmiştir. Gerçek bir anıdır.
RAMAZAN İLDAN
Duydum Fethiyede var bir Ramazan
Herkesin dilinde her an, her zaan
Kısa zamanda oldu bir kahraman
“Kulağına kurşun diyorum, şeytana”
Bize yakın akraba ama görsem tanımam
Herkese hoş görülüdür inanırım tamam
Köylümüz, köyümüzle ilgilenenleri
Allah daha da ilerletsin bu benim duam
Babası benim çocukluk arkadaşım
Benim babası ile bir yaşım
Hemde aynı adı taşıyorduk adaşım
Aynı damda oyun oynadık, dolaştım.
Çok kötürüm gittik, davar güttük
Değirmene gittik, un üğüttük.
Beğin önünde sırtımızda odun götürdük
Ağıla oğlağı kattık kapısını örttük.
Ah çocukların bu durumunu bir görseydi
Biraz rahat etse, biraz umur görseydi
Allah yazımızı böyle yazmış neyleyeyim
Ona bu vesile ile bir rahmet dileyelim.
Ekim 96
Ali Yılmaz (YEŞİL ALİ)
Milasın pazarı günlerden Salı
Orada biri var, Yeşil Ali
Dayımın damadı, doğum yeri tatlı
Püsler sülalesi, küçük Mehmet eyile kayıtlı
Çalışkandı, zengin olması haklı
Hatıralarda eski günler saklı
Çok yemiştik pekmezle kaklı
Unutma köyü, köylüyü,
Yazım maksatlı.
Nisan 93 M. İldan
KARA AHMEDİN HASAN
Milasın içinde bir aslan
Dolhanlar aşağı köyde doğan
Böyle olmalı dolhanlarlı olan
Bu oğlanın bu yiğidin adı Hasan
Karısı hala kızı
Bilmez pek öyle nazı
Babası iyi çalardı sazı
Allahım yazmasın karayazı.
Ben çok bilmezdim, görürdüm bazı.
Kötü söz bilmez ağzı.
Eksik olmaz ağzında niyazı
Mutlu olsun oğlu kızı.
Nisan 1992
MUSTAFA ŞİNİK
Dolhanlarda doğduk, çeşitli yerlere geldik
Köylüleri aradık didik, didik
Sen Ramazan oğlu Mustafa Şinik
Gelip yerleştiğin yer ortaca
Yüzün şen ekmeğin bolca
Bir gün misafirin olduk, ekmeğini yedik
Sen, hem hemşerimsin, hem akrabam
Tatlı mahallen, tatlı sülalen
Sana bir sözüm olacak acizanem
Unutma köyünü, unutma mahalleni
Konuk et her zaman geleni.
Anan Zeliha, baban Ramazan
Dileriz Allahtan daha bol kazan
Köylülerimizle ilgilen, onlarla yaşa
Düşkünlere yardımcı ol bazan
Köylüler birleşelim, beraberleşelim
Birbirimizle her zaman haberleşelim
Geçmişimiz bir, ceddimiz bir
Geleceğimiz, ülkümüz olmalı bir
Mustafa İldan 1993
FAYIK’IN HALİL
Ortacada bir Halil bir babası Faik
Çok iyi çok hoş takdire layik
Çalışması iyi, insanlığı iyi, durumu güzel
Ona selam söyleyin benden özel
Sülalesinde pek çok Halil var
Hepsi candan hepisi hemşeriye olur yar
Bir gün Muğlada görüştük, sarıldık öpüştük
Hem iş yaptı hem konuştuk gülüştük
Bir yeğen geldi bir valiz seçti: “Fiyatı ne?” dedi.
“Al götür dayından sana olsun hediye” dedi.
Bu durum hemşeriler arasında ne kadar iyiydi.
Çok sevindim. Bu o insanları daha çok sevdirdi.
Halil Ortacaya götürmek için çok ısrar etti.
İçten ve özden daveti beni memnun etti
Gitmişle beraber oldum ayrıldı gitti
Mutluluğum sabaha kadar devam etti
O gün bir çok kişiler vardı Muğlada
Birbirimize sarıldık sevgimiz yürüdü havada
Dilerim köylülerim, her zaman mutlu olun
Zengin olun esenlikler bulun
Bensizi her zaman öğünçle anacağım
Bir bir seveceğim hatırlayacağım
Dua edeceğim ruhen sizinle olacağım
Bu havayı unutmayacağım sizinle yaşayacağım
17 Ağustos 1995 Muğla
BAYRAM GEÇİT
Köyümüzden biri var karaaslanda
Duyarım köyden gelen orda, yabandan gelen orda
Ne iyi yurduna, yurttaşına bağlanmışta
Sanırsın sanki bir otel burada.
Bu kişi cabarlardan Hacı Bayram
Herkes bunu sever, buna hayran
Eşinin babası Rahmanın Süleyman
İkiside iyilik sever, ikiside candan
Şimdide köye gitmiş fıtra zekat vermeye
Allah dert vermesin böyle kimseye
Tüm köylülerimi böyle bilirim
Herkesin özü orda, kehanet gerekmez söylemeye.
Yinede hacı Bayramı örneklemeli
Köyümüzün fakirlerini bilmeli
Onlar benim memleketlim demeli
Hısım akrabayı arada görmeli.
Köyde fakir hastalarda var
Bir iyilik bin felaket savar
Köyü, köylüyü sevmeli olmalı yar
Aferim diyorum sana, küçük cabar
Onun evinin olduğu yer, Konyada merkez
Bütün haberleri oradan alır herkes
Fedakarlık yapar, ilgiyi esirgemez.
Herkes bilir, benim övmem gerekmez
Böyle kişiler yaşadıkça sevap toplar
Allaha çok şükür gönlümden geçeni yapan var
İşte biri süleymenliden küçük cabar
Yüreğim köyümde, köylümle çaplar
M. İldan 17 Şubat 1995
Dostları ilə paylaş: |