67 – Müşteki Mesut KAYA 25/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 2008 yılında Kara Harp Okulundan mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi verilerek göreve başlatılacağı sırada rütbesinin verilmeyerek göreve başlatılmadığını, kendisine yapılan tebligatta disiplinsizlik nedeniyle ordudan ayrıldığının bildirildiğini, 29/07/2008 tarihinde işlemin onaylanarak kendisine bildirildiğini, karşılığında dava açarak 15/10/2008 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı aldığını, ancak teğmen olarak görevlendirilmediğini, diplomasına davanın esasına ilişkin haklarını saklı kalacağına dair şerh düşüldüğünü, 28 Şubat denilen post modern darbe olarak anılan hareket her ne kadar 1996 yılında olmuş ise de 1997-1998 yıllarında devam etmişse de kendisinin 2008 yılında mezun olduğu sırada ordudan ayrılması hususunda yine aynı 28 Şubat sürecinin etkili olduğu kanaatinde olduğunu, Korgeneral Tevfik ÖZKILIÇ'ın 28 Şubat süreci devamında oluşturulan Batı Çalışma Grubu içerisinde yer aldığından kendisine de bu haksızlığı yaptığına inandığını, bu konuda internet sitelerinde yayınlanan ses kaydındaki şahsın kesinlikle Tevfik ÖZKILIÇ olduğunu, konuşma içeriğinde kendisinin de kasıtlı olarak haksız yere ordudan atılan gruptan olduğu sonucuna vardığını, ordudan ayırdıkları tarihten beri orduda görev yapamadığını, diploması üzerine düşüren şerh nedeniyle geçerliliğini yitirdiğinden tekrar aynı tahsili yapmak zorunda kaldığını, yatay geçiş yaparak fark dersleri verip 2 yıl daha tahsiline devam ettikten sonra makine mühendisi olabildiğini, kendisinin Kara Harp Okulu Komutanı olan Korgeneral Tevfik ÖZKILIÇ'tan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (265. klasör, sayfa 380-396)
68 – Müşteki Hikmet KARALI 21/09/2012 tarihli üst yazıya bağlanan şikâyetinde özetle;
14/09/1984 ile 05/08/1999 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptığını, mesleki disiplini başarı sicili yüksek olmasına rağmen hakkında hiçbir soruşturma yapılmadığı ve ceza verilmediği halde soyut isnatları içeren YAŞ kararı ile meslekten atıldığını, atılmaya ilişkin herhangi bir gerekçede kendisine gösterilmediğini, yakın zamanda bilgi edinme kanunu çerçevesinde atılma nedenini TSK'ya sorması üzerine kendisine Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen kararın gönderildiğini, söz konusu kararda Fethullah GÜLEN grubu mensubu olduğu, ibadet etmeyi vazifesinden daha önce tuttuğu, disiplinsiz hareketler içerisinde olduğu gibi soyut iddialar içeren nedenlerin yer aldığını, meslek hayatında ilk defa 1991-1996 yılları arasında Lüleburgaz'da görev yaparken bağlı bulunduğu birlikten eşlerinin fotoğraflarının istendiğini, kendisinin de eşi başörtülü olduğu için hali ile fotoğrafı başörtülü olarak verdiğini, bazı arkadaşlarının eşlerinin fotoğraflarını peruklu ya da başı açık olarak gönderdiklerini, bunun üzerine eşinin başörtüsünü açmasını veya eşinden boşanması gerektiğine dair komutanlarının bazıları tarafından sürekli ikazlar gelmeye başladığını, bu ikazların sözlü olarak yapıldığını, Genelkurmaydan istediği yeni evraka göre hakkında çeşitli istihbari bilgilerin toplandığı, sicilinin 90'ın üzerinde olduğu, buna rağmen TSK'dan disiplinsiz olması nedeniyle atıldığına dair belgelerin yer aldığını, TSK'dan atılmasına neden olan Yarbay F. S., Yüzbaşı C. A.'dan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (265. klasör, sayfa 422)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 20/06/1999 tarihli sicil belgesinde 1. 2.ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “Asb. Sic. Yönetmeliğinin 60 ncı madde (E) fıkrası gereğince tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşıldığından Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır.. (265. klasör, sayfa 401)
22 Eylül 1998 tarihli müştekiye hitaben 2 nci Mknz. P.Tb.K. F. S. tarafından yazılan yazıda "eşinizin çağdaşlığa ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile ailelerine uygun olmayan tesettür kıyafetleri giydiğini, sizin de eşinizin bu durumu onayladığınızı, Türk Silahlı Kuvvetlerine uygun olmayan tutum ve davranışlar içerisinde olduğunuzu, daha önce çalıştığınız sıralı komutanlarınızın müteaddit ikazlarına rağmen istenilen gelişmeyi göstermediğinizi tespit ettim.
Türk Silahlı Kuvvetleri, örf, adet, gelenek ve kurallarının öngördüğü çağdaşlığa uymayan bu tutum ve davranışlarınızın değiştirilmesi için; sizi 14 Ağustos 1998 ve 17 Eylül 1998 tarihlerinde 2 kez sözlü olarak ikaz ettim. 19 Eylül 1998 tarihinde sebebini sorduğumda eşinizin tesettür giyimini ima ederek, 'durumu biliyorsunuz komutanım eşimi ikna edemedim' dediniz, tüm ikazlara rağmen eşinizi ikna için çaba gösterdiğinizi ifa etmenin dışında olumlu bir gelişme gözlenememiştir. Sizi bu olumsuz tutum ve davranışlarınızı en kısa zamanda değiştirmeniz için bir kez daha uyarıyorum. Bu konudaki yazılı açıklamalarınızı 23 Eylül 1998 saat 14:00'a kadar göndermenizi rica ederim" şeklinde ifadelere yer verildiği anlaşılmıştır. (265. klasör, sayfa 404)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Fethullah GÜLEN Nurcu grubu mensubu olduğu, Atatürk ilke ve inkılapları ile cumhuriyetin temel niteliklerine karşı olduğu ve bu fikirlerinden vazgeçmesinin mümkün olmadığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin birlik ve beraberliğini sarsacak faaliyetler içerisinde bulunduğu, sosyal faaliyetlere ailece katılmayı benimsemeyip ahlak dışı telakki ettiği ve subay-astsubay camiası ile hiçbir ilişki kurmadığı, ibadet etmeyi vazifesinden ve mesai uygulamasından önde gördüğü, örgüt mensubu ve sempatizanı bir kaç aile ile görüştüğü, amirlerince yapılan tüm ikaz ve uyarılara rağmen durumunda hiç bir düzelme olmadığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmak zorunda kalsa dahi değişmeyeceğini ifade ettiği, halen sakıncalı/ sağ personel kategorisinde bulunduğu, 1998 yılı sicilinde ideolojik mahiyette menfi kanaatlerin bulunduğu, disiplinsiz davranışından dolayı 22/09/1998 tarihinde uyarıldığı görülmüştür, yukarıdaki bilgilere ilave olarak ayrıca dosyasında 1989, 1996 ve 1997 yılları sicillerinde ideolojik mahiyette menfi kanaatlerin bulunduğu," şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK'dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmıştır. (265. klasör, sayfa 413-414)
69 – Müşteki Adem AYGÜL 09/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Ordudan ilişiğinin kesilmesinden önce Osmaniye'de İstihkam Başçavuşu olarak görev yaptığını, 1998 yılı Eylül ve Ekim ayında Osmaniye'de bulunan soy ismini hatırlamadığı K. isimli Yüzbaşı rütbesindeki Kademe Komutanının kendisi ve eşi başörtülü olan 3 astsubay arkadaşını odasına çağırdığını, kendilerine "yukarıdan emir geldi sizin eşleriniz başörtülüymüş, ya eşleriniz başörtüsünü açacak ya da ordudan ilişiğiniz kesilecek, eğer ben hakkınızda işlem yapmazsam benim hakkımda işlem yapacaklar." dediğini, eşinin başörtülü olduğunu, zaman zaman düzenlenen eşli alkollü eğlencelere katılmaması nedeniyle tespit ettiklerini, kendisinin dini görüşü nedeniyle alkollü olan bu eğlencelere katılmadığını, kesinlikle görevi ile ilgili bir problem olmadığını, eşinin dini vecibeleri gereğince başını açmadığını, bir başka astsubay arkadaşının hemşire olan eşinin ordudan atılma tehlikesi nedeniyle başını açmak zorunda kaldığını, 1998 yılı Aralık ayında ordu ile ilişiğinin kesildiğine dair tebligatın tarafına yapıldığını, eşinin başörtüsü dışında meslekten atılmasını gerektiren herhangi bir problemi bulunmadığını, şikâyet dilekçesinde belirttiği üzere TSK bünyesine sızan ve kendilerini Batı Çalışma Grubu olarak nitelendirilen örgüt mensuplarının TSK üzerinden kendileri gibi darbe yapmayı düşünmeyen, kendisi gibi vatanını milletini seven ordusuna bağlı binlerce rütbeli personeli tasfiye ettiklerini, kanaatince bu tasfiyelerin nedeninin kendileri gibi düşünmeyenleri ordudan dışlayıp yapmayı planladıkları darbeye zemin hazırlamak olduğunu, ordudan atılınca maddi ve manevi bir çok sıkıntı yaşadığını, ordu ile ilişiği kesildikten sonra peşini bırakmadıklarını, kamu kurumlarına girmesinin engellendiğini, aleyhlerine kara propaganda yapıldığı için akrabalarının dahi kendilerini sakıncalı olarak görüp görüşmemeye başladıklarını, toplumdan dışlandıklarını, uzun bir süre yaklaşık 3-4 yıl iş bulamadığını, kendisinin ve ailesinin mağduriyetine neden olan haksız yere ordudan atılmasına sebebiyet veren tüm kişilerden şikâyetçi olduğunu, atılma kararındaki iddialarla ilgili olarak; devamla 16 yaşındayken eşi ile evlendiğini, o zamandan beri eşinin başörtüsü taktığını, kararda belirtildiği şekilde cezalar aldığını, fakat bunların Silahlı Kuvvetlerden atılmayı gerektirmediğini, tabiri caiz ise önce ordudan atılmasına karar verdiklerini sonra da bunun kılıfı olarak daha önce almış olduğu cezaların gündeme getirildiğini, dikkat edilirse bu cezaları 1992-1993 yıllarında aldığını, 5 yıl boyunca bu eylemlerle ilgili herhangi bir işlem yapılmamışken 1998 yılında işlem yapılmasının manidar olduğunu, ordudan atılmasına sebebiyet veren YAŞ üyelerinden şikâyetçi olduğunu, açılacak kamu davasına da katılmak istediğini belirtmiştir. (265. klasör, sayfa 451-452)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 02/11/1998 tarihli sicil belgesinde 1. 2.ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “Astsubay sicil yönetmeliğinin 53 ncü madde e fıkrası gereğince; tutum ve davranışları ile irticai görüşleri benimsemesi nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtildiği, (265. klasör, sayfa 424)
Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı nezdinde kurulu İzmir Disiplin Mahkemesinin 1992/61-60 Esas karar sayılı 17/12/1992 tarihli kararı ile 3 gün göz hapsi cezası, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 3 ncü Zırhlı Tugay Komutanlığı Çerkezköy Disiplin Mahkemesinin 1989/99-99 Esas karar sayılı 17/11/1989 tarihli kararı ile 10 gün oda hapsi cezası, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ege Ordu Komutanlığı Narlıdere/İzmir Askeri Mahkemesinin 1993/532-415 Esas karar sayılı 17/06/1993 tarihli kararı ile 25.000 TL para cezasıyla cezalandırıldığı anlaşılmıştır. (265. klasör, sayfa 425-431)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "devrim yanlısı islami grup mensubu olduğu, eşinin tesettür kıyafeti giydiği, eşi ile birlikte sosyal toplantı ve faaliyetlere katılmadığı, kendi görüşünde olan şahıslarla görüştüğü, görüşü nedeniyle eşinin erkeklerle tokalaşmadığı, ikaz ve uyarılara rağmen tutum ve davranışlarında bir değişiklik olmadığı, sakıncalı/şüpheli personel kanaat raporlarında sicil amirlerinin 'TSK'da kalması uygun değildir' kanaatinin bulunduğu, halen sakıncalı/sağ personel kategorisinde olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca asta müessir fiil suçundan 17 Haziran 1993 tarihinde Ege Or.K.As.Mah.nce 20 gün hapis cezasının para cezasına çevrilerek ertelendiği, memuriyet görevini ihmal suçundan 31 Aralık 1993 tarihinde 5 nci Kor.K.As.Mh.nce 900.000 TL ağır para cezası ve 3 ay memuriyetten men cezasının ertelendiği, disiplinsiz davranışlarından dolayı 1989-1992 yılları arasında 10 gün oda hapsi ve 3 gün göz hapsi cezası bulunduğu görülmüştür." şeklindeki iddiaların bir bölümünde, müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, "devrim yanlısı islami grup mensubu olduğu" iddiaları ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddialarla ilgili hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğu kanaatine götürdüğü, ihracından yıllarca önce verilmiş ve atılmayı gerektirmeyecek disiplin cezaları ve para cezalarının karara gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (265. klasör, sayfa 438-439)
70 – Mağdur Aziz HACIBEKTAŞOĞLU 05/11/2012 tarihli beyanında özetle;
Mağdur müşteki emekli Prof. Tbb. Kd.Alb. Mustafa KAHRAMANYOL'a ait ifade tutanağında kendisi ile ilgili bölüm ve eklerini gördüğünü, olayın şu şekilde gerçekleştiğini; GATA İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yaparken Genelkurmay Başkanlığının yazılı emri ile HİT MEDİKAL Tibbi Ürünler Sanayi ve Tic.A.Ş. Tarafından ithal edilen İNSTİ HIV1/HIV2 antikor test kitlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bulunan tüm personel, subay, astsubay ve aileleriyle tüm askeri öğrenciler ile silah altına alınacak erbaş ve erlere her 3 ayda bir olmak üzere uygulanması amacıyla satın alınmasının uygun olup olmadığının sorulması üzerine belgeleri getiren firma yetkilisine dosya üzerinden böyle bir rapor veremeyeceğini, bu nedenle en az 50 test kitinin getirilmesini, bu kitlerin kendi laboratuarlarında yapılacak karşılaştırmalı çalışmalar sonucunda elde edilecek sonuçları, maliyet araştırmalarını, böyle bir ürünün TSK için uygun ve gerekli olup olmadığı hususunda bilimsel bir rapor verebileceğini söylediğini,
Teslim edilen 50 adet test kiti üzerinde gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra çıkan sonuçlar oluşturulan bilimsel bir konsey tarafından değerlendirilerek elde edilen veriler ışığında anılan kitin TSK'da kullanımının uygun olmayacağı kanaatine varılarak düzenlenen bilimsel raporun GATA Komutanlığının 09/05/1997 tarihli yazısı ekinde Genelkurmay Başkanlığına gönderildiğini, ithalatçı firmanın Genelkurmay Başkanlığının cevabi yazısını beklemeden raporun bir fotokopisini kliniklerinden almış olduğunu, Genekurmay Başkanlığının da 04/06/1997 tarihli yazısı ile ithalatçı firmaya İNSTİ HIV1/HIV2 Antikor test kitine ihtiyaç duyulmadığını bildirdiğini,
Bu rapordan sonra GATA Komutanının kendisine karşı tutum ve davranışlarının tamamen değiştiğini, gerekli gereksiz bahanelerle kliniğini denetlemeye, asker olan kişilerin kolayca tahmin edebileceği gibi her yolla taciz etmeye başladığını, bu davranışlarının sebebini HİT MEDİKAL firması tarafından Genelkurmay Başkanlığı atlanarak doğrudan GATA İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanlığına yazdığı 02/06/1997 tarihli yazıyı alınca anladığını, söz konusu yazı ile olumsuz raporlarına yanıt verildiğini, yazının başında "CC: Sayın Genelkurmay Başkanı İsmali Hakkı KARADAYI" ibaresinin bulunduğunu, bu ibarenin anlamının bu yazının Genelkurmay Başkanının bilgisi dahilinde yazıldığı ve baskı uygulamaya çalışmaya yönelik olduğunu, ithalatçı firmanın bir an önce olumlu bir rapor alabilmek ve kitleri TSK'ya satabilmek için Genelkurmay Başkanlığına başvurduğunu ve bu sefer 100 adet kit getirerek çalışmanın yeniden yapılmasını talep ettiğini, 100 adet kitin 23/06/1997 tarihli yazılı bir emirle yeniden değerlendirilerek neticenin Genelkurmay Başkanlığına bildirilmek üzere GATA Komutanlığına gönderildiğini, GATA komutanının yazıyı kendisine havale ettiğini, sonra kendisini yanına çağırarak düzenlenecek ikinci raporun olumlu olması gerektiği yönünde telkinde bulunup "aksi halde sonuçlarına katlanırsın" diyerek uyardığını,
Diğer taraftan ithalatçı firma HİT Medikalin direk Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Daire Başkanı Tümgeneral K. Ö.'ye 26/06/1997 tarihinde bir yazı göndererek yine ilk satırında baskı unsuru olarak "CC: Sayın Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI" ifadesini yazarak onun bilgisi dahilinde olduğunu ihtisas ettirerek "Sayın Başkanlığınızın onayı ile ile Eliza yöntemi ile HIV1/HIV2 tetkiklerinin yapılamadığı durumlarda veya acil durumlarda kullanılması" talep edilerek profarma fatura ile fiyat teklifinde bulunulduğunu, emir doğrultusunda gönderilen 100 adet test kiti üzerinde daha özenle ve dikkatle çalışıldığını ve sonucun bir önceki çalışma ile aynı çıkması üzerine GATA Komutanının onca baskılarına, tehditlerine rağmen mesleki onuru ve vicdanı el vermediğinden bu ikinci raporla da kitlerin TSK'da kullanılmasının uygun olmadığı doğrultusunda kanaat bildiren bilim kurulunun düzenlediği raporun 05/08/1997 tarihli yazı ekinde Genelkurmay Başkanlığına gönderildiğini,
Mağdur-müşteki Sayın Prof. Tbp. Kd. Alb. Mustafa KAHRAMANYOL'un ifade tutanağında belirtilen kendisi ile ilgili konunun doğrusu bu şekilde gerçekleşmiş olup evvela "hizmete özel" olarak gönderilen yazıların bazılarının "Gizli" dereceli yazılara dönüştürüldüğünde kendisinde mevcut yazıları ifadesi ekinde sunduğunu,
2 yıl GATA Başhekim Yardımcılığı, 6 yıl yardımcı doçent, 6 yıl doçent, 2 yıl profesör olarak toplam 8 yıl Anabilim Dalı Başkanlığı, 4 yıl Profesörler Kurulu Sekreterliği yaptığını, 1,5 yıl önce kendisine general lojmanlarında daire tahsisi yapılırken görevli olarak ABD'ye gönderilirken disiplinli ve ahlaklı olan kendisinin 6 ay içinde disiplinsizlik ve ahlaki nedenlerle 16/06/1998 tarihinde YAŞ kararı ile resen emekliye sevk edildiğini,
TSK'dan ihraç işlemine tabi tutulmasının asıl nedeninin her türlü baskılara rağmen sözlü olarak verilen kanunsuz emre itaat etmeyerek olumsuz raporlarla satın alınmak istenen ve hiçbir faydası olmadığı kanıtlanmış tıbbi malzemenin alımını engellemesinde kaynaklandığını düşündüğünü, çünkü ihraç sebeplerinin gizlilik gerekçesiyle ilgili şahsa dahi bildirilmediğini, TSK'dan ayrıldıktan sonra da kitlerin satın alınıp alınmadığını takip ettiğini ve satın alınmadığını tespit ettiğini,
1964 yılından başlayan askerlik hayatının resen emekliye sevk edildiği 1998 yılına kadar TSK'da görev yaptığı süre içinde hiçbir disiplin suçu işlemediğini, herhangi bir konuda ifade dahi vermediğini, çevresinde ve askeri camiada herkes tarafından son derece demokrat, dürüst, adil, vatanını ve mesleğini çok seven, düzgün bir aile yapısına sahip bir insan olarak tanınmasına rağmen 16/06/1998 tarihli YAŞ kararı ile ihraç edilme sebebinin yukarıda belirtilen tıbbi malzeme alımından kaynaklı olarak aynı yıl içinde beylik tabancası ile intihar eden bu nedenle de psikolojik sorunları olduğu tartışmasız olan sicil amiri GATA Komutanı Tümgeneral F. A.'nın düzenlediği veya GATA'da herkes tarafından Batı Çalışma Grubunun adamı olarak bilinen Dz. Bnb. C. Ş.'ye düzenlettirdiği düzmece raporlarla YAŞ üyelerinin yanıltılarak hatalı karar verildiğini düşündüğünü, özellikle basında yayınlanan "YAŞ önüne getirilen Aziz HACIBEKTAŞOĞLU'nun dosyası Komutanları bile hayrete düşürdü" gibi haberler karşısında hayret edilecek ne suç işlediğini merak ettiğini, ancak savcılık kanalı ile öğrendiği Genelkurmay Başkanlığınca düzenlenen 16/06/1998 tarihli hakkında uygulanan ihraç işlemine dair kararı okuduğunda kendisinin hayrete düştüğünü,
Zira kararın 1. maddesinde kendisine atfen sayılan suçların tamamının gerekçe bulunamadığından alel acele kaleme alınmış uydurma, o dönemde istenmeyen kişilere atfedilen moda suçlar ve düşünmediği halde düşünmüş gibi suç gösterilen karalamalar olduğunu gördüğünü, isnat edilen suçlamalarla ihraç işleminin gerçekleştirilmesi şöyle dursun, disiplin cezası bile verilemeyeceğini,
Hakkındaki uydurma iddialarla ilgili ise; a)Gülen cemaati mensubu olmadığını, bunun tamamen uydurma olduğunu, b)S. Y.'nin ataması yapılmadığı gibi S. D.'nin Gelibolu'ya atamasının yapıldığını, c) Cevap dahi verilemeyeceğini, d)Ankara'da Hüseyingazi semtini hiç bilmediğini, G. D. isimli şahsı hiç tanımadığını, muayene ve polikliniğinin hiç olmadığını, açmayı düşündüğünü ancak parasının bulunmadığını, hem Fethullah GÜLEN cemaatinden, hem Rufai tarikatından, hem de ülkücü olarak gösterilen kendisinin muayene açmak için sermaye bulamadığını, e) Hayatında hiçbir gruba, hatta derneğe maddi manevi katkıda bulunmadığını, f) Tbp.Yzb. İ. Y. A.'nın tayininin Kara Kuvvetlerince yapılan normal bir tayin olduğunu, g) Tbp. Yzb. F. Ö.'nün hastalığı nedeniyle Haydarpaşa Eğitim Hastanesine atandığını, h) GATA'da iş ilişkisi dışında görüşmediği tek Anabilim Dalı Başkanının Prof. Dz. Tbp. Alb. H. G. olduğunu, bu şahsın kişisel çıkarlarına aşırı düşkünlüğünün herkes tarafından bilindiğini, nitekim suç üstü yakalanarak zimmet, irtikap, rüşvet suçundan hüküm giydiğini ve kendisinin resen emekliye sevk edilmesinden kısa bir süre sonra ordudan tard edildiğini, ayrıca bu şahsın BÇG'nin adamı olarak bilinen Dz. Bnb. C. Ş.'nin en samimi arkadaşı olduğunu,
Açıklandığı üzere isnat edilen aslında disiplin suçu bile olamayacak suçların hepsinin düzmece ve iftira olup hiçbirini kabul etmediğini, 14 yıldır merak ettiği suçlarını öğrendikten sonra bugün daha da üzgün olduğunu, idari bir işlem olan YAŞ kararı ile ihraç işleminin hukuka uygunluğunun incelenmesinin mümkün olmadığını, yargı yolunun kapalı olması nedeniyle idarenin kendisine tanınan takdir yetkisini özensiz ve keyfi bir şekilde kullandığının anlaşıldığını, zaten takdir yetkisinin gizli olarak kullanılması yetkilerin sınırsız ve keyfi olarak kullanıldığının açık bir göstergesi olduğunu, herhangi bir kimseden şikâyetçi olmadığını, zira kendisine kasten zarar verdiğini düşündüğü kişinin intihar ettiğini belirtmiştir. (265. klasör, sayfa 483-495)
Mağdurun Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 01/06/1998 tarihli sicil belgesinde 1. ve 2. sicil amirlerince aynı şekilde “Sb. Sic. Yön. 99. Md. (e) fıkrası gereğince; tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsemesi ve bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (265. klasör, sayfa 455)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Fethullah GÜLEN nurcu grup mensubu olduğu, kendi ideolojik görüş ve düşüncesinde olan İntaniye tabiplerini ABD.Bşk.lığında toplama gayreti içerisinde olduğu ve bu maksatla ADANA'da görevli Tbp. Yzb. Sebahattin YILMAZ'ın GATA İntaniye ABD.Bşk.lığına öğretim üyesi olarak atanması için, Şüpheli/Sağ personel kategorisinde bulunan Tbp.Bnb.Saim DAYAN'ın da GELİBOLU'ya atanmasını önlemek amacıyla girişimlerde bulunduğu, mensubu olduğu grup adına GATA K.lığı bünyesinde ve başkanlığını yaptığı ABD.nda taraftar kazandırma gayretinde bulunduğu, kendisinin ANKARA/Hüseyin Gazi'de ikamet eden Rufai Tarıkatı Şeyhi olarak bilinen Galip DEDE isimli şahısla görüştüğünü, şeyhin bu bölgede muayenehane veya poliklinik açmaları halinde kendilerine yardımcı olunacağını söylediğini, aynı grup mensubu tabiplerle yaptığı sohbette ifade ettiği, Fethullah GÜLEN nurcu grubu mensubu olmakla beraber Nizam-ı Alem Ülkücü grubun faaliyetlerine de destek verdiği ve faaliyetlerini tasvip ettiği, Fethullah GÜLEN nurcu grubu mensubu olmakla bilinen ve ÇORLU'da görevli Tbp. Yzb. İsmail Yaşar AVCI'nın GATA Kan Bankası Md.V.liğine atanması için girişimlerde bulunduğu ve atanmasını sağladığı, GATA K.lığında görevli iken örgütleme faaliyetlerini organize etmek maksadıyla Fethullah GÜLEN nurcu grup mensubu Tbp.Yzb.Fevzi ÖZSOY'un GATA Haydarpaşa Eğt.Hst.ne atanması için girişimlerde bulunduğu ve atanmanın yapılmasını sağladığı, kendi görüş ve düşüncesinde olmayan ABD.Bşk.ları ile görüşmediği ve bu ABD ile de bilimsel diyaloğu ortadan kaldırdığı, bu nedenle kanun ve yönetmelik hükümleri gereğince disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu anlaşılmıştır." şeklindeki iddialarda mağdurun suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların soyut ve dayanaksız olduğu, bunların basit disiplin soruşturmasına bile konu edilemediği halde müştekinin TSK'dan ihracına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (265. klasör, sayfa 471-472)
71 – Müşteki Tamer TATAR 16/01/2013 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 28 Şubat 1997 döneminde Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisinde Tabip Yüzbaşı olarak görev yaptığını, Aralık 1997 tarihindeki YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, kendisine kargo yolu ile gönderildiğini belirttiği belgelerden anlaşıldığı üzere yalan yanlış bilgilerle 28 Şubat döneminde birçok insanın mağdur edildiğini, kendisine ihraç nedeni olarak disiplinsizlik denildiğini, herhangi bir soruşturma geçirmediğini, akademik kariyer olarak yardımcı doçent olduğunu, bir arkadaşının eşinin ayrılma aşamasında iken bu arkadaşını ve bir çok arkadaşının vermiş olduğu ifadelerle TSK'dan haksız yere atılmasına neden olduğunu, kendisinin eşinin de görev yaptığı GATA'da ihtisas yaptığını, eşinin de subay olduğunu, herhangi bir dini yönü ortaya çıkmadığını, neden olduğunu bilmediği bir şekilde beklemediği bir zaman diliminde ihraç edildiğini, aile bütünlüklerinin bozulduğunu, mağdur olduğunu, lojman vermediklerini, daha sonra eşinin de ayrılmak zorunda kaldığını, hakkında hiçbir şekilde disiplin ya da adli soruşturma yapılmadığını, bu nedenle 28 Şubat sürecinde görev alan darbeci yapılanma ve Batı Çalışma Grubundan şikâyetçi olduğunu, cezalandırılmalarını istediğini, dava açılırsa davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (269. klasör, sayfa 93-95)
Müştekinin kendisine kargo yoluyla gönderildiğini belirttiği, ifadesinde de yer alan belgelerin incelenmesinde; 16 Aralık 1997 tarihli İstihbarat Başkanı Cevat T. ÖZKAYNAK imzalı Lojmandaki Faaliyetler konulu belge, 4 Aralık 1997 tarihli Merkez Komutanı E. E. imzalı Lojmandaki Araştırma konulu ekinde bir kısım askeri personelin eşlerinin başörtüsü ile ilgili "eşi türbanlı" "eşarplı" şeklindeki ibarelerle listenin yer aldığı belge olduğu, üzerinde el yazısı ile "Batı Çalışma Grubu Dosyasına" ibaresi yer alan belge ve benzeri diğer belgelerin olduğu, 30 Temmuz 1997 tarihli Kurmay Başkanı D. A. imzalı Kadrolaşma Faaliyetleri konulu 54. Hükümet tarafından Milli Eğitim Bakanlığında kadrolaşma faaliyetleri, Eğitim Müşaviri ve Eğitim Müşavir Yardımcısı atanması, çok programlı liselerdeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, mevcut İmam Hatip Okullarının açılması konusunun durdurulmuş olmasına rağmen şube olarak ayrı bir bina yapılmak yoluyla çoğalmaya devam ettikleri hususları ile ilgili 2 sayfadan ibaret belge olduğu, ekinde de buna ilişkin belgelerin yer aldığı,
7 Nisan 1997 tarihli 6 sayfadan ibaret İrtica Konusunda Alınacak Tedbirler konulu toplantıya ilişkin belge olduğu, belgede 7 Nisan 1997 tarihinde saat 15:00'de İnönü Salonunda yapıldığı belirtilen toplantıya Genelkurmay 2. Başkanı, "J" Başkanları (J-7 Hariç), Kuvvet Harekât Başkanları, Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Başkanı, Genelkurmay Genel Sekreteri, Özel Kuvvet Komutanı, Daire Başkanları, Adli Müşavir, ilgili proje subaylarının katıldığı,
Belgede özetle; hükümete muhtıra verilmesi, sıkıyönetim ilan edilmesi, hükümetin değişimi, hükümetin istifası, hükümetin devamını önleyecek tedbirler, gelecek hükümetin oluşumu, kriz yönetimi oluşturulması, eylem planı, taarruzi psikolojik harekât, yargı ve kamu yöneticilerine destek/tehdit, üniversitelere, sendikalarla, sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapılması, cesaret verilmesi, basın ve medyaya hakimiyet sağlanması, medyanın yanlarına alınması, Batı Çalışma Grubunun kurulması, kuvvet komutanlıklarında da benzer bir yapılanmanın bulunması ve iki kez yapılan Y.A.Ş. toplantıları ile personelin atılmasının yeterli olmadığı, halkın yanlarına değil, önlerine alınması, taarruz edilmesi, polise havuç ve sopanın gösterilmesi, bilgi toplayan eyleme dönüştüren psikolojik harekât yapan bir grup oluşturulması konularının gündeme geldiği, Çevik BİR'in kapanış konuşmasında "Bu tarihi bir toplantıdır. Aynı frekanstayız, mutluyum" şeklinde konuştuğu,
12 Eylül 1997 İGHD ibareleri bulunan Batı Çalışma Grubu Faaliyetleri (5-12 Eylül 1997) başlıklı belgenin olduğu, belgenin başında Batı Çalışma Grubunun "Batı Harekât Konsepti" ve "Batı Eylem Planı" doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdüğünün belirtildiği, belgede Refahyol hükümeti tarafından iş başına getirilen üst düzey görevlilerden 96'sının görevlerinden alındığı, alınanların çoğunluğunun Başbakanlık, Maliye ve Kültür Bakanlığından alınanların oluşturduğu, Konya'da Refah Partili milletvekillerinin, Belediye Başkanları ve Kombassanın iş birliği ile Konya Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (KEDAŞ)'nin kurulduğunun öğrenildiği, konunun incelenmek üzere ilgili makamlara bildirildiği, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, iç barış ve milli güvenliğe aykırı yayın yaptığı iddia olunan medya organlarının (Akit Gazetesi ve Kanal 7 gibi) uygun bir şekilde uyarılması, sorumluların uzun süre gözaltına alınarak sorgulanmasının istendiği,"irticai" olduğu iddia edilen medyaya karşı etkin bir psikolojik harekâtın başlatılması hususlarına yer verildiği,
30 Eylül 1997 tarihli Şeker Fabrikalarındaki İrticai Faaliyetler konulu 3 sayfadan ibaret belgede, Niğde İli Bor ilçesinde bulunan Şeker Fabrikası Ziraat Müdürü Y. S. ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ Zirai Genel Müdür Yardımcısı H. D. G.'nin irticai kadrolaşmaya gittiklerinin iddia edildiği,
"Gizli" ibareli Sakınca Durumları Nedeniyle Aday Olamayacak Subay ve Astsubaylar başlıklı liste şeklindeki belgede 1996 yılı Genel Dil 2. Aşama sınavına girecek 12 subay, 2 astsubay olmak üzere toplam 14 personelin sakınca kaydının bulunduğuna ilişkin K.K.İstihbarat Başkanı Cevat T. ÖZKAYNAK imzalı belge olduğu, bir A4 kağıdının yaklaşık ¼'lik bölümüne yazılmış belgede bir kısım subaylar için "Eşi tesettürlü:İkaz edilmiş", "RP.Üye Tnk.Alb. K. (Emekli) damadı" şeklinde ibarelere yer verildiği anlaşılmıştır. (269. klasör, sayfa 1-88)
Dostları ilə paylaş: |