84 - Müşteki Abdurrahman ÖZDEMİR 20/12/2012 tarihli ifadesinde özetle;
Çanakkale Boğaz Komutanlığı Askeri Savcısı olarak görev yaptığı sırada, Balıkesir Astsubay Okullar Komutanlığında görevli 2 tane yüzbaşının Cuma namazına gitmesi nedeniyle haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar yazdığını, bunların mesai saatinden 5 dakika sonra işe geldiklerini, kendisinin de bunun disiplin cezasını gerektireceği, Askeri Savcılığı ilgilendirmediğini belirterek kararı yazdığını, Askeri Savcılığın bu kararına karşı Tümamiral O. Ö.'nün itiraz ettiğini, bu itirazı Askeri Mahkemenin reddettiğini, bunun üzerine Tümamiral O. Ö.'nün kendisini sakıncalı personel listesine aldığını, eşinin başörtülü olduğunu, bu nedenle Gölcük'te nizamiyede ismini aldıklarını, bu yüzden de sakıncalı personel kategorisinde kalmaya devam ettiğini, kendisinin sicilinin yüksek olduğu için Yüksek Askeri Şuraya çıkaramadıklarını, 1996'da yüzbaşı olduğunu, 1997'de daha 1 sene olmadan hakkında ikinci bir sicil düzenlendiğini, o düşük sicile binaen de ordudan atılma kararı verdiklerini, 26 Mayıs 1997 tarihli Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından hazırlanan evrakta Süleymancı tarikatı mensubu olduğunun yazıldığını, kendisinin değişik İslami gruplardan arkadaşının olduğunu, fakat bu gruptan bir tane bile arkadaşının olmadığını, asla Süleymancı tarikatı mensubu olmadığını, diğer bir suçlamada da bu gruba mensup askeri kişilerle örgütsel faaliyetler içinde olduğunun belirtildiğini, bunun doğru olmadığını, ayrıca örgütsel faaliyetlerden dolayı ordudan atılan Hasan IRMAK ile yakın ilişkilerde bulunduğu iddiasının ise tamamen yalan olduğunu, bu şahısla sadece 1 kez görüştüğünü, genç subaylara ordudan ayrılın diyerek telkinde bulunduğu iddiasının da doğru olmadığını, aksine genç subaylara her zaman orduda kalmalarını, görevlerini düzenli bir şekilde yapmalarını tavsiye ettiğini, 30 Haziran 1997 tarihinde ordudan ilişiğinin kesildiğini, iş ararken de herkesin kendisine kapıyı kapattığını, maddi ve manevi zarara uğradığını, 1997 yılında ordudan atıldığını, ancak hala rüyalarında resmi üniforma giymiş şekilde kendini gördüğünü, ruh sağlığının bu olaylardan dolayı bu derece etkilendiğini, kendisinin ordudan atılmasından sorumlu olan kişi ya da kişilerden davacı ve şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (241. klasör, sayfa 119-120)
Müşteki ifadesi sırasında belirtmiş olduğu subaylarla ilgili verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair 12 Temmuz 1994 tarihli kararı sunduğu, kararda öğretmen olan 2 binbaşı, 1 yüzbaşıdan oluşan subaylarla ilgili Balıkesir Teknik Astsubay Hazırlama Okul Komutanlığının 23/09/1993 gün ve İSTH:7200-2-93-159 sayılı yazısında belirtilen "Hiçbir personel resmi elbiseyle kışla dışındaki camilere gitmeyecektir. Ancak kışla içindeki camiye resmi elbise ile gidilecektir. Kışla içinde olsa dahi mesai saatleri içinde camiye gidilmeyecektir" emrine aykırı hareket ettikleri, aynı Komutanlığın 04/09/1992 tarihli ve İSTH:7290-1/92-89 sayılı yazısında bulunan "Mesai çizelgesine aynen riayet edilecektir" emrine aykırı hareketle 10 Aralık 1993 Cuma günü 13:30'da başlayan öğle mesaisine 13:38'de gelerek emre itaatsizlikte ısrar suçu işledikleri gerekçesiyle hazırlık soruşturması emri verildiğinin belirtildiği,
Kararda, öğretmen olan subay sanıkların 10 Aralık 1993 Cuma günü 13:30-14:10 saatleri arası dersleri bulunmadığından hizmette herhangi bir aksama olmadığının belirtildiği, ayrıca mevcut dosya muhteviyatından sanıkların mesaiye geç geldiklerinin ve kışla camiine gittiklerinin nasıl tespit edildiğinin anlaşılamadığı belirtilmiştir. (241. klasör, sayfa 117-118)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Süleymancı tarikatı mensubu olduğu ve bu gruba mensup askeri şahıslar ile örgütsel ilişkiler içinde bulunduğu, ideolojik amaçlı düzenlenen örgütsel toplantılara katıldığı, askeri personele İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliğine aykırı olarak hitap ettiği, örgütsel faaliyetleri nedeniyle TSK'nden ihraç edilen Tbp.Yzb. Hasan IRMAK ile yakın ilişkide olduğu, ideolojik görüşüne yakın olan kişilerle, mahkemede ayrımcılık yaptığı, genç subaylara TSK'nden ayrılmaları konusunda telkinlerde bulunduğu, evinde çağdaş olmayan yaşam tarzını benimsediği, bu nedenle kanun ve yönetmelik hükümleri gereğince disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu anlaşılmıştır" şeklindeki iddiaların bir bölümünde müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, "ideolojik görüşüne yakın olan kişilerle, mahkemede ayrımcılık yaptığı" iddiaları ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddialarla ilgili hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. (241. klasör, sayfa 103-109)
85 - Müşteki Bülent DEMİR'in 13/12/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
TSK'da yüzbaşı rütbesindeyken 2002 yılında irtica gerekçesiyle ordudan atıldığını, muafazakar kişiliği, içki içmeyişi, namaz kılıyor oluşu ve eşinin İmam Hatip mezunu ve başörtülü olması sebebiyle TSK'da uzun yıllar sakıncalı personel statüsüne alındığını, bununla ilgili maddi ve manevi işkenceler gördüğünü, bunda Batı Çalışma Grubu denen ve TSK içerisinde illegal yapılanmada yer alan subay, astsubay ve generallerin rol aldığını, gerek TSK içerisinde gerekse kamuya yönelik birçok fişleme yaptıklarını, faili meçhul cinayetler işlediklerini ve milletimizi kaosa sürüklediklerini belirttiği, müştekinin şikâyet dilekçesinde ise, TSK'nın darbe yapmada kullanabilmesi için kurumsal hiyerarşisinin ele geçirilmesinin zorunlu olduğunu, BÇG örgütünün TSK’nın kurumsal hiyerarşisi dışında oluşturulmuş ve TSK'nın kurumsal hiyerarşisinin ele geçirilmesi ve daha sonra da TSK’nın kurumsal güveninin ve etkinliğinin darbe eyleminde kullanılması amacı ile kurulmuş yasa dışı bir örgüt olduğunu, TSK'nın kurumsal hiyerarşisinin ele geçirilmesinde, TSK’nın kurumsal hiyerarşisinde yer alan darbe karşıtı unsurları bastırmak ve pasifize etmek için 2000'e yakın TSK personelinin örgüt tarafından tasfiye edildiğini, uygulanan psikolojik harp taktiklerinin, cebir, şiddet ve baskı yöntemleri ile binlerce TSK personelinin de istifa ve emeklilik yolu ile ordudan ayrılmasının sağlandığı, böylece TSK’nın kurumsal hiyerarşisi üzerinde BÇG örgütünün iradesini hakim kıldıklarını, TSK rütbe ve kıdem hiyerarşisinin ortadan kalktığını, kurumsal hiyerarşinin yok olduğunu, BÇG mensubu olmak kriterinin esas alındığı örgütsel hiyerarşinin tesis edildiğini, TSK’nın kurumsal güç ve imkânlarının tamamen BÇG örgütünün tasarrufuna sunulduğunu, böylece 28 Şubat sürecinin ilk aşaması olan orduya karşı darbe gerçekleştirildiğini, BÇG örgütünün bütün suç konusu icraatlarının ordu tasarrufu gibi gösterilerek diğer devlet kurumları üzerinde de baskı oluşturulduğunu, sadece ordu değil MGK, YAŞ, TBMM, Yargı, Hükümet, Mahali İdareler, Eğitim Kurumları ve Üniversitelerin topyekün BÇG'nin kontrolü altına alındığını,
Öncesi ve sonrası ile bir süreci içeren 28 Şubat 1997'de BÇG örgütü mensuplarının milletin yurt savunması için emrine verdiği silahlı kuvvetlerdeki kurumsal hiyerarşi içindeki mevki, makam ve rütbelerinden aldıkları gücü ordu hiyerarşisi ve devletin bütün kurumlarındaki otoriteyi ele geçirmek için gerçekleştirdikleri post modern darbe ile; orduda yönetime el koyduklarını, TSK' yı asli görevlerini yapamaz duruma getirdiklerini, ordu-millet bütünleşmesini tahrip ederek orduyu millete ve değerlerine karşı gibi gösterdiklerini, olmamış olayları olmuş gibi kurgulayarak gerekleştirdikleri provokasyonlarla milletin inanç ve değerlerini iç tehdit olarak gösterdiklerini, toplumu hukuk dışı büyük baskılar altına alarak fişlediklerini, inanç ve fikirlerine göre ayrıştırıp kutuplaştırarak kışkırttıklarını ve darbe ortamını hazırladıklarını, suçsuz insanları başta TSK olmak üzere devletin diğer kurumlarından, ihraç, istifa ettirmek, emeklilik istemeye mecbur bırakma, sicilini bozma, sürgün, işkence, şüpheli/sakıncalı fişleme gibi yollarla tasfiye ettiklerini, hükümeti istifa ettirdiklerini, meclis aritmetiğini değiştirdiklerini, milletin iradesine aykırı olarak yeni bir hükümet kurdurduklarını, yargıyı baskı altına alarak hukuki denetim mekânizması olmaktan çıkarıp ideolojik denetim mekânizmasına dönüştürdüklerini, eğitim hakkı katsayı eşitsizliği düzenlemesiyle yine yüksek okula girişte eşitlik ilkesi ve eğitim hakkı ihlal edilen mağdur kitleler ürettiklerini, ülkenin geleceğine ağır zararlar verdiklerini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu davaya katılmak istediğini belirtmiştir (241. klasör, sayfa 141-148)
86 - Müşteki Mehmet HAZER'in 11/12/2012 tarihli üst yazılı şikâyetinde özetle;
Kendisinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İzmit Tersane Komutanlığı İdari Güvenlik Şube Müdürlüğünde 1994 yılında Uzman Erbaş statüsünde sözleşmeli olarak göreve başladığını, 14 Ekim 1998 tarihinden itibaren sözleşmenin feshedildiğini tarafıma tebliğ edildiğini aynı tarihte kendisi gibi sözleşmeli erbaş olan Akın BAYSAL, Mehmet ÖZ, Muharrem YILMAZ, Murat MAYAN isimli arkadaşlarının da sözleşmesinin feshedildiğini görev yaptığı sürece sicil notlarının çok yüksek olduğunu görev süresince hiçbir cezai işleme maruz kalmadığını hiçbir uyarı dahi almadığını, sözleşmesinin feshedilmesinde somut bir neden gösterilmemekle birlikte kendisinin ve ismini verdiği diğer arkadaşlarının eşlerinin başörtülü olması nedeniyle sözleşmelerinin feshedildiğini düşündüğünü, çalıştığı birimin amirinin üsteğmen E. Ç. olduğunu birliğin idare müdürünün ise Yarbay M. A. olduğunu, Astsubay A. E. ve uzman erbaş F. K.'nin oturduğu çevreler kendisini ve eşini sorarak, eşinin başörtülü olması ile ilgili araştırma yaptığını, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde fesih işlemi ile ilgili dava açtığını, davasının reddedildiğini, kendisinin 1998 yılında sırf eşinin başörtüsü nedeni ile görevinden atılmasına neden olan Yarbay M. A., Üsteğmen E. Ç., astsubay A. E., uzman erbaş F. K. ile Batı Çalışma Grubu adı altında faaliyet gösteren tüm kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (241. klasör, sayfa 165-166)
87 – Müşteki Bülent KÜÇÜK'ün 16/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
TSK'dan ihraç edilmesi için 6 yol ve yöntem denendiğini, en sonunda baskı, iftira, kanunsuzluklar ile TSK'dan ilişiğinin kesildiğini, bu konuda ilgililer hakkında şikâyetçi olduğunu belirttiği, 03/10/2012 tarihli dilekçesinde de 30/08/1993-26/12/2005 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını, 1993-1998 yılları arasında sicil notunun 100 civarında bulunduğunu, ancak 1997-2005 yılları plan ve senaryolarla disiplinsiz ve kanunsuz işlemlerle disiplinsiz olarak gösterildiğini, bunlarla ilgili adli, idari, askeri, askeri adli ve askeri idari makamlara suç duyurusunda bulunduğunu, suç duyurularının saklanarak işleme alınmadığını, hakkında suç duyurusunda bulunduğu, sicil amirlerinin kanaatleri ile askeri mahkemece ilişiğinin kesildiği, askeri mahkemenin ilişiğini kestiği dosyasının Askeri Yargıtay aşamasındayken 2005 yılı sicil döneminde 95 sicil notu ve takdir aldığını, kanunsuz ve hukuksuz iftiralarla dolu cezalar verildiğini, BÇG örgütünün kendisi ve ailesi üzerinde kurduğu tahammül edilmez cebir ve baskılar sonucunda iradesi dışı olarak 24/12/2005 tarihinde kanunsuz ve hukuksuz mahkeme kararı ile re'sen emekli edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (241. klasör, sayfa 170-180)
88 – Müşteki Mustafa ÖDEMİŞ'in 21/12/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Mayıs 1997 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararı ile görevinden ihraç edildiğini, ihraç edildiği kararı ilk defa ifadesi sırasında gördüğünü, kararda belirtilen devrim yanlısı islami örgüt mensubu olduğu şeklindeki iddianın tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğunu, sadece silahlı kuvvetlerin mensubu olan mesai arkadaşları ile iletişim kurduğunu, mesleğinde ve görevinde başarılı olmadığı, astlarının ve amirlerinin hakkında sürekli dedikodu yaptığı, amirleri tarafından yapılan denetleme ve sınavlardan başarısız olduğu, iddiasının tamamen gerçek dışı ve yalan olduğunun bu konuda Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme Heyetinin görev yaptığı bölük ile ilgili vermiş olduğu değerlendirme notlarına bakılabileceğini, son görev yapmış olduğu Çanakkale, Gökçeada 5 Komando Alayı Karma Topçu Taburu Karargâh ve Servis Bölük Komutanlığı görevinde iken kasıtlı olarak bölüğünde bulunan bakım birinciliği flamasını bölüğünden almak için 3 kere düzenlenen bakım yarışmasının 3'ünde de bölüğünün bakım birincisi seçildiğini, özlük dosyasına bakıldığında isnat edilen başarısızlarla ilgili ne bir savunma, ne de verilmiş bir cezanın görülemeyeceğini, ihraç kararı altında imzası bulunan bütün Yüksek Askeri Şura üyeleri ve hakkında yalan beyanda bulunan bütün birlik komutanlarından şikâyetçi olduğunu belirttiği, 21/12/2012 tarihli dilekçesinde de, TSK’dan ihraç edildikten sonra iş bulmasının engellendiğini, Ordudan ihraç edilmenin bütün zorluklarını çektiğini, en yakınları nazarında dahi şüpheli/sakıncalı muamelesi gördüğünü ailece büyük sıkıntılar maddi ve manevi acılar yaşadığını, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (241. klasör, sayfa 196-200 )
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Devrim yanlısı İslami örgüt mensubu olduğu, kendi görüşündeki şahıslarla görüştüğü ve bunlarla bir grup oluşturmayı planladığı, mesleğinde ve görevinde başarılı olamadığı, astları ve amirleri hakkında sürekli dedikodu yaptığı, amirleri tarafından yapılan denetleme ve sınavlardan başarısız olduğu, amirleri tarafından T.S.K.nde kalmasının uygun olmadığı kanaatinin belirtildiği, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu" şeklindeki iddiaların bir bölümünde müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, "devrim yanlısı İslami örgüt mensubu olduğu" iddiası ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddia ile ilgili hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. (241. klasör, sayfa 182-187)
89 – Müşteki Ali ERYILMAZ'ın 16/01/2013 tarihli şikâyetinde özetle;
28 Şubat post modern darbesinin hazırlığını yapan yöneten kişilerin kendisine haksız ve hukuksuz bir biçimde TSK içerisinde oluşturulan yasa dışı Batı Çalışma Grubu içerisinde yer almadığı için meslekten ihraç ettiklerini belirttiği, 20/11/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde ise 02/09/1992-07/09/2009 tarihleri arasında TSK’da görev yaptığını Jandarma Kademeli Başçavuş rütbesi ile göreve devam ederken son görev yeri olan Çerkezköy İlçe Jandarma Komutanlığında görevli 1. sicil amiri tarafından tamamen mesleğinden atılması için uygulanan mobbing uygulamaları neticesinde hakkında hiç bir somut delile dayanmayan gerekçelerle suç isnat edilip mahkemelere düşmesinin sağlandığını, arkasında 2 yıl içinde görev aldığı diğer birliğinde de hakkında olumsuz kanaat verilmesinin ve meslekten ihraç edilmesinin sağlandığını, TSK’dan ihraç edildikten sonra iş bulmasının engellendiğini, ordudan ihraç edilmiş olmanın bütün zorluklarını çektiğini, en yakınlarının nazarında dahi şüpheli/sakıncalı muamelesi gördüğünü ailece bütün sıkıntılar çektiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (241. klasör, sayfa 233-241)
Müştekinin dilekçesi ekinde bulunan belgelerin incelenmesinde, 28 Haziran 2000 tarihinde İlçe Jandarma Komutanı M. M. U. tarafından takdir belgesi 23 Şubat 2009 tarihinde Krh. ve Srv. Bl. Komutanı A. E. Ş. tarafından takdirname 29 Aralık 2008 tarihinde Krh. Ve Srv. Bl. Komutan vekili Y. D. tarafından takdir belgesi, 5 Mayıs 1997 tarihinde tabur komutanı A. E. tarafından takdir belgesi, 10 Nisan 1995 tarihinde İl Jandarma Komutanı O. B. tarafından takdir belgesi, 09 Eylül 2003 tarihinde Tabur Komutanı K. T. A. tarafından takdir belgesi, 24 Temmuz 2004 tarihinde takdir belgesi, 20 Aralık 1999 tarihinde İl Jandarma Komutanı N. C. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği,
17 Temmuz 1996 tarihinde şiddetli tevbih cezası, 07/02/2008 tarihinde uyarı cezası, 17 01 2008 tarihinde 1/20 oranında maaş kesme cezası, 14/01/2008 tarihinde uyarı cezası, 20/02/2007 tarihinde 1/30 oranında maaş kesme cezası, 16/03/2006 tarihinde uyarı cezası, 1997 yılında şiddetli tevbih cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmıştır. (241. klasör, sayfa 214-229)
90 - Müşteki Mustafa ÖZMEN'in 17/05/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
01/10/1974-19/10/1992 tarihli arasında TSK'da görev yaptığını, Hv.Yer(Kont)Kd.Yzb. rütbesiyle görevine devam ederken Hava Korgeneral S. T.'nin yayınladığı 26 Aralık 1986-20 Mayıs 1987 tarihli BÇG'nin ilk emri olan 28 Şubat'a zemin hazırlayıp sonradan tüm TSK'yı kapsayan bu emirler yayınlandıktan sonra asıl amacı saklanarak disiplinsiz gösterilmesi için tüm gayretlerin gösterildiğini, İskenderun Hava Radar Mevzi Komutanlığında rütbe ve yetki itibariyle 3. şahıs durumunda bulunduğunu, 16 Ağustos 1988 tarihinden sonra yukarıda bahsedilen emirler ilgi gösterilerek, önce uyarı yazısı, sonra lojmandan lojmana ev taşıma cezası, sonra kanuni izin vermeyip mecbur bırakıp disiplin cezası verme, bulunduğu rütbenin altında olan personel önünde rencide edip ezme, akla hayale gelmeyen psikolojik baskı oluşturma, en sonunda istemediği halde sürgün yeri olarak görülen Gökçeada Rd.Mevzi Komutanlığına tayininin çıkarıldığını, kanuni müracaat hakkını kullandığından usulsüz müracaat yapmış gibi gösterilerek 3 gün disiplin cezası verildiğini,
Gökçeada Radar Mevzi Komutanlığında görev yaptığı 2 yıl boyunca başka hiçbir ceza almadığı gibi başarılı olması nedeniyle 4 yıl kalması gereken birlikte 2. yıl Eskişehir 1. Bhm. ye tayinin çıktığını, haksızlıklara karşı verdiği dilekçeye 2. Pv.Kont.Grp.Komutanı Kurmay Albay F. T.'nin verdiği cevapta "Tabii hak diye bir şey yoktur" dediğini, İskenderun Hv.Rd. Mevzi Komutanı Hv.Yer(Kont) Yb. Ç. İ. ve Hrk.Egt.Amiri Hv.Yer(Kont) Bnb. M. A. A.'nın 1988 yılında terfi etmemesi için siciliyle oynadığını, şikâyet üzerine bu şahısların ceza almamaları için Diyarbakır 2. Kontrol Grup Komutanı Kur.Alb. F. T. tarafından telefon talimatı ile düzelttirildiğini, ancak alt seviyede sicil notu verildiğini,
07/01/1992 tarihinde nöbetten çıktığını, aşırı soğuk algınlığı nedeniyle çok hasta olmasına rağmen 1. Bhm.Amiri Kur.Alb. H. T'nin mesai bitimine yakın kendisini odaya çağırtarak 1. Hv.Kont.Grup Komutanı Hv. Yer.Alb. U. A'nın emri gereği 1 gün sonra Etimesgut Hava İstihkam Taburunda bulunması gerektiği ve görevli olduğunu bildirdiğini, kendisi de görev belgesi verilmesini istediğini, ancak görev belgesi vermeyeceğini, mutlaka mesai başlamasıyla orada olması gerektiğini söylediğini, kanunsuz yapacakları sorgulamaya belge olmasın diye hiçbir belge vermeden Ankara'ya kendisini gönderdiğini, kendisiyle birlikte sorgulansın diye Hv.Yer.Kd.Yzb Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI'nın da çağırılarak sorguya alındığını, belirtilen 08/01/1992 tarihinde 08:30 civarında kendi imkânları ve parasını ödeyerek Etimesgut Hava İstihkam Taburu nizamiyesine gittiğini, nizamiyeye haber verilmesi üzerine arkası tamamen saç ile kapatılmış, arka kısmına binince dışarısı asla görünmeyen bir askeri pikabın geldiğini, Hv.P.Ütğm. İ. K.’nın sorgulama için özel hazırlanmış disiplin evine gitmesi için arabaya çağırdığını, kendisini arabaya alarak kapıyı kilitlediklerini,
Birliğin içerisinden bir müddet arabayla gittikten sonra kapalı bir alandaki hücrede kendisini hapis yatırdıklarını, odada kendisinin üzerini aradıklarını, burada bir müddet misafir kalacağını ve üzerinde ne varsa tümünü aldıklarını, hatta ayakkabı bağcığı, kemerini vs. aldıklarını, üzerinde taşıdığı Yasin-i Şerif'in dahi suç delili olarak dosyaya koyacaklarını, sorguyu yapan İsth.Bnb. H. A. tarafından söylendiğini, hücre şeklindeki odanın buzlu camlarının içten ve dıştan cezaevindeki görüşmelerde kullanılan teller gibi tel ve demir parmaklıklarla takviye edildiğini, buzlu camlardan dışarıyı görmenin mümkün olmadığını, bu odada 7 gün hapis kaldığını, İç Hizmet Kanununa göre suç işlese dahi Kıdemli Yüzbaşı rütbesinde biri olarak bir üst rütbedeki biri tarafından işlemin yürütülmesi gerekirken astı olan bir üsteğmen ve astsubayın kendisini erlerin önünde hücreye koyduklarını,
7 gün kaldığı tek kişilik tecrit odasına koyduklarını, 08/01/1992 tarihinde yazılı savunmasını istediklerini, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Orgeneral S. T.'den geldiği ifade edilen yazılı savunmasında aşırı sağ (irtica) faaliyet gösteren kişi ve örgütlerle bir ilişkisinin olmadığını bildirmesine rağmen aynı gün 28 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığının tebliğ edildiğini, hayali suçlamadan önce ceza verip sonra savunmasının alındığını, hayatında örgüt üyesi olmamasına rağmen örgüt üyesi gibi işleme tabii tutularak hiçbir zaman kanıtlanmamış olmasına rağmen 28 gün oda hapsi cezası verildiğini, 7 gün hücre odasında kaldığını, savaşta esir alınan düşman kuvvetleri gibi sorguya çekilmeye başlandığını, 08/01/1992 tarihinden sonra sorgu ekibinin bulunduğu sorgu odasında mesai saatlerinde sorguya çekildiğini, sorgu odasında oturduğu taburenin zincirle yere bağlanmış olduğunu, 2 kuvvetli projektör ile gözlerine saatlerce ışık verilerek sorguya çekildiğini, saçma sorular sorulduğunu, bunların cevaplarının istendiğini,
Sorguda, Kola içer misin? , Kolonya kullanır mısın? , Uluslararası örgüte üye misin? , Hanımının başı niye örtülü? , Niçin ayrı oturuyorsunuz? , aralarında miras ihtilafı bulunan kayınbiraderi ile ilgili, niçin kayınbiraderini tehdit ettin, ondan örgütüne gelir etmek için çek senet istemişsin dediklerini, durumu izah edince adli müşavirden sorduk sen haklı imişsin, senin hanımın miras alabilirmiş dediklerini, senin evine bir gün çarşaflı irticai görünümlü biri gelmiş, niye gelmiş?, Eşinle ilgili planlarını, şeriat ve tesettür ile ilgili düşüncelerini bize anlat, ilim ve teknoloji hakkındaki görüşün nedir? şeklinde sorular ile Eşini niye hastaneye götürmüyorsun, tedavi ettirmiyorsun? gibi sorularla 6 gün uğraştıklarını, kendisinin namaz kıldığını, hanımının başörtüsünün de Şanlıurfalı olması nedeniyle örf ve adetlere dayandığını, yöre halkının incelendiğinde %90 halkın bu şekilde olduğunu, kola içtiğini, kolonyayı bidonla eve aldığını, teknolojiden istifade eden biri olarak teknoloji ve ilime karşı olmasının mümkün olmadığı gibi doğru cevaplar vermesine rağmen yalancılıkla suçladıklarını,
Kendisini yalan makinesine bağladıklarını, bu soruları yalan makinesine bağlı iken sorduklarını, hücrede kaldığı 7 gün 24 saat sürekli kuvvetli bir ışıkla odanın aydınlatıldığını, erler vasıtasıyla gözetlendiğini, tuvalet ve banyo ihtiyacı için erlere yalvarmak ve onlardan müsade almak gerektiğini, onların da üstlerinden müsade alarak ihtiyaç giderdiklerini, hücrede kaldığı süre içerisinde saat 22:00-06:00 arası ışık yanık olmak şartıyla uyumanın serbest olduğunu, diğer zamanlarda uzanmanın dahi yasak olduğunu, 24 saat kapıya koydukları nöbetçi erler vasıtasıyla emirlerini kendilerine uygulattıklarını, kapıdaki erlerden emir aldığını, üstündeki üniformanın Kd.Yzb. Üniforması olduğunu, hücrede kaldığı süre içerisinde ailesiyle haberleşmesinin yasaklandığını, ailesinin uzun süre haber alamaması üzerine kendisine çektikleri telgrafın sansürlenerek gönderildiğini, kendisinin gönderdiği telgrafın da kontrolden geçtiğini, telefon etmenin yasak olduğunu, sorgulama sırasında 1. Tak. Kuvvet Komutanlığı İstihbarat Subayı Bnb. H. A'nın sesinden tanıdığını, o tarihte Kıdemli Yüzbaşı Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI ve Astsubay G. P.'ye de aynı işkencelerin yapıldığını, kendisinin ve bu kişilerin karşılıklı olarak tanıklık yapabileceklerini,
7 gün sonra birliğine dönmesi için salıverildiğini, ancak Eskişehir'deki birliğine gittiği gün direkt 1. Taktik Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Evine gönderilmek istendiğini, almış olduğu 28 gün hapis cezasından geriye kalan 21 günün Adnan MENDERES'in ilk tutuklanmada yattığı Disiplin Evinde yatması gerektiğini kendisine Kurmay Kıdemli Albay H. T. ve Kıdemli Albay U. A.’nın söylediğini, zor da olsa ceza yatmadan önce ailesinin yanında kalmak için 1 gün izin aldığını, daha sonra 21 gün hapis yattığını, 1. Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Hakim Yzb.Adli Müşaviri B. G.'nin "Abi bu dosyan bize gelse 1 gün dahi ceza almazsın, ancak hakim de kendileri savcı da kendileri" dediğini, tahliye olduktan sonra 7 ay daha görevine devam ettiğini, Ağustos 1992 YAŞ kararlarına dahil edilerek çok sevdiği ordudan atıldığını, maddi ve manevi olarak mağdur edildiğini, 24/09/1993 tarihinde Harran Üniversitesine öğretim görevlisi olarak müracaat ettiğinde hakkında Emniyet İstihbarat ve YÖK'ün yaptığı araştırmada suç teşkil eden bir durumunun olmadığını belirtilmesi üzerine atamasının yapıldığını, bu atamanın dahi 28 Şubatçıların amaçlarına ulaşmak için gerçekçi olmayan belgelerle suç isnat edip hukuksuz işlemler yaptıklarını ispatladığını, kendisinin ve çocuklarına maddi ve manevi olarak işkence çektiren, hürriyetini kısıtlayan, hücre hayatı yaşatarak işkence yapan, iletişim hakkını elinden alan astlarının önünde kendisini küçük düşüren, daha savunmasını dahi almadan peşin ceza kesip hücreye atan, hücreye atılmasına neden olan Hv.K.K.Hv.Org. S. T., 2.Tak.Hv.K.K.Org. Ahmet ÇÖREKÇİ, 1. Kont.Ğr.K.Hv.Yer.Alb. U. A., 1. BHM Amiri Hv.Kur.Kd.Alb. H. T. ve 1.Tak.K.K.İsth.Sb.Bnb. H. A., İskenderun Rd.Mevzi K.lığında görevli iken 2.Tak.K.K.Hv.Korgeneral S. T., Diyarbakır 2.Kontrol Grup Komutanı Kur.Kd.Alb. F. T., İskenderin Hv.Rd.Mevzi Komtanı Hv.Yer. (Kont) Yb. Ç. İ., İskenderun Hv.Rd.Mevzi Komutanlığı Hrk.Eğt.Amiri.Hv.Yer. (Kont) Bnb. M. A. A., İskenderun Hv.Rd.Mevzi Komutanlığı sonradan 2.Tak.Hv.K.K.Hv.Korg. Ahmet ÇÖREKÇİ'nin yaveri Personel Ütğm. S. P., TSK'dan ayrıldıktan sonra hakkımda BÇG'ye rapor veren Selahaddin-i Eyyubi Mah. 216. Sok. Şevki Apt. No:5'te oturan emekli öğretmen M. U., resen emeklilik yazısında imzası bulunan, dönemin Başbakanı ve Milli Savunma Bakanından şikâyetçi olduğunu, cezalandırılmalarını istediği anlaşılmıştır. (195. klasör, sayfa 116-127)
Müştekilerden Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI'nın sunmuş olduğu dilekçede de kendisi ile birlikte müşteki Mustafa ÖZMEN ve Astsubay G. P.'nin sorgulandığını ve bunların şahit olduğunu belirttiği anlaşılmıştır. (195. klasör, sayfa 1-5)
YÖK'ten elde edilen belgelerin incelenmesinde, Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulunda incelenen ve YÖK tarafından soruşturması devam eden/cevap verilmeyen konular başlıklı 2 sayfadan ibaret isimlerin yer aldığı belgede, 28. sırada müştekiyle ilgili "Araş.Görevlisi Mustafa ÖZMEN-Şanlıurfa Meslek Y.O.-Ordudan atılan yüzbaşı olduğuna dair duyum alınmıştır. Irticai faaliyet gösteren vakıf ve dernekler ile ilişki içerisinde bulunmaktadır" denildiği, yine gizli ibareli UTTK'ya bildirilen ibareleri bulunan 56 kişilik listede de müştekinin aynı sırada ismine aynı şekilde yer verildiği, yine Harran Üniversitesinde irticai faaliyetlerde bulundukları iddia edilen akademik ve idari personelin isim listesi başlıklı belgede de müştekinin ismine aynı şekilde yer verildiği, söz konusu liste ile ilgili YÖK Başkanı Kemal GÜRÜZ tarafından yazılan 15/12/2000 tarihli yazının bulunduğu Harran Üniversitesi Rektörüne hitaben yazılan yazıda "Üniversitenizde görev yapan ekli listede isim ve görev yerleri yazılı akademik ve idari personelin irticai faaliyetlerde bulundukları ve bu faaliyetleri destekledikleri, birçoğunun irticai vakıf ve derneklerin üyesi ve faal olarak görev yaptıkları iddiaları kurulumuza ulaşmıştır. Konunun tetkik edilerek sonucundan Başkanlığımıza bilgi verilmesini saygılarımla rica ederim" denildiği anlaşılmıştır. (195. klasör, sayfa 7-22)
Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 10 Mart 1992 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisnoyu Başkanlığına hitaben yazılan, dönemin Milli Savunma Bakanı imzalı yazıda, müştekinin Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından 28 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığının doğrulandığı, 8 Ocak 1992 tarihli tecziye konulu, Genelkurmay Başkanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığı Ankara başlıklı, Hava Kuvvetleri Komutanı Hava Orgeneral S. T. imzalı belgede müştekinin 28 gün oda hapsi cezasıyla cezalandırıldığı ve cezasını Hava Kuvvetleri Disiplin Cezaevlerinde çekeceğinin belirtildiği, müştekinin sorgu odasına alındığı bina ve sorgu odasıyla ilgili krokilerin yer aldığı belgenin bulunduğu,
Müştekinin, 11 Temmuz 1989 tarihli mesaj yazısında 3 gün göz hapsi cezası, 2 Ağustos 1988 tarihinde 3 gün göz hapsi, 16 Ağustos 1988 tarihinde 3 gün göz hapsi, 22 Şubat 1989 tarihinde 5 gün göz hapsi cezası bulunduğu,
Müştekinin Komutanlığa hitaben yazmış olduğu 24/02/1989 tarihli şikâyet dilekçesinde amiri olan Binbaşı M. A. A. ile ilişkilerinde onun davranışlarından dolayı şikâyette bulunduğu, izinlerinde kendisine engel çıkardığını belirterek memlekete bıraktığı eş ve çocuklarını tekrar almak için 2 günlük istirahatten istifade ederek getirdiğini, 5 günlük göz hapsi cezası aldığını, Binbaşı M. A. A.'nın kendisine "Senin durumun malum, senin çok daha dikkatli olman gerekirdi, açık vermemen gerekirdi, açığını yakaladım" dediğini, her seferinde "Kara kaplı kitap benden yana, istersem gözünü dahi açamazsın, her hareketin suç olur" dediğini belirttiği,
Müştekinin dilekçesine cevap olarak Mevzi Komutanı Ç. İ.’nin "Askerlikte en tabii hak diye bir mefhum olmadığını bilmeniz gerekir" şeklinde yazdığı,
Müştekinin 1 Mayıs 1989 tarihinde Komutalığa hitaben yazmış olduğu dilekçesinde, kendisine tahsis edilen lojmana taşınmaya hazırlanırken, Hv.Per.Kd.Ütğm. Ö. D.'nin lojmana taşındığını gördüğünü, Mevzi Komutanının kendisine "Senin hanımının başı örtülü lojmandan çık git" dediğini, kendisinin kira sözleşmeli olarak dışarıda oturma imkânı verilirse taşınabileceğini söylemesi üzerine "Sana o hakkı da veremeyiz" dediğini, kendisinin lojmanda kalmaya devam etmek istediğini söylemesi üzerine bu kez "Senin hakkında yazı yazmaya devam edeceğim" dediğini belirttiği,
12 Ekim 1988 tarihli Mevzi Komutanı Ç. İ.'nin müştekiye hitaben yazmış olduğu uyarı yazısında, "Eşinizin hala bir subay eşinin sosyal seviyesine uygun olmayan, temsil yeteneğinden yoksun, belirli tarikatların simgesi haline gelmiş kıyafetler ile lojman bölgesinde dolaştığını, ayrıca evinize gelen misafirleri haremlik selamlık şeklinde konuk ettiğinizi, yalnızca tutucu ve kapalı giyinen ve görüşlerinize uyan kişiler ile görüştüğünüzü..." şeklinde ifadelere yer verildiği,
4 Kasım 1991 tarihinde 1 nci Hv.Kont.Grp Komutanı U. A. tarafından takdir belgesi, 22 Haziran 1990 tarihinde Komutan T. Ç. tarafından takdir belgesi, Ocak 1984 tarihinde Hrk.Eğt.Amiri M. Y. tarafından takdir belgesi, 6 Mayıs 1981 tarihinde Hrk.Eğt.Amiri S. M. tarafından takdir belgesi, 17 Haziran 1980 tarihinde Mevzi Komutan Vekili İ. U. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği,
20 Mayıs 1987 tarihli Hava Kuvvetleri Komutanlığı 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı Diyarbakır başlıklı İrticai faaliyetler konulu Komutan S. T. imzalı, İskenderun Hava Radar Mevzi Komutanlığına hitaben yazılan yazıda, "Lojmanlar bölgesinde bazı personel ve ailelerinin, sosyal seviyemize uygun olmayan, belirli tarikatların simgesi haline gelmiş kıyafetler ile dolaştığı, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı tutum ve davranışlar içerisinde olduğu belirtilmiştir... Durum yakından takip edilmektedir... Dış ve iç nizamiyede çarşaflı, sıkma başlı tarikat kıyafeti şeklinde uzun ve kapalı giyimli kişiler ismen tespit edilecek, varsa lojman giriş kartları alınacak ve lojman bölgesine sokulmayacaktır" denildiği anlaşılmıştır. (195. klasör, sayfa 24-114)
Dosyada müşteki ile birlikte bir takım subay müştekilerin Bulut Projesi kapsamında 1991 ve 1992 yıllarında Hava Kuvvetleri Komutanlığında sorgulanmak ve yalan makinesine bağlanmak suretiyle işkence iddiaları ile ilgili Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığının 05/10/2011 tarihli, 2011/256-51 Esas karar sayılı Görevsizlik Kararının bulunduğu, kararın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazıldığı, kararda 27 müştekinin adının yer aldığı,
Görevsizlik kararında, "çeşitli illerde ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı askeri birliklerde görev yaparken değişik tarihlerde mesaj/görev emriyle Etimesgut/Ankara Hv.Ulş.Grp.K.lığına görevlendirildikleri ve yoklamalarda görevli olarak gösterildikleri, ancak gerçek durumun bu olmadığı, herhangi bir görev harcırahı tahakkuk ettirilmeden yolculuk yaptıkları mezkur yerde 28 gün oda hapsi cezası ile cezalandırılıp, cezalarının infaz edildiği,
Genel olarak müştekilerin değişik tarihlerde Etimesgut/Ankara Hv.Ulş.Grp.K.lığı nizamiyesine ulaştığında camları boyalı bir ambulansın kendini alarak özel düzenlenmiş bir odaya getirdiğini ve odanın camlarında tahta çakılı olduğundan dışarısının görünmediğini, odada tek bir yatak, bir sandalye ve bir küçük masa ile 24 saat yanan bir lambanın bulunduğunu, odaya gelince askerlerin hemen resmi üniformasını çıkarttırıp üzerlerini aradıklarını, saatini, ayakkabı bağcıklarını ve kemerini alıp kapıyı üzerine kilitledikleri o dönemin Hv.K.Komutanı isimli ve imzalı matbu olarak hazırlanan irticai faaliyetlere karıştığı gerekçesi ile savunmalarının istendiğini ancak kısa bir süre sonra dönemin Hv.K.Komutanı isimli ve imzalı matbu olarak hazırlanan 28 gün oda hapsi ile tecziye edildiğine ilişkin yazıyı tebliğ ettiklerini, halbuki bu kadar kısa bir sürede savunmalarının değerlendirilip ceza yazısının yazılmasının imkânsız olduğunu, dolayısı ile tüm bu yazıların önceden hazırlanmış vaziyette matbu evraklar olduğu, koridorda görevli askerler tarafından kapının üzerinde bulunan mercekten tüm hareketlerinin izlendiğini, kapının sürekli kilitli tutulduğu tuvalete dahi asker nezaretinde ve gözleri bağlı olarak gittiklerini, saatler alındığı için gece ile gündüzlerinin birbirine karıştığını, gece olmadık zamanlarda uyandırıldıklarını, yataklarının alınıp götürüldüğünü, Ankara’nın soğuğunda beton üzerinde sadece ayakkabılarının üzerine oturarak dinlendiklerini, yakınları ile dahi görüşemediklerini, çeşitli tarihlerde odadan gözleri bağlı bir biçimde çıkartılıp içerisinin tamamen karanlık olduğu bir alana getirilerek bir tabureye oturtulduklarını, sorgu odası tabir edilen bu odada projektörlerin gözlerine tutulduğunu, akabinde heyet tabir edilen ve sorgulama yapmakla görevli olduğu sonra anlaşılan asker/sivil şahısların sorgulamaya başladıklarını, haklarında bazı duyumlar olduğu söylenerek müştekilere namaz kılıp kılmadıkları, oruç tutup tutmadıkları, eşlerinin niye başlarının örtülü olduğu, niçin alkollü içki içmedikleri, niçin dini içerikli gazete/dergi/kitap okudukları, siyasi parti isimleri verilerek bağlantılı olup olmadıkları vs. hususlarında sorgulandıklarını, hakaret, küfür ve darba maruz kaldıklarını, Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmakla tehdit edildiklerini, doğru söylemedikleri gerekçesi ile bazen hiç bazen de çok az yemek verildiğini, traş ve banyo imkânı verilmediğini, duvar nöbeti tabir edilen cezalandırma yöntemini uyguladıklarını, bir kısmının bu uygulama neticesi rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldığı tedaviden sonra tekrar aynı yere getirildiklerini, Poligraphy(yalan makinesi) testine tabi tutulduklarını, bu sorgulamaların ve eylemlerin müteaddit kez uygulandığını, 28 gün ya da daha az süre ile tutulduktan sonra geri kalan varsa onun da birliklerinde infaz edilmesi için gönderildiklerini ve bu infazların bu şekilde yapıldığını, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Milli Savunma Bakanlığına, Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığına suç duyurusunda bulunduklarını, ancak yasal işlem başlamadığı gibi usulsüz müracaat yaptıkları gerekçesiyle tekrar ceza aldıklarını ve ileriki günlerde YAŞ kararı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden atıldıklarını beyan ettikleri, bunlara ilişkin bilgi, belge, resmi yazı, hastane raporları vs. ibraz ettikleri ve tanık dinlettikleri müşahade edilmiştir. Askeri Savcılığımızca Bulut Projesine ilişkin ilgili makamlardan bilgi ve belge talep edilmiş, resmi cevabi yazı ekinde gönderilen ayrıntılı bilgi ve belgelerden Bulut Projesinin varlığı tespit edilmiştir.
Bunca mevzuaata ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin genel uygulamalarına aykırı olarak yukarıda belirtilen hususlarla ilgili askeri personelin 'Bulut Projesi adı altında' bir kısım sivil/askeri şahıslarca sorgulamaya tabi tutulup, değişik şekillerde ve hukuka aykırı olarak cezalandırılmasıyla, netice itibariyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin haksız yere din düşmanı, inançlara saygılı olmayan, mensubu milletin dini değerleriyle çelişen bir kurum imajı almasına, Türk milletinin ordusuna karşı olan güven ve itimadının haksız yere ortadan kaldırılmasına sebebiyet verdiği değerlendirilmiştir" denildiği anlaşılmıştır. (195. klasör, sayfa 133-153)
Müştekinin sunmuş olduğu takdir belgeleri, kendisinin ve eşinin dini, yaşam ve anlayışlarıyla ilgili maruz bırakıldıkları baskı ve uygulamalar, haksız olduğu anlaşılan disiplin soruşturmalarıyla verilen basit nitelikteki göz hapsi cezaları ve yine haksız olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığına çağırılarak yalan makinesiyle sorgulanmak suretiyle verilen 28 gün oda hapsi cezası gözetildiğinde müştekinin din ve vicdan hürriyeti kapsamında kalan dini yaşam ve anlayışları nedeniyle TSK'dan ihraç edildiği anlaşılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |