HADİSLERİ KUR’AN, TARİH VE BEDİİ GERÇEKLİKLERİ DİKKATE ALINARAK YORUMLAMA
Kur’an İslâm’da ki her kanun için kendisine başvurulan bir anayasa mesabesindedir ve kanunların dayanağıdır. Nebevî sünnet ise bu anayasanın yorumu ve daha detaylı şeklidir. O Kur’an’ın pratik bir uygulamasıdır. Bu beyanın beyan edilene ters düşmesi mümkün değildir. Bunun içindir ki hiçbir sünnet Kur’an’ın muhkem ayetlerine muhalif olmamış ve onun yörüngesinden uzaklaşmamıştır.
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقاً وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
“Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O işitendir bilendir.”342
Sahih bir hadisin Kur’an’a dayandığı, ona aykırı olmaması gerektiği açıktır. Hadisin anlaşılması ve yorumlanması için Kur’an’a arz edilmesi de bir zarurettir. Ancak bu münasebet, sınırlı akla sahip insan tarafından her zaman anlaşılamayabilir. Hz. Peygamberin Kur’an’dan bizim anlamadığımız bazı derin hakikatleri ve ince manaları anlamış olması da mümkündür. Bu nedenle onun tecrübesinin neticesi olan hadislerin, Kur’an ile uygunluğunun araştırılması her zaman isabetli sonuç vermeyebilir.
Hadisin Kur’an’la çeliştiği iddiası şu iki sebepten dolayı ihtiyatla karşılanmalıdır. Bunlardan birincisi önyargılı tutumdur. Farkında olunsun veya olunmasın ön kabuller insanların naslara bakışını, kabul ve reddini veya yorumunu etkilemektedir. İkincisi ise hatalı anlamadır. Yanlış anlama neticesinde bazı hadislerin Kur’an ile çeliştiği öne sürülebilmiştir.
Sonuçta hadisin Kur’an’la çeliştiğini söyleyenler, gerçekte kendilerinin Kur’an’dan anladıkları mana ile hadisten anladıkları mananın çeliştiğini öne sürmüş olmaktadırlar. Sünnetin Kur’an’a muhalif olduğu sanılıyorsa ya sünnetin sahih olmaması ya da bizim anlayışımızın doğru olmaması gerekmektedir.
Hadisin doğru anlaşılması için olmazsa olmazlardan biri onun Kur’an’a ters bir yönünün bulunup bulunmadığının tespitidir.
Ebû Hanife’ye göre zımmilik veya kendisine eman verileni sulh halinde öldüren kişiye kısas uygulanacağını belirtmiştir. Bu sebeple kendisi “Bir kafir için Müslüman öldürülmez” hadisinin senedi sahih olduğu halde reddetmiştir. Çünkü hadisin metni “Cana can” (Maide, 45), İnsanlar arasında Allah’ın indirdiği ile hükmet” (Maide, 48) ayetine ayrıca “Cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar” (Maide 50) ayetine muhalif olduğu için illetli kabul etmiştir.343
Hadisin tarihi gerçeklere aykırılığı konusunda ise tarihsel bilginin kesinliği ve gerçekliği problemi göz ardı edilmemelidir.
Tarihsel bilgi bize tanıklar vasıtasıyla ulaşır. Bu açıdan tarihsel bilgi, aynen hadislerin epistemolojik düzeyinde bir bilgidir. Çünkü hadisler de bize tanıklar vasıtasıyla ulaşmaktadır. Öte yandan tarihsel bilginin ilk tanığının ifadelerinin bize gelinceye kadar ne ölçüde korunduğu da bir başka problemdir. Tarihsel bilgi maddi kalıntılara dayanıyorsa, onlardan tarihsel bilgi elde etmek veya onların tarihsel gerçeklere delaleti de çıkarımsal ve yorumsal olduğundan çoğu zaman kesin olmayan bir bilgi kaynağıdırlar.
Hem tarihsel bilgi hem de hadisler belli şartlar altında daha sağlam ve güvenilir bilgi verirler. Bunun en temel ilkesi aynı bilginin birbirinden bağımsız kaynaklar tarafından te’kit edilmesidir. Yani bütün tarihi bilgiler doğruluk ve kesinlik derecesi itibariyle eşit değillerdir. Bir hadisin tarihe aykırılığından söz edebilmek için ancak belli bir güven verme düzeyine ulaşması gerekmektedir. Klasik İslâmi terminoloji ile söylersek zan ifade eden bir hadis ancak yakîn ifade eden bir tarihi bilgi ile sağlanmış bir gerçeğe aykırı olursa tenkidi hak eder. Aksi halde, zan ifade eden bir hadis yine zan ifade eden bir tarihi veriye aykırı olmakla sıhhat değerinden bir şey kaybetmez.
HADİSLERİN İSLAMIN GENEL PRENSİPLERİ ÇERÇEVESİNDE YORUMLANMASI
Sünnetin doğru anlaşılabilmesi için hadisin dinin genel esaslarına arzı da kaçınılmazdır. Ancak burada farklı anlayışlar önceliklere göre esaslar belirleneceği unutulmamalıdır. Örnek: Adâletin dinin esaslarından olduğu konusunda tartışma bulunmamaktadır. Fakat neyin adaletli olduğu konusu tartışılabilir. Meselâ eşitlik prensibine dayanan adâlet anlayışıyla, hak etme prensibine dayanan adalet anlayışı farklıdır. Sosyal adâlet anlayışı ile birey haklarını öne alan adâlet anlayışının sonuçları farklıdır. Bir hadisi dinin adalet anlayışına arz ederken dinden ne tür bir adâlet anlayışı çıkardığımız son derece önemlidir.344
Hadislerdeki Amaç İle Aracın Ayırt Edilmesi
Hadisleri anlamada hataya düşme sebeplerinden birisi de bazı insanların sünnetin gerçekleştirmeye çalıştığı amaçlarla, istenilen bu amaçlara ulaşmada bazen ona yardım eden anlık ve çevresel etkenleri/araçları birbirine karıştırmalarıdır. Bu yüzden onlar sanki bu vesileler bizzat kast olunan şeylermişçesine var güçleriyle düşüncelerini bu sebepler ve vesileler üzerine odaklaştırmışlardır. Hâlbuki sünnet asıl hedeftir ve o da sabit ve devamlıdır. Vesileler ise asır veya örf vb. te’sir eden unsurların farklılığı ile değişir.
Bu sebeple bazı kişiler tedavi maksadıyla Hz. Peygamberin bedeni bazı rahatsızlıkların tedavisi için vasfettiği ilaç, gıda ve bitkiler üzerinde yoğunlaşmaktadırlar.
إِنَّ أَمْثَلَ مَا تَدَاوَيْتُمْ بِهِ الْحِجَامَةُ
“Tedavi olduğunuz şeylerin en hayırlısı hacâmattır”345
Bu ve benzeri hadisler nebevî tıbbın ruhu değildir. Onun ruhu hastalandığında insanların tedavi olma hakkını korumaktır. Dolayısıyla hadis, onlardan herhangi bir şeyi tayin etmişse, bu tavsiye ettiği ilaçla bizi bağlamak, onun karşısında bizi dondurmak için değil, ancak o zaman ve o mekânda kullanılabilecek olan tedavi usüllerinden tavsiye olunanıdır. Bu bağlamda at yetiştirmek, Allah için bir ok atmak ve misvak kullanmakta aynı şekilde değerlendirilmelidir.
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَوْلَا أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي أَوْ عَلَى النَّاسِ لَأَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ مَعَ كُلِّ صَلَاةٍ
“Ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim her namazla birlikte dişlerini misvaklamalarını emrederdim.”346
Görüldüğü üzere hadiste ifade edilen misvak araçtır. Amaç onunla gerçekleştirilebilecek ağız temizliğidir. Araç değişebilir sabit olansa amaçtır. İşte bu nedenledir ki Ebu Hanife ve İmam Nevevî gibi alimler ağızdaki koku vb. değişiklikleri giderebilecek, bez parçası, parmaklar gibi herhangi bir şeyle dişler temizlendiğinde misvaklanma hasıl olmuş olur, demektedirler.
Dostları ilə paylaş: |