T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə38/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   47

b. Evliliklerin Yasaklanması


Evlilik; insan türünün devamını sağlayan üremenin sosyal, ahlaki ve hukuksal yönden meşruluk kazanması temelinde kadın ve erkek arasında kurulan bir bağdır. Canlı varlık türlerinin çoğalması ve varlık türünün devamının sağlanması, o varlık türünün üremeyi sağlayıcı üreme organları ile donatılmasını gerekli kılmış ve her canlı varlık türünün üremesine ilişkin ahlaki ve hukuksal ilkeler gelişmiştir. İnsan dışındaki diğer varlık türlerinde de, üreme ve çoğalmanın bazı ilkelerinin olduğu gözlemlenmektedir. İnsanın dünyadaki görevi ve varlık amacı dikkate alındığında, evlenmenin bazı ilke ve kurallarının olması kaçınılmazdır.

Dinsel metinlerde evlilik ve boşanmaya ait bazı düzenlemelerinin yer alması, evlenme ve boşanmanın ilkelerinin belirlenmesinin dinin alanında olduğuna işaret etmemektedir. Evlenme ve boşanmanın ilkelerinin dinsel metinlerde yer alması, bunları düzenleyen hukuksal yapının toplumlarda oluşmaması ve dinin ilkelerinin kutsal bir varlıktan ortaya çıkması nedeniyle bireylerin daha üstün bağlılık göstermeleriyle ilişkilidir. Dinin asıl amacı, ahlaki ilkeler ve bu ilkeleri sağlayıcı ritüeller ortaya koymak suretiyle, sosyal düzeni sağlamaktır. Evlilik ve boşanma erkek ve kadın nikahlanmasını ve ayrılmasını ifade eden bir sözleşme olunca, bu sözleşmenin ilkelerinin belirlenmesi ve uygulanması bazı sorumluluklar yüklediğinden, bu sorumlulukların yerine getirilmesi ancak hukuk tarafından sağlanabilir. Bu sözleşmenin temel ilkeleri, evliliğin ve boşanmanın tarafların kabulü ve özgür iradeleriyle gerçekleştiğinin açıklanmasıdır.

Hukuk kurallarının yerleşmediği toplumlarda, dinsel otoritelerin bu sözleşmeyi onamaları veya geçersiz kılmaları, dinsel otoriteye toplumsal olarak verilmiş bir görev olup, dinsel olarak verilmiş bir görev değildir. Alevi toplumlarında dinsel otorite olarak dedelerin, Sünni topluluklarda kendi din adamlarının nikah sözleşmelerini kıymaları, sosyal olarak dinsel otoriteye verilen bu görevin bir icrası durumundadır. Nikah sözleşmesine yasallık kazandırmak, dinsel otoritenin görevleri arasında kabul edilince, geçmişte ve günümüzde dinsel otoritenin kıydığı “dini nikah” ve siyasal otoritenin kıydığı “resmi nikah” ikiliğini de doğurmaktadır. Nikah sözleşmesinin feshi durumunda da, dinsel otorite işlevsiz kalmaktadır. Halbuki evlilik sözleşmesi olarak nikah ve bu sözleşmenin fesih edilmesi olarak boşanmanın ilkelerinin belirlenmesi ve onanması; sözleşmenin akti ve feshi ile ilgili sosyal ve ekonomik sorumluluklarının düzenlenmesi, siyasal otoritenin görevleri arsında yer almaktadır ve hatta bununla ilgili uluslararası hukuk oluşturulmuştur.

Evliklerin kurulması anlamına gelen nikah kıyma işleminde, mezhep imamlarının içtihadı veya buyruğunun zikredilmesi, farklılaşmanın ve ayrışmanın temel göstergelerinden birisi haline gelmektedir. Farklı mezheplere mensup insanların nikahlanması, mensup olduğu mezhebin imamının içtihadı veya buyruğu ile kıyılması, dinsel olarak yerine getirilmesi gerekli bir emir değildir. Alevilikte nikah, imam Cafer-i Sâdık buyruğu üzere kıyılmakta ve nikah kıyımı esnasında bu belirtilmektedir.735 Bununla birlikte nikâhın hangi imamın içtihadı üzere kıyılacağı, farklı dinsel düşüncelere sahip çiftlerin nikâhlanmalarında sorun oluşturmaktadır. Nikâhlanmanın Allah’ın emri olması ve Hz. Muhammed’in uygulamalarında yer almasının nikâh esnasında belirtilmesinin, nikâhın şartları arasında yer almaması bir yana, nikâhın kıyılması herhangi bir mezhep imamının içtihadına da gerek duymamaktadır.

Evlenmenin gerçekleşmesi için nikâhlanmanın iki temel ve vazgeçilmez şartı vardır ki, bu şartlar genel olarak diğer dinlerde ve anlayışlarda kabul edilmiştir. Bunlar da, evlenecek kişilerin evlilik olgusunu kendi kararları ile verdiklerini açıklamaları ve evliliğin açıklanmasıdır. Bu iki şartın dışındaki uygulamalar, toplumların örfüne ve ekollerin uygulamalarına göre farklılık içermektedir. Bununla birlikte, bu şartlar dışındaki diğer uygulamalar, nikâhın vazgeçilmez şartları ve uygulamaları arasında yer almamaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, nikâhlanmanın dinsel değil de hukuksal olması, buna bağlı olarak nikahlama olgusunu dinsel otoritenin değil de hukuksal otoritenin görevleri arasında yer alması; hukuksal otoritenin de vatandaşlar arasında din, mezhep vs. ayrılıkları gözetmesinin imkansızlığı nedeniyle, nikahın belirli bir imamın içtihadı olarak kıyılması sorununu da pratik olarak ortadan kaldıracaktır.

Kur’an’da evlilik, kadın ve erkeğin birbirini sevmesi temelinde geliştirilmesi, insanın yaratılış nitelikleri ile uyuşmaktadır. “Hoşlandığınız kadınlarla evleniniz736 ilkesi, evlenmede zorakiliği yasakladığı gibi, evliliğin sevgi temelinde kurulmasını önermektedir. Kur’an’da kan bağı nedeniyle evlenmenin yasaklandığı bireylere ait hükümler olmakla birlikte, inanca bağlı olarak evlenmenin yasaklandığı sadece Allah’a ortak koşan müşriklere ait hüküm yer almaktadır. “İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar cehenneme çağırır. Allah ise, izni ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar737 ayetinde, inanan kadın ve erkeklerin putperest erkek ve kadınlarla evlenmesi yasaklanmıştır. Bununla birlikte bu yasaklamanın nedeni de ayette açıklanmıştır ki, bu neden, eşlerin birbirini inanç noktasında etkilemeleridir. Fakat geleneksel toplumlardaki kadının evlendiği erkeğin inançlarını kabul etme şeklindeki toplumsal bilinç, günümüz toplumlarında farklı inançları kabul eden insanların birlikte yaşama uygulamasına bırakmıştır. Bu nedenle, ayette ifade edilen bu ilkenin tarihsel olması muhtemeldir.

Evlilikte kadın ve erkeğin denkliği (küfüet) problemi fıkıh kitaplarında konu edinilmiş ve görüşler ileri sürülmüştür. Bununla birlikte erkek ve kadının denkliği sorunu, bazen etnik temelde ve bazen de kültürel ve inançsal temelde işlenmiştir. Özellikle Arapların diğer toplumlardan üstün olduğu teziyle, Arap kadınlarının acem erkeklerle evlenmesi yasaklanmış ve hatta bu uygulama günümüz bazı Arap devletlerinde devam ettirilmektedir. Fakat üstünlük temelli olarak evliliklerin yasaklanması, “sizi milletler ve kabileler olarak yarattık ki tanışasınız. Allah’a göre sizin en hayırlınız, en çok sakınanınızdır738 ayetinde reddedilmiştir. Alevilerin, farklı inançsal kimlikteki insanlarla evlenmeleri konusunda yasakçı ve özgürlükçü olmak üzere iki bakış açısı vardır. Yasakçı bakış açısını ileri sürenler, inanç ve kültür farklılığının neden olduğu boşanmaları gerekçe göstermektedirler. Özgürlükçü bakış açısını benimseyenler ise, bu evlilikler için inançsal engellerin olmadığı, inanç ve kültür farklılığının tolere edilebileceğini düşünmektedirler.739


Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin