T. C. Sanayi ve ticaret bakanliği tüRKİYE Sanayi stratejiSİ belgesi 2011-2014



Yüklə 1,52 Mb.
səhifə8/32
tarix27.01.2018
ölçüsü1,52 Mb.
#40872
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   32

1.2.Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler


  1. ABD ekonomisindeki yavaşlama ve mali piyasalardaki sorunlar, AB’ye de yansımaktadır. Böyle bir dönemde, zaten büyüme performansında arzu ettiği hızı yakalamayan, yenilikçilik ve girişimcilik gibi konularda ABD’nin gerisinde kalan AB’nin rekabetçiliği, başta emek piyasası olmak üzere, iç pazar sürecinin tamamlanması ve mali piyasalarda bütünleşmenin sağlanmasına yönelik reformlara hız verilmesine bağlı hale gelmektedir. Avrupa’da küresel finans krizi sonrası ortaya çıkan borç krizi, AB ülkelerinin yüksek büyüme oranlarına ulaşmasını ve rekabet gücünü artırmasını engellemiştir. Ülkelerin mali yapılarında meydana gelen bozulmaya karşı, otoritelerin aldığı gecikmiş kararlar, borç krizinin daha da derinleşmesine ve güven ortamının sarsılmasına neden olmuştur. Özellikle, Portekiz, İtalya, İrlanda, Yunanistan, İspanya ( PIIGS ülkeleri ) başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinde ek mali tedbirler devreye konularak orta vadede krizin etkilerinin ortadan kaldırılması, ülkelerin mali yapılarının sağlamlaştırılması ve güven ortamının yeniden tesis edilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca; AB, Avrupa Komisyonu ve IMF işbirliğiyle kurulan 750 milyar Avroluk “Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması”, ülkelerin, alınan tüm tedbirlere rağmen, gelecekte yaşayabileceği sorunlara karşı bir teminat niteliği taşımaktadır. Önümüzdeki yıllarda, kamu maliyesi sorunlu ülkeler, AB tarafından belirlenen Maastricht kriterlerini ölçüt alarak, bütçe açığı/hâsıla oranlarını yüzde 3 seviyesinin, kamu borç stoku/hâsıla oranlarını ise yüzde 60 seviyesinin altına çekme yolunda ilerleyeceklerdir. Nitekim, 26-27 Haziran 2010 tarihinde Kanada’nın Toronto kentinde gerçekleştirilen G-20 Liderler Zirvesi’nde bütçe açıklarının 2013 yılına kadar yarıya indirilmesi, diğer yandan borç stoklarının milli gelire oranının 2016 yılına kadar azaltılması veya istikrara kavuşturulması konusunda anlaşma sağlanmıştır. Bununla birlikte mali konsolidasyonun miktarı ve zamanlamasına her ülke kendisi karar verecektir. Her ne kadar “büyüme dostu” mali konsolidasyon stratejileri izlenmesi konusunda bir mutabakat sağlanmış gözükse de, bölge genelinde kalıcı ve sürdürülebilir bir büyümenin sağlanması için rekabet gücü eksikliğinden kaynaklanan yapısal sorunlara odaklanılması ön planda olmalıdır.

  2. Avrupa ülkelerinin uzun vadeli ekonomik ve sosyal gelişme hedeflerini ortaya koyan ve AB’nin rekabet gücünü arttırmayı hedefleyen 2000 yılı Lizbon Stratejisi, AB’nin geleceği için önemini korumakta; üye ülkeler için “büyüme ve istihdam” öncelikli hedef olarak ön plana çıkmaktadır. 2005 yılında “Yenilenen Lizbon Stratejisi”nin amaçları Avrupa’yı, yatırım yapmak ve çalışmak için daha çekici bir yer haline getirmek, büyüme için bilgi ve yenilikçiliğe odaklanmak ve “daha fazla ve daha iyi iş yaratmak” olarak belirlenmiştir. 2010 yılı itibariyle AB’de Araştırma Geliştirme (Ar-Ge) harcaması / Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) oranının yüzde 3, istihdam oranının ise yüzde 70 olması hedeflenmiştir.

  3. İmalat sanayinin önemli bir role sahip olduğu AB’de, hâsılanın yaklaşık beşte biri, ihracatın yüzde 75’i ve özel sektör Ar-Ge faaliyetlerinin yüzde 80’i imalat sanayi tarafından yapılmaktadır.5 AB-27’deki imalat sanayi üretimi, 1993-2007 arasında yıllık ortalama yüzde 2,2 büyümeyle ABD’nin gerisinde kalmış fakat Japonya’dan daha iyi bir performans sergilemiştir. Ancak, küresel krizin etkisiyle AB-27 imalat sanayi üretimi 2008 yılında yüzde 1,9 oranında düşmüştür. Bu düşüş eğilimi 2009 yılında ivme kazanmış ve söz konusu daralma oranı yüzde 14,8 düzeyinde gerçekleşmiştir.

  4. AB’deki sanayi faaliyetleri, özellikle Çin ve diğer yükselen Asya ekonomilerinden gelen önemli bir rekabet baskısıyla karşılaşmaktadır. Özellikle son dönemde, AB’deki sanayi faaliyetlerinin işgücü maliyetlerinin daha ucuz olduğu bölgelere kaymaya başlaması, AB’de kamuoyundaki kaygıları arttırmıştır. Ancak AB-15 ülkelerinden dışarı giden yatırımların halen önemli bir bölümü ABD’ye gitmekte, yeni AB üyesi ülkelere giden yatırımın payı yüzde 13, Çin’e giden ise yüzde 3.8 düzeyinde kalmaktadır.6

  5. Bu eğilimler sonucunda, sanayinin rekabet gücünü arttırıcı yatay sanayi politikası AB’nin gündeminde önem kazanmaktadır. Endüstriyel yeniliğin, Ar-Ge yatırımlarının ve sanayi sektörlerinde yeniden yapılanmanın desteklenmesi için yeni yaklaşımlar geliştirilmektedir. AB’de ihracatın beceri içeriğini iyileştirmek, AB’yi Ar-Ge yatırımları için cazibe merkezi haline getirmek ve AB ticaretinin büyük bir kısmını oluşturan orta–yüksek teknoloji sektörlerinde bir atılım gerçekleştirmek gibi konular öncelikli alanlar arasında yer almaktadır. Öte yandan öne çıkan güncel AB Girişimlerine, Pazar Liderliği Girişimi (Lead Market Initiative) ve firmalar arasında ağların geliştirilmesi ve kümelenmelerin güçlendirilmesine yönelik girişimler örnek verilebilir. Pazar Liderliği Girişimi; e- Sağlık, Koruyucu Tekstil, Sürdürülebilir İnşaat, Biyo-ürünler, Geri Dönüşüm, ve Yenilenebilir Enerji sektörlerinde mevzuat, standardizasyon ve kamu ihalelerini daha yenilikçi yaparak sektörlere olan talebi artırmayı, katma değer ve istihdam yaratmayı hedeflemektedir. Bununla birlikte, hizmet sektöründe yenilikçilik ve kümelenme alanında artan bilim-sanayi ilişkisi çerçevesinde, dünya seviyesinde yenilik kümeleri, bölgesel kümeler ve ağların geliştirilmesine ilişkin yeni AB Bildirimlerinin (Communication) yayınlanması AB gündemde yer almaktadır.

  6. AB ülkelerinde uygulanan sanayi politikası genel itibariyle, bir yandan yatay alanlara odaklanırken, diğer yandan da sektörlere özgü politikaları içinde barındırmakta ve çok çeşitli politika araçları arasında rekabet gücünü yükseltmeye yönelik bir denge gütmeyi hedeflemektedir. Bu politikalar ve ilgili mevzuat, AB’de merkezi olarak belirlenmemekte, üye ülkelerin kendi sanayi politikalarını AB’nin hedeflediği stratejilerle ve önceliklerle uyumlaştırmaları beklenmektedir. Bu doğrultuda, bu rapordaki çerçevenin hazırlanması sürecinde, AB’deki sanayi politikalarına genel yaklaşım ve Lizbon Stratejisi dâhilindeki öncelikli alanlarla uyum sağlanması gerekliliği de göz önünde bulundurulmuştur.

  7. Türkiye, 1999’da almış olduğu AB’ye aday ülke statüsünden daha önce, 1996’dan itibaren Gümrük Birliği’nin içinde olması nedeniyle, diğer yeni üye ve aday ülkelerden farklı bir konumda bulunmaktadır. Özellikle sanayi alanında Türkiye, AB’nin önemli bir parçası haline gelme sürecindedir. 2009 yılında Türkiye’nin ihracatının yüzde 46’sı AB ülkelerine yapılırken, Türkiye’ye son dönemde (2003-2009) gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 77’si AB ülkelerinden gelmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin, AB’deki sanayi politikası ve rekabet gücü tartışmalarının etkin bir katılımcısı olması hem AB üyelerinin rekabetçilik perspektifi hem de Türkiye’nin AB’ye uyumu açısından önem arz etmektedir.

Yüklə 1,52 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin