9) Ekonomik. Çingeneler, Romanlar ekonominin sınırlı kaynaklarıyla nasıl kullanacağı, anlamını ve işlevini Çingenelerin, Romanların gelişmesinde paralel olarak değiştirilmelidir. Devletin literatür analizinde ve ahlaki araştırmasından çok işleyişiyle devlet olarak düzenleyici olmalıdır.
10) Etnik. Çingenelerin, Romanların yeni anayasada etnik nitelik kimliğini taşıyan vatandaşlık tanımı yapılmalı. Çingeneler, Romanlar demokratik kimliğinin dini Müslüman’dır. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıdır. Çingene, Roman tanımlamasının insan hak ve özgürlükleri standartlarının olması. Romanların ana dilde eğitim verilmesi, Çingenelerin, Romanların Türkiye vatandaşı tanımı yapılmalı. Romanlar anayasa tanımlamasında herhangi bir alt kimlik kabul edilmemelidir.
Burada beş ana başlıkta Anayasa’da öngördüklerimiz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İsterseniz yazılı metin olarak da verebilirsiniz.
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Çok teşekkür ederim.
İSTANBUL ROMAN ÇİÇEKÇİLER DERNEĞİ BAŞKANI METİN SALİH ŞENTÜRK – Değerli başkanlarım zaten gerekli konulara müfredatla ilgili değindiler. Ben başka bir konuya değinmeden edemeyeceğim. 22 Temmuz 2010 tarihinde Sabah gazetesi köşe yazarlarından Engin Ardıç’ın “Yemezler” başlıklı köşe yazısında Çingeneleri aşağıladığı, onların fuhuş ve hırsızlık yapma ithamıyla nitelendirildiği gerekçesiyle İstanbul Roman Çiçekçileri Derneği adına açmış olduğumuz dava sonrasında bir yıl ile üç yıl arasında cezalandırılmasıyla Sultanahmet Adliyesinde mahkeme açılmış olup söylemleri şunlardır. “Onları kimse hizaya getiremez. Mezarlıktan çiçek çalar satarlar, hadi canım ara sıra da esrar satarlar. Kadınları da fuhuş yapar”. Derneğimizde bulunan 360 tane üyenin bu ithamın altında kalması, Türkiye’de yaşayan Roman kardeşlerimizin, bayanlarımızın bu ithamlarımızın altında kalması…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bunu tekrarlamanız bile size zarar verir. Hiç yazmayın.
İSTANBUL ROMAN ÇİÇEKÇİLER DERNEK BAŞKANI METİN SALİH ŞENTÜRK – Yazmayacağız, ben başka bir şeye değineceğim. “Sabah gazetesi köşe yazarı Engin Ardıç’ın Romanlara hakaret ettiği iddiasıyla bir yıl ile üç yıl arası hapis istemiyle yargılandığı davadan beraat etmiştir.” Bizi inciten budur. Bir öncekini tabii ki yazmayacağız, tabii ki gündeme…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Müdahale ettiniz mi?
İSTANBUL ROMAN ÇİÇEKÇİLER DERNEK BAŞKANI METİN SALİH ŞENTÜRK – Tabii ki, ettik, mahkeme açıldı, savcı bey “Kesinlikle bir yıl ile üç yıl arası yargılanması gerekir.” demesine rağmen ikinci mahkemede bizim müdahilliğimiz dahi kabul edilmeden ikinci mahkeme neticesinde Sayın Engin Ardıç bu davadan beraat ettirildi.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Savcı temyiz etmedi mi?
İSTANBUL ROMAN ÇİÇEKÇİLER DERNEK BAŞKANI METİN SALİH ŞENTÜRK – İşte, ben bunu hemen, müsaade ederseniz tamamlayıcı bir şey söylemek istiyorum.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – AİHM’e hemen götürün.
İSTANBUL ROMAN ÇİÇEKÇİLER DERNEĞİ BAŞKANI METİN SALİH ŞENTÜRK – İşte, ben burada çok net ibarelerin olduğu… Bakın sayın vekillerim, bir toplumun kanaat önderliğini yapıyorsunuz. Derneğinizde 360 tane üye var. Bir gün gazeteyi elinize aldığınızda bakıyorsunuz ki biri diyor ki: “O insanlar mezarlıktan çiçek çalar ve bu çiçekleri satar. Arada sıra da onun yanında esrar satar.” diyor. Bu konuyla ilgili daha sonra dönüyor bizim mahkememiz beraat veriyor. Bizim içimizi kanatan yara budur. Kanunla, Anayasa’da bazı şeylerin değiştirilmesi insanlara böyle direkt hakaretin ortadan kaldırılması.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Sayın vekillerim, tamamlayıcı olarak bu söylemlere bir şey daha söylemek istiyorum. Şimdi, bu Anayasa’da çalışılırken gerekli kanun ve yönetmeliklerle destekleyici çalışmalar yapılmazsa bu ülkede karar vericiler tarafından, sizler tarafından tamamlayıcı olmaz. Bu tür şeylere, aşağılamaya maruz kalırız. Eşit paralelde bu ülkede ayrımcılıkla mücadele kanununun hemen çıkması gerekiyor. O anayasa çalışmaları bütününde. Yani yıl tamamlanmadan bunun da çıkması gerekiyor. Yine yanına Türkiye’de şu anda nefret söylemi hukuku yoktur. Nefret söylemi hukukunun da gelişmesi ve de bu tür aşağılama noktasında yaptırımların kanun ve yönetmeliklerle belirlenmesi lazım.
Teşekkür ederim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Çok teşekkür ederiz hepinize.
Şimdi, bazı sorularımız olacak.
Oktay Bey, buyurun.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani tabii benim için çok da önemli bir zaman dilimi oldu. Yani biz bile karşımızdaki Çingene. Çengene derken korkardık yani acaba hakaret mi ediyoruz? Bu sadece bizim suçumuz değil tabii yani biraz da siz de böyle algılanmasına sebebiyet verdiniz. Şimdi, çok rahatlıkla Çingene diyorum çünkü ben aşağılamak şeysiyle ifade etmek istemiyorum. Ben derken büyük bir kesimi kastediyorum. Ama siz de şu veya bu baskıyla bunu kabullenmekte biraz geç kaldınız.
Bir de şunu Abdullah Bey’in özellikle cevaplamasını istiyorum. Biz kaliteli yaşamayı öğrendikçe haklarımızı da aramayı öğrendik herhâlde değil mi efendim? Yani millet olarak inancımız gereği de kimseyi aşağılamak gibi bir şeye sahip değiliz. Yani cehaletimizden kaynaklanan birtakım değerlendirmeler olabiliyor ama değer yargılarımıza baktığımız vakit aslında şu şikâyet konusu olanların büyük bir çoğunluğunun olmaması gerekiyor eğer samimiysek, inançlarımızda samimi isek. Ama çok iyi bir noktaya gidiyoruz. Burada eminim ki içerisinde bulunduğumuz toplum kaliteli yaşamayı kendisine yakıştırmaya başladıkça hak arayışları da olacak, kendini ifade etme şansını da bulacak. İnşallah Anayasa’mız da… Zaten şu ana kadar da böyle bir ayrımcılığa fırsat vermiyor ama biz bunu pozitif ayrımcılık noktasında değerlendirebilir miyiz, değerlendiremez miyiz, onu da tabii ki yazım aşamasına geçtiğimiz vakit… Yani menfi olarak almayın. Hiçbir konuda bir fikir beyanında bulunmuyoruz biz, şu an nötr bakıyoruz. Önümüze gelecek. İnşallah sonuçta sizlerin de mutlu olacağınız, memnun olacağınız bir yapılanma ortaya çıkar diye düşünüyoruz.
Çok çok teşekkür ediyoruz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun Ahmet Bey.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyoruz değerli arkadaşlar. Benim için çok ilginç. Bir defa bozulmamış, saf bir kültür. Kendinizi de küçük görmenize gerek yok. Bizim, mesela bilhassa ovalarda yazın en güzel yerlerde, meralarda böyle çadırlar kurulur, farklı bir kültür. Ben merak ediyorum. Bozulmamış bu kültür içerisinde kendi dilinizde türküleri bir antolojiye döktünüz mü? Bu önemli, var mı yani bu antoloji? Yani bu Çingene atasözleri, Çingene türküleri, Çingene deyimleri, terimleri çünkü farklı. O bir yayla kültürü. Medeniyetin kirlileriyle buluşmamış bir kültür, en azından benim çocukluğum döneminde o daima bir şeydir. Bir antropoloji bakımından ciddi bir kaynaktır. Mesela bu Yusuf Ziya Yörükhan vardı, o Alevilik anlamında müthiş bir derlemesi var sosyal bilim anlamında ama bu Çingene kültürü bilhassa türküleri ve diğer deyimleri noktasında o bir noksanlık. Dedelerinizden, yaşayanlardan mutlaka bir bilim kurulu veyahut da bir araştırıcı kurul oluşturup onu yazın, bir.
İki, Türkçede Çingenelik, Türk kültüründe Çingenelik, sözler var çünkü. Mesela, Agâh Efendi’nin Durubi Emsali vardır, “Türk atasözleri” cim harfine bakın, “ç” yoktur Osmanlıca sevgili hâkimim. Cim harfine bakın, Çingenelerle ilgili kötü kötü sözler var. Bunları derleyin, çok önemli bu yani; sorgudur, kültürlerin karşılaşmasıdır.
Bir de efendim 1968-70’lerde okuduğum dünya tarihinin önemli kaynaklarından birisidir. Amasya Müellifi Osmanlının büyük tarihçilerindendir, Hüseyin Hüsamettin Efendi var. 12 ciltlik Amasya tarihi var. Onun içerisinde Çingenelerle ilgili etimolojiyi tartışıyor. Nereden tartışıyor? O sizin bildiğiniz, eriştiğiniz kaynaklardan falan filan değil. İbn-i Nedim’in fihristinden vesaire Orta Asya, Arap, Avrupa kültüründen, Romen kültüründen gelerek Çingene’nin etimolojisini inceliyor, onu da not alan. Amasya tarihi. Maalesef Amasya Belediyesi daha bir cildini çevirdi, diğer ciltleri çevirmedi, benim kütüphanemde var o.
Teşekkür ediyorum. Ben bilhassa iki konuda yani Türkçede Çingenelik, bir de bozulmamış kültürünüzün antolojisi var mı, bir cevap istiyorum sizden.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Ben cevap vermek istiyorum.
Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığıyla temas hâlindeyiz. Bu konuda elimde 1451’den 1924’e kadar Osmanlı Arapçasında altına Türkçeye çevrilmiş tüzel kişiliğimize tahsis edilen belgeler var. Bu coğrafyada da bin yıldır vesikalarımızın kanıtlarıyla… Burada sözlük, tarih çalışması yoktur Türkiye’de. İşte, bu zaten ihtiyaca cevap veren bir bağlamda bir çalışmamız yoktur çünkü daha örgütlenme ayaklarımız çok yenidir dolayısıyla da bu pozitif ayrımcılık noktasında, öngörülen çerçevede inşallah birlikte tarihî ve sosyolojik araştırmamızı yaparız.
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Ben burada bir ekleme yapayım. Antropolojide Ali Mezarcıoğlu yakın tarihte kitabı çıkmıştır. Keşke o kitabı buraya getirseydim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Gönder bana.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Sayın komisyon üyelerim, bir de şu çok önemli: Anayasa’da bize öngördüğünüz pozitif ayrımcılığı eşit hak vatandaş statüsüne getirdiniz anlamda yaşamın içerisinde TOKİ mevzuatının veya büyükşehir belediye kanunlarının yerimizden etmeye yönelik girişimleri bizi her ne kadar pozitif ayrımcılık hakkı verseniz bile uygulama anlamında veremeyeceğinizin kanıtlarıyla yaşıyoruz şu anda ve de o riskle karşı karşıyayız. Dolayısıyla uygulama alanlarındaki yönetmelik ve kanun düzenlemeleri asıl bizim kültürel ve toplumsal dokumuza, ihtiyaca cevap veren yaklaşımlardır. Dolayısıyla kentsel dönüşüm uygulamalarıyla da Anayasa’mıza da ters düşmeyelim. Bu ihtiyaca cevap veren çalışmaları da bekliyoruz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Abdullah Bey, ben bir şey sormak istiyorum. Şimdi pozitif ayrımcılıktan söz ediyoruz. Pozitif ayrımcılık şu mu olmalı? Anayasa’nın 10’uncu maddesi var Anayasa’nın, diyor ki: “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.” Bir kere eşitlik ilkesi var. Tabii, eşitlik ilkesi başka yerde de var. Kanun önünde eşitlik, 10’uncu maddenin birinci fıkrasında var. Herkes dil, ırk, renk cinsiyet gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Ha, ondan sonra devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler –sayıyor- alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Yani burada “çocuklar, yaşlılar özürlüler” dedikten sonra Romanlar mı desek mesela?
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Evet Sayın Vekilim. Net olarak budur.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani sizin öneriniz bu mudur?
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Net budur efendim. Yani şu kitapçıkları…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, olmaz…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, öneri olarak…
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Ama Sayın Vekilim, şimdi dünyada belki birçok anayasada etnik bir söylem yoktur ama…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Var, var… Irk ayrımcılığı…
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Ama şöyle bir şey söyleyeceğim. Romanları dezavantajlı sayan bilimsel verilerle bizi nereye koyuyorsunuz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Mesajınızı aldık. Siz bir defa…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, bir de son bir şey söylemek istiyorum size yardımcı olmak bakımından: Bu Engin Ardıç bakımından hemen AİHM’ye başvurmak lazım. Altı ayı geçirmeyin. Mahkeme kararı kesinleştikten sonra altı ayı geçirmeyin. Burada nefret söylemi vardır.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Eyvah…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Altı ayı geçti mi?
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Geçti, yaptık galiba.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Altı ayı geçirdiyseniz ona hiçbir şey yapılamaz.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – 28 Mayıs 2011.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Daha geçmemiş.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Mayıs 2011.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman geçmiş olsun. Hâlbuki bunu kaçırmasaydınız çok iyi olurdu, çok büyük bir karar çıkardı.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Bir de Selendi taşınıyor şu anda. Selendi’yle ilgili bu konuda…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi onu söyleyeceğim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, biliyorsunuz, çok önemli kararları var Romanlarla ilgili. Bu kararların bir bölümü Romanların yaşam biçiminin korunması konusunda devletin yükümlülüğüne ilişkindir. Bakın, Romanların yaşam biçimi özeldir.
NNLP-YAŞAM KOÇU ÇİNGENE AKTİVİST MUALLA AKKURT – Pardon, şöyle bir şey söyleyeceğim: Demin dediniz ya “Sizin de kendinizin farkına varmanız, kabullenişiniz geç olmuş.” diye. Şimdi, bu taraf bizi yok sayıyor ama bizi kendimizden utandırır duruma sokulduk, bunu görmüş olmak gerekiyor. Biz kendimizden utanarak, biz de kendimize “Çingene” demeyip işte “Roman”la yumuşatmak… Hatta bakan yardımcılarının biri “Romen” diyor bize. Dedim ki “Ne diyorsunuz siz? Biz Romanyalı değiliz. Bırak, rahat rahat ‘Çingene’ deyin.” Rahat rahat “Çingene” deyin çünkü biz Çingene’yiz. Ama burada çok önemli bir şey, kendinden utandırılmak ne demek? Bunu bir birey olarak düşünün, bir de toplum olarak, halk olarak düşünün, inanılmaz kötü bir şey bu.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu biraz şeylere benziyor…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Gözler aynı göz, kulaklar aynı kulak, sözler farklı olsa ne yazar!
NNLP-YAŞAM KOÇU ÇİNGENE AKTİVİST MUALLA AKKURT – Şimdi, mesela barınma hakkında diyelim ki yoksul kesim…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Pardon, bu biraz şeye benziyor, kibar olmak için Yahudilere “Yahudi” demeyiz “Musevi” deriz.
NNLP-YAŞAM KOÇU ÇİNGENE AKTİVİST MUALLA AKKURT – Şimdi şöyle bir şey söyleyeceğim: Mesela yoksul kesimler gecekondularla bir şeyler yaptılar, evler yaptılar ve bu şimdi kentsel dönüşüm oralara girerek oradaki insanların -işte evsizleştiriyor- barınma hakkıyla ilgili bir şey ama bizim mahallelerimizin yok edilmesi, yerinde iyileştirme yapılmaması bizim kültürümüzü, bizi yok etmek anlamındadır, bu çok ciddi bir ayrım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Açık toplumlarda ve 21’inci asırda herhangi bir toplumu yok etmek mümkün değildir arkadaşlar.
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Sulukule örneğinde var mesela.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Risk de yok, tehlike de yok.
NNLP-YAŞAM KOÇU ÇİNGENE AKTİVİST MUALLA AKKURT – Şimdi kabul de yan yana olmazsak nasıl olacak?
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Şimdi ben bir şey söylemek istiyorum, Roman tanımında bizim öngörülerimizde değildir.
NNLP-YAŞAM KOÇU ÇİNGENE AKTİVİST MUALLA AKKURT – İnsanlar utandırılırsa, yan yana olmazsak nasıl olacak?
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Yani Türkiye'deki bizim isteğimiz değildir, son otuz yılda asimile olmuş bir isimdir. Bu, ileride “Roman” tanımı Türkiye'de son otuz yılda bize monte edilmiş bir etnik addır, bu bizim kendi öngörülerimiz değildir. Otuz sene sonra yahut da yeni yetişecek akil bir jenerasyon, Çingene olarak tekrar bu Çingeneliği isteyecektir. Yani bize eklenmiş bir ayrımcılık sıfatı olarak ben bunu görüyorum ve Osmanlıda yaşadığımız o bin yüz senede dahi, şimdiki Anayasa'da da “Çingene” ibaresi geçmektedir. Bunu dikkate almanızı istiyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hangi Anayasa'da geçiyor? Nerede geçiyor?
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – 82 Anayasası’nda, 1934 Anayasası’nda.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Orada değil. Yalnız, Roman’ın terminolojik bir tarihî dokümanları yoktur, Çingene’nin vardır ararsanız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Onu demiyorum…
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Çingene, yerleşik düzen, Türkiye'de…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – İskân Kanunu’nda vardı biliyorsunuz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kanunlarda var, Anayasa'da yok.
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Sayın Ahmet İyimaya, Vekilim, bakın şunu vurgulamak istiyorum: Çingene etnik kimliği, Türk tabiiyetinde ilk etnik kimliklerden biridir. Bunu neden söylüyorum? Çünkü on bin yıla tekabül eden bir kelime. Altmış yedi ülkenin farklı dilinde “Çingene” terimini çevirin bakın “Çingene” olarak çıkar yani Çin’de dahi Çingene olarak çıkar ama “Roman” dediğiniz zaman…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Adlandırmalar kesinlikle…
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – Sayın Vekilim, “Roman” dediğiniz zaman, bir yazıyla anlatılmış bir kitaptır Roman yani literatürde öyle çıkar. Şimdi, biz, “İngiltere’nin öngörüleriyle, otuz senede asimile olmuş yeni jenerasyon Romanlığı kabul etti.” diyelim. Türkiye'de yeni bir dezavantajlı guruba olanaklar tesis edildi ve kültürel kimliğini kazanmış ve eşitlenmeyi ortaya koymuş. Şimdi, o eşitlenen insanlar geçmişteki tarihlerine bakıp “Ya, biz Çingene’ydik, bu Roman’ı bize kim monte etti?” diye sorgulamayacak mı?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii sorgulayacak, tabii.
KDZ EREĞLİSİ ROMAN AKTİVİST CENGİZ ILGIN – O ibare çok önemli yani “Çingene” kelimesi.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Senin adın nedir mesela? Fatma Hanım; Fatma’dır, bitti. Ahmet; Ahmet’tir, bitti. Abdullah; Abdullah’tır, bitti.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsanız odur
Efendim, çok teşekkür ederiz.
İZMİR ROMANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ABDULLAH CISTIR – Biz teşekkür ederiz, çok sağ olun, çok teşekkürler.
Kapanma Saati: 16.05