Temel hukuk dr. O. İnanç GÜney



Yüklə 446 b.
səhifə20/26
tarix03.08.2018
ölçüsü446 b.
#66681
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   26

6.3.3. Kişiliğin Ehliyetleri

  • 6.3.3. Kişiliğin Ehliyetleri

  • Kişilik kavramına dahil bulunan unsurlardan biri de “kişiliğin ehliyetleri”dir. Kişiler bakımından biri “hak ehliyeti” (medeni haklardan yararlanma ehliyeti) diğeri ise, “fiil ehliyeti” (medeni hakları kullanma ehliyeti) olmak üzere iki ehliyet söz konusudur.

  • HAK EHLİYETİ

  • Hak ehliyeti ( medeni haklardan yararlanma ehliyeti) haklara ve borçlara sahip olabilme gücüdür. Hak ve borç sahibi olabilme gücüne sahip bulunan varlıklar ise, bugünün hukuk sisteminde “şahıslar”dır. Bu itibarladır ki “hak ehliyeti” ile “ kişi” kavramları aynı anlama gelmektedir.

  • Hak ehliyeti pasiftir. Yani bir kimsenin hak ehliyeti sahip olabilmesi için, bir muamele yapmasına, bir irade açıklamasında bulunmasına gerek yoktur. Gerçek kişiler bakımından sadece “doğmuş olmak” hak ehliyetini kazanmak için yeterlidir. Hatta sağ doğmak şartıyla “cenin“ dahi hak ehliyetine sahiptir.



Hak Ehliyetine Hakim Olan İlkeler

  • Hak Ehliyetine Hakim Olan İlkeler

  • Hak ehliyeti ile ilgili iki ilke bulunmaktadır. Bunlar “ genellik” ve “eşitlik” ilkeleridir.

  • a) Genellik ilkesi

  • Bu ilke MK. md.8 hükmünün birinci cümlesinden çıkmaktadır. Gerçekten birinci cümleye göre, “her insanın hak ehliyeti vardır.” O halde, hak ehliyetine sahip olmak bakımından kişi olmak yeterlidir. Diğer bir deyimle, hak ehliyetini kazanabilmenin tek şartı, gerçek kişiler için “ sağ olarak doğmuş olmak”, tüzel kişiler için ise “ kanunun ön gördüğü şekilde kurulmuş olmak” , yani “kişilik kazanmış bulunmak”tır.  

  • b) Eşitlik İlkesi

  • Bu ilkede MK. m.8 hükmünün ikinci cümlesinden çıkmaktadır. Anılan maddeye göre “herkes, hukuk düzeninin sınırları içinde eşittir”.

  • Eşitlik ilkesi gereği olarak, hak ehliyetine sahip olabilmek bakımından kişiler arasında herhangi bir ayırım yapılamaz. Örneğin yerli-yabancı, okumuş-cahil, kadın-erkek, zengin-fakir, reşit-küçük gibi farkların hak ehliyetine sahip olma bakımından bir rolü yoktur. Herkes bu ehliyetten eşit şekilde yararlanır.



7. ÜNİTE: KİŞİLER HUKUKU-II

  • 7. ÜNİTE: KİŞİLER HUKUKU-II

  • 1- FİİL EHLİYETİ

  • Fiil ehliyeti (medeni hakları kullanma ehliyeti), bir şahsın bizzat kendi işlem ve eylemleriyle kendi lehine haklar, aleyhine borçlar yaratabilme iktidarıdır. 

  • Fiil ehliyeti, daha önce gördüğümüz “hak ehliyeti”nden farklıdır. Hak ehliyetine, her şahıs sahip olduğu halde, fiil ehliyetine herkes sahip olmaz. Çünkü fiil ehliyetine sahip olabilmek için kanun bazı şartlar aramıştır. Bu nedenle, hak ehliyetinin pasif bir ehliyet olmasına karşılık fiil ehliyeti aktif bir ehliyettir.



A-Fiil Ehliyetinin Şartları

  • A-Fiil Ehliyetinin Şartları

  • Fiil ehliyetinin ikisi “olumlu”, birisi ise “olumsuz” olmak üzere üç şartı vardır. Olumlu şartlar, “ayırt etme gücüne sahip olmak ya da temyiz kudretine sahip bulunmak “ ile “ ergin (reşit) olmak”; olumsuz şart ise, “kısıtlı olmamak”tır.

  • 1) Ayırt etme gücü

  • Medeni Kanunumuz ayırt etme gücünü şekilde şöyle tanımlamaktadır: “Yaşının küçüklüğü yüzünden, veya akıl hastalığı, akıl zayışığı, sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” (MK md. 13)

  • Maddenin ifade biçiminden anlaşılacağı üzere ayırt etme gücü; akla uygun biçimde davranma yeteneğidir. O halde, akla uygun biçimde davranma yeteneğine sahip bulunan kişiler, ayırt etme gücüne sahip kabul edilirler.  

  • Ayır etme gücü, fiil ehliyetinin en önemli şartıdır. Zira daha sonra göreceğimiz gibi bir kimse diğer iki şarta sahip olsa bile Ayır etme gücünden yoksun bulunduğu takdirde fiil ehliyetine sahip olamaz, yani “ ehliyetsiz” bir kimse durumundadır.

  • Kanun, ayırt etme gücünün hangi hallerde ortadan kalkacağını 13. maddesinde saymıştır. Bunlar “akıl hastalığı” , “akıl zayışığı” , “yaş küçüklüğü” ve “sarhoşluk”tur. Ancak bu haller örnek olarak verilmiş olup, bunlarla sınırlı değildir. Nitekim maddede bunlara benzer sebeplerden biriyle denmiş olması da bunu göstermektedir.



2) Erginlik 

  • 2) Erginlik 

  • Fiil ehliyetine sahip olabilmek için bir kimsenin kanunun tayin ettiği belli bir yaş sınırını aşmasına, “erginlik ” ya da “reşit olma” bu yaşa da “ergin olma yaşı ” ya da “rüşt yaşı” denir. Bu yaş sınırını aşmış olan kişiler “ergin” olurlar; aşmamış olanlara ise “küçük” denir.

  • a) Normal erginlik: Medeni kanunumuzun 11. maddesi; “Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar” demek suretiyle erginlik yaşını belirlemiştir. Anılan madde de düzenlenen ergin olma durumuna “normal erginlik ” denir

  • b) Erken erginlik: Medeni Kanunumuzun 11. maddesinde normal erginlik düzenlenmiştir. Ancak bazı hallerde bir kimse henüz 18 yaşını bitirmemiş olmasına rağmen ergin sayılabilir ki buna da “erken erginlik” denir. Erken erginlik iki halde söz konusu olur. Bunlardan biri, “evlenme ile erginlik”; diğeri ise, “ yargısal erginlik”dir.



Evlenme ile erginlik: MK. md. 11/II’ ye göre “evlenme kişiyi ergin kılar”. Buna “evlenme ile erginlik” denir. Evlenme ile erginlik MK.m.124’e göre, erkek ve kadın için onyedi yaşın bitirilmesidir. Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Aynı maddenin ikinci cümlesine göre ise; “Hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.” Buna da “olağanüstü evlenme ile erginlik” denir. Evlenmeyle kazanılmış olan erginlik kesindir. Yani bu suretle ergin olmuş bir kimse, evlenmenin ölüm, boşanma gibi sebeplerle sona ermesi halinde tekrar önceki küçük (ergin olmamış) durumuna dönmez. 

1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin