Gerek doğal topluluklarda gerekse hukuki topluluklarda yaşayan insanlar diğer insanlarla bağlılık ve ilişki içerisinde olmak zorundadırlar. Toplum içindeki insanların birbirleri ile sürekli ve karşılıklı ilişkide olmaları, menfaat çatışmasını da beraberinde getirmektedir. Ancak toplum içinde yaşamanın en önemli unsuru güven içinde yaşamaktır. İşte insanlar arasındaki menfaat çatışmaları düzensizlikler ve anlaşmazlıkların belli kurallar dahilinde bir çözüme kavuşturularak, güven ve düzen içinde yaşamalarını hukuk kuralları sağlamaktadır.
Hukuk kuralları, toplum içindeki insan davranışlarının nasıl olup olmayacağı konusunda bir takım emir veya yasaklar içerir. Bu kural ve kaidelere uygun düşmeyen davranış ve fiiller, toplum düzen ve güvenini bozduğu için, yapılan eylemin derecesine göre yine hukuk kurallarına uygun olarak bir takım tepkilerle karşılanır. Bu tepkilere yaptırım veya müeyyide denilir.
Hukuk kuralları, toplum içindeki insan davranışlarının nasıl olup olmayacağı konusunda bir takım emir veya yasaklar içerir. Bu kural ve kaidelere uygun düşmeyen davranış ve fiiller, toplum düzen ve güvenini bozduğu için, yapılan eylemin derecesine göre yine hukuk kurallarına uygun olarak bir takım tepkilerle karşılanır. Bu tepkilere yaptırım veya müeyyide denilir.
2- TOPLUMU DÜZENLEYEN KURALLAR
Toplum hayatının barış, düzen ve güven içinde devamı, toplumsal ilişkilerin düzenli bir şekilde gelişmesi, toplumu düzenleyen kuralların varlığına ve bunların etkin uygulanmasına bağlıdır. Ancak toplum hayatının gereği olan çeşitli sosyal ilişkiler sadece hukuk kuralları tarafından düzenlenmez. İnsanların sosyal hayatını hukuk kurallarının yanı sıra din, ahlak ve görgü kuralları da düzenler. Bütün bu kurallara toplumu düzenleyen kuralar denilmektedir.
Din ahlak ve görgü kurallarını hukuk kurallarından ayıran en önemli fark bunlara uyulmaması halinde maddi bir müeyyidesinin olmamasıdır.
Gerek hukuk kuralları, gerek din ahlak ve görgü kuralları toplum hayatını düzenleyen kurallar oldukları için çoğu kez birbirlerinden etkilenmişlerdir. Nitekim bir din, ahlak veya görgü kuralı toplumda arz ettiği önem bakımından bazen bir hukuki yaptırıma bağlanmış ve bir hukuk kuralı haline gelmiştir.
Gerek hukuk kuralları, gerek din ahlak ve görgü kuralları toplum hayatını düzenleyen kurallar oldukları için çoğu kez birbirlerinden etkilenmişlerdir. Nitekim bir din, ahlak veya görgü kuralı toplumda arz ettiği önem bakımından bazen bir hukuki yaptırıma bağlanmış ve bir hukuk kuralı haline gelmiştir.
B- DİN KURALLARI
B- DİN KURALLARI
dinin “insanın doğasına, evrenin yapısına, insanların nasıl yaşaması gerektiğine, gerçeklik ve değerlerle ilgili doğruları araştırmanın en iyi yöntemlerine ilişkin birbiriyle içten bağlantılı bir inançlar kümesi ve bu inançlar tarafından belirlenen tutumlar ve pratikler” olduğunu söyleyebiliriz.
Dini kurallar, insanların inançları ile ilgili kurallardır. İnançların kaynakları değişik olmakla birlikte ortak amaçları inananların bu dünyada ve ahrette mutluluğunu sağlamaktır. İlkel dinlerde, insana özgü korku ve hayranlıklar, inançların temel kaynağını oluştururken, tek tanrıya dayanan semavi dinlerde ise inançların kaynağı Allah’tır. Din kuralları Allahın peygamberleri aracılığıyla insanlığa tebliğ ettiği emirler, yasaklar ve tavsiyelerden oluşan ilahi buyruklardır.
Bir dinin mensubunun, dinin öngördüğü eylemleri yerine getirmemesi yahut daha açık bir ifadeyle din kurallarına aykırı davranması, öncelikle kendi inancı açısından düştüğü bir çelişkiyi ortaya çıkarır. Bu çelişki inanç zayışığını gösterdiği kadar, tanrının veya doğaüstü güçlerin gazabını çekmek, bu dünyada veya hem bu dünyada hem de öte dünyada bir azaba maruz kalmak korkusunu da doğurur. Bu gazap ve azap inancı, din kurallarına uymaya zorlayan bir etken olarak, din kurallarının yaptırımıdır.
Bir dinin mensubunun, dinin öngördüğü eylemleri yerine getirmemesi yahut daha açık bir ifadeyle din kurallarına aykırı davranması, öncelikle kendi inancı açısından düştüğü bir çelişkiyi ortaya çıkarır. Bu çelişki inanç zayışığını gösterdiği kadar, tanrının veya doğaüstü güçlerin gazabını çekmek, bu dünyada veya hem bu dünyada hem de öte dünyada bir azaba maruz kalmak korkusunu da doğurur. Bu gazap ve azap inancı, din kurallarına uymaya zorlayan bir etken olarak, din kurallarının yaptırımıdır.
daha doğru ve tutarlı bir belirlemeyle, dinî kuralların yaptırımının öte dünyayla ve doğaüstü güçlerle ilişkili olduğunu, din kurallarının iktidar tarafından benimsenmesiyle ortaya çıkan uygulamanın, olsa olsa dine uygun, dine dayanan bir ‘hukuk düzeni’ olduğunu söylemek gerekir.
C-AHLAK KURLLARI
C-AHLAK KURLLARI
insan akıl sahibi bir varlıktır ve şüphesiz akıl sahibi olmak, onu diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliktir. insan, aklı sayesinde nesneleri ve olguları seyretmekle kalmaz, onları karşılaştırır, birbirleriyle bağlantılandırır. insan yine aklı sayesinde karşılaştırma ve bağlantılandırmanın yanında projeler yapar, bu projelere uygun araçlar tasarlar. Doğa yasalarından tamamen bağımsızlaşamasa da kendini tümden doğanın akışına bırakmaz, doğayı değiştirmeye çalışır.
Ahlak sözcüğünün betimsel ve normatif anlam taşıyan iki kullanımı vardır. Birincisi, özellikle toplum veya gruplarla ilgili olduğunda, var olan davranış kurallarına gönderme yapar. Bir toplumun ahlakından bahsederken uyulması gereken kurallardan değil, uyulmakta olan kurallardan bahsederiz. Bu nedenle böyle bir kullanım, tasvir etme işlevine sahip olmak anlamında betimseldir. ikincisinde ise uyulması gereken kurallar düşüncesi vardır. Bu anlamıyla ahlak, insanlara uyma talebinde bulunmak anlamında kullanılır, dolayısıyla da normatiftir.