Tazminat, borç ilişkisinin koşullarına uyulmamasının yanında, hukukta ‘haksız fiil’ adı verilen eylemlerden de doğabilir. ‘Haksız fiil’, hukuka aykırı kusurlu bir eylemle bir başkasına zarar verilmesidir. Söz gelimi kişi, hatalı kullanımı sebebiyle otomobiliyle bir yayaya çarpar ve yaralarsa yaraladığı kişinin hastane masraşarını, tedavi ve iyileşme süresince çalışamamasından kaynaklanan zararlarını tazmin etmekle yükümlüdür.
Haksız fiil sorumluluğu, bazen ceza sorumluluğuyla aynı anda var olabilir. Ceza sorumluluğunda bir kişi ceza kanunlarına aykırı hareket etmekte ve çoğunlukla başkalarına zarar vermektedir. Söz gelimi, hatalı kullanımı nedeniyle otomobiliyle yayaya çarparak yaralayan kişi, haksız fiil sorumluluğu yanında, aynı zamanda, ceza sorumluluğuna da sahip olabilir. Böyle bir eylemle kişi, hem verdiği zarardan dolayı yaralanan kişinin zararını tazmin edecek hem de ceza yargılaması sonucunda verilecek hüküm çerçevesinde cezalandırılacaktır.
Haksız fiil sorumluluğu, bazen ceza sorumluluğuyla aynı anda var olabilir. Ceza sorumluluğunda bir kişi ceza kanunlarına aykırı hareket etmekte ve çoğunlukla başkalarına zarar vermektedir. Söz gelimi, hatalı kullanımı nedeniyle otomobiliyle yayaya çarparak yaralayan kişi, haksız fiil sorumluluğu yanında, aynı zamanda, ceza sorumluluğuna da sahip olabilir. Böyle bir eylemle kişi, hem verdiği zarardan dolayı yaralanan kişinin zararını tazmin edecek hem de ceza yargılaması sonucunda verilecek hüküm çerçevesinde cezalandırılacaktır.
Tazminatın, idarenin eylem ve işlemleri nedeniyle ortaya çıkan zararların karşı- lanması durumunda da ortaya çıkması mümkündür. Hukuk devleti ilkesinin en önemli özelliklerinden birisi, idarenin, yani devletin bütün işlem ve eylemlerinin yargı denetimine açık olmasıdır. Aynı zamanda devlet, devlet görevlilerinin görevleri nedeniyle yapmış oldukları eylemlerle vatandaşlara verdikleri zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Tazminat konusunda son olarak söylenmesi gereken, bahsedilen zararın sadece maddi zararlar olmadığıdır. Kişi, hukuka aykırı kusurlu eylemiyle, bir başka kişiye, ortada maddi bir zarar olmasa da, acı veya ıstırap çektirmiş olabilir. Söz gelimi, hatalı kullanımı sebebiyle yaptığı trafik kazasında bir kişinin ölümüne neden olan kişi, ölenin yakınlarında büyük bir acıya neden olabilir. Böyle bir durumda mahkeme, toplumsal ve ekonomik koşulları da dikkate alarak, bu acıya bir maddi değer biçerek, zarar veren kişinin manevi tazminat adı altında bu miktarı ödemesini isteyebilecektir.
Geçersizlik
Geçersizlik
Hukuk düzeni, günlük hayattaki çeşitli irade açıklamalarımıza hukukî sonuçlar bağlar. Söz gelimi bir semt pazarında sebze satan satıcı sebzelerin fiyatını yazarak bir irade açıklamasında bulunmuştur. Hukuk açısından bu irade açıklaması, satım sözleşmesi yapmanın ilk aşamasıdır. Bu pazarcıdan bir kilo sebze tartmasını isteyen müşteri de bu iradesini açıklamak suretiyle satım sözleşmesi yapmayı kabul etmiş olur ve böylece bir sözleşme kurulur. Hukuk, bu tip hukukî sonuç doğurmaya yönelmiş irade açıklamalarını hukukî işlem olarak isimlendirir.
Her hukukî işlemin hukuk düzenince tanınan ve sonuç doğuran bir hukukî işlem olarak kabul edilebilmesi için, yine hukuk düzenince kabul edilmiş çeşitli koşullar vardır. Ancak hukukî işlemlerin bu koşullar yerine gelmeden gerçekleştirilmiş olması pekâlâ mümkündür. Bu durum hukuka aykırılık yarattığından, yine hukuk düzeni böyle hukukî işlemlerin geçersiz olduğunu kabul eder.
Hukuk düzeni, hukukî işlemlerin varlık kazanabilmesi için bazı unsurları kurucu unsur olarak kabul eder. Bu unsurların yokluğunda ise söz konusu hukukî işlem ‘yok’ hükmündedir. Böyle bir işleme dayanılarak hak talep edilmesi mümkün değildir. Söz gelimi Türk Medeni Kanunu, resmî memur önünde yapılmayan evlenmenin, yok hükmünde olduğunu belirtir. Aynı şekilde, kamu görevlisi olmayan bir kişinin kamu görevlisiymiş gibi idari bir işlem yapması durumunda yahut yasama, yürütme ve yargı alanlarındaki organ ve makamların, birbirlerinin alanına giren konularda işlem yapmaları durumunda, yapılan işlem yok hükmündedir.
Bazı durumlarda ise hukukî işlemin tamamlanmış sayılması için gerekli sayılan bazı koşulların gerçekleşmemiş olması, bu işlemlerin geçersiz sayılmasını gerektirir. Özel hukukta bir hukukî işlemin geçersizliği, hükümsüzlük ve iptal edilebilirlik başlı kları altında incelenir. Hükümsüzlük (butlan, mutlak butlan), hukuki işlemin geçerlilik şartlarından kamu düzenini ilgilendirdiği kabul edilenlerin gerçekleşmemesi durumunda ortaya çıkar. Yokluk durumunda işlemlerin hukuk dünyasında hiçbir zaman var olmadıkları kabul edilirken, hükümsüzlükle geçersiz olan işlemler vardır, hukukî işlem olarak varlık kazanmışlardır. Ancak baştan itibaren geçersiz oldukları kabul edilir. Taraşarın anlaşması veya zamanın geçmesiyle işlem geçerli hâle gelmez. Bir dava sırasında işlemin bu niteliği fark edilirse, hakim kendiliğinden bu durumu dikkate alır.
iptal edilebilirlik (nisbî butlan) durumunda ise işlemin yapılmasında ortaya çı- kan hukuka aykırılığın nispeten daha hafif olduğu kabul edilir. Bu durumda hukukî işlem varlık kazanmış ve hukukî sonuç doğurmaya başlamıştır. iptal edilebilir hukukî işlemler, kendiliğinden geçersiz olmamakla birlikte, taraşardan birisinin talebi sonucunda iptal edilebilir. Ancak iptal talebinde bulunmak için öngörülen sürelerin geçmesiyle geçerli hâle gelir. Dava konusu olduğu takdirde, hakim hükümsüzlük durumunda olduğu gibi kendiliğinden iptal kararı veremez.
Hukukun diğer dallarında da hukuka aykırı bir şekilde verilmiş kararların her zaman iptal edilmesi mümkündür. Söz gelimi idari makamların yukarıda değindiğimiz yokluk durumundan farklı olarak hukukun gereklerine aykırı verdikleri kararlar, talep üzerine yine idare tarafından yahut yargı tarafından iptal edilebilir.