Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı



Yüklə 0,57 Mb.
səhifə6/8
tarix29.10.2017
ölçüsü0,57 Mb.
#20928
1   2   3   4   5   6   7   8

TARHAN Oya

Danışman : Prof. Dr. İbrahim KARA II. Dan: Yard. Doç. Dr. F. Ahmet YÜKSEL

Anabilim Dalı : Jeofizik

Programı : Jeofizik

Mezuniyet Yılı : 2012

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. İbrahim KARA

Prof. Dr. Ali PINAR

Prof. Dr. İlyas ÇALAR

Prof. Dr. Fatih ADATEPE

Doç. Dr. Bülent ORUÇ




Arkeolojik Yapıların Belirlenmesinde Jeofizik Araştırma Teknikleri

Arkeolojik alanların ortaya çıkartılmasında jeofizik yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden biri olan manyetik yöntem, yüzeyden hızlı ve kolay bir şekilde ölçü alınmasından dolayı tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntem ile arkeolojik kalıntılara zarar vermeden yapıların yer, derinlik ve uzanımlarının belirlenmesi mümkün olabilmektedir. Ülkemiz, bilindiği üzere arkeolojik kalıntılar bakımından oldukça zengindir.

Bu çalışmada, yukarıda bahsedilen arkeolojik yapıların aydınlatılması amaçlanmıştır. Bunun için yapıların meydana getirdiği anomalilerden yararlanılarak, bu yapıların şekli, yeri ve derinliği için iki adet yeni yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden birincisinde, yorum için, bir abak oluşturulmuştur, ikincisinde ise, anomalilerin tek ve çift bileşenlerindeki kritik noktalar için bağıntılar geliştirilerek yoruma gidilmiştir.

Bu tez kapsamında, iki arkeolojik alan üzerinde jeofizik çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan birincisi, Amasya ilinde bulunan Oluz Höyük, ikincisi ise Filyos arkeolojik sahalarıdır. Bu çalışmada amaç, araştırma alanlarında gömülü halde bulunan yapı kalıntılarının yer, derinlik ve uzanım gibi parametrelerini belirlemektir. Bunun için, bu bölgelerde alınan manyetik ölçümler neticesinde elde edilen haritalarda anomaliye yol açan yapılar basit geometrik şekillere benzetilmiş ve yukarıda sözü edilen geliştirmiş olduğumuz iki yöntem ile ayrı ayrı yorumlanmışlardır. Daha sonra bu sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılarak uygunlukları gözlenmiştir. Buna ek olarak Filyos arkeolojik sahasından alınan magnetik verilere, görüntü işleme tekniği de uygulanarak kenar saptama işlemi yapılmıştır.

Sonuç olarak, Amasya Oluz-Höyük’te Hellenistik Çağ’a ait iki mezar, Filyos arkeolojik alanında ise, Helenistik devire ait sur duvarları ve taş döşeli yollar bulunmuştur.
  

 

 



 

Tezin Yabancı Dildeki Adı Geophysıcal Exploratıon Tools For Detectıng Archaeologıcal Structures

Geophysical methods are used for detecting archaeological sites. One of these methods is magnetic methods. It is preferred that data collecting is quick and easily on the surface. With this method, it is determined that location, depth and direction of structure without damage on the site. As you know, Turkey is a rich country of archaeological remains.

This study, aimed to determine the archaeological structures. It was used for the structures caused by anomalies. Shape of these structures, the location and depth of two new methods were developed for. In the first of these methods, for comment, a nomogram was created. The second one, odd and even components of anomalies for the critical points were made based on equations developed.

In this thesis, a geophysical study carried out on two archeological sites. One of these sites is Oluz Höyük which located in Amasya city, second one is Filyos archaeological site. Aim of the study is to estimate the parameters such as the location, depth and direction of remains. For these reason, to determine structure that caused by magnetic anomalies, a new two method is developed and interpreted by simulating the simple geometric figures. After that, these results are compared each other. Addition to these, an image processing technique was applied to the magnetic data for estimating of boundary of structure on the archaeological site.

As a result, the two tombs belonging to Amasya Oluz-Höyük the Hellenistic era, Filyos archaeological area, the walls of the Hellenistic period, was stone-paved roads.

MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI


KAPKIN Şule

Danışman :Prof. Dr. Erol, Prof. Dr. Nurkan YAĞIZ (2.Danışman)

Anabilim Dalı :Makine Mühendisliği

Programı (Varsa) :

Mezuniyet Yılı : 2012

Tez Savunma Jürisi :Prof. Dr. Erol UZAL,

Prof. Dr. Hasan Rıza GÜVEN

Prof. Dr. Metin Orhan KAYA

Prof. Dr. İbrahim ÖZKOL

Doç. Dr. Serdar BARIŞ




Elastik-Silindirik Yapıların Akışkan Etkisi Altında Titreşimi

Bu tezde akışkan-elastik cisim etkileşimi problemlerinin özel bir durumu olan, içinden akışkan akan bir kanalın yapısal titreşimleri incelenmiştir. İki ayrı problem göz önüne alınmış ve her ikisi de analitik olarak çözülmüştür. Birinci problemde kanalın kesiti silindiriktir, kanal rijittir fakat içinde çap boyunca yerleştirilmiş olan bir plaka izotropik, elastik bir cisim olarak modellenmiştir. Akışkan tesiri ile elastik plakada titreşimler oluşmaktadır. Akışkanın sıkıştırılamaz, daimi olmayan potansiyel akış modeline uyduğu kabul edilmiş, plaka ise ince plaka titreşim denklemi ile temsil edilmiştir. Aralarındaki etkileşimi plaka titreşim denklemine dış kuvvet olarak gelen akışkan basıncı ve plaka ile akışkan arasındaki sınır şartı sağlamaktadır. Akışkanın serbest olarak aktığı (yani plakanın titreşmediği) durumdaki akış hızına bağlı olarak sistemin öz frekansları çözülmüş ve plakanın kararsız titreşimler yapmaya başladığı çırpınma hızı elde edilmiştir.


İkinci problemde karşılıklı yan yüzeyleri elastik plakalar, diğer iki yüzeyi ise rijit olarak düşünülen dikdörtgen kesitli bir kanalın içinden akan akışkan tesiri altında yapısal titreşimleri göz önüne alınmıştır. Bu problemde akış sıkıştırılabilir, daimi olmayan potansiyel denklem ile modellenmiş ve yukarıda bahsedildiği gibi çırpınma hızı bulunmuştur.
Vibrations Of Elastic-Cylindrical Structures Under Fluid Forcing
In this dissertation, the structural vibrations of a duct under the effect of a fluid flow inside it is considered. This is a special case of fluid-structure interaction problems. Two different problems are considered and they are both solved analytically. In the first problem, the duct itself is a rigid cylinder but there is a thin plate placed along one of its diameters modeled as an isotropic, elastic material. The plate vibrates under the effect of the flowing fluid. The fluid is assumed to follow the incompressible, unsteady, potential flow, and the plate is represented by the thin plate vibration equation. The coupling is provided by the pressure term in the plate vibration equation, which is an external forcing term, and the boundary condition between the plate and the fluid. The eigenfrequencies of the coupled system is solved as a function of the free flow velocity (the velocity of the fluid in the channel when there is no plate vibration) and the flutter velocity at which the plate undergoes unstable vibrations, is obtained.
In the second problem, the structural vibrations of a duct with rectangular cross section with two opposing walls considered as elastic plates and the other two as rigid is considered. In this problem the fluid flow is modeled by the compressible, unsteady, potential equation and the flutter velocity is found as explained above.

ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI


YUMURTACI AYDOĞMUŞ Hacer

Danışman : Doç. Dr. Ş.Alp BARAY

Anabilim Dalı : Endüstri Mühendisliği

Programı (Varsa) : Endüstri Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2011

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Güneş GENÇYILMAZ

Prof. Dr. Şakir ESNAF

Prof. Dr. Selim ZAİM

Doç. Dr. Alp BARAY

Doç. Dr. Mehpare TİMOR

Değişken Komşuluk Arama Sezgisel Yaklaşımı ve Tedarik Zinciri Yönetiminde Bir Uygulama

Bu çalışmada tedarik zinciri yönetiminde karşılaşılan problemlerden biri olan çok amaçlı araç rotalama problemine uygulamak üzere, değişken komşuluk arama yaklaşımı temelli bir yöntem geliştirmek amaçlanmıştır. Değişken komşuluk arama yaklaşımı kombinatoryal problemlerin çözümü için geliştirilmiş olan son metasezgisel yöntemlerden biridir. Bu yaklaşım ilk olarak N. Mladenović ve E. Hansen tarafından 1997 yılında geliştirilmiştir.


Genel kısımlarda ilk olarak sezgisel ve metasezgisel yöntemler hakkında bilgi verilmiştir. Değişken komşuluk arama yaklaşımı yerel arama tabanlı bir yaklaşım olduğu için bu bölümde “yerel arama” konusu ele alınmıştır. Ayrıca, sistematik olarak komşuluk değişimi fikrine dayanan değişken komşuluk aramada kullanılan hareket mekanizmalarını ifade eden “komşuluk yapısı” kavramı ve çeşitleri yer almaktadır.
Genel kısımlarda tedarik zinciri yönetiminin tanımı, önemi ve zincirde karşılaşılan problemlerden bahsedildikten sonra, söz konusu problemler içinde yer alan araç rotalamanın önemi incelenmiş, araç rotalama problemlerinin özellikleri, çeşitleri ve kullanılan çözüm yöntemleri ele alınmıştır. Çözüm yöntemleri klasik, sezgisel ve meta-sezgisel yöntemler olmak üzere ayrı başlıklar altında anlatılmıştır. Ardından çok amaçlı programlama konusu da ele alınarak, çok amaçlı problemlerin çözümünde kullanılan yaklaşımlar farklı özelliklerine göre gruplandırılmış ve bilgi verilmiştir. Farklı meta-sezgisel yöntemler kullanılarak çözülen çok amaçlı araç rotalama problemlerinden örnekler incelenmiştir.
Çalışmanın malzeme ve yöntem bölümünde, değişken komşuluk arama yaklaşımı hakkında detaylı bilgiler verilmiş, bu yaklaşımın çeşitleri ve algoritma adımları anlatılmıştır. Bu yaklaşımın uygulamalarından bahsedilmiş, ardından da özellikle araç rotalama problemleri üzerinde gerçekleştirilen uygulamaları hakkında bilgi verilmiştir.

xvi
Çok amaçlı araç rotalama probleminde değişken komşuluk arama yaklaşımının ilk defa genel değişken komşuluk arama çeşidinin uygulanmasıyla elde edilen sonuçlar, genetik algoritma metasezgiselinin daha önce uygulanmasıyla elde edilen literatürdeki sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Sonuçlar grafik ve tablo şeklinde tezde sunulmuştur ve sonuç kısmında, yapılan çalışmanın katkıları ile ilgili bir değerlendirme bulunmaktadır.

Variable Neighbourhood Search Heuristic Method and an Application in a Supply Chain Management

The purpose of this study is to present a new approach based on variable neighborhood search for solving multi objective vehicle routing problem one of the problems encountered in supply chain management. Variable neighbourhood search (VNS) is one of the recent metaheuristics which has widely used to solve combinatorial optimization problems. This approach is proposed by Mladenovic and Hansen in 1997.


In first part of thesis, heuristics and meta-heuristics are discussed generally then local search is discussed since VNS is a local search based approach. The basic idea of VNS is systematically change of neighbourhoods. For this reason “neighborhood structure” concept and types are also detailed.
After presenting definition and importance of supply chain management and problems encountered in supply chain management, vehicle routing problem as an important subject in supply chain management is described and its variations, characteristics are considered too. Solving methods for vehicle routing problem are described under separate headings including classical solution methods, heuristic and meta-heuristic methods. Then, by considering the issue of multi objective programming, multi objective problem solving methods are grouped and detailed according to different features. Some examples from literature for multi objective vehicle routing problem which are solved by metaheuristics are presented.
The third part of this study contains basic rules and variations of VNS. The applications of VNS from the literature,especially for vehicle routing problem, are presented.
The fourth part of the study contains analysis of the multi objective general variable neighborhood search method (MOGVNS), which is prepared firstly in this study. The proposed method is compared with genetic algorithm metaheuristic. The results are given with diagrams and tables. In the conclusion, contributions of the developed method are explained.
  

Ersin NAMLI


Danışman : Prof. Dr. Şakir ESNAF

Anabilim Dalı : Endüstri Mühendisliği

Programı (Varsa) : Endüstri Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2012

Tez Savunma Jürisi :Prof. Dr. Şakir ESNAF

Prof. Dr. Cengiz KAHRAMAN

Prof. Dr. Ekrem MANİSALI

Prof. Dr. Selim ZAİM



Doç. Dr. Alp BARAY


Proje Yönetimi Kapsamında Risk Tabanlı Ve Yapay Zeka Destekli Bir Maliyet Tahmin Modeli
Sürekli artan rekabet ve hızlı değişim ortamında pazarda yer edinebilmek ve pazardaki mevcut konumun korunup geliştirilebilmesi hayati bir önem taşır. Bu durumda proje bazlı çalışan firmalarda etkin bir proje yönetimi anlayışı ve uygulaması gereklidir. Etkin bir proje yönetimi zaman, maliyet ve kalitenin optimizasyonuna ek olarak proje sürecinin iyi izlenmesine ve risklerin doğru yönetilmesine ihtiyaç duymaktadır. Proje sürecinin başarılı bir şekilde izlenmesi ve kontrol edilmesi, performans göstergelerinin doğru seçimi, şirketlerin kendi başarılarını ölçmelerine, rakipleriyle kıyaslamalarına ve böylece iyi bir yönetim altyapısına olanak sağlamaktadır.
Devam etmekte olan projelerin tamamlanma maliyetlerini doğru tahmin edebilmek şirket kaynaklarının ve bütçesinin verimli kullanılması açısından çok önemlidir. Proje yürütme safhasında gerçekleştirilen maliyet tahminleri düzeltici faaliyetlerin ve risk tepkilerinin oluşturulmasına olanak sağlamaktadır.
Projelerde maliyet ve süre tahminleri proje yönetimi performans ölçüm aracı olan kazanılmış değer analizi yöntemiyle yapılmaktadır. KDA yönteminde projenin tamamlanan kısmına ait performans verileri, proje geleceği ile ilgili tahmin hesaplamalarında kullanılmaktadır. KDA yöntemi doğrusal hesaplama sistemine dayalı olduğu için proje tahmini tamamlanma maliyet TTM değerinin hesaplanmasında yetersiz kalmaktadır. Geniş bir uygulama alanına sahip yapay zekâ teknikleri tahmin yöntemleri çalışmalarında da sıkça kullanılmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Tezde proje tamamlanma maliyetinin tahmini için optimizasyona dayalı sınıflandırma ve regresyon problemlerinde kullanılmakta olan destek vektör makineleri (DVM) yöntemi KD yöntemiyle entegre edilerek hibrit bir tahmin modeli geliştirilmiştir.
Tezin ilk bölümünde proje yönetimi ve tahmin yöntemleri anlatılarak performansa dayalı tahmin yöntemleri üzerinde durulmuştur. Daha sonra Kazanılmış değer analizi, destek vektör makineleri ve yapay sinir ağları (YSA) yöntemleri anlatımları ve literatür çalışmaları verilmiştir.
Uygulama bölümünde 10 adet konut projesi dokuz proje safhasına ayrılarak toplamda 90 veri ile çalışılmıştır. Her projenin her bir bölümünde analizler yapılarak günümüzde kullanımı devam eden, geleneksel yöntem olan KDA ile projelerin tahmini tamamlanma maliyet değerleri hesaplanmıştır. Daha sonra DVM+KD ve YSA+KD yöntemleri kullanılarak geliştirilen tahmin modeli ile proje maliyeti tahmin edilmiştir.
KDA, DVM+KD, YSA+KD yöntemleriyle elde edilen proje maliyeti tahmin sonuçları gerçekleşen proje maliyetleri ile kıyaslanarak ortalama mutlak hata (OMH) ve hata karelerinin ortalamasının kökü (HKOK) değerleri hesaplanmıştır. Sonuçlar grafik ve tablo şeklinde tezde sunulmuştur. Son olarak DVM+KD ve YSA+KD yöntemleri ile geliştirilen tahmin modelinin proje yönetimi disiplinine olan katkılarından bahsedilmiştir.

  

 



 

 

 



A Risk Based and Artificial Intelligence supported Estimation Model in Project Management
In this increasing competition environment taking a new place furthermore protecting the current position in the market place have vital importance. In this case implementing an effective project management approach is required for project-based working companies. In addition to time, cost and quality optimization, it is also required to manage risks successfully and track project progress in detail. Tracking and control of a project process successfully and selection of appropriate performance indicators provide an opportunity to companies for comparison with others, measure their own success and thus companies have better management platform.
It’s very important to make a right cost estimation for ongoing projects for effective use of companies’ resources and budget. Cost estimations that made in project execution phase provide opportunity to form corrective actions an risk responses for project.
Earned value analysis method which is project management performance measurement toll used for cost and time estimation in projects. In EVA method project’s performance data’s of completed parts used for estimation calculations of project future values. EVA method is inadequate in estimate at complete (EAC) value because it’s calculation method based on linear calculation system. Artificial intelligence techniques with wide application area also used in estimation studies and successful results obtained. In this thesis the optimization based classification and regression method support vector machines (SVM) method integrated with (EV) method so a hybrid estimation model developed for estimation of project completion cost.
In first part of thesis project management, estimation methods and performance based estimation methods are explained. After this literature studies and explanations of earned value analysis, support vector machines and artificial neural networks methods are given.
At the application section 10 resident projects separated to nine project phases and totally studied with 90 datas. Each part of every project analyzed with the current method (EVA) and their (EAC) values calculated. After that the developed estimation method with (SVM+EV) and (ANN+EV) methods are used to estimate project cost.
Project costs estimation results that obtained with EVA. SVM+EV and ANN+EV methods are compared with actual project costs and mean absolute error and mean squared error values are calculated. Results are given with diagrams and charts. Finally contributions of the developed method with SVM+EV and ANN+EV methods to project management are explained.

BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

  

ÇEVİK Taner



Tez Adı : Kablosuz Algılayıcı Ağlarda Enerji Korunumlu İletişim Teknikleri

Danışman : Prof. Dr. A. Halim Zaim

Anabilim Dalı : Bilgisayar Mühendisliği

Programı (Varsa) : Bilgisayar Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2012

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. A. Halim Zaim, Prof. Dr. Ahmet Sertbaş,

Prof. Dr. Selim Akyokuş, Prof. Dr. Sadık Kara,

Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Öztaş


Tezin Türkçe Adı : Kablosuz Algılayıcı Ağlarda Enerji Korunumlu İletişim Teknikleri

Türkçe Özet : Kablosuz algılayıcı ağlarda, enerji sarfiyatında en büyük pay sahibi olan

birimlerden birisi, hatta en önemlisi haberleşme alt birimidir. Bu birim,

kablosuz algılayıcı düğümün diğer alt birimlerinin harcadığı enerji

miktarından çok daha fazlasını tek başına tüketmektedir. Bu sebeple, bu tezde

kablosuz algılayıcı ağların en önemli problemi olan enerji korunumu

problemi üzerine yoğunlaşarak, algılayıcı düğümün en fazla enerji tüketen alt

birimi, haberleşme ünitesiyle ilgili daha verimli teknikler geliştirmek üzerine

çalıştık.

 

 

Tezin Yabancı Dildeki Adı : Energy Conservative Communication Techniques in Wireless



Sensor Networks

Yabancı Dildeki Özet : One of the most energy grasping component of sensor nodes

is the communication sub-unit. Communication sub-unit

consumes much more energy alone than most of other sub-

units. Hence, in our thesis, we focus on that energy shortage

problem of the Wireless Sensor Networks, thereby trying to

develop better energy efficient techniques for the

communication sub-unit.

  

ÖZGÜR CAN TURNA

Danışman :Prof.Dr. ABDÜL HALİM ZAİM

Anabilim Dalı :Bilgisayar Mühendisliği Anabilim Dalı

Programı (Varsa) :

Mezuniyet Yılı :2012

Tez Savunma Jürisi :Prof.Dr. Abdül Halim ZAİM

Prof.Dr. Sabri ARIK

Prof.Dr. İlhami YAVUZ

Prof.Dr. Ahmet SERTBAŞ



Prof.Dr. Selim AKYOKUŞ


Gelecek Nesil Pasif Optik Erişim Ağlarının Analizi
İnsanlığın teknolojide ve özellikle bilgi teknolojisindeki son elli yıldaki ilerlemesi muazzam seviyeye ulaşmıştır. Bilgi teknolojilerindeki gelişmenin en önemli basamaklarından birini telekomünikasyon alanındaki gelişmeler oluşturmaktadır. Telekomünikasyon alt yapısının hayatımıza girişi önceleri telefon şebekeleri için tasarlanmış olsa da internetin keşfi, savaş ve bilim alanında ülkelerin teknoloji geliştirme için yaptıkları çalışmalarla telekomünikasyon altyapıları çeşitlenmiş ve gelişmiştir. Günümüzde telekomünikasyon teknolojileri uydu haberleşmesinden ev içi elektrik hattı üzerinden bilgi transferine kadar değişik varyasyonlarla karşımıza çıkmaktadır. Telekomünikasyon alt yapıları ele alındığında günümüzde en önem arz eden husus internettir denilebilir. İnternet tek bir telekomünikasyon alt yapısı değil birbirinden bağımsız birçok telekomünikasyon altyapısının bir arada çalıştığı bir sistem olarak ağların ağı şeklinde tanımlanmaktadır. İnternetin gelişimine bakılacak olursa ilk olarak bilimsel bir çalışma olarak başlayan çalışma artık tüm dünyayı birbirine bağlayan, rejimlerin değişmesine kadar insan hayatı üzerinde etkisi olan bir olgu haline gelmiştir. Başka bir açıdan bakılacak olursa internet gelişiminin yanında birçok sektörün doğmasına (servis sağlayıcı, operatör, ağ donanımı üreticisi …) sebep olmuştur. İnternetin ticari yönü aktörlerinin teknolojik gelişmenin yanında daha fazla müşteri ve pazar arayışı içerisinde olmalarına neden olmuştur. Bu durum araştırmacıların giderek artan bant genişliği ihtiyacına cevap verebilecek ve daha fazla kullanıcıya daha düşük bütçelerle erişebilecekleri çözümleri aramalarını tetiklemiştir. Artan bant genişliği, uzak mesafede verinin hatasız taşınması gibi problemlere en uygun çözüm olarak optik ağlar öne çıkmaktadır.
İnternet’i oluşturan ağ sistemleri hiyerarşik olarak üç yapıda; Omurga ağları WAN, Metropol ağlar MAN ve Erişim ağlar olmak üzere ele alınmaktadır. WAN ve MAN ağlarında optik fiberin kullanımı ve optik tabanlı anahtarlama teknikleri kullanımı çok eskilere dayanmaktadır. Erişim ağlarında bağlantı çözümleri kablosuz ve sabit çözümler olarak iki ana kategoride ele alınabilir. Sabit erişim ağları için çözüm olarak çift sarmal bakır kablo veya koaksiyal hatlar yakın geçmişe kadar yaygın olarak kullanılmaktaydı. Erişim ağlarındaki bu durum servis sağlayıcıların hali hazırdaki telefon veya kablolu TV şebekesini yeni hat döşemeksizin ucuza internet erişimi sağlama amacından kaynaklanmıştır. Çift sarmal bakır hatların veri iletim kapasitesi çok karmaşık teknikler kullanılsa bile belirli mesafelerde kısıtlı kalmaktadır. Bu durum İnternet yapısında WAN, MAN ve yerel ağların çalışma hızına karşın erişim ağlarının darboğaz oluşturmasına yol açmıştır. Erişim ağlarındaki darboğazın aşımı optik teknolojilere geçişin sağlanması ile giderilmektedir.
Optik erişim ağlarını topoloji açısından üç kategori altında toplamak mümkündür. Bunlar noktadan noktaya bağlantılı topoloji, ara aktif eleman ihtiyacı olan yıldız topoloji ve pasif ayraçla birleştirilmiş ağaç topolojidir. Bu topolojilerden ilk ikisi pasif ara elemanlı ağaç topolojiye göre ya çalışma zamanı ya da gerçekleme zamanı bakımından daha maliyetli çözümlerdir. Ağaç yapısı pasif ara elemanlar sayesinde gerçekleme ve çalışma zamanı maliyet avantajından dolayı yaygın olarak kullanılmaya başlanmış ve üzerinde çalışmaların devam ettiği bir dal olmuştur. Bu yaklaşım literatürde pasif optik ağlar “Passive Optical Networks – PON” olarak geçmektedir.
PON sistemi genelde servis sağlayıcının merkezi ofisinde bulunan Optik Hat Sonlandırıcı (Optical Line Terminal – OLT ), kullanıcı kısmında bulunan Optik Ağ Ünitesi (Optical Network Unit – ONU), bunlar arasındaki fiber kablolar ve pasif bağdaştırıcı-ayırıcı parçalarından oluşur. PON sistemleri kullanılan çoklu erişim mekanizmasına göre zaman bölmeli çoklamalı PON (TDM-PON) veya dalga boyu bölmeli çoklamalı PON (WDM-PON) olarak isimlendirilmektedirler. Ethernet-PON (EPON) ve Gigabit-PON (GPON), TDM-PON yapısındaki iki temel standartlaştırmadır. WDM-PON yapıları ekonomik olarak yeterli seviyede ucuzlamadığı için henüz tüm dünyada yaygın olarak kullanılmamaktadır. Fakat gelecek nesil PON yapılarının WDM-PON tabanlı veya melez çözümler olacağı düşünülmektedir ve bu konular üzerinde çalışmalar sürmektedir. Gelecek nesil PON standartları için iki temel problemin (daha fazla kullanıcıya ve daha uzak mesafeye erişmek, bant genişliği miktarını arttırmak) çözümüne odaklanılmıştır. Bunun dışında üzerinde çalışılan diğer konulardan bir tanesi de mobil cihazların ve mobil ağların günümüzde giderek artması ve bu cihazlardaki bant genişliği ihtiyacının karşılanması için optik-kablosuz birleşiminin (eş çalışmasının) sağlanacağı sistemlerin tasarımıdır.
Bu çalışmada PON sistemleri hakkında genel bilgiler sunulmuş, var olan PON yapılarının çalışma mekanizmaları ve sınıflandırılmaları incelenmiştir. PON hakkındaki genel incelemenin ardından EPON için geliştirilmiş yeni bir dinamik bant genişliği algoritması anlatılmıştır. Geliştirilen algoritma yarı çevrimli işlem yapma özelliğinden esinlenilerek Yarı Çevrimli Dinamik Bant Genişliği Tahsisatı (Half Cycling Dynamic Bandwidth Allocation - hcDBA) algoritması olarak isimlendirilmiştir. Sonrasında hcDBA algoritmasının erken tahmin mekanizması ile iyileştirilmesi çalışması verilmektedir. Ayrıca tez çalışmasının son bölümünde EPON’un yukarı akım kanalı üzerindeki simülasyon trafiğinin davranışı ileriki çalışmalarda trafik üreteci seçimi konusunda yardımcı olması için incelenmiştir. Geliştirilen algoritmalar NS2 simülasyon ortamında gerçeklenerek bilinen EPON dinamik bant genişliği tahsisatı algoritmaları ile kıyaslanmıştır. Kıyaslama sonuçları ve performans analizi bulgular kısmında verilmiştir.
Yapılan çalışmalar sonucu geliştirilen hcDBA algoritmasının var olan yöntemlere göre daha iyi başarım sunduğu veri kayıp oranları ve erişim gecikmeleri kıstaslarına göre tespit edilmiştir. Tezin sonuç kısmında bulgular yorumlanarak gelecek çalışmalar için fikirler sunulmuştur.
  

 

 



 

AnalysIs of Next GeneratIon PassIve OptIcal Access Networks
The advancement of humanity about technology and particularly information technologies has been progressed enormously. One of the most important steps of the progress in information technologies is improvements on telecommunications. Although the telecommunication infrastructure has been come into our lives at first for telephony networks, they have been diversified and enhanced by the discovery of Internet and technological studies of countries for war and science areas. Today, telecommunication technologies vary from satellite communication to communication over power lines at home. Considering the telecommunication infrastructures, Internet has the most importance. Internet is not only a telecommunication infrastructure but also a network of networks in which several independent telecommunication infrastructures operate as an overall system. Regarding the development of Internet, at first it started as a scientific study then became a worldwide phenomenon which is connecting the whole world and has impact on human life even such as changing the regimes. From a different point of view, development of Internet also revealed many sectors such as service providers, operators and network hardware vendors. The commercial side of Internet also caused to be in search of new customers and market in addition to the technological progress. These also triggered to develop solutions in order to appeal to more customers with lower budgets and satisfy the increasing bandwidth demands of researchers. Optical networks distinguish as a solution to problems such as increasing bandwidth and transmission of data as error free over long distances.
The network architectures which constitute the Internet are handled as hierarchical three levels (backbone networks-WAN, metropolitan networks-MAN and access networks). The usage of optical fibers and optic based switching techniques in WAN and MAN networks are of long standing. The connection solutions can be considered as wireless and fixed in access networks. For fixed access networks, twisted pair copper cables or coaxial links were used until the recent past. This property of access networks is a result of service providers’ intention to use existing telephony or cable TV systems without laying down new links. The data transmission capacity of twisted pair copper links is limited through specific distances even if they use complex techniques. In Internet infrastructures, this property causes the incidence of bottlenecks for access networks besides the operating of WAN, MAN and local area networks. Overcoming this bottleneck in access networks is provided by changeover to optical technologies.
Optical access networks can be classified as three categories in terms of topology: point-to-point topology, start topology with intermediate active elements and start topology with passive splitter. The first two topologies are much more high cost ones than tree topology with passive splitter in terms of operating time or implementing time. By employing passive intermediate elements, tree structure has become to be used broadly due to its cost advantages of implementing and operating times and also revealed as a new section for further studies. This approach is called “Passive Optical Networks-PON” in literature.
PON system generally consists of Optical Line Terminals-OLT at central office of service provider, Optical Network Unit-ONU at user side, passive combiners/splitters and optical fibers between them. PON systems are named as Time Division Multiplexing PON (TDM-PON) and Wavelength Division Multiplexing PON (WDM-PON) according to the used multiple access mechanism. Ethernet PON (EPON) and Gigabit-PON (GPON) are two main standards over TDM-PON structure. WDM-PON structure is not widely used since they are not still cheap enough to be used. However, next generation PON structures are thought to based on WDM-PON or hybrid solutions. Two main problems (accessing more users over longer distances and increasing the bandwidth) are focused on for next generation PON standards. Also, one of the other studying topics is the increasing number of mobile devices and mobile networks and design of optical-wireless convergence system to satisfy the bandwidth demands of these devices.
In this study, general overview about PON systems is presented and existing PON mechanisms and classification are investigated. After the general overview of PONs, a novel dynamic bandwidth allocation algorithm proposed for EPON is introduced. This proposed algorithm is named as “Half Cycling Dynamic Bandwidth Allocation-hcDBA” by the inspiration of its half cycling processing mode. Later, an improvement of hcDBA algorithm with early prediction mechanism is presented. The behavior of simulation traffic of EPON’s upstream channel has been investigated in order to support the decision of traffic generator in further studies. The newly proposed algorithm have been implemented on NS2 simulation tool and compared to existing EPON dynamic bandwidth allocation algorithms. The comparison results and performance analysis are given in results section.
As a result statement of the study, hcDBA algorithm performs better than existing mechanism in terms of packet loss ratio and access delays. In the conclusion section, results are discussed and future work ideas are presented.

ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI


ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

  

Öğrencinin Adı Soyadı: Naim SEZGİN



Tez Adı : ENDÜSTRİYEL ARITMA ÇAMURLARINDAN AĞIR METAL

GİDERİMİNİN İNCELENMESİ



Danışman :Prof. Dr. Nilgün BALKAYA

Anabilim Dalı : Çevre Mühendisliği

Programı (Varsa) : Doktora

Mezuniyet Yılı : 2012

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Nilgün BALKAYA (Danışman), Prof. Dr. Semiha ARAYICI, Prof. Dr. Süleyman TANYOLAÇ, Prof. Dr. Olcay TÜNAY, Doç. Dr. Nihal BEKTAŞ


Tezin Türkçe Adı : ENDÜSTRİYEL ARITMA ÇAMURLARINDAN AĞIR METAL

GİDERİMİNİN İNCELENMESİ


Türkçe Özet :
Endüstriyel ve evsel arıtma tesislerinde oluşan yüksek miktarlardaki arıtma çamurları pek çok organik kirleticiler ( PCBs ve PAH gibi), ağır metaller ve patojenler içermektedirler. Çevrede, özellikle de canlılar üzerinde ciddi olumsuzluklar oluşturan ağır metallerin giderimi, çevreye olan zararlarının minimize edilmesi ve kirlilik kontrolünün sağlanması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Bu çalışmada, içerdikleri ağır metaller nedeniyle tehlikeli atık kapsamına giren endüstriyel arıtma çamurlarından ağır metal giderimi incelenmiştir. Arıtma çamurlarından ağır metal gideriminde akrilik asit (Aac), akrilik asit DADMAC (Aac-Dad) ve akrilik asit Ni asetat (Aac-Ni) hidrojelleri kullanılmıştır.
Endüstriyel arıtma çamurlarından ağır metal giderimine hidrojel miktarının, temas süresinin, çalkalama hızının, pH’ın ve hidrojellerin şişirilmesinin etkileri incelenmiştir. Arıtma çamurundan optimum deneysel koşullarda (7.5 g/L hidrojel miktarı, 4 saatlik temas süresi ve 150 rpm çalkalama hızı) Aac hidrojeli ile Cu(II) giderim verimi %58.49, Ni(II) giderim verimi %90.29, Zn(II) giderim verimi %90.06 ve Toplam Cr giderim verimi %82.48 olarak belirlenmiştir. Aac-Dad hidrojeli ile Cu(II) giderim verimi %60.07, Ni(II) giderim verimi %86.97, Zn(II) giderim verimi %85.62 ve Toplam Cr giderim verimi %76.00 olarak tespit edilmiştir. Aac-Ni hidrojeli ile yapılan çalışmalarda ise, Cu(II) giderim verimi %68.81, Ni(II) giderim verimi %80.22, Zn(II) giderim verimi %86.52 ve Toplam Cr giderim verimi %75.65 olduğu belirlenmiştir. Arıtma çamurlarından ağır metal giderimine pH’ın etkisini belirlemek için yapılan çalışmalarda ise Aac hidrojeli ile pH 5’te, %29.81 Cu(II) giderimi, %57.49 Ni(II) giderimi, %80.40 Zn(II) giderimi ve % 86.09 Toplam Cr giderimi elde edilmiştir. Aac-Dad hidrojeli ile pH 5’te %44.22 Cu(II) giderimi, %64.85 Ni(II) giderimi, %81.84 Zn(II) giderimi ve % 80.45 Toplam Cr giderimi belirlenmiştir. Aac-Ni hidrojeli ile pH 5’te ise %43.13 Cu(II) giderimi, %53.59 Ni(II) giderimi, %84.64 Zn(II) giderimi ve %67.05 Toplam Cr giderimi elde edilmiştir. Hidrojelleri şişirerek yapılan çalışmalarda ise hidrojelleri şişirmeden yapılan çalışmalarda elde edilen giderimlere göre daha yüksek Cu(II), Zn(II) ve Toplam Cr giderimleri sağlanmıştır.
Bu çalışmada arıtma çamurlarından ağır metal gideriminin yanı sıra atıksudan ağır metal giderim çalışmaları da gerçekleştirilmiştir. Atıksudan ağır metal giderimine hidrojel miktarının, temas süresinin, çalkalama hızının ve hidrojelleri şişirmenin etkisi araştırılmıştır. Aac hidrojeli ile optimum deneysel koşullarda (25 g/L hidrojel miktarı, 4 saatlik temas süresi ve 150 rpm çalkalama hızı) belirlenen Cu(II) giderim verimi %87.15, Ni(II) giderim verimi %59.56, Zn(II) giderim verimi %72.86 ve Toplam Cr giderim verimi %61.46’dır. Aac-Dad hidrojelinde ise, Cu(II) giderim verimi %93.96, Ni(II) giderim verimi %69.00, Zn(II) giderim verimi %81.94 ve Toplam Cr giderim verimi ise %67.74 olarak belirlenmiştir. Aac hidrojelinin Cu(II), Ni(II), Zn(II) ve Toplam Cr için adsorpsiyon kapasitesi, q (mg/g), sırasıyla 2.74, 1.91, 6.71 ve 7.24 mg/g olarak tespit edilmiştir. Aac-Dad hidrojelinde adsorpsiyon kapasitesi,q (mg/g), ise, Cu(II), Ni(II), Zn(II) ve Toplam Cr için sırasıyla 2.96, 2.21, 7.55 ve 7.98 mg/g olduğu belirlenmiştir. Hidrojellerin şişirilmesinin etkisini araştırmak için gerçekleştirilen çalışmalarda, Aac hidrojelinde şişirmeyle ağır metal gideriminin arttığı, Aac-Dad hidrojelinde ise ağır metal giderimlerinde fazla bir değişiklik olmadığı tespit edilmiştir.
Galvanoteknik sanayine ait atıksuda bulunan Cu(II), Ni(II), Zn(II) ve Toplam Cr konsantrasyonlarını temsil eden ve sentetik olarak hazırlanan çoklu ve tekli ağır metaller içeren atıksularla da giderim çalışmaları yapılmıştır. Çalışmalar kapsamında desorpsiyon ve termodinamik çalışmalar da gerçekleştirilmiştir. Gerçek ve sentetik olarak hazırlanan atıksulardan ağır metal giderim çalışmalarında elde edilen verilerin Langmuir ve Freundlich izotermleri ile kinetik modellere (yalancı birinci ve yalancı ikinci derece) uygunluğu da araştırılmıştır. Hidrojelle gerçek ve sentetik atıksudan metal gideriminin Freundlich izotermine ve yalancı ikinci dereceden kinetik modele uygun olduğu belirlenmiştir. Aac hidrojeli ile termodinamik çalışmalar sonucu elde edilen deneysel verilere göre, Gibbs serbest enerji (ΔG) değerleri ve adsorpsiyon entalpisi (ΔH) negatif olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar reaksiyonun kendiliğinden meydana geldiğini ve ekzotermik bir süreç olduğunu göstermektedir. Aac ve Aac-Dad hidrojelleri ile yapılan desorpsiyon çalışmalarında ise, 24 ve 48 saatlik bekleme sürelerinde desorpsiyon oranları % 0-2.5 arasında değişmiştir.
Hem arıtma çamuru ile hem de atıksu çalışmalarında elde edilen sonuçlara göre, akrilik asit (Aac), akrilik asit DADMAC (Aac-Dad) ve akrilik asit Ni asetat (Aac-Ni) hidrojellerinin ağır metal gideriminde kullanılabileceği belirlenmiştir. Adsorban olarak kullanılan hidrojellerden Aac hidrojeli ile arıtma çamurundan ağır metal giderim çalışmalarında, Aac-Dad hidrojeli ile atıksudan ağır metal giderim çalışmalarında daha yüksek giderim verimleri elde edilmiştir. Bu nedenle arıtma çamurundan ağır metal gideriminde Aac hidrojelinin, atıksulardan ağır metal gideriminde ise Aac-Dad hidrojelinin kullanımının uygun olacağı belirlenmiştir.
 

Tezin Yabancı Dildeki Adı : INVESTIGATION OF HEAVY METAL REMOVAL FROM

INDUSTRIAL SEWAGE SLUDGE



Yabancı Dildeki Özet :
Treatment sludge, which come from industrial and municipal treatment plants, contains many organic pollutants (such as PCBs and PAHs), heavy metals and pathogens. Heavy metals, which are used in many industries, have toxic effects even at very low concentrations and they have the potential to accumulate. Heavy metals have serious negative effects especially on living organisms in environment. Removals of heavy metals have considerable importance in terms of minimization of their harmful effects on the environment and environmental pollution control.
In this study, removal of heavy metals in industrial treatment sludge, which is a hazardous waste because of its heavy metals content, was investigated in metal coating industrial treatment sludge samples. Acrylic acid (Aac), acrylic acid DADMAC (Aac-Dad) and acrylic acid Ni acetate (Aac-Ni) hydrogels were used for removal of heavy metals in the treatment sludge.
Effects of hydrogel dose, contact time, shaking speed, pH and swelling of hydrogels on the removal of heavy metals in the treatment sludge were investigated. On the experimental optimum conditions (7.5 g / L for hydrogels amount, 4 hours for contact time and shaking speed at 150 rpm) the removal of heavy metal with Aac hydrogel was found for Cu(II) removal 58.49%, for Ni(II) removal 90.29%, for Zn(II) removal 90.06% and for total Cr removal 82.48%. Heavy metal removal with Aac-Dad hydrogel was determined for for Cu(II) removal 60.07%, for Ni(II) removal 86.97%, for Zn(II) removal 85.62% and for total Cr removal 76.00%. Heavy metal removal also with the Aac-Ni hydrogel was occurred for Cu(II) removal 68.81%, for Ni(II) removal 80.22%, for Zn(II) removal 86.52% and for total Cr removal 75.65%. On the other hand, during the investigation of suitable pH for heavy metal removal in the treatment sludge, pH 5 was obtained with Aac hydrogel 29.81% for Cu(II) removal, 57.49% for Ni(II) removal, 80.40% for Zn(II) removal and 86.09% for total Cr removal. At the pH 5 with Aac-Dad hydrogel was occurred 44.22% for Cu(II) removal, 64.85% for Ni(II) removal, 81.84% for Zn(II) removal and 80.45% for total Cr removal. At the pH 5 with Aac-Ni hydrogel was obtained 43.13% for Cu(II) removal, 53.59% for Ni(II) removal, 84.64% for Zn(II) removal and 67.05% for total Cr removal. Experimental swelling of hydrogels was obtained relatively higher comparing non swelled hydrogel condition for removal of Cu (II), Zn (II) and total Cr in treatment sludge.
In this study, removal of heavy metals was carried out from industrial wastewater, which is metal coating industrial wastewater, as well as removal of heavy metal from treatment sludge. Effects of hydrogel dose, contact time, shaking speed and swelling of hydrogels on the removal of heavy metal in wastewater were also investigated. Under the optimal experimental conditions of Aac and Aac-Dad hydrogels (dose of hydrogels were 25 g/L, contact times were 4 hours and shaking speeds were 150 rpm), the determined removal efficiencies for the related two hydrogels respectively for Cu(II) were 87.15%-93.96%, for Ni(II) were 59.56%-69.00%, for Zn(II) were 72.86%-81.94% and for total Cr were 61.46%-67.74%. Adsorption capacities of Aac and Aac-Dad were found for Cu(II) were 2.74-2.96 mg/g, for Ni(II) were 1.91-2.21 mg/g, for Zn(II) were 6.71-7.55 mg/g, and for total Cr were 7.24-7.98 mg/g, respectively. In the investigation of hydrogel swelling was shown that swelling of Aac hydrogel has an increasing effect on heavy metal removal rate. However, swelling of Aac-Dad hydrogel has no considerable effect on heavy metal removal rate industrial wastewater.
The removal heavy metal from wastewater in metal coating industrial, which was contained multi and single heavy metal and its prepared synthetically, was investigated. Cu (II), Ni (II), Zn (II), and the total Cr concentrations in synthetically wastewater were prepared similar to metal coating industrial wastewater. In addition, desorption and thermodynamic studies carried out within the study. The data’s, which were obtained of removal heavy metals from real and synthetically wastewaters, were investigated in eligibility for Langmuir and Freundlich isotherm and kinetic models. The removal of heavy metals from real and synthetic wastewater with hydrogels was determined comply with the Freundlich isotherm and pseudo-second order kinetics model. According to results of thermodynamics experiments with Aac hydrogel were found gibbs free energy (ΔG) and enthalpy (ΔH) was negative. Therefore, the reaction was determined spontaneous and exothermic. Rates desorption for Aac and Aac-Dad hydrogels was found at the range of 0-2.5%.
According to the results of in these studies, acrylic acid (Aac), acrylic acid DADMAC (Aac-Dad) and acrylic acid, Ni acetate (Aac-Ni), hydrogels can be used for removal of heavy metal in the wastewater and treatment sludge. Therefore, the removal of heavy metals from the treatment sludge and wastewater was determined to be appropriate respectively Aac hydrogel and Aac-Dad hydrogel.
ELEKTRİK-ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
Cengiz Polat Uzunoğlu

Tez Adı : Enerji Sistemlerinde Frekans Ölçümü ve Kontrolü

Danışman : Prof. Dr. Mukden UĞUR

Anabilim Dalı : Elektrik-Elektronik Mühendisliği

Programı (Varsa) :

Mezuniyet Yılı : 2012

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Mukden UĞUR, Prof. Dr. Ayten KUNTMAN, Prof. Dr. Özcan KALENDERLİ, Prof. Dr. Osman Nuri UÇAN ve Doç. Dr. Fırat KAÇAR


Tezin Türkçe Adı : Enerji Sistemlerinde Frekans Ölçümü ve Kontrolü

Türkçe Özet : Gelişen teknolojiye paralel olarak tüketici grubu ve çeşitliliğinin artış göstermesi, enerjiye olan talebi arttırmış, bu durum sonucunda enerji kalitesi ve enerji bozuklukları sistemin düzgün işleyebilmesi için önemli birer etken haline gelmişlerdir. İşletmede karşılaşılabilinecek sorunların azaltılabilmesi, öncelikle üretim ve tüketimin anlık ve devamlı olarak izlenmesi ve dengelenebilmesi ile mümkündür. Bu aşamada frekans, enerji sisteminin çok önemli bir parametresidir ve üretim-yük dengesizliği durumunda anma değerinden kolaylıkla sapabilir. Bu durum sonucunda kullanıcıya ulaşan enerji kalitesinde (düşük gerilimler, aydınlatmada dalgalanmalar, vb.) ve sistemde kullanılan cihazlarda (üretim, dağıtım veya yük) bozulmalar görülebilir ve daha da önemlisi enerji sisteminde geniş bir kitleyi etkileyecek şekilde çökme meydana gelebilir.

Enerji sistemleri için frekans kontrolü ve kararlılığı hayatidir; dolayısıyla enerji sistemlerini korumak amacıyla daimi olarak frekans ölçümü ve kontrolü yapan çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Frekans kestiriminin doğruluğu şebeke işaretinin bozulma oranına bağlıdır. Bozulmuş şebeke işareti kaotik (ferrorezonans) veya kaotik olmayan (beyaz, harmonik vb.) gürültüler barındırabilir. Kaotik ferrorezonans aşırı gerilim ve akım değerlerine yol açabilen bozulmalardan biridir, dolayısıyla şebekenin güvenliğini ve düzenli çalışmasını tehlikeye atabilir. Gürültünün rasgele olma durumu ve kaosa yakınsaması frekans kestirimini zorlaştırır, bu nedenle önerilen yöntemlerin gürültüyü eleyerek frekans kestirimin etkinliğini arttırması beklenir.

Çalışmanın birinci kısmında en çok tercih edilen frekans kestirim yöntemlerinin performans analizi irdelenmiştir. Daha sonra sırasıyla düzenlenmiş sıfır geçiş yöntemi, uyarlanabilir süzgeç kullanan sıfır geçiş yöntemi, düzenlenmiş genişletilmiş Kalman süzgeci ve bağımsız bileşen analizi yaklaşımları önerilmiştir. Enerji sistemindeki şebeke frekansının takibi gerçek zamanlı olarak ve düşük kestirim hatalarıyla daha etkili bir biçimde bu yöntemlerle gerçekleştirilmiştir.
 

Tezin Yabancı Dildeki Adı : Frequency Measurement and Control in ENERGY Systems
Yabancı Dildeki Özet : Due to the increasing consumer variety and amount, energy demand has increased in accordance with the innovations in electrical energy technology. Power quality and power disturbances have become important factors for power system persistence. To reduce the operation problems of a power system, production and consumption must be matched and observed instantaneously and continuously. Frequency is an important operating parameter of a power system, which can easily deviate from its nominal value due to a generation-load mismatch. Off-nominal frequency can degrade the quality of the product being delivered to end users and it may damage equipment. Deviation from the nominal frequency could result in the collapse of the power system itself.

Since the frequency control is vital in power systems, several frequency control algorithms to measure frequency at a power system bus have been developed. In a power system the accuracy of frequency detection strictly related to distortion strength of the system signal. Distorted system signal may contain chaotic (ferroresonance) and non-chaotic (gauss, pulse, harmonic etc.) noise. Chaotic ferroresonance is one of the disturbances, which may cause over voltages and over currents; hence it can endanger the system reliability and continuous safe operating. The chaotic and random characteristics of the power system signal noise may complicate frequency detection and estimation. Thus, the proposed methods should eliminate the noise and hence to improve the efficiency of frequency estimation.

In the first part of the study, the performance analysis of the most preferred algorithms is discussed. Then modified zero crossing algorithm, zero crossing with adaptive filter, modified extended Kalman filter and independent component analysis methods are proposed as a new approaches respectively. Real time frequency tracking at a power system bus is fulfilled more accurately with these novel algorithms.

Olcay AKBULUT KURUŞ

Tez Adı : Hermitian Transform Tabanlı Yöntemlerle Sayısal İşaretlerin Değerlendirilmesi

Danışman : Prof.Dr. Osman Nuri UÇAN

Anabilim Dalı : Elektrik-Elektronik Mühendisliği

Programı (Varsa) : Elektrik-Elektronik Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2011

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Osman Nuri UÇAN, Prof.Dr. Mukden UĞUR, Prof.Dr. Sedef KENT, Prof.Dr. Aydın AKAN, Prof.Dr. Serhat ŞEKER

Tezin Türkçe Adı : HERMITIAN TRANSFORM TABANLI YÖNTEMLERLE SAYISAL İŞARETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Türkçe Özet : Bu tezde, önemli sayısal işaretlerden olan EKG işaretlerinin yapay sinir ağları kullanılarak sınıflandırılması üzerine bir çalışma yapılmıştır. Çalışmada bir EKG analiz süreci baştan sona ele alınarak sınıflandırma ve EKG atımlarının tespit edilmesi bir bütün olarak düşünülmüştür. EKG atımlarının sınıflandırılmasında günümüze kadar literatürde değişik yöntemler kullanılmıştır. Bu yöntemlerde hedef, giriş katmanında en düşük sayıda nöron kullanarak işlem yükünü azaltmaktır. Ancak bu yöntemlerde kullanılan dönüşümler genellikle tek yönlü olduğundan orijinal işaretin yeniden elde edilmesi mümkün olmamaktadır.
Bu amaçla, tez çalışmasında EKG atımlarının modellenmesi için Hermite fonksiyonları kullanılmış her QRS segmenti için Hermite katsayıları bulunmuştur. Hermite katsayılarının bulunmasında işlem yükü olarak geleneksel pseudo-inverse yöntemi yerine daha efektif olan bir yöntem kullanılmıştır.
Çalışmada değişik sayıda Hermite fonksiyonları kullanılarak sentezlenen QRS segmentlerinin hatası hesaplanmış ve Hermite fonksiyonlarının sayısını arttırmanın etkisi incelenmştir. Aynı şekilde yapay sinir ağının başarımını arttırmak için zaman düzleminde parametreler hesaplanmış ve bunlar öznitelik vektörüne eklenmiştir.
Son olarak 5, 10, 15, 20 ve 25 Hermite fonksiyonu için katsayılar hesaplanmış ve bu katsayılar değişik sayılarda gizli nöron içeren yapay sinir ağlarına uygulanmıştır. Her adımda bulunan sınıflandırma başarımları elde edilmiş ardından bu parametrelerin sistemin başarısı üzerindeki etkisi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.

  

 



 

 

 



Tezin Yabancı Dildeki Adı : EVALUATION OF DIGITAL SIGNALS USING HERMITIAN TRANFORM BASED APPROACHES
Yabancı Dildeki Özet : In this thesis, a work on classification of ECG signals using Hermite basis functions has been done. ECG assesment process has been considered as a whole and analyze has been performed from QRS detection to classification in different blocks. Despite several algorithms has been developed in the past for classification, many of these algorithms had to cope with heavy computational load. The main objective of a good classification algorithm is to reduce the input vector size using transform or time domain features. The proposed algorithm in this work has the advantages of both small size input vector and bilateral transform features.
For this purpose, Hermite functions has been used as basis functions for modeling ECG signal. To reduce the computational load on obtaining Hermite coefficents an alternative to pseudo-inverse method has been used. The error between the original and reconstructed signal were calculated and compared for different number of coefficents. Nonetheless, it was observed that adding a few time domain parameters to input vector provides an improvements on classification performance.

Finally, Hermite coefficents for 5, 10, 15, 20 and 25 functions were calculated and applied to neural network containing different number of hidden layer neurons. In each step performance of neural network was evaluated using various performance criterias

and comparison was made for different number of hidden neurons.

İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

MADEN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

MADEN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI


Yüklə 0,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin