JEL Classification: D01 – F01 – L26
GİRİŞ
Tarihsel ve sosyo-ekonomik bir fenomen olarak globalleşme kavramı, günümüzde birtakım köklü sorgulamalara doğru sürüklenmektedir. Globalleşme ve onun ideolojisi globalizm, yarattıkları yabancılaşma, yoksunluk ve eşitsizlik nedenleriyle gittikçe ilginç olmaya başlayan bir süreçten geçmektedir. Bu süreç, dolaylı olarak liberalizm ve kapitalizmin sorgulanması demektir. Batı yazınında, “tersine sömürgeleştirme”, “post-Amerika dönemi” gibi bazı kavramlarla ifade edilen ve globalleşmenin Batı (ya da Kuzey) eksenli oluştan uzaklaşarak Doğu (ya da Güney) kontrollü bir çehreye dönüşmeye başlaması üzerine tartışmalar yükselmektedir. Bu eğilim bağlamında ekonomi biliminde ve uygulamalarında da bir dönüşüm kaçınılmaz olmaktadır.
Saf ekonomik açıklamaların gücünün yetersiz kaldığı bu dönüşüm sürecinde sosyo-kültürel ve sosyo-politik değer ve davranışların da analizlere eklenmesi gittikçe zorunlu bir hale gelmektedir. Bu bağlamda Kurumsal İktisat gibi yeni paradigmalara ilişkin kavram ve söylemlerin daha çok içerildiği teorik açıklamalar ve politika açılımları gündeme gelmektedir. Cantillon’dan Schumpeter’e uzanan çizgide girişimcilik teorisi ve paradigması da özellikle 1990’larla beraber derinleşen globalleşme tartışmaları bağlamında bir dönüşüm geçirmektedir. Bu dönüşüm toplumların kültürlerini içeren yöndedir.
SSCB’nin çözülmesiyle ortaya çıkan alternatifsizliği bağlamında tek tek ülkelerde ve dünya çapında kurumsallaştırılmaya çalışılan piyasa sisteminin dönüşüm sürecinde, toplumların kültürlerine vurgu yapan paradigma önem kazanmaktadır. Piyasa sisteminin felsefesi ve davranış tarzları kökleştirilmeye çalışılırken, ya uyum ya da uyumsuzluk açısından kültür konusu gündeme gelmektedir. Bu noktada ekonomi-kültür etkileşimi bağlamında girişimcilik anlayışına ilişkin olmak üzere “aile girişimciliği” üzerine bir değerlendirme önemli olmaktadır.
Ekonomik bir kavram olan “girişimcilik” ile sosyolojik içerikli “aile” kavramı, ayrı kavramlar olmalarına rağmen, aile girişimlerinde birbirlerine indirgenmektedir. Aile servetinin yönetimi, o girişimin (şirketin) yönetimi anlamına gelmektedir ve şirket yönetimi akrabalık bağlarına dayanmakta, aile şirketlerinin yönetiminde görev alacaklar için, değişen toplum ve ekonomi sistemine uyum sağlayabilecek yöneticiler aramak yerine aileden biri olmak, gerekli ve yeterli koşul olarak algılanmaktadır. Bu durum şirketin kurumsallaş(a)mamasına, global ölçeğe taşınamayıp yerel ölçekle yetinmesine neden olmaktadır. Kültürel olarak o ailenin kendi anlamlar-imgeler dünyası, saf ekonomik analizin ötesinde, hatta temelinde konumlanmaktadır.
Bütün bu çerçeveden hareketle bu çalışmadaki amacımız; sorgulanan globalleşme ve globalizm bağlamında girişimcilik anlayışındaki değişimleri ve bu yönde olmak üzere aile girişimlerinin ekonomik-toplumsal konumunu değerlendirmektir.
Çalışmanın birinci bölümünde, globalleşme kavramının anlamı ve boyutları değerlendirilmektedir.
İkinci bölümde, globalleşme bağlamında ekonomi-kültür etkileşiminden doğan paradigma ve kavramların girişimcilik anlayışına yansımaları tartışmaya açılmaktadır.
Son bölümde ise, aile girişimlerinin globalleşme sürecindeki yeri ve önemi değerlendirilmektedir.
Dostları ilə paylaş: |