Tkip kuruluş Kongresi Belgeleri



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə32/78
tarix30.07.2018
ölçüsü1,03 Mb.
#64277
növüYazı
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   78

Bugünün Türkiye’sine bakacak olursak, örneğin bugünkü EMEP programı tam da böyle bir programdır. Bu program siyasal demokrasinin elde edilmesi çerçevesini aşmayan, dolayısıyla kapitalizmi aşma hedefi olmayan bir programdır. Bu gerçekte kapitalizmi iyileştirme, kapitalist toplumu iktisadi ve siyasi açıdan reforme etme, demokratikleştirme programıdır. Öncelikle bu asgari program hedeflerine ulaşılacak, ardından(108)bunun sağladığı zemin üzerinde, bu kez güya azami programı gerçekleştirme mücadelesine girişilecektir. Tüm İkinci Enternasyonal oportünizminin mantığı da zaten buydu.

Burada önemli olan, kapitalist bir ülkede “asgari program” adı altında bir devrim programının savunulamayacağı, bu çerçevede asgari program-azami program türünden bir ayrımın yapılamayacağıdır.

Cezmi: O halde şöyle de ifade edebiliriz. Asgari program, örneğin Rusya gibi henüz burjuva gelişmenin sorunları ile yüzyüze bulanan yarı-feodal otokratik bir ülke için, demokratik devrim programı olarak ifade edilebiliyor. Ama sosyalist devrim sorunuyla yüzyüze olan kapitalist ülkelerde asgari program artık kendi başına bir devrim programı değildir, olamaz. Sermaye iktidarı koşullarında, o iktidarı devirme mücadelesi döneminde, yapısı gereği kapitalizmle bağdaşabilen, fakat pratik olarak yığınları iktidar mücadelesine hazırlayacak, olgunlaştıracak olan bir siyasal ve iktisadi istemler toplamı, buna dayalı bir mücadele programı olarak düşünülüyor.

Cihan: Kapitalizmle bağdaşması politik açıdan bizi ilgilendirmiyor. Ya da daha doğru bir ifadeyle, biz bu gerçeklikten yalnızca düzen sınırlarında bir mücadelenin tuzağına düşmemek gibi bir sonuç çıkarırız. Kapitalizmle bağdaşması vurgusu burada sadece bir teorik gerçekliğin dile getirilmesidir. Yani teorik olarak ele alındığında, bunların kapitalizm koşullarında da gerçekleşebilir istemler olduğuna yapılan bir vurgudur. Fakat kalkar, kapitalizmle bağdaşmasını pozitif bir tutumla politika alanına çekerseniz, buna dayalı bir mantık üretirseniz, bu gider; “o halde biz önce kapitalizm koşullarında elde edilebilir olanı bir elde edelim, yani önce toplum bir demokratikleşsin, yığınların iktisadi-sosyal yaşam koşulları iyi-kötü düzelsin, ancak ondan sonra, proletarya ile burjuvazi arasındaki mesele her neyse, bu kez artık çözüm sırası ona gelir”e varır. Nitekim bütün liberal sol akımlar toplumun demokratikleştirilmesine dayalı programlarını son tahlilde(109)bu mantığa oturtuyorlar.

Bizim sorunumuz tümüyle başka, biz temelden farklı olan bir mantıkla hareket ediyoruz. Biz bu istemlerin yapıları gereği kapitalizm koşullarıyla bağdaşabilir istemler olduğunu bildiğimiz içindir ki, onları hiçbir zaman kendi başına ele almaz, kendi içinde bir program haline getirmeyiz. Tam tersine biz, bu gerçekliği hesaba kattığımız içindir ki, siyasal ve iktisadi reform taleplerini iktidar mücadelesi eksenine bağlarız, onları programımızın proleter devrime dayalı temel yapısı ve ana ekseni içinde anlamlandırır, buna, bu amaca sıkı sıkıya bağlı bir biçimde formüle ederiz. Bu istemlere dayalı mücadele bizim için ancak yığınları sermayenin iktidarına ve kapitalizmin temellerine karşı mücadeleye çekebildiği ölçüde gerçekten bir anlam taşır. Bir devrimci, bir marksist bu sorunu başka türlü ele alamaz.

Bu istemlerin teorik olarak kapitalizm koşulları ile bağdaşabilirliğinin bilincinde olmanın önemi nereden gelmektedir? EMEP görevlisi ile polemikte (Demokrasi, Devrim ve Oportünizm -Red.) bunlar üç temel madde olarak ortaya konulup açıklandı. Burada konuyu daha fazla dağıtmamak için girmiyorum.

Neticede bizim için sorun şudur: Bizim programımız, en yakın devrimci hedefimizi, Türk burjuvazisinin sınıf egemenliğini devirmek, onun iktisadi ve mali varlığına el koymak, Türkiye’nin emperyalist kölelik sistemiyle olan bütün bağlarını kesip atmak, kapitalist dünya sisteminin dışına çıkmak olarak tanımlayacaktır. Bizim en yakın hedefimiz budur; proletaryanın iktidarı ele geçirmesidir, proletarya devrimidir. Ve programımız, bu devrimci hedefe ulaşabilmek için, partimiz şu şu ekonomik ve siyasal istemler uğruna mücadele eder; bu mücadele içerisinde yığınları etkilemeye ve kazanmaya, temel devrimci hedefler doğrultusunda bilinçlendirmeye, birleştirmeye ve örgütlemeye çalışır, diyecektir. Başka bir ifadeyle, demokratik siyasal istemleri ve emeğin korunmasına ilişkin alt bölümleri böyle bir devrimci gerekçelendirme ile sunacaktır. Kuşkusuz(110)burada sorunu en kaba ve basit şekliyle ifade ediyorum. Bu aynı zamanda güncel süreç ile stratejik hedef, reformlar uğruna mücadele ile devrim hedefi arasında program yapısı üzerinden kurulmuş bir organik bağ demektir.

Bu “yakın devrimci hedef’ meselesi sanıldığından da önemli. İktidar perspektifini yitirmiş geleneksel hareket “yakın devrimci hedefi” taktik hedeflere indirgemiştir; taktik hedeflerin ise bilindiği gibi ucu bucağı yoktur. Bakınız, RSDİP’in 1903 programında, “yakın devrimci hedef’, çarlık otokrasisinde ifadesini bulan soylular iktidarının yıkılması olarak tanımlanır. Çünkü Rusya proletaryasının önünde duran ve yıkılması gereken egemen sınıf iktidarı bu. Bu nedenle orada en yakın devrimci görev, dolayısıyla hedef, soylular iktidarının devrilmesidir. Bugün Türkiye proletaryasının önünde ise çıplak bir burjuva sınıf egemenliği duruyor ve yakın devrimci hedef tanımı da bu çerçevede karşılığını buluyor.

Dolayısıyla marksistler için “yakın devrimci hedef’ her zaman devrimci iktidar hedefidir. “Yakın devrimci hedef’ stratejik bir tanımdır. 1848 Avrupa’sı koşullarının ürünü olan Komünist Manifesto bile; “Komünistlerin yakın hedefi tüm diğer proleter partilerinkiyle aynıdır: Proletaryanın sınıf olarak oluşması, burjuva egemenliğinin yıkılması ve siyasal iktidarın proletarya tarafından elde edilmesidir", diyor. Son iki ifade yeterince açık. “Proletaryanın sınıf olarak oluşması” ise, proletaryanın burjuvazi karşısında kendi siyasal sınıf bağımsızlığını, iktidar alternatifi devrimci sınıf kimliğini kazanmasından başka bir şey değildir. Burada proletaryanın bir sınıf olarak oluşması nesnel bir süreci değil, öznel bir süreci anlatıyor. Bizim proletaryanın sınıf bağımsızlığını kazanması dediğimiz olgu nedir, bu nasıl kazanılacaktır? Bu bütün bir devrim dönemine yayılan bir süreçtir. Yani biz partinin kuruluş aşamasında ancak onun öncüsünü, en ileri ve sınıf bilinçli kesimini kazanabiliriz ancak. Sınıfın kazanılması, bütün bir tarihi dönemi kapsayan devrime(111)hazırlık sürecinin kendisinden başka bir şey değildir.


Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   78




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin