Kendi kavrayışını ve mantığını belli bir toklukla ve ciddiyetle, belli bir heyecan tonuyla ortaya koyan bir program örneği olarak mevcut programlar içerisinde belki biraz DHKP-C’nin programından sözedilebilir. Bilimsel ölçülerle bakıldığında en geri, program yapısı ve özeni bakımından en baştan savma prog(187)ramlardan biridir bu program. Ama bu hareketin zaten çok da bilimsel temellere oturmayan, böyle kaygılar taşımayan kavrayışı açısından bakıldığında, kendi inançları neyse onu samimiyetle, belli bir heyecan tonuyla ortaya koyan bir program bu. Programından hareketin kimliği yansıyor, programında kendi kimliğini yansıtmış ve hiçbir kaygı duymamış. Gerçekten neye inanıyorsa, bizim yadırgadığımız bir takım şeyler de dahil, onu programına kendince koymuş ya da yedirmiş.
Öteki programlar biçimsel teorik-bilimsel görüntüyü nasıl kurtarabileceklerine bakmışlar. Programları, kendi gerçek kimliklerinin, gerçek ideolojik kavrayışlarının organik bir yansıması olamamış. Onun için öteki bir takım partileri programları üzerinden ciddiye almak çok güç. Ortaya biçimsel bir takım şeyler koymuş, ama o onun gerçek bilinci değil ki; bu onu böyle kavrıyor, o halde bunu bu noktada ciddiye almak gerekiyor, diyebilesiniz. Bir takım programlara bakılmış, taklit edilmiş ya da kopyalanmış.
Bu son söylediğim kuşkusuz doğru anlaşılmalı. Mantığı kavrandığı koşullarda, bir takım temel ilkelerin evrenselliği nedeniyle, yapılan bir kopya değil, evrensel olanı benimseme olur. Parti Marksizm-Leninizm temelleri üzerine yükselir ve onun genel esasları dünyanın her yerinde bir biçimde geçerlidir diyorsak, bir takım temel gerçeklerin programa aktarılması ya da benzeri gibi görülmesinin kendi başına yadırganacak bir yanı yok. Ama bunu böyle söyleyen partilerin gerçekte hiç de böyle bir kavrayışa sahip olmadıklarını da somut olarak görüyoruz. DHKP-C, “işçi sınıfı bu toplumda halk sınıf ve tabakalarından biridir” diyor; bakıyorsunun bu kavrayış onun programına da bu şekilde yansımış. Bu kendi içinde bir tutarlılıktır. Ama başka birilerine bakıyorsunuz; programlarında işçi sınıfına tam da bilimsel teorinin gereği olarak ayrılması gereken o özel yeri ayırmışlar, ama gerçek pratik ve kavrayışlarının bununla hiçbir alakası yok. O zaman programlarında işçi sınıfının modern(188)toplumda tuttuğu çok özel yere yaptıkları vurgunun gerçekte hiçbir kıymeti olmuyor. Oradan bakıp, burada bir marksist kavrayış var demeniz olanaklı olmuyor. Burada Marksizmin genel geçerliliği olan temel bir düşüncesinin kaba bir aktarımı, tekrarı, taklidi var, ama gerçekte bunu içselleştiren bir kavrayış yok. Olsa, onun politikasına yansır, pratiğine yansır. DHKP-C’nin kendi içinde tutarlılığı derken kastettiğim de bu alandaki farktır, ama yalnızca bu kadar. Bilimsel açıdan ele alındığında, en geri programlardan biridir.
Program kampanyası
Bizde ideolojik gelişmeye, genel ideolojik açıklığa ilişkin kuvvetli bir bilinç vardır. Biz meselelerin teorik temelini, ilkesel anlamını, ideolojik içeriğini bütün bir gelişme sürecimiz içinde her zaman önemsedik. Bunu her zaman vurguladık, saflarımıza bu bilinci yaymaya çalıştık. Asgari ölçüde ideolojik duyarlılık, sorunların ideolojik ve ilkesel temellerine verilmesi gereken önem çerçevesinde bir bilinç var saflarımızda. Biz partinin kuruluşuyla ortaya bir program konulmasını, kendi saflarımızda sağlam bir program bilinci yerleştirmenin de iyi bir vesilesi yapabilmeliyiz. Ön tartışmalardaki tutanaklarda da vurgulanıyor bu zaten.
Bizim bir Platform Taslağı'mız var. Ama Platform Taslağı'mız en az tartışılan belgelerden biri olabilmiştir. Oysa bu birçok temel sorunda hareket noktası olarak ele alınabilecek bir belge. Özellikle Türkiye’nin toplumsal yapısı ve devrimin karakteri üzerine ulaştığımız ilk sonuçları toparlayan bir metin. Ama Platform Taslağı'mız genelde ideolojik mücadelede, yani Türkiye sol hareketinin gündemine sokmada yeterli bir çaba harcamadığımız, bunu başaramadığımız da bir gerçektir. Bu Platform Taslağı'mızı temel bir belge olarak kullanmadığımızı gösteriyor. O kitapçıkta bir de yakın geçmiş değerlendirmesi(189)var, ki bu değerlendirme de aynı ölçüde önemli.
Mevcut program bilincimizin ne olduğundan bağımsız olarak, saflarımıza program bilincini yerleştirmek için çok özel bir gayret içerisinde olabilmeliyiz. Partinin kuruluşunu bunun iyi bir vesilesi haline getirebilmeliyiz. Bu çerçevede zaten bir program kampanyası önerisi var. Ön tartışmalarda bunun üzerinde duruldu, içe ve dışa yönelik yönleri bir bütünlük oluşturacak. Biz programımızın ilanını, onu geleneksel ve sol devrimci hareket karşısında etkili bir ideolojik silaha dönüştürmek, programımız üzerinden partimizi kitlelere tanıtmak açısından da bir kampanya olarak ele almalıyız. Geleneksel harekete karşı bugüne kadar yürüttüğümüz ideolojik mücadeleyi, bu kez doğrudan program çerçevesine oturtmak bakımından bir kampanya haline getirmeliyiz. Ama aynı zamanda programımızın temellerinin, anlamının, işlevinin kavranması bakımından kendi saflarımızda özel bir kampanya haline getirmeliyiz. Aynı sürecin değişik yönleri olmalı bunlar. Sağlam bir program bilinci oturtmak, programı partinin ideolojik, siyasal ve örgütsel davranış çerçevesi haline getirmek, bütün bir propaganda-ajitasyon faaliyetinin üzerinde yükseleceği ve besleneceği bir zemin haline getirmek, çok büyük önem taşımaktadır.
Bunun dışında nelerden sözedilebilir? Az önce vurguladığım noktayı yineleyeyim; birliğimizin harcını bir de programla karmalıyız. Buna programın dışa dönük yönü üzerinden şunu ekleyebilirim; program bugüne kadarki ideolojik gelişmemizde yeni bir düzey olabilmeli. Hem programatik açıdan geleneksel olanla hesaplaşma dediğimiz çerçevede yeni bir ideolojik atılımın vesilesi olabilmelidir. Hem de program temeli üzerinde saflarımızda ideolojik bilinci derinleştirmek anlamında yeni bir ideolojik atılım dönemi olabilmelidir. Program bütün bir ideolojik temelimizin çerçevesini vereceğine göre, bizim bugüne kadar yeterince işleyemediğimiz bazı meselelerin işlenmesine de iyi ve zorunlu bir vesile olacaktır. İdeolojik atılım mese(190)lesini bu çerçevede kavramamız gerekiyor.