Toplanti notu formati


TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə3/7
tarix26.08.2018
ölçüsü0,58 Mb.
#74998
1   2   3   4   5   6   7

TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Surveys measuring the knowledge and perception of Turkish people about statistics and Turkstat can be undertaken.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: Measuring Progress: Does it Make a Difference for Policy Making and Democracy?
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 27 June 2007

TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Eser Pirgan


KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:

Chairman: Ekrem Pakdemirli

Speakers: Angel Gurria, David Walker
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:

Ekrem Pakdemirli: Gelişmekte olan ülkelerde GSYİH genellikle kayıtdışı ekonomi veya belli sektörlerin kaçırılması nedeniyle doğru olarak ölçülememektedir.
Angel Guirra, OECD Genel Sekreteri: Gelişmenin doğru olarak ölçülmesi hükümetlerin hesap verebilirliği ve toplumsal süreçlerde katılımcılık açısından son derece önemlidir.
Doğru ölçümler;

-toplumlarımızın ürünlerinin değerlendirilmesi,

-sadece hükümetlerin değil vatandaşların da daha iyi kararlar alabilmeleri,

-toplum, çevre ve ekonominin sağlığı

açısından önem taşımaktadır.
İlerlemenin ölçülmesi sadece kişi başına düşen gelirin ölçülmesine indirgenemez. İlerlemenin çok yönlü boyutlarının ölçülebilmesi için küresel bir çabaya/girişime ihtiyaç bulunmaktadır. Örneğin mutluluğun ölçülmesi konusunda OECD’nin belli girişimleri olmaktadır. İlerlemenin tanımlanması ve ölçülmesi konusunda başka girişimler de bulunmaktadır.
Daha iyi istatistiklerle hükümetlerin performanslarının daha iyi değerlendirilmesi mümkün hale geleceğinden, bu süreç demokrasiye katkı sağlamaktadır. Ancak, küreselleşme süreci bu konuyu eskisine göre daha karmaşık hale getirmiştir.
Güvenilmeyen istatistikler, güvenilmeyen siyasi partiler demokrasinin altını oymakta ve “hesap verebilirliği” zorlaştırmaktadır. Şeffaf hükümetler için güvenilir, somut verilere ihtiyaç vardır. Bu veriler toplumlar açısından bir referans teşkil etmektedir. İnsanlık 19. yüzyılda merkez bankalarını, 20. yüzyılda denetim kurumları ve anti-trust yasalarını yarattı. 21. yüzyılda ihtiyacımız olan ise vatandaşları güçlendirecek kurumları yaratmamız gerekmektedir.
OECD bir kurum olarak istatistiklerinin kalitesi, sosyo-ekonomik süreçlere dair göstergeleri ve bu alanlardaki uzmanlığı ve yayınları ile tanınan bir kurumdur. OECD’nin daha uzun vadeli bir projesi olan “Measuring the Progress of Societies” çerçevesinde OECD kendisi için yeni bir rol tanımlayabilir. Diğer taraftan OECD bu sürecin maliyetini karşılayamayan gelişmekte olan ülkerele kapasite yaratma açısından yardım edebilir ve istatistik kurumlarının bağımsızlık kazanması konusunda yardımcı olabilir.
Gelişmenin ölçülmesi politika yapma süreci ve demokrasi açısından bir gerektir. Ve OECD bu alanlarda ülkelerle çalışmaya hazırdır.

David Walker, “Anahtar Ulusal Göstergeler/ Key National Indicators”: Ülkelerin önünde ortak meydan okumalar (challanges) bulunmaktadır. Bunları;

-ekonomik açıdan karşılıklı bağımlılık

-çevresel konular

-küresel salgın ihtimali olarak sıralamak mümkündür.

Bu sorunları karşısında ülkeler sınırlı kaynaklara sahiptirler. Dolayısıyla kaynak tahsisi, doğru kaynakları doğru alanlara yönlendirmek önem kazanmaktadır.
“Anahtar Gösterge Sistemleri” kaynak tahsisi, mevcut durumun daha iyi değerlendirilmesi ve daha iyi kararların mükün hale gelmesi açısından önem taşımaktadır. İşsizlik oranı ve havanın kalitesi iki adet anahtar gösterge olarak söylenebilir.
AB, BM ve OECD bu tarz indikatörleri ülkelerin performansını değerlendirmek açısından kullanmaktadır. Ancak, pek çok ülke ulusal düzeyde anahtar gösterge sistemlerine sahip değildir. Örneğin ABD ulusal anahtar gösterge sistemine sahip değildir.
Anahtar gösterge sistemleri şeffaflık açısından önem taşımaktadır. Kaynakların ihtiyaç duyulan yerlere yönlendirilmesi, büyük tabloyu görmek için gereken farkındalığın yaratılması, gelecek kuşaklara karşı sorumluluk ve seçimlerde daha iyi tercihlerin yapılabilmesi açısından anahtar gösterge sistemlerine ihtiyaç vardır.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Ulusal Anahtar Gösterge Sistemlerine Türkiye’de bir ihtiyaç olup olmadığı, sağlayacağı faydalar, olası maliyetleri, hangi göstergelerin önem taşıdığına ilişkin çalışmalar başlatılabilir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: BİLGİ EKONOMİSİ NASIL KURULUR VE VARLIĞI NASIL ANLAŞILIR

TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 28 HAZİRAN 2007

TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Emre Eser

TAHMİNİ KATILIMCI SAYISI: 60 KİŞİ


KONUŞMACILARIN İSİMLERİ: John Dryden, Jogn Gage, Luc Soete, Wonki Min
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:

Seans, temel olarak gerek politika belirleyicilerin gerekse girişimcilerin bilgi ekonomisinde iş yapabilme ve çalışmaları için gerekli olan bilgi türlerini içermektedir.


Genel olarak bilgi ekonomileri katma değeri yüksek ürünler veren, Ar-Ge faaliyetleri yoğun, nitelikli eleman ihtiyacı yüksek olan, yeniliklere ve inavasyona açık ekonomiler olarak belirtilmiştir. Bir ülkenin bilgi ekonomisine geçisinin de ancak bu özelliklerini geliştirerek olacağı vurgulanmıştır. Ayrıca bilgi ekonomisinin ölçüü konusunda OECD STI(Science, Technology and Innovation) Scoreboard unun yayınlandığı anlatılarak bu dokümanda yaklaşık 200 kadar farklı göstergenin bulunduğu belirtilmiştir.
Bilginin üretimdeki, ticaretteki ve insan hayatındaki rolü tarihsel olarak anlatılmıştır. Buna göre insna ilişkilerinin gelişmediği ve iletişimin zayıf olduğu zamanlarda bilginin ekonomik değerinin anlaşılamadığı ancak ilerleyen süreçte globalleşmenin de etkisiyle bilginin rekabet edilebilirliğin temel unsuru olduğu belirtilmiştir. Ancak bilgi ekonomisinin özelliklerinin de zaman ile değişmeye başladığı ifade edilmiştir. Buna göre artık üretim zincirleri inovasyon aktiviteleri daha global olmakta, bilgi üretimi ve teknolojik değişimlerin giderek daha az zamanlarda gerçekleştiği vurgulanmıştır.
Veri toplanamayan hiç bir şeyin ölçülemeyeceği ve ölçülemeyen hiç bir şeyin de iyileştirile-meyeceği anlatılmış ve bu kapsamda özellikle bilgi ekonomisi hakkındaki göstergelerin genişletilerek bilgi toplumunu ve teknoloji kullanımını da içermesi gerektiği vurgulanmıştır.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:

• Bilgi ekonomisinin ile ilgili istatistiklerin toplanması (patenet sayısı, internet kullanımı, sektörlerin ortalama Ar-Ge yoğunluğu vb.) ve ekonomik-sanayi politikalarında gösterge olarak kullanılması,

• Söz konusu göstergelerin geliştirilerek sadece ekonomik değil sosyal boyutlarının da ölçülebilmesinin sağlanması,

• Giderek globalleşen ekonomik faaliyetlerde ve Ar-Ge projelerinde gerek yurt içi kuruluşların kendi aralarında gerekse uluslararası kuruluşlarla işbirliği sağlanması ve ortak projelerin geliştirilmesi, ülkemiz açısından yararlı olacaktır.


TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARINDA İLERLEME

TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 28 Haziran 2007, 09:00-10:30

TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Alper Çağrı YILMAZ

TAHMİNİ KATILIMCI SAYISI: 30


KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:

Başkan: Emilio Âlvarez ICAZA,Commission for Human Rights of Mexico City,Mexico

Mike SALVARIS, Adj Professor, RMIT University, Australia

Andreas SIEGEL, Dierctor for Strategic Planning, the Council of Europe

Raul Saurez de MIGUEL, General Coordinator of Metagora Project, OECD

Jean-Robert SUESSER, Director ADETEF, France



Michel TUBIANA, Vice-President, Inter. Federation of Human Rights, France
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
Mike SALVARIS: Salvaris sunumunda, ilerlemenin ölçümünde niceliksel unsurlardan ziyade, insan unsurunun ve demokrasinin esas alınması gerektiğini ifade etmiş ve ilerlemenin ölçülmesinin bir demokrasi meselesi olduğunun kabul edilmesinde OECD’nin rolünün önemini vurgulamıştır. Sunumunda, sosyal göstergelerin toplumların yapısal DNA’sını oluşturduğunu belirten Salvaris, insanların refah düzeyi ile demokrasi ve insan hakları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ifade etmiştir. Salvaris, Dünya Sağlık Örgütü verilerinin de bu savı desteklediğini belirterek, 15 batı ülkesi ve Avustralya’da yapılan ve genel refah düzeyiyle; insan hakları, barış, demokrasi, gelir eşitliği ve güven gibi ögeler arasındaki doğru orantılı ilişki olduğunu ortaya koyan bir çalışmanın detaylarına yer vermiştir.
“İnsana dair hususlarda bilime ve bilimsel metotlara karşı temkinli olunmalıdır: sosyal sorunlar, sadece uzmanların işi olmanın çok ötesinde boyutlara sahiptir.” Albert EINSTEIN
Andreas SIEGEL: Siegel, sunumunda demokrasi ve ilerlemenin ölçülmesine ilişkin Avrupa Konseyinin (the Council of Europe) yaklaşımını ortaya koymuştur. Ölçüm standartlarının belirlenmesinde Konvansiyonların (Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu, Avrupa Sosyal Şartı vs.), Karar ve Tavsiyelerin önemini vurgulayan Siegel, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının da önemli eşik değerler olduğunu ifade etmiştir. Siegel, standartların izlenmesi ve denetimine ilişkin olarak Konsey bünyesinde Parlamenter Asamblenin yetkili olduğunu, metot olarak da ülke ziyaretlerinin, ulusal raporların, anketlerin kullanıldığını belirtmiştir. İhlal durumunda politik-yasal danışmanlık, bilinçlendirme, kapasite geliştirme gibi yardım programları uygulandığını ifade eden Siegel, alınan tedbirler sonucu pek çok ülkede idam cezasının kaldırıldığını, delillerle ilgili düzenlemeler yapıldığını ifade etmiştir. Sunumunun sonunda Türk Anayasasında da AB yolunda önemli değişikliklere gidildiğini vurgulayan Siegel, Konseyin yaklaşımını; standart belirleme, denetleme/izleme, yardım ve değerlendirmeden oluşan bir döngü olarak özetlemiştir.
Jean-Robert SUESSER, Raul Saurez de MIGUEL: Konuşmacılar tarafından Metagora projesi hakkında bilgi verilmiştir. Bir grup bağımsız kıdemli uzman tarafından yürütülen Proje çok sayıda ulusal pilot deneyime dayanmaktadır. İnsan hakları ve demokrasinin ölçüm yolları ve resmi istatistik kurumlarının bu sürecteki yerleri projenin başlangış noktasını oluşturmaktadır. Amaç ülkeleri sıralamak değil, sorunları açığa çıkarmaktır. Projenin önemli çıktıları; niceliksel ve niteliksel değerler arasında bağlantı olduğu, resmi kuruluşların sürece dahil edilebileceği, göstergelerin eğer kamu politikalarıyla ve karar verme süreciyle ilgiliyse değer kazanacağı ve yine göstergelerin eğer sosyal ve hukuki açıdan meşru ise sürdürülebilir olacağıdır.
Michel TUBIANA: Tubiana sunumunda insan hakları ölçümünün teorik çerçevesini ortaya koymuş ve ülkeler arasındaki uygulama farklılıklarını konu edinmiştir. İnsan haklarının evrensel değerler olmaları dolayısıyla ölçümde de evrensellik esas alınmalıdır. Son dönemde bunun önemi kavranmaya başlanmasına karşın uygulamada önemli farklılıklar bulunmaktadır. İnsan hakları, prensipleri tanımlamakta ancak uygulamayı tanımlamamaktadır.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Beşeri sermaye ve insan unsuruna verilen önemin artırıldığı bir anlayışın ve yapının hakim kılınması önem taşımaktadır. Demokrasi ve insan hakları konusundaki gelişme ve ilerlemelerin sosyal refahı artırıcı bir rol oynamasından hareketle, bu alanlardaki gelişmelerin çok yönlü sonuçlarının elde edilmesi için desteklenmesi önem taşımaktadır.
İnsan hakları ve demokrasi alanındaki ilerlemelerin ölçülebilmesi, standartların tespit edilebilmesi, izlenebilmesi/denetlenebilmesi, gerekli tedbirlerin alınıp değerlendirmelerin yapılabilmesi için sistemli bir yapının oluşturulması, niceliksel unsurların ve refah düzeyinin artmasına önemli katkı sağlayacaktır.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: Global Statistical Infrastructure :How To Build Consistency in Global Measurement
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 28 Haziran 2007 Perşembe Saat 09.00-10.30.

TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: İrfan Yıldırım


KONUŞMACILARIN İSİMLERİ: Paul Cheung, Asad Elahi, Dennis Trewin, Katherine Wallman, Pieter Everaers.
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
Dennis Trewin: Konuşmasının tamamında küresel istatistik standartlarının belirlenmesini, nihai otoritenin Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın olabileceğini, Küresel İstatistik Sistem ve Küresel/ Dünya İstatistik Kurumu’nun gerekli olduğunu ifade etti.
Katherine Wallmann: İstatistik Standartları’nın tarihini, mevcut durumu ve karşılaşılan engelleri anlattı.İstatistik Standart Oluşumu’nun gerekliliğini ve neler yapılması gerektiğini ifade etti. SNA uygulamasını ve tarihçesini ve yeni çalışmaları açıkladı. ISIC ve Hayati İstatistikler(Vital Statistic System) hakkında bilgilendirmede bulundu.
Asad Elahi: Uluslar arası İstatistik Standartları fikrine katıldığını ve Gelişmekte Olan Ülkeler için istatistik alanında yapılmasını gerekli gördüğü çalışmaları Pakistan örneği üzerinden açıklamaya çalıştı.
Pieter Everaers: Uluslar arası istatistik standartlarına örnek olarak EUROSTAT’tan örnekler alınabileceğini ifade ederek PARIS 21 Consortium’dan ve diğer uluslar arası istatistik toplantılarından özetler verdi.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Dünya çapında uluslar arası ortak istatistik standartlarının oluşumu fikrine ben de katılıyorum. Ayrıca buna bağlı olarak teklif edilen ‘Uluslar Arası İstatistik Sistem’ ve ‘Dünya İstatistik Kuruluşu’ gibi tekliflerin de olumlu olduğunu kabul ediyorum. Yalnız, katılımcılardan birinin şu itirazını da çok ciddiye alınmasını gerekli görüyorum: AB ve ABD işbirliği sonucu oluşturulacak TRANSATLANTİK bazlı istatististik standardının ciddi mahzurları olduğunu, standartların dünya ülkelerinin tümünün katılımı ve komisyonlarda AB ve ABD dışında ülkelerin adil ve eşitler arası ilişki esasına göre mutlaka görev almaları gerektiğine inanıyorum. DPT uzmanları AB ve ABD standart veya görüşlerini birer tartışılmaz doğrular gibi algıladıkları görülmüştür. Bu yaklaşımın daha verimli ve ülke yararını gözetici olduğunu kabul ediyorum.

TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: Küresel Sorunlarla Mücadele Etmek: Vakıfların Rolü
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 28.06.2007/ 14.00-15.15

TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Alper Çağrı Yılmaz/ Nuri Duman


KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:

Amir Dossal (Chairperson), Executive Director, UN Office for Partnership

Darren Walker (Introductory Remarks), Rockefeller Foundation, USA

Paul Brest (Panelist), William & Flora Hewlett Foundation, USA

Gordon R. Hein (Panelist), The Asia Foundation, USA

Steve Killelea (Panelist), Founder Global Peace Index


KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
Darren Walker: Açılış konuşmasını yapan Walker Amerika ve Avrupa’daki vakıf çeşitleri ile ilgili genel bir sunum yapmıştır. Amerikada 50.000 kadar vakıf bulunmakta ve bunlar şirket, topluluk ve aile vakıfları şeklinde sınıflara ayrılmaktadır. Avrupa’da yer alan 90.000 vakıf hibe dağıtmaktan ziyade faaliyetleri kendisi yürüten vakıflardır. Walker’a göre Vakıf çalışmaları ABD’de daha gelişmiştir. Sunumda vakıfların iki önemli işlevi vurgulanmıştır. Birincisi değişime katalizörlük yapmak, ikincisi delil temelli öğrenmeyi teşvik etmektir (promote evidence based learning). Birinciye örnek olarak 911 acil servisinin kuruluş temelleri Robert Wood Johnson Vakfı tarafından atılmasıdır. İkinci işlev ise kamu yönetinde şffaflığa katlı ve depolitize karar alma gibi hususlardır.
Paul Brest: Sunumunun başında Brest istatistiğin özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki öneminden bahsetmiştir. Verileri üçe ayırmıştır: 1) Bulunabilecek veriler 2) Bulunmayan fakat zor uğraşlarla oluşturulabilecek veriler 3) üretilmemiş ve üretilmesi mümkün olmayan veriler. Brest vakıfların yaptıkları ve yapacakları çalışmalar ile veriye olan talebi artıracaklarını ve veri kalitesini iyileştireceklerini vurgulamıştır. Uluslararası vakıfların çalışmalarını ve kaynaklarını yönlendirmede verilerin büyük önemi olduğunu ifade etmiştir.
Gordon R. Hein: Sununda ilk olarak temsil ettiği kuruluş olan Amerika menşeili “Asya Vakfını” tanıtmıştır. 1954’te kurulan vakıf 18 Asya ülkesinde faaliyet göstermekte ve yıllık 120 milyon dolar civarında bir bütçeye sahip bulunmaktadır. Faaliyet konusu Asya ülkelerinde iyi yönetişim, cinsiyet eşitliği, sivil toplum katılımı ve kamu yönetimi reformu gibi alanlardır. Asya Vakıf Kamuoyu Görüşü Araştırmalarına (Public Opinion Surveys) büyük önem vermektedir. Bu araştırmları yapmaları üç temel nedene dayanmaktdır. Birincisi gerçeği kontrol etme ve ortaya koyma amacıdır. İkincisi insanların ihtiyaçlarının giderilmesi için bu araştırmların gerekliliğidir. Üçüncü olarak da araştırma süreci başlı başına halkın katılımını artırmakta, halka görüşeleri sorularak onore edilmekte, bu da insanların katılımını iyileştirmektedir. Ayrıca, bigiyi edinmenin en iyi insanlara sormaktır. Bu araştırmalar hükümetlerin şeffaflığı konusunu ön plana çıkarmaktadır.
Steve Killelea: Killelea’nın başında olduğu Charitable Vakfı 2001 yılında kurulmuştur. Vakıf, Asya ve Afrika’da hedef odaklı projeler uygulamaktadır. Sunumda kamu hizmetlerinin öneminden ve bunların insanlara ulaştırılmasındaki küresel katkının öneminden bahsedilmiştir. Sağlık, altyapı, eğitim ve çevre gibi küresel kamu hizmetlerinin insanlara sunulmasında vakıflar uluslararası boyutta önemli roller oynayabilir.
Killelea Küresel Barış Endeksi Projesi ile ilgili bilgiler vermiştir. 121 ülkeye uygulanan çalışma 24 gösterge içermektedir. Çalışmanın sonuçlarına göre, küçük, siyasi açıdan istikrara ve yerleşik demokrasi geleneğine sahip ülkeler daha barışçıl ülkelerdir. Öte yandan iç barış sahibi ülkelerde bazı belirleyici özellikler dikkat çekmektedir. Bu tür ülkelerde iyi işleyen bir demokrasi, düşük yoluzluk oranı bölgesel entegrasyon öne çıkmakatadır. Endekse göre iyi durumda bulunan 20 ülkeden 15’i Batı ülkeleridir. Bu ülkeler uluslarüstü herhangi bir örgüte üyedirler. Bu kriterler ülkelerin dış barışı için geçerli değidir.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Türkiye’deki vakıfların yapısı ve çalışma şekilleri ABD’deki vakıflardan farklılık arzetmektedir. ABD’deki vakıflar Türkiye’ye göre çok daha fazla uluslararası faaliyetlerde bulunmakta ve ülkelerinin dış politika araçlarına da hizmet etmektedirler.
Günümüzde vakıflar tarafından yapılan yardımlar ülkelerin Resmi Kalkınma Yardımı miktarlarına yaklaşmıştır. Bu nedenle Türkiye vakıf yardımlarını Resmi Kalkınma Yardımına (Official Development Assistance) uyumlu hale getirmelidir.
ABD vakıflarına bakıldığında önemli oranda kamu kaynağı kullanılmaktadır. Türkiye’de bu tip mekanizmalar çok yaygın değildir. Operasyonel olarak vakıfların etkinliğinden ve esnekliğinden dış yardımlarda yararlanılabilir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: ÖĞRENMENİN SOSYAL ÇIKTILARI

TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 28.06.2007 14:00 - 15:15

TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Alper Yatmaz, Abdülkadir Yalvaç
KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:

Jussi Simpura, Refah ve Sağlık için Ulusal Araştırma ve Kalkınma Birimi,

Alberto Pfeifer, Murahhas Üye, Latin American Business Council (CEAL)

Tom Schuller, Eğitimsel araştırma ve İnivasyon Merkezi Başkanı, OECD

Vamık Volkan, Fahri Psikiyatri Profesörü, University of Virginia, ABD

KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
Yaklaşık 50 kişinin takip ettiği oturumda temel olarak aşağıdaki konulara değinilmiştir.
Eğitimin miktarı kadar niteliğide önem arz etmektedir. Kötü eğitim toplumda negatif dışsallıklar oluşmasına yol açmaktadır. Temel eğitim hükümetlerin eline bırakılmayacak kadar önemlidir. Eğitim politikaları yalnızca Milli Eğitim Bakanlığının ve öğretmenlerin insiyatifine bırakılmamalı, diğer aktörlerinde (STK, belediyeler, iş piyasası) politika oluşturma ve uygulama sürecine dahil olmaları sağlanmalı, soyal katılım ve sosyal baskı arttırılmalıdır.
Öğrenmenin sosyal çıktılarını anlamak için modellere başvurmak ve modelleri geliştirmek temel amaç olmalıdır. Öğrenmenin sosyal çıktılarını kamuya ve kişiye göre parasal ve parasal olmayan etkileri bulunmaktadır. Yaşam boyu öğrenme ile öğrenmenin toplumsal ve sosyal çıktıları arasında birbirini etkileyen dinamik bir süreç söz konusudur. Çıktıları anlayabilmek için eğitim sisteminin kamusal hedefleri yeniden gözden geçirilmeli, bilgi tabanı güçlendirilmeli, pedegoloji, değerlendirme ve niteliklendirme için göstergeler keşfedilmeli, fayda- maliyet analizi güçlendirilmeli, sektörler arası diyalog geliştirilmelidir.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Türkiye’de gerek eğitim kalitesi gerekse ekonomik durum konuşmacı Alberto Pfeifer’ın ele aldığı Latin Amerika ülkelerindeki duruma benzerlik arz etmekte olup konuşmacının önerileri Türkiye boyutunda değerlendirilebilir. Eğitim, siyasi boyutunda arındırılıp kamu özel kesim işbirliğine ve sivil toplum kuruluşlarının eğitime katkısına önem verilmelidir. Bu bağlamda kültürel yapıdan kaynaklanan “hayırseverlik” vasfı ülkemizde eğitimin yaygınlaştırılması, yürütülmesi ve kalitesinini arttırılmasına yönelik kullanılabilir.
Yaşam boyu eğitim stratejisi kapsamında bireylerin alacağı eğitimin sosyal ve ekonomik çıktıları iyi yorumlanıp gerekli modellemeler geliştirilmelidir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: İklim Değişikliği

TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 28.06.2007 11:00 – 13:00

TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: S. Ersin Esen
KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:

Matthew Winkler, Editor-in-Chief, Bloomberg News, USA

Fatih Birol, Chief Economist, International Energy Agency

Ólafur Ragnar Grímsson, President of Iceland

Dennis Trewin, former Australian Chief Statistician

Peter Bosch, IPCC 4. Değerlendirme Raporu Mücadele Bölümü Koordinatörü


KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
Matthew Winkler, Editor-in-Chief, Bloomberg News, USA: Toplantı başkanı konuşmasına iklimin tanımıyla başlayarak, iklim değişikliğinin su kaynakları, balıkçılık, ormancılık, sağlık ve doğal afetlere etkisini değerlendirerek başlamıştır. 2005 yılının yüz yılın en yüksek sıcaklığa ulaştığından bahsederek bundaki insan faktörüne değinmiştir. İnsan etkisini “Smoking gun of Human influence effect” olarak tanımlayan Winkler, iklim değişikliğiyle ilişkili bazı olumsuzluklar hakkında rakamsal bulgulardan söz etmiştir.
Fatih Birol, Chief Economist, International Energy Agency: Enerjinin CO2 salımındaki yüzde 85’lik payı nedeniyle iklim değişikliği ile enerji arasında çok yakın ilişkiler olduğunu belirten Fatih Birol, ülkelerin enerji politikalarını belirlerken enerji güvenliği ve iklim değişikliği olmak üzere iki temel unsurun etkili olacağını ifade etmiştir. Konuşmasını iki bölümde gerçekleştiren Fatih Birol, birinci bölümde mevcut politikaların devam etmesi durumunda enerji politikalarının geleceği ve buna bağlı olarak emisyon salım tahminlerini değerlendirmiştir. İkinci bölümdeyse sürdürülemez enerji kullanımı dışında başka seçenekler hakkında değerlendirmelerde bulunmuştur.
Birinci senaryo altında petrol, kömür, doğal gaz kullanım miktarının artacağı ancak yenilenebilir enerji ve nükleer enerjide önemli bir artış olmasının beklenmediğini ifade etmiştir. Gelecekte doğal gaza talebinse son birkaç yılda yaşanan hızlı fiyat artışına bağlı olarak düşebileceğini belirtmiştir. Doğal gazın yaklaşık % 50’sinin İran ve Rusya olmak üzere sadece iki ülkede yoğunlaşması enerji güvenliği konusunda başka bir riski oluştururken; doğalgazdaki fiyat artışı Çin gibi gelişmekte olan ülkeleri elektrik üretiminde kömür kullanımına yönlendirecektir.
Büyüyen ekonomisi, nüfusuna bağlı olarak Çinin 6 milyar ton ile gelecekte en fazla sera gazı salan ülke olacağını ifade eden konuşmacı bu haliyle bile Çin’in kişi başı emisyon salımının OECD ülkelerinin yarısı seviyesinde olacağını vurgulamıştır. OECD ülkelerinin toplam emisyon salımının 2030 yılına kadar 3 milyar tona, Hindistansa 1 milyar tona ulaşacağını belirten Sn. Birol, Çin’in ve Hindistan’ın içinde bulunmadığı bir emisyon azaltım çabasının sonuçsuz kalacağını belirtmiştir.
Önümüzdeki 10 yıldaki enerji politikalarının önemine dikkate çeken konuşmacı, bu on yıl içerisinde alınacak yatırım kararlarının etkilerinin 60 yıl boyunca gözleneceğini belirtmiştir. Hızla büyüyen Çin ve Hindistan’ın ihtiyaç duyacağı ilave enerji yatırımları, ve OECD ülkelerinde ekonomik ömrünü tamamlamış tesislerin idamesi için yapılacak yeni yatırımların emisyon salımına etkileri göz önüne alındığında önümüzdeki on yılın önemi daha da artmaktadır.
Bu tespitler ışığında Sn. Birol konuşmasının ikinci bölümünde enerji politikaları ile emisyon azaltım seçeneklerini değerlendirmiştir. 400 politika seçeneğinin incelendiğini ifade eden konuşmacı bu seçenekleri üç alanda toplandığını ifade etmiştir.

- Daha verimli enerji kullanımı

- Daha fazla yenilenebilir enerji kullanımı

- Dafa fazla nükleer enerji kullanımı


Bu politika seçenekleri hayata geçirildiğinde baz senaryoda 40 Giga ton olması tahmin edilen CO2’in 34 Giga tona düşeceğini ifade eden konuşmacı. Bu düşüşün yüzde 36’sı fosil kaynakların daha verimli kullanılmasından, % 29’unun elektriğin daha verimli kullanılmasından, % 13’ünün elektrik üretimindeki verimlilikten, % 12’sinin yenilenebilir enerji payının artmasından, % 10’unsa nükleer enerji payının artmasından kaynaklanacağını belirtmiştir.
Bu politikaların uygulanmasının 250 milyar dolar maliyeti olacağını ancak ilave enerji arzı maliyetinden tasarruf edilecek 389 milyar dolar maliyet göz önüne alındığında bu tedbirlerin küresel ölçekte yaklaşık 139 milyar dolar tasarruf sağlayacağanı belirtmiştir.Ancak, bu politikaların hayata geçirilmesinde kamunun önemli rol alması gerektiğini ifade etmiştir.
Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin