JULIO FRENK:
Katılımcı sunuşunda Meksika örneğinden hareketle kanıta dayalı politikanın gerçekte ulaşılabilinecek bir hedef olduğunu vurgulamıştır. Ülkelerin sağlığı ilişkin yapmayı planladıkları reformalardan önce izleme ve değerlendirme sistemlerinin geliştirilmesine yönelik başta bu sitemi kurgulamayı sağlayacak herturlu fiziksel ve insan gucu altyapısının sağlanması olmak üzere her turlu çalışmayı tamamlayıp bu sonuçlara göre hareket etmesinde fayda bulunmaktadır. Ayrca sağlığın diğer sektörlerle olan ilişkilerinin de iyi kurgulanması ve salt sağlık temelli bir bakış açısından uzak durulması ve bu reformların daha buyuk bir butunun yani ülkenin kalkınmasının bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Diğer taraftan, “Health metriks network” adlı global ortaklık ülkelerin izleme ve değerlendirme sistemlerini geliştirmelerine yardımcı olabilecek ve gerektiğinde ülkelerin politika süreçlerini bağımsız olarak inceleyebilmesine olanak sağlacaktır.
DENISE LEVESLEY & MICHAEL WOLFSON:
Katılımcılar sağlığın izlenmesi için hem toplumun sağlık durumunun sureçteki değişimi hemde sağlık hizmetlerinin süreçteki değişimi incelenmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Toplumun sağlık durumunun gelişimini izlemek amacıyla kullanılan en yaygın gösterge doğuşta beklenen yaşam süresidir. Ancak bu gösterge yaşam süresince geçirilen yılların hayat kalitesine ilişkin herhangi bir bilgi vermemektedir. Ayrıca, sağlık sisteminde yaptığınız iyileştirmelerin sadece ölüme olan etkisi incelenmekte, ölüme sebebiyet vermeyen ama kalıcı hastalıklara ve işgucunden kayıplara yol açan hastalıklar gözardı edilmektedir. Bu durumda bu gösterge sağlık sistemlerindeki gelişimin izlenmesini zorlaştırmaktadır. Ancak doğuşta beklenen yaşam süresi göstergesi yerine önerilen doğuşta sağlıklı yaşam beklentisi süresi (HALE) göstergesinde kişilerin kronik hastalık, zafiyet engellilik gibi herhangi bir kısıtlayıcı durum olmadan sağlık açısından kaliteli bir şekilde yaşamaları beklenen yılları göstermektedir. Sağlık hizmetlerinin değişimi açısından ise çıktılar temel alınmalıdır. Ancak her ikisini inleyen ortak bir sistem kurulması gerekmektedir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: “HUMAN CAPITAL: THE LARGEST SHARE OF A NATION’S WEALTH”
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 29.06.2007 14:30
TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Aysel BİNLER
KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:
• Toplantı başkanı: Antony Courakis
• Ali Doğramacı
• Peter Ester
• Marie-Louisse Kearney
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
ALİ DOĞRAMACI:
Katılımcı eğitim sistemimizin nicelik ve nitelik açısından nasıl ölçülebileceğine ilişkin bir sunuş yapmıştır. Eğitim sistemimizde şu anda verilen hizmeti temel alan göstergeler bulunmaktadır, öğretim üyesi başına düşen düşen öğrenci sayısı, mezun verilen öğrenci sayısı vb, bunun yanında verilen eğitimin etkisini ölçen göstergeler gerekmektedir. PISA gibi bazı çalışmalar sürdürülmekte olup hizmet sunumuna ilişkin göstergelerle birleştiğinde eğitimin gelişimine dair sürece ilişkin daha gelişmiş bir bakış açısı kazanılmış olmaktadır. Katılımcı tarafından Bilkent üniversitesinin, öğrencilerine sadece klasik bölüm eğitimi sağlamanın ötesinde öğrencilere ileride hangi alanda çalışırlarsa çalışsınlar ihtiyaç duyabilecekleri bazı farklı formasyonlar verilerek kapasitelerini nasıl farklı alanlarda artırmalarına katkı sağlandığına dair örnekler verilmiştir.
PETER ESTER :
OECD ülkelerinin nufusu giderek yaşlanmakta olup 2030 yılında nufusun dörtte birinin 65 yaş üzerinde olacağı tahmin edilmektedir. Bu da ilerleyen yıllarda ülkelerin çalışabilir nufusunun azalmasına sebep olacaktır. Diğer taraftan küreselleşmenin etkileriyle baraber ekonomik yapı değişmeye başlamış ve hizmetler sektörününün ağırlığı artmış ve artan rekabet koşullarında bilgiye dayalı niteliklere olan ihtiyaç artmaya başlamıştır. Bu durumda işgucu arzının azalmasının yanına birde nitelikli eleman ihtiyacının artmasıda eklenecektir. Bu soruna ilişkin çözümler arasında göç alınması olmakla beraber bu yöntemde göçmenlerin topluma uyumu sorununu da beraberinde getirebilecektir. Diğer bir çözüm önerisi ise yaşlıların emeklilik süresinin uzatılması, yaşlı insanların çalışmaya teşvik edilmesi ve aynı zamanda çalışma kapasitelerinin korunabilmesi için yaşam boyu eğitim anlayışının yaygınlaşmasıdır. Yapılan çalışmaya göre kişilerin üretkenliğinin zirve yaptığı yaşlar son on yolda 40 yaştan 50 yaşa çıkmıştır. Buda göstermektedir ki ilerleyen nesillerde şimdilerde çalışma çağının dışında olan ya da o yaşa yakın olanların çalışmaya uygun olabileceğidir. Başka bir çalışmaya göre ise eğitimin özellikle erken yaşlarda yapılan alınan eğitimin erken emekliliği azalttığı iddia edilmektedir. Bu sayede ilerde 50-64 yaş grubunda %7 lik bir işgucu artışı olabilecektir.
MARIE-LOUISSE KEARNEY:
Katılımcı yapılan diğer iki sunuşa ilişkin görüşlerini belirtmiştir. Öncelikle çalışma sadece OECD ülkelerini incelemekte olup yaşlanan Dünya ülkelerinin sayısı yanında örneklem küçük kaldığı belirtilmiştir. Diğer taraftan eğitim konusunda OECD ülkeleri incelenmiş olmakla beraber Malezya ve Tunusun gibi bazı ülkelerin OECD ülkelerinden daha fazla eğitime pay ayırdıklarını belirtmiş olup bu çalışmanın daha geniş bir katılım ile yapılmasının yararlı olacağı belirtilmiştir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: MEASURING AND IMPROVING GOVERNMENT PERFORMANCE
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 28 Haziran 2007 15:45-17:15
TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Volkan Erkan
KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:
Başkan: Odile Sallard, Director, Public Governance and Territorial Development, OECD
Konuşmacı: Ömer Dinçer, Former Undersecretary of the Prime Minister’s Office, Turkey Konuşmacı: Arturo González de Aragón, Auditor General, Superior Audit Office of Mexico
Konuşmacı: Joe Grice, Executive Director, Social and Public Services Analysis and Reporting, Office for National Statistics, UK
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
ODILE SALLARD:
Toplumda daha iyi bilgiye olan talep artmaktadır. Hükümetlerin etkin çalışması için vatandaşların talebinin olması ve politikaların etkilerinin bilinmesi önemlidir. Girdi-çıktı-sonuç bağlamında göstergelerin (indicators) geliştirilmesi önemli ve zor bir süreçtir.
ÖMER DİNÇER:
Hükümetlerin başarısını değerlendirirken sistem boyutu yanında sosyo-kültürel boyuta da dikkat etmek gerekir. Başarı kültürü toplumda yerleştirilmelidir. Bu anlamda bir değişim yönetimi projesine ihtiyaç vardır.
Hükümetlerin başarısını değerlendirmede ölçme alanı ile iyileştirme alanını ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Küreselleşme ile birlikte kamu yönetimlerinde uluslar arası benzerlikler belirginleşti. Uluslar arası kıyaslama yapmak ve standart oluşturmak mümükün hale geldi.
Hükümetin başarısının ölçülmesi kapsamlı teknik ve siyasi tasarımı gerektirir. Siyasi başarının ölçüsü seçimler olmakla birlikte, seçimlerin genel nitelik taşıması ve sık olmaması önemli sorunlardır. Hükümetlerin başarısının bilinebilmesi için hükümetlerin göreve başlamadan önce hedeflerini ölçülebilir şekilde kamuoyu ile paylaşması gerekir.
Siyasi hesap verilebilirlik yanında kamu yöneticilerinin ve çalışanlarının da hesap verilebilirliğinin sağlanması gerekir. Bu hesap verilebilirlik yetki-sorumluluk ve yönetsel esneklik etrafında şekillendirilmelidir.
Başarının belirlenmesinde özdeğerlendirme yeterli değildir. Bağımsız değerlendirmeye de ihtiyaç vardır. Sayısal verilerin yanı sıra algılama ve memnuniyet de ölçmeye dahil edilmesi gereken alanlardır.
Sn. Dinçer ayrıca Türkiye’deki bu yöndeki gelişmeleri katılımcılara aktardı.
ARTURO GONZÁLEZ DE ARAGÓN:
Kilit Gösterge Sistemlerinin (key indicator systems) uluslar arası düzeyde kullanılması yararlıdır. Bu uluslar arası karşılaştırma yapmayı mümkün kılar. Göstergelerin doğal özellikleri dikkate alınmalıdır. Bazı göstergeler nitel yani algılamaya dayalı özellik gösterirken bazıları niceldir. Amaçlar doğrultusunda nitel ve nicel veriler birlikte kullanılmalıdır.
Göstergeler üç düzeyde ele alınabilir:
1. Siyasi-idari düzey (asayiş, kamu düzeni, yönetişim gibi ölçütler)
2. Ekonomi (GDP, kişi başına GDP, debt, ticaret hacmi gibi ölçütler)
3. Toplumsal (okuryazarlık, sağlıklı yaşam uzunluğu, bilgiye erişim gibi ölçütler)
Uluslar üstü nitelikte, genel kabul gören kilit gösterge sistemlerini geliştirmek gereklidir. Bu göstergeler aynı zamanda yerel ihtiyaçları dikkate almalı ve halka açık olmalıdır.
JOE GRICE:
Kamu sektörünün büyüklüğü dikkate alındığında hükümetlerin performanslarını ölçmenin önemi ortaya çıkmaktadır. Halk kamu yönetiminden daha az maliyetle daha fazla sonuç ortaya koymasını beklemektedir. Hesap verilebilirliğe ilişkin talep artmaktadır. Giderek yaşlanan toplumlarda vergi ödeyenlerin oranı düşmekte ve dolayısıyla kaynakların daha etkin kullanılması ihtiyacı artmaktadır. Kamu kesiminde Atkinson Report’un katma değer (value added) yaklaşımı kullanılabilir.
Bir gösterge sistemi kurmak zor ancak gereklidir. Gerekli ilk adımlar atılmalı ve bu konuda irade gösterilmelidir.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Kamu yönetiminin başarısını ölçmek zor bir süreçtir. Gerek siyasi gerek idari düzeyde kararlılık gerektirmektedir. Bu tip ölçme sistemleri bütüncül olarak düşünülmelidir. Geliştirilen uluslar arası göstergeler dikkate alınmalı, ülkeler arası karşılaştırılabilirliğin sağlanmasına önem verilmelidir.
TOPLANTI KONUSU: FOSTERING PROGRESS: THE ROLE OF NON-PROFIT ORGANIZATION
TARİH VE SAAT: 29/06/2007-14:30
NOTU HAZIRLAYAN: H. Mahmut Arslan- Abdülkadir Yalvaç
KONUŞMACILAR:
Başkan: Michel Vanden Abeele, Büyükelçi, Avrupa Komisyonu OECD temsilcisi
Konuşmacı: Andrea Saltelli, Bölüm Başkanı, Ekonometri ve İstatistik, Avrupa Politika Danışmanlık Bürosu
Konuşmacı: Laster Salamon, Müdür, Johns Hopkins Sivil Toplum Merkezi, ABD
Tartışmacı: Stephen Bubb, Yönetici, UK
Tartışmacı: Kumi Naidoo
NOTLAR:
Yaklaşık 25-30 kişinin izlediği toplantıda genel olarak Kar Amacı Gütmeyen Organizasyonların (NPO) tanımı, günümüz toplumlarında sahip oldukları konum ve bu tür örgütlenmelerle alakalı istatistiki çalışmaların durumu üzerinde duruldu. Toplantıda üzerinde durulan noktalar şunlardı:
1. Gelişmişlik düzeyini gösteren sağlık, yaşam süresi, eğitim, iş ve fakirlik gibi objektif göstergeler kullanılarak iyi sonuçlar elde edilmiştir. Yaşam süresinin dünya genelinde uzaması ve eğitim olanaklarına erişimin yaygınlaşması buna örnek gösterilebilir. Fakat artık on yıllar öncesinin dünyasında yaşamıyoruz. Bu durumda bize yeni göstergelere ve politikalara ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
2. Artık bir ülkenin ya da bir uluslararası örgütün sosyal performansını ölçmek için çocuk fakirliği, doğurganlık, eğitimden kopma, obesite, alkolizm, esnek ve ya mobil iş gücü, kalifeye iş gücü, sosyal dışlanma ve göçmenlerin entegrasyonu gibi daha da uzatılabilecek yeni kategorilerde veriye ihtiyaç duyulmaktadır.
3. Yeni durumlarla mücadele edebilmek için sorumlulukların paylaşılması gerekmektedir. Bütün paydaşların karar verme süreçlerine dahil edilmesi ve insanların ihtiyaçlarıyla politika alanlarının uyumlulaştırılması gerekmektedir.
4. NPO sektöründe istatistiki bilgi birikimi ve veri toplama metotları konusunda yeteri kadar gelişim sağlanamamıştır.
5. Hükümetler ve politika yapıcılar NPO ların ekonomiye katkılarının ne kadar önemli ve büyük olduğunun farkına varmalıdırlar ve bu sektörü ihmal etmemelidirler. Avrupanın bazı ülkelerine (İngiltere ve Hollanda gibi) NPO sektörü, bir çok ekonomik sektörden daha fazla istihdam sağlamakta ve GDP’ye katkıda bulunmaktadır. Ayrıca hükümetler ve politikacılar, bu sektör gönüllülük esasına dayandığı için profesyonel olamıyacakları kanısını taşıyabilmektedirler. Halbuki bu sektör hükümetlerin vermesi gereken bir çok kamu hizmetitni hükümetlerden daha profesyonel olarak vermektedirler.
6. NPO sektörü gerek ekonomik ve gerekse sosyal alandaki önemine nazaran toplum ve karar vericiler tarafından yeterince bilinmemektedir. Bu bağlamda NPO’ların görünürlüklerini artırmaları gerekmektedir.
7. Son olarak NPO’ların tanımı üzerinde bir mutabakat bulunmamaktadır. NPO’ların tanımının bir konsensüs oluşturacak şekilde yapılması gerekmektedir.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK SONUÇLAR, ÖNERİLER:
Konuşmalarda NPO’ların sosyal devletin vermesi gereken bir çok hizmeti daha esnek ve hızlı verdiği, ülke GDP’sine büyük katkı yaptıklarının vurgulanmış olması, üzerinde oturduğumuz medeniyetin esasen bir vakıf medeniyeti olduğu gerçeğini akla getirmektedir. Bu bağlamda ülkemizde vakıf kültürünün ne yaygınlıkta olduğunun iyi tespit edilmesi gerekmekte ve elde edilecek veriler ışığında toplumsal gelişimimizde vakıflardan nasıl faydalanılabileceğimiz üzerinde düşünülmesi gerekmektedir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: Halka Verilen Güç: Hesap Verebilirliğin Göstergeleri
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 27 Haziran 2007 14:30-16:00
TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Volkan Erkan
KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:
Başkan: Cathryn Ashley-Jones, Deputy Government Statistican, Social and Population Statistics, Statistics New Zealand
Konuşmacı: Shailaja Chandrap, Executive Director, National Poulation Stabilisation Fund, India
Konuşmacı: Dong Dasheng, Deputy Auditor General, National Audit Office of China
Konuşmacı: Bronwen Manby, Senior Proramme Adviser, AfriMAP, Open Society Institute
Tartışmacı: Alexander Piskunov, Member of the board, Accounts Chamber of the Russian Federation
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
SHAILAJA CHANDRAP :
Hindistan’da halkın yönetime katılımını sağlamak ve politika yapıcıların hesap verme sorumluluğunu geliştirmek için “Bhagidari” olarak adlandırılan bir sistem geliştirilmiştir. Bhagidari’nin diğer amaçları vatandaşların kamu hizmetlerine karşı şüpheci tavrını değiştirebilmek ve hükümetin halkın ihtiyaçlarına daha fazla cevap verebilmesini sağlamaktır. İçmesuyu, temizlik, elektrik, suç gibi konularda “Human Development Report for Delhi” raporu hazırlanmış ve hizmet sağlayıcılarının halkın ihtiyaçlarına yönelmesi ve sürekli gelişme sağlanmıştır. Buna bağlı olarak, 2001 yılında çıkartılan Bilgi Edinme Kanunu (Right to Information Act) ile yönetimde katılımcılık ve hesap verme sorumluluğu gelişmiştir.
Halkın kamu hizmetlerinden yararlanma düzeyini bölgesel bazda belirleyebilmek için bir GIS sistemi kurulmuş, bu şekilde bölgeler (köyler) arasında hizmetlere erişim imkanı karşılaştırılabilir hale getirilmiştir.
Hesap verme sorumluluğunun gelişmesi için halkın talebi gerekir. Bu noktada medyaya ve STK’lara önemli görevler düşmektedir. Hindistan’da bu talep geri dönülmez bir şekilde oluşmaya başlamıştır.
DONG DASHENG:
Çin’de 1998 yılında başlayan reform çerçevesinde “ekonomik hesap verilebilirlik denetimi (economic accountability audit)” yapılmaya başlanmıştır. Bu denetim mali ve performans denetimi unsurlarını biraraya getirmeyi amaçlamaktadır. Bu denetimler sonucunda kamu görevlilerine yönelik ödül ve ceza mekanizmaları geliştirilmiştir. Bu tür denetimler için yeni yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bilişim alanındaki gelişmelerden daha fazla yararlanılmalıdır.
BRONWEN MANBY
Open Society Institute Afrika’da hükümetlerin performanslarını ölçmek için AfriMAP isimli bir proje yürüttü. Adalet, karar vermeye katılım ve kamu hizmetlerinin sunumu üzerinde yoğunlaşan araştırmada nicel verilerden çok nitel verilere yer verildi. Proje ile, hükümetlerin birbirleri ile karşılaştırılması değil birbirlerinden öğrenmesi amaçlanıyordu.
Puanlama (rating) çalışmaları yeterli sonuç veremediği durumlar söz konusudur. Bu durumda nitel verileri mutlaka dikkate almak gerekir. Nitel ve nicel veriler arasındaki tercih araştırmanın amacına bağlıdır.
ALEXANDER PISKUNOV:
Kilit göstergeler arasında denge kurulmalıdır. Asıl amaç doğru teşhisi koyabilmektir. Rusya’da bu teşhisin doğru yapılabilmesi için gerekli matematiksel araçlar kullanılmaktadır.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Hesap verilebilirliğin sağlanmasının önemli boyutlarından biri hesap vermeye talep yaratmaktır. Halkın veriye dayalı hesap sorma talebinin olmadığı durumlarda ilerleme sağlamak güçtür. Bu talep kültürel bir değişimi gerektirmektedir.
Diğer yandan, sadece yasal düzenlemelerdeki tanımlamalar hesap verilebilirliğin sağlanması için yeterli değildir. Uygulamaya yönelik mekanizmalar geliştirilmelidir. Hesap vermeye yönelik nitel ve nicel veri setlerinin oluşturulması, çalışılması gereken öncelikli alanlardan biridir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: THE DEVELOPMENT OF INDICATORS FOR LOCAL COMMUNITIES
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 29 Haziran 2007 Perşembe Saat 14.30-16.00
TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: Ali ŞEN, Volkan BAŞMAN
KONUŞMACILARIN İSİMLERİ: Susan BRUTSCHY, Clayton COSGROVE, Alex MICHALOS, John WISEMAN
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
SUSAN BRUTSCHY:
Applied Survey Research (ASR), kar amacı gütmeyen ve sosyal araştırmalar yapan bir kuruluş olup bu konuda çok geniş topluluk araştırmaları yapmaktadır. Bu kuruluşun başkanı olan konuşmacı gerçekleştirilen Topluluk Değerlendirme Projesi (Community Assesment Project) hakkında bilgiler sunmuştur. Bu projenin amacı ilgili bölgelerde yaşam kalitesini sürekli olarak artırmaktır. Bu, kamunun bilincinin artırılması, karar verme süreçlerine rehberlik edecek doğru bilginin sunulması, topluluk programlarının yönetim ve tasarımı, kaliteli yaşam göstergelerine göre topluluk amaçlarının belirlenmesi faaliyet planlarının işbirliği ile oluşturulması ve etkilerinin değerlendirilmesi ile mümkündür. Göstergelerin yaşam kalitesini artırmak için kullanımında göstergelerin, bu göstergeleri etkileyen faktörlerin, mevcut durumun belirlenmesi ve verilerin toplanması önemli aşamalardır. Bu aşamalardan sonra toplumu bilgilendirmek ve hedef veriler ve faaliyetler belirlemek gereklidir.
CLAYTON COSGROVE:
Yeni Zelanda İstatistik Bakanı olan konuşmacı; yerel topluluklar için göstergeler belirleme konusunda Yeni Zelanda tecrübelerini aktarmıştır. Yeni Zelanda görece küçük bir ülke olmasına rağmen yerel topluluklar ekonomik ve demografik açılardan büyük farklılıklar göstermektedir. Bu çeşitlilik yerel yönetimlerin bu toplulukların refah düzeylerini izlemelerini, yönetmelerini ve sürdürülebilirliğini sağlamalarını gerektirmiştir. Bu konuda yerel yönetimlere yetkiler verilmiştir.
Veri elde edebilmek bu konudaki en önemli zorluklardan biri olmuştur. Veriler genelde ulusal düzeyde toplanmaktadır. Mevcut yerel veriler ise karşılaştırma yapılmasına imkân verecek tutarlılığa çoğunlukla sahip değildir. Resmi istatistik sisteminin (Official Statistics System) kapasitesini değişik yönetim seviyelerinde artırarak bu verilerin tutarlılığı sağlanabilecektir.
ALEX MICHOLAS:
İnsanların ve toplulukların yaşam kalitesinin ölçülebilmesi için veri toplanması ve bu verilerin toplulukların yararına kullanılması konusunda bir konuşma yapmıştır. Bu konuda, iyi yaşam göstergelerinin taşıması gereken özellikleri anlattıktan sonra toplulukların yaşam kalitesi algısının belirlenmesine dikkat çekmiştir.
Konuşmacının bahsettiği genel yaşam kalitesi modeline göre; sosyal, ekonomik ve çevresel açılardan nesnel olarak ölçülen yaşam koşulları ve bu koşulları yaratan bireylerin algıları, düşünceleri, duyguları ve faaliyetlerinin anlaşılabilmesiyle yaşam kalitesi ölçülebilir.
John Wiseman
Bu bölüm diğer konuşmacıların bahsettiği konularda bir tartışma bölümü şeklinde gerçekleşmiştir. Konuşmalarda bahsedilen Kanada, ABD ve Yeni Zelanda örnekleri karşılaştırılmıştır.
TÜRKİYE İÇİN ÇIKARILABİLECEK YORUMLAR, ÖNERİLER, YAPILMASI GEREKENLER:
Veri toplanması konusunda yerel aktörlerin ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı ve ortaklıkları sağlanabilir.
TOPLANTI KONUSU BAŞLIĞI: CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITY (KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK)
TOPLANTI TARİH VE SAATİ: 29.06.2007, 14:30-16:00
TOPLANTI NOTUNU HAZIRLAYAN: SERKAN VALANDOVA
KONUŞMACILARIN İSİMLERİ:
Oturum Başkanı: Donald J. Johnston, Avukat, Profesör, IRGC Başkanı, OECD Eski Genel Sekreteri
Panelist: Nikole Notat, Başkan, VİEGO, Fransa
Panelist: Alix Zwane, Google,USA
Panelist: Kadri Özen, Coca Cola Avrasya, Halkla İlişkiler ve İletişim Sorumlusu
Panelist: Thierry Raes, Ortak, Küresel Liderlik Takımı, Pricewaterhouse Coopers
Oturumda, kurumsal sosyal sorumluluk kavramı tanımlanarak firmaların ülkelerin gelişmelerindeki rolleri tartışılmıştır.
KONUŞMALAR HAKKINDA KISA NOTLAR:
Nikole NOTAT, Başkan, VİEGO, Fransa
Konuşmacı sunumunda, yatırımcıları, yatırım yapacakları şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk kavramını ne şekilde ele aldıkları ve ilgili riskleri ne şekilde yönettikleri hakkında bilgilendirmek amacıyla Viego şirketi tarafından yapılan “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Sıralaması” hakkında bilgi vermiştir. Yatırımcılar, ürünü yatırıma değer ancak sosyal sorumluluklarının bilincinde olmayan firmaları yatırım açısından riskli görmekte ve bu riskleri hesaplayabilmek için bu tür çalışmalara gerek duymaktadır. Sıralamaya esas teşkil eden girdiler, şirketlerin insan hakları, insan kaynaklarının yönetimi, çevre, iş etiği, kurumsal yönetişim ve toplumla işbirliği alanlarındaki performanslarıdır. Çalışmalar halka açık değildir, sadece yatırımcıları bilgilendirme amacını gütmektedir ancak çalışmalarda ön sıralarda yer alan kurumların talebi ile kamuoyuna açıklama yapılabilmektedir. Bu alandaki çalışmaların yayınımı için OECD ve diğer ulusal ya da uluslararası kuruluşlar nezdinde kılavuzlar ve risk analizi metodolojileri hazırlanmasında fayda görüldüğü ifade edilmiştir.
Alix ZWANE, Google, USA
Konuşmacı, Google şirketine bağlı bir kurum olan “google.org” un kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde yapmakta olduğu faaliyetler hakkında bilgi vermiştir. Kurum faaliyeleri, iklim değişikliği, yoksullukla mücadele, kamu sağlığı olmak üzere üç alandaki yardım faaliyetlerini kapsamaktadır. Faaliyetlerin finansmanı google hisselerinin yüzde 1’i ve yıllık karin yüzde 1’inden oluşan bileşik bir fon aracılığıyla karşılanmaktadır.
Kadri ÖZEN, Coca Cola Avrasya, Halkla İlişkiler ve İletişim Sorumlusu, Coca Cola
Konuşmacı, firmaların pazarlarda kalıcı olması için toplumla bir bağ kurmaları gerektiğini bir nevi sosyal lisans olarak da tanımlanabilecek bu bağ olmadan istihdam ve üretim aracılığıyla ülke ekonomisine sağlanan katkının bir önem ifade etmeyeceğini belirtmiştir. Coca Cola firmasının kurumsal sosyal sorumluluk alanındaki faaliyetlerini Pakistan ve Afganistan ülke örnekleri ile anlatan konuşmacı, Pakistan’da yaşanan doğal afette firmasının ABD dahil bir çok ülkeden daha çok mali katkıda bulunduğunu, üretim hatlarının 48 saat içinde ülkeye su sağlayacak şekilde değiştirdiklerini, ulaşım altyapılarını firmanın ve dünyanın düğer ülkelerinden gelen yardımları ihtiyaç sahiplerine iletmek için kullandıklarını belirtmiştir. Bununla beraebr önemli olanın yardım miktarı değil anlayış olduğunu, sürdürülebilir toplumsal gelişmenin desteklenmesinin sürekli bir görev olduğunu ifade etmiştir. Firmanın Türkiye’deki faaliyetlerinden de bahsedilmiş, her ilin önemli günlerindeki kutlamalarda firma sponsorluğunun sağlandığı belirtilmiştir. İnsanların ihtiyaçlarını belirleyip yardım etmektense insanların belirledikleri kendi ihtiyaçlarını karşılama yolunda destek sağlama anlayışının faaliyetlerindeki yeni bir anlayış olduğu ifade edilmiş bu alanda Türkiye’de uygulanan gençliğe yönelik projelerden bahsedilmiştir.
Thierry RAES, Ortak, Küresel Liderlik Takımı, Pricewaterhouse Coopers
Konuşmacı, firmaların kurumsal sosyal sorumluluk politikalarının geliştirilmesinde sağladıkları destekler hakkında bilgi vermiştir. Firmalara bu politikaları nasıl belirleyecekleri ve uygulayacakları konusunda danışmanlık desteği sağlayan firma, her firmanın karakteristiği ve kapasitesi dahilinde, adını duyurabileceği bir kurumsal sosyal sorumluluk alanı olduğunu, bunun doğru tespit edilmesinin faaliyetlerin etkinliğini artıracağını ayrıca firma itibarı üzerinde daha çok etki yapacağını belirtmiştir. Firmaların değerinin yüzde 40’ının mali raporlarda belirtilen rakamlar, yüzde 60’ının da vizyon, müşteriye yapılan muamele, ürün portföyü, uluslararası direktifleri uygulama gibi diğer konular tarafından belirlendiği, bu alandaki bilgilerin şirket değerini doğru hesaplama konusunda yardımcı olduğunu belirterek Viego şirketininki gibi çalışmaların faydasına değinmiştir. Konuşmacı, binyıl kalkınma hedeflerini gibi kalkınma hedeflerini gerçekleştirmenin kamunun sorumluluğu olduğunu, dünyanın başaramadığı kalkınma hedeflerinin özel sektör tarafından yerine getirilmesinin beklenmemesi gerektiği ancak özel sektörün de katkı sağlayabileceği alanda neyi nasıl yapacağını bilmesinin önemli olduğunu belirtmiş faaliyetlerinin gerekliliğini vurgulamıştır.
Dostları ilə paylaş: |