Toplumsal sistem gerçekliĞİ


BİRİNCİ BÖLÜM BİLİŞSEL TOPLUM BİLİMİ’NİN ESASLARI



Yüklə 2,28 Mb.
səhifə2/133
tarix18.03.2018
ölçüsü2,28 Mb.
#45872
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   133

BİRİNCİ BÖLÜM

BİLİŞSEL TOPLUM BİLİMİ’NİN ESASLARI

Bu çalışmaya başlarken kafamdaki ilk başlık, “Toplumsal Sistem Gerçekliği ve İnformasyon İşleme Süreci-İlkel Komünal Toplumdan Modern Komünal Topluma” idi. Bununla birlikte (bu çerçeve içinde) “Türkiye Toplumunun Tarihsel Gelişimini” de ele almayı düşünüyordum. Sonra, ön çalışmalar bitti ve tam yazmaya başlıyordum ki, birden farkettim! Ne yapmak istiyordum ben! Yapmaya çalıştığım iş, tarihsel toplumsal evrim süreci boyunca, her aşamada, insan toplumunu bir sistem olarak ele alıp, onun çevreyle etkileşme süreci içindeki evrimini incelemek değil miydi? Yani, toplumsal sistem gerçekliğini İnformasyon İşleme Teorisi [4] (İnformation Processing Theory) açısından inceleme çalışması değil miydi bu? Peki ya, “Türkiye Toplumunun Tarihsel Gelişimi”ni açıklama çabası? Türkiye toplumunu bir sistem olarak ele alıp bunun İnformasyon İşleme Teorisi açısından tarihsel evrimini açıklamak değil miydi işin özü? Evet! Peki bütün bunların bilimsel terminolojideki adı ne idi?: Bilişsel Toplum Bilimi. Hemen internete girdim ve “Cognitive Social Science” başlığı altında ne var ne yok ona baktım! Koskoca bir hiç! Ya da içi boş lâflar! Neden, diye düşündüm? Cognitive Neuroscience”, Cognitive Psychology” hatta “Cognitive Philosophie” üniversitelerde bir bilim dalı olarak okutuluyor da, Bilişsel (cognitive) Toplum Bilimi neden yok?


Dikkatli bir okur bu sorunun cevabını kendiliğinden verecektir, ama ben gene de kısaca değineyim! Bilişsel bilim, olayların ve nesnelerin Sistem Teorisi zemininde İnformasyon İşleme Teorisi’yle açıklanmasını esas alır. Yani, olayların ve nesnelerin, belirli bir sistem zemininde, karşılıklı ilişkileri içinde, biribirlerini yaratarak nasıl geliştiklerini, kendi kendilerini üreterek, bir durumdan başka bir duruma nasıl geçtiklerini ele alır. Mutlak, değişmeyen, varlığı kendiliğinden olan “gerçeklik” yoktur bilişsel bilim’de. “Gerçeklik”, içinde var olduğu koşulların bir ürünüdür. İşte, hal böyle olduğu için, siz toplumsal gerçekliği bilişsel bilim zemininde ele almaya kalktığınız zaman, daha işin başında, onun (toplumun) kendi kendini üreterek nasıl gelişip değiştiğini anlamaya çalışıyorsunuz demektir. “Peki ne var bunda mı” diyorsunuz! Çok şey var!
Sınıflı toplumlarda her toplumsal sınıf hayata sadece kendi varlığını temel alan bir koordinat sisteminden bakar. Olayı çok basite indirgersek, “ben” merkezli dünya görüşlerinin egemen olduğu bir toplumsal arenadır sınıflı toplum! Kendi varlığının ve “sahip” olduğu toplumsal zeminin sonsuza kadar süreceğini düşünen egemen sınıf burjuvazi açısından, toplumsal gerçekliğin bilişsel bilim zemininde incelenmesi hiç de iç açıcı olmasa gerek! Çünkü, işin ucu, o “mutlak”, “değişmeyen”, değişmesi istenilmeyen sınıfsal varlığa dokunuyor! Bilişsel bilim, içinde yaşadığımız toplumun büyük bir hızla değiştiğini, içinde bilginin “egemen” olduğu, üretimi robotların gerçekleştirdiği modern sınıfsız bir topluma doğru (“Bilgi Toplumu’na” doğru) evrildiğini haber veriyor. Kendi “yok oluşunun” bilimsel açıklamasını duymak, üniversitelerde bunun tartışılacağını, öğretileceğini bilmek her halde pek hoş olmasa gerek burjuvazi için! Bilgi satarak geçimini sağlayan “bilimadamları” için de bu tür bir çaba getirisi olmayan boş bir çaba olurdu sanırım! Hadi tutun da bilgi toplumuna giden sürecin kapitalizmin kendini inkârı süreci olduğunu okutun bakalım üniversitede, ya da bu konuda bir doktora tezi hazırlayın!
Ama, işçi sınıfı ve onun “temsilcileri” açısından da durum pek farklı değil! Eğer kapitalizm kendini inkâr ederek yok olmaya doğru gidiyorsa, bu sadece burjuvazinin değil, onunla birlikte işçi sınıfının da yok oluşu anlamına geliyor. Bu nedenle, bu işçi sınıfı bile olsa, hiç bir sınıf kendi “yokoluşunun” hikayesini dinlemek istemez! Hele hele bunun bilimsel açıklamasından hiç mi hiç hoşlanmaz! Sonuç: “Bilişsel Toplum Bilim’i de varsın eksik kalsın” oluyor! Olay budur!
Benim bu türden sıkıntılarım yok! Bu nedenle düşündüklerimi özgürce yazabileceğimi sanıyorum! Bilgi toplumunun-modern sınıfsız toplumun kendi bilgisini-bilimini üretmeye çalıştığını düşünüyorum, ben de bu sürecin bir parçasıyım belki!. Beni de oluşturan ve benimle birlikte kendini ifade etmeye çalışan bir süreç bu.
Eğer bugün, içinde yaşadığımız toplum, muazzam bir hızla, bilgi toplumuna-modern sınıfsız topluma doğru evriliyorsa, yani eğer bu tesbit doğruysa (ki ben böyle düşünüyorum), o zaman bu demektir ki, “bilgi toplumu”, ya da “sınıfsız toplum” dediğimiz şey, tıpkı ana rahmindeki bir bebek gibi kapitalizmin içinde hızla gelişmekte, büyümektedir. Bunun başka açıklaması yoktur! Yani öyle günün birinde gökten bir “bilgi toplumu” düşüvermeyecek üstümüze!. Peki, içinde yaşadığımız kapitalist toplumda, nerede büyüyor bu “bebek”, neresidir “ana rahmi” bu toplumun?
Toplum, elementleri insanlardan oluşan bir sistem. Yani toplumu insanlar oluşturuyor. İnsanlar, üretici güç olarak, doğayla etkileşerek var olurlarken, toplumsal sistemin elementleri olarak da gerçekleşiyorlar. Olay bu. Var olmak için üretiyorlar, ürettikçe de üretici bir güç olarak gelişiyorlar. Doğa’nın bilgisini üreterek gelişiyorlar. Herkes gibi ben de bu sürecin bir parçasıyım. “Üretici güçlerin gelişmesi” olayının özü budur işte. Bu süreç içinde yol boyunca, bir durumdan başka bir duruma geçişin esası da, bu “üretici güçlerin-yani insanın- gelişmesi” olayıdır. Her durumda, yeni, daima eskinin-var olanın içinde, onun gelişmesiyle birlikte gelişiyor. Ve bu gelişme, ancak var olan sistemin-ilişkilerin (üretim ilişkilerinin) içine sığamaz hale geldiği zamandır ki, toplum-insanlar kendi varlıklarında yok olarak, yeni bir üretim ilişkisi biçimiyle birlikte yeniden doğuyorlar. Alın, feodal toplumun içinden kapitalist toplumun nasıl çıktığını inceleyin. O işçiler ve burjuvalar bir günde çıkıvermiyorlar ortaya! Eski toplumun içinde gelişip olgunlaşıyorlar. Ben, içinde yaşadığımız toplumda (kapitalist toplumda) kendi varlığını üretirken bu gelişmeyi yaşayanlara, onu kendi içinde hissedenlere, bilgi toplumunun potansiyel güçlerine yazıyorum. Onlar beni anlayacaktır.

Yüklə 2,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin