Toplumsal sistem gerçekliĞİ


HERŞEYİN TEORİSİ VE TOPLUMSAL SİSTEM GERÇEKLİĞİ



Yüklə 2,28 Mb.
səhifə7/133
tarix18.03.2018
ölçüsü2,28 Mb.
#45872
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   133

HERŞEYİN TEORİSİ VE TOPLUMSAL SİSTEM GERÇEKLİĞİ


Herşeyin Teorisi’nde şöyle diyorduk:




  1. “Bu evrende var olan her şey, kendi içinde bir (AB) sistemi iken, aynı anda, sistem merkezinde temsil olunan varlığıyla, bir başka (AB) sisteminin içinde (A) ya da (B) olarak da yer alır, var olur.”

  2. “Her sistem, ya da her varlık “dışardan” gelen madde enerjiyi-informasyonu (buna A dersek) kendi içindeki bilgiyi kullanarak işlerken, ona karşı bir cevap olarak gerçekleşir (B olarak), onunla birlikte oluşturulan yeni bir (AB) sisteminin içinde, sistemin bir parçası olarak var olur.”[4]


Şek.1

Bu evrensel teorik çerçeve içinde düşünürsek Bilişsel Toplum Bilimi nedir, neyle uğraşır? Daha başka bir deyişle, Bilişsel Toplum Bilimi’nin esaslarını Herşeyin Teorisi’nin diliyle nasıl ifade edebiliriz:
İlkel komünal toplumdan sınıflı toplumlara ve hatta bilgi toplumu’na kadar bütün toplum biçimleri kendi içinde bir (AB) sistemidir. Ama, bütün bu toplumlar, aynı anda, doğa’yla (çevreyle) etkileşme sürecinde oluşan (toplum-doğa) sisteminin içinde, bu sistemin bir parçası olarak da gerçekleşirler. Yani toplumsal varlık her durumda bir sistem gerçekliğidir. Nasıl görelim:
Bir toplum biçiminin varlığı, onun ne ürettiğiyle ve bunu nasıl ürettiğiyle karakterize olunur. Toplumsal üretim ilişkilerini belirleyen temel faktör de budur zaten. Nasıl üretiyorsun sorusunun cevabı, üretim süreci içinde toplumun fertlerinin kendi aralarında nasıl bir görev bölüşümü yaptıklarını da açıklar. Buna biz “üretim ilişkisi” diyoruz. Bu bir. İkincisi de şudur: Ne ürettiğini ve bunu nasıl ürettiğini BİLMEK. Üretim bilişsel bir süreç olduğu için, insanların neyi nasıl üreteceklerini bilmeleri gerekir. Bu yüzden, insanlar farkında olsun-olmasın11, üretim faaliyeti esnasında yaptıkları iş, neyin nasıl üretileceğine dair bilgiyi kendi aralarında oluşturdukları üretim ilişkisiyle hayata geçirmektir. Üretim ilişkisi, toplumsal sistemin içinde işleyen canlı bir mekanizmadır. Neyin nasıl üretileceğine dair bilginin kendini gerçekleştirmesi mekanizmasıdır. Onun somutlaşmış şeklidir de diyebiliriz buna.
Yapılan işe gelince, çevreyle etkileşmektir işin özü. Çevreden (doğa’dan) alınan ham maddeyi sistemin içindeki bilgiyle işleyerek ürün oluşturulurken, bununla birlikte toplumsal varlık da (selbst) gerçekleştirilir. Üretimin, dışardan gelen informasyonu belirli bir bilgiyle işleyerek yapılması ve üretim faaliyetinin çevrenin etkisine karşı toplumsal bir “cevap” olarak gerçekleşmesi, çevrenin karşısında temsili bir instanz olarak toplumsal varlığı gerçekleştirir. Ürüne sahip çıkma bilinci bilgiye sahip çıkma bilinciyle bütünleşir.



Şek.2

Şimdi, bir an için, üretimin nasıl gerçekleştirildiğini, üretim ilişkilerini vs. unutalım ve bir durum değerlendirmesi yapalım. Bir yanda “ham madde” kaynağı olarak çevre var, öte yanda da üretim faaliyetini gerçekleştiren toplum. Ve bu toplum, kendi içindeki görev bölüşümü vs. ne olursa olsun, çevrenin karşısında tek bir instanz (varlık) olarak gerçekleşiyor. Belirli bir bilgiye sahip olan ve bu bilgiyi işlerken (ürünü gerçekleştirirken) var olan bir instanzdır toplumsal varlık. Çevreyi (A) olarak gösterirsek, toplumun da bununla birlikte (B) olarak gerçekleştiği bir (AB) sistemidir ortada olan..


Şimdi geliyoruz toplumsal varlığın iç yapısına, üretim ilişkilerine. Üretimi gerçekleştiren bilginin üretim ilişkilerinde somutlaştığını söylemiştik.Topluma içerden bakınca, toplum adına toplumsal bilgiyi, yani neyin nasıl üretileceğini temsil eden merkezi var oluş instanzını toplumsal üretim ilişkilerinin yarattığını görüyoruz. İlkel komünal toplum sözkonusu olunca “kan” ilişkilerini temsil eden komün şefi, sınıflı toplumlarda da kral, sultan, hükümet-devlet başkanı olarak karşımıza çıkan bu instanzın gerçekliği hep aynıdır. Her durumda, toplumsal varlığın esasını oluşturan ve mevcut üretim ilişkileriyle temsil edilen bilgiye toplum adına (onu temsil ederek) sahip çıkandır bu instanz. İlkel komünal toplumda “kan” ilişkisi-bağı” denilen şey, toplumsal üretim ilişkilerinde somutlaşan, “kan” bağı şeklinde toplumu bir arada tutan bilgidir. Komün şefi de, bu bilginin temsilcisi instanz olarak komün şefidir. Ve ne oluyor, toplum kendi içinde, bilgiye sahip çıkanlar ve bu bilgiyi, üretim süreci boyunca maddi bir gerçeklik haline getirenler olarak ikiye bölünüyor. Birine (A) derseniz ötekinin de (B) olduğu bir (AB) sistemidir bu.
Toparlarsak, insanlar toplumsal olarak kendi varlıklarını üretirlerken çevreyle ilişkinin sonucunda toplumsal olarak bir (AB) sisteminin içinde (çevre-toplum), onun bir parçası olarak gerçekleşiyorlar. Fakat onlar aynı anda, çevreden alınan ham maddeyi toplum kendi içinde işlerken, gene bir (AB) sisteminin içinde, (A) ya da (B) gibi, toplumsal sistemin iki temel parçasından birine dahil olarak da var oluyorlar.

SİSTEM ÖRGÜTTÜR, ÖRGÜT MADDELEŞMİŞ BİLGİDİR

Aşağıdaki alıntı “Herşeyin Teorisi’nden” [4]. Bunu, olduğu gibi, toplumsal sistem gerçekliğine uygulayabilirsiniz:


“En az iki elementten oluşan sistemlere basit sistemler diyoruz. Çünkü bir örgütün oluşa-bilmesi için en azından iki elemente (kişiye!) ihtiyaç vardır. Tek kişilik örgüt-sistem olmaz! Peki neden bir araya gelir iki kişi? Ortak bir amacı gerçekleştirmek için mi? O halde, ortak bir amacı gerçekleştirmek için görev bölümü yapmaya dayanıyor işin özü. Görev bölümü ise, bir işin nasıl yapılacağının belirlenmesi ve sonra da bunun hayata geçirilmesinden ibarettir.
Çevrenin etkisine karşı bir cevap oluşturabilmek için, önce bu mesajın ne olduğunun anlaşılabilmesi gerekir. Ne anlama geldiğini bilemediğiniz bir etkiye karşı tepki-cevap da oluşturamazsınız. Bu ise belirli bir bilgiyi gerektirir. Eğer Almanca yazılmış bir mektup aldıysanız, bu mektubu okuyabilmeniz için Almanca bilginizin olması gerekir. Yani, dış dünyadan gelen herhangi bir mesajı alabilmek için o konuda, ya da ona benzer konularda daha önceden bir ön bilgiye sahip olmanız gerekir. Hayatında hiç elma görmemiş olan bir insan, elmanın ne olduğunu bilemez! En basit bir refleks agent bile, belirli bir etkiye karşı nasıl cevap vereceğine ilişkin dispozisyonal olarak belirli bir bilgiye sahiptir. O halde, bir örgütün, bir sistemin oluşabilmesi için, onun mutlaka belirli bir bilgiyi temsil ederek gerçekleşmesi gerekir. Bu “bilgi”, örgütü oluşturan elementler arasındaki ilişkiyle temsil edilmektededir. Öğrenmek vs. bunlar daha sonra gelir. Hiç ön bilgi olmadan öğrenmek de olmaz. Ama zaten, var olmak demek de, daha doğuştan, bir ön bilgiye sahip olarak doğmak demek değil midir! Daha başka bir deyişle, var olmak demek, belirli bir bilginin kendine özgü bir AB sistemi şeklinde, bir madde-enerji yoğunluğu olarak gerçekleşmesi demek değil midir?

Bilgi, ilişkilerle kodlanıp depo edilerek saklanıyor. Ama bir ilişkinin de, en azından, bu ilişkiye taraf olan iki unsuru gerektireceğini düşünürseniz olay apaçık çıkar ortaya. Örneğin bir çocuğun oluşumuna dair bütün bilgiler onun DNA’ larında mevcuttur. Ve bunlar, DNA molekülleri arasındaki bağlarda bulunurlar, muhafaza edilirler. Beynimizde ise, nöronlar arasındaki sinaptik bağlantılarda oluşur ve saklanır bilgiler. Bir bilgiyi muhafaza edebilmek için en azından iki nörona ihtiyaç vardır. Adı üstünde, ilişki demek, bir şeyin diğer bir şeye bağlanması demektir; ki bunun için de en azından iki elemana ihtiyaç bulunur.”[4]



Yüklə 2,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin