TüRKÇe anlatim biÇİmleri



Yüklə 1,36 Mb.
səhifə15/16
tarix27.01.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#40870
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16

XX. UJ

o

Kapatılan bir siyasi parti başka bir ad altında tekrar kurulamaz.

(Cevap B)



80-

-GENEL YETENEK GENEL KULTUR DERGISI-









Türkiye'nin Sosyo-Ekonomik Yapısına Genel Bakış 3 (SAĞLIK)

Dergimizin bu sayısında ülkemizin sağlık konusundaki mevcut durumu, başlıca sorunları ve önemli gelişmeler özet bir şekilde ele alınacaktır.

TÜRKİYE'DE SAĞLIK

Kişilerin ve toplumların sağlıklarını korumak, hastalandıklarında tedavilerini yapmak, tam olarak iyileşmeyip sakat kalanların başkalarına bağımlı olmayıp yaşayabilmelerini sağlamak ve toplumların sağlık düzeylerini yükseltmek için yapılan planlı çalışmaların tümüne" sağlık hizmetleri " denir. Sağlık hizmetlerinin üç boyutu vardır. Koruma, tedavi ve rehabilitasyon.



Koruyucu Sağlık Hizmetleri: Kişiye yönelik koruyucu hizmetler; Bağışıklama, ilaçla koruma, erken tanı, iyi beslenme, aile planlaması, sağlık eğitimi.

Çevreye yönelik koruyucu hizmetler; Çevremizdeki olumsuz biyolojik, fiziksel ve kimyasal faktörleri yok ederek, düzelterek ya da insanları etkilemelerini önleyerek kişilerin sağlıklarını koruyabilmektir.



İyileştirici (tedavi edici) sağlık hizmetleri: Sağlık ocakları, dispanserler ve hastaneler aracılığıyla sunulan hizmetlerdir.

Rehabilitasyon hizmetleri: Rehabilitasyon (esenlendirme) bedence ya da ruhça sakat kalmış olanların başkalarına bağımlı olmaksızın yaşayabilmelerini sağlamak için yapılan bütün çalışmaları kapsar.

Cumhuriyet kurulduğunda 1923'te 554 hekim vardı. 1935'te 1625'e ulaştı. 1948'de doktor sasısı 5000'e yükseldi. 2000 yılında ise hekim sayısı toplam 81.988 (36.854'ü uzman, 45.134'ü pratisyen)dir.

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı 2 Mayıs 1920'de kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında koruyucu sağlık hizmetleri ön planda tutulmuştur. Kuduz aşısı başta olmak üzere sıtma, trahom, frengi ve salgın

yapan bulaşıcı hastalıklarla mücadele için en uzak köylere kadar uzanan yaygın bir çalışma yapılmıştır.

1937-1949 döneminde en önemli olgu 2. Dünya Savaşıdır. Türkiye savaşa girmemekle beraber sağlık durumunun bozulması söz konusudur. 1943 yılında Köy Ebeleri ve Köy Sağlık Memurları Kanunu çıkarılmıştır. Bu dönemde sıtma, epidemik tifüs ve çiçek büyük salgınlara sebep olmuştur. 1945 yılında sıtma ile savaş için "Olağanüstü Sıtma Savaş Kanunu" çıkarılmıştır. 1949'da kabu! edilen yöntemle verem savaşına kentlerde "Verem Savaşı Demekleri", köylerde ise bu alandaki çalışmaları Sağlık Bakanhğı'nın yürütmesi kabul edilmiştir. 1960 yılında da Sağlık Bakanlığına bağlı Verem Savaşı Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

Bu dönemde diğer en önemli olay da 1945'de İşçi Sigortaları Kurumunun kurulmasıdır. Bu kanunla Kurum, sigortalı işçiler için sağlık örgütü kurma, işletme ve sağlık personeli yetkisi almıştır. Bu hüküm 1952'de uygulanmaya başlanmıştır.

Türkiye, 1948 yılında kurulan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün kurucu üyeleri arasında yer almıştır. 1950'lerden sonra Türkiye'de yapılan tüm reformlarda DSÖ'nün teknik bilgi, uzmanlık ve sistem bilgilerinden yararlanılmıştır.

Kişilerin ve toplumların sağlıklarını korumak, hastalandıklarında tedavilerini yapmak, tam olarak iyileşmeyip sakat kalanların başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilmeleri için rehabilitasyon yapmak ve toplumların sağlık düzeyini yükseltebilmek için yapılan planlı çalışmaların tümüne "sağlık hizmetleri" denümektedir.

Dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de, sosyal ve ekonomik kalkınmanın temel göstergelerinden olan sağlık hizmetleri, giderek artan bir önem kazanmaktadır. Türkiye'de sağlık hizmetleri talebini karşılama, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamasını ve sağlık hizmetlerinden eşit ve en iyi şekilde faydalanmasını sağlama görevi Anayasa ile devletin yükümlülüğüne verilmiş ve sağlık kuruluşlarının planlanmasının tek elden ve devlet tarafından yürütülmesi öngörülmüştür.



-GÜNCEL: TÜRKİYE'NİN SOSYO-EKONOMİK KONULARI-

81



Sağlık sektörü çok merkezli bir yönetim ve yapılanmaya sahip olmakla birlikte, sektörde daha çok kamu kuruluşları faaliyet göstermekte ve bunun içinde hizmet sunma, hizmeti finanse etmed9 en büyük payı, Sağlık Bakanlığı almaktadır. Bunu, SSK Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı takip etmektedir. Bu yapılanma, aşırı derecede merkeziyetçi ve katı bir yönetim tarzını da beraberinde getirmekte ve bunun sonucu kurumlar arası koordinasyon sağlanamamaktadır.

Türkiye'de temel sağlık göstergelerindeki gelişim aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablonun incelenmesinden de görüleceği gibi, temel sağlık göstergeleri olarak kabu! edilen ve uluslararası karşılaştırmalarda kullanılan kaba doğum ve ölüm hızı, bebek ölüm oranı ve doğuşta hayatta kalma ümidi verilerinde önemli iyileşmeler olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarıyla karşılaştırıldığında, kaba doğum hızı binde 48.2'den binde 20.8'e, kaba ölüm hızı binde 23.5'den binde 6.3'e düşmüş, doğuşta hayatta kalma ümidi 43 yıldan 69 yıla çıkarak önemli bir gelişme göstermiştir.



ftilgiNotu f

KUŞ GRİBİ

Uzakdoğu Asya'da kuşlar ve kümes hayvanları arasında

başlayıp daha sonra insanlara geçen kuş gribinin, Rusya

ve Romanya'dan sonra ülkemizde de görülmesi,

hastalığın sınırlı bir salgın olmayıp, tüm dünyayı tehdit

ettiğine dair uyarıları doğruladı.

Kuş gribinin 15 ayrı çeşidi var. En bulaşıcı kuş gribi

virüsleri H5 ve H7 diye kodlanan türdeki virüsler.

Kuşlarda genellikle ölüme neden oluyorlar. Alarma yol

açan ve Türkiye'de de tespit edilmiş olan ölümcül kuş

gribi virüsü H5N1 ailesinden gelen virüs. Bu virüsün

insanlara da sıçrayabildiğine tanık olundu.

Göçmen kuşlar -özellikle de yaban ördekleri- virüsün

doğal taşıyıcıları. Göçmen kuşlarla taşındığı için virüs

sınır tanımadan ilerleyebiliyor. Buna ek olarak göçmen

kuşların uçuş güzergahları bilindiğinden bu yol üstünde

tavukçulukla uğraşanların daha dikkatli olması

sağlanabiliyor.

Kuş gribi, 1997 yılında Hong Kong'ta hastalanan bir

insana dek sadece kanatlı hayvanları etkiliyor

sanılıyordu.

Virüs, kuş gribinden hastalanmış canlı hayvanlarla yakın

temas halindeki insanlara bulaştı.

Kuşların ve kanatlı hayvanların dışkısında H5N1 virüsü

olabiliyor.

Kuruyan dışkının toz halinde havaya karışması ardından

insan bünyesine solunum yollarından giriyor.

Semptomları (belirtileri), diğer grip türleriyle aynı: ateş,

halsizlik, boğaz ağrısı ve öksürük.

tn 'o tc

UJ

Q

m c/> o.

:*:

1

Vietnam'da kuş gribine yakalanmış bir insan üzerindeki I araştırmalarda virüsün sadece akciğerleri etkilemekle I kalmadığı ve vücudun bütün organlarına yayılabildiği |

Bilimadamlarını kaygılandıran bu gözlem, belki bugüne

değin Uzak Doğu'da başka bir nedene bağlanan çok

sayıda hastalığın -ve ölüm vakasının- aslında kuş gribi

virüsünden kaynaklanmış olabileceğine işaret ediyor.

10 Ekim 2005 tarihi itibariyle Endonezya, Vietnam,

Tayland ve Kamboçya'da 117 kişinin kuş gribi virüsüne

yakalandığı teyit edildi. Bu kişilerden yaklaşık 6O'ı -

hemen hemen yarısı- öldü.

H5N1'e yakalanan insanlar arasındaki ölüm oranı,

yüksek bir oran.

Yaklaşık 3 yıl önce ortaya çıkan ve dünya çapında en az

8,400 kişinin yakalandığı düşünülen solunum yolları

virüsü Sars, bu vakalardan 800'ünde ölüme yol açmıştı.

Kuş gribi insandan insana geçebileceğinin işaretleri alındı

fakat henüz korkulan türden büyük bir salgına yol

açabilecek düzeyde mutasyon örneğine rastlanmadı.

Uzmanlar bunun mümkün olabileceğinden endişe

duyuyor.

Virüsün bugüne değin normal insan gribiyle karıştığı bir

vakaya rastlanmadı.

Bilimadamlarının en büyük korkusu, bu olasılık. Normal

gribe yakalanmış bir insanın, kuş gribi virüsünü de

kapması durumunda, iki virüs türünün genleri birbirine

karışabilir.

'Çift enfeksiyon' ne kadar sık yaşanırsa ortaya yeni,

bulaşıcı ve öldürücü bir virüs türünün çıkması olasılığı da

o kadar artıyor.

Uzmanlar, milyonlarca kişinin öldüğü 1918 yılındaki grip

salgını ("İspanyol Gribi" olarak bilinir) sırasında, kuş gribi

virüsünün yukarıdakine benzer bir senaryodan geçmiş

olabileceğini düşünüyor.

Bu olasılığın günümüzde tekrar etmesinin dünya çapında

2 ila 50 milyon arasında kişiyi öldürebileceği tahmin

ediliyor.

Henüz kesin sonuç veren bir aşı yok. Fakat kuş gribinin

H5N1 türüne koruma sağlayan aşı prototipleri -ön

ürünleri- üretilmeye başlandı.

Antiviral ilaçlar da semptomları hafifleterek hastalığın

bulaşıcılığını azaltabilir.

Uzmanlar kuş gribinin yiyecek içecekten geçmediğini

söylüyor. Dolayısıyla tavuk yemekte bir sakınca yok.

BM'nin kuş gribine karşı küresel mücadeleyi

örgütlemekle görevlendirdiği yetkili Doktor David

Nabarro, gelecekte bir kuş gribi salgınının 150 milyon

insanın ölümüne yol açabileceği uyarısında bulundu.

Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere bütün ulusal ve uluslar arası kuruluşlar alarma geçmiş durumda.

"Hayat kalitesi" göstergeleri adı altında da tanımlanan "genel ölüm ve bebek ölüm oranlan" ile "doğuşta hayatta kalma ümidi" göstergelerinin Türkiye'deki durumu dünya ve AB ortalamasıyla karşılaştırıldığmda; Türkiye'nin sağlık alanında



82-

-GENEL YETENEK GENEL KÜLTÜR DERGİSİ-


gelişmiş ülkelere göre geri kaldığı görülmektedir. Kaba doğum hızı Türkiye'de (1999) binde 20.8 iken, AB'de (1989) binde 10-15, dünyada (1992) binde 26'dır. Kaba ölüm hızı, aynı yıllar için, Türkiye'de binde 6,3 iken, AB'de binde 7-11 ve dünyada binde 9'dur. Yine aynı yıllar için, bebek ölüm hızı Türkiye'de binde 36,3 iken, ÂB'de 10-15 ve dünyada binde 53'dür. Doğuşta hayatta kalma ümidi göstergesi, Türkiye'de 69 yıl iken, AB'de 75 yıl ve dünyada 66 yıldır. Bu verilerden de görüldüğü gibi, Türkiye sağlık hizmetlerinde, gelişmiş ülkelerin 19801i yıllarda yakaladığı düzeyin gerisinde kalmış olup, dünya ortalamasının biraz üstündedir.

Temel Sağlık Göstergeleri



Veriler

1991-1996

1999

2000

2003

Kaba Doğum Hızı (binde)

26,3

20,8

22,2

20,9

Kaba Ölüm Hızı (binde)

6,9

6,3

7,1

7,0

Bebek Ölüm Hızı (binde)

50,3

36,3

41,9

38,3

Yıllık Nüfus Artış Hızı (binde)

1,97

1,45

1,66

1,53

Doğuşta Hayatta Kalma Ümidi (yıl)

67,8

69,0

68

68,7

Bazı Avrupa ülkelerinde sağlık harcamalarının GSMH içindeki paylarına bakıldığında, OECD ülkelerinde GSMH içinde sağlık harcamalarının payı 1997 yılı itibariyle ortalama % 7.9'dur. Bu ülkeler arasında GSMH içinde sağlığa en fazla pay ayıran ülkeler sırasıyla, ABD, Almanya, Fransa, Kanada, İtalya, Japonya ve İngiltere'dir. Sağlık harcamalarında hızlı artış gösteren İsviçre'nin, 1997 yılı, GSMH'den sağlığa ayırdığı pay % 10 olmuştur. Bu ülkeler içinde GSMH'den sağlığa en az pay ayıran ülke, tüm yıllar için, % 2-4 ile Türkiye olmuştur. AB sağlık harcamaları ortalamasıyla karşılaştırıldığında, Türkiye'nin bu ortalamanın çok gerisinde kaldığı görülmektedir

Her alanda olduğu gibi, sağlık sektöründe de etkili hizmet sunmanın en önemli koşullarından biri, gerekli özelliklere sahip yeterli insan gücünün sektörde istihdam edilmesidir. Sağlık sektörü emek ve teknoloji yoğun bir sektör olduğundan, istihdam edilen personelin hem nicel hem de nitei açıdan yeterli olması önemlidir.

Ülkede sağlık personelinin gelişiminde olumlu bir ilerleme gözlenmekle birlikte, bu alanda yaşanan temel sorun, sağlık personelinin bölgesel istihdamında görülen dengesizliklerdir. Personel, genellikle, Ege ve Akdeniz bölgeleri başta olmak üzere, büyük illerde yoğunlaşmıştır. Hekimlerin %

o 'a

LU

48.5'i, uzman hekimlerin % 56.1'i Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere, üç büyük ilde toplanmıştır Ayrıca, Türkiye'deki sağlık personel durumu, Avrupa ülkelerinin göstergeleriyle karşılaştırıldığı zaman, yetişmiş sağlık insan gücünün yetersiz olduğu görülmektedir.



SAĞLIK ALANINDAKİ BAŞLICA SORUNLAR

                  1. Personel eksikliği: Hekim, ebe, hemşire, sağlık
                    memuru sayılarında ciddi eksiklikler
                    bulunmaktadır. Türkiye'de hekim başına düşen
                    ortalama nüfus 5 bin kişidir. Bu sayı ebe başına
                    3.690, hemşire başına 6.700 ve sağlık memuru
                    başına 12.616'dır.

                  1. Altyapı eksikliği: Sağlık ocağı, hastane,
                    laboratuar vb. sağlık tesisleri yetersizdir.

                  1. Kaynakların verimli ve etkin kullanılamaması

                  1. Finansman yetersizliği

                  1. Sağlık personeli sayısının bölgelerarası
                    dengesiz dağılımı:
                    Sağlık personeli sayısı
                    ülkemizde yetersiz düzeyde olduğu gibi, bu
                    konuda bölgelerarasındaki dağılım da dengesiz
                    biçimdedir. Hekimi olmayan sağlık ocağı oranı
                    Marmara Bölgesi'nde % 12, Ege Bölgesi'nde %
                    16, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
                    ise % 21'dir. Bölgeler arasındaki bu dengesizlik,
                    sağlık konusundaki diğer göstergeler için de
                    geçerlidir.

                  1. Kurumlar arası koordinasyon ve işbirliğinin
                    yetersizliği


                  1. Ulusal bir sağlık politikası oluşturulamamış
                    olması


                  1. Çocuk ölümleri: Ülkemiz için en önemli sorun
                    çocuk ölümleridir. İsveç'te 0-4 yaş grubunda
                    ölenlerin tüm ölenlere oranının yüzde 1,4 olduğu
                    göz önüne alınırsa bizdeki yüzde 51 oranının ne
                    kadar büyük olduğu daha iyi belli olur. Bebek
                    ölüm oranlarını diğer ülkeler ile kıyaslarsak
                    çocuk ölümieri arasında bebek ölümlerinin en
                    önemli sorun olduğunu görürüz.

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (World Health Organization - WH0)

Birleşmiş Milletler örgütüne bağlı bir uzmanlık kuruluşudur. 1948'de kuruldu. Amacı ulusal sağlık örgütleriyle işbirliği içerisinde özellikle gelişmekte olan ülkelere sağlık alanında çalışmalar yapmaktır.



-GÜNCEL: TÜRKİYE'NİN SOSYO-EKONOMİK KONULARI-

83



nilgiNotuf

Sağlık Bakanlığı ile Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün birlikte gerçekleştirdikleri Araştırması'nın (2003) sonuçları:

Türkiye'nin nüfus yapısı doğum oranının azalmasına paralel olarak genç nüfus oranının yüksek olduğu yetişkin yaş grubuna doğru ilerliyor. Buna göre Türkiye nüfusunun yüzde 64'ü 15-64 yaş grubundan oluşuyor. Toplam doğurganlık oranı da 5 yılda 2,6'dan 2,2'ye geriledi. Araştırmada Türkiye'de nüfus artışının 2050'li yıllara kadar devam edeceği ve ardından da nüfusun durgun hale geleceği tahmin ediliyor. 2015 yılında Türkiye nüfusunun 80 milyonu aşması, 2025 yılında 90 milyon olması, 2050 yılında ise 100 milyon olması bekleniyor.

Anne ve çocuk sağlığı konusunda artırılan çalışmalar sayesinde ülkedeki bebek ölüm hızı bir önceki 5 yıllık döneme göre binde 42,7'den binde 28,5'e düştü.



o

GC UJ

Q

V) Cfl

Q-

Sağlık Bakanlığı, bebek ölüm hızını AB ortalaması olan binde 10-15 seviyelerine kadar indirmeyi hedefliyor.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK FONU (UNICEF)

Birleşmiş Milietler örgütüne bağiı kültürel uzmanlık "j|


kuruluşlarından birisi. 1946'da geçici olarak kurulan 'g
UNICEF, 1953 yılında sürekli hale getirildi. *~

UNICEF, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından çocuk haklarının korunması için çalışmaiar yapmak, çocukların temel gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olmak ve çocukların potansiyellerini eksiksiz biçimde gerçekleştirmek için fırsatlar yaratmak üzere görevlendirilmiş bir kuruluştur.



ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilmiştir. ÇHS, çocukların, bedensel, zihinsel ve sosyal açıdan gelişebilecekleri en üst düzeye kadar gelişme ve görüşlerini özgürce ifade etme hakkına sahip bireyler olduklarını kabul etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ÇHS'yi 1990 yılında imzalamış ve 1995 onaylamıştır.Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ÇHS'nin Türkiye'de yaşama geçirilmesi görevıni üstlenmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından koordine edilen ve küresel düzeyde uygulanan Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında Türkiye'de çocuklar 7 hastalığa karşı aşılanmaktadır (difteri, hepatit B, kızamık, boğmaca, çocuk felci, tetanoz ve tüberküloz). Ayrıca okula devam eden çocuklar difteri, kızamık, çocuk felci, tetanoz ve tüberküloza karşı, hamile kadınlar da tetanoza karşı aşılanmaktadır. Kapsamlı bir aşılama kampanyasının ardından 1993 yılında aşılama oranı % 75-80'e yükselmiştir. Ancak, son birkaç yıl içinde aşılama oranında azalma gözlenmektedir.

İyot eksikliğine bağlı bozukluklar (İEB), Türkiye'de beslenme alanında önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır. Her üç kiçiden biri İEB ve bunun yol açtığı guatr ve zeka geriliği gibi sonuçlarm tehdidi altındadır.

»ÇIKMIŞSORU(1999DMSOÖ)

Aşağıdakilerden hangisi Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin çocuklara tanıdığı haklardan biri degildir?


                  1. Özel korunma hakkı

                  1. Bir ad ve yurttaşlık hakkı

                  1. Her yaşta çalışma hakkı

                  1. Eğitim hakkı

E) Korunma ve yardımdan ilk yararlanma hakkı

(Cevap C)

Çocuk Hakları Bildirgesi

20 Kasım 1959'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda on ilkeden oluşan "Çocuk Hakları Bildirgesi" kabul edilmiştir.



                  1. Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan
                    din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi,
                    sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.

                  1. Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli
                    kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal
                    ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında
                    özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde
                    yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak
                    yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir

                  1. Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin
                    vatandaşı olma hakkı vardır.

                  1. Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıkiı
                    bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine
                    doğum öncesi ve sonrası özei bakım ve korunma

                  1. 84-

-GENEL YETENEK GENEL KÜLTÜR DERGİSİ-


sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.

                  1. Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü
                    çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım
                    sağlanmalıdır.

                  1. Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve
                    sevgiye gereksinimi vardır. Küçük yaşlarda çocuğu
                    annesinden ayırmamak için bütün olanaklar
                    kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği
                    olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun
                    ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan
                    ailelere devletyardımı yapılmalıdır.

                  1. Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar
                    verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu
                    geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını
                    sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde
                    sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk
                    aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.

8. Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma
olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.

9. Çocukiar h9r türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu o



olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce •■§

Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin