-
Fikri ve Sınai Mülkiye Haklarına İlişkin Yaptırım Kanunları
FM yaptırımlarına ilişkin hükümler muhtelif kanunlarda yer almaktadır. Bu kanunlar şunlardır:
-
5042 Sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun (15.01.2004 tarih ve 25347 sayılı Resmi Gazete) (Md.66)
-
5147 Sayılı Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun (30.04.2004 tarih ve 25448 sayılı Resmi Gazete) (Md.39)
-
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (05.12.1951 tarihli) (Md. 71-75, 81)
-
556 Sayılı Markaların Korunmasına İlişkin KHK’da Değişiklik Yapılmasına dair 5833 Sayılı Kanun
Bunların dışında 4128 sayılı ve 03.11.1995 tarihli (07.11.1995 tarih ve 22456 sayılı Resmi Gazete) Kanun ve 5194 sayılı ve 22.06.2004 tarihli (26.06.2004 tarih ve 25504 sayılı Resmi Gazete) Kanun ile; 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında KH.K., 554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında K.H.K, 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında K.H.K., 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında K.H.K.’ye cezai yaptırımlar içeren hükümler eklenmiş ancak bu hükümler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için söz konusu cezalar halen uygulanamamaktadır.
-
Yaptırım Mercii
FMH yasalarının yaptırımı ile ilgili birden fazla kurum vardır. Bunlar;
-
Polis teşkilatı- İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü
-
İl Denetim Komisyonları
-
Jandarma teşkilatı- İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı
-
Gümrük teşkilatı- Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
-
Yargı teşkilatı
şeklindedir. Her bir kurumun teşkilat kanununda, görev alanları belirlenmiştir.
Yurtiçi taklit ve korsan ile mücadelede yürütülen adli işlemlerde Cumhuriyet Başsavcılıkları, İl Emniyet Müdürlükleri (Güvenlik Şube Müdürlükleri), İl Jandarma Komutanlıkları ve Gümrük Müdürlükleri görev yapmaktadır. İdari işlemler ise 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında; genel kolluk, İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ile meslek birlikleri temsilcilerinden oluşan Denetim Komisyonlarının bandrol denetimi ile sağlanmaktadır.
-
Yaptırım görevlilerinin eğitimi, uzmanlaşması (avukatlar ve hâkimler)
Hukuk fakültelerinde, öğrenim süresi boyunca Fikri Mülkiyet Hukuku dersi seçmeli ders olarak verilmektedir. Avukatlar, Baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin düzenlediği Fikri Mülkiyet eğitimlerine katılabileceği gibi, Fikri ve Sınai Haklar Araştırma ve Uygulama Merkezi (FİSAUM) gibi Üniversitelere bağlı birimlerde de Fikri Haklar eğitim alabilirler. Yine, barolara bağlı komisyonlarda da bu eğitimler verilmektedir.
FSH Mahkemelerinde görevlendirilen hâkim ve Cumhuriyet savcıları için sistematik ve düzenli eğitim programları olmamasına karşın, bu mahkemelerde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcıları, Bakanlıklar arası işbirliği ile gerçekleştirilen, çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından organize edilen eğitim programları ile Adalet Akademisi tarafından organize edilen hizmet içi eğitim programları vasıtasıyla eğitim almaktadırlar.
Şimdiye kadar gerçekleştirilen iki önemli eğitim faaliyeti bulunmaktadır:
-
Adalet Bakanlığı ile AB Komisyonu işbirliği ile 200-2004 yılları arasında yürütülen “Fikrî ve Sınaî Hakların Etkin Uygulanması” konulu AB Projesi kapsamında, çeşitli AB ülkelerinde 10 ay süreli eğitim alan yedi hâkim-savcı, eğitimden sonra fikri ve sınai haklar ihtisas mahkemelerine atanmıştır.
-
Daha sonra, bu mahkemelerde görevlendirilen hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile Yargıtay’ın ilgili dairelerinde görev yapan tetkik hâkimlerinin bir kısmı, Adalet Bakanlığı, Bilgi Üniversitesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliği ile 10-21 Kasım 2008 tarihleri arasında Antalya'da, organize edilen ihtisas eğitimi programına katılmıştır.
FM ihtisas mahkemelerinde görev yapan hâkimler, sadece bu davalarla ilgilendiklerinden, FM konusunda uzmanlaşmaları mümkün olmaktadır. Ancak, ihtisas mahkemesi olmayan yerlerde, FM davalarına bakan hâkimlerin uzmanlaşması mümkün olmaktadır.
-
Fikri ve Sınai Mülkiyet Mahkemeleri
Fikri mülkiyet alanındaki uyuşmazlıkların uzmanlık gerektirmesi sebebiyle bu tip davaların eğitimli hâkimler eliyle görülmesini teminen, fikri ve sınai haklara ilişkin mevzuatta ihtisas mahkemelerin kurulmasına dayanak teşkil eden hükümler eklenmiştir. Buna göre, Fikri ve Sınai Haklar hukuk ve ceza mahkemeleri;
-551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında K.H.K. md. 146,
-554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında K.H.K md.58,
-555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında K.H.K. md.30,
-556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında K.H.K. md.71,
-5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu md. 76,
-5147 Sayılı Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun md. 31,
-5042 Sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun md. 68
gereğince kurulmuşlardır.
İlk olarak 25.12.2000 tarihli Bakan Olur’u ile İstanbul’da bir FSH Hukuk ve bir FSH Ceza mahkemesi olarak kurulmuştur. Bu mahkemeler 23.01.2000 tarih ve 42 sayılı Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kararı ile yapılan atamalar sonucu faaliyete geçirilmiştir. Daha sonra bu mahkemelerin sayısı 2004 yılında 8’e, 2006 yılında 12’ye, 2007 yılında 21’e ve 2008 yılında 23’e çıkarılmıştır.
2011 yılı Temmuz ayında İstanbul Avrupa yakasında inşa edilen adliye binasının, 2012 yılı Aralık ayında da İstanbul Anadolu yakasında inşa edilen adliye binasının tamamlanmış olması nedeniyle Avrupa ve Anadolu yakasındaki bazı adliyeler kapatılarak, işleri Anadolu ve Avrupa yakasında açılan yeni adliyelere devredilmiştir.
Bu değişiklik sonucu, İstanbul’da Beyoğlu ve Kartal adliyelerinde bulunan FSH Hukuk ve Ceza Mahkemeleri kapatılmış, bu mahkemelerin işleri yeni kurulan adliyelerdeki mahkemelere devredilmiştir.
Sonuç olarak; İstanbul’da 6 FSH Hukuk, 7 FSH Ceza Mahkemesi, Ankara’da 4 FSH Hukuk, 2 FSH Ceza Mahkemesi, İzmir’de 1 FSH Hukuk, 1 FSH Ceza Mahkemesi olmak üzere toplam 21 adet FSH ihtisas mahkemesinde, 22 hâkim görev yapmaktadır.
Her bir FSH hukuk mahkemesinde: 1 hâkim, 1 yazı işleri müdürü, 2 zabıt katibi, 1 mübaşir bulunmaktadır. Her bir FSH ceza mahkemesinde ise: 1 hâkim, 1 yazı işleri müdürü, 3 zabıt kâtibi, 1 mübaşir bulunmaktadır. Mahkemelerdeki personel sayısı, mahkemelerin iş yüküne göre değişiklik gösterebilmektedir.
FM davalarına bakan hâkimler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından, Kararname ile atanırlar. FM Mahkemeleri, Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere, yargı teşkilatı içinde birinci bölge olarak adlandırılan bölgelerde yer almaları nedeniyle, bu mahkemelerde görev yapan hâkimlerin ataması yapılırken, birinci bölgede görev yapabilme kriterlerine sahip olmalarına dikkat edilmektedir.
Bu mahkemeler, ilk derece yargı mercileridir. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemesi statüsünde olup, Adalet Bakanlığınca genel bütçeden finanse edilmektedir. Mahkeme hâkimlerinin atanmasından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Dairesi sorumludur.
Fikri ve Sınaî Haklar Mahkemeleri kuruluşlarında üç hâkimli (bir başkan iki üye) öngörülmelerine karşın, 5194 sayılı Kanun ile hâkim sayısı bire indirilmiştir.
İhtisas mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde fikrî ve sınaî haklarla ilgili davalara bakma yetkisi verilmiş mahkemeler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 24.03.2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile belirlenmiştir. Buna göre, ihtisas mahkemesi olmayan yerlerde 1 veya 3 numaralı (bir mahkeme varsa 1 numaralı 3’ten fazla ise 3 numaralı olan) asliye hukuk ve asliye ceza mahkemeleri fikri ve sınai haklarla ilgili davalara bakmakla yetkilendirilmiştir.
-
Hukuki Anlaşmazlıklar ve FM Yargılamaları
-
Açılabilecek dava türleri
Türk Patent Enstitüsünün 551, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı hükümsüzlük davaları açılabilir. Ayrıca Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişiler Enstitü aleyhine dava açabilir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince (md. 66-70) hukuk mahkemelerinde açılabilecek davalar ve bulunulabilecek talepler:
1. Tecavüzün ref’i,
2. Tecavüzün meni,
3. Maddi ve manevi tazminat davası.
4. Masrafı tecavüz edene ait olmak üzere hükmün en fazla 3 gazetede ilanı,
5. Eser haksız olarak değiştirilmişse bunların çoğaltım, yayım ve temsilinin, radyo ile yayımının menedilmesini ve tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalardaki değişikliklerin düzeltilmesini veya bunların eski hale getirilmesini,
6. Kanuna uygun olarak eser sahibinden yazılı izin almaksızın mali haklarını kullananlardan; sözleşme yapılsaydı istenebileceği bedel veya rayiç bedelin en çok üç kat fazlası,
7. İzinsiz kopyalar satışa çıkarılmamış iseler hukuki sorumluluk ortadan kalkmamakla birlikte;
- İmha,
- Uygun bedel karşılığında kendisine verilmesi,
- Sözleşme olsaydı istenebilecek miktarın 3 kat fazlasını talep
551 sayılı KHK md. 137, 554 sayılı KHK md. 49, 555 sayılı KHK md. 25, 556 sayılı KHK md. 62’ye göre hukuk mahkemelerinde açılabilecek dava türleri ve bulunulabilecek talepler:
1. Tecavüzün durdurulması,
2. Tecavüzün giderilmesi,
3. Maddi ve manevi tazminat,
4.Tecavüz suretiyle üretilen veya ithal edilen ürünlere, bunların üretiminde doğrudan doğruya, kullanılan araçlara ve patente bağlı bir usulün kullanımını sağlayan araçlara el konulması,
5. El konulan ürün ve araçlar üzerinde hak sahibine mülkiyet hakkının tanınması,
6. İmha,
7. Tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya ilan yoluyla duyurulması talebi.
-
Yetkili mahkemeler
Türk Patent Enstitüsünün 551, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme Ankara İhtisas mahkemeleridir. (-551 sayılı KHK md.146/2, 554 sayılı KHK md. 58/2, 555 sayılı KHK md.30/2, 556 sayılı KHK md. 71/2, 5147 sayılı Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun md. 31/2)
Üçüncü kişilerin ilgili mevzuata göre aralarında açacakları davalarda ise; 551, 554, 555 ve 556 sayılı KHK’lar ve 5147 sayılı Kanuna göre; “Hak sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının ikametgâhının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir. Davacının Türkiye'de ikamet etmemesi halinde, yetkili mahkeme sicilde kayıtlı vekilinin iş yerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmiş ise, Enstitü merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. Üçüncü kişiler tarafından başvuru veya hak sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının ikametgâhının bulunduğu yerdeki mahkemedir. Başvuru veya hak sahibinin Türkiye'de ikamet etmemesi halinde bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Birden fazla mahkemenin yetkili olduğu durumda, yetkili mahkeme, ilk davanın açıldığı mahkemedir.”
5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunması Hakkında Kanun md. 57/2-3-4-5-6 göre “Hak sahibi tarafından açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının ikametgâhının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir. Davacının Türkiye`de ikamet etmemesi halinde, yetkili mahkeme Ankara'daki mahkemelerdir. Üçüncü kişiler tarafından başvuru sahibi veya hak sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının ikametgâhının bulunduğu yerdeki mahkemedir. Başvuru veya hak sahibinin Türkiye`de ikamet etmemesi halinde bu maddenin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. Birden fazla mahkemenin yetkili olduğu durumda, yetkili mahkeme, ilk davanın açıldığı mahkemedir. Bakanlığın davacı veya davalı olduğu durumda, yetkili mahkeme, Ankara'daki mahkemelerdir.”
Bunlara ek olarak açılabilecek haksız rekabet davalarında, iddia fikri hak veya tescilli bir sınai hak ile ilgili ise bu davalara fikri ve sınai haklar ihtisas mahkemeleri tarafından bakılmaktadır. Eğer, haksız rekabet iddiası, tescilsiz bir sınai hakla ilgili ise dava, ticaret mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Ticaret mahkemeleri ve fikri ve sınai haklar ihtisas mahkemeleri, asliye hukuk mahkemesi düzeyinde mahkemelerdir ve hakimleri arasında kıdem açısından önemli farklılık bulunmamaktadır.
-
Mahkemede temsil
Mahkemede müvekkili adına işlem yapmak isteyen ve duruşmalara girmek isteyen profesyonellerin hukuk fakültesi mezunu olması ve avukatlık ruhsatına sahip olması gerekmektedir. Bunun dışında marka ve patent vekilleri, idari işlemlerde hak sahiplerini temsil edebilir ancak marka ve patent vekilinin mahkemelerde temsil yetkisi bulunmamaktadır.
19.03.1963 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun üçüncü maddesi gereğince; Avukatlık mesleğine kabul edilebilmek için:
-
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
-
Türk hukuk fakültelerinden birinden mezun olmak veya yabancı memleket hukuk fakültesinden mezun olup da Türkiye hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden başarılı sınav vermiş bulunmak,
-
Avukatlık stajını tamamlayarak staj bitim belgesi almış bulunmak,
-
Levhasına yazılmak istenen baro bölgesinde ikametgahı bulunmak,
-
Avukatlık Kanununa göre avukatlığa engel bir hali olmamak gerekir.
-
Usul Kuralları
Hukuk davalarında uygulanacak muhakeme usulüne ilişkin kurallar, 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda düzenlenmektedir.
Bir dava açıldığında bunun davalılara bildirilmesi yine HUMK hükümleri doğrultusunda yapılır. Bu konuda özel bir düzenleme, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 75/2. maddesinde yer almaktadır. Bu madde gereğince: “Bu Kanunda yer alan soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlar dolayısıyla başta Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri olmak üzere ilgili gerçek ve tüzel kişiler tarafından, eser üzerinde manevi ve malî hak sahibi kişiler şikâyet haklarını kullanabilmelerini sağlamak amacıyla durumdan haberdar edilirler.”
-
İspat yükümlülüğü
Hukuk davalarında ispat yükü, 6100 sayılı ve 12.01.2011 tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190 ve 191 maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz.
-
Mahkemeye sunulacak teminatlar
“Teminat” a ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMUK’un 84-89. maddeleri arasında yer almaktadır.
“TEMİNAT GÖSTERİLECEK HALLER
Madde 84 (1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:
-
Türkiye'de mutat meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.
-
Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.
-
Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir.
-
Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar.
TEMİNATIN TUTARI VE ŞEKLİ
Madde 87 (1) Bir davada verilecek teminatın tutarını ve şeklini hâkim serbestçe tayin eder. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle kararlaştırmaları hâlinde, teminat ona göre belirlenir.
(2) Teminatı gerektiren durum ve koşullarda değişiklik olması hâlinde, hâkim teminatın azaltılması, artırılması, değiştirilmesi ya da kaldırılmasına karar verebilir.”
-
İhtiyati tedbirler
Patent, marka, tasarım ve coğrafi işaret veya telif hakkının ihlali halinde ilk derece hukuk mahkemesinin verebileceği tedbir kararları şunlardır:
-
Tecavüz fiillerinin durdurulması (551 sayılı KHK md. 137, 554 sayılı KHK md. 49, 555 sayılı KHK md. 25, 556 sayılı KHK md. 62),
-
Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini (551 sayılı KHK md. 137, 554 sayılı KHK md. 49, 555 sayılı KHK md. 25, 556 sayılı KHK md. 62),
-
Hakka tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el koyulması (551 sayılı KHK md. 137, 554 sayılı KHK md. 49, 555 sayılı KHK md. 25, 556 sayılı KHK md. 62),
-
El konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması (551 sayılı KHK md. 137, 554 sayılı KHK md. 49, 555 sayılı KHK md. 25, 556 sayılı KHK md. 62),
-
Hakka tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle bu maddenin (c) bendine göre el koyulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası (551 sayılı KHK md. 137, 554 sayılı KHK md. 49, 555 sayılı KHK md. 25, 556 sayılı KHK md. 62),
-
Hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya yayın yoluyla duyurulması (551 sayılı KHK md. 137, 554 sayılı KHK md. 49, 555 sayılı KHK md. 25, 556 sayılı KHK md. 62)
-
Davanın açılmasından önce veya sonra bir tarafa bir işin yapılması veya yapılmaması, işin yapıldığı yerin kapatılması veya açılması emri ve bir eserin çoğaltılmış nüshalarının veya hasren onu imale yarayan kalıp ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarının muhafaza altına alınması. (FSEK m. 77)
-
Dava açılmadan önce veya dava sırasında, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir (HMK. Md.389)
-
Tazminat veya maliyet esasları/dayanakları
Tazminatın nasıl hesaplanacağı aşağıdaki mevzuat hükümlerinde düzenlenmektedir:
-
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu md. 68, 70
-
551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında KHK. md. 138, 140, 141, 142, 143.
-
554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında KHK md. 50, 52, 53, 54, 55.
-
555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında KHK. md. 26.
-
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK. Md. 64, 66, 67, 68.
-
Ürünlere el konması
Ceza hukuku açısından; 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 127. maddesi gereğince; hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, el koyma işlemini gerçekleştirebilir.
Yasal soruşturma/dava açma yetkisi, patent, tasarım, coğrafi işaret, marka, entegre devre topografyası, yeni bitki çeşidine ait ıslahçı hakkının ihlali ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 71 (Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz) ve 72. (Koruyucu programları etkisiz kılmak) maddelerinde belirtilen hallerde, hak sahibinin şikayeti üzerine Cumhuriyet savcısına aittir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 81. Maddesinde düzenlenen suçlar nedeniyle, hak sahiplerinin şikâyeti olmaksızın resen soruşturma yapılarak dava açılabilir.
Ürünlere el konmasına ilişkin soruşturma talepleri sulh ceza mahkemesi hakimi tarafından karara bağlanmaktadır. (5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) md. 127, 162 ve 01.06.2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği md. 4, 15 )
Hâkim kararı olmaksızın yapılan el koyma işlemi, yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde el koyma kendiliğinden kalkar. (CMK md. 127/3)
El koyma talepleri hakkında, sulh ceza mahkemesi hakimi tarafından, dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmektedir. El koyma talebi üzerine duruşma yapılmasına ilişkin herhangi bir yasa hükmü bulunmadığından, mahkemede bulunması gereken kişilere ilişkin herhangi bir düzenleme de mevcut değildir.
El koyma talebine ilişkin sunulması gereken deliller ve delilleri sunması gereken kişiler hakkında herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, uygulamada, el koyma talepleri Cumhuriyet savcıları tarafından yapılmakta ve soruşturma dosyası tümüyle, talebin yapıldığı mahkemeye iletilmektedir. Hâkim, taleple ilgili karar verirken, el konulması talep edilen ürünün, suçla ilgili olmadığına kanaat getirirse, el koyma talebini ret edebilmektedir.
Ürünlere ülke sınırları dâhilinde el konulduğu durumlarda hak sahibine düşen rol; takibi şikayete bağlı bir suç söz konusu olduğunda, hak sahibi, kolluk kuvvetlerine veya Cumhuriyet savcılığına başvurarak, hakkının ihlali nedeniyle şikayetçi olup olmadığını belirtmelidir. Hak sahibi olduğunu belirten belgeleri kolluk kuvvetlerine veya Cumhuriyet savcılığına ibraz etmelidir. Bu konuda özel bir düzenleme 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) 75. Maddesinde yer almaktadır:
“71 ve 72 nci maddelerde sayılan suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması şikâyete bağlıdır. Yapılan şikâyetin geçerli kabul edilebilmesi için hak sahiplerinin veya üyesi oldukları meslek birliklerinin haklarını kanıtlayan belge ve sair delilleri Cumhuriyet başsavcılığına vermeleri gerekir. Bu belge ve sair delillerin şikâyet süresi içinde Cumhuriyet başsavcılığına verilmemesi hâlinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.”
Eğer takibi şikâyete bağlı olmayan bir suç (FSEK md.81) söz konusu ise Cumhuriyet savcısı suç konusu eşya ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre elkoyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapar. Bu konuda özel bir düzenleme 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) 81/6 maddesinin yollamasıyla, 75/3. maddesinde yer almaktadır:
“Cumhuriyet savcısı suç konusu eşya ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre el koyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapar. Cumhuriyet savcısı ayrıca, gerek görmesi hâlinde, hukuka aykırı olarak çoğaltıldığı iddia edilen eserlerin çoğaltılmasıyla sınırlı olarak faaliyetin durdurulmasına karar verebilir. Ancak, bu karar yirmi dört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Hâkim tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan karar hükümsüz kalır.”
551, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin sırasıyla 152, 64, 35 ve 77. Maddelerinde, ihtiyati tedbir olarak verilebilecek tedbirler arasında; “haklara tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen şeylere veya (patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tasarım belgesi verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, coğrafi işarete konu ürünün üretiminde kullanılan vasıtalara) Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların muhafazası” özel olarak belirtilmiştir.
Ayrıca 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 77/1 maddesinde:
“Esaslı bir zararın veya ani bir tehlikenin yahut emrivakilerin önlenmesi için veya diğer her hangi bir sebepten dolayı zaruri ve bu hususta ileri sürülen iddialar kuvvetle muhtemel görülürse hukuk mahkemesi, bu Kanunla tanınmış olan hakları ihlal veya tehdide maruz kalanların ya da meslek birliklerinin talebi üzerine, davanın açılmasından önce veya sonra diğer tarafa bir işin yapılmasını veya yapılmamasını, işin yapıldığı yerin kapatılmasını veya açılmasını emredebileceği gibi, bir eserin çoğaltılmış nüshalarının veya hasren onu imale yarıyan kalıp ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarının ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına alınmasına karar verebilir. Kararda, emre muhalefetin İcra ve İflas Kanununun 343 üncü maddesindeki cezai neticeleri doğuracağı açıklanır.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümlerin dışında, 554, 555 ve 556 sayılı KHK’lerin sırasıyla 66, 37, 79 ve 5846 sayılı Kanunun 77/2-3 maddelerinde gümrüklerde geçici olarak el koymaya ilişkin hükümler mevcuttur. Gümrüklerde geçici el koymaya ilişkin bu hükümler, fikri mülkiyet haklarına özgü düzenlemelerdir.
Ürünlere el konulmasına hukuk mahkemesi tarafından karar verildiğinde, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince bu karar yerine getirilir.
Ceza yargılaması söz konusu olduğunda, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 123 ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılır. Buna göre; ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır. Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya el konulabilir.
Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, el koyma işlemini gerçekleştirebilir.
Kolluk görevlisinin açık kimliği, el koyma işlemine ilişkin tutanağa geçirilir.
Hâkim kararı olmaksızın yapılan el koyma işlemi, yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde el koyma kendiliğinden kalkar.
Zilyedliğinde bulunan eşya veya diğer malvarlığı değerlerine elkonulan kimse, hâkimden her zaman bu konuda bir karar verilmesini isteyebilir.
El koyma işlemi, suçtan zarar gören mağdura gecikmeksizin bildirilir.
5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun Gıda Kodeksine ilişkin hükümlerinden 23 üncü maddesi ikinci fıkrası gereği Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “Gıda ve Tarım Ürünlerine Yönelik Coğrafi İşaretlerin Denetimi” konusunda görevi bulunması nedeniyle, coğrafi işaret almış gıda ve tarım ürünlerine 5996 sayılı Kanun kapsamında uygulanacak idari işlemler, yedi emin uygulaması, imha uygulaması gibi işlemler bu Kanun kapsamında değerlendirilmektedir.
-
Ürünlerin bertaraf edilmesi
Suç eşyası ve suçla ilgili ekonomik kazancın, muhafaza altına alınması, el konulması, elden çıkarılması, iadesi, müsaderesi ve imhasına ilişkin işlemlerin yapılmasında uyulacak usul ve esaslar, 01.06.2005 tarihli ve 25832 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Suç Eşyası Yönetmeliğinde düzenlenmektedir.
-
Para cezaları
5237 sayılı ve 26.09.2004 tarihli Türk Ceza Kanununun 45. maddesi gereğince, suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır. Adli para cezalarının uygulanmasına ilişkin esaslar, TCK.’nun 52. Maddesinde düzenlenmektedir. Bu maddeye göre;
(1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.
(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.
(4) Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.
-
Mahkeme kararlarına itiraz/temyiz
İlk derece hukuk mahkemesi kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 8. Kısmında belirtilmektedir. Buna göre:
İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı, bölge adliye mahkemeleri nezdinde istinaf yoluna başvurulabilir.
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, Yargıtay nezdinde, temyiz yoluna başvurulabilir. (5235 sayılı ve 26.09.2004 tarihli “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun” ile bölge adliye mahkemelerinin kurulması öngörülmüş ise de söz konusu mahkemeler henüz faaliyet geçmemiştir.)
İlk derece mahkeme kararına karşı, İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır. (HMK. Md. 345)
Temyiz yoluna başvuru süresi için; Asliye Hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 15 gün, sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi 8 gündür.
Temyiz başvurusuna ilişkin kurallar, hukuk yargılaması açısından Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361-373. Maddeleri arasında düzenlenmektedir.
Temyiz, dilekçe ile yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
Temyiz dilekçesinin, temyiz edenin kimliği ve imzasıyla temyiz olunan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması hâlinde, diğer şartlar bulunmasa bile reddolunmayıp temyiz incelemesi yapılır. Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya Yargıtayın bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilir.
Temyiz dilekçesi, kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmişse temyiz defterine kaydolunur ve durum derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilir. Temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
-
Sınır tedbirleri
08/08/2011 tarihli ve 649 sayılı KHK ile değişik 03/06/2011 tarihli, 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK’nın 8 inci maddesinin (ç) bendi uyarınca Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesinde kişi, eşya ve taşıtların kaçakçılıkla mücadele kapsamında takibini yapmakla görevlidir. 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesi’nin Türkiye Cumhuriyeti topraklarını kapsadığı ve Türkiye kara suları, iç suları ve hava sahasının gümrük bölgesine dahil olduğu hüküm altına alınmıştır.
Gümrük Kanununun 57 nci maddesi çerçevesinde fikri ve sınai mülkiyet hakları mevzuatına göre korunması gereken haklarla ilgili olarak, hak sahibinin yetkilerine tecavüz eder mahiyetteki eşyanın alıkonulması veya gümrük işlemlerinin durdurulması; hak sahibinin veya temsilcisinin talebi üzerine veya, re’sen gümrük idareleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Durdurma veya alıkoyma kararı hak sahibi veya temsilcisi ile beyan sahibi veya eşyayı Türkiye Gümrük Bölgesine getirenlere bildirilmektedir.
Gümrük idaresince alınan durdurma veya alıkoyma kararının hak sahibine tebliğinden itibaren çabuk bozulabilir eşya için üç iş günü, diğer eşya için on iş günü içinde hak sahibince ihtiyati tedbir kararı getirilmemesi halinde, eşya hakkında beyan sahibinin talepte bulunduğu gümrük rejimi hükümlerine göre işlem yapılmaktadır. Haklı bir mazeretin bulunması halinde, hak sahibinin talebi üzerine, gümrük idaresince on iş gününe kadar ek süre verilebilmektedir.
Gümrük idaresince gümrük işlemleri durdurulan veya alıkonulan eşya, yetkili mahkemece alınan karar doğrultusunda imha veya asli nitelikleri değiştirilerek tasfiye edilmektedir.
Diğer taraftan, gümrük İdaresince gümrük işlemleri durdurulan veya alıkonulan eşyanın mahkemece fikri ve sınai mülkiyet haklarını ihlal ettiğinin tespitine gerek olmaksızın kolaylaştırılmış imha kapsamında gümrük kontrolü altında imhasına gümrük idaresi tarafından izin verilebilmektedir. Kolaylaştırılmış imhaya ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenmiştir.
Bu süreçte hak sahibinin ödevleri, 1/4/2013 tarihinden itibaren Bakanlığın kurumsal internet sayfasında yer alan “Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Programı”nı kullanarak Gümrük Yönetmeliğinin 13 nolu ekinde yer alan bilgileri de içerecek şekilde e-başvuruda bulunmak, sahte veya korsan şüphesi ile başvuru üzerine veya re’sen gümrük işlemleri durdurulan veya alıkonulan eşyaya ilişkin gerekli mahkeme sürecini başlatmak ve söz konusu eşyanın gümrük gözetimi altında depolanmasına yönelik risk ve mali yükümlülükleri karşılamaktır.
Gümrük idarelerince fikri ve sınai mülkiyet haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle gümrük işlemleri durdurulan veya el konulan eşyaya ilişkin sağlıklı istatistik elde edilebilmesi amacıyla, tüm gümrük işlemlerinin yürütüldüğü merkezi veri tabanı ile FSMH Programı arasında gerekli entegrasyon çalışmaları devam etmektedir.
-
Bilişim suçları
5651 sayılı 04.05.2007 tarihli “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”un 10/4-b maddesi gereğince; “İnternet ortamında yapılan yayınların içeriklerini izleyerek, bu Kanun kapsamına giren suçların işlendiğinin tespiti halinde, bu yayınlara erişimin engellenmesine yönelik olarak bu Kanunda öngörülen gerekli tedbirleri almak.” görevi Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına verilmiştir.
Bilişim suçları, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı Bilişim Suçlarıyla Mücadele Daire Başkanlığı merkez ve il birimleri tarafından takip edilmektedir.
İnternet ortamında işlenen suçlarda:
-
Erişimin engellenmesi ve
-
İçeriğin yayından çıkarılması prosedürleri mevcuttur.
(5651 sayılı Kanun md. 8: erişimin engellenmesi, md. 9: içeriğin yayından çıkarılması)
-
Erişimin engellenmesi
Erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hâkim (sulh ceza mahkemesi hakimi), kovuşturma evresinde ise mahkeme (işlenen suçun yargılamasını yapmakla görevli mahkeme) tarafından verilir. Soruşturma evresinde, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından da erişimin engellenmesine karar verilebilir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı kararını yirmi dört saat içinde hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Bu süre içinde kararın onaylanmaması halinde tedbir, Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır. Koruma tedbiri olarak verilen erişimin engellenmesine ilişkin karara 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz edilebilir. (5651 sayılı Kanun md:8/2)
-
İçeriğin yayından çıkarılması
İçerik nedeniyle hakları ihlâl edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.
Talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişi on beş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hâkiminin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir. (5651 sayılı Kanun md:9/1-2)
Cumhuriyet savcılıkları, internet ortamında işlenen bir suç söz konusu olduğunda, 5651 sayılı Kanunun öngördüğü usul çerçevesinde Türkiye İletişim Başkanlığı ile iletişime geçmektedir. Bunun dışında, özel bir koordinasyon mekanizması söz konusu değildir.
-
İnternet ortamında gerçekleşen ihlaller bakımından özel düzenleme (uyar-kaldır sistemi)
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ek 4 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası da konu ile ilgili; “Dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla servis ve bilgi içerik sağlayıcılar tarafından eser sahipleri ile bağlantılı hak sahiplerinin bu Kanunda tanınmış haklarının ihlâli halinde, hak sahiplerinin başvuruları üzerine ihlâle konu eserler içerikten çıkarılır. Bunun için hakları haleldar olan gerçek veya tüzel kişi öncelikle bilgi içerik sağlayıcısına başvurarak üç gün içinde ihlâlin durdurulmasını ister. İhlâlin devamı halinde bu defa, Cumhuriyet savcısına yapılan başvuru üzerine, üç gün içinde servis sağlayıcıdan ihlâle devam eden bilgi içerik sağlayıcısına verilen hizmetin durdurulması istenir. İhlâlin durdurulması halinde bilgi içerik sağlayıcısına yeniden servis sağlanır. Servis sağlayıcılar, bilgi içerik sağlayıcılarının isimlerini gösterir listeyi her ayın ilk iş günü Bakanlığa bildirir. Servis sağlayıcılar ile bilgi içerik sağlayıcıları, Bakanlıkça istendiği takdirde her türlü bilgi ve belgeyi vermekle yükümlüdür. Bu maddede belirtilen hususların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.” hükmünü amirdir. Buna ek olarak FSEK ek 4 üncü maddede bahsi geçen fiilleri yetkisiz olarak işleyenler ile 5846 sayılı Kanunda tanınmış hakları ihlâl etmeye devam eden bilgi içerik sağlayıcılar hakkında, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı da hükme bağlanmıştır. (FSEK m. 71/2)
-
Kamuoyunun/tüketicilerin eğitilmesi ve farkındalık oluşturulması
Taklit ve korsan ürünlerin etkileri/tehlikeleri hakkında kamuoyunun/tüketicilerin eğitilmesine ve farkındalık oluşturulmasına yönelik Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türk Patent Enstitüsünce çeşitli bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmektedir. Yakın zamanda TOBB koordinasyonunda ve ilgili kurumların katılımıyla taklit ve korsan suçları hakkında kamu spotu oluşturma çalışmaları başlatılmıştır. Bunun haricinde sivil toplum örgütlerince düzenlenen münferit çalışmalar bulunmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |