İŞLEMELER
Fetihten sonra İstanbul'a Anadolu ve çevresinden pek çok sanatçı gelmiş, şehirde yaşayan Hıristiyan sanatçılarla istanbul, el sanatları alanlarında da yeniden bir metropole dönüşmüştür. Bizans atölyelerinin üstüne kurulmaya başlanan ve yeniden o-luşturulan Osmanlı saray atölyeleri arasında işleme atölyelerinin ayrı bir yeri vardır.
Bilindiği gibi ipek, yün, keten, pamuk, metal vb iplikler kullanarak, çeşitli iğneler ve uygulama biçimleri aracığılıyla keçe, deri, dokuma vb üzerine yapılan bezemelere işleme denir. Osmanlı döneminde işlemeler başlıca saray, çarşı ve ev olmak üzere üç merkezde üretilmiştir. Giderek bu merkezlere ordu atölyeleri, tekkeler ve 19. yy'da Midhat Paşa tarafından kurulan Kız Sanat Okulu eklenerek üretim a-lanı genişletilmiştir.
Saray atölyeleri 16. yy'da Topkapı Sa-rayı'nın birinci avlusunda yer almaktaydı. Kont Wratislaw, Anılar isimli kitabında bu atölyelerden söz etmektedir. Diğer taraftan Topkapı Sarayı Arşivi'ndeki 1526 tarihli Ehl-i Hiref Defteri hin 8. ve 9. sayfalarında "Cemaat-ı Zerduzan" (altın işleyi-cileri) başlığı altında yer alan Tebrizli Bül-
Istanbul manzaralı yastık.
TSM, envanter no: 31/1101 H. Örcün Barışta
bul, Beşaret Gürcü, Bosnalı Hemdem isimleri ve "Cemaatı Kazzazan" başlığı altında kayıtlı Bosnalı Mehmed, Pervane, Rus Yusuf, Kasım ve Arnavut Isa Bali bin İlyas isimleri imparatorluğun farklı bölgelerinden gelen ustalann saray atölyelerinde beraber çalıştığını belgelemektedir. 17. yy'da Evliya Çelebi, Seyahatname adlı e-serinde kaftan ağası, çamaşır ağalan, mak-ramacıbaşı, seccadecibaşı, peşkir ağası gibi saray görevlilerine değinmektedir. Topkapı Sarayı'nda bulunan bir başka belgede hünkârın emriyle işlenmek üzere gönderilen yedi çarşafı kadın işlemecilerin yapmadıkları ve ince iş (kumiğnesi) ile süslenecek bu parçaların erkek ustalara verildiği belirtilmektedir. 17. yy'da A. Gal-land'ın övgü ile söz ettiği çadırlar, 18. yy' da Van Mour'un çizdiği albümdeki saray kostümleri, saray atölyelerinin bu daldaki becerisini ortaya koymaktadır. Diğer taraftan 18. ve 19. yy'da Avrupa'da esen Türke-ri modası rüzgârı istanbul sarayının ününün yankılarıdır.
Usta ve sanatkârların üretimlerini sürdürdükleri çarşı devlet tarafından denetleniyordu. 1640 tarihli Es'ar Defteri bu konuda bilgi vermekte, çarşıdaki işlemelerin türü, işlemesi ve fiyatları vb gibi nitelik ve niceliklerini belgelemektedir, imparatorluğun en görkemli çarşısı Kapalıçarşı'dır. Buradaki esnaf ve işlemeler konusunda Pardoe, Lacomte, Amicis gibi yazarlar geniş bilgi vermektedir, istanbul'da yapılan işlemeler dışında imparatorluğun çeşitli yerlerinden gelen işlemelerin de satıldığı Kapalıçarşı, bir tür sanat galerisi niteliğindeydi ve bölgeler arası iletişimin yanısıra ev ve saray işlemeleri arasında da taşıyıcı görevi yapıyordu. Bilindiği gibi sarayın kullanılmış giysileri Kapalıçarşı'da satılıyor ve bu çarşıdan da saraya eşya alınıyordu.
Kapalıçarşı mallarının bir grubu Bal-kanlar'da İstanbul'un adıyla tanınıyor, Avrupalı gezginler Kapalıçarşı'dan aldıkları eşyaları günlüklerine kaydediyor ve çoğu onları giyerek resimlerini yaptırıyordu, is-
lam dünyasında İstanbul işlemeleri her yıl surre alayıyla Mekke'ye gönderilen işlemeli Kabe örtüleriyle sergileniyordu.
Evde yapılan işlemeler, tekniklerinin yanısıra konuları açısından da zenginlik arz ediyordu. Nitekim günümüze ulaşan bir grup örnek bezi, İstanbullu hanımların teknik becerisinin yanısıra estetik yaklaşımları konusunda da bilgi vermektedir, istanbul'dan, saraydan imparatorluğun başka bölgelerine gelin olarak giden hanımlar çeyizleriyle İstanbul işlemelerini bu bölgelere ulaştırıyorlar ve çeyiz serme âdeti aracılığıyla sergiliyorlardı.
İstanbul'da yapılan işlemeleri tanıtması bakımından ordu da çok önemliydi. Çıkılan seferlerde askerlerin giyim kuşamının yanısıra mehter takımı kıyafetleri, çadır, sayeban ve zukaklar büyük yankılar u-yandırıyordu. Bu arada orduda işlemeli çadırlar tamir ediliyor ve yepyeni konularda işlemeler yapılıyordu. Örneklersek bandıralar, haritalar, muharebe sahneleri, esaret hatıraları vb panoların yanısıra yazılı bezemeler, armalar, bitkisel bezemeler ve geometrik bezemelerle süslenmiş sancaklarla, özgün konular yansıtılıyordu. Giyim kuşam türlerinde cepken, kaftan, yelek, şalvar, potur, setre-pantol gibi çeşitlemelerin yanısıra taht saçakları, saltanat kayığı yastık ve koltukları, nihaliler-le yenilikler aktarılıyordu.
Tekke ve kiliselerde dini amaçlı işlemeler yapılıyordu. Mevlevi örnekleri arasında sikkelerle bezenmiş işlemeler; Rum Patrikhanesi ve Ermeni kilisesinin yanısıra Yahudi sinagoglarında ruhban sınıfı ve ritüeller için görkemli işlemeler tasarlanıyordu.
II. Mehmed'in (Fatih) ölümünden (1481) sonra sultan giysilerini bohçalayarak saklamak âdet olmuştu. Bu âdet sayesinde Topkapı Sarayı'nda derlenen sultan giysileri ve bu giysilerin bohçaları 16. yy'dan başlayarak Osmanlı saray işlemelerini kronolojik bir sistematikle inceleme olanağı vermektedir. Bu örneklere eklenen hazineye kayıtlı taht örtüleri, tirkeşler, taban-
Dostları ilə paylaş: |