Bosphorus, (üst),
Sir David Wilkie,
Sketches in Turkey,
Syria and Egypt,
Londra, 1843.
Galeri Alfa
sonra bağlı bulundukları loncanın dağılması üzerine ruhsata tabi serbest meslek elemanı olarak çalışmışlardır. Eminönü'n-de Mısır Çarşısı civarında bahçeli Karagözcü kahvehanesi ile Beyazıt'ta Simkeşhane içindeki bir diğer kahvehane, bu sanatı icra edenlerin Osmanlı dönemi sonlarına kadar kendi geleneklerini yaşattıkları mekânlardır.
Gündelik hayata 17. yy'ın ortalarından itibaren katılan yeniçeri kahvehaneleri, İstanbul kültüründe daha sonra tulumbacı kahvehanelerini ortaya çıkartan sürecin ilk basamağını oluşturmaktadır. Yeniçeri Ocağı'mn askeri kışla disiplini içinde içedönük bir hayat tarzını temel alan geleneksel yapısının 17. yy'ın ortalarından itibaren değişime uğraması, bu kahvehane türünün de şehrin kültür dokusunda yerini almasıyla sonuçlanmıştır. Aslen bekâr olan yeniçerilerin bu dönemde evlenmelerine izin verilerek kışla dışında yeni bir hayat kurmalarının sağlanması, bu zümrenin iktisadi açıdan esnaflaşma sürecini baş-
latmıştır. Yeniçeri ortalarının kışla dışında kendilerine ait kahvehanelerde toplanmaları, bu dönemin ürünüdür. Ocağın temsil ettiği heterodoks kültürün bu kahvehaneler aracılığıyla şehir hayatına nüfuz ettiği söylenebilir. IV. Murad'ın baskı dönemini izleyen yıllarda ocak mensuplarına tanınan haklar çerçevesinde şekillenen yeniçeri kahvehaneleri, özellikle şehrin kıyı kesimlerinde ve Boğaziçi sahillerinde yoğunlaşmıştır. Suriçinin yoğun nüfus bölgelerinde bu kahvehanelere rastlanmaması dikkat çekicidir.
Yeniçeri kahvehanelerinin idari düzeninde ocak kurallarının geçerli olduğu ve belli bir disiplin anlayışının uygulandığı görülmektedir. Genellikle bu kahvehanelerin sahipleri, yeniçeri teşkilatı içinde siv-rilmiş, çevresi tarafından saygı gören, güçlü kişiler arasından çıkmıştır. Genellikle bu kişiler, teşkilatın alt kademelerinde görev yapan ve ocak mensuplarıyla doğrudan ilişkisi bulunan "çorbacı" zümresinden gelmekte, bağlı bulundukları ortanın kültürel
Dostları ilə paylaş: |