Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə648/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   644   645   646   647   648   649   650   651   ...   877
Kantemiroğlu

Nuri Akbayar koleksiyonu

Kantemiroğlu istanbul'da yaşamaya başlayınca sarayın saygıdeğer musiki hocaları, sonradan Müslüman olan Rum asıllı Kemani Ahmed ile gene bir Rum olan Ange-li'den tanbur öğrendi. Boğdan prensi Türk musikisinin bütün kuramım ve uygulamasını iyice özümledi. İcracı olarak yaratıcı yorumlarıyla beğenildi. Harf notası sistemine dayanan özgün bir öğretim yöntemi geliştirdi ve öğrencilerine Türk musikisinin temellerini kendi nota işaretleriyle öğretti. Öğrencileri yüksek makamlardaki devlet görevlileri ile musikiden iyi anlayan kimselerdi. Bunlardan biri, saray baş-hazinedarı ve Kırım Hanı II. Devlet Giray' in (hd 1707-1713) temsilcisi olan yakın dostu İsmail Efendi'ydi.

Kantemiroğlu İstanbul'a ilk geldiği gün-

lerde Boğdan voyvodalarının Fener'deki konutu Boğdan Sarayı'nda kalıyordu. Daha sonra 1692'de Boğaz'da Ortaköy'de güzel bir saray satın aldı. Bu binayı genişleterek ender sanat eserleri ve antika eşyalarla donattı. Ama 1700'den sonra sarayı eski sahibine satarak Fener'de Sancaktar Yokuşu'nda, kayınpederi Eflâk Voyvodası Şerban Cantacuzino'nun (hd 1678-1688) oturduğu binanın temeli üzerinde kendi sarayını inşa ettirmeye başladı. Sarayın görkemli bir manzarası vardı. Sarayın planını Kantemiroğlu kendisi çizmiş ve bina, prens Osmanlı başşehrinden ayrılarak Boğdan'a gitmeden tamamlanmıştı.

Osmanlı yöneticileriyle ve Batılı diplomatlarla önemli ilişkiler kurmuş olan Kantemiroğlu, sarayında seçkin konukların katıldığı sohbetler ve musiki icrasıyla geçen özel toplantılar düzenlerdi. Yüksek tabakadan, kafaca incelmiş kişiler, cirit oynamayı seven, Latince, Türkçe ve Avrupa dilleri konuşan, Doğu'ya özgü şık elbiseler giyen ve Türk musikisini ustaca bir yaratıcılıkla icra eden bu hayranlık verici prensi övgülere boğarlardı.

Kantemiroğlu derin bilgisi ve dikkate değer sanat yeteneği dışında, siyasi yönden çok hırslı bir adamdı. Fransız Elçisi Pi-erre-Antoine de Castagneres ve onun halefi Charles de FerrioPle tanışıklığı vardı; Felemenk Sefiri Jacob Colyer'i ziyaret e-der; Imre Tököli'yi tanır; Rus Elçisi Piotr Andreyeviç Tolstoy'la siyasi sohbetler e-derdi. Gelecekte büyük Avrupa devletlerinin hâkim olacağı bir dünya hayal eden Kantemiroğlu, aynı zamanda sarayda, Avrupa devletleri temsilcilerinin konutlarında ve Fener çevrelerinde dönen siyasi o-yunlardan çıkar sağlamasını bilen, işbilir bir diplomattı. Boğdan tahtını elde edebilmek için üst düzeydeki ilişkilerini ve zihni yeteneklerini olduğu kadar musiki yeteneğini de kullanarak karmaşık siyasi planları lehine çevirmeye çalışırdı. Bu a-maçla entrika dolu, gizli siyasi faaliyetlere karışmıştı. 1710'da III. Ahmed onu Boğdan voyvodalığına getirdi. Kantemiroğlu' nün o günlerde sultanın huzurunda kendi neva saz semaisini çaldığı ve padişahın eseri çok beğendiği söylenir.

Kantemiroğlu İstanbul'da geçirdiği 22 yıl içinde çeşiüi dillerde felsefi konulu birçok eser verdi. Divanul sau Gîlciava în-teleptului cuLumea (1698) Rum Ortodoks kaynaklarından esinlenilerek yazılmıştır; Sacrosanctea Scientiae Indepingibilis Ima-go (yak. 1700) alegori biçiminde yazılmış, evrenin yaratılışı üzerine bir incelemedir; Compediolum Universae Logices Institu-tionis (1701) de skolastik örneklere göre hazırlanmış bir ders kitabıdır. Aynı dönemde yazdığı loannis Baptistae von Helmont Physices Universalis Doctrina adlı risalesi ise Hollandalı filozofun felsefi tezinin bir özetidir. Kantemiroğlu bu kitaplarının hiçbirinde özgün bir görüş getirmemiş, birçok kaynaktan aldığı düşünceleri eklektik bir düzen içinde ortaya koymuştur.

Kantemiroğlu 1700 dolaylarında, kendisini Türk klasik musikisinin önde gelen bir kuramcısı katına yükselten, daha çok



Kantemiroğlu Edvarı diye anılan Kitâb-ı İlmi'l-Musiki Âlâ Vechil-Hurufât&âlı incelemesini yazdı. Kitap, asıl konunun incelendiği bölümle, Kantemiroğlu'nun icat ettiği harf notasıyla yazılmış 350'yi aşkın saz eserinin notalarının verildiği derleme olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. İnceleme, Türk musikisi kuramının gelişiminde bir kilometre taşıdır. Kantemiroğlu kitabında musiki icrasında ve eğitiminde kullanılmak üzere geliştirdiği notalama yönteminin tanıtımına dayanan "yeni kuramı" m açıklar. Musikinin uygulamasına dayanan "yeni kuram", ortaçağ musiki otoritelerince sistemleştirilen soyut nitelikteki "eski kuram"a güçlü bir karşı çıkış özelliği taşır. Kantemiroğlu musikide nota kullanılmasının musikiyi genel anlamda geliştireceğini ve icracıların icra tekniklerini zenginleştireceğini ileri sürer. Makamları sınıflandırmak için yeni ilkeler koyar, tan-burun perde ve aralıklarına göre ana diziyi tanımlar. Kendi çağında kullanılan makam seyirlerini anlatır ve Türk musikisini İran musikisinden ayıran özellikleri belirtir.

Kantemiroğlu'nun harf notası sistemi kısa bir süre sonra terk edilmişse de, fikirleri kendisinden sonra gelen kuramcıların yaklaşımını büyük ölçüde etkilemiştir. Kantemiroğlu bir besteci olarak klasik Türk musikisi repertuvarına, taşıdığı yüksek ifade gücü dolayısıyla çok beğenilen 40'ı aşkın peşrev ile saz semaisi bırakmıştır. İcracı, kuramcı ve besteci olarak dikkate değer nitelikleriyle musikici Kantemiroğlu' nün Türk musikisi tarihinde seçkin bir yeri vardır.

Kantemiroğlu İstanbul'dan ayrılmadan önce Romen dilinde, Istoria leroglifica (1705) adlı, Romanya'nın ileri gelen aileleri arasındaki düşmanlığı, Osmanlı saray siyasetini ve Fener entrikalarını alegorilerle örülü hayvan benzetmeleri, keskin bir hiciv üslubu ve bilgiççe özdeyişlerle anlattığı siyasi bir risale de kaleme almıştır.

Kantemiroğlu derin bilgisini Osmanlı toplumsal ortamındaki kültüre ve kurumlara ilişkin birinci elden gözlemleriyle zen-ginleştirmiştir. Çevreyle kaynaşarak Türk yaşama biçiminin önemli olgularını yakından tanımış ve bunları eserlerinde ustaca aktarmıştır. Modern bir etnograf ve keskin bir tahlilci ustalığıyla yazılarına toplumsal, dini ve kültürel olguların çeşitli yönlerine ilişkin geniş kapsamlı açıklayıcı notlar eklemesi, eserlerinin anlamını zengin-leştirmiştir.

Şarkiyatçı ve aydın bir hümanist olarak Kantemiroğlu'nun ünü sağlığında Avrupa'ya ulaşmıştır. 1714'te ansiklopedik bilgisi, şarkiyat çalışmalarındaki yeri ve Türk musikisi hakkındaki eseri dolayısıyla Berlin Akademisi'ne üye seçilmiştir.

Boğdan voyvodası olduğu kısa süre i-çinde bağımsız Boğdan idealini gerçekleştirme umuduyla Rus Çarı Büyük Pet-ro'yla gizli bir ittifak kurmuştur. 1711'de Osmanlı orduları Rusları yenince düşleri yıkılmış ve Rusya'ya sürgün gitmek zorunda kalmıştır. Kantemir Rusya'da, Avrupalılar ile Ruslara okunması amacıyla, Os-

manlı İmparatorluğu'nun geniş kapsamlı bir tarihi olan Incrementa atque Aulae Othomanicae (1714-1716) (Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, I-III, Ankara, 1979-1980) adlı kitabını kaleme aldı; sonra, Avrupa'da bir yüzyılı aşkın bir süre Osmanlı tarihi alanında klasik bir ders kitabı olarak okutulan bu eserini çeşitli Avrupa dillerine çevirdi; daha sonra da, Türklerin dini ve kültürü konusunda Ruslara bilgi veren Kniga Sistima ili Sostonianie Mııhammedanskoi jReligii (1722) adlı kitabım yazdı. Her iki eserde de yer alan, göreneklerin ve toplumsal gerçeklerin etnografik tasviri, yaşadığı dönemin Osmanlı hayatıyla ilgili canlı gözlemlerini ortaya koyar.

Kantemiroğlu'nun yaratıcı bir düşünür, ansiklopedici, Rönesans hümanisti, Aydınlanma çağının habercisi, modern bir gözlemci ve tahlilci, yetkin bir musikici, diplomat ve şarkiyatçı olarak dehası 17-18. yy İstanbul'unda Osmanlı toplumsal, kültürel ve siyasi hayatının merkezinde Batı ile Doğu arasında kurulan alışverişin doruk noktasını temsil eder.



Bibi. T. T. Burada, Senenle Müzikale ale lui Dimitrie Cantemir (Dimitrie Cantemir'in Musiki Üstüne Yazıları), Bükreş, 1910; H. S. Arel, "Kitâb-ı İlmil-Mûsikî. Müellif Kantemir Oğlu", Şehbal, S. 67-85 (1910-1911); Rauf Yekta, "Kantemiroğlu", ae, S. 48 (1911); P. P. Pana-itescu, Dimitrie Cantemir, Viata si Opera (Dimitrie Cantemir, Hayatı ve Eseri), Bükreş, 1958; M. Guboğlu, "Dimitrie Cantemir Orien-taliste", StudiaetActa Orientalia, III, 1960; B. Lewis, istanbul and the Civilization ofthe Ottoman Empire, Norman, 1963; A. Piru, Istoria Literatürü Române (Romen Edebiyatı Tarihi), I, Bükreş, 1970; C. Maciuca, Dimitrie Cantemir, Bükreş, 1972; V. Cândea, Dimitrie Cantemir (1673-1723), Bükreş, 1973; A. Du-tu-P. Cernavodeanu, Dimitrie Cantemir, Bükreş, 1973; E. Popescu-Judetz, Dimitrie Cantemir: Cartae Stiintei Muzicii (Dimitrie Cantemir'in Musiki Hakkındaki Kitabı), Bükreş, 1973; I. B. Sürelsan, "Kantemiroğlu ve Türk Musikisi", Dimitrie Cantemir (1673-1723), Ankara, 1975; B. Tuncel, "Dimitrie Cantemir ve Türkler", Dimitrie Cantemir (1673-1723), Ankara, 1975; Y. Tura, Kantemiroğlu: Kitâb-ı 11-mi'l-Mûsikî, I, ist., 1976; 1. H. Uzunçarşılı, "Osmanlılar Zamanında Saraylarda Musiki Hayatı", Belleten, S. 161 (1977); O. Wright, Demet-rius Cantemir, The Collection ofNotations, Londra, 1992.

EUGENIA POPESCU-JUDETZ



KANTO

Latince "cantus", İtalyanca "canto" kelimelerinden gelen, "şarkı, ezgi, şarkı söyleme sanatı" anlamını taşıyan kanto, Türkçede 19- yy İstanbul'unda tiyatro oyunlarının ö-nemsenmediği tuluat tiyatrolarında çeşitlilik sağlamak ve birkaç saat boyunca halkın ilgisini canlı tutmak amacıyla, asıl oyun dışında söylenen fantezi şarkılar için kullanılmıştır. 1847'de perdelerini açan, İstanbul'un ilk tiyatrosu durumundaki Naum Tiyatrosu'nda Avrupa'dan gelen opera ve operet topluluklarıyla tanışan şehir halkı Avrupalılaşma modasına uygun olarak bu eğlenceli oyunlara büyük ilgi gösterdi. Türkiye'de Batı türü tiyatro, ilk kez 1857' de Karabet Papazyan'ın Şark Tiyatrosu'nda Batı dillerinden Türkçeye çevrilip oy-

nanan oyunların büyük ilgi topladığını gören Güllü Agop'un Gedikpaşa'da bir at cambazhanesinde telif, uyarlama ve çeviri Türkçe oyunlar oynayan tiyatroyu kurmasıyla başlamıştı. Öte yandan, halk katında güçlü bir istek ve ilgi halkasıyla sarılı olan ortaoyunu varlığını sürdürmekle birlikte, sarayın desteğim de yanına alan Batı türü tiyatro ile rekabet edemeyecek duruma düşmesi sonucu, ortaoyunu unsurlarından sahnede yararlanan tuluat tiyatrosu doğdu. Bu yeni tür, İstanbul'un eğlence piyasasını yıllar boyunca kasıp kavurmuş, izleyicileri arasına saray halkı ile zengin sınıflardan en sade halk tabakalarına kadar, toplumun her kesiminden binlerce insanı katmıştır. Tuluat tiyatrolarının bu denli geniş ilgi uyandırmasında kantoların sanat değerlerinden çok sunuluş biçimleri rol oynamıştır. Kantolar aslında tuluat tiyatrolarının bir ürünü değildir, ilk örnekleri, Tanzimat sonrası Pera'sında faaliyet gösteren, bahçeli bir birahaneyi andıran, italyan komedilerinin oynandığı küçük tiyatrolarda görülmüştü. Güftelerinin gündelik hafif zevklere seslenmesi, ezgilerinin kolayca tekrarlanabilmesi yanında kantonun söyleniş ve sunuluş biçimlerindeki kendine özgü tavır ve eda, kanto türünün en belirleyici özelliği olmuştur. Bu anlamıyla kantolar, Batı tarzı tiyatro ile tuluat tiyatrosunun rekabet ortamında doğmuş, toplumun "asrileşme" özlemiyle değer ölçülerinin değişmeye başladığı bir

Küçük Virjin




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   644   645   646   647   648   649   650   651   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin