İRAN OKULU
Eski adı, Debistan-ı Iraniyan'dır. Bir azınlık kurumu sayılmayan okul, 1882'te kurulmuştur. Öğretim dili Türkçe ve Farsça olup giderlerini, müdür ve öğretmenlerin seçimini Iran Eğitim Bakanlığı üstlenmişti. Sadece Iran Elçiliği görevlileri ile Iran uyrukluların çocuklan alınmaktaydı.
ilk açıldığında Yeşildirek'te Yıldız Hanı' nm bir odasında öğretime başlayan Iran Okulu, daha sonra Sultanahmet Binbirdi-rek'teki daha önce Iran Hastanesi olan 3 kadı binaya taşındı. 1955'te yenilenen ruhsatına göre o sırada 30 kız, 28 erkek öğrencisi vardı. Bu sayı 1963'te 28 kız, 34 erkek olmak üzere ancak 62 olmuştur. 1979'da iran'daki rejim değişikliği sonrasında okulun adı Iran islam Cumhuriyeti ilkokulu oldu. Ancak TC yasalarına aykırı biçimde okulda lise sınıfları da vardı. Yönetim işleri ise Iran islam Cumhuriye-
ti kurallarına uyarlanmıştı. Bu durum, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan Kanun'u'na bir çelişki oluşturduğundan 1991'de yapı-, lan genel denetim sonunda 625 sayılı kanunun 15. maddesine göre okul, "eğitim faaliyetini sürekli olarak durdurma" kararıyla kapatılmıştır.
AYHAN DOĞAN
iranlılar
istanbul'da, eski dönemlerden, yaklaşık 15. yy'dan itibaren iranlı tüccar ve gezginler vardı. Ancak kültürel, dinsel, siyasal kurumlarıyla örgütlü bir Iran cemaatinden, 19. yy'ın ortalarından itibaren söz edilebilir. 19. yy'ın sonu, 20. yy'ın başlarında bu cemaat parlak bir varlık göstermiş, Cum-huriyet'in kuruluşunu izleyen yıllarda ise önemi azalmıştır. Iran cemalinin çoğunluğunu, Tebriz, Hoy, Selmas ve Şebüster kökenli Azeriler meydana getiriyordu. Asıl Iran kökenliler ise Tahran, Isfahan, Kaz-vin, Kaşan ve Horasan'dan gelmişlerdi. Han Malik Sasani'ye göre 19. yy'ın sonunda Iran cemaati 15.000 kişi kadardı. Haklarındaki bilgiler iranlı gezginlerin gezi notlarına ya da Iran hariciye memurlarının raporlarına dayanır. Bunlar arasında
19. yy'ın başlarında Mirza Salih Şirazi, 19.
yy'ın sonlarında Muhammed Ali Pirzade
ve Mirza Muhammed Hüseyin Ferhani;
20. yy'ın başında da Han Malik Sasani sa
yılabilir.
Bu cemaat çağdaş Ortadoğu tarihinde önemli bir rol oynamış, iran'a Batı mo-dernizminin aktarılmasının öncüsü olmuştur, istanbul iranlılar için Iran ile Batı arasında bir geçit, bir "dış bağlantı", aynı zamanda da reformlar için bir deneyim bölgesiydi. Bu anlamda iranlılar Osmanlı reformlarının deneylerinden hayli yararlanmışlar ve Tanzimat'tan esinlenmişlerdir (örneğin Midhat Paşa'nın yazdığı anayasa taslağının çevirisi 1877'de istanbul' daki Farsça Ahter mecmuasında yayımlanmıştı). Öte yandan istanbul iran'daki Kaçar Hanedanı'nın otoriter rejimi ve 1906 karşıdevrimi aleyhine pek çok iranlı özgürlükçünün siyasal faaliyetinin üssü olmuştu. Nitekim, sürgündeki iranlılar 1905-1906 meşruti devrimim bu kentte hazırlamışlardı, iranlı siyasal muhalifler ayrıca kendi mücadelelerinde Jön Türkler' den yararlanmışlardır, 1908'den sonra ise Jön Türkler (ittihatçılar), tıpkı farmasonlar gibi, iran'da özgürlük ve reform hareketini aktif olarak destekleyen güçlü gruplardan biri olmuştur.
istanbul'daki iranlı özgürlük yanlılarının 1907'de Valide Han'da Encümen-i Sa-adet-i Iraniyan-ı Mukimin-i istanbul adıyla kurdukları cemiyet iran'da en güçlü politik gruplardan birisi haline gelecek, iç savaşla ya da 1906 karşıdevrimine direniş hareketleriyle (Tebriz ayaklanması gibi) sarsılan iran'la istanbul'daki muhalifler a-rasında haber akışını sağlayacak ve 1909' da anayasal (meşruti) rejime dönülmesinde birinci derecede rol oynayacaktı.
istanbul'daki iranlıların diğer bir sosyal faaliyeti olarak, Iran kahveleri ya da Encümen-i Nisvan-ı Irani-yi Mukim-i ts-
Ü
«nbul burada yaşayan ranlı kadınların Sütü belirtilebilir. O yıllarda istanbul'da rol sayıda iranlı aydının bulunması, Av-ruoalı Şarkiyatçılar için de bir kolaylık teş-S etmişti, örneğin E. G. Brown, Iran tarihi ve edebiyatı konusunda yazdığı önemli kitaplar için kullandığı bilgi ve dokümanların temininde istanbul'daki iranlılardan çokça yararlanmıştır. Bu iranlılar arasında şairler, edebiyatçılar, siyasi şahsi-vetler gazeteciler bulunuyordu.
19' yy'ın ortalarından Türkiye Cumhu-riyetfnin ilk günlerine kadar var olan bu iranlı topluluğunun içindeki özgürlükçü, çoğunlukla da devrimci iranlılar, daha sonra gerek modem iran'ın kurulmasında, gerek islam reformculuğunda, gerekse çağdaş Iran edebiyatında özgül bir yer tutmuşlardır. Bunlar arasında, Osmanlı reformculuğundan etkilenerek yazdığı Def-ter-i Tanzimat kitabıyla tanınmış Mirza Melkom Han (ö. 1908), Fransız Morier' nin Isfahanh Hacı Baba adlı kitabının Farsçaya serbest bir çevirisini yaparak ülkesindeki iktidarı ve o zamanki Iran toplumunu eleştirmiş olan Mirza Habib Isfa-hani (ö. 1893), Seyabatname-i İbrahim Bey adlı yapıtı Azerbaycan ve Türkistan'da çokça okunmuş olan Zayne'l Abi-din Meragi (ö. 1911) ve Se Mektub (Üç Mektup) adlı kitabıyla şah despotizmine ve molla karanlığına hücum eden Mirza Agâh Han Kirmani (ö. 1896) sayılabilir. Bütün islam dünyasınca tanınan diğer bir düşünce adamı Osmanlıların reformcu ve Panislamist fikirlerinden bir hayli yararlanmış ve görüşleriyle Arap reformcularından Kırım' daki Tatar ve Kazan aydınlarına kadar geniş bir kesimi etkilemiş bulunan Cemaleddin Afgani'dir (ö. 1897). Gene aynı yazarlar arasında büyük edebiyat adamı ve özgürlük yanlısı Ali Ekber Dihhoda'yı da anmak gerekir, istanbul'daki iranlı aydınların yayımladıkları Ahter, Şems, Soruş vb dergilerin iran'daki siyasal uyanışta, meşrutiyet mücadelesinde önemli bir rolü olmuştur (bak. Farsça basın), iranlı aydınlarla Osmanlı aydınları arasındaki görüş alışverişi ve etkileşim de her iki ülke tarihinde belirgin bir yer tutmuştur; Genç Türklerle, Genç iranlılar, iki ülkenin sorunlarının birbirine benzemesi ve iki siyasi hareketin de anayasal bir devrim hedefi taşıması nedeniyle yakın ilişki içinde olmuşlardır.
Ekonomik alana gelince, istanbul'daki iranlı tüccarların tutmuş oldukları yer küçümsenmeyecek düzeydeydi, iranlı tüccarlar, 15. yy'dan beri istanbul'da Valide Hanı'nı merkez edinmişler ve iran'dan Osmanlı Imparatorluğu'na, oradan da Avrupa'ya olan ticareti yönlendirmişlerdir. Ekonomik güçleri Osmanlı-Iran ilişkilerinin seyrine göre değişiklikler göstermiş olan bu tüccarlar 19. yy'ın ortalarında bir hayli iyi durumdaydılar ama 20. yy'ın başlarında ekonomik durumları büyük ölçüde bozulmuştu. Bu yıllarda istanbul'daki iranlı tüccarlar siyasi muhalifler arasında bulunuyorlar ve kentteki Iran kolonisi içinde ticaret ve çeşitli hizmet alanlarında iş yapıyorlar, bir yandan da iranlılara ait o-
kul, hastane, cami, mezarlık vb gibi sosyal kurumları destekliyorlardı.
istanbul'daki iranlıların ticari, siyasi ve düşünsel çalışmaları şuralarda yoğunlaşmıştı; Valide Hanı ve içindeki iranlılar Mescidi, Kapahçarşı, Vezir Hanı, Tamburacı Hanı, Üsküdar Çarşısı ve Karacaahmet civarındaki Seyyid Ahmed Deresi Mescidi (Karacaahmet'te bir de Kabristan-i Irani adlı Iran mezarlığı vardı). Bu yerlerden en önemlisi, kuşkusuz ki, Valide Ham'ydı. O zamanlar bir iranlının deyişiyle, burası "bir han değil, bir ülke" idi, içinde 500 atölyesi, camii, dükkânı, kültür merkezleri, siyasi cemiyetieri, matbaaları vardı.
19- yy'ın ikinci yarısında Babıâli yakınında inşa edilmiş olan Iran Elçiliği, istanbul'a atanmış olan parlak ve reformcu diplomatlar sayesinde kentteki Iran topluluğunun siyasi yaşamında önemli bir yer tutmuştur. 19. yy'ın ikinci yansında elçilik görevinde bulunmuş Mirza Hüseyin Han ile Mirza Muhsin Han, birçok sefaret kâtibi, başkâtibi ile viskonsülü, reformcu diplomatlar arasındaydılar. istanbul'da diğer bazı Ortadoğu kentlerinde ve Fransa'da görev yapan çok sayıda iranlı diplomatın mason localarına üye olmaları, bu gizli kuruluşun, iran'ın siyasi tarihinde önemli bir rol oynamasına yol açmıştır. 1882-1883 ders yılında Yıldız Hanı'nda Debistan-ı Iraniyan adıyla faaliyete geçen Iran okulu yüksek evsafta bir eğitim kurumuydu ve aralarında Mirza Habib Isfahani'nin ya da Hüseyin Daniş'in, Ahter yazarı birçok gazetecinin de yer aldığı zengin ve güçlü bir öğretim kadrosuna sahipti. 20. yy'ın başında Farsça öğretmeni aynı zamanda bir Mevlevi dervişiydi. Bu okulla Iran hastanesi (Bimaristan-ı Irani ya da kısaca Marizhane, kuruluş 1883) daha sonra Encümen-i Hayriye-yi Debistan ve Marizhane) adıyla birleştirildi. II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) bu kurum, Üsküdar'daki cami ve mezarlığı da içerecek şekilde bir vakıf altında toplandı ve bir mütevelli heyetinin yönetimine verildi.
istanbul'daki iranlı dindarların devam ettikleri ve Şiî mezhebine mensup iki mescit vardı. Daha eski olanı Valide Hanı'nın tam ortasındaydı ve muhtemelen 17. yy' da yapılmıştı. Bu mescit uzun bir dönem Şiî dindarlara hizmet etmişti. 1951'de yandı ve yerine yenisi yapıldı, ikincisi Karacaahmet Mezarlığı'nın bir parçasını oluşturan iranlılar Mezarlığı'nda 1854-1855'te yapılmış iranlılar Mescidi'ydi(->). Mescidin gusülhanesi (cenazelerin yıkandığı yer) daha eskiden kalmadır, iranlılar Mezar-lığı'ndaki en eski mezarın 1747-1748'de ölen Huri Sultan'a (Şah Hüseyn'in kızı) ait olduğu bilinmekle birlikte, buradaki mezarların çoğu 19. yy'ın sonu ile 20. yy' in başlarında ölen iranlılara aittir.
iranlıların Şiilere özgü ibadetlerini a-çıkça yapmalarının, özellikle de muharrem ayında tören düzenlemelerinin önüne çeşitli engeller çıkarılmıştı. Sadece 19. yy'ın ortalarında Mirza Hüseyin Han'ı elçiliği sırasında aldığı bir izinle bu törenler yapılmış ve gerek Osmanlılardan, gerekse kentteki diğer yabancılardan oluşan çok
kalabalık bir kitle tarafından izlenmişti. Bu tören bazı Avrupalı gezginlerin kitaplarında uzun uzadıya anlatılmıştır. Şiîler-den oluşan kortej Valide Hanı'ndan yola çıkmış, Üsküdar'daki iranlılar Mezarlığı'na varmış, mersiyeler okunmuş, Hz Hüseyin' in ölümünü temsilen taziye denilen tiyatro gösterisine benzer canlandırma yapılmıştı. Ancak istanbul'daki bu temsili canlandırma, iran'daki muharrem törenlerinde yapılan geleneksel temsillere benzememekteydi. Bunun nedeni törene Şiîlerle birçok inancı paylaşan çok sayıda Bek-taşînin katılmış olmasıydı, bu tören kentteki iranlılarla onlara yakınlık duyan Bek-taşîler arasındaki kardeşliği güçlendirmekle kalmamış, birçok iranlı diplomatın 19. yy'ın sonlarında Bektaşîlere sempati beslemelerine de yol açmıştı.
O günkü Iran kolonisinden bugüne, Türk toplumuyla nispeten bütünleşmiş birkaç aile sayılmazsa, pek az iz kalmıştır. Eski büyükelçilik, istanbul başkonsolosluğuna dönüşmüştür, Hüseyin Daniş'ten miras kalan kütüphane de bu binadadır. 19601ı yıllarda taşradan gelen göçmenler nedeniyle her iki Iran mescidinin müdavimleri değişmiştir. Valide Ham'ndaki tüccarlar, Cumhuriyet'in ilk yıllarında burayı terk etmişlerdir, iran'da 1979'da islam Cumhuriyeti kurulunca, mescit iranlılar Derneği diye bir kuruluşun yönetimine verilmiştir. Mescide sadece Şiîler ile Türkiye'nin Kars, İğdır gibi Doğu illerinden gelen Türk kökenli dindarlar devam etmektedirler. Üsküdar'daki mescide ise bu gruplara ilaveten bazı Alevîler de devam etmektedir (1993 başlarında Cumhuriyet gazetesinin verdiği bir habere göre Valide Ham'ndaki mescitte Iran lehine islamcı propaganda yapıldığı için soruşturma başlatılmıştır). 1926'dan beri Türkiye Cumhuriyeti tarafından yasaklanmış bulunan muharrem törenleri Üsküdar'daki iranlılar Mezarlığı'nda birkaç yıldır yapılmaktadır.
istanbul'daki geçen yüzyıl iranlılarının soyundan gelen aileler kendilerini ortaya çıkarmamakta, bu törenlere katılmamakta, ama ölülerini bu mezarlığa gömmektedirler.
BibL Hüseyin Daniş, "Sayyid Camal al-Din dar Islambul", Asnad ve madarik dar bara-yi Sayyid Camal al-din Asadabadi, Kum, 1971, s. 153-166; Anja Pistor Hatam, Iran und die Re-formbeıvegungim Osmanischen Reich, Berlin, 1992; E. Koçu, "Büyük Valide Hanı", ISTA, VI, s. 3307-3313; Hacı Muhammed Ali, Sefername-yi Hacı Muhammad Ali Pirzade, I-II, Tahran, 1963-1965; Mirza Salih Şirazi, Macmua-i Sefer-ha-yi Mirza Salih Şirazi, Tahran, 1985; Mirza Muhammad Hüseyin Farhani, Safarname, Tahran, 1964; Muhammad Emin Riyahî, Zeban ve edeb-ifarsi de kalemrav-i Osmani, Tahran, 1990; Han Malik Sasanî, Yadbudhayi safarat-i istanbul, Tahran, 1966; T. Zarcone, "La com-munaute iranienne d'Istanbul â la fin du XI-Xe et au debut du-XXe siecle", La Shî'a nell'Impero Ottomano, Roma, 1993, s. 57-83; ay, "1905-1911 Iran Devriminin ve istanbul'daki Iran Topluluğu Tarihi için Bir Kaynak: Şams Gazetesi", Toplumbilim, S. l (Eylül 1992), s. 67-78; T. Zarcone-F. Zarinebaf-Shahr, (yayımlayan), Leslraniens d'Istanbul, Actes du collo-que d'Istanbul de septembre 1991, Institut Français de'Etudes Anatoliennes, Institut Fran-çais de Recherches en Iran, Paris-Istanbul-Tah-
Dostları ilə paylaş: |