KANDİLİ GÜZEL MESCİDİ
409
KANDİLLİ
lanabilir. Burada yapılan bir saha araştırması Kanarya Mahallesindeki işyerleriyle bu mahalledeki konutlar arasında sıkı ve düzenli bir eve iş verme ilişkisinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu işkolları-nın kadın işçilere açık olması ve Kanarya' da eve iş verme sürecinin yaygınlığı yüzünden, kadınların sanayi işgücüne katılma oranı, metropoliten ortalamanın yaklaşık 2 kat üzerindedir. Metropoliten sanayi işgücü içerisinde kadın işçi oranı yüzde 11,04 iken Kanarya'da kadın işçiler sanayi işgücünün yüzde 19,50'sini oluşturmaktadırlar.
Bu bulgular Kanarya Mahallesi'nin, Kü-çükçekmece Gölü'nün karşı yakasındaki komşularından, örneğin Firuzköy'den çok farklı toplum ve istihdam yapılarına sahip olduğunu gösteriyor.
Tarihi bir çekirdeğe sahip olmayan, eski büyük çiftlik arazileri üzerinde oluşmuş Kanarya'nın yerleşme düzeni, güneybatı-kuzeydoğu veya doğu-batı doğrultusunda uzanan, tümü kuş adlı olan caddeleri dik açılarla kesen yine kuş adlı sokaklarla, tam bir ızgara plana göredir. Yerleşmenin batısında tren yoluna ve göle paralel giden Hatboyu Caddesi, kuzeye doğru Yanmbur-gaz Caddesi olarak devam eder. Mahalle doğuda Halkalı, kuzeyde Huzur caddele-riyle sınırlıdır. Cumhuriyet Mahallesi ile sınırını ise güneyde Leylek Caddesi çizer. Mahallede önemli bir eski eser yoktur. Bibi. T. Şenyapılı, "A New Stage of Gecekondu Housing in istanbul", Development of istanbul Metropolitan Area and Low Cost Housing, ist., 1992, s. 182-209; 2 990 Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, istanbul, Ankara, 1993; M. Güvenç, "istanbul'da Göçmen Yerleşim Kalıpları Araştırması", (Ortadoğu Teknik Üniversitesi, yayımlanmamış araştırma raporu), Ankara, 1994.
MURAT GÜVENÇ
KANDİLİ GÜZEL MESCİDİ
bak. PARMAKKAPI MESCİDİ
KANDİLLER
Müslümanlarca kutsal sayılan geceler, II. Selim döneminde (1566-1574) minarelere kandiller yakılıp mahyalar asılarak duyurulmaya başlandığı için "kandil gecesi" diye anılır olmuştur. Kandillere, eskiden "kutsal gece" anlamında "leyle-i mübare-ke" de denirdi.
istanbul halkı bu kutsal geceleri, anlamlarına uygun bir biçimde ibadet, dua ve zikirle geçirirdi.
Hicri takvime göre Hz Muhammed'in rebiülevvel ayının 12. gününün gecesi, doğduğu kabul edildiğinden "mevlit kandili" olarak adlandırılmıştır. İlk kandil olması nedeniyle halk arasında coşkuyla kutlanır. Öteki kandillerde de okunmakla birlikte bu geceyi anlattığı için yatsı namazından sonra "mevlit" okunurdu. Osmanlı padişahlarının mevlit kandilinde saraydan çıkarak Ayasofya ya da Sultan Ahmed Camii'ne gidiş ve dönüşlerinde düzenlenen mevlit alayı(->) da bu geceye verilen önemi göstermektedir. Günümüzde mevlit kandilini izleyen hafta "Kutlu Doğum Haftası" olarak kutlanmaktadır.
Hicri takvime göre recep ayının ilk cuma gecesi "regaip kandili"dir. Bu gece Hz Muhammed'in ana rahmine düştüğü kabul edilir. Regaip kandili İstanbul tekkelerinde coşkuyla kutlanırdı. Mutasavvıf şairlerin "regaibiye" adıyla kaleme aldığı ve bu gecenin yüceliklerini dile getirdiği sikler bestelenerek okunur, evlerde kandil simidi ve şekerlemeler yenirdi. Regaip gecesinde, Hz Muhammed'in de kıldığı kabul edilen 12 rekat namazı kılmak halk arasında da yaygınlık kazanmıştır. Öteki kandillerde olduğu gibi bu kandilde de minareler ı-şıklandırılır. Hz Muhammed'in, Hicret'ten bir yıl önce (621), recep ayının 27. gecesinde göğe yükseldiğine inanılır. Müslümanların kadir gecesinden sonra en kutsal saydığı gece, "miraç kandili" olarak anılır, bu gece de minareler kandil ve mahyalarla süslenirdi. Bu geceyi anlatan, manzum olarak kaleme alınmış miraciyeler (mi-racname) özel olarak bestelenir ve tekkelerde okunur, dinleyenlere de süt ve loğusa şerbeti ikram edilirdi.
Hicri takvime göre şaban ayının 15. gecesi berat kandilidir. Tanrı'nın günahları bağışladığı, bir yıl boyunca olacakların belirlendiği, Hz Muhammed'e şefaat yetkisinin bu gece verildiği, bu gece yapılan ibadetin anlamı ve değerinin daha farklı olduğu inancı çok yaygındır.
Ramazanın 27. gecesi olan kadir gecesi de kandiller içinde en büyüğü sayılır. Kuran'ın bu gece nazil olmaya başladığı, dualann geri çevrilmediği, ibadetlerin diğer gün ve gecelere göre daha anlamlı olduğu kabul edilir.
İstanbul'da kadir gecesi, padişahın teravih namazı kılmak için saraydan camiye gidiş ve dönüşünde kadir alayı(-») düzenlenirdi. Ayasofya ve Eyüb Sultan camilerinde sabana kadar ibadet edilir; tekkelerde hatim indirilir, mevlit okunur, ayinler düzenlenirdi. Kadir gecesi aynı zamanda ramazanın son günlerinin habercisi olduğundan ayrı bir duygusallık da taşırdı.
Yüzyıl başından bir kartpostalda Kandilli. Galeri Alfa
Kandiller İstanbul hayatının ibadetle dua ve niyazla dolu geceleri yanında, komşuluk ilişkilerinin de ilginç bir çehresini o-luştururdu. Bugün de "kandil simidi", minarelerin ışıklandırılması ve yatsı namazından sonra okunan mevlitle bu kutsal geceler yaşatılmaya devam edilmektedir.
İSTANBUL
KANDİLLİ
Boğaziçi'nin en dar yerinde, Anadolu yakasında, karşıdaki Bebek Koyu'na doğru uzanan sivri burnun ardında yer alan semt.
İdari açıdan Üsküdar İlçesi'ne bağlı bir mahalledir. Güneyde Vaniköy(->), kuzey ve kuzeydoğuda Küçüksu(->), doğuda Bah-çelievler-Talimhane mahalleleri ile çevrilidir. Semtin önünden denize ve yalılara paralel Kandilli Caddesi geçer. Yalılar dışında yerleşme, İskele Meydanı'ndan ve daha güneyde kalan Sıraevler Sokağı'ndan başlayarak içerilerde, tepelere doğru uzanan zaman zaman dik yokuşlu yollar ve ara sokaklar çevresinde gelişmiştir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de, Anadolu yakası Boğaziçi köyleri arasında, en seçkin sayılanlardan biridir.
Kandilli Burnu, Boğaziçi'nin kuzey-gü-ney yöndeki akıntıları için topografik bir engel oluşturduğundan, bu noktada akıntılar güçlü ve deniz çırpıntılıdır. Kandilli Akıntı Burnu da denen bu bölgenin, antik çağda Echia (ya da Ekhaia) olarak ad-landırıldıği; Bizans döneminde ise Vani-köy ile Göksu arasındaki dik yamaçlara Broktoi veya Prookhtoi denildiği sanılmaktadır. Çeşitli gezgin ve tarihçiler bölgeyi farklı adlarla da anmışlardır. Anton Dethier(->), sert akıntılar yüzünden "tehlike" anlamında "Perirron" dendiğini; tarihçi Pitton de Tournefort, "Bosforus Niko-polis"; Pierre Gilles(->) ise "Moltorino" dendiğini yazarlar. Osmanlı döneminde yörenin Kandilli adını alması konusunda da çeşitli rivayetler vardır. Bir varsayıma göre,
eski dönemlerde tehlikeli olan Akıntı Bur-nu'nda geceleri gemicilere işaret vermek için sürekli yakılan işaret fenerleri yüzünden buraya Kandilli denmiş; bir başka söylentiye göre, IV. Murad (hd 1623-1640) Revan seferi dönüşünde burada kendisi için inşa edilen kasra gelmiş ve oğlu Şehzade Mehmed buradaki sarayda doğduğu zaman bahçedeki bir servi ağacını kandillerle donatmış ve kandiller geceler boyunca yandığı için semte bu ad verilmiştir. İncici-yan ise diğerleri yanında, padişah hasekilerinden birinin kendini buradan denize atması (veya denize atılması) sonucunda boğulup ölmesi üzerine Akıntı Burnu'na "Kan Dili" dendiği şeklindeki bir başka rivayeti nakleder.
Kandilli'de, 18. yy'a kadar, padişahların ünlü Kandilli Bahçesi(-») dışında yerleşme olmadığı anlaşılıyor. Evliya Çelebi 17. yy'm ortalarında Kandilli'yi anlatırken "Kandilli Hasbahçesi Göksu'nun cenubu karşısında bir bağ-ı irem'dir ki Murad-ı Sa-lis binasıdır" der. Akıntı Burnu'nda set set bir kaya üzerinde birçok kasırdan ve ardındaki dağlık bölgeden ve bağlardan söz eder. Kandilli Hasbahçesi'nin yıldızı asıl IV. Murad döneminde parlamış, buraya bir saray (kasır) yapılmış, padişah Kandilli Sarayı'nda sık sık kalmıştır. Bu saray ve kasırlar IV. Mehmed zamanında (1648-1687) onarım görmüştür. III. Ahmed döneminde (1703-1730) Kandilli Burnu civarında, bağımsız binalar halinde 4 kasır, l köşk, 3 de oda bulunduğu; bunlardan bir bölümünün denizin kenarında ve üzerinde (Kurşunlu Kasır) bir bölümünün ise (örneğin Bülbül Köşkü) Kandilli sırtlamadaki korularda olduğu anlaşılıyor.
Kandilli'nin bir hasbahçe olmaktan çıkıp iskâna açılması 18. yy'm ortalarında-dır. I. Mahmud 1740'larda Kandilli Hasbahçesi'nin geniş arazisini parselletip "ica-re-i müeccele" denilen çok uzun süreli kiralama ve kullanım hakkı verme yoluyla burada ev yapıp oturmak isteyenlere dağıtmış; bu tarihlerden sonra da köy hızla gelişmiştir. Kendisi için de buraya bir sahilsa-ray yaptıran padişah ve Kandilli'de yalıları, köşkleri olan diğer devlet erkânı, semtte cami, çeşme, kuyu, hamam gibi hayrat ve inşaat faaliyetine girişmişler; bir pazar kayığı iskelesi kurulmuş, Boğaziçi'nin en güzel sayılan iki pazar kayığından biri Kandilli'ye işlemeye başlamış; semtin böylece yenilenmesi, onarılması, "şenlendirilmesi" ile daha sonraki gelişmelerin temeli atılmıştır.
18. yy'm ikinci yarısında, çoğunluğu
Müslüman, bir bölümü ise Rum ve Erme
ni Hıristiyan olan köy halkı dışında Kan
dilli'ye yerleşenler, Osmanlı devlet bürok
rasisinin en üst mevkilerinde bulunan sad
razam, kethüda vb kişilerdir. Boğaziçi'nin
Anadolu yakasının seçkin ve nüfuzlular
semti denebilecek Kandilli'nin bu özelli
ği, sonraki yüzyıllarda yalılar büyük çap
ta el değiştirmiş de olsa, sürmüştür.
19. yy'ın ortalarında Şirket-i Hayriye'nin
kurulması ve Boğaziçi'ne vapur işlemeye
başlamasından sonra, o zamana kadar sa
dece pazar kayıklarıyla sağlanan ulaşım
Kandilli
istanbul Ansiklopedisi
bir ölçüde kolaylaşmıştır. 19. yy'm ortaları, özellikle de sonlarında Kandilli, İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere İstanbul' da yaşayan zengin veya saraya yakın yabancıların, Batılı aydınların Boğaziçi'nde tercih ettikleri bir semt haline gelmiştir. Fransız Baron de Vandeuvre, günümüzde Abud Efendi Yalısı(-0 diye bilinen (eski
Günümüzde Kandilli.
Nazım Timuroğlu, 1994
Altunîzade Necib Bey Yalısı) yalıda 1900' lere kadar oturmuştur. 1781'de Anadolu Kalemi Halifesi Hüseyin Efendi'nin yaptırdığı yalı, 1890'larda Kont Ostrorog'a geçmiştir ve halen onun adıyla varlığını korumaktadır (bak. Kont Ostrorog Yalısı). İstanbul' un ünlü Glavani ailesi(->), ingiliz hekim Manford'un ailesi, İtalyan Cazanova ailesi
KANDİLLİ BAHÇESİ
410
411
KANDİLLİ RASATHANESİ
ve daha niceleri Kandiili'de yalılara, koruluk yamaçlara, Sıraevler Sokağı'ndaki zarif köşklere yerleşmişlerdi. Özellikle iskelenin güneyinde Vaniköy tarafından yamaçlara tırmanan Sıraevler Sokağı ve çevresi, başta Fransızlar olmak üzere, İngiliz, Alman, Hollandalı, İtalyan ailelerin çok uluslu ve renkli yaşamlarına tanık olmuştur.
Bir zamanlar Kandiili'de bulunan görkemli sarayların, kasırların, köşklerin, yalıların bir bölümü yangınlarda yanmıştır. Halen varlığını sürdüren ya da yakın zamanlarda yanmış olan bazı önemli binalar, yalı ve köşkler arasında Kıbrıslı Yalısı(->), Abud Efendi Yalısı, Kont Ostrorog Yalısı; üç eski yalının bulunduğu bir arazi üzerine yapılan, daha sonra, 1876'da II. Ab-dülhamid'in kardeşi Cemile Sultan'a geçen ve Cemile Sultan Sahilsarayı diye bilinen, daha sonra bazı bölümleri yanan, diğer bölümleri parçalanıp üstüne yeni yalı ve binalar, bahçeler vb yapılan sahilsaray; 19l6'da pek çok yalıyı ve evi ortadan kaldıran yangında yanan Clifton Yalısı; koru kesiminde, Kandilli Kız Lisesi binası olarak kullanılmış olan ve 1986'da yanan Âdile Sultan Sarayı(-») bunlardan bazılarıdır.
Eski ve gelenekli bir semt olan Kandiili'de İskele Meydanı'ndaki 1817-1818 tarihli II. Mahmud Çeşmesi; İskele Cadde-si'nde Kapamacı Meydanı başındaki 1751-1752 tarihli I. Mahmud Çeşmesi (bak. Mahmud I Çeşmesi); İskele Meydanı'ndaki I. Mahmud Camii (bak. Kandilli Camii), ayrıca 1846'da yapılmış Surp Yergodasan Arakelotz Ermeni Kilisesi, 1840'larda yapıldığı sanılan Hristos Metamorfosis Rum Ortodoks Kilisesi, 1900'lerde yapılmış Fransız Katolik Kilisesi, kayda değer tarihi yapılardır.
Aslında Vaniköy sınırları içinde kalan, İcadiye Tepesi üzerinde, eski İcadiye Köş-kü'nün bulunduğu yerdeki Kandilli Ra-sathanesi(-») de semtle ilişkili bir kurum ve yapıdır.
Sahilsarayları, yalıları, köşkleri, koruluk tepeleri, bahçeleri, rasathanesi, çeşitli din ve ulustan seçkin ailelerin güzel ahşap evlerde, köşklerde yan yana yaşadıkları Sıraevler Sokağı vb gibi sokakları, sert deniz akıntısı, yaz aylarında serin havası ile tanınan Kandilli'nin bir zamanlar pek ünlü olan yazmaları da unutulmamalıdır (bak. Kandilli yazmaları).
Kandilli, Boğaziçi köyleri arasında edebiyatta en çok işlenmiş olanlardan biridir. Kandilli'nin öteden beri sanatçılar, şairler, aydınlar semti sayılması yanında, doğal güzellikleri ve manzarasının eşine az rastlanır olmasının da bunda payı olmalıdır. Kandilli sırtları, özellikle rasathane ve Cemile Sultan Korusu tepeleri Boğaziçi'nin en geniş ve güzel göründüğü manzara noktalarıdır.
1980 sonrasında Kandilli sırtlarında, İstanbul'un ünlü zengin ailelerinin yaşadıkları lüks villa grupları kurulmuş; koruların içinde ise -özellikle Talimhane yönünde-kaçak yapılaşma tüm denetime rağmen, diğer yörelere göre daha seyrek de olsa sürüp gitmiştir. Geniş bir yerleşme alanı bu-
lunmadığından ve öngörünüm bölgesi, 1980 sonrasında kurulmuş birkaç lüks site hariç görece iyi korunduğundan, semt fazla büyümemiş; ancak tepelerin arkasında, gerigörünümde kalan, Talimhane gibi büyük mahalleler oluşmuştur. Kandilli Ma-hallesi'nin nüfusunda gözlenen yavaş artış da Kandilli'nin henüz oldukça korunan bir yapıya sahip olduğunun işaretidir. 1955'te 1.275 civarında olan nüfus 1965'te 2.284'e çıkmış, 1975'te 1.313, 1990'da 1.171 olmuştur. Muhtarlıktan alınan bilgiye göre, 1994'te Kandilli'nin nüfusu sadece Kandilli Mahallesi Muhtarlığı olarak 1.500 civarıydı.
Bibi. M. C. Atasoy, Kandiili'de Tarih, İst., 1981; C. Kayra-E. Üyepazan, Kandilli, Vaniköy, Çengelköy, İst., 1993; Evliya, Seyahatname, I; Inciciyan, İstanbul; Y. Mardin, "Kandil-li'ye Dair", Türkiyemiz, S. 32 (Ekim 1980); As-lanoğlu-Evyapan, Eski Türk Bahçeleri; Eyice, Boğaziçi.
İSTANBUL
KANDİLLİ BAHÇESİ
Kandiili'de, 16. yy'dan itibaren varlığı bilinen hasbahçe.
Adı ilk kez, 991/1583'ten başlayarak, Mevacib Defterleri''nde Bağçe-i Kandil o-larak geçer.
KandiIli'de(->), özellikle Akıntı Burnu çevresinde yamaçlar denize dik ve kayalık olarak iner. Bu mevkide, bir kaya üzerinde, set set yükselen ve laleler, sümbüllerle bezenmiş bir bahçenin varlığından Evliya Çelebi de söz eder. Evliya Çelebi' ye göre bu hasbahçeyi III. Murad (hd 1574-1595) düzenletmiş; daha sonra kayalık yamaç üzerine kasırlar kurulmuş, bahçe genişletilmiştir. Kandilli Bahçesi'nin bir bölümünde halen, Kandilli Kız Lisesi(->) bulunmaktadır.
IV. Murad'ın (hd 1623-1640) Revan seferinden dönüşte, bir şehzadesinin doğumu münasebetiyle her yanını kandillerle donattığı ve geceler boyunca parlayıp u-zaktan görülen ulu servi ağacı da bu bahçede olmalıdır.
1078/1667-68 tarihli bir belgeden öğrenildiğine göre, diğer bazı hasbahçelerle birlikte Kandilli Bahçesi ve içindeki bazı binalar onarılmış; 1704'te de Kandilli Bahçesi kasır ve köşklerinde bulunan bina ve eşyanın sayımı yapılmıştır. Bu sayımın kayıtlarına göre, bahçede deniz üstünde fevkani Kurşunlu Kasır, civarında Kubbe Odası, Kafesli Kasır, Tahtani Şadırvanlı Kasır, Valide Sultan Odası, Bülbül Köşkü, Cafer Paşa Kasrı, Saydhane Odası, Yalı Kasrı, Bostancılar Mescidi gibi binalar vardı. Yine aynı belgeden bu binaların çok değerli eşya ile döşenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Evliya Çelebi, bir cennet bahçesine benzettiği Kandilli Bahçesi'nde bir üstat ile 100 kadar bahçıvan neferinin bulunduğunu yazar. Padişahlar, Kandilli'deki hasbah-çeye bazı defalar "tebdilen halvet tariki ve lüzumu kadar bendegân ile gelir, burada eğlenirlerdi". Kanuni'den başlayarak III. Murad, I. Ahmed (hd 1603-1617), IV. Murad, IV. Mehmed (Avcı) (hd 1648-1687),
II. Süleyman (hd 1687-1691), III. Ahmed
(hd 1703-1730), I. Mahmud (hd 1730-1754)
III. Selim (hd 1789-1807), II. Mahmud (hd
1808-1839) bahçeye ve buradaki sahilsa
ray ve kasırlara özel ilgi göstermiş olan pa
dişahlardır.
Akıntı Burnu'ndan başlayarak tepelere kadar set set yükselen Kandilli Bahçesi'n-deki saray topluluğunun ilk binası sahilde geniş rıhtımı olan fevkani Kurşunlu Kasır' di. Bu adı, üstü kurşunla kaplı olduğu için almıştı. Dört yanı açık bir dinlenme kasrıydı. Saydhane (avlanma) Odası da deniz kenarındaydı. Padişah ve yanındakiler buradan denize olta atar, balık tutarak eğlenirlerdi. Valide Odası, IV. Mehmed'in eşlerinden III. Ahmed'in annesi Emetullah Gül-nûş Valide Sultan'ın(->) Kandilli Bahçesi' ne geldiğinde kaldığı bölmeydi.
Bahçedeki çeşitli kasırlar arasında yapım tarihi kesinlikle bilineni, IV. Murad'ın emriyle 1632-1634 arasında Cafer Paşa'nın yaptırdığı Cafer Paşa Kasrı'dır. Bu kasrın
IV. Murad'ın Revan seferinden dönüşte
kendisi için hazırlanmış olan kasırla aynı
bina olup olmadığı tartışmalıdır.
Kandilli Bahçesi, içindeki binalarla birlikte padişahlara ve çevresine mahsus görünümünü daha I. Mahmud döneminde yitirmeye başladı. I. Mahmud buradaki sa-hilsarayı onartmakla birlikte bazı bölümleri, özellikle içerilerde kalan araziyi parselleterek dağıttı ve bahçe giderek bir Boğaziçi köyüne; Kandilli semtine dönüştü.
Bibi. M. Erdoğan, "Osmanlı Devrinde istanbul Bahçeleri", l/D, (1958), s. 177-178; M. C. Atasoy, Kandiili'de Tarih, İst., 1982; Aslanoğlu-Evyapan, Eski Türk Bahçeleri, 42.
İSTANBUL
KANDİLLİ CAMİİ
Kandilli'de Kandilli İskelesi'nden çıkınca sağ tarafta yer alır.
Caminin ilk inşası 1042/l632'ye dayandırılmakta ise de 1165/1751'de I. Mahmud' un (hd 1730-1754) emriyle yeniden yaptırıldığı bilinmektedir. Bugünkü şeklini ise geçirdiği bir yangın sonrasında gördüğü onarımlar sonucu almıştır.
Kandilli Cami kareye yakın dikdörtgen planlı ve fevkani bir yapı olup sade görünümlüdür. Kagir yapı ahşap tavanla örtülmüştür.
Cami avlusuna mihrap cephesinden sokağa açılan bir geçit ve ayrıca cümle kapısına ulaşan basamaklarla da girilir. Burada ufak bir şadırvan bulunur. Caminin taşkın gövdeli taş minaresi de bu küçük avlunun bir bölümünü kaplar. Oldukça sade görünümlü olan Kandilli Camii'nin ha-rim bölümü sivri kemerli pencerelerle aydınlanmaktadır. Alçı malzeme ile yapılmış rumî ve palmet dizisi ile sonlanan çini mihrabı, eski bir camiden buraya nakledilmiştir. Klasik dönem özellikli kalem işleri restorasyonlar sonrasında yapılmıştır. Harun bölümünün girişinde sağda kadınlar mahfiline çıkan merdivenler bulunur.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 165; Öz, istanbul Camileri, II, 34-35; M. Celaleddin Atasoy, Kandilli'de Tarih, İst., 1982, s. 28-31.
REZAN ÇELEBİ
KANDİLLİ ÇEŞMESİ
bak. MAHMUD I ÇEŞMESİ
KANDİLLİ KIZ LİSESİ
İlk adı Âdile Sultan İnas Mekteb-i Sultani-si'dir. İstanbul kız liselerinin ikincisi olup 19l6'da açılmıştır.
Kızlar için lise düzeyinde bir okul düşüncesi 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanım izleyen günlerde, Meclis-i Mebusan Reisi Ahmed Rıza Bey'in de girişimleriyle gündeme geldi. II. Abdülhamid (hd 1876-1909) Osmanlı hanedanına ait Kandilli'deki Âdile Sultan Sarayı'nı(->) Maarif Nezareti'ne bağışlayarak bu girişime destek verdi.
Basın da Kandilli'de İnas sultanisi (kız lisesi) açılması yönünde yayın yaptı. 19 Ocak 1909 tarihli Tanin gazetesi, bir ulusun kadınlarının aydınlatılmasının, o ulusun düzeyi için bir ölçü olduğunu, kız o-kullarına bu açıdan önem verilmesini, kızların erkek öğrenciler gibi yurtdışına gönderilmeleri düşünülmeyeceğinden İstanbul'da Avrupa okulları düzeyinde ve Osmanlı eğitim geleneklerine bağlı bir kız lisesine ihtiyaç olduğunu yazarak vurguladı. Bu gazete, kız lisesi açılmak üzere bağışlanan Âdile Sultan Sarayı'nın, gayet havadar, okul tesisine elverişli olduğunu ve daha uygun bir yer bulunamayacağını da yazmıştı. Girişimin siyasal yönü ise Âdile Sultan Sarayı'nın, o zaman İstanbul'daki en büyük okullardan biri olan ve binalarının görkemi ile de dikkatleri çeken Rumelihisarı sırtlarındaki Robert Kolej'in tam karşısında, onunla yarışacak bir görkemde oluşundan kaynaklanıyordu. Bunda, II. Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte güç kazanan Türk milliyetçiliğinin etkisi vardı. Cemil Topuzlu da anılarında, bu okulun a-çılması için, Meclis-i Mebusan Reisi Ahmed Rıza Bey'le girişimlerini anlatır.
Açılması 17 Ekim 1909'da kararlaştırılan Kandilli Kız Lisesi için, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) eşiti çift öğretim dilli bir program öngörüldü. Saray da onarıldı. Fakat, Kandilli İnas Sultanisi'nin açılması o yılın yoğun siyasal ve askeri olayları sebebiyle gerçekleşemedi. İzleyen yıllardaki savaş bunalımları da okulun açılışını geciktirdi. 1913-1914 öğretim yılında, erkek idadilerinin birçoğu sultam yapılırken Bezmiâlem Valide Sultan İnas İdadisi de Kandilli Kız Lisesi'nden daha önce İstanbul'un ilk kız lisesi olarak öğretime başladı. Kandüli Kız Lisesi, ancak 1916-1917 öğretim yılında, 2 ana, 5 ilk ve 2 sultani sınıflan öngörülerek hizmete girdi. O yıl lise 1. ve 2. sınıfları oluşturuldu. İzleyen yıllarda diğer sınıflar da açıldı. 1919-1920 öğretim yılında da ilk 5 mezununu verdi.
Kandilli înas Mekteb-i Sultanisi'nin 1924-1925 öğretim yılına kadarki eğitim düzeyi 5 yıl ilkokul, 5 yıl da orta ve lise sınıflan olmak üzere 10 yıldı. 1924-1925 öğretim yılında ise, okul Kandilli Kız Orta Mektebi konumuna getirildi. 1931-1932' de tam devreli (ortaokul ve lise bir arada) bir lise oldu. 1919-1920'de okulun ilk kısmı 102, lise sınıfları 53 mevcutluydu. 1937-1938'de okul mevcudu 688'di. İlk 20 yılda
62 sultani, 250 lise, 99 olgunluk, 617 orta mektep, 165 ilk mektep mezunu verdi. 1938'de, Türkiye genelinde 42 ve İstanbul' daki 6 liseden tekiydi. Özellikle Anadolu' dan gelen ve giriş sınavlarını kazanarak bu okulda yatılı okuyan kız öğrencilerin, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde yükseköğrenime devam eden ve hayata atılan genç kuşaklar arasındaki oram oldukça yüksektir.
Okulun ilk müdürü, Almanya'dan çağrılan Madam F. Grammer 1918'e kadar gö-revyaptı. 1924-1935 arasındaÂkil Bey (Işın) müdürdü.
Kandilli Kız Lisesi'nin, Cumhuriyet öncesi eğitim programının, lisan-i Osmani, ecnebi lisanı, din dersleri, tarih, coğrafya, hesap, hendese, malumat-ı tabiiye, cebir, fizik, medeni malumat, hıfzıssıhha, kimya, kozmoğrafya, terbiye-i etfal (çocuk eğitimi), pedagoji, resim, beyaz işler, dikiş, ik-tisat-i beyti (ev ekonomisi), beden terbiyesi, piyano ve gına (müzik) gibi dersleri ve uygulama alanlarını içermiş olması ilginçtir.
Kandilli Kız Lisesi, Adile Sultan Sarayı' mn yanmasından sonra aynı yerdeki okul pansiyon binasında 1989-1990 öğretim yılından beri çalışmalarını sürdürmektedir. Tarihi binası henüz onarılamayan Kandilli Kız Lisesi'nde ders geçme ve kredi sistemi uygulanmakta olup, 1993-1994 öğretim yılında orta-lise sınıflarında 203'ü
Kandilli Rasathanesi
Ozan Bilgiseren, 1993
yatılı, toplam 1.278 öğrenci okumaktadır. Kadrolu 41 branş öğretmeni vardır.
Bibi. H. Â. Yücel, Türkiye'de Ortaöğretim, Ankara, 1938, s. 535-537; Nafi Atuf (Kansu), Türkiye Maarif Tarihi Hakkında Bir Deneme, ikinci Kitap, İst., 1932, s. 82 vd; Ergin, Maarif Tarihi, IV, 1108, 1190, V, 1739; N. Sakaoğ-lu, Osmanlı Eğitim Tarihi, ist., 1991; ay, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi, İst., 1992; C. Topuzlu, 80 Yıllık Hatıralarım (haz. H. Ha-temi-A. Kazancıgil), İst., 1982, s. 70.
NECDET SAKAOĞLU
KANDİLLİ RASATHANESİ
Günümüzde Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile Kandilli Rasathanesi Gök ve Yer Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi adlı iki bölüm halinde çalışan gözlemevi. Boğaziçi'nin Anadolu yakasında, Kandilli civarındaki İcadiye Tepesi'nde kuruludur.
Kandilli Rasathanesi, 1868'de açılan Ra-sathane-i Âmire'm'n(->) yemlenmiş biçimi olarak, 1911'de Fatin Hoca (Gökmen) tarafından kuruldu. Daha önce bazı topçu birlikleri ile itfaiye memurlarının kaldığı küçük bir bina ile kulede faaliyete geçen rasathane, inşa edilen yeni binasında Fransız Meteoroloji Birliği'nin yardımlarıyla gerekli aletler temin edildikten sonra l Temmuz 1911'den itibaren sistematik meteorolojik gözlemlere başladı. 1912'de kurulan Tetkikat-ı îklimiye Müfettişliği de rasathaneye bağlandı ve Rasathane-i Âmire'
Dostları ilə paylaş: |