Bibi. Tunaya, Siyasal Partiler, II, 472-492; F. Tevetoğlu, Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar, Ankara, 1988, s. 55-143.
istanbul ingilizce basın
Coğrafi durumu sebebiyle Osmanlı ülkesi hemen tamamen Fransız kültürünün etkisinde kaldığından ingilizce daha başından itibaren yaygınlaşamadı. Bölgeye yerleşen ingilizlerin ve ingiltere'den Osmanlı ticari-mali durumunu izleyenlerin haber ihtiyacını karşılamak üzere ilk kez 1858' de, LevantHeraldgazetesi kuruldu. Gazeteyi çıkaran J. C. Mc Cocn Kırım Savaşı (1853-1856) sırasında Londra'da yayımlanan Daily News gazetesinin muhabiriydi, aynı zamanda konsolosluk mahkemesinde avukatlık yapıyordu. Daha sonra çıkan bütün ingilizce gazeteler gibi Levant He-rald de yarısını Fransızca olarak basıyordu. Levant Herald Babıâli'yle en çok çekişen, en çok para yardımı gören gazete olmuştur. Daha sonra Whittaker ve Miz-zi gibi yöneticileri de diplomatik olaylara sebebiyet vermişlerdir. 1914'te I. Dünyâ Savaşı başlayınca yayımım kesmiştir. Laf-fan Hanly tarafından 16 Kasım 1868'de yayıma başlayan Levant Times and Shipping Gazette de yan ingilizce yan Fransızca idi. Kapatılınca Progres d'Orient adıyla Fran-
sızca olarak devam etti. 1875'te kapatıldı ismini Stamboul'z çevirdi ve sadece Fransızca çıktı, iki dilli Oriental Adviser-Moniteur Oriental, 1882'den 1920'ye kadar yayımlanmıştır. II. Meşrutiyet'te, Ticaret Odası'nın Levant Trade Review adlı ve 1923-1940 arasında Osmanlı Bankası'nm ingilizce yayınları vardır. Mütareke döneminde, 17 Temmuz 1919-17 Mayıs 1922 arasında çıkan The OrientNeıvsyan resmi bir nitelik taşıyordu ve ingiliz işgal makamlarının görüşlerini yansıtması bakımından önemliydi. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ingilizce çok yaygınlaşmasına rağmen, yabancı dilli gazeteler ortadan kalkıyordu. Ankara'da yabancı çevreler için çıkan The Turkish Daily Neıvtfa. karşılık, istanbul'da da 1984'te haftalık dergi olarak Dateline Turkey çıktı. Bağımsız Basın Ajansı'mn kurduğu yayın 1989'da günlüğe döndü, fakat 1991'de kapandı.
ORHAN KOLOĞLU
İNGİLTERE ELÇİLİĞİ BİNASI
Beyoğlu Ilçesi'nde, Galatasaray'da 2 hektar genişliğindeki alanda bulunan bugünkü bina "Pera House" olarak anılmaktadır.
ilk ingiltere Elçiliği binası 1801'de III. Selim'in (hd 1789-1807) izniyle ve parasal desteğiyle yapıldı, ancak bu bina 1831'de çıkan bir yangında zarar gördü. Elçilik geçici bir süre Tarabya'daki yazlık binaya taşındıktan sonra, 1844'te Galatasaray'da yeni bir elçilik yapısının inşasına karar verildi.
Binanın mimarları Sir Charles Barry (1795-1860) ve W. J. Smith'tir. Barry'nin biyografisinde tasarımın 1847-1848'de ele alındığı ve mimarın yapının genel görünümünü etkileyen düzenlemeler yaptığı belirtilmektedir. İngiliz Parlamento binasının tasarımını A. W. N. Pugin (1812-1852) ile birlikte gerçekleştiren Sir Charles Barry, neoklasik ve neorönesans üsluplarına yakınlığı ile tanınıyordu. "Pera House" da ingiliz kamu binalarında bu döneme özgü olarak sıkça rastlanan klasik görünüme yaklaşmaktaydı.
Projenin İstanbul'da uygulanmasını sağlayan diğer mimar W. J. Smith ise binanın yapımı süresince istanbul'da ikamet etti; hattâ Büyükelçi Stratford Canning de Red-cliffe tarafından yapımı geciktirmesi nedeniyle eleştirildiği bilinmektedir. İstanbul'da kaldığı dönemde Smith ve yardımcıları padişah ve devletin ileri gelenleri i-çin başka yapılar da inşa ettiler.
1850'ye gelindiğinde elçilik binasının toplam inşaat harcamaları 83.765 sterlini bulmuştu. Büyükelçi Canning'in beğenisine uygun olarak düzenlenen bina, daha sonraki elçiler tarafından aşırı pahalı ve buna rağmen zevksiz ve sağlıksız olduğu gerekçesiyle beğenilmedi.
6 Haziran 1870'te Pera'da çıkan bir yangında elçilik binası kısmen zarar gördü. Binanın yakınında bulunan ahşap yapıların yangın açısından tehlikeli olduğu anlaşıldı. Bu sırada, Osmanlı hükümeti yangın sonrası başlattığı imar ıslah çalışmalarında elçilik binasını çevreleyen yangından
Bir kartpostalda ingiltere Elçiliği binası. Behzat Üsdiken arşivi
zarar görmüş yapıları yeniden inşa etmek amacıyla ingiltere Elçiliği ile anlaştı. Bu yapıların planları 1872'de Kraliyet Bayındırlık Müdürlüğü (His Majesty's Office of Works) tarafından düzenlendi. 1872-1873 arasında elçilik restore edildi ve harcama, yalnız iç düzenlemesi 10.000 sterlin olmak üzere toplam 38.000 sterline çıktı. Bu dönemden sonra binada önemli bir değişiklik yapılmadı.
Binanın iç mekânı, geniş mermer merdiven, Korint sütun başlıkları ve koridorları ile dikkat çeker. Bugün zemin katta büro mekânları, 1. ve 2. katta ise elçilik konutu bulunmaktadır. Kabul bölümünün süslemeleri 18. yy ingiliz zevkim yansıtır. Bu bölümde ayrıca değerli İran halıları da göze çarpar.
Yeşil alan ve bahçeler binanın göz alıcı bölümleridir. Burada Kraliçe II. Elizabeth'in doğum günü kutlamaları, "ingiliz Cemaat Birliğf'nce istanbul'da oturan yaşlı ingilizlere ve St. Helena Kilisesi'ne yardım baloları gibi etkinlikler düzenlenmektedir. Elçiliğin cephesi Sir Charles Barry' nin tasarımına uygun olarak neorönesans anlayışıyla düzenlenmiştir.
Balo salonu ise süslü şamdanlar ve gümüş eşyalar ile ünlüdür. Bu eşyalar geçen yüzyılın ünlü kuyumcuları Paul Storr ve William Pitts tarafından tasarlanmıştır. Gar-rand'ın eserlerini de içeren koleksiyonun birçok parçası 1947'de Moskova'ya, 1960' ta Kopenhag'a gönderilmiştir. Bugün bu geniş koleksiyonun önemli bir bölümü Ankara'da ingiltere Büyükelçiliği'nde saklanmaktadır.
BURCU ÖZGÜVEN
İNKILAP KİTABEYİ
istanbul'un yaşayan en eski kitapçılarından ve yayınevlerindendir. Cağaloğlu'nda Ankara Caddesi no. 95'te bulunmaktadır. İnkılap Kitabevi'nin kurucusu Garbis Fikri, 1907'de Kayseri'de doğdu. Kundura-
cı Agop Usta ile Verjin Hanım'ın oğludur. İlk eğitimini, Kayseri'de, îttihad ve Terakki Mektebi'nde yaptı. Bu dönemde, Kayseri'de basılan Ajans Haberleri 'nin Kayseri sokaklarında dağıtıcılığını yapıyordu. Bu ilişki onu kitapçılığa ve editörlüğe heveslendirdi. İlk tahsilini tamamladıktan sonra, ailesi ile birlikte İstanbul'da Kumkapı' ya yerleşen Garbis Fikri, Fransızlar tarafından kurulan Gedikpaşa Ortaokulu'na kaydoldu. Eğitimini sürdürürken, Babıâli'de dayısının sahibi olduğu Gayret Kütüpha-nesi'nde çalıştı.
1930'da bir arkadaşı ile Cağaloğlu'nda Ankara Caddesi'nde Cumhuriyet Kütüp-hanesi'ni kurdu, 1932'de burayı arkadaşına bırakarak, yine aynı cadde üzerinde no. 155'te inkılap Kitabevi'nin temelini attı. Kitabevi kısa zamanda ününü tüm Türkiye'ye duyurdu. Gerek kitapçılık, gerekse yayımcılık faaliyetleri bu mağazaya, sığmayınca, 1954'te yine Ankara Caddesi'nde bugünkü yerine geçerek faaliyetlerini daha da genişletti.
196l'de,.İnkılap Kitabevi'nde 1934'ten beri çalışan 1921 doğumlu G. Aka Eren'in "Aka Kitabevi" ile aynı yerde birleşti. Garbis Fikri'nin oğlu Nazar Fikri'nin (d. 1938) katılımı ile kurum adını inkılap ve Aka Ki-tabevleri Kolektif Şirketi olarak değiştirdi ve böylece kapasitesini bir kat daha artırdı.
İnkılap Kitabevi'nin kurucusu Garbis Fikri'nin 8 Haziran 1971'de ölümü üzerine, kuruluş Nazar Fikri ve G. Aka Eren tarafından 1984'e kadar aynı adla faaliyetine devam etti. Bu tarihten itibaren Aka Kitabevi'nin ayrılmasıyla tekrar İnkılap Kitap ve Yayın Sanayii Ticaret AŞ olarak yayın yaşamım sürdürmektedir, inkılap Kitabevi kuruluşundan bugüne kadar başta ilk ve orta öğretim ders kitapları olmak üzere hemen her konuda 20.000'i aşkın kitap yayımlamıştır.
İSTANBUL
İNÖNÜ ANTTI
176
177
İNŞAAT SEKTÖRÜ
Yüzde Yıllar
inönü Stadyumu'nun Gümüşsuyu'ndan görünümü. Ahmet Kuzik, 1990
inönü Anıtı
Nurdan Sözgen / Onyx, 1994
İNÖNÜ ANITI
Taşlık Parkı'nda, ismet inönü'nün evi ciminde yer alan anıt.
Alman heykeltıraş Rudolf Belling (1886-1972) tarafından yapılan anıt, 7,5 m yüksekliğinde bir taş kaide üzerinde 5 m yüksekliğinde bronz bir atlı İnönü heykeli ve kaidenin ön cephesine yerleşen 3 m yüksekliğinde bir genç erkek figüründen o-luşmaktadır. Bir elinde defne dalı, diğer e-linde meşale tutan genç erkek figürü barışı ve gelişen genç Türkiye Cumhuriyeti'ni simgelemektedir. Taş kaidenin bir yüzüne Atatürk'ün II. inönü zaferini kutlamak için İsmet Paşa'ya çektiği telgrafın metni yontulmuştur: "Bütün tarih-i âlemde, sizin İnönü meydan muharebelerinde deruhte ettiğiniz vazife kadar ağır bir vazife deruhte etmiş kumandanlar enderdir. Milletimizin istiklal ve hayatı, dahiyane idareniz altında şerefle vazifelerini ifa eden kumandan ve silah arkadaşlarınızın kalp ve hamiyetine büyük bir emniyetle istinat ediyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz, l Nisan 1921"
Kaidenin diğer yüzünde ise şu kitabe vardır: "Savaşta büyük asker, barışta büyük devlet adamı ve diplomat, İnönü, Sakarya muharebelerinde ve Afyonkarahisar taarruzunda cephe kumandanı, Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin Hariciye vekili ve Lozan Murahhas Heyeti'nin reisi, Cumhuriyet hükümetinin on dört yıl başvekili, hayatını ve dehasını yalnız yurt ve halk hizmetine veren, yapıcı ve kurucu, cum-hurreisimiz ve Milli Şefimiz İsmet İnönü' ye İstanbul şehrinin sevgi, saygı ve minnet duygularıyla..."
Anıt, 1933'te Hitler'in iktidara gelmesiyle birlikte Almanya'yı terk etmek zorunda kalan birçok sanatçı ve bilim adamından biri olan ve 1937'de geldiği İstanbul' da Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bö-lümü'nü yeniden düzenlemek ve yönetmekle görevlendirilen R. Belling'e 1940'ta ısmarlanmışım Taksim'deki Topçu Kışlası' nın yıkılmasıyla elde edilen arazinin dü-
zenlenmesi sonucu oluşturulan İnönü Ge-zisi'nin (bugün Taksim Gezisi) meydana bakan yüzüne yerleştirilmek üzere yapılan anıt 1943-1944 arasında tamamlanmıştır.
Kaidesi ve çevre düzeni mimar Feridun Akozan ve mimar Mehmet Ali Handan tarafından yapılan anıt, dönemin politik koşulları nedeniyle yerine yerleştirilememiş, kaidesi uzun yıllar boş kalmıştır. Heykeltıraş Tamer Başoğlu'nun tespitlerine göre figürleri oluşturan parçalar ise demon-te halde önceleri Mecidiyeköy'deki Te-kel'e ait likör fabrikası bahçesinde, daha sonra Edirnekapı'da belediyenin çöp kamyonlarının bakım onarım atölyesinde saklanmıştır.
1982'de oluşturulan danışma kurulunca alınan bir kararla heykelin bugünkü yerine yerleştirilmesi uygun görülmüştür. Bibi. H. Gezer, Cumhuriyet Dönemi Türk Heykeli, Ankara, 1984; M. Sözen, "Türklerde Anıt", Mimarlık, Temmuz 1973; Ç. Gülersoy, Taksim, İst., 1986.
NİLÜFER ERGİN
İNÖNÜ STADYUMU
Dolmabahçe'de bulunan, İstanbul'un ilk modern ve en geniş kapasiteli stadyumu.
1947'de açılışında adı İnönü Stadyumu iken 1952'de Midhatpaşa Stadyumu, 1973' te tekrar İnönü Stadyumu adını almıştır. Halk arasında bulunduğu yerden dolayı Dolmabahçe Stadyumu olarak da bilinir.
istanbul'da futbol karşılaşmaları 1910' lu yıllardan başlayarak 1928'e kadar eski Union Club ve Fenerbahçe Stadyumu'n-daO), 1929-1947 arasında da Fenerbahçe Stadyumu ile Taksim Topçu Kışlası avlusunda yapılan Taksim Stadyumu'nda oynanmaktaydı. İstanbul'da ilk statlar ahşap, tek tribünlü Fenerbahçe ile ilkel görünümlü Beşiktaş'taki Şeref Stadyumu'y-du. Taksim Kışlası'yla birlikte buradaki top sahası da kaldırılınca İstanbul'a büyük ve modern bir stat yapımı önem kazandı.
1939'da İtalya'dan davet edilen ve bu konuda büyük uzmanlığı bulunan Vietti Violi, mimar Fazıl Aysu ve mimar Şinasi
Şahingiray'la birlikte stadyum için seçilen Dolmabahçe Sarayı'nın eski hasahırlarının (Istabl-i Amire) bulunduğu yere uygun bir plan hazırladı. Uygulamada mimar Fazıl Aysu da görev aldı. Stadın temeli 19 Mayıs 1939'da atıldı. Ancak kısa bir süre sonra patlayan II. Dünya Savaşı'nm getirdiği sıkıntılar inşaatı engelledi. Bu nedenle 19 Mayıs 1943 günü yeniden bir temel atma töreni yapıldı ve hafriyat işine girişildi. Hasahırlar esasen harap durumdaydı. Bunlar kolayca ortadan kaldırılıp hafriyat yapılabildi. Ancak arkada bulunan Gazhane tesisleri en büyük problemi teşkil ediyordu. Mimar Vietti Violi'nin çizdiği planın Gazhane'ye bakan kısmına el sürülemedi. Stadın diğer yerleri plana uygun olarak yapıldı. Ancak stadın Dolmabahçe Sarayı'na bakan yüzündeki büyük demir kapısının iki yanındaki duvara gömülecek tunç rölyefler yapılamadığı gibi, yine bu tribünün sahaya bakan yüzündeki iki küçük kulenin üzerine konulması gereken disk ve cirit atan sporcu heykelleri de yapılıp yerlerine konulamadı. Stadın Gazhane'ye bakan kısmı da yüksek bir taş duvarla kaplandı. Stat, 27 Kasım 1947 günü oynanan Beşiktaş-AIK (İsveç) takımları arasındaki futbol maçıyla açıldı. Açılış konuşması İstanbul şehrine bu güzel eseri kazandıran İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lüt-fi Kırdar tarafından yapıldı.
Dünyaca ünlü İtalyan stadyum mimarı Vietti Violi tarafından yapılan ve o dönemin parasal değeriyle 5.000.000 TL'ye mal olan stat, başlangıçta 16.000 kişilikti. Daha sonra yapılan eklemelerle kapasitesi 38.000 kişiye çıkarılmıştır.
İstanbul'daki milli maçlar için genellikle İnönü Stadyumu tercih edilir. Bugüne kadar futbol maçları dışında Dünya Güreş Şampiyonası, Avrupa Basketbol Şampiyonası, Avrupa Profesyonel Boks Şampiyonluğu maçı, uluslararası binicilik yarışmaları gibi çeşitli sportif etkinliklere de sahne oldu. Ayrıca 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı tören ve gösterileri de burada yapılmaktadır. Yine, son yıllarda ünlü yaban-
d şarkıcı ve topluluklar da burada konserler vermektedirler. 1993'te bir Avrupa kupası final karşılaşması için bu stadyum düşünüldü ise de bazı teknik sorunlar ve eksiklikler nedeniyle bu tür bir faaliyet ileri-ki yıllara ertelenmiştir.
İnönü Stadyumu, A Milli Futbol Takı-mı'nın 1956'daki 3-1'lik Macaristan galibiyeti ile Fenerbahçe'nin 1968'deki 2-1'lik Manchester City galibiyeti gibi Türk futbol tarihinin unutulmaz zaferlerine sahne olmuştur. Ayrıca, Real Madrid (İspanya), İn-ter (İtalya), Bordeaux (Fransa), Ajax ve PSV Eindhoven (Hollanda) gibi, Avrupa' nın güçlü ekipleri de İnönü Stadyumu'nda Türk takımlarıyla karşılaşmışlardır.
Günümüzde burada Beşiktaş Futbol Takımı lig ve kupa maçlarını yapmaktadır. A. SELÇUK SAKAOĞLU
İNŞAAT SEKTÖRÜ Türkiye nüfusunun resmi kayıtlara göre yüzde 13'ünün yaşadığı İstanbul'da inşaat sektörü ekonomik hayatın önemli bir öğesi olarak yerini almaktadır. Kentleşme ve nüfus artış hızına paralel olarak gerek kentsel hizmetler, gerekse konut üretimi ve diğer binaların üretimi büyük artış gösterirken, bu üretimleri gerçekleştirmek i-çin gerekli girdilerin üretim ve dağıtımlarını üstlenen organizasyonlar da İstanbul ve çevresinde toplanmaktadır.
Makroekonomik dengeler konusunda en önemli göstergelerden biri olan inşaat sektörünün gelişimi ülke bütününde olduğu gibi İstanbul'da da ekonomik sorunlardan en kısa zamanda etkilenmekte ve belirsizlik ortamlarında kararsız bir durum ortaya koymaktadır.
İnşaat sektörünün çalışmasında kamu kesiminin rolü çok büyüktür. Üretimin çimento, demir, mazot ve elektrik gibi girdilerinin tümü veya önemli bir kısmı kamu tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca üretilen ürünlerin, özellikle yol, su, kanalizasyon gibi altyapı tesislerinin müşterisi kamudur. Böylece özel sektör elinde bulunan inşaat sanayii bir biçimde kamuya bağımlı bulunmaktadır. İstanbul'da da altyapı inşaatlarının başlıca yatırımcısı olarak yerel yönetimler görülmektedir. Bina inşaatlarının yatırımları ise bina türüne bağlı o-larak özel kesim, kamu kesimi ve üçüncü sektör olarak adlandırılan kooperatifler a-rasında dağılmaktadır (bak. Tablo I).
İnşaat sektörünün en önemli iki girdisi malzeme ve işgücüdür. Yapı malzemesi sanayii Türkiye'de son 10 yılda nitelik ve nicelik bakımından önemli ilerlemeler kaydetmiş, toplam yatırımların yüzde 10' una ulaşmıştır. Buna rağmen talep hâlâ üretimin çok üstündedir. Malzeme fiyatlarındaki artış ise genel fiyat artışlarının ü-zerinde oluşmuştur (bak. Tablo II).
DİE verilerine göre, İstanbul'daki yapı malzemesi fiyat artışları ile Türkiye ortalaması Tablo IH'te verilmiştir.
Son yıllarda yapı malzemesi piyasasına ithal mallarının girmesi sonucunda bir yandan çeşit çoğalırken, öte yandan yerli malzemelerde fiyat ve kalite artışı da gözlenmektedir.
Tablo I
İstanbul'da Mal Sahipliğine Göre Bina Yatırımlarının Dağılımı
Mal Sahipliği
73
Özel teşebbüs
Kooperatif 24
Genel bütçeye dahil kuruluşlar 0,6
Katma bütçeli kuruluşlar 0,04
0,02
Özel idare
0,8
Belediyeler
iktisadi devlet teşekkülleri
0,54
Diğer
inşaat sektöründe çalışan işgücüne ait bilgiler maalesef çok yetersizdir. Mevsimlik bir işkolu olması iş güvenilirliğini olumsuz etkilemekte, sigorta ve sendika bu işkolunda ağırlığını kaybetmektedir. Bu nedenlerle inşaat işçilerine ilişkin sayısal bilgi sağlanması da olanaksızlaşmaktadır.
Nitelikli işçi sorununun giderek artmasına karşılık, iç göç sonucunda İstanbul'a yerleşen işsiz kesim, potansiyel bir niteliksiz işçi havuzu oluşturmaktadır.
Girdi fiyatlarındaki artışlar bina maliyetlerini de etkileyerek özellikle 1980'den bu yana büyük yükselişlere neden olmaktadır.
İstanbul'da inşaat sektörü gerek sermaye, gerek yıllık ciro, gerekse yüklendikleri iş kalemi açısından Türkiye'nin büyük firmalarından çoğunu barındırmaktadır. Bu firmalar 1980'li yılların başlarında yurtdışında taahhüt işleri yüklenerek inşaat sektöründe canlanma ve yenilenme sağlamışlardır.
İnşaat sektöründeki firmaların büyük bir çoğunluğu gerek kullandıkları teknoloji, gerekse gerçekleştirdikleri proje tipleri açısından uzmanlaşmamışlardır. Son 10 yıl içinde inşaat firmalarının gelişimini inceleyen Z. Sözen'in araştırması iş alam a-çısından uzmanlaşmamış, esnek yapılı firmaların varlıklarını çok daha rahatlıkla sürdürebildiklerini ortaya koymuştur. H. Güneş'e ait başka bir araştırma ise İstanbul' da büyük müteahhitlik firmalarının durumunu şöyle ortaya koymaktadır.
İmalatçıların yüzde 12'si kamu sektörüne, yüzde 40'ı özel sektöre, yüzde 34'ü her iki sektöre, yüzde l'i yurtdışına, yüzde 13'ü ise tüm sektörlere iş yapmaktadır. Kamuya iş yapanların yüzde 18'i yol, yüzde 15'i köprü, yüzde 23'ü konut, yüzde 13'ü ticari bina, yüzde 12'si fabrika, yüzde 19'u sosyal-kültürel binalar inşa etmektedir. Firmaların yüzde 65'inin makine parkı vardır. 'Firmaların yüzde 80'i taşeron kullanmaktadır. Firmaların üst düzey yöneticilerinin yüzde 75'i o firmanın en büyük ortağıdır. İnşaat firmalarının yüzde 10,8'i turizm, yüzde 7,52'si pazarlama, yüzde 7,52'si dış ticaret, yüzde 2,82'si nakliye, yüzde 6,58'i imalat sanayii, yüzde 2,35'i madencilik, yüzde 2,35'i bankacılık, yüzde 0,47'si ise tarım alanında da yatırım yapmışlardır.
Tablo n
İstanbul İnşaat Malzemeleri İndeksi ve Genel Fiyat İndeksi (1963=100)
Genel inşaat Malze.
indeks indeksi
1963
|
100,0
|
100,0
|
1964
|
99,0
|
98,6
|
1965
|
104,3
|
106,1
|
1966
|
111,7
|
109,9
|
1967
|
119,1
|
113,7
|
1968
|
122,1
|
115,8
|
1969
|
132,2
|
131,4
|
1970
|
144,8
|
145,3
|
1971
|
169,4
|
155,5
|
1972
|
195,6
|
177,7
|
1973
|
236,7
|
213,9
|
1974
|
300,4
|
268,4
|
1975
|
334,6
|
280,2
|
1976
|
392,6
|
359,9
|
1977
|
504,3
|
510,3
|
1978
|
774,8
|
758,5
|
1979
|
1.357,0
|
1.403,0
|
1980
|
2.581,9
|
2.767,5
|
1981
|
3.463,2
|
3.530,9
|
1982
|
4.410,5
|
4.496,6
|
1983
|
5.649,3
|
6.301,3
|
1984
|
8.272,6
|
9.124,0
|
1985
|
11.724,3
|
14.505,6
|
1986
|
14.953,4
|
19.590,7
|
1987
|
20.827,4
|
26.722,9
|
1988
|
33.494,8
|
44.868,4
|
1989
|
55.526,7
|
72.609,3
|
1990
|
82.665,6
|
106.228,2
|
1991
|
126.113,9
|
176.696,5
|
1992
|
210.791,0
|
285.570,3
|
Not: indeks değerleri alınmıştır.
|
istanbul Ticaret Odası'ndan
|
İnşaat sektöründe genellikle emek-yo-ğun teknolojilerin kullanılmasına karşın, sermaye-yoğun teknolojilerin uygulanması giderek artmaktadır. Betonarme yapılarda hızı ve kaliteyi yükselten kalıp ve döküm teknolojileri yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bina yapımında kayar kalıp, tünel kalıp gibi teknolojilerin yanı-sıra prefabrik sistemler de yer almaya başlamıştır. Sanayi yapılarında çok daha ön-
Dostları ilə paylaş: |