İSTİHDAM
Tarihinin bütün dönemlerinde istanbul' un ekonomik yapısını ve çalışma yaşamını belirleyen ve biçimlendiren temel öğeler, denizler ve kıtalar arasında bir geçit olması, yani kara ve deniz yollarının kavşak noktasında bulunması; her dönem başkent ya da anakent niteliğini koruması; Bizans ve Osmanlı dönemlerinde sarayları, Cumhuriyet sonrasında ve günümüzde ise, yükselen Türkiye burjuvazisini ve büyük sermayenin en tepesindeki kuruluşları barındırması oldu. Ülkenin ve bölgenin en kalabalık, en zengin, en olanaklı yerleşmesi konumunda bulunması, istanbul'un çalışma yaşamını ve istihdamın yapısını etkiledi.
Bu özellikleriyle istanbul, denizaşırı ve kıtalararası da dahil ticaretin(-»); başta saray ve çevresine yönelik olmak üzere çeşidi kamusal ve özel hizmetin (bak. hizmet sektörü), savunma ve savaşa ilişkin her çeşit askeri iş ve üretimin; imparatorluğun ve devletin merkezi olarak, güçlü ve kalabalık bir bürokratik mekanizmanın; lima-/nın varlığının ve kervan yollarının gerek-/ tirdiği çeşidi hizmetlerin; yüzyıllar boyunca dini ve dünyevi merkez konumunun önem kazandırdığı dini ve sivil mimarinin gerektirdiği her türlü iş ve üretimin gelişkin olduğu bir kentti. Cumhuriyet'in ilk dönemleri de dahil, uzun süreler boyunca, üreticiden çok tüketici oldu. Kentin bu özelliği ve bu özelliğe bağlı istihdam yapısı 19. yy'ın ikinci yarısına doğru değişmeye başladı; bugünkü yapıya geçiş ise 1950'lerden sonra hızlandı. Osmanlı Dönemi
Osmanlı dönemi istanbul'unda, yeniçeri örgütünün 1826'da kaldırılmasına, gedik-lerin(->) çözülüp dağılmasına kadar, işgücünün ve istihdamın nitel ve nicel yapısı sıkı kurallarla belirlenmişti ve merkezi denetim altındaydı. 19. yy'ın sonlarına kadar, Müslüman kadınlar, çalışamayacak kadar yaşlılar, çocuklar, sakat ve hastalar ve en tepede saray ve yakın çevresi olmak üzere geniş bir rantiye kesimi ile medrese öğrencileri -günümüzdeki kavram ve terimlerle paralellik kurulmaya çalışılacak olursa- iktisaden faal nüfusun, yani işgücü-
ISTEK Vakfı
okullarından
Semiha Şakir
Lisesi,
Göztepe.
Ahmet Kuzik,
1994
nün dışında kalırdı, iktisaden faal nüfus ise, 19. yy'a kadar çok katı kurallara ve denetime tabiydi.
15. yy'dan 19. yy'a kadar başlıca istihdam kümesi, seyfiye (askeri kesim), ilmiye (din ve bilim adamları), mülkiye (idari görevliler) kollarıyla, en yüksekten en alta kadar sıkı bir hiyerarşi içinde bulunan devlet görevlileriydi. Bir başka geniş istihdam alanı, çok uzun süreler sadece yabancıların ve gayrimüslim tebaanın tekelinde bulunan ticaretti. Denizaşırı ticaret imtiyazına sahip olan veya kara ticaretini denetimleri altında bulunduran zengin ve nüfuzlu tüccarlar, Bizans döneminde, zaman zaman sarayla boy ölçüşecek servetler elde etmişlerdi. Osmanlı döneminde, merkezi devlet otoritesine rakip olabilecek hiçbir siyasal ve ekonomik güce izin verilmemeye çalışılmışsa da, istanbul'da özellikle Latin ticaret kolonilerinde ve gayrimüslim cemaat içinde çok zengin ve güçlü tüccarlara rastlanmıştı. Bunların hemen altında, daha az zengin olan orta tüccarlar, perakendeciler, daha da altta küçük dükkâncılar, esnaf ve satıcılar vardı. Evliya Çelebi başta olmak üzere, gezginlerin notları, kadıların hükümleri ve çeşitli tarihsel belgeler, istanbul'da büyük toptan ticaretten küçük dükkân ve satıcılığa kadar her türlü ticaretin ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Bu istihdam kümesi, dükkânda veya işyerinde çalışan aile bireyleri veya çıraklar, yamaklar, ücretlilerle birlikte, faal nüfusun, -Yeniçeri Ocağı'nı da kapsadığı için- daha kalabalık olan ilk istihdam kümesinden sonraki en kalabalık kesimini oluşturuyordu. Kıymetli madenleri işleyen, çeşit çeşit mücevherat yapan kuyumculardan dericilere, ipekçilere, terzilere, ayakkabıcılara, çanak çömlekçilere, marangozlara, doğramacılara kadar yüzlerce değişik el sanatı üreticisi zanaatkar, bir başka istihdam kümesini meydana getirirdi. Bunların kent içindeki çarşılarının yerleri çoğunlukla sabitti. Günümüzün i-malat sanayii dalına karşılık sayılabilecek zanaatlarda çalışanlar ve ekmek başta olmak üzere gıda üretimiyle uğraşan esnaf, istihdamın bir başka bölümünü meydana getiriyordu.
Ticaret kadar, hattâ ondan daha geniş bir istihdam alanı, her çeşit işte amelelikti. Önemli bir bölümü yeniçeri odalarında, tersane, tophane vb asker ocaklarında, diğerleri merkezi devletin sıkı denetimindeki gediklerde kayıtlı olan ameleler, yapı işlerinden fırınlara; taşocaklanndan liman işçiliğine; bağ, bahçe tarım işlerinden arabacılığa, seyisliğe; hamamlarda tellaklıktan, natırlıktan her tür hamallığa kadar çeşitli işlerde ücret karşılığı çalışırlardı. Kayıtlı oldukları gediklerdeki sayıları sınırlı ve belliydi. Herhangi bir işte belirlenmiş o-landan daha fazla amele çalışamaz; ancak biri gedikten ayrılırsa yerine bir başkası geçer, ücretleri ve işkoşulları istanbul Ka-dılığı(->) tarafından en küçük ayrıntısına kadar belirlenirdi.
Mimarbaşından başlayıp ustalardan, kalfalardan geçerek amelelere varan ö-nemli bir işgücünü barındıran; saraylardan,
İSTİHDAM
258
259
İSTİHDAM
Osmanlı döneminde hah-kilim ticareti önemli istihdam alanlarından biriydi.
Nazım Timuroğlu fotoğraf arşivi
konaklardan suyollarına, camilere, imaretlere, çeşmelere, yollara kadar her çeşit yapı işini ve onarımı içeren bir başka istihdam alanı inşaat ve bayındırlık işleriydi. 1226/1811 tarihli bir nizamnamede sayıldığı kadarıyla bile, bu işkolunun ne kadar çeşitli işi kapsadığı anlaşılıyor: Dülger kalfası (mimar), âlâ, orta, bayağı dülger, dülger çırağı, marangoz, sıvacı işçibaşısı, âlâ sıvacı, sadekâr sıvacı, üstat kalemkâr sıvacı, bayağı kalemkâr sıvacı, sıvacı çırağı, nakkaşbaşı, üstat kalemkâr nakkaş, bayağı kalemkâr nakkaş, sadekâr nakkaş, nakkaş çırağı, üstat camcı, camcı çırağı, üs-
tat suyolcu, löküncü, suyolcu çırağı, bıçkıcı, taş kârhanecisi, üstat taşçı, vasat taşçı, taşçı çırağı, üstat hamamcı, hamamcı çırağı, kurşuncu ustası, âlâ oymacı, vasat oymacı, doğramacı, kafesçi, sandıkçı, kova-cı, duvarcı, tekne taşıyıcı, lağımcı işçiba-şı, lağımcı ustası, kaldırımcı, hamalbaşı, bina hamalı, ırgatbaşı, harççı ırgat, küfeci ırgat, tekneci ırgat, bunlardan bazılarıydı, istanbul başta tahıl olmak üzere tarımsal ürünler açısından dışarıdan beslenen bir kent olmakla birlikte, bağcılık bahçecilik yanında, saray ve devlet ricalinin haslarında ve çevre köylerde gelişkin bir tarım
istanbul'da hamallık Osmanlı döneminden beri özellikle limanda önemli bir istihdam alanı oluşturur. Ara Güler, 1950
faaliyeti vardı. Birinci sırada yer almamakla beraber tarım sektörü de önemli bir istihdam alanıydı. Osmanlı miri toprak rejiminin (tımar sistemi) güçlü olduğu dönemlerde tarım kesiminde çalışanlar ya büyük çiftlikleri veya çok sayıda köyü içeren "has'larda, "zeamet'lerde ırgat olarak çalışırlar ya da kendi tasarruflarındaki toprak parçalarını (tımar) işlerlerdi (bak. tarım). Miri toprak rejiminin çözülmeye başladığı 18. yy ve büsbütün çözülüp dağıldığı 19. yy'ın başlarından sonra küçük ve orta köylü işletmeleri istanbul çevresinde de yaygınlaştı. Büyük çiftliklerde ise ırgatlar, yanaşmalar, ücreüi (mevsimlik) tarım işçileri has sahibine vergi (öşür) vererek kendine tahsis edilen toprak parçasını işleyen reayanın yerini aldı. Yine de tarım, istanbul için her dönem ikincil bir istihdam alam oldu.
Kentte başlangıçtan günümüze kadar önemini korumuş ve kalifiye olmayan çok sayıda işgücünü istihdam etmiş bir başka alan, ev ve kişi hizmetleriydi. Saray mensuplarının, vezir vüzeranın, paşaların, ulemanın, zenginlerin konakları, evleri, yalıları vb çok sayıda hizmetkâr barındırırdı. Ev hizmetlerinin bir bölümü, cariyeler, halayıklar, evlatlıklar gibi, evin bir parçası da sayılan ama aynı zamanda bir yandan işçilik, bir yandan kölelik kategorilerinden bir şeyler taşıyan kimseler tarafından görülürdü. Kimi kişisel hizmetlerde ve ev içi hizmetlerde ise uşaklar, vekilharçlar, yalı kayıkçüan, bekçiler, bahçıvanlar vb özel hizmet personeli kullanılırdı. Sadece en yüksek rütbeli ve en zenginlerin değil orta katmanların evlerinde de, bu türden birden fazla hizmetkâr kullanıldığı bilindiğine göre, bu kesimde, sayılan on binleri aşan ciddi bir istihdamdan söz etmek mümkündür.
Bu geleneksel istihdam yapısında 19. yy'ın ortalarına doğru değişiklikler görüldü. Yeniçeriliğin ortadan kaldırılması, oldukça karışık bir biçimde yeniçeri örgütüyle iç içe geçmiş gedik yapısını da etkiledi. Gediklerin çözülmesi, istihdam a-lanlarmda olmasa bile istihdamın dağılımında ve faal nüfusun işkollan içindeki konumlanmasında değişiklikler yarattı. Tanzimat'ın ilanından ve modernleşme hareketlerine her alanda hız verilmeye çalışıldığı 19. yy'ın ortalarından itibaren üç önemli olay genel ekonomiyi olduğu kadar istihdam yapısını da etkiledi: Makine gücü kullanan ve çoğu ordunun ve devletin ihtiyaçlarına yönelik fabrikalar kuruldu. Şehremaneti(-0 kurularak istanbul'da belediye hizmetleri yeniden örgütlenmeye ve düzenlenmeye çalışıldı. Eski toprak düzeninin çözülmesiyle kırsal kesimler yeni bir mülkiyet ve üretim yapısına geçme sancılan yaşamaya başladı.
19. yy'ın ortasında, 1856'da, istanbul ve çevresinde Feshane, Zeytinburnu iplikhanesi, izmit Çuha Fabrikası, Hereke Dokuma Fabrikası, Beykoz Techizat-ı Askeriye Fabrikası, Beykoz Cam Fabrikası, Tophane Fabrikası ve atölyeleri, Beykoz Kâğıt imalathanesi daha sonra Beykoz Deri, Yıldız Çini, Zeytinburnu Mermi fabrika-
lan, çeşitli un değirmenleri, kâğıthaneler, iplik ve dokuma fabrikaları, görece modern teknoloji, kullanan ve işçi çalıştıran işyerleri arasında sayılabilir. 19. yy'ın ikinci yansı boyunca gerek bu fabrikalar, gerekse tersaneler, dağılan gedik yapısının usta, zanaatkar ve amelesini kendilerine çekerek bu alanda bir işgücü ve istihdam yoğunlaşması yarattılar.
Yine 19. yy'ın ortalarından itibaren kent içi kara ve deniz ulaşımının gelişmesi, Boğaziçi'ne, Adalar'a vapur işlemeye başlaması, aüı tramvayın devreye girmesi, demiryolları yapılıp Haydarpaşa ve Sirkeci' den banliyö ve uzak yol trenlerinin işlemesi önemli bir istihdam alanı daha yarattı. 19. yy'm sonu ve 20. yy'ın başlarında istanbul'da en önemli istahdam alanlarından biri kent içi ve çevre ulaşımı ile haberleşme (posta-telgraf-telefon) idi.
Osmanlı dönemi boyunca, özellikle de devlet örgütlenmesinin ve toprak düzeninin sağlamlığını görece koruduğu 17. yy' in sonu 18. yy'ın başlarına kadarki dönemde, istanbul'da görünürde bir istihdam sorunu yaşanmamıştır. Hangi işte kaç kişinin, hangi statüde ve konumda çalışacağı bellidir. Zaman zurnan yoğunlaşan istanbul'a göç, asayiş ve şehir düzeni nedenleriyle olduğu kadar istihdam sorunlarına yol açmaması için de sıkı bir şekilde denetlenmiş ve engellenmiştir. 20. yy'ın başlarına kadar istanbul, Batı'da yaşandığı biçimiyle bir işsizler ordusuna tanık olmamış, hattâ zaman zaman özellikle de kentte imar etkinliklerinin yükseldiği 16. ve 17. yy'lar-da inşaat işlerinde işgücü eksiği bile gözlenmiştir. 993/1585 tarihli bir fermanda bazı inşaat sahiplerinin inşaat işçilerine fazla ücret vermelerinden ve bu yüzden mi-
Dökümhanede
çalışan işçiler.
Yücel Tunca/
Onyx, 1987
ri binaların inşaatına yeterli amele bulunmamasından şikâyetle, amele ücretleri kesinlikle sınırlanmaktadır. Toprak düzeninde 19- yy'da gözlenen, 1858'den sonra resmileşen dağılma, ciddi bir işgücü fazlası ve başta istanbul olmak üzere kentlere akış yarattıysa da bir yandan kente göçün sınırlanması, öte yandan o sıralarda istanbul' da, yukarıda değinilen yeni iş alanlarının açılmasıyla önemli bir işsizlik görülmemiştir.
I. Dünya Savaşı sırasında istanbul'da istihdam yapısı ve işgücünün dağılımına bakıldığında, geçmiş dönemlerin izlerini taşımakla birlikte bir ölçüde değişmiş ve daralmış bir asker-sivil bürokrat kesim; Avrupa ile organik bağlar içinde olan ve zaman zaman Müslüman ortaklar edinse de çoğu yabancı ve gayrimüslim tebaadan büyük tüccarlar; onların uzantısı, ortağı veya bizzat kendileri olan bir sarraflar, bankerler kesimi (bak. Galata bankerleri; Galata Borsası); orta ve küçük ticaret erbabı, esnaf ve zanaatkarlar; ev ve özel hizmet işçileri; yeni kurulmuş devlet fabrikalarında veya özel işyerlerinde ulaştırma, haberleşme ve kent hizmetleri alanlarındaki işçiler; lokanta, gazino ve mağazalarda çalışanlar; kara ve demir yolları yapımında çalışanlar; kırsal kesimlerde ise tarım, hayvancılık, balıkçılık işleriyle uğraşanlar görülür. Kentin, devlet memuru, ticaret erbabı ve hizmet sektörü ağırlıklı istihdam yapısı oldukça gelişmiş ve farklılaşmış olmakla birlikte temelde büyük ölçüde değişmemiştir.
I. Dünya Savaşı yıllarının, istanbul'un işgücü bileşimi ve istihdam yapısına getirdiği en önemli değişiklik, kentin o zamana kadar karşılaşmamış olduğu, işgü-
Istanbul'da bir başka istihdam alanı: Seyyar satıcılık, 1961. Cumhuriyet Gazetesi Arşivi
cü arzında savaş nedeniyle gözlenen gerileme ve bunun kadın ve çocuk işçilerle giderilmesi çabalarıdır. Erkek işçilerin cepheye gönderilmesi, dokuma, iplik, tütün, gıda başta olmak üzere istanbul'daki sanayide kadın ve çocuk işçi oranını artırauş, kadın ve çocuk emeği örneğin tütünde (Cibali Tütün Fabrikası) ve dokumada
istihdam
260
261
İSTiHDAM
den faal olmayan nüfus içindeki, her dönem yüzde 75'in üzerine çıkan ağırlığı dikkat çekicidir.
istihdamın, çalışanın iş hayatındaki konumuna, işteki durumuna göre dağılımı, istanbul'da işçi, memur, hizmedi türünden ücretlilerin 50 yıllık bir dönem boyunca ağırlıklarını sürekli artırdıklarını ortaya koymaktadır. Aynı şekilde sermayedarla-
Tablo I İktisaden Faal Olma Durumu ve Cinsiyete Göre Nüfus ve Oranı
Sayım Yıh
|
T
|
Toplam E
|
K
|
İktisaden Faal Olan TEK
|
İktisaden Faal Olmayan T EK
|
1955'
|
1.145.218
|
653.172 57,03
|
492.046 42,97
|
670.593 58,56
|
580.187 88,83
|
90.406 18,37
|
474.625 41,44
|
72.985 11,17
|
401.640 81,63
|
1960'
|
1.357.369
|
755.770 55,68
|
601.599
44,32
|
748.867 55,17
|
653.472 86,46
|
95.395 15,86
|
608.502 44,83
|
102.298 13,54
|
506.204 84,14
|
1965*
|
1.618.213
|
893.542 55,22
|
724.671 44,78
|
868.957 53,70
|
758.986 84,94
|
109.971 15,18
|
749.256 46,30
|
134.556 15,06
|
614.700 84,82
|
1970"
|
2.279.236
|
1.243.013 54,54
|
1.036.223 45,46
|
1.085.655 47,63
|
914.869 73,60
|
170.786 16,48
|
1.193.581
52,37
|
328.144 24,40
|
865.437 83,52
|
1975"
|
2.837.984
|
1.517.566 53,47
|
1.320.418 46,53
|
1.403.471 49,45
|
1.151.732 75,89
|
251.739 19,07
|
1.434.513 50,55
|
365.834 24,11
|
1.068.679 80,93
|
1980"
|
3.500.307
|
1.845.051 52,71
|
1.655.256
47,29
|
1.654.154 47,26
|
1.408.324 76,33
|
245.830 14,85
|
1.840.160
52,57
|
432.667 23,45
|
1.407.493 85,03
|
1985"
|
4.380.003
|
2.292.289 52,34
|
2.087.714 47,66
|
2.014.350 45,99
|
1.688.571 73,66
|
325.779 15,60
|
2.359.306 53,87
|
599.563 26,16
|
1.759.743 84,29
|
1990"
|
5.604.703
|
2.923.988 52,17
|
2.680.715 47,83
|
2.707.397 48,31
|
2.214.110
75,72
|
493.287 18,40
|
2.893.774 51,63
|
707.363 24,19
|
2.186.411 81,56
|
Toplamların tutmaması DiE 1990 Genel Nüfus Saytminda teknik nedenlerle açıklanmıştır. * 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus. ** 12 ve daha yukan yaştaki nüfus.
Tablo H İşteki Durumu ve Cinsiyete Göre Nüfus ve Oranı
Sayım Yıh T
|
Toplam E
|
K
|
T
|
Ücretli E K
|
T
|
işveren E
|
Kendi Hesabına Ücretsiz Aile işçisi K T E K T E K
|
1970
|
1.085.655
|
914.869
|
170.786
|
772.619 71,17
|
663.528 109.091 72,53 63,87
|
26.301
2,42
|
24.733 2,70
|
1.568 218.296 0,92 20,11
|
200.621 21,93
|
17.675 68.439 10,35 6,30
|
25.987 42.452 2,84 24,86
|
1975
|
1.403.471
|
1.151.732
|
251.739
|
1.063.344 75,76
|
876.818 186.526 76,13 74,09
|
36.517 2,60
|
34.838 3,02
|
1.679 192.520 0,67 13,72
|
181.940 15,80
|
10.580 110.532 4,20 7,88
|
57.644 52.888 5,01 21,01
|
1980
|
1.563.939
|
1.331.908
|
232.031
|
1.105.087 70,66
|
922.576 182.511 69,27 78,66
|
68.731 4,40
|
66.209
4,97
|
2.522 305.193 1,09 19,51
|
295.138 22,16
|
10.055 76.541 4,33 4,89
|
39.740 36.801 2,98 15,86
|
1985
|
1.873.597
|
1.566.108
|
307.489
|
1.371.718 73,21
|
1.123.596 248.122 71,75 80,69
|
70.152 3,75
|
67.077 4,28
|
3.075 346.985 1,00 18,52
|
331.995 21,20
|
14.990 84.512 4,88 4,51
|
42.221 41.231 2,76 13,43
|
1990
|
2.539.963
|
2.076.455
|
463.508
|
1.886.241 74,26
|
1.514.576 371.665 72,94 80,19
|
127.345 5,02
|
120.111 5,78
|
7.234 400.885 1,56 15,78
|
377.240 18,17
|
23.645 124.765 5,10 4,91
|
63.860 60.905 3,08 13,14
|
Toplamların tutmaması DiE 1990 Genel Nüfus Soyuntuda teknik nedenlerle açıklanmıştır. 1980, 1985, 1990 bilgileri işsiz olup iş arayanları kapsamamaktadır. Veriler 12 ve daha yukan yaştaki faal nüfusu kapsamaktadır.
termiştir, istanbul'un payitaht olmaktan çıkması, devlet bürokrasisinin kentteki ağırlığının azalmasına yol açmış, özel hizmeder kesimindeki istihdam düşmüş, buna karşılık çeşidi dernek ve birliklerde örgütlenmiş işçilerin sayısından çıkılarak yapılan bir hesaplamaya göre, mürettipler-den reji tütün işçilerine, hamallardan bez ve dokuma fabrikası ve gıda sanayii işçilerine, nakliye ve ulaşım çalışanlarından tersane, baruthane, deri, cam, ispirto, bira fabrikası vb işçilerine kadar işçi kesimi (özel hizmetler hariç) bütün Türkiye' de 200.000, sadece istanbul'da 120.000'i bulmuştur.
1927 verilerine göre, istanbul bu tarihte de ticaret sektörünün ağırlıkta olduğu ve en fazla işgücü istihdam ettiği bir kent olma özelliğini korumaktadır. 1927'de istanbul'da küçük ve büyük 54.000 tüccar, 30.000 ticari işyeri ve dükkân, bu işyerleri ve dükkânlarda çalışan 90.000 müs-
1919'da bu işkollarında çalışan nüfusun yüzde 50'sini aşmıştır.
Eldeki veriler Osmanlı döneminde işgücü ve istihdamın nicel boyutları konusunda sadece tahminler yapmaya elverişlidir. 1870'lerde istanbul'da, tersanelerle birlikte askeri ihtiyaçlar için üretim yapan işyerlerinde 5.000'i aşkın işçi çalıştığı; 1900'lerde devlete ait işyerlerindeki işçi sayısının 10.000'i aştığı, 1908'de istanbul' da çeşidi işkollarına dağılmış 40.000'den fazla işçi olduğu, 1920'lere gelindiğinde tramvay, demiryolları, nakliye, inşaat, çeşidi kent hizmeti şirkederi, devlet ve özel imalat sanayii işyerleri, deniz ulaşımı şirketleri, tersanelerde vb yerlerde savaşa rağmen 90-100.000 civan bir istihdam olduğu; özel hizmetierde, evlerde çeşidi şekilde çalışanlar (hizmet işçileri) ile birlikte bu sayının 130.000'e vardığı, ayrıca ticaret sektöründe, çeşidi statü ve kademelerde 10.000'e yakın kişi bulunduğu ka-
baca hesaplanabilmektedir. Başka kaynaklarda aynı tarihlerde toplam istihdam daha düşük gösterilmekle birlikte, bunun başlıca nedeni yapılan hesapların sadece işçileri kapsamasıdır. Cumhuriyet Sonrası Cumhuriyet'in ilanından sonra istanbul' un işgücü ve istihdam yapısında gözlenen değişiklik, yabancıların ve gayrimüslim tebaanın önemli bölümünün, ticaret ve fi-nans alanı başta olmak üzere, işyerlerini bırakmaları; aynı şekilde 1870'lerden sonra hızla gelişen lokantacılık, eğlence vb işyerlerinin bir .bölümünün kapanması; devlet fabrikalarının çoğunun da, savaş sırası ve sonrasında ya büsbütün kapanıp ya da düşük kapasiteyle üretim yapması sonucunda, buralardaki istihdamın azalmasıdır. Yabancı ve gayrimüslim işadamları ve müteşebbislerin yerini almaya aday Müslüman Türk sermayesi bunu başarabilmek için uzunca bir süreye ihtiyaç gös-
tahdem vardır. Kentin o tarihteki nüfusuna oranla (700.000'e yakın), her 25 kişiye bir dükkân (işyerleri hariç) isabet et-•mekte ve nüfusun beşte birine yakını ti-carede uğraşmaktadır. 1928'de istanbul'da tramvay, demiryollan, liman işçi ve hamalları, nakliye işlerinde çalışanlar ve deniz u-laşımında 40.000 civan çalışan olduğu tahmin edilmektedir. 1930'lardan sonra büyük devlet işletmelerinin çoğu Anadolu'da kurulmuşsa da, istanbul'da da irili ufaklı atölye ve fabrikalarda imalat sanayiinin geliştiği gözlenmekte ve imalat işçilerinin sayısı artmaktadır. Özel ev hizmederindeki istihdamın, sosyoekonomik yapıdaki değişmeler, saray ve çevresinin artık kentte bulunmaması, en fazla ev işçisi kullanan zengin konak yapısının çözülmesi vb nedenlerle düşmesine karşılık, otel, lokanta, eğlence yerlerinde ve beledi işlerde yoğunlaşan hizmet sektöründeki istihdamın büyümesi, istanbul'un günümüze kadar gelen istihdam yapısının habercisidir.
Dostları ilə paylaş: |