İtalya Evi
Hale Tokay
1930-1932 arasında binada genel bir restorasyona gidilmiş, bu restorasyonlardan ötürü bina bazı değişikliklere uğramıştır. Bu sırada, arka taraftaki bahçenin yerine, büyük bir tiyatro salonu inşa edildiği, 1. kata çıkan geniş bir şeref merdiveninin yapıldığı ve giriş katının ön cephesinin (sokak cephesi) değiştirildiği bilinmektedir.
Bina İtalyan mimar A. Breschi tarafından yapıldığı ve sonra Osmanlı Devleti tarafından İtalyan devleti için satın alındığı dönemde daha küçük bir alana otururken bugün daha geniş bir alanı kaplamaktadır. Binanın ön cephesi neorönesans üs-lubundadır.
Bibi. Beyoğlu Tapu Sicil Müdürlüğü, 1289/ 1872 tarihli tapu kaydı; L'Indicateur Otto-man, Paris, 1880; Tarih-i Lutjî, XIII, 14-15; S. N. Duhani, Eski insanlar Eski Evler, ist., 1982, s. 21; R. Ziyaoğlu, 21. Yüzyıla Yaklaşırken Beyoğlu, ist., 1989.
HALE TOKAY
İTALYAN HASTANESİ (OSPEDALE ITALIANO)
Beyoğlu İlçesi'nde, Tophane sırtlarında, Boğazkesen Caddesi'ni Sıraselviler'e bağlayan Defterdar Yokuşu üzerinde, güneydoğu yönünde eğimli, Boğaz manzarasına hâkim, geniş bir arazi üzerine kurulmuştur.
1815-1825'te Sardunya bölgesindeki Ce-nova Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu ile yaptığı deniz ticareti, İstanbul'u İtalyan gemilerinin bir iskelesi konumuna getirmişti. Bu arada denizcileri tedavi a-macıyla, Galata'da küçük bir İtalyan hastanesi açılmıştı. Ahşap bir binada tek bir hekim ile Saint Vincent de Paul tarikatına bağlı birkaç rahibenin görev yaptığı bu hastaneye 1856'da Sardunya'dan cerrah Dr. Agostino Salvatori tayin edilmişti. Bu küçük hastane yine Galata'da Saint Pierre Kilisesi yanındaki bir binaya taşınarak genişletilmişti.
Önceleri, Sardunya Hükümeti Hastanesi (l'Höpital du Gouvernement de Sar-
daigne) ya da Sardunya Hastanesi (Hopi-tal Sarde) adlarını taşımaktaydı. 17 Mart 186l'de İtalyan Birliği'nin sağlanmasından sonra ise İtalyan Krallığı Hastanesi (Regio Ospedale Italiano) adını almıştır.
İtalyan Birliği'nin sağlanması, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki İtalyan kolonisinin genişlemesi sonucunu doğurmuştu. Buna bağlı olarak artan hasta sayısına hizmet vermek de zorlaşmıştı. Aralık 1869'da İtalya hükümeti, Dışişleri Bakanı Kont Bar-bolani de Cesapiana'nın girişimi üzerine, Abdülaziz zamanında (1876-1909) İstanbul'a Ivrealı Immacolata Concezione rahibelerini göndermiştir. Başrahibe Luigia Ca-negrati öncülüğünde İstanbul'a gelen rahibeler, hastane idaresini üstlenmiş ancak bu kere de binanın yetersizliği gündeme gelmişti. İtalyan Büyükelçiliği, yeni bir hastane binası yapmak üzere Cihangir'de bir arsa satın almıştır. Kral II. Vittorio Ema-nuele tarafından yaptırılan hastanenin mimarları Giorgio Domenico.ve Ercole Stam-pa adlı iki kardeştir. Hastane binası İtalya'nın İstanbul sefiri Luigi Conte Corti zamanında tamamlanarak 12 Mayıs 1876'da faaliyete geçmiştir. 1898'de hastane elden geçirilerek binaya bulaşıcı hastalıklara mahsus bir tecrit pavyonu ilave edilmiş ve dezenfeksiyon etüvleri ile çeşitli cihaz ve aletler alınmıştır.
Hastanenin başhekimleri şunlardır: Agostino Salvatori (1856-1877), Giuseppe Salvatori (Agostino'nun oğlu, 1877-1906), Riccardo Zeri (1907-1920), Prof. Guido Senni (1920-1943), Giuseppe Violi (1943-1966), Goffredo Tassi (1966-1972), R. Kantar (mesul müdür, 1972-1981). Hastane 1981'den itibaren de Doç. Dr. Arşen Zarfçı tarafından yönetilmektedir, istanbul' un tanınmış hekimlerinden Dr. Lago 1846' da bu hastanede görevliydi. Dr. Luigi Mon-geri de uzun yıllar hastanede asabiye mütehassısı olarak çalışmıştır.
I. Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) hastane Alman askerleri tarafından işgal edilince çalışmalarına izin verilmeyen rahibeler memleketleri Ivrea'ya dönmüşlerdi. Savaş sona erince Kasım 1918'de rahibeler İstanbul'daki hastanelerine geri döndüklerinde hastaneyi çok kötü bir durumda bulmuşlardı. En kısa zamanda hastaneyi tekrar açmak gerekiyordu. Zira Rusya'dan kaçıp İstanbul'a gelen İtalyanlar ile devrimden kaçan Ruslar hasta sayısının artmasına sebep olmuştu. Dr. Zeri'nin yönetimi altında rahibelerin özverili çalışmaları sonucu hastane yeniden hasta kabulüne başlamıştır. Temiz ve düzenli olmaları ile tanınan Ivrea'lı rahibeler hastaneyi her türlü suiistimalden uzak ve basan ile yönetmeye devam ederken yeniden binanın yatersizliği gündeme gelmişti. Yapılan başvurular sonunda gerekli iznin alınmasıyla hastane binasına bitişik ve aynı stilde iki kadı yeni bir pavyon, rahibeler için ayrı bir konut ve mutfak yapılarak Nisan 1936'da hizmete girmiştir.
Hastane, halen 70 yataklı bir tedavi kurumu olarak çalışmalarım sürdürmektedir. Hemşirelik hizmetleri 11 rahibe tarafından yönetilmektedir. Diğer personel Türktür.
İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ
304
305
İTALYANCA BASIN
italyan Kültür Merkezi'nin kütüphanesinden bir görünüm. Ahmet Kuzik, 1994
derslere yeniden başlandı ise de 19l4'te I. Dünya Savaşı'nın başlaması ile yeniden kapandı.
Savaş sonrası 1919'da Beyoğlu Tomtom Kaptan Sokağı'ndaki bugünkü binasına taşındı. Okulda 1920'den itibaren Latince de okutuldu. Okulun, "Kralı Ticaret" aşamasından başka ilkokullardan gelenler için hazırlık sınıfı da vardı. 1923'te İtalya'da uygulanan "Gentile Reformu" bu liseye de uygulandı. 1941'de "Battani Reformu" ile hazırlık sınıfı, 4 yıllık ortaokul, 3'er yıllık fen ve ticaret bölümü öğretimlerine geçildi. Ticaret bölümü 1966'da kapandı.
Özel İtalyan Lisesi halen l yıl hazırlık, 3 yıl ortaokul, 4 yıllık lise olarak öğretimini sürdürmektedir. Açıldığı 1888'den 1993'e kadar 3.500 öğrenci mezun olmuştur.
Okulda Türk dili ve Türkçe okutulan
her hafta cumartesi ve pazar geceleri danslı suareler verilmişti. Ayrıca sinema gösterileri düzenlenmekteydi. 1961-1962 sezonunda gösterilen filmler istanbul'da o yılın en önemli sinema olayı niteliğini kazanmıştı.
Bugün İtalyan Kültür Merkezi'nin kütüphanesinde 12.000'den fazla kitap bulunmaktadır. Bu kitaplık öğleden sonra ve 16.00-20.00 arası hizmete açıktır. Merkezde bir de turizm bürosu bulunmaktadır, italyan Kültür Merkezi'nin en önemli etkinliği ise uzun yıllardan beri pek çok kimseye italyanca öğreten dil kurslarıdır. BEHZAT ÜSDİKEN
İTALYAN LİSESİ
1888'de açılan ve ilk dönemde İstanbul' daki italyan uyrukluların devam ettiği, günümüzde yabancı özel okul statüsündeki lise.
186l'de İtalyan diplomatlarının girişimi ile İstanbul'daki cemaat için akşamları faaliyet gösteren bir "İtalyan okulu" a-çıldı. Bu okulda italyanca, aritmetik, geometri dersleri okutuldu. Daha önce bu dersler Beyoğlu'nda Santa Maria Draperis Kilisesi'nde verilmekteydi. Bu başlangıçtan sonra İstanbul'daki Ivrea sörlerinin önceden açmış oldukları anaokulu ve ilkokul da İtalyan hükümetince resmen tanındı. 1888'de ise Polonya Sokağı'nda "Kralı İlk ve Ortaokul" adı ile bugünkü İtalyan Lisesi'nin temeli atıldı. Bu okula 1885'te Beyoğlu Hayriye Caddesi'nde eğitime başlamış olan "italyan Ticaret Okulu" da eklendi. 1900'de ise teknik okul lisansı veren 3 yıllık okula 4 yıllık üst kısım eklendi. Bu okullardan mezun olanlar İtalya Krallığı' nın yüksek ticaret okulları ile Napoli Doğu Bilimleri Enstitüsü'ne girmeye hak kazanmaktaydılar. Okula Türk öğrenci kaydına 1910'da başlandı, italyan Lisesi, 1912' de, Trablusgarp Savaşı nedeniyle öğretimine ara verdi. 1913-1914 öğretim yılında
1930'lu yıllarda italyan Hastanesi'nin görünümü. Cengiz Can koleksiyonu
Acil hasta kabul etmeyen hastanede; genel cerrahi, dahiliye, kadm-doğum, çocuk hastalıkları, kulak-burun-boğaz hastalıkları, sinir hastalıkları, üroloji, deri hastalıkları, göz hastalıkları, radyoloji, anestezi ve reanimasyon servisleri vardır. Ayrıca bir diş hekimi de bulunmaktadır. Hastane bünyesindeki istanbul El Cerrahisi ve Mikrocerrahi Merkezi, istanbul'da kopmuş parmak ve eller üzerine şu anda en çok a-meliyat yapan en başarılı merkezdir. Burada çok sayıda, 4 parmak ve tüm kol kopukları, büyük serbest doku nakilleri yapılmaktadır. Bu ünitede 8 operatör, 3 a-nestezist, l fizik tedavi uzmanı, 2 fizyoterapist görev yapmaktadır. Daha önce Fransız Pastör Hastanesi'nde mikrocerrahi alanındaki çalışmaları ile tanınan ekip, hastanenin kapatılması üzerine italyan, Amerikan ve Kadıköy Vatan hastanelerine dağılmıştır. Dr. Oya Bayrı, Dr. Oğuz Polatkan ve Dr. Tekin Gümüşoğlu'ndan oluşan italyan Hastanesi ekibi, binasının elverişli olmaması nedeniyle acil vaka kabul edilmediğinden elektif vakaları italyan Hastanesi'nde, acil vakaları da Aksaray Vatan Hastanesi'nde kabul etmektedir.
Bibi. Journal de Constantinople Echo de l'Ori-ent, S. 18 (6 Kasım 1846); Ritzo, "Le oeuvre medicale et hygienique de S. M. I. le Sultan Abd-ul-Hamid Khan II1876-1900", GazetteMedicale d'Orient, c. 45, S. 13 (1900), s. 250-251; Besim Ömer, NevsâU Afiyet, III (1320), s. 570; Goffredo Tassi, A Ricardo DelPrima Centena-rio Dell'Ospedale Italiano in istanbul, ty.
NURAN YILDIRIM Mimari
1876'da tamamlanan ana yapı İstanbul doğumlu italyan asıllı Levanten mimar kardeşler Giorgio Domenico Stampa ve Erco-le Stampa tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Tüberküloz pavyonu ve rahibeler evi 1906'da istanbul İtalyan teknik okulunda eğitimci olarak bulunan italyan mimar Fasanotti tarafından, ana yapıya
eklenen cerrahi binası ise 1936'da Torino-lu mühendis Carlo Buscağlione tarafından hazırlanan projelere göre yapılmıştır.
italyan Hastanesi ana binası, 1936'da kuzeyine bitişik inşa edilen 2 katlı cerrahi binasının yapımından önce, Stampa'nm tasarladığı ilk haliyle 24x22 m ölçülerinde bir tabana oturan, 3 katlı bir yapıdır. Aksiyal ve simetrik geometrisi ve cephe biçimlenişi ile klasik Rönesans saraylarını çağrıştıran yalın ve güçlü bir kütle etkisine sahiptir. Çevreden görsel bağlantı kurulan cepheleriyle prizmatik olarak algılanan bu kütle, gerçekte, arka (batı) cephesi aksında 8,5x5,5 m ölçülerinde bir boşluğu olan "U" biçiminde bir plana sahiptir. Doğu cephesindeki giriş holü ile, karşısında, batı cephesindeki boşluktan ışık alan merdiven evi, yapının orta eksenini belirler. Planın merkezini oluşturan merdiven evini saracak şekilde bu iki mekânın arasından geçen "U" biçimindeki koridor; kuzey, güney ve doğu cephelerinde sıralanmış oda ve salonlara bağlantıyı sağlar, iyi etüt edilmiş bu plan şeması, işleve uygun, rasyonalist bir tasarım anlayışım yansıtmaktadır. Yapının rijitliğini sağlayan beden ve koridor duvarları ile koridor döşemesi kagir, bağdadi tekniği ile sıvanmış olan bölme duvarları ve oda döşemeleri ahşaptır. Günümüzde zemin kat yönetim ve poliklinik birimlerine, bir şapelin de bulunduğu birinci kat kadın hastalara, ikinci kat ise erkek hastalara ayrılmıştır.
Zemin katta yuvarlak kemerli, üst katlarda dikdörtgen olan panjurlu pencereler ise tüm cephelerde eşit aralıklarla tekrar eder. Bu ritmik cephe düzeni, boşluk açılamayan yerlerde sağır pencereler yapılarak sürdürülmüştür. Pencere söveleri ve kat silmeleri sade profillerle canlandırılmış tır.
1936'da yapıya bağlanan cerrahi binası, cephe mimarisi açısından stil birliği i-
çinde tasarlanmış olmasına rağmen, ana yapının özgün kütle etkisini zedelemiştir. Bibi. A. Mori, Gli italiani A Constantinopoli Monografin Coloniale, Modena, 1906, s. 255-260; G. Violi, // Reqio Ospedale Italiano di istanbul, 1936; C. Can, "istanbul'da 19. Yüzyıl Batılı ve Levanten Mimarların Yapıları ve Koruma Sorunları", (Yıldız Teknik Üniversitesi yayımlanmamış doktora tezi), 1993, s. 208-212' CENGİZ CAN
İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ
Bugünkü İtalyan Kültür Merkezi 1951'de faaliyete geçmiştir. Bu tarihten önce ise İstanbul'daki italyan kolonisi "Societa Operaia Italiana Di Muttuo Soccorsa" adlı kulübü, bir kültür merkezi olarak kullanıyordu.
Bu bakımdan halen faaliyette bulunan İtalyan Kültür Merkezi'nin ilk biçimlenmesi kısa adı ile Operaia Italiana'dır. Bu sosyal kulüp istanbul'a gelen G. Garibal-di(-») yandaşları tarafından 1860'ta, Pera' da, Jurnal Sokağı no. 24'te kurulmuştur.
O dönemler burada her yıl ve belirli günlerde balolar düzenleniyordu. Kurulduğu zaman başkanı Pierre Montani idi. Bu zat başkanlığı süresince her türlü faaliyete yer vermiş ve özellikle Garibaldi dostlarının sürekli toplanmasını sağlamıştı.
Bir süre sonra Garibaldi yandaşlan, küçük geliyor gerekçesiyle Jurnal Sokağı'n-daki kulübün yerini değiştirmek istediler. Bunun için Osmanlı Devleti'nden yeni bir yer için arsa talebinde bulundular. Bu isteğin yerine getirilmesi üzerine yapılması kararlaştırılan Operaia Italiana'nın yeni binası Eczacı Sokağı'nda (bugün Deva Sokağı) inşa edilmeye başlanmış, ancak masrafların tamamının üyeler tarafından karşılanması nedeniyle binanın yapımı hayli uzun sürmüştü.
Garibaldi ölünce, yapım bitmemiş olduğundan Operaia Italiana'nın o zamanki yeri olan Jurnal Sokağı no. 24'te 10 Temmuz 1882 günü bir anma toplantısı yapılmıştı. Bu toplantıdan iki ay sonra, Operaia Italiana'nın üyelerinden oluşan bir topluluk, başlarında Dr. Violi ve Mr. Furiani olarak Linardi Sokağı'nda Garibaldi'nin kaldığı 17 no'lu evin kapısına bir plaket koymuşlardı.
Yapımı 1886'da tamamlanan Operaia Italiana binası açıldıktan sonra Garibaldi kulübün onursal başkanı olarak anılmıştır. Asıl başkan ise Guiseppe Manzini idi. 1889'da ise başkanlığa Rafaello Ricci seçilmiş uzun bir süre de başkanlık yapmıştır.
1951'den beri italyan Kültür Merkezi olarak işlev gören ve Meşrutiyet Caddesi üzerinde bulunan İtalya Evi (Casa d'Ita-lia) binası ise önce konsolosluk olduğundan, tüm üyeler dernek için Operaia Italiana'nın salonlarını kullanmışlardı. (Ayrıca bak. İtalya Evi [Casa d'Italia].)
İtalyan Kültür Merkezi'nin en büyük ö-zelliği eskiden beri bir kütüphaneye sahip olmasıydı. İtalyan Kültür Merkezi kurulduktan sonra canlı bir etkinlik içine girmişti. Özellikle, Palli adındaki İtalyan müdür döneminde bu etkinlikler artmış ve
kültür dersleri dışındaki dersler Italyanca-dır. Orta I. sınıftan itibaren İngilizce, Lise I. sınıftan itibaren de Latince okutulmaktadır.
Okulun orta hazırlık sınıfına merkezi sınav sistemi ile öğrenci alınmaktadır. 4 yıllık lise kısmında sınıf geçme sistemi uygulanmaktadır. 1993-1994 öğretim yılında orta kısımda 80 erkek, 87 kız, toplam 167; lise kısmında 92 erkek, 238 kız, toplam 330 öğrenci öğrenim görmektedir. Okulun toplam öğrenci sayısı 497'dir.
istanbul Galatasaray Tornacıbaşı Sokağı'nda öğretimini sürdüren italyan Kız Ortaokulu da 1870'te Giannina Macchi tarafından ana, ilk ve orta okul olarak açılmıştır. Öğretim dili italyanca olup yabancı dil olarak İngilizce ve Fransızca okutulmaktadır, ilkokul mezunlarını merkezi sisteme göre almakta ve mezun olanlar da italyan Lisesi'ne girmeye hak kazanmaktadırlar. (Ayrıca bak. Katolik okulları.)
1919'dan itibaren İtalyan Lisesi tarafından kullanılan bina, 19. yy neoklasik mimari anlayışıyla inşa edilmiş 5 katlı, ana malzemesi taş olan bir yapıdır; mimarı ve yapım tarihi bilinmemektedir. Sade olarak nitelendirilebilecek cephesine silmeler ve simetri aksında tasarlanmış alınlıkla hareket kazandırılmıştır. Yatay ve düşey aksta birbirini takip eden pencere dizileri cephenin klasik düzenini ortaya koyar. Okulun kitlesi, uzun koridorlu ve giriş cephesi boyunca dersliklerin sıralandığı sade bir plana dayanır.
Bibi. N. Polvan, Türkiye'de Yabancı Öğretim, İst., 1952; Özel Okullar Rehberi, 1964.
KUTLUAY ERDOĞAN-AYGÜL AĞIR
İTALYANCA BASIN
istanbul'da yaşayan İtalyan kolonisi arasında bir iletişim aracı ve anavatanlarından haber kaynağı olarak, İtalyanca basın, 19. yy'ın ortalarına doğru kendisini gösterdi. İstanbul'da çıkan süreli yayınların bir kıs-
İtalyan Lisesi'nin güney cephesinden yapılmış çizimi, 1906. Ratip Kansu arşivi
İTFAİYE
306
307
İTFAİYE MÜZESİ
sağlanabilmesi için, yapılan hesaplamalara göre 114 itfaiye istasyonu gerekmektedir.
İstanbul İtfaiyesi'nin değişik görevleri içerisinde yangınlar yüzde 60-70 arasında bir yer tutar. İstanbul'da günde ortalama 20-30 yangın çıkmakta, bu rakam bazı günler 100'e ulaşmaktadır.
İstanbul İtfaiyesi, içinde bulunduğu zor koşullara karşın son yıllarda ciddi bir atağa geçmiş, 1991'de Ümraniye Müfrezesi, 1993'te ise 57 yıldır kurulması için uğraşılan Burgazada Müfrezesi hizmete sokulmuştur. Maltepe İtfaiyesi yeni binasına taşınmış, deniz istasyonu olarak da kullanılması planlanan İstinye Grubu yeniden kurulmuştur.
Yeni araç gereçlerin alımı için 1993'te ihale açılmıştır. Toplam 20 adet tam donanımlı aracın alınması 1994 içerisinde gerçekleşecektir. 1994'te İstanbul'da 13 adet itfaiye merdiveni bulunmaktadır. Yeni i-hale ile 18 ve 30 m uzunluğunda 10 yeni
mı sadece İtalyanca, bazısı ise İtalyanca-Fransızca olarak iki dilde basıldı.
İstanbul'da İtalyanca 20 civarında gazete ve dergi yayımlandı. İtalyanca basının başlangıç ve bitim tarihlerini, yayın sürelerini, âdetlerini saptamak ve sürekli izlemek oldukça güçtür. Birçoğu tam koleksiyon olarak günümüze ulaşmamıştır. Kitaplıklara ulaşan sayılan çok değildir. Tahminen tirajları da çok değildi ve 1.000-3.000 arasında değişiyordu.
Muhtemelen ilk İtalyanca gazete 1834' te yayımlandı. 1834-1855 arasında 4 İtalyanca gazete çıktı. 1849'da Omnibus adlı gazete yayıma başladı. "Annaire deş deux mondes" yıllığına göre, 1850'de İstanbul' da 4 tane İtalyanca ticari gazete yayımlanmaktaydı. Bunlar: Albüm Bizantino, Ju-ris Prudenza Bizantino, Indicatore Bizantino ve Omnibus idi.
1862'de haftalık l'Euterpe yayımlandı. Editörü G. B. Pagano idi. 14. sayısı 30 Mart 1862 tarihliydi. Tiyatro, müzik, edebiyat, konularım içermekteydi. 1866'da T. Finzi tarafından Commercio Orientale yayımlandı. Günlük siyasal, edebi ve finans ga-zetesiydi. İdarehanesi, Galata'da Medrese Sokağı no. 13'teydi. İtalyanca-Fransızca olarak haftada iki defa basıldı. 1866'dan Ocak 1869'a kadar yayımını sürdürdü. Ocak 1869'dan itibaren yine İtalyanca-Fransızca olarak Omnibus adı ile çıkmaya devanı etti. Finzi Matbaası'nda basıldı. Haziran 1869'dan sonra Phare du Bospho-re adı altında Fransızca ağırlıklı, 1876'da Grekçe-Fransızca, sonra sadece Fransızca olarak çıktı. 1885'te Giornale Commer-ciale adlı İtalyanca ticaret gazetesi yayıma başladı. 1886'da La Rassegna Italiana adı ile çıkmaya devam etti. Haftada iki defa yayımlandı. 1902'de yayımı sürmekteydi. Şövalye Guillaume de Bondini'nin sahibi ve yöneticisi olduğu La Turquie-La Turchia adlı Fransızca-İtalyanca gazete 4 Ekim 1906'dan itibaren yayımlanmaya başladı. Başredaktörü P. Legoff idi. Yönetim yeri, Beyoğlu'nda Asmalımescit Sokağı no. 9'daydı. 45x61 cm boyutlarında, günlük, siyasal, ticari, mali bir gazeteydi. 1913'te başredaktör Gustave Seon oldu. İdarehanesi, Beyoğlu Timoni Sokağı no. 26'ya taşındı. Gazete yayımını 15 Haziran 1915'e kadar düzenli olarak sürdürdü. Gazetenin kurulmasında İstanbul'daki İtalyan Büyükelçiliği'nin himayesi olmuştu.
İtalyanca basın, Osmanlı sarayına yakın, ve Osmanlı Devleti hizmetindeki İtalyan asıllılar tarafından da ilgi ve yardım görmekteydi. Özellikle İtalyan sanat topluluklarının İstanbul'daki gösterileri, temsilleri önemliydi.
Cumhuriyet'ten sonra da İstanbul'da bazı İtalyanca gazete ve dergiler yayımlanmıştır. Aylık bir mecmua olan Bellitino Mensile, 1925(?)-1945 arasında yayımlandı. Bir diğer dikkate değer yayın, // Mes-saggero Degli İtaliani, haftalık bir gazeteydi. Yöneticisi Erio Bartalini idi. 1935-1939 arasında yayımlanmış ve Via Ricaso-li'nin sahibi olduğu La Nazione önemlidir. Bir diğer aylık dergi La Ressegana İta-
lianiidi. Santa Maria Kilisesi mecmuası, Vita Katolika aylık olup, dinsel nitelikliydi. 1930'lu yıllarda çıkan Beyoğlu Fransızca-İtalyanca olup, yöneticisi Gilberto Prizim idi.
İstanbul'daki İtalyanca basın, Fransızca basından sonra ikinci sırayı alıyordu. İstanbul'un sosyal hayatında ve İtalyan kolonisi içindeki ilişkilerde önemli katkılar sağladığı bir gerçektir. İstanbul'a gelen İtalyan sanatçıların faaliyetleri bu basında geniş ölçüde yansımıştır. Ticari basının önemli olması, İstanbul ve İtalya arasındaki ticaretin önemini vurgular. İtalyanca basın, İstanbul yaşamım belli bir açıdan aksettirmesi bakımından da önemlidir.
Bibi. Revue deş deux mondes, Paris, 1850, s. 813-815; Salnâme-i Nezâret-i Maârif-i Umû-miyye, İsi., 1317, s. 862; ae, ist., 1318, 3. defa, s. 934; S. N. Duhanî, Eski insanlar Eski Evler, İst., 1982, s. 20, 24; F. F. Tülbentçi, Cumhuriyetten Sonra Çıkan Gazeteler ve Mecmualar, Ankara, 1941, s. 97; W. Sperco, Lesanci-ennesfamittes italiennesde Turquie, ist., ty; Z. Ebüzziya, "Osmanlı imparatorluğunun Türkçe Dili Dışındaki Basını", Türkiye'de Yabana Dilde Basın, ist., 1985, s. 39-40, 65; G. Groc-1. Çağlar, La Presse française de Turquie de 1795 â nosjours, ist., 1985, s. 83-84, 143, 150, 169, 181; E. de Amicis, istanbul, Ankara, 1986, s. 149-151.
ATİLLÂ ÇETİN
İTFAİYE
Eldeki bilgilere göre, İstanbul'da şehri dönem dönem kasıp kavuran yangınlarla mücadele için adımlar atılmaya 1576'da III. Murad zamanında başlanmıştır. III. Murad'm fermanı "İstanbul kadısına hüküm ki" diye başlamakta ve İstanbul ahalisinin evinin damına yetişecek bir merdiven, bir büyük fıçı su bulundurması ve bunları bulundurmayanların subaşma teslim edilecekleri ve cezaya çarptırılacakları belirtilmektedir.
Gerçek anlamda, örgütlü bir itfaiye teşkilatının kurulması ise 1720'de gerçekleşmiştir. İstanbul'a yerleşen ve Gerçek Da-vud Ağa(->) adım alan bir Fransız, ilk yangın pompasını yapmış ve 1718'de bu pompa Tüfenkhane yangınında başarılı bir biçimde kullanılınca, bir kısım yeniçeriler Gerçek Davud Ağa'nın emrine verilerek,
Yüzyıl başından bir kartpostalda itfaiyeciler. Nazım Timuroğlu fotoğraf arşivi
1871'de istanbul'da itfaiye Teşkilatı'nı kuran
Seçeni Paşa.
Nadya Gabeoğlu fotoğraf arşivi
ilk itfaiye teşkilatı kurulmuştur. Bu teşkilat 1826'ya kadar devam etmiş; 1826'da Yeniçeri Ocağı dağıtıldığı zaman, teşkilat da dağılmıştır.
Ancak kısa bir süre sonra, mahalli idarelere bağlı, yarı askeri bir itfaiye teşkilatı oluşturulmuştur. Her belediye merkezinde bir tulumba ve yeterli itfaiyeci bulundurulmaya başlanmış, her mahallede, mahalle gençlerinden oluşturulan ve "tulumbacılar" olarak adlandırılan gönüllü itfaiyeciler faaliyet göstermeye başlamıştır. Yangın çıktığı anda, bütün işlerini bir yana bırakıp, yangın yerine koşan tulumbacıların itfaiye tarihimizde ve Türk kültüründe ö-neırili bir yerleri vardır (bak. tulumbacılık). Bugün, dünyanın gelişmiş tüm kentlerinde, itfaiye teşkilatlarının yanında gönüllü itfaiyecilerin de bulunmasına karşın, uzun bir tulumbacılık geleneğinin yaşandığı İstanbul'da böyle bir örgütlenme yoktur.
Bir Milyon Kişiye Düşen İtfaiye Güçleri (1994)
istasyon Araç itfaiyeci Sayısı Sayısı Sayısı
istanbul
|
4
|
26
|
248
|
Londra
|
16
|
98
|
1.136
|
Paris
|
13
|
77
|
1.127
|
Frankfurt
|
28
|
140
|
850
|
Budapeşte
|
11
|
55
|
925
|
Tokyo
|
252
|
140
|
1.560
|
1871'de İstanbul'da çıkan büyük bir yangın, dönemin yöneticilerini, bu konuda daha ciddi önlemler almaya itmiş; Ab-dülaziz'in (hd 1861-1876) emriyle dönemin en modern itfaiye teşkilatına sahip Macaristan'dan, konunun uzmanı Kont Seçeni (Ziçini) İstanbul'a davet edilmiştir. Kont Seçeni İstanbul'a gelir gelmez iki ta-burlu bir itfaiye alayı kurmuştur. İtfaiyenin askeri disiplinle çalışma esasları oluşturulmuş ve kısa sürede önemli başarılar elde edilmiştir. Yeni itfaiyeci kıyafeti benimsenmiş, kullanılan teçhizat modernleştirilmiş ve yeni yönetmelikler hazırlanmıştır. Kont Seçeni Boğaz'da ve deniz kenarlarındaki yalıların birçoğunun ahşap olduğunu göz önüne alarak, 1887'de o yıllar için çok büyük bir yenilik olarak kabul edilen, Deniz îtfaiyesi'ni kurmuştur. Bugün İstanbul'da bir deniz itfaiyesi bulunmamaktadır.
Seçeni Paşa tarafından kurulan bu teşkilat da Cumhuriyet'in ilanı ile 1923'te değiştirilerek, mahalli idarelere bağlı bugünkü itfaiye teşkilatına dönüştürülmüştür.
İstanbul itfaiyesi bugün oldukça kısıtlı olanaklarla hizmet vermektedir. İstanbul'da "müfreze" denilen 18 alt istasyon ve "grup" adı ile anılan 12 adet daha büyük çaplı, toplam 30 istasyon bulunmaktadır. Bu istasyonlarda çalışan toplam personel sayısı 1.700 civarındadır. Araç gereç sayısı ise 180'dir (bak. Tablo).
Dünya ortalamalarına göre her 1.000 kişiye l itfaiyeci düşerken, İstanbul'da her 4.000 kişiye l itfaiyeci düşmektedir. İtfaiyeciler 3 vardiya halinde, 24 saat çalışıp 48 saat dinlendiklerinden, 10.000.000 nüfusu, karmaşık trafiği ve çarpık yapılaşması ile İstanbul'da günde sadece 550-600 itfaiyeci görev yapmaktadır.
İstanbul'da Adalar, Bakırköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Fatih, Gaziosmanpaşa, İstinye, Kadıköy, Kartal, Kocasinan, Sarıyer ve Üsküdar'da olmak üzere 12 adet itfaiye grubu vardır.
Alt grup olarak nitelendirilen ve halen 18 yerleşim biriminde bulunan müfreze sayısı yetersizdir. Bugün İstanbul'da itfaiye istasyonu azlığı nedeniyle, bazı semtlerde yangın ihbarlarına ancak yanm saatte ulaşılabilmektedir. Şehrin yoğun araç trafiği, cadde ve sokaklardaki altyapı çalışmaları, gelişigüzel araç park edilmesi de, yangına zamanında yetişilmesini engelleyen unsurlar arasında yer almaktadır. İstanbul' da gerçek anlamda yangın güvenliğinin
SsysiBHgRnSSsNKJtiâk
Şişhane yokuşunda itfaiye araçları, 1930'larm başlan.
Salâhaddin Giz
itfaiye merdiveni alınacaktır. 1988'de açılan İtfaiyeci Okulu sayesinde hem itfaiyeciler eğitilmiş, hem de büyük binalarda, ticaret merkezlerinde görev yapan personele yangın eğitimi verilmiştir. Ayrıca kurulması planlanan Deniz İtfaiyesi'nde kullanılmak üzere, deniz adamlarına itfaiyecilik kursları düzenlenmiştir.
Yine son yıllarda İtfaiye Haberleşme Merkezi çalışmalarında önemli aşamalar kaydedilmiş ve 1990'dan itibaren her yıl eylül ayı sonunda "İtfaiye Haftası" düzenlenmiştir. İtfaiye Haftası boyunca, çeşitli etkinlikler, kurtarma gösterileri ve yangın tatbikatları yapılarak, halkın itfaiyeyi daha iyi tanımasına çalışılmıştır.
BÜNYAMİN ÇELEBİ
Dostları ilə paylaş: |