X. TÜRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu & IV. Uluslararasi tüRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu kurumsallaşma ve denetiM



Yüklə 458,33 Kb.
səhifə2/8
tarix11.01.2018
ölçüsü458,33 Kb.
#37583
1   2   3   4   5   6   7   8

SUNUCU _

Konuşmalarını yapmak üzere TÜRMOB Onursal Başkanı, Sayın Mustafa Özyürek’i kürsüye davet ediyoruz.



MUSTAFA ÖZYÜREK _ TÜRMOB ONURSAL BAŞKANI _

TÜRMOB’un Sayın Başkanı,

Değerli Oda Başkanlarımız,

Değerli Konuklar,

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım. Artık gerçekten gelenekselleşen ve mesleğimize çok yararlı olan sempozyumlardan birini daha yapıyoruz. Gerek Sayın Oda Başkanı Arıkan ve Sayın Birlik Başkanı Nail Sanlı mesleğimizi ve mesleğimizin temel konulara bakışını güzel bir şekilde aydınlattılar, biz de dinledik, yararlandık. Ben burada sadece sizleri selamlamak için lütfetti arkadaşlarım, çağırdı, bulunuyorum. Bir iki noktanın altını çizerek sözlerimi tamamlayacağım.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye; kalkınma hızı açısından, bütçe dengeleri açısından iyi bir noktada giderken dünyada yaşadığımız ekonomik kriz bizi de yakından etkilemeye başladı. Doların yükselişini durdurabilmek için gerek Merkez Bankası gerekse ekonomi birimleri olağanüstü bir çaba gösteriyorlar ama ne kadar çabalarsanız çabalayınız uluslararası konjonktür bizi de etkiliyor. Tabii, hep ihracatın artması, cari açığın dengeye gelmesi açısında doların, dövizin gerçekçi bir kura ulaşmasını hepimiz savunduk, savuna geldik. Şimdi karşı karşıya olduğumuz durum çok hızlı dalgalanmadır ve bu hızlı dalgalanma döneminde de ekonominin bazı temelleri sarsılır. Şimdi özel sektörün çok büyük bir döviz cinsinden borcu olduğunu hepimiz biliyoruz çünkü döviz ile borçlanmak çok yararlıydı, çok avantajlıydı. Onun için özel sektörümüz döviz ile borçlandı ama beklenmedik bir şekilde kurlardaki artış, özel sektörü, döviz cinsinden borçlanan kesimleri gerçekten rahatsız etmeye başlamıştır. Bunu, bu kesimi çok yakından izleyen, bu kesimin içinde olan sizler hep beraber görüyorsunuz. Tabii, Merkez Bankası kendine göre yeni döviz satarak karşılıkları düşürerek bir müdahale etmeye çalışıyor ama ne kadar müdahale ederseniz edin uluslararası konjonktür bizi etkilemeye devam edecektir. Tedbiri elden bırakmadan bu dönemi de atlatmanın yolunu mutlaka bulmalıyız.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce Sayın Başkanları dinlerken, mesleğimizin çok önemli aşamalarda kat etmekte olduğunu bir kez daha yakından görmekten büyük mutluluk duydum. Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte denetim alanında bizlere çok büyük görevler düşecektir. Geçmişte bu tip görevler hükümet tarafından, devlet tarafından bize verildiğinde hep üstesinden geldik, şimdi gene üstesinden geleceğimize inanıyorum. Bunun yolu Birliğimizin, Odalarımızın sürekli planladığı, programladığı eğitim çalışmalarında meslek mensuplarımızın yer alması, sorumluluk üstlenmesi ve bunun altından kalkmasıdır.

Şimdi Türkiye’de gerçekten çağdaş anlamda Avrupa standartlarında bir meslek camiası oluşmuştur ve unutmayalım ki bu, 1989’dan bugüne kısa bir sürede oluşmuştur. Bundan sonraki, önümüzdeki dönemi de en iyi şekilde tamamlayacağımıza ve ekonomideki gelişmelere, denetim mesleğindeki yeniliklere en iyi şekilde ayak uyduracağımıza inanıyorum. Sizleri topluca, birlikte görmekten tekrar büyük mutluluk duydum. Hepinize saygılar sunuyorum, emeği geçen arkadaşlarımızı, başta Sayın Arıkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri olmak üzere kutluyorum ve bu Sempozyumda görev alacak olan başta Sayın Tekinalp olmak üzere bütün akademisyenlere ve meslektaşlarıma da saygılar sunuyorum, teşekkürler ediyorum arkadaşlar.



SUNUCU _

Konuşmalarını yapmak üzere önceki dönem Genel Başkanımız ve IFAC Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Doktor Masum Türker’i kürsüye davet ediyoruz.



DR. MASUM TÜRKER _ IFAC YÖNETİM KURULU ÜYESİ _

Sayın Genel Başkanlar,

Değerli Başkanlar,

Sosyal Güvenlik Kurumumun Değerli Müdürü,

Değerli Konuklar,

Değerli Meslektaşlarım,

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Aslında burada “uluslararası” diye konan konu, şu anda belki burada tartışacağımız, biraz evvel konuşmada söylenilenlerin dışında bir yaklaşımla Avrupa Birliği’nde ele alınmış bulunmaktadır; “Mesleğin geleceğini yeniden yapılandırmak!”

Bir konuyu sizinle paylaşmak istiyorum; mevcut Türk Ticaret Kanunu birçok yönüyle dünyanın şuanda ulaşmak istediği konuyu kapsamaktadır. Mesela, Avrupa Birliği’nde, özellikle FI bünyesinden şuanda kurulan komite ile yapılmak istenen çalışma ve bununla ilgili bazı Avrupa Birliği düzenlemelerini Komisyondan talep etme konuları, bizim Türk Ticaret Kanunu’nun içinde var. Bunları burada dile getirmeyeceğim çünkü birçok arkadaş konuşurken genellikle mevcut statüsünün nasıl değişikliğe uğrayacağı gayesini öne aldığı için bu avantajları, bu olanakları göremiyor.

Bir konuyu söylemek istiyorum; biraz evvel yanıma oturdu, Sayın Arıkan’a söyledim, “denetimi bu kadar büyütmeyin gözünüzde!” Muhasebe bürolarında çalışan bütün arkadaşlarımız örtülü denetim yapıyorlar. Eğer denetimi eğitmek istiyorsak, öğretmek istiyorsak ilk önce şuanda bürolarımızda yaptığımız denetimin kurallarını ortaya koymak lazım, bunun için de en fazla 4 sayfayı içerecek bazı sorular hepinizin elinde olursa ilk söyleyeceğiniz şey “Allah, Allah, ben bunu büromda her dönem, her beyanname verirken yapıyorum.” İkincisi, şuanda Türkiye’de teorik olarak konuşulan denetim, geçmişe yönelik performansı ölçmeye yönelik bir denetimdir. Eskiden geleceğe yönelik bir denetim yaptığımız zaman uluslararası kurallara göre meslekten ihraca kadar cezalandırılan bir konuydu, oysa son dönemde ilk önce “Denetim Standardı 820” olarak yayınlandı, son dönemde ki, bu sonuncu şekli de TÜRMOB’un yayınladığı denetim kitaplarında, Standartlar Kitabın’da var, 3200 sayılı standart olarak geleceği denetleme standartları belirlenmiştir. Bu geleceği belirleme standartlarını şuanda konuşursanız, biri der ki, “ya, niye konuşuyorsunuz, daha başlamadık ki?” ama mevcut Türk Ticaret Kanunu’nda bu var. Türk Ticaret Kanunu’nda, faaliyet raporlarının denetimini, faaliyetlerin denetimini getirmekle muhasebe mesleğini ve muhasebe denetçilerini, çok önemli bir fonksiyon sahibi ve önemli bir role kavuşturmuş bulunmaktadır. Aslında bunu gerçekleştirenlere, bu yaklaşım içinde olanlara teşekkür etmek gerekir.

Şimdi yeni denetim ile ilgili, performans denetiminden çok sürdürülebilirlik denetimi kavramı öne çıkıyor. Bu sürdürülebilirlik denetimi kavramı; siz, yalnız denetimi yapmayacaksınız, geleceğe yönelik nasıl denetleyeceksiniz? Ve bu günlerde bildiğim kadarıyla Türkiye’de hepinizin başında problem olarak İhale Kurumuna yaptığınız proforma onaylamalarında sorun olarak gelmektedir ya da gelmeye başlayacaktır çünkü İhale Kurumu bu geleceğe ilişkin denetimi yakalamış durumdadır. Bunları söylerken iki kavramdan söz etmek istiyorum ve bu iki kavramın bizim için önemini de belirtmek istiyorum. Birisi, “kamu yararı” kavramıdır, diğeri “kamu güveni.” Kamu yararı kavramı, bizim Kanun’umuzun gerekçesinde var, kamu güveni kavramı ise Türk Ceza Yasası’yla getirilmiş. Ve bu yapacağımız denetimin aslında en çok ilgilenmemiz gereken tarafı kamu güveninden dolayı iş adamlarının ceza alma olasılıkları yüksektir ve bu cezadan kurtulabilmeleri için de tek başvuru noktaları, onların adıma savunma yapan hukukçuların tek dayanakları muhasebe denetimi yapan arkadaşların, yapacak olan arkadaşların vereceği raporlardır.

Bu nedenle bu Sempozyumun hem Türkiye’deki örgütlenme açısından hem dünyadaki örgütlenmeye yönelik yeni girişimlerin, yeni atılımların açısından önemli olduğunu düşünüyorum ve Sempozyumun bu yönüyle başarılı geçmesini içtenlikle diliyorum.



Bir konuyu tartışmaya açmak zorundayız; biraz evvel Sayın Arıkan dedi ki; “iki görüş var, bir görüş, bizim ruhsatımız sınav gerektirmiyor, biz yaparız, ikinci bir görüş, biz, sınav yapmalıyız”. Birinci görüşü, benim gibi ruhsat sahibi olan, sizin gibi ruhsat sahibi olanların kolaylıkla alkışlayacağı, kolaylıkla “aman olsun” diyeceği bir görüştür. Ama biz muhasebeciler, müşterilerimize bile gelecekle ilgili bir fayda vermediğimiz zaman yalnız geçmişi anlatmakla kaldığımız zaman paramızı bile tahsil edemediğimizi biliyoruz! Ama geleceğe ilişkin, örneğin bir kredi işinde yardım ediyorsanız, bir şirket kuruluşunda yardım ediyorsanız paranızı peşin alırsınız. Hatta Sayın Arıkan ne dedi, “% 95’i denetim, danışmaktan alıyoruz”, danışmalıksa hemen parayı alıyorsunuz, işin hamaliye kısmına geldiği zaman da eğer beyanname verilmişse bir sonraki seneyi bekliyorsunuz ya da bir sonraki ayı veriyorsunuz Katma Değer Beyannamesi verilmişse. O nedenle oturup şunu düşünmeliyiz; bu olabilir mi? Mademki, biz bunu iddia ediyoruz, o zaman SPK’da bunu gerçekleştirelim, SPK sınav yapıyor ve şuanda 2.500 kişi “denetim ruhsatı” almış durumdadır. Önümüzde iki seçenek var; ya teslim olacağız ama inat ederek teslim olacağız ya da teslim alacağız. Eğer biz teslim almak için kendimizi hazırlamazsak yanlış yaparız. “Bu meslekte denetim sınavı olmamalıdır” diyen birçok arkadaşımızın, izleyen hafta SPK sınavını gidip girdiğini, denetim ruhsatı aldığını biliyorum. İsterseniz alın, bir listeye bakın, sonra çeşitli toplantılarda izleyin. Şimdi sınav, şu anda Türk Ticaret Kanunu’nun ikincil çalışmalarında hazırlanıyor, 6. Formun kitabını okudum, Ticaret Bakanlığı yetkilileri açık seçik, “hangi kriterlerin olacağını tespit etme yetkisi bizdedir” diyor. Kanun da o şekilde vermiş, “denetimi SMM, YMM’den kriterleri belirlenmiş kişiler yapar” diyor, Ticaret Kanunu böyle. O zaman bu sefer, sınav olacak ihtimaline karşılık da önümüzde iki seçenek var. Bu kadar güzel eğitim programları hazırlıyorsunuz, Sayın Genel Başkanımızın verdiği istatistikler çok güzel, dünya standartlarının üstünde, Sayın Arıkan’ın bu konudaki gayretini biliyorum, siz diğer Başkanlarım biliyorum. O zaman bu eğitimlerinizin sonunu kendinizin kontrolündeki bir sınav ile yapsanız, tıpkı dünyada olduğu gibi, tıpkı 8 Nolu Denetim Eğitim Standardında belirlendiği gibi yaparsanız kendinizi kendiniz yönetirsiniz. Ve eğer bu bir yıl içinde yapmazsanız Bakanlık çıkarttığı zaman hiçbir şey yapamayız! Nedenini söyleyeyim, çok ince bir ayrıntı var orada; ilk defa bir yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararı ile çıkacak. Bakanlar Kurulu kararıyla çıkacak olan bu yönetmelik tüzük ayarındadır, imzalanmadan evvel Danıştay’dan da görüş alınacağı için nereye başvurursanız başvurun hukuk olarak iptal ettiremeyiz. Ben size şu anda sempatik gelmek için, beni çok alkışlamanız için “sınava ihtiyaç yok, yürüyelim, önünüze düşerim” diyebilirim ama size yanlışı göstermiş olurum. Eğer dünyanın gelişimini biliyorsam, özellikle bundan dört yıl evvel “global denetim” konusunda uluslararasında bugünkü geleceği hazırlayan bildiriyi dünyada sunmuş bir kişiysem, size gerçeği söylemek zorundayım. Bu sınavı kendiniz yapın, o zaman uluslararası kurallar der ki, “bu sınavı meslek örgütü yapmışsa SPK bile vazgeçmek zorunda kalır.” Bunu sizinle şunun için paylaşıyorum değerli arkadaşlar; denetimi siz yapıyorsunuz, bu denetimi yapmakla ilgili Sayın Genel Başkan, 27 ilde Genel Sekreter seçildiği zaman konferans verdi, TÜRMOB’da bununla ilgili check-list var, 1995 yılında “sınırlı uygunluk denetimi” adı altında KOBİ Denetimi ile ilgili çıkartılmış meslek kararımız var ve bu meslek kararı, sizin bürolarınızdaki işlerinizi bir tek bir kağıda bağlamaya yöneliktir. O nedenle Ulusal Denetim Standartlarına uyumlu bir şekilde yapmak istiyorsanız, kendi yaptığınız işin adını koyun çünkü muhasebe mesleğinin en önemli özelliği, “genel kabul görmüş kurallar” der, genel kabul görmüş kurallar, sizin uyguladığınız genel kabuldür. Bu konuyu sizinle paylaşmamın nedeni şu, son sözüm bu olacak; ünlü muhasebe denetim profesörü der ki “muhasebe mesleği, kendi kendini yönetiyorsa, kendi kendinin patronuysa toplumdaki yerini alır.” Kendi kendinin patronu olmadığın zaman birilerinin vaaz ettiğini yapıyoruz, aslında ben tebliğleri izlediğim, bu sorunun yanıtları bu Sempozyumda bütün konuşmacıların tebliğleri içine konmuş.

Dileğim şu ki, buna Meslek Örgütümüz sahip çıkar, “bu işin patronu benim” der, SPK’da düştüğümüz duruma düşmeyiz. Sayın Genel Başkanımızın, sizin, bizim, hepimizin dikkatini çektiği Türk Ticaret Kanunu’ndaki geçici 2. madde ile verilen “denetim standardı”, bunu bağırmalısınız, açıkça o yetkileri belirleme kurallarını Bakanlığın yönetmeliğinden önce size vermiş, demiş ki “standartları siz belirleyin.” Standartları belirleyen, ruhsatın, denetim sertifikasının patronudur. SPK, ruhsat standartları yayınladığı için sınav yapma hakkına sahiptir, o standartlarını kaldırsın, sınav yapamaz.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel çok değerli Genel Başkanımız benim IFAC’da Yönetim Kurulu Üyesi olmam ile ilgili duyuruyu yaptı, 18 Kasım itibariyle bu göreve başlayacağım. Yaklaşık olarak 10 yıl IFAC’ın önce Eğitim Standartlarında çalıştım, o nedenle size rahatlıkla bu 8 Nolu Standardı söylüyorum. 5 yıldır da KOBİ Standartlarında çalışıyorum. Son üç yıl içinde de bu çalışmalarımda Teknik Danışman olarak yer alan Sayın Cemal İbiş de aynı göreve getirildi, iki yıl önce, daha sonra tekrar üç yıl ikinci kez eklenecek. Bu görevim, aslında global muhasebenin geliştirilmesiyle ilgilidir, dünya standartlarıyla ilgilidir. Bunları her vesile ile sizlere yansıtmaya, paylaşmaya çalışacağım. Bu bizim için gururdur, IFAC yaklaşık olarak 33 yıllık bir geçmişe sahiptir ve Türkiye, o zamanki Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği aracılığıyla Kurucu Üyesidir. İlk kez en üst düzeyde diğer ülkelerin de yönetiminden sorumluluk alan, paylaşan bir görev verilmiştir. Ama artık bu görev, yalnız Türkiye’nin koşullarını değil bütün dünya koşullarını içeren bir konudur. Eğer orada başardıklarımızı siz de ilk elden öğrenebilirseniz, size aktarabilirsek gerçekten bu mesleğe bu katkının sağlanmasında kendimize düşeni yapmış olacağız ama ben o göreve, Masum Türker yetenekleriyle, Masum Türker’in bilgisiyle, Masum Türker birikimiyle gitmedim; Türkiye’deki muhasebe meslek mensubu olarak bütün muhasebecilerin yetenekleriyle, bilgisiyle, birikimiyle gidiyorum. Ben o sandalyede hepiniz adına oturuyorum, şu anda sayımız 90.000’e yaklaşıyor, 90.000 kişinin birikimini orada aktarabildiğimiz sürece her biriniz kendinizi orada oturan Yönetim Kurulu Üyesi olarak görün. Zaten katılımcılık, demokratik paylaşım budur ve ben böyle bir ortamda büyümeme, gelişmeme, serpilmeme ve dünya tarafından fark edilmeme olan bütün katkınlığınız için hepinize teşekkür ederim. Ben bir kere söylemiştim, tekrar söylüyorum; muhasebe mesleğinde muhasebeciler için eğer yol ölümse bile artık bana tatlı gelir. 40 küsur yılı bu yolda yürüdüm, çile çektim, sizin çektiğiniz çileyi çektim, bazen böyle ters konuştum, kötü adam oldum ama hiçbir zaman sizin sıcak nefesinizi, öperken sarılışınızı kaybetmedim, Allah bana onu kaybettirmesin.

Hepinize sevgiler, saygılar, başarılılar diliyorum, sağ olun.



SUNUCU _

Değerli katılımcılar, Sempozyum ana tema konuşmalarını yapmak üzere Profesör Doktor Sayın Ünal Tekinalp Hocamızı kürsüye davet ediyoruz.



PROF. DR. ÜNAL TEKİNALP _

Sayın katılımcılar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

TÜRMOB’un Sayın önceki Başkanlarını,

Sayın Bakan’ı,

Şimdiki Bakanını,

Şimdiki Başkanını,

İstanbul Odası Başkanını,

Semineri Tertip Edenleri ve Bütün Yöneticileri saygıyla selamlıyorum.

Tekrar size hitap edebilmekten mutluluk duyuyorum.

Konuşmam, üç ana bölümde size takdim edilecektir. Birincisi, Türk Ticaret Kanunu’nun özellikle şirketlerle ilgili kısmında merkez Bakanlık olan Gümrük ve Ticaret Bakanı ve Bakanlığıyla yaptığım son görüşmeden bazı bilgiler vereceğim, bu bilgileri de ileriki kısımlarda da tekrarlamaya gayret edeceğim. İkinci kısımda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, denetlemeden ve denetleme kurumundan ne anlıyor bunu size kendi görüşlerim açısından açıklamaya gayret edeceğim. Üçüncüsü ise, Türk Ticaret Kanunu’nun bu hükümlerinde yer alan hukuk politikaları ve toplumsal politikalar nelerdir, bunları söylemeye çalışacağım.

Birinci bilgi notum, bundan tahminen 15 gün önceki bir görüşmeye dayanıyor. Sayın Bakanın isteği üzerine kendisine Türk Ticaret Kanunu’nun ana felsefesi ve getirdiği kurumlar ve açılımlar konusunda bilgi verdim. Kendisiyle bazı noktalarda mutabakata vardık. Bunların hepsi Türk Ticaret Kanunu’nun bugünkü hükümleriyle ve ruhuyla tam bir örtüşme içindedir.

Bu safhada size kısaca vereceğim bilgi şudur; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, benim teklifim üzerine iki ay sonradan başlamak üzere hukuk kuralı koymamak kaydıyla Türk Ticaret Kanunu’nun şirketlere ilişkin bölümü hakkında “kılavuz tebliğler” yayınlayacaktır. Bu tebliğlerde Ticaret Kanunu’nun ne dediği ve felsefesinin ne olduğu uygulama açısından açık bir dil ile ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu esas itibariyle Kanun’daki politikaların saptırılmasına engel olmak ve şirketler dâhil bütün uygulayıcılara yol göstermek amacıyla yapılacaktır. Bu bütün ülkelerde yapılan bir uygulamadır. Düşüncemiz ilk önce bir genel kılavuz yayınlamak, sonra da bazı özel kılavuzlar yani; “denetleme nedir, tek kişilik şirket nedir, şirketler topluluğu nedir, yeni anlamıyla standart nedir, denetleme standardı denilince hukuken ne anlaşır veya muhasebe standardı denilince ne anlaşılır?” Şunu kabul etmek lazım ki, bugünkü halen çalışma halinde bulunan bütün öğretide çalışılan konu standardından hukuk kuralından farklı bir kavram olduğudur. Bu önemli farkı, işte bu kılavuz ortaya koymaya çalışacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Türk Ticaret Kanunu’nda denetmeyle ilgili birinci ilke, “bütünlük ilkesidir.” Bunun üzerinde özellikle duruyorum ve bunu söylerken kendi görüşüm olarak değil teknik bir hukukçu olarak maddelere dayanmak istiyorum ve bunun sizlere de aynen intikal etmesi amacındayım. Bütünlük ilkesi, hemen şunu söyleyeyim; denetçide bütünlük, iki, denetlemede bütünlük, üç, denetlenecek şirketlerde bütünlük. Bunun manası şudur; bu denetleme, anonim şirket, halka açık anonim şirket, hisse senetleri, borsada işlem gören anonim şirket, limitet şirket ayırımı yapmıyor, denetlenecek şirketleri söylüyor. Onun için birazdan daha yakından anlatacağım, bu Kanun’da kapalı şirketin denetlemesi bir türlü, halka açık şirketin denetlemesi başka türlü ve limitet şirketin denetlemesi de bir başka türlüdür diye bir kural yok, size bunu göstereceğim. Mevzuatta bütünlük, dördüncü bütünlük, tablo ve hesap düzeninde bütünlük, muhasebeyi anlayışta bütünlük ve denetleme ile iç denetim mekanizmaları arasındaki bütünlüktür. Ticaret Kanunu’nun içindeki bu felsefeyi, iyi bir şekilde anlamak icap eder.

Şimdi, teker teker bu bütünlük noktalarını size göstermek istiyorum, bu benim kanaatim değil, bu Komisyonun görüşü olarak ortaya çıkmış bu durumdur. Onun için bu Kanun karşısında başka kanun şöyle diyor, biz bunu şöyle anlıyoruz veya böyle anlıyoruz diye bir düşünce söz konusu olamaz, bilhassa bu bütünlük üzerinde durmak ve size bunu anlatmak istiyorum.

Denetçide bütünlük; Türk Ticaret Kanunu’nun 397. maddesinin 1. fıkrasının birinci cümlesi diyor ki, “Anonim şirketin ve şirketler topluluğunun finansal tabloları denetçi tarafından denetlenir.” Bir tek denetçi vardır, demek ki Kanun, bir tek denetçiyi tanıyor. Kim bu denetçi? Ticaret Kanunu’nun 400. maddesinin 1. fıkrası, denetçiyi de bütünlük içinde tanımlamıştır; denetçi, ancak ortakları yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanı taşıyan bir bağımsız denetleme kuruluşu olabilir. İki, orta ve küçük ölçekli anonim şirketler bir veya birden fazla yeminli mali müşavir ve serbest muhasebeci mali müşaviri denetçi seçebilirler. Demek ki denetçi deyince ikiye ayırıyor, bir, bağımsız denetleme kuruluşları, bunlar neyi denetleyecekler, nereleri denetleyecek söylüyor, ondan sonrada ismen tayin ediyor, diyor ki, “bu denetçi ya YMM olacak veya SMM olacaktır. Bunun arkasındaki düşünce şudur; YMM ve SMM sıfatını kim veriyorsa bunların niteliklerini belirlemek ona aittir. Arkadaşlar, dikkat ederseniz ben size görüşümü söylemiyorum, burada bunu söylüyorum ve bu birinci cümlenin hikâyesini size anlatmak istiyorum.

Şimdi, bazı çevrelerde “Türk Ticaret Kanunu aceleye geldi” deniliyor diye katiyen doğru olmayan bir söylenti var. Hâlbuki bu Türk Ticaret Kanunu şimdiye kadar hiçbir kanunda görülmemiş, hâlâ daha yapılan kanunlarla görülmemiş bir katılımcılık esasına göre düzenlenmiştir. Bunu bir Komisyon hazırladı ama sonra 16 tane sivil toplum örgütü seçti, bunun içerisinde TÜRMOB, muhasebe denetimi ile uğraşan dernek var, TÜRMOB içerisinde bazı Odalar var, TÜSİAD var, Türkiye Nakliyeciler Birliği var, Türkiye Sigortacılar Reasürans Şirketleri Birliği var, Türkiye Odalar Birliği var, Barolar Birliği var. Hepsinde 5’er saat verdi, Komisyon ile birlikte bunlar toplandılar ve kendilerini ilgilendiren kısımları tartıştılar. Size söylüyorum ve soruyorum; hangi kanun böyle hazırlandı? O toplantılara katılanlardan bazıları burada. Bu 1. madde hükmü, o toplantıda duvara, ekrana yansıtılmıştır. Tekrar dikkatinizi çekiyorum; şirketler ancak ortakları yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir olan bağımsız denetleme kuruluşları olabilir; burada sermayedar yer alamaz, burada mühendis yer alamaz, burada hukukçu yer alamaz, sadece bunlar yer alır. Bir de bunun dışında ortak ve küçük ölçekli şirketlerde YMM ve SMM’ler yer alır.

Şimdi Doktor Türker, temas ettikleri için söylüyorum ve hiç şüpheye düşmüyorum, Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir Bakanlar Kurulu yönetmeliği var, bu yönetmelikte “Bağımsız denetleme kuruluşlarının kuruluş çalışma esaslarıyla denetleme elemanlarının nitelikleri Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından belirlenir.” diyor ama bu yönetmeliğin şartları gösterilmiş, başı bağlanmış. Bağımsız denetleme kuruluşunun ne olacağını bu Yönetmelik tanımlayamaz, burada tanımlamış. Burada anonim şirket mi olur, limitet şirket mi, kolektif şirket mi olur veya dünyadaki şimdi söz konusu olan LLP dediğimiz Limited Liability Partnership mi olur? Bunu söyler ama hiçbir zaman kalkıp orada bu bağımsız denetleme kuruluşlarında “YMM, SMM’ler yanında falan bakanlıkta 20 sene çalışmış olan kimse denetçi olur” diyemez veyahut da filan özel kuruluş tarafından açılmış bir imtihanda ruhsat almış kimse denetçi olur diyemez. Veya Bakanlık buraya hiçbir şekilde “benim yapacağım imtihanda başarı kazanmış kimseler” diyemez!

Dikkat edin, hayır, alkışlamayın arkadaşlar yani ben sizin hoşunuza gitsin diye söylemiyorum, maddeyi okuyorum. Bu nitelikler tabirinin kullanılmasının sebebi, birinci cümle olan “gerekli irtibatı kurabilmektir”. Buna rağmen birisi çıkar derse ki ve bu ilke bunu kabul ederse, bu Kanun’un kabahati değil! Derse ki “falan Bakanlıkta veya kuruluşta 20 sene görev yapmış olanlar Türk Ticaret Kanunu bakımından denetçi kabul edilirler” veya “falan özel kuruluşun açtığı imtihanla bunlar denetçi olabilirler” bunu bu yönetmeliğe koysalar bile, bu yönetmelikte bu hüküm yer alsa bile bu geçerli olmaz.

Şimdi ben Bakanlıktaki ikincil komisyon, ikincil mevzuat çalışmalarının Başkanıyım. Dört tane ana alt komisyon var, orada bunların hepsi hazırlanmıştır yani 25 taneden tahminime göre 6 tanesi ki bunlar hiçbir şekilde bu Ticaret Kanunu bakımından büyük önem taşımıyor, yani avans temettü, birikimli oy kullanmak gibi yönetmelikler hariç, Türkiye’de ilk defa çıkacak olan yönetmelikleri hazırlanmıştır. Orada bu söylediğim görüşleri ben Başkanı olarak dile getiriyorum, bana rağmen bu, bu şekilde çıkabilecek olursa ancak bir şey olabilir, Kanun’a aykırılık söz konusu olabilir. Bu, Kanun’a aykırılık meselesi karşısında da bu ülke, bir hukuk devleti olduğuna göre ona göre mücadele yapılır, yani Kanun’daki esas budur.

Demek ki, ben size “denetçideki bütünlüğü” koydum. Bakan, konuşma sırasında kendisine bazı kimselerin denetlenmede farklılığa gidilmesi lazım geldiği görüşünü aksettirdiklerini söylediler ve bana fikrimi sordular ve ben, “denetleme ve denetçi bölünemez” dedim. Bu söylediğim hususları kendisine aynen aktardım, bana dedi ki, “bunu hazırlanacak olan kılavuza da koyarsınız.” Zaman zaman bilgilerden bahsedeceğim dedim ya, mesele bu.

Arkadaşlar, kendi fikrimi söylemiyorum, temennimi söylemiyorum, bir hukuk tabiriyle “Kanun ne yazıyorsa” yani “Lolebelata” burada ne yazıyor ise. İleride yapılacak kanun açısından da söylemiyorum, Kanunda yazılı olan, mesela birisi çıkar, “hayır, burada böyle yazmıyor” derse tartışırız, “burada böyle yazıyor ama öyle yazmaması icap ediyor” derse o başka bir meseledir.

İkinci konuya geçiyorum, “denetlemede bütünlük” onu da göstereceğim. Bu Kanun, denetlemeden şunu anlıyor; bir, denetçinin yaptığı denetleme, iki, denetçinin gözetimini yapan kurumun yaptığı denetleme, üç, Türk standartlarına göre yapılacak olan denetleme. Şimdi, burada temas edildi ama ben tenkit olarak getirecektim fakat “yapacağız” dediler, TÜRMOB’un Türk Denetleme Standartlarına ilişkin düzenlemesini hemen yayınlaması gerekir, hemen! Çünkü siz bunu hemen yayınlarsanız o zaman denetlemeye ilişkin Ticaret Bakanlığı tüzüğü de hemen yayınlanır, ona ilişkin tebliğ de hemen yayınlanır. Siz bunu yayınlamazsanız hiç kimse başka bir teşekkülün kendisine düşeni, 2012 Temmuz’undan önce yayınlanmasını isteyemez. TÜRMOB, bugüne kadar bununla ilgili heyeti oluşturmamakla hatalı hareket etmiştir! Kaç defa bunu söyledim, bunu yayınlaması lazım. Bir de nedir denetleme standartları? Bunun yayınlanması lazım. Eğer hata ediyorsam, bunun cevabını verirsiniz.

Şimdi ben size denetlemedeki bütünlük esasını bildirecek olan maddeyi okumak istiyorum. Denetleme deyince Kanun şunu anlatıyor, anlıyor; bir, şirketin denetimi yani solo denetim. Şirket derken arkadaşlar, dikkat edin, anonim, limitet, halka açık, halka kapalı, borsada işlem görüyor, borsada işlem görmüyor, içinde kamu parası var, içinde kamu parası yok, içinde yabancı sermaye var, içinde yabancı sermaye yok, böyle bir ayırım yok! Şirketin veya topluluğun finansal tablolarıyla, bir, “yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun ve envanterin, muhasebenin denetimidir” diyor. Bunu katiyen, birisi gelip de “benim fikrim budur” demiyor. Burada dikkat ederseniz hiçbir hüküm bir şirket ayırımı yapmamıştır, bunu da size söyleyeyim.

Üçüncü, denetim konusunda söyleyeceklerim var; bu Kanun, anonim şirketler denetlenecek demiştir ve limitet şirketler denetlenecek demiştir. Bir, söylemek mecburiyetindeyim kendi üstünüze alınmayın, sizin meslek mensuplarınız bazı şirketlerin denetim dışında bırakılmasını istiyor. Bunu açıkça istiyorlar, bazı bürokratlar bunu istiyor, bazı teşekküller bunu istiyor. Bunların hepsinin muhatabı ben oluyorum ve demiyorum buraya gelen kimseler ama Ticaret Odalarında, şuralarda, buralarda yaptığımız konuşmalarda meslek mensupları kalkıp bunu açıkça böyle söylüyorlar ve bu yankı buluyor. Arkadaşlar, eğer limitet şirketleri bu işin dışında bırakacaksak, KOBİ’leri bu işin dışında bırakmışız demektir. KOBİ’leri bu işin dışında bırakmışız isek eğer Avrupa Topluluğu rayında kalacak isek Avrupa Topluluğu’nun dışına çıkmışız demektir. Bu ülkede sizin yaptığınız çalışmalarda hiç kimsenin, sizin elinizi soğutmaya hakkı yoktur. Bana diyorlar ki, “senin bu getirdiğin şey çok itirazlı” peki, madem “limitet şirketler, şimdi ilk seneler 5.000 tane, 3.000 tane, 2.000 tane limitet şirketi, 95.000 anonim şirketten 3.000 anonim şirketi denetle. Bunu her yerde söylüyorum arkadaşlar, bu ülkede herkes denetleme denilince sadece halka açık şirketlerin denetlenmesini anlıyor ve bunun denetlenmesini istiyorlar. Bakana da söyledim, eğer bu anlayış var ise denetlemeyi bütünüyle kaldırmak lazım, bütünüyle. O zaman bu ülkede sadece vergi denetimi yeterlidir, açıkça. Ha, bununla biz, uygar alemde yaşayabilir miyiz, o başka bir şey!

Şimdi, bazı meslek kuruluşları içinde bazı gruplar, bazı bürokratlar ve bazı meslek mensupları bunu söylerken bu ülkenin hiçbir şekilde menfaatlerini düşünmüyorlar. Onun için şirketlerde bütünlük ilkesinden de vazgeçilemez, bu ilke bunun içinde yazıyor.

Bir şey daha var ve bilhassa sizin meslek mensuplarınızdan geliyorlar, diyorlar ki “efendim, limitet şirketlerinin eti ne budu ne, biz bunlardan ne para isteyebiliriz, bu bir maliyet meselesidir”. Bu fikir var arkadaşlar, bunu bilin! Eğer bu maliyet ise ve bu maliyetin ödenmesinden kaçınılıyor ise başka sosyal maliyetlerin ödenmesi göz önüne alınmış demektir. Bunu hiçbir şekilde, bunu gözden uzak tutmayın.

Ve bir şey daha söyleyeceğim, lütfen, mücadele edin bunlarla; ortak cari hesabın kalkması konusundaki en büyük direnç, meslek mensuplarından geliyor, çok büyük bir direnç var sizlerden, bunu açıkça söyleyeyim. Bu ertelendi mi limitet şirketlerin denetlenmesi ertelenecek demektir. Benim bir tek korkum vardı, şimdi ikiye çıkmıştır. Ben Avrupa Topluluğu’nun, birçok konularla ilgili temas ettim, bu pazarı büyük bulması dolayısıyla bu pazara küçük denetleme şirketleriyle akın etmesinden korkuyorum, bunu birçok defa söyledim ama şimdi ondan daha çok bazı bürokratlardan, içinizdeki meslek mensuplarından ve bazı tacirlerle ilgili kuruluşlardan endişe ediyorum, bu benim endişelerim.

Arkadaşlar, dördüncü bir lig; burada finansal tablo tanımlanmıştır, burada hesap planı tanımlanmıştır. Bunun dışında hesap planı veya finansal tablo anlayışı yoktur. Bu da IFRS’lerdeki anlayışla bütünleşmiş demektir. Eğer X özel kuruluşun finansal tablosunun şemasıyla, Türkiye Muhasebe Standartlarının şeması veya Türkiye Maliye Bakanlığının muhasebe tebliği birbirinden farklı olacak olursa bu Kanun yoktur, başarı sağlamamış demektir. Bütünlük derken bunu da söylüyorum çünkü arkadaşlar, sadece mevzuatta değil tablo düzeninde de parçalanma görüşleri vardır, açıkça size bunları söylüyorum. İlerledikçe, günler yaklaştıkça bunlar karşımıza geliyor.

Arkadaşlar, bu Kanunda bir muhasebe anlayışı var, bir envanter anlayışı var. 64 ve devamı maddelerde muhasebe ve envanter anlayışı burada yer alıyor ama Türkiye’de bu konulardaki anlayış sadece burada değil, başka metinlerde de yer alıyor. Bu metinlerin ortadan kalkması icap eder. Ben Bakana söyledim, güldü yani Türkiye’de bir bakanlıklar ve özel kuruluşlar şovenizmi var, bir milliyetçi anlayış gibi bir kurumcu anlayış var ve herkes kurumunu kale gibi, kaleyi müdafaa eder gibi müdafaa ediyor. Bunlar bana geliyor yani bana geliyor demek, evime gelip bunu anlatmıyorlar, ben gittiğimde itirazlarla bunun ne demek olduğunu anlıyorum. Halbuki burada böyle bir durum söz konusu değildir. Buradaki mevzuat da tektir, tablo da tektir, plan da tektir! Bunu da size belirteyim.

Arkadaşlar, bilhassa Sermaye Piyasası Kurulu’ndan gelen bir anlayış var, BDDK’da bu anlayış daha az çünkü bugünkü Bankacılık Kanunu’nda hiçbir kanunda yer almadığı şekilde iç denetim mekanizmaları var. Onlar, bu mekanizmaların kendilerine özgü olduğu görüşündeler, orada sadece özel birtakım hükümler var ama o hükümlerin bağımsızlığına, varlığına ve özelliğine karşı, hukukçu olarak söyleyecek hiçbir şey yoktur ama bütün bunlar bu Kanun’da yer alan tablolar düzeni içerisinde yer almak icap eder.

Şimdi Türkiye’de müspet bir inisiyatiften söz edeyim, sizi de bir noktada ilgilendiriyor, bu canlılık fevkalade bir şey. Türkiye’de risk yönetimi şirketi Bakanlığı müracaat ediyor ve bunu da bir tebliğ ile risk yönetimi ne demektir, risk yönetim anlayışı ne demektir, aktüel risk nedir, varlığa yönelmiş risk nedir, bunları bir tebliği çerçevesinde düzenlenmesini istiyorlar, bu bir. İki, bunu müspet karşılıyorum, bazı teşekküller de denetleme ile bilgisayardaki düzenlerin yakın ilişkisi dolayısıyla bunun da bir tebliğ konusu olmasını istiyorlar. Özellikle bağımsız denetleme kuruluşlarında bu konuyla ilgili çalışmalar yapmalarını ve Bakanlığa ve bana ulaştırmalarını rica ediyorum, bu bir. İkincisi, denetçinin gözetiminde devamlı olarak hem Derneğe hem de TÜRMOB’a bilgisayardan, internetten denetimde her yıl konulacak formüllerin neler olacağı konusunda örnekler vermelerini dört aydan beri talep ediyoruz, bu konuda hala bu örnekler verilmemiştir. Bunları da kendilerinden ısrarla istiyoruz, bunu da söyleyelim. Pazartesi günü İstanbul’da, İstanbul Odasında geniş bir toplantı yapılacaktır, o toplantıda tekrar bunları dile getireceğim, bunları da belirtmek isterim.

Arkadaşlar, burada bir noktayı daha söyleyeyim; “solo denetim” ve “solo muhasebe düzeni” veya “raporlama” hakkında gördüğüm kadar çok faaliyet var fakat buna mukabil şirketler topluluğunun hesapları konsolide hesaplar ve bunlara ilişkin raporlama ve denetimler hakkında bir faaliyet yok. Bilhassa Türkiye Muhasebe Standartları Kurumundan tabi olunacak konsolidasyon esaslarının biran evvel yayınlanmasını ısrarla talep ediyorum. Bu esaslar neler olacaktır, hangi şirketler konsolidasyona girecektir? Kanunda bununla ilgili sadece bir tek tane ana esas vardır, o esas da şudur; eğer konsolide bir denetleme başka bir ortamda veya yerde yapılmış ise ancak o halde konsolide denetim o şirket veya o topluluk bakımından söz konusu olmayabilir, bununla kastedilen de merkezleri ve ana şirketi yurtdışında olan şirketler topluluğunun konsolide denetiminin ayrıca Türkiye’de tekrarlanmayacağına ilişkin esastır. Bu konuyu da bilginize getirmek istiyorum.

Şimdi, denetleme prosedürü nedir, ne anlaşılıyor? Sayın Türker bahsettiği için o noktadan başlamak istiyorum, bu çok önemli bir şeydir, kendileri bu Kanun’un yıllık faaliyet raporunu, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun finansal tablolara da ilişkin değerlendirilmesini denetçi tarafından denetlendirilmesi meselesini, bu Kanun’un yeniliklerinden, devrimlerinden birisi olarak belirtmiştir, bu çok doğrudur. Bununla birlikte bunu tamamlayıcı 402. maddemizde bir madde yer alıyor, 402. maddedeki bu hükmü de bilhassa dikkatlerinize sunmak istiyorum. Kanun, 402. maddenin 2. fıkrasında “bundan başka ayrı bir rapor halinde yönetim kurulunun şirketin veya topluluğun durumu hakkındaki yıllık faaliyet raporunda yer alan “irdelemeleri” denetçi tarafından finansal tablo ile tutarlığı ve gerçeğe uygunluğu açısından “değerlendirilir” demektedir. Bu, marjinalde yer alan bir denetleme değildir, marjinal kelimesini, özür dileyerek “kıytırık” şeklinde Türkçe’e çevirmek istiyorum. Bu kıytırıkta kalan, ihmal edilecek olan bir denetleme değildir çünkü şirketi yönetenler, şirketin mal durumuna nasıl bakıyorlar, bir defa onun bu konudaki değerlendirmesini ve irdelemesini arayacaksınız, eğer yok ise isteyeceksiniz ve oradan hareket ederek gideceksiniz. Aynı zamanda raporda, 3. fıkranın ikinci cümlesi; “raporda öncelikle şirketin ve finansal topluluğun finansal durumuna ait yönetim kurulunun değerlendirilmesi hakkındaki görüş açıklanır”, bu yönetim kuruluna düşen bir görev ve denetçi denetime bu noktadan başlayacaktır.

Arkadaşlar, bu maddede yer alan bir hükmün, açık bir hükmün denetleme bakımından yanlış değerlendirildiğini ve yorumlandığını görüyoruz. O da şu; denetlemenin esaslarından bir tanesi de esas mukaveleye uygunluğun denetlenmesidir, Kanun böyle bir şey söylemiyor. Sizden hukuki bir denetleme yapmanız, esas mukavele hükümlerinin hangileri ihlal edilmiş, bunları bulup çıkarmanız istenmiyor. İstenen, esas mukavelede yer alan finansal raporlamaya ve daha geniş bir tabirle “hesaplara, yedek akçelere, karın teşekkülüne” ilişkin hükümlerin ihlal edilip edilmediği noktasıdır. Kanunumuz 402. maddesinde, çok dikkatinizi çekmek istiyorum; “özel bölüm” görüyor, denetleme raporunda, bir de “denetim raporunun esas bölümünde” diye başlayarak ikinci bir bölüme geçiyor. Özel bölümünde yapılacak olan denetleme, yönetim kurulunun irdelemelerinin denetlenmesidir. Esas kısımda yapılacak olacak olan denetleme ise finansal raporlamaya ilişkin esas mukavele hükümlerinin yönetim kurulunun size istenilen belgeleri verip vermediğinin, finansal tabloları ile ve bunların dayandığı defterlerin öngörülen hesap planına uygun tutulmalar olup olmadığının Türkiye Muhasebe Standartları çerçevesinde “dürüst resim ilkesinin” gereğinin yerine getirilip getirilmediğinin ve aynı zamanda risk yönetimine ilişkin düzenin var olup olmadığını. Bunu söyleyeceksiniz, “vardır bu”, yoksa bunu iyi yapmıştır, şurayı almıştır, vesaireyi değil, olmadığının denetimidir. Bu iki esas, sizin bakımınızdan denetlenecektir. Zaten konulacak olan formlarda da bu esaslara ilişkin bilgiler yer alacaktır.

Şimdi, bütünlük esasıyla birlikte şu hükümleri dikkate alacak olursanız, burada şu Seminerin konusu ve amacı anlamında bir kurumsallaşmanın varlığını görürsünüz. Bu kurumsallaşmanın temelinde de bütünlük ilkesi yer almaktadır, onu da size teferruatlı bir şekilde açıkladım.

Şimdi arkadaşlar, şu denetlemeye ilişkin hükümler, bir hukuk kuralları kümesinden ibaret değildir, burada hukuk politikaları yer alıyor. Bakanlıkla bir konuşmamı da size bildireyim; biliyorsunuz ki, bağımsız denetleme kuruluşlarıyla tek başına denetleme yapan YYM ve SSM’ler arasında büyük bir menfi ayrıcalık var. Açıkça bu Kanunda yer alıyor o da şu; bağımsız denetleme kuruluşları rotasyona tabi fakat münferit olarak denetlemeyi yapan kimseler rotasyona tabi değiller. Bakan, bunun sebebini sormuştur bana, “niçin bu farklılık yapıldı?” Bunun arkasında bir hukuk politikası vardır, bu hukuk politikası da münferit faaliyet gösteren denetçileri, şirketleşmeye teşvik etmektir. Çünkü bu diskriminasyon geçicidir, neden? 400. maddede bunu görüyorsunuz, 400. madde, tek YYM’nin ve tek SMM’nin yaptığı denetimi, denetim kabul etmiyor, istisnayen denetim kabul ediyor. 400. madde diyor ki, “denetçi, ancak ortakları yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanı taşıyan bir bağımsız denetleme kuruluşu olabilir”, denetçi bu, bu Kanuna göre. Tek başına denetleme yapan YMM, SMM değil ama onu da tanımış, bu tanıma ilelebet değildir! Herkesin şirketleşmesini istiyor bu Kanun ama iki kişi bir araya gelmiş fark etmez, üç kişi bir araya gelmiş çünkü buradaki denetlemenin bir diğer özelliği de kurumsal vasfı açısından donanımdır. Bilgisayar donanımı ile bunu yürütmektedir. Bu konuda hep dile getirdiğim bir şey var, TÜRMOB’culara da söylüyorum, Bakan’a da söyledim, daha evvel Büyük Millet Meclisi Bütçe Plan Komisyonunda da söyledim, “lütfen, denetçileri karanlıktan kurtaracak bilgisayar programları hazırlayın.” Yani 2013’de denetleme başladığında TÜRMOB olarak bunu bedava olarak verin denetçilere, bunu programı koysun, o programa göre denetçi yapsın. Sayın Bakan’a da söyledim, lütfen bir para ayırın bir telif ücreti ödeyin, bunları yaptırın ve Bakanlık olarak bedava verin, her yıl bunları geliştirin, böylelikle denetleme bütünlüğü sağlansın. Bağımsız denetleme kuruluşlarından A, bir bilgisayar programına, B, başka bir bilgisayar programına göre denetleme yaparsa ve münferit denetçi bay veya bayan YMM ve SMM başka türlü bir denetleme yapacak olursa bu Kanun anlamında denetleme yapılmamış demektir. Sayın Bakan, bunu da ciddiyetle düşüneceğini söyledi. Size şunu söylüyorum TÜRMOB’a; eğer bunu yapmazsanız bu piyasaya bunların çıktığını göreceksiniz, yabancı kuruluşlar, burada çalışması önemli değil, dış kökenli de olsa bunları büyük paralarla burada satmaya çalışacak. Lütfen buna engel olucu çalışmayı siz yapın. Seminerlerinizden çok daha önemlidir çünkü bu denetçiyi karanlıktan kurtarır. Bizim birinci politikamız bu şirketleşmedir ve iki tip arasındaki farklılığı ortadan kaldırmaktır.

İkinci politikamız şudur; bu Kanun, denetçinin verdiği olumsuz görüş dolayısıyla hiçbir ceza takibatı yapılmasını arzu etmiyor. Benim güçlüklerimden birisi de bu, Bakanlıklar bunu kabul etmek istemiyorlar, denetleme kapsamında olumsuz görüş almış olan şirketi “suç duyurusu” konusu yapmak istiyorlar, bu çok yanlış bir görüştür. Burada ise bizim amacımız cezalandırmak değil, düzgün muhasebeyi elde etmektir. Görüş yazılarıyla ilgili hükümde bu hüküm, bu politika gizlidir veya açıktır, o da ne? Ne diyoruz biz? Olumsuz görüş almış ise o şirketin yönetim kurulu veya limitet şirket müdürleri bir ay sonraya genel kurulunu toplantıya çağırır ve kendisi toplantı günü itibariyle istifa etmiş olur. Genel kurul gelir, yeni bir yönetim kurulu veya müdür seçer, bir tek görev verir; “Standartlara uygun muhasebe yap!” müeyyide budur. Bir, ikinci müeyyide derseniz hukuken, olumsuz görüş almış olan mali tablolar, finansal tablolar yok hükmündedir, buna ilişkin hiçbir karar alınamaz. Üç ay sonra geldi, gene olumsuz görüş aldı, gene aynı prosedür işleyecektir. Biz hiçbir zaman cezalandırmak istemiyoruz. Bu yolla bir sene sonra iki sene sonra Türkiye’de daha çok ciddi muhasebe elde etmiş isek Türkiye birkaç basamak ilerlemiş demektir, bizim bir diğer politikamız da budur.

Üçüncü politikamız arkadaşlar, biz denetlemede bilimi ve bilgiyi yerleştirmek istiyoruz. Alışkanlıkları ve raporlarda bir örnekliği ortadan kaldırmaya gayret etmek istiyoruz. Her işletmenin resmi ne ise o resmin verilmesini istiyoruz. Bir şey daha söyleyeyim, hep söylüyorum; eğer bu Kanun başarılı olursa sizin eseriniz olacaktır, başarısız ise bu benim ve sizin başarısızlığınızdır.

Saygıyla selamlarım.


Yüklə 458,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin