X. TÜRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu & IV. Uluslararasi tüRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu kurumsallaşma ve denetiM



Yüklə 458,33 Kb.
səhifə7/8
tarix11.01.2018
ölçüsü458,33 Kb.
#37583
1   2   3   4   5   6   7   8

OTURUM BAŞKANI _

Hocam teşekkür ediyoruz. Umuyoruz çok kısa süre içerisinde sizi profesör olarak göreceğiz. Evet, biz de Hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Şeffaf ve hesap verilebilirliğin ancak tüm finansal bilgilerin tam ve doğru olarak raporlanmasıyla mümkün olacağını, bunun da uluslararası finansal raporlama standartlarına tam uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarıyla ancak mümkün olacağını söyledi Hocam. Ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu olarak da tüm yandaşlarımızla birlikte, işbirliği içerisinde bu çalışmaları yürütüyoruz dedi. Biz de Hocamıza teşekkür ediyoruz.

Şimdi, son konuşmacımız “Orta ve Uzun Vadede Kayıt Dışı Kazanç ile Kayıtlı Kazanç Arasındaki Fayda Maliyet Analizi” sunumunu Yazcılar Holding Genel Müdür Sayın Doktor Sezai Tanrıverdi yapacaklar. Buyurun Sayın Tanrıverdi.

Orta ve Uzun Vadede Kayıt Dışı Kazanç ile Kayıtlı Kazanç Arasındaki Fayda Maliyet Analizi”



DR. SEZAİ TANRIVERDİ _ YAZICILAR HOLDİNG _

Değerli katılımcılar, iyi akşamlar diliyorum, artık öğleyi geçtik akşam oldu. Önce belirtmem lazım, ben kendimi hem şanslı hem şanssız hissediyorum. Şanslıyım, çünkü buradayım, değerli meslektaşlarımla birlikteyim. Şansızım, çoğu zaman başıma geldiği gibi son konuşmacıyım. Hazirunun sabrını sınamak görevi bana verildi anladığım kadarıyla. Ne kadar zorlayabileceğimi veya sizin ne kadar dayanacağınızı göreceğim. Uzun bir sunumu özetleyerek bazen hızlı, bazen patinaj yaparak ama hızlı geçmeye çalışacağım. Umarım faydalı olurum. Peşinen kısıtlı zamandan dolayı böyle davranacağımı bildirmekten de üzüntümü belirteyim.

Şimdi efendim konu, ikinci şanssızlık aslında sabahtan beri olan oturumculardan değerli konuşmacılar bugünden sonra ne olacak olarak koyduklarından Türk Ticaret Kanunu ve son Sayın Çevik’in yaptığı konuşmada olduğu gibi, TMSK bağlamında olduğu gibi biraz pratil hayatın temsilcilerine konu cazip gelebilir ama benim konum biraz yakınlıklar olmakla birlikte biraz fazla akademik kalacak onlar arasında. Dolayısıyla güncel ilişkiyi yakalamaya çalışacağız ama diğer konular kadar çok da cazip olmayabilir. Bu da ikinci benim elimde olmayan özür kaynağım olsun.

Şimdi, konu orta ve uzun vadede kayıt dışı kazanç ile kayıtlı kazanç arasındaki fayda maliyet analizi olarak kondu. Yani kayıtlı olursanız ne tür faydalar sağlarsınız, kayıt dışı olursanız ne tür faydalar sağlarsınız sorusu. Bu soruyu değerlendirirken göreceğiniz üzere hem fayda tarafında hem maliyet tarafında kurumlar ile bireyler ve makro ekonomi açısından ayrı ayrı değerlendirmek yoluna gittik. Şüphesiz makro ekonomide meydana gelecek faydaların ya da maliyetlerin son tahlilde kurumlara, bireylere, işletmelere dönmesi de beklenen sonuçtur ama böyle bir tasnifin faydalı olacağını düşündük.

Şimdi, ekranda gördüğünüz gibi kayıt dışı ekonomiyi karşılamak üzere onlarca ifade var, herkes meşrebine göre, yerine göre, amacına göre kullanıyor bunları ve fakat bunlardan birisi Sayın Osman Altuğ Hocamızın ısrarla sahip çıktığı gibi kayıt dışı ekonomi benim terminolojiye kattığım deyimdir diyor. Bunların hepsini karşılamak üzere, hepsinin yerine kayıt dışı ekonomi hakim deyim olarak karşımıza çıkıyor. Kayıt dışı ekonomi kimileri için dipsiz kuyu, kimileri için anlaşılabilir, anlatılabilir bir şey. Bir gayya kuyusundan mı söz ediyoruz onu da ortaya koymaya çalışacağız.

Şimdi, kayıt dışı ekonomi tanımına bakıldığında önce gayrisafi milli hasılayı görmek gerekiyor. Hepinizin bildiği gibi bir ekonomide bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerleri toplamı ama kayıt dışı ekonomiyle analizlerle ilgili olan bir kısmı daha var ki o da ülke insanlarının yaşam göstergesi ya da yaşam standartlarının göstergesi olması. Bununla kayıt dışı ekonomi arasındaki ilişki de işte bir ekonomide bir yıl içinde üretilen fakat gayrisafi milli hasıla hesaplamalarına katılmayan ya da bu kapsama girmeyen mal ve hizmetlerin parasal değeri olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla burada en önemli çıkarımlardan birisi Türkiye’deki temel ya da çoğu insanın algılaması gayrisafi hasıla eşittir vergi dışı kazanç gibi bir algılama var. Evet, kayıt dışı kazanç ile bunun arasında çok yakın bir rabıta var hatta kayıt dışı ekonomi bunun tamamını da kavramına alıyor ama kayıt dışı ekonomiyi ya da kayıt dışılık tek başına vergisel sonucu olan ya da sadece vergi matrahlarının beyan dışı bırakılması, verginin eksik ödenmesi olarak verginin yanına sosyal güvenliği de düşünmek lazım, böyle anlaşılacak bir kavram değil.

Şimdi, kayıt dışı ekonomide üç yolla kayıt dışı ekonominin yaratıldığını, oluştuğunu görüyoruz. Bunlardan birincisi hane halkları sektörü, yani işte geçimlik üretim yapan işletmelerden, geçimlik üretim yapan çiftçilerden üretim bazlı hizmetlerin piyasa fiyatlarının bulunmaması, yani ev kadınlarının faaliyetleri dahi kayıt dışı ekonomi içinde en azından literatürde mütalaa edilebiliyor ve yanı sıra küçük ölçekli işletmeler, yine bunlara da aslında geçimlik işletme olarak düşünmek lazım. İşçi çalıştırmayan işletmeler, kişinin kendi işini kendi gördüğü işletmeler. Kayıt dışı ekonominin bu kısmı gayri resmi sektör olarak karşımıza çıkıyor. Ve kayıt dışı ekonomiye yönelik modellemelerin, politikaların önleme çabalarıyla aslında çok kavramak istediği bir yerde değil burası. Çünkü bu işin tabiatında var, bunun engellenmesi için katlanılacak maliyetin bunların kayıtlı ekonomiye alınmasıyla sağlanacak faydalardan daha yüksek olduğu konusunda da literatürde bir görüş birliği var. İkinci grup da; kriminal sektör, illegal sektör ya da yaygın bilinen adıyla suç sektörü ki işte bildiğiniz her şeyi katabileceğiniz uyuşturucu ticaretinden silah ticaretine, insan ticaretine kadar. Bu ise kayıt dışı ekonominin uluslararası literatürde önemli parçası addedilmekle birlikte bizim birazdan devam edecek argümanlarımız içinde ya da sunumumuz içinde buna yer vermediğimizi göreceksiniz. Üçüncüsü ve bizim esas olarak üzerinde duracağımız kısım ise kayıt dışı sektör olarak yine adlandırılıyor, kayıt dışı ekonominin alt segmentlerinden birisi, nedir? Burada temel faktör bir kere suç ekonomisinden farklı olarak burada üretimi ve dağıtımı yasalarla yasaklanmamış olan mal ve hizmetlerin üretimi ve ticareti yapılıyor. Ancak bu faaliyetler kısmen ya da tamamen yasal ve idari otoritelerin bilgisi dışında yapılıyor veya kontrol dışına çıkarılmaya çalışılıyor. Bunu temin etmek için de ya ölçeğe bağlı olarak defter tutulmuyor veya defter tutuluyor ise de bu defterleri eksik, hileli ya da gerçek dışı kayıtlar yapılıyor. Ve tüm bunların sonucu olarak da hepinizin bildiği gibi üretilen finansal tablolar gerçek durumu yansıtmıyor, her türlü kamu otoritesine verilen beyanlar, beyanla sadece vergi beyannamesini anlatmak istemediğimi bir kez daha belirteyim, gümrük çıkış beyannamesinden tutun SSK bildirimlerine kadar, Sanayi Bakanlığına verilen üretim istatistikleri gibi aklınıza gelebilecek her türlü bilgi ve beyan aktarımı da gerçek durumu yansıtmadığı gibi bir fotoğraf karşımıza çıkıyor.

Şimdi bunun için altlarına girmeyeceğim ama yine çok sayıda farklı tasnifler var. Kayıt dışı ekonomiyi neler teşvik eder, sebepleri nelerdir, neler büyütür, neler yaşamasını temin eder? Burada şu sayfada gördüğünüz Vergi Konseyinin yaptığı bir çalışmada, geniş kapsamlı yapılan bir çalışmada var olan bir sebep zinciridir, sebep analizidir, orijinal olması için bunu yeğledim. Buna bakıldığı zaman ekonominin gelişmişlik derecesi, sosyolojik yapı, psikolojik unsurlar ve vergi mevzuatı dışındaki düzenlemeler gibi yapısal nedenler ile vergi sisteminin adil olmaması, sistematiğinin bozulmuş olması, Gelir İdaresinin vergi denetiminde yeniden yapılanma gereği, vergi yargı organlarının etkin ve hızlı çalışmaması ve vergi yasalarından kaynaklanan hususlar gibi vergi sisteminden kaynaklanan nedenler sayılıyor. Ama buradaki genel ifadeleri bir yana bıraktığımızda, somuta indirgediğimizde özellikle şu unsurların kayıt dışı ekonomiyi yaratan, yaşatan, geliştiren, teşvik eden unsurlar olduğunu görüyoruz. En başta Türkiye’de de yaşandığı gibi hızlı nüfus artışı, yine bunun kardeşi sayılabilecek bölgesel dengesizliklere bağlı iç göçler, yasa dışı göç hareketleri, işsizlik ve kayıt dışı istihdam ki burada bazı unsurların kayıt dışının hem sebebi hem sonucu olduğunu görüyorsunuz. Esasen bu bir sarmala götürüyor, burada işsizlik ve kayıt dışı istihdam kayıt dışı ekonominin sebepleri arasında sayıldığı gibi bir de sonuç yani dediğim gibi tam bir fasit daireye dönüşüyor. Yine taşeron sisteminin varlığı ve yaygınlaşması, esnek üretim, küreselleşme, enflasyon ve ekonomik krizler özellikle, kişi başına düşen düşük milli gelir, gelir dağılımında adaletsizlik, küçük işletme yaygınlığı vesaire. Şimdi, bir kısmını başta da söylemiştim geçmek istiyorum. Bunlar içinde bakıldığında da yine vergilerin yüksekliği, sık sık yapılan vergi afları, karmaşık vergi mevzuatı üzerinde kayıt dışı ekonomiyi teşvik eden unsurlar olarak ittifak edilen hususlar olarak karşımıza çıkıyor.



Bunlardan iki tanesini öne çıkartmak istiyorum; bunlardan birisi çokça da konuşuldu kurumsallaşma bağlamında da, kayıt dışının en temel sebeplerinden birisi olarak küçük işletme mülkiyetini ya da küçük işletmecinin yaygınlığı gösteriliyor. Türkiye’de en son yapılan genel sanayi ve işyerleri sayımı 2002 yılını taşıyor. 2002 yılı genel sanayi sayımına baktığınız zaman 1 ile 9 işçi istihdam eden işletme sayısının ki sayısı 1.788.000, toplam işletme sayısının % 96,27’si olduğunu, 10 ile 49 arasında işçi istihdam edenlerin de toplamı % 3,15’i oluşturduğunu görüyoruz. Bunların ikisini topladığınız zaman 1 ile 50 arasında işçi istihdam eden işletme büyüklüklerinin Türkiye’deki toplam işletme yapısının % 99,42’sini oluşturduğunu görüyoruz, yani neredeyse % 100 diyeceğimiz bir yapı. Şimdi, aslında bu bana göre bundan sonrasını anlatmaya da gerek yok, fotoğrafın tamamını görüyor. Bu yapılar bu ölçek büyüklükleri içinde baktığımız zaman kayıt dışı ekonominin sebebi sayılacak her şey buralarda her şeyin olabilmesi için bunun zaten küçük işletme büyüklüğünün olduğunu görüyorsunuz. İşletmelerin kayıt dışında kayıtlı olmakla kayıt dışı olmak arasındaki en temel fark, izleyen bölümlerde de söyleyeceğiz, işletmenin yönetilebilme ya da yönetilemem sorununa dayanıyor. Eğer bir girişimci, bir müteşebbis işletmeyi bütün girdisiyle, çıktısıyla, finansal sonuçlarıyla, karıyla, zararıyla yönetebildiğini düşünüyorsa el defteriyle veya kafasından o işletme için kayıt dışı kalmak bir tercih olabiliyor. Ancak işletme ulaştığı büyüklük itibariyle artık kişilerin el defterlerinde ya da kişilerin aklında yönetilemez hale geldiği noktada da işletmeler kayda girmenin teşvik edici bir ya da gerekli bir şey olduğu kanısına kapılıyor ki yasaklar, cezalar gibi müeyyidelerden çok işletmelerin, her türlü ekonomik birimin bir kayıtlı olmaktan bir fayda mülahaza etmesi gerekiyor ki, kayıtlı olmanın önü açılabilsin. Bu hal altında % 99’dan fazlasının küçük işletme, KOBİ bile diyemiyorum, olduğu ya da mikro işletme olduğu bu ekonomide de zaten temel sorun olarak küçük işletme yaygınlığı karşımıza çıkar diye düşünüyorum.

İkinci olarak da, baktığımız zaman hemen hemen bütün analizlerde de bu kanaat paylaşılıyor ki Türkiye’de kayıt dışılığı yaratan iktisadi hareketlerin en başında ücretlerin vergi dışı bırakılabilmesi ve kaçak işçilik geliyor. Çünkü bu bir süre sonra şöyle bir zincire yol açıyor; kayıt dışı bırakılan işçilik ödemeleri kayıtlara girmeyen maliyet halini alıyor. Bu maliyet zorunlu olarak düşük satış bedellerine sebep oluyor, çünkü bir takım maliyetlerin başka türlü mas edilebilmesinin imkanı yok, naylon faturayı bir tarafa bırakarak söylüyorum. Bu ikisi birleştiği zaman gerçek dışı finansal tablolara, sonuç olarak gerçek dışı beyanlara sebep olduğu gibi yanı sıra gizlenen alışlar ve daha sonra karın özel tüketim harcamalarına dönüşmesinde özel tüketimlerin gizlenmesi ve yine aynı şekilde karın dağıtılmayarak işletmede kalan kısmının, tabii bu dağıtımların kayıt dışı olduğunu söylememe de gerek yok, gizlenen işletme sermayesine ve gizlenen özel servetlere dönüşmesi işte tapudan tutun, ev alımlarına, araba alımlarına aklınıza gelebilecek bin bir türlü komplikasyona sebep oluyor. Yani bir kere o taşı suya attığınız zaman, onun adı da kayıt dışı işçilik ise o taş o dalgayı büyüte büyüte dalgaları kıyıya kadar ulaştırıyor. Yani ilk hareket, ilk taş benim de paylaştığım bir yaklaşımla işçiliklerin kayıt dışı bırakılması ya da kaçak işçilikle karşımıza çıkıyor. Şimdi baktığınız zaman Türkiye’de bugün itibariyle hepimizin çok iyi bildiği gibi asgari ücretin işveren maliyeti 924 lira, bunun % 58’i çalışanın eline geçerken, bunda asgari geçim indirimini hesaba dahil etmedim uyaran olacaktır ben söyleyeyim, vergi ve sosyal güvenlik sistemine giden pay ise % 41,08. Dünyada gelişmiş ülkelerde ve geçiş ekonomilerinde böyle bir yapı ile karşılaşmak mümkün değil. hal böyle olunca mikro iktisat teorisindeki marjinal fayda devreye giriyor. Çalışanlarla işverenler arasında 100 lira, 150 lira gibi bu şartlar altında fazla ücreti net olarak verdiğiniz zaman 544 lira elde eden için ekstra 100 liranın, 150 liranın marjinal faydası üst gelir grubundakilerin birkaç bin lirayla elde edecekleri marjinal faydadan da çok fazla olduğu için iki taraf arasında gönüllü bir uzlaşma oluşuyor ve o da bahsettiğimiz bu sarmala yol açıyor ve dolayısıyla ben kaçak işçinin kayıt dışı sektörün dinamosu olduğunu, hareket motoru olduğunu düşünen tarafta yer alıyorum. Tabii böyle de bir fotoğraf çıkıyor karşımıza. İçinde bulunduğumuz Kemer’den Başbakanlığa kadar kaçak işçi çalıştırıldığına dair haberleri basında herhalde haftada birkaç defa izlemek gibi bir yapı karşımıza çıkıyor. Yerli işçisi, yabancı işçisi, tarlada çalışanı, fabrikada çalışanı hiç fark etmiyor ve ciddi bir kaçak işçi yapısı karşımıza çıkıyor. Sonra kayıt dışının haritası çıkarılıyor bu ülkede, o haritaya baktığınız zaman da Türkiye’nin her yerinde kayıt dışı istihdam ile karşı karşıya kaldığını görüyorsunuz. Bu Marmara’da % 42,4 olarak ölçülmüş, Ege’de % 51,5 ama Türkiye ortalamasının da % 30 olduğunu görüyorsunuz. Enteresandır veya sadece tesadüftür, onu analiz edecek imkana sahip değilim, biraz sonra ifade edeceğim gibi kayıt dışı ekonomi büyüklüğü konusunda yapılan ampirik araştırmaların, tabii ki belli modellemeler çerçevesinde % 1 ile % 137 arasında çıkan bir rakamları var ama baktığınız zaman % 30’lara, % 35’lere oturduğunu görüyorsunuz ortaya çıkan yapının. Dolayısıyla kayıt dışı istihdamın % 30 olması ile kayıt dışının, yani gayrisafi milli hasılaya oranı olarak ifade edilen değerin de % 30-35’lerde olması esasen birbiriyle örtüşüyor ve birbirini destekliyor gibi görünüyor. Dediğim gibi sadece bir görüntü olarak söylüyorum.

Baktığınız zaman dünyada kayıt dışı ekonominin hemen her ülkede olduğunu görüyorsunuz ki bu günlük hayatta bilinen temel bir yanlışı düzletmek fırsatı da veriyor bize. Neden? Çünkü kayıt dışı ekonominin sadece az gelişmişlere özgü olduğu, hatta kayıt dışının Avrupa’nın Doğu’sundaki ülkelere has olduğu gibi bir algı zaman zaman toplumda olduğunu görüyoruz. İşin esası öyle değil, yani dünyada gelişmiş ülkelerde de, gelişmekte olan ülkelerde de, OECD ülkelerinde de hemen hemen tamamında çeşitli büyüklüklerde, farklı büyüklüklerde de olsa kayıt dışı ekonominin yer bulduğunu görüyoruz. Baktığımız zaman bu da % 8’den % 20-25’lere kadar, gelişmiş ülkelerdeki ortalaması % 15, gelişmekte olan ülkelerde % 30 olduğunu görüyoruz. Bu kaynak da 2000 yılı çalışması itibariyle. Yine bir başka çalışma Friedrich Schneider’in bir çalışmasında ki konusunda en önemli referanslardan biri kabul ediliyor; gelişmekte olan ülkelerde % 41, gelişmiş ülkelerde % 38, OECD ülkelerinde % 18 ve Türkiye’de de % 32’lik bir kayıt dışı ekonomik büyüklük ölçülüyor. Başta da söylediğimiz gibi bu gayrisafi milli hasıla hesaplarına girmeyen gelirin yasal olarak oluşmuş, gayrisafi milli hasılaya oranı ile bulunan değerler olarak okumak gerekiyor. Yine Schneider’in çalışmasına baktığımız zaman bu da OECD ülkelerindeki kayıt dışı ekonomik büyüklükleridir, bu çalışmada Türkiye OECD üyesi ülkeler içinde en azından 2000 yılında yapılan bir çalışma, kendisinden sonra en yüksek olan Yunanistan’ın da üzerinde yer buluyor. Bu çalışma 110 ülke için yapılmıştır, 110 ülkenin tamamı da tek tek bu rakamlar dile getiriliyor. Baktığımız zaman Türkiye de biraz önce söylediğim gibi % 1’den % 137,80’e kadar ölçülen, hakikaten 1 ile 137 yan yana gelmesi düşünülemeyeceğine göre bazılarını elemine etmek, ıskonto etmek gerek. Onu yaptığımız zaman da ağırlıklı olarak % 30-35 oranlarında bir kayıt dışı ekonomiyle karşı karşıya kalıyoruz.



Peki, bu kayıt dışı ekonomi var da bir faydası da var mı diye baktığımız zaman; markı ekonomi yönünden kimi faydalar görülüyor. Özetler halinde geçeceğim kusura bakmayın. Bir kere kayıt dışında faaliyet gösteren işletmelerin varlığı bunların rekabet gücünü arttırıyor ve daha doğrusu toplumda rekabeti arttırıyor bir yaklaşıma göre, mal ve hizmetlerin fiyatları düşüyor ya da eme yoğun sermaye işletmeler ancak kayıt dışı ekonomide kaldıkları takdirde sermaye yoğun işletmeler ile rekabet edebilir hale geliyorlar. Yine ikinci bir iddia edilen fayda kayıt dışı ekonomik faaliyetler ekonomiye dinamizm kazandırıyor ve sermaye temerküzü ile büyümeyi hızlandırıyor. Bu kısmen doğru olabilir, Türkiye’nin büyüme modeline baktığınız zaman da bunun kayıtlı, hesap verebilir, işte kayıtlarının da doğru olduğunu varsaydığımız kimi işletmelerin geçmişinde, olgunlaşma dönemlerinde ya da orta ölçekli işletme oldukları döneme kadar kayıt dışı ekonomik faaliyetler içinde yer aldıkları zaman zaman kendileri tarafından da ifade ediliyor. Ben bunlardan birini hatırlıyorum, bir eski Sayın Bakan, ben de işte bu hale gelmeden önce kayıt dışı faaliyet yapardım, fatura kesmezdim demiş idi. Örnekleri siz de zaten çokça bulursanız. Ama burada önemli olan şey şu; vergi sosyal güvenlik ödemelerinin bir otofinansman aracına dönmesi söz konusu. Bunun da ekonomiyi bir ölçüde büyüttüğünü iddia eden araştırmalar, yaklaşımlar var. Yine aynı bağlamda bir ekonomide önemli olan gelir yaratmaktır, bu gelirin kayıtlı ya da kayıt dışı olduğu da o kadar önemli değildir hareket saiki ile bazı kimseler de kayıt dışı ekonomik faaliyetler ekonomik canlılık yaratır diyor. Örneğin Almanya için yapılan bir çalışmada, Almanya ve Avusturya için sistem dışında, kayıt dışında elde edilse de son tahlilde bu gelirler kayıtlı sistem içinde harcanıyor, bu da toplam talebi artırmak suretiyle ekonomide bir canlılık yaratıyor diyor. Ve Almanya’da da bu şekilde elde dilen gelirlerin % 66’lık kısmının sistemin içine enjekte edildiği gibi bir araştırmaya rastlıyoruz çalışmamız sırasında. Yine kayıt dışı faaliyetlerin istihdamı arttırdığı ki hepinizin bildiği en temel argümanlardan birisidir kayıt dışı faaliyete methiye düzülürken bu özelliği öne çıkartılır. Bakıldığında gelişmekte olan ekonomilerde şehirlere gelmiş işgücünün, yani tarımdaki işsiz ya da gizli işsizler hariç olarak söylüyorum, % 20 ile 70’inin ki ortalama % 50’sinin kayıt dışı işlerde ve işletmelerde çalıştığını görüyoruz. Bu iyi midir, kötü müdür buna sosyolojik bir değer yargısı katarak söylemiyorum. Yani böyle bir şeyin varlığı bir yandan da çarpık kentleşmeyi besler. O gelen iş bulamayacağını bilse gelmez de denebilir. Bunu o sarmalın olmaması için de bir faktördür de denebilir ama sonuçta bir istihdam açısından iktisadi realite ortalama % 50’lik bir kişi, bir demografik grup, bir nüfus grubu kayıt dışı işlerde çalışıyor. Enteresandır, kayıt dışına karşı uzun yıllar, özetle kaçak işçiye karşı Uluslararası Çalışma Örgütünün çok sayıda raporu, çok sayıda saldırısı, tacizi var iken son üç-beş yılda özellikle bu global ekonomik krizle birlikte artık Uluslararası Çalışma Örgütünde özellikle gelişmekte olan ülkeler için; “bunların kalkınma politikalarında kayıt dışı girişimcilik önemlidir” gibi zeytin dalları ya da barış çubukları görülüyor. Ben aslında anlamlandıramadım bunu, makaleyi bütünü itibariyle de anlamlandıramadım ama bu yavaş yavaş bu işin bazı ülkeler için en azından bir realite olarak kabul edildiği, bu realite içinde nasıl yaşarızı tartıştıklarını gösteriyor bana göre. Yine Dünya Bankası da geçici de olsa kayıt dışı ekonomi ile yoksulluk sorununa çözüm bulunacağını düşünmeye başladı. Yani dünün kötü çocuğu kayıt dışı ekonomi en azında bazı önemli yerlerde artık giderek kutsanır gibi bir hal almaya başladı. Bu kayıt dışı ile mücadeledeki uluslararası pozisyonunu değiştirir mi yoksa biraz önce yukarıda söylediğiniz küreselleşme ve esnek üretim için bir altyapı çabası mıdır Batılı ülkelerde kayıt dışı istihdam olmayabilir ama Doğu’ya doğru gidildikçe kayıt dışı istihdam olabilir, bu da kötü bir şey değildir, bu da işte kalkınma sorununu giderir ya da yoksulluk sorununu ortadan kaldırır gibi globalizmin düşük emek maliyeti ve düşük ürün maliyeti biçimindeki beklentisine yol yapıyor onun takdirini sizlere bırakıyorum.

Baktığımız zaman yine fayda mülahaza edilen şeylerden birisi de kayıt dışı ekonomide faaliyet gösteren işletmelerin düşük üretim maliyetlerinin giderek kayıt içinde olan sistemde olan firmalara da düşük ürün ve hizmet maliyeti olarak döndüğü biçimindeki yaklaşımdır. Bu da faydalı olarak değerlendirilir. Yine bir takım şeyler var ki ben buna şiddetle katılıyorum, kayıtlı işletmelerde verimsiz olduğundan yapılmayan kimi faaliyetler, kayıt dışı birimler veya kişiler veya işletmeler tarafından yapılır, bu yolla reel üretime katkı sağlanır. Bunun en bildik örneği atık bertaraf ya da atıkların yeniden üretime döndürülmesi biçiminde teknik olarak ifade edilen atık toplayıcılarıdır. Bunun Türkiye’de en azından o çöplerden akşam, gecenin o vakti bir işletme organizasyonu içinde, bir işletme disiplini içinde yapılmasını doğrusu benim aklım almıyor. Birileri yapacak, bu birilerinin de kayıt altına alınması da çok da önemli bir zaruret değil. İşte bu türden kayıt dışı faaliyetin varlığı o atığın ekonomiye döndürülmesini, dolayısıyla hammadde ihtiyacının azaltılmasını, azalan hammadde ihtiyacının hammadde fiyatının azalmasını sağlayacağı o zinciri artık anlıyorsunuz böyle de bir fayda mülahaza ediliyor.

Yine son olarak da, özellikle kriz dönemlerinde, Türkiye’nin 2001’de yaşadığı kriz döneminde olduğu gibi; hatırlayın Arjantin ile Türkiye mukayesesini. Deniyor ki, kayıt dışı ekonomi bir otomatik dengeleyicidir, otomatik stabilizatördür, supap işlemi görür, bir takım toplumda sosyal ve ekonomik dengesizlikleri ve sonuç olarak da sosyal patlamaları engeller gibi bir yaklaşım söz konusudur. Bunlar en azından literatürde kayıt dışı ekonomiye düzülen övgü setinin makro ekonomi ile ilgili olanları. Bir de bunun kişiler yönünden bir tanecik, yegane sonucu vardır ki, kişilere istihdam imkanı ve gelir imkanı yaratır kayıt dışı ekonomik faaliyetler biraz önce anlattıklarımızın doğru olduğu varsayımı ile söylüyorum. Hal böyle olunca kişilerin gelir elde etmesi geçimlik de olsa, temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde de olsa ve artık devletin ya da yakınlarının veya sosyal kurumların bunlara muhtaç olmanın derecesinin azalması gibi bir sonuç vermesi, gelir dağılımında da işsizliğe göre nispi olarak da olsa belli bir iyileşme sağlaması gibi geride bireyler yönünde fayda atfedilir kayıt dışı ekonomiye.

Peki, bu kayıt dışı ekono0mi hakikaten böyle faydalı bir şeyse kayıt dışı ekonominin kayıt içine alınması çabalarını bir yana bırakın kayıtlı olanların da kayıt dışına çıkarılmasını teşvik etmek gibi bir sonuç çıkabilir bu fayda setinden. İşin esası tabii ki öyle değil. Yine kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin bu geçici faydalarına, bu parsiyel faydalarına karşın bir takım kalıcı etkiler, kalıcı hasarlar, kalıcı maliyetler yarattığı dile getirilmektedir. Bir kere en temel özelliği en başta ifade ettiğimiz gibi; artık elimizde doğru bir gayrisafi milli hasıla yoksa, yetmiyor bunun yanı sıra üretim istatistiklerinden dış ticaret istatistiklerine, gümrük istatistiklerine, vergi istatistiklerine, sosyal güvenlik istatistiklerine kadar elinizdeki veri seti, elinizdeki ekonomik göstergeler artık hatalı ise, eksiklikle malul ise bunlara dayanılarak olarak oluşturulan sosyal ve ekonomik politikaların da başarı şansı kalmıyor. Teşhis yanlış olduğu zaman tedavi de yanlış oluyor. Elinizde hastalığı gösteren semptomlar, arazlar yeterince önünüze gelemiyorsa, bir doktor olarak onları yeterince doğru teşhis edemiyorsanız doğru tedavi öneremiyorsunuz, doğru tedavi öneremediğiniz zaman doğru tedavi de gerçekleşmiyor. Dolayısıyla bütün bunların sonucu olarak da ekonomide bir miktar yapboz tahtasına dönen politikalarla, uygulamalarla karşılaşıyoruz. Bunu da tabii bir uygulamam maliyetleri, bir de o uygulamanın hayata geçememesinden kaynaklanan hasar maliyetleri var. Bunlar kayıt dışı ekonominin dolaylı da olsa maliyeti olarak karşınıza çıkıyor.

Yine en temel özelliklerden biri hepimizin bildiği gibi kayıt dışı ekonomi vergilerin azalmasına sebep oluyor. Tabii bunun azalmasına sebep olması sonuçta bir maliyet mi derseniz bana göre esas maliyeti bu vergi son tahlilde yine alınmak istendiğinde, kümestekilerden bir, iki, üç yolunabildiği kadar tüy yolunmak yoluna gidiliyor. Dolayısıyla sistem içinde kalan firmaların da vergi yükünün görece yüksekliğine sebep oluyor. Göreceden kastım şudur; kayıt dışına göre değil, kayıt dışında sıfır olduğunu varsayıyoruz zaten. Bir takım ampirik araştırmalar şunu söylüyor, eğer biraz önce verdiğim % 30’ları vesaireleri düşürdüğünüz takdirde bunlar sistem içine alınabilse ver vergilendirilebilir kazançlar üzerinden de vergi alınsa bu hedef vergi gelirini oluşturmak için hali hazırdaki kayıtlı vergi mükelleflerinin vergi yükünün % 10 oranında düşürülebileceğini dair tahminlerle karşılaşıyoruz. Bunun anlamı da şu; % 20 vergi ödüyorsanız % 10 oranında düştüğünüz zaman esasen % 18 vergi ödenecek yerde % 20 vergi ödemek gibi bir yükle karşı karşıya kalıyor sistem içindeki mükellefler.

Yine en temel makro ekonomik maliyetlerinden birisi kayıt dışı ekonomik faaliyetler haksız rekabete sebep oluyor. Haksız rekabet deyip de bunu ekonomik bir değişkenle ifade etmek garip gelebilir, sonuçta işletme bazında düşünürsek mikro olması gerekir bu sonucun ama aksak rekabetin ya da tam rekabetin olmadığı piyasaların en önemli sonucu da verimsizlik ve ölçek ekonomisinden uzaklaşma. Bunların her ikisi gerçekleştiğinde de bunun bir makro ekonomik sonuç olduğu da açıkça ortaya çıkıyor. Yine bir diğer önemli maliyeti ya da mahsuru ya da zararı kayıt dışı ekonomik faaliyetler sosyal güvenlik sistemini ve iş gücü piyasasını bozucu etkiler yapıyorlar. Öncelikle sosyal güvenlik sistemi açısından tıpkı vergi sisteminde olduğu gibi aktüel dengeler bozuluyor, tıpkı vergide olduğu gibi bunlar kayıtlı işletmelere ilave yükler ile giderilmek yoluna gidiyor. Yine iş gücü piyasasını bozuyor çünkü iş gücünde işçinin mobilitesinin net ücret üzerinden hareketlendiği için çalışanın vergi ve sosyal güvenlik primlerini tam olarak ödeme eğiliminde olan, yani tamamıyla, yüzde yüzüyle kayıtlı olan bir işletme ile kısmen ya da tamamen kayıt dışı olan bir işletme arasında emek gelirinin net hedeflendiği noktalarda işçinin mobilitesini kayıtlı işletmeden kayıt dışı işletmeye doğru ya da kayıtlı fakat düşük ücretle vergilendiren işletmeye doğru aktardığını araştırmacılar söylüyor, ben de şahsen 25 yıllık meslek dönemimden bunun çokça örnekleriyle karşı karşıya kaldığımı söyleyebilirim.



Yine en önemli ihtiyaçlardan birisi ki bunun altını özellikle çizmek istiyorum; kayıt dışı işletmeler finans kesimi ile bu melek yatırımcıdan bankaya, finansal kiralama şirketinden faktöringe, bütün finansal kurumlar itibariyle söylüyorum, finans kesimi ile ancak sınırlı ilişkiler kurabiliyor, kredi kullanamıyor ya da sınırlı ya da yetersiz düzeyde kullanıyor. Bunun sebebini hepimiz biliyoruz, sonuçta sizin sunduğunuz finansal tablolar ya yok ya da varsa da işletmenin gerçek aktif ve pasifini ya da gerçek performansını göstermekten ı-uzak birkaç defa ıskonto edilmiş, birkaç defa küçültülmüş finansal tablolar olduğu zaman burada bir parantez açmak lazım tabii Türkiye’de ne yazık ki bir takım bankalar ikinci bilançoya da itibar ediyor, ikinci bilançoya göre de işlem yapabiliyor, benim kast ettiğim böyle yapılmadığı varsayımındadır. Bu durumda işletmenin yasal kayıtlarından, resmi kayıtlarında üretilen finansal tablolarla kredi alabilmek, kredi verilmesi için gerekli rasyoları tutturmak, karlılığı tutturmak mümkün olmadığı için bunlar finans kesiminden uzak duruyorlar. Bir örnek vermek lazım; 1996 yılı itibariyle yapılmış bir araştırmada Laleli bölgesindeki tüm ticaretin yüzde yüzünün kayıt dışı olduğu sonucuna varılıyor, 99 vesaire değil yüzde yüzünün kayıt dışı olduğu sonucuna varılıyor. Yine o araştırmada Laleli bölgesindeki esnafların hiç birisinin banka sistemiyle çalışmadığı da ortaya çıkıyor. Çünkü bankalara sunacak en küçük bir finansal tablo olmadığını kendileri, bölge işletmecileri ifade ediyorlar. Bu şundan önemli dedim, altını çizmek gerekir dedim; benim anlayışıma göre çoğu, özellikle kamu kurumlarının raporlarına hakim olan prensipten farklı olarak ben kayıt dışı ekonominin ceberut idare anlayışıyla çözüleceğine inananlardan değilim. Bir söz vardır, işte, “Tilki nice yol bilirse avcı onca hal bilir!”diye. Sonuçta, kurtulma ya da saklanma maliyetlerini arttırmaktan başka bir sonuca varmaz, sadece polisiye tedbirler, sadece ceza, sadece müeyyide uygulanması. Bunun yanı sıra kayıt dışı işletmelerin önüne bir hedef konması ve bu hedefe göre kayıt dışı işletmelerin bir maliyet fayda analizi yapması ve bu maliyet fayda analizinden sonrada kayıt dışında kalmamanın kendisi için yararlı olacağına inanan işletmelerin de kayıt dışına tedricen transfer etmeleri, kendilerini tedricen transfer etmeleri kanaatindeyim. Dolayısıyla finansal kaynaklara erişim, finans sistemine erişim belki de bu teşvik malzemesinin, bu özendirme mekanizmasının en önemli araçlarından birisi olacak ve finansal kesime, kayıt dışı ekonomik birimlerin erişiminin veya kısmen kayıt dışı faaliyette bulunan işletmelerin erişimini sağlayacak mekanizmanın Türkiye’de oluşturulmasının kayıt dışı ekonomiye karşı alınabilecek önlemler manzumesinin en başında yer alacağını düşünenlerden olduğumu ifade etmek isterim. Bu tablonun özelliği şudur; daha önceki tablolarla yan yana getirince görülmektedir ki, kayıt dışı ekonominin yüksek olduğu yerlerde KOBİ’lerin finansmana erişim imkanları küçüktür, kayıt dışı ekonomik düşük olduğu yerlerde de KOBİ’lerin finansal piyasalara erişim imkanı daha yüksektir yani ikisi arasında negatif bir ilişki söz konusudur, bu iki tablonun bize anlattığına göre.

Yüklə 458,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin