X. TÜRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu & IV. Uluslararasi tüRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu kurumsallaşma ve denetiM



Yüklə 458,33 Kb.
səhifə8/8
tarix11.01.2018
ölçüsü458,33 Kb.
#37583
1   2   3   4   5   6   7   8

OTURUM BAŞKANI _

Sayın Tanrıverdi, toparlayabilir misiniz?



DR. SEZAİ TANRIVERDİ _

Toparlarım da burada toplayamam! Böylece bir son söz ile veda edeyim ben!

Şimdi efendim, son sözü söyleyeyim o zaman; birtakım zararlardan, faydalardan söz ettik Peki, ne olacak? Yani polisiye tedbirlerle, vergi cezalarının arttırılmasıyla, vergi denetimlerinin sıklaştırılmasıyla, yol denetimleriyle, gece yoklamalarıyla, perakende satış fişi kontrolleriyle kayıt dışı ekonomi azalabilecek mi? Önce ben sorudan önce bir açıklama yapayım; kayıt dışı ekonominin bunlarla sınırlı olmadığını anlatmaya çalıştım zaten, konsept olarak farklı bir şeyden söz etmeye çalıştım ama en azından Türkiye algısı böyle olduğu için soruyu buradan tekrar sorayım; normal şartlar altında kısa vadede faydalı bir şey gibi algılanan kayıt dışı ekonomik faaliyetler ve bu bağlamda kayıt dışı istihdam esasen orta ve uzun vadede yarattığı etkiler sebebiyle ekonomide maliyetlere, olumsuzluklara sebep olan bir paradokstur, faydalı gibi görünen bir haşeredir. Ama bunun da ortadan kaldırılmasının imkanı yoktur ya da belediyelerin yaptığı gibi larva mücadelesi olmaz onun, bir yıl yapmadığınızda yazlık evlerinizden ya da İzmir’de bilenler bilir, ikinci yıl aynı varlıkların çokça etrafınızda olduğunu görürsünüz.

Esasen söylemeye çalıştığım gibi ekonomide, sosyal hayatta da öyledir ama ekonomide bu özellikle böyledir. Bütün ekonomik hareketler fayda maliyet analizi üzerine gider, bireyler olsun işletmeler olsun bir işe girişmeden önce veya o işi yaparken faydasını bir tarafa zararı bir tarafa koyarlar, yani bildik anlamda bir bakkal hesabı yaparlar, altına çizgiyi çekerler, kar mı zarar mı diye bakarlar. Böyle olunca kayıt dışı işletmelerin kayıt dışı olmakla elde edecekleri fayda (-) maliyet tutarından daha fazla bir fayda (-) maliyet tutarını yani net kalıntıyı eğer kayıtlı olmak durumunda elde edebileceklerini umabiliyorlarsa ya da bunu böyle hesaplayabiliyorlarsa kayıtlı olmayı seçecekleri kanaatindeyim.

Dediğim gibi bugüne kadar yapılan her şey fayda değişkeni üzerinde bir şey yapmak yolunda değil de daha çok düzenleme, takip, denetim gibi maliyet değişkenini arttırmak üzerine konuldu. Ama o da sadece yakalanma maliyetlerini arttırdı veya yakalanmak için yapılan organizasyonların türünü, çeşidini değiştirdi ve dolayısıyla kamu otoritesi, bugüne kadar, özellikle 1990’lardan beri oluşturulan politikalardan en azından bana göre, benim anlayışıma göre fayda sağlayamadı, beklentilerini karşılayamadı. Dolayısıyla ortada bir maliyet var, “ya, bir gün yakalanırsak şunu öderiz, kim öle, kim kala” gibi bir maliyet var, o, “daldaki kuş”. Bir de kısa vadede vergiden tasarruf etmek, sosyal güvenlik priminden tasarruf etmek gibi “eldeki kuş” var. Mükellefler de veya düzelteyim ifadeyi işletmeler de, girişimciler de eldeki kuşu, daldaki kuşlara tercih etmek yoluna gittiklerinden kısa vadede faydalı olanı yapıp uzun vadede fayda sağlayacak, verimliliği arttıracak, daha kolay finansman bulmak imkanını verecek kayıtlılığı tercih etmemek yoluna gidiyorlar. Buna karşı eğer verimlilik artışı, kurumsallaşma, teşviklere ve finansmana kolay erişim gibi politikalar hayata geçirilebilirse ve bunların da çokça yapıldığı gibi hedefi orta üzeri işletmeler olmazsa ki, zaten bu işletmeler kayıt içinde, hedef kitlenin bunlar olmaması lazım, bunların mikro veya mikro üzeri küçük işletmeler olması durumunda kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusunda yolun sonuna gelinmeyeceğini, belki yaralanmayacağını ama bugüne göre daha etkili, daha efektif, daha rasyonel politikalar uygulamış olacağını düşünüyorum.

Sabrınız için teşekkür ederim.



OTURUM BAŞKANI _

Sayın Tanrıverdi’ye teşekkür ediyoruz.

Sayın Tanrıverdi, son konuşmacı olmanın avantajını çok iyi kullandı, aslında bir dezavantaj olmadığını da gördük. Aslında kayıt dışı ekonominin çok fazla tarifi olabileceğini ama bunlardan en doğrusunun, en uygun olanının, “gayrisafi milli hasıla hesaplamasında dikkate alınamayan mal ve hizmetlerin parasal toplamıdır” şeklinde bir değerlendirme yaptı. Mutlaka, kayıt dışı ekonominin çeşitli nedenleri vardır, bunların başında yapısal nedenler, vergi sisteminden kaynaklanan nedenler, hızla nüfus artışı, iç göçler, kaçak göçmenler, taşeronluk sistemi, esnek çalışma, sık sık yapılan vergi afları veya yüksek vergilenmenin de kayıt dışıyı doğuran etkenler olduğunu söyledi. Bir de ülkemizde küçük işletmelerin çokluğu, yaklaşık 1.858.000 işletmenin % 96’sının küçük işletme, 1 ile 9 kişi arasında istihdam yapılan işletmeler olduğunu, bundan dolayı da kayıt dışılığın normalinden daha fazla olduğunu. Sonuçları olarak da, gerçek dışı finansal tabloların ortaya çıkmasını, gerçek dışı beyanların oluşmasını, kayıtlara girmeyen maliyetlerden dolayı düşük ciroların doğmasına neden olduğunu ama kayıt dışılığın da hemen hemen tüm ülkeler olduğunu, ancak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde oranının daha yüksek olduğunu, makro ekonomi açısından kayıt dışılık ekonomiye dinamizm kazandırabilir dedi, çeşitli görüşlere dedi. Ekonomik hareketlerin kayıt dışı yapılmasından dolayı vergi doğurmadığından vergi oto-finansman aracı olarak kullanılabilir dedi. Yine, istihdamda maliyetlerin düşük olmasından dolayı kayıt dışılıkla, istihdamı arttırıcı bir etkisinin de olabileceğini söyledi. Yine, kayıt dışılık, ekonomik göstergeleri hatalı olarak yansıtmasından dolayı ekonomik politikaların da hatalı olarak gündeme gelmesine neden olacaktır dedi. Yine, toplanan vergilerin düşük olması, bir taraftan da vergi yükü üzerinde olan insanlarda ciddi oranlarda vergilerde yüksek oranların uygulanmasına neden olur dedi. Diğer taraftan sosyal güvenlik ve işgücü piyasalarında bozucu bir etkisi vardır dedi. Ama şu bir gerçek ki, ülkemizde de bundan 10 gün önce TÜİK’in yayınlamış olduğu istihdam verilerinde 24.000.000 çalışandan 10.500.000’unun kayıt dışı çalıştığı devletin resmi kurumu tarafından deklere edilmiş oldu. Buna rağmen de kayıt dışılık konusunda çok ciddi bir siyasi irade de ne yazık ki, ortaya çıkmıyor. Elbette ki, bir siyasi irade meselesidir de, aynı zamanda kayıt dışıyla mücadele etmek. Bu irade ortaya çıkmadığından ne yazık ki, kayıt dışı çalışanlar veya devlet bazı kesimleri “merdiven altı üretimlerde”, bazı ekonomik faaliyetler noktasında önünü de açmasından dolayı kayıt dışı, ülkemizde de % 35’lerin üzerinde olduğunu devlet kurumları bile kabul ediyor.

Değerli katılımcılar, Oturumumuzun sonuna gelmiş bulunmaktayız, isterseniz bir 5, 10 dakika soru veya cevap veya katkılar noktasında sizlere söz verelim. Evet, mikrofon geliyor, Hocam, sizden mi başlayalım, madem mikrofon orada, buyurun,



PROF. DR. NEJAT BOZKURT _ MARMARA ÜNİVERSİTESİ _

Teşekkür ederim efendim.

Sayın Tanrıverdi’nin konuşmasıyla, bu kayıt dışılıkta belki bir konuyu daha gündeme getirmemiz gerekiyor. Yani bir zararını daha gündeme getirmemiz gerekiyor, 10-15 yıllık, belki de 20 yıla yakın uygulamada gördüğümde ben şu noktaya gelmiş vaziyetteyim; bir kere zaten tümüyle kayıt dışı olanlarla derdimiz, onlara bir şey yapmayalım diyoruz, bir kenara koyuyor, kayıt altındayken kayıt dışılık yapanlar daha çok bizim sorunumuz. Ben şunu görüyorum, gördüm, bilmiyorum katılır mısınız, ilkin onu şey yapacağım. İlk anlarda kayıt dışılık yani işte bir şeyleri faturasız almak, bir şeyleri faturasız satmak, kısmı az ücretle çalıştırmak, açıktan çalıştırmak artı değer getiriyor ama 4’üncü, 5’inci senesinde bir firma vardıktan sonra bu “eksiye” dönüyor ve zarar vermeye başlıyor, firmaya zarar vermeye başlıyor, ekonomiyi konuşmuyorum. Saydığımız şeylerin içinde çok daha önemli bir şey var bana göre; kayıt altındayken kayıt dışısı olan orta büyüklükte bir firmanın patronu, kontrolünü kaybediyor, firmasına hakim olamamaya başlıyor. Şimdi bizler bu tip işletmelere çeşitli şekillerde baskı yapmak zorundayız işte, normal % 100’e dönmeleri için, bunları anlatmamız gerekiyor. Anlatacağımız en önemli unsurlardan biri de bu. Bu kayıt dışısı olan bir firmanın sahibi, deposuna hakim olamamaya başlıyor, cari hesaplarına hakim olamamaya başlıyor, işte, bordrosuz çalışan çalıştırıyor, kaç kişi çalıştırdığını bilmiyor, o gün acaba kayıtlara girip bir şeyler ödedik denildiğin de gerçekten çalışıyor mu çalışmıyor mu bunu bilmiyor. Ben çok işveren şu şikayetle gelmiştir bana, çok demeyeyim de hadi, bir kısım diyelim; işte, “bir yerlerden fatura aldım, kayıtlardan bunu da ödemek durumundayız, ödedik, turnike yaptırdık, para açığa çıktı, geldi benim muhasebe müdürüm veya mali işler müdürünün önüne kondu, ondan sonra o vatandaşın o parayı ne yaptığını takip edemiyorum” diyor çünkü para açığa çıktı. 20.000 lira geliyor, 20.000 liranın 15.000 lirası firmaya kullanılıyor, 5.000 lirası cebe gidiyor. Bu tip, ciddi biçimlerde belli bir zaman sonrasında komplikasyonlar başlıyor. Bu yönden işin bu açıkla girip ve çok firma da biliyorum, “yeter artık” deyip, “artık ben % 100 çalışmak istiyorum” diyen de orta büyüklükte, KOBİ büyüklüğünde birçok işletmede var. gösterebilirsek bu açığı kapatırız, denetim ve kontrol açısından da giderek mutlu bir pozisyona gelebiliriz.

Soru mu oldu, katkı mı oldu Başkanım bu bilmiyorum ama konuştuk,



OTURUM BAŞKANI _

Teşekkür ederiz.



DR. SEZAİ TANRIVERDİ _

Hocam katkı oldu çünkü ben Sayın Başkan’dan gelen istek üzerine bunu anlatamadım, benim yerime siz anlatmış oldunuz, slaytımda da vardı, çok teşekkür ederim.

Böylece 1 dakika daha çalmış olduk süreden.

OTURUM BAŞKANI _

Buyurun,



KATILIMCI _

İki tane sorum olacak; Orhan Hocama şunu sormak istiyorum hem de bilgilenme açısından; Uluslararası Denetim Standartlarına göre şöyle bir eleştiri geliyor, Ticaret Kanunundaki faaliyet raporlarının denetimi, Uluslararası Denetim Standartlarının çerçevesinin dışında denetçiye çok fazla sorumluluklar yüklediği ile ilgili. Bununla ilgili görüşlerinizi almak istiyorum.

Bir de Sezai Bey’e soru sormak istiyorum; kayıt dışı ekonominin faydaları firmalar açısından algıladım ben ancak maliyetler makro ekonomik yönden. Size şunu sormak istiyorum; çözüm olarak KOBİ’lerin finansal piyasalardan almış olduğu payın yükseltilmesi veya sermaye piyasasının daha geniş bir tabana yayılması en etkin çözüm olarak düşünülebilir mi?

ORHAN ÇELİK _

Diğer soruları da alırız diye düşünmüştüm ama isterseniz ben bu soruya cevap vereyim.

Şimdi faaliyet raporlarının dizayn edilmesi ve faaliyet raporlarının denetlenmesi gerçekten, önemli bir husus. Şundan dolayı önemli bir husus; özellikle sermaye piyasasında işlem gören hisse senetleri, sermaye piyasasında işlem gören şirketler bakımından faaliyet raporları yatırımcının, küçük yatırımcıların ve kurumsal yatırımcıların karar vermelerinde kullandıkları önemli bir belge. Hatta bu faaliyet raporunun içerisinde ne olması gerektiği, nasıl olması gerektiği konusu da Sermaye Piyasası Kurulları tarafından düzenleniyor. Tabii, bunların içerisinde finansal bilgiler var, finansal olmayan bilgiler var. Şimdi finansal bilgiler kısmı, muhasebe bilgileri, muhasebe departmanlarını ilgilendiren, finansal olmayan bilgiler, kimi ilgilendiriyor? Dolayısıyla muhasebe departmanlarını ilgilendiriyor, dolayısıyla bu da dolaylı olarak muhasebe bilgi sistemi içerisinde değerlendiriliyor bu finansal olmayan bilgiler de. İşte, onun için Amerika Birleşik Devletleri Sermaye Piyasası Kurulu, işte faaliyet raporlarının dizayn edilmesini istiyor, işte internet sayfasında yayınlanmasını istiyor, Avrupa Birliği bununla ilgili düzenlemeler yapıyor.

Şimdi muhasebe standartları, belki bu söylemek istediğimi biraz daha açmam gerekiyor; muhasebe standartlarında gelecekte olmasını beklediğimiz şey budur, şuanda böyledir demiyoruz, şuanda bir muhasebe standartları, muhasebe bilgileriyle ilgili olan finansal olmayan bilgileri düzenliyor. Sanki gidiş yavaş yavaş faaliyet raporunun içerisinde yer alan bilgilerin denetlenmesi gerektiğini içerecek şekildeymiş gibi algılıyoruz, biraz takip eden birisi olarak bunu söyleyebilirim. Bunun da sebebi, Uluslararası Muhasebe Standartlarıyla Amerikan sisteminin harmonize olma çalışmasıdır yani Amerika Birleşik Devletlerindeki sermaye piyasaları, Amerikan pazarı, Uluslararası Muhasebe Standartlarını kendi pazarlarında uygulayabilmek için bu tür müdahalelerde bulunuyorlar, bu tür genişletici taleplerde bulunuyorlar. Bu tabii, adı konulmuş bir şey değildir, bu deklere edilmiş bir şey değildir. Uluslararası Muhasebe Standartları Kuruluyla Amerika Muhasebe Standartları Kurulunun yaptıkları, mutabakat zaptında yer almaz bu ama bunun böyle olduğunu herkes bilir. Çünkü muhasebe standartlarının geçişi ve muhasebe standartlarının geçirdiği “evrim”, tırnak içinde evrim, bunun böyle olduğunu bize gösteriyor.

Şimdi bunlar nasıl denetlenecek? Bunlar denetlensin mi denetlenmesin mi? Tabii ki, denetlensin ama bunların denetlenmesi, özellikle finansal olmayan bilgilerin denetlenmesi, özellikle geleceğe yönelik bilgilerin denetlenmesi, işletmenin muhasebe bilgileri geçmişe yöneliktir, geçmişin kaydının sonuçlarıdır ama geleceğe yönelik birtakım projeksiyonlar var, bunların denetlenmesi problem. İşte Uluslararası Denetim Standartları bunlarla ilgili birtakım primitif şeyler içeriyor yavaş yavaş yani yeni yeni bu alanlara giriyor diyebilirim, çok uzmanlık alanım değil ama. Bu denetimin nasıl yapılacağı, kim tarafından yapılacağı ve muhasebe bilgileriyle nasıl eşleştirileceği konusu sadece bizde değil diğer pazarlarda da tartışmalı. Ha, Ticaret Kanunu, bunun dışında denetçiye ek sorumluluklar yüklüyor olması ayrı bir tartışma konusu yani muhasebe standardı ve faaliyet raporlarının içeriğiyle doğrudan ilişkili olduğunu düşünmemekteyim bu bakımdan. Çok teşekkürler.

DR. SEZAİ TANRIVERDİ _

Sayın Başkanım, ben soruya değil de herhalde bir teyide muhatap oldum değil mi? Katılıyorum, yani fayda ya da maliyet olarak mülahaza ettiğiniz şeyleri kök olarak bunlar faydalıdır, yukarıdan aşağıya sıraladığınızda bunlar da maliyetlerdir dediğinizde onu çeşitli biçimlerde tasnif edebilirsiniz. Benimki sadece bana özel işte, makro ekonomi yönünden maliyetler-faydalar, mikro ekonomi yönünden faydalar-maliyetler gibi bir analizdir ama katılıyorum, dediğiniz gibi analiz de edilebilir.



KATILIMCI _

Evet, Sayın Başkan, mikrofon bendeyken,

Efendim, sorum Sayın Tanrıverdi’ye; şimdi üçüncü sektör olarak adlandıracağımız sendikalar, dernekler, siyasi partiler, bu kayıt dışı ekonomiyi, mesela, Kuran kursları, kayıt dışı ekonomiye ne kadar katkıda bulunuyor veyahut da kayıt dışı ekonomiyi hangi oranda besliyor, bu konuda bir çalışma var mı? Yoksa ihmal edilecek kadar küçük mü? Benim kanaatim, çok da küçük değil hatta odalar ve belediyeleri bile katabiliriz. Yani bu üçüncü sektörün kayıt dışı ekonomiyi beslediği yönündeki görüşlere katılıyorlar mı? Buradaki, bu üçüncü sektörün yönetmiş olduğu ekonomik faaliyetlerin tamamı kayıt içinde midir? Ne düşünüyorlar, onu öğrenmek istiyorum.

OTURUM BAŞKANI _

Soruları alalım toplatan isterseniz, toptan yanıt verelim. Buyurun, bu tarafa geliyoruz.

Yalnız kastettiğiniz hangi Odalardır bilmiyorum ama odaların nasıl bir kayıt dışılığın içinde olduğunu pek anlayamadım,

KATILIMCI _

…Hazine yardımı vesaire ile, o şekilde….



OTURUM BAŞKANI _

Peki. Buyurun,



ŞÜKRÜ YILMAZ _ SMM _ İSTANBUL _

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

Sayın Doktor Sezai Tanrıverdi’nin son derece güzel açıklamalarına katkı olsun diye bir, iki ilave de ben yapmak istiyorum. Birincisi; siyasal olumsuzluklar maliyeti diye bir şey var, senelerdir Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde terörizm buralardan besleniyor, bunun da bu tip kaçak işlemlerin, işlerin de siyasal olumsuzluklar maliyeti olarak ilave edilmesinde yarar var diye düşünüyorum, birincisi. İkincisi; demin Sizin de bahsettiğiniz gibi birtakım “merdiven altı işçilikler” veya diğer birtakım şeyler çarpık yapılaşmayla “çevrecilik maliyetini” yükseltmektedir. Bu çevrecilik maliyeti de küreselleşen ekonomimizde en önemli yeri teşkil etmektedir.

Diğer bir husus, yine, Doğu Anadolu Bölgesinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kayıt dışı enerji maliyeti bulunmaktadır ve hepimize elektrik faturalarında, birtakım bilmediğimiz kelimelerle ilaveler yüklenilmektedir. Bunları da ilave edebiliriz.

Peki, bunları söylerken çözüm noktasında öneriler nelerdir? Bunlar eksik kaldı. Mesela, “Nereden Buldun Yasası” ile ilgili çalışmalar var mı? Bununla ilgili ne gibi ne gibi katkılar olabilir diye bunu da beklerdik. Teşekkür ederim.

OTURUM BAŞKANI _

Evet, biz de teşekkür ederiz. Buyurun,



KATILIMCI _

Sayın Başkan, teşekkürler.

Ben öncelikle Sayın Doktor Sezai Bey’e tekrar teşekkür ediyorum, gerçekten, dünya var olduğundan bugüne ve bundan sonrada devam edecek olan bu kayıt dışı ekonomiyi, bu kadar kapsamlı aynı zamanda bu kadar özlü bir şekilde ortaya koyabildiği için.

Eğer mümkün olabilirse şöyle bir katkı olabilir mi diye düşünüyorum; bugün gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin kayıt dışı ekonomilerle mücadele etmeleri konusunda adeta jandarma görevi görüyorlar. Bir bakıma “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı!” misali, bunlara bu konuda son derece baskı yapıyorlar. Fakat şunu da biz biliyoruz ki, kendileri, bir taraftan vergi cenneti yaratarak kayıt dışı ekonomiyi ustaca uyguluyorlar. En son küresel krizin temel sebebine baktığımız zaman göreceğiz ki, birtakım finansal araçlar, emtia sözleşmeleri yani türev ekonomisinin araçları, birinci derecede ancak kayıt altında iken ikinci, üçüncü, beşinci kez el değiştirmeleri tamamen kayıt dışı olmuştur. Demek ki, küresel krizin en büyük sebeplerinin başında gelişmekte olan ülkelerin kayıt dışı ekonomileri yatmaktadır. Teşekkür ediyorum, sanıyorum anlaşılmıştır.



OTURUM BAŞKANI _

Evet, buyurun,



KATILIMCI _

Yeni Ticaret Kanunu’ndaki, şirketlerin yönetim kurulu üyelerine azınlık hakkı sahibi olan hissedarların etkin bir kullanımla mahkeme sürecine intikaliyle beraber yönetim kurulu üyelerinin birtakım korkuları olabilir diyoruz. Şöyle bir örnek vermek istiyorum; ben bir malı tren ile taşıdım, “efendim iye otobüs ile taşımadın, tır ile taşımadın gibi birtakım davalarla karşı karşıya kalabilecek miyiz gibi”, özellikle Türkiye’deki mahkeme süreçlerinin de çok uzun sürdüğü malum, böyle bir korkuyu yönetim kurul üyeleri, hissetmeliler mi Yeni TTK ile Üstadım? Sağ olun.



FERRUH TUNÇ _

Bana geldi ama ben doğrusu soruyu tam anlayamadım, eleştiri yaptınız gibi dinledim ben; yeni yönetim kurulunun, soruyu tekrar edebilir miyiz?



KATILIMCI _

Tabii ki. Azınlık hakkı sahibi şirketlerdeki azınlık hakkı sahibi ortakların yönetim kuruluna baskı olarak mahkemede dava açmak, “şirketi zarara uğratıyorsun kardeşim, niye maliyetleri böyle yaptın, şöyle yapmadın” gibi bir mahkeme sürecine intikal edecek, kolay intikal edecek şirketleri kilitleyecek bir uygulamaya geçiyoruz gibi bir şirket yönetim kurulu başkanlarının korkusu var efendim. Sizce de böyle mi, buraya mı geçiyoruz?



FERRUH TUNÇ _

Bu endişe, ben konuşmamda da bahsettim, elimizdeki Kanun, hakikaten, çok yetkin bir metin, çok iyi bir kanun, sorunuzu iki açıdan cevaplandırmak lazım. Bu Yasa, böyle bir şeye müsaade etmiyor yani azınlık hakkı, azınlıkların yönetimi taciz etmesi için konulmuş değil aksine azınlık, küçük orandaki pay sahiplerinin haklarının korunmasına imkan dahiline sokan bir müessese olarak konmuş. Devamla mesela, azınlığın kümülatif bir oy kullanarak belli bir hacimde hareket etmesine de imkan sağlamış. Bu bakımdan oldukça iyi düzenlemeler. Ama sorunuzu, Türkiye’deki yargı sistemi, icra sistemi vesaire gibi konulara doğru yöneltirsek, ben de konuşmamda bu mükemmel metni, uygulayabilmek konusunda olumlu bir ürperti içinde olduğumu söyledim. Oraya bir yorum yapmak benim haddim değil doğrusu, nasıl uygular hakimler, ne yaparlar? Çok vahim bir şey olur böyle kullanılması, kullanılamaz, hukuken kullanılamaz ama olur mu, olmaz mı onu bilemiyorum.



KATILIMCI _

Mahkeme kanalıyla özel denetçi tayinini isteyebilir azınlık hakkı sahibi. O özel denetçinin raporunun yine, sonuçta karar verecek olan mahkeme olacaktır, onun nasıl bir işlem göreceği mahkemenin kararı olacaktır. Yoksa böyle bir söz, işlem şuanda Türk Ticaret Kanunuyla mümkün olabiliyor mu?



FERRUH TUNÇ _

Ben izninizle iki cümle daha diyeyim. Şimdi bizim halihazırdaki belli hukuk uygulamalarımız, işlerin rasyonel gitmemesi için kullanılan bazı girift processler doğurmuş durumda, bunun içinde şimdiki Ticaret Kanunu da var, Borçlar Kanunu da vesaire ama eski haliyle en azından. Biz bu meseleye yaklaşırken hukuki bir forma, rasyonel, çağdaş hukuki bir forma dönüşüp dönüşmeyeceğimizi konuşuyoruz, bu varsayım içinde Yasa’nın yargı, icra gibi alanlardan bu olgunlukta veya buna yakın bir olgunlukta uygulanacağını varsaymamız lazım. Öbür türlü, olmayacağını varsayarak çıktığımız yolda zaten konuşacak bir şey kalmıyor.



OTURUM BAŞKANI _

Değerli katılımcılar, yaklaşık 3 saattir bu Oturumunu sürdürüyoruz, sabırlarınızdan dolayı, hepinize efendim, bir soru kaldı, evet, buyurun,



DR. SEZAİ TANRIVERDİ _

Şimdi, bir değerli meslektaşımız üçüncü sektörün yani sendikaların, derneklerin, siyasi partilerin kayıt içi ekonomiyle ne denli katkıda bulunduklarını, bunların paylarının ihmal edilecek kadar küçük olup olmadıklarını sorusunu yöneltti. Şimdi, işin doğrusu bu üçüncü sektör üzerinden, bu üçüncü sektör kayıt dışı ekonomiyi ne kadar desteği biçiminde hiçbir ampirik çalışmayla karşılaşmadım. Zaten kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü ölçen çalışmalar teker teker hangi sektörün ya da hangi iş alanlarının ne kadar katkı yaptığından çok o işte, harcama yönüyle gayrisafi milli hasılayla gelir yönündeki ile gayrisafi milli hasılanın farkını esas alan bir analiz yöntemiyle ortaya çıkabilir, tek yöntem bu değil, elektrik kullanımı da var vesaire ama bu olayımızda uygulanma şansı yok bunun.

Baktığımız zaman üçüncü sektöre veya münhasıran siyasi partilere vesaire özel bir şey yok ama bunun olmadığı anlamına geldiğini söylemiyorum. Fakat bir taraftan da şunu düşünmek lazım; kayıt dışı ekonomide hem gelirlerin hem giderlerin kayıt altına alınmadığı realitesi var. Üçüncü sektörde ise birtakım bağışların gizlenebilmesi mümkün olsa dahi çoğunlukla kayıtlarda gelir tarafı tutulduğu için bu gelirin harcanmasında en fazla sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge temin edilebilir. Oysa bu yönü, yani sahte belge kullanımı vesaire kayıt dışı ekonominin kapsama alanının dışında bir şey. Bilmiyorum, soruya cevap vermeden cevap vermiş oldum mu?

OTURUM BAŞKANI _

Evet, bu Oturumu burada kapatıyoruz, sabırlarınızdan dolayı, katkılarınızdan dolayı hepinize çok teşekkür ediyoruz.



SUNUCU _

Değerli katılımcılar, bugünkü Oturumu tamamlamış bulunuyoruz. Bugünkü son Oturumumuzu yöneten Ankara Oda Başkanımız Sayın Mehmet Koç’a plaketlerini vermek üzere Konya Mali Müşavirler Odası Başkanımız Sayın İsmail Turan’ı kürsüye davet ediyoruz.



Plaket Töreni


Yüklə 458,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin