X. TÜRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu & IV. Uluslararasi tüRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu kurumsallaşma ve denetiM



Yüklə 458,33 Kb.
səhifə6/8
tarix11.01.2018
ölçüsü458,33 Kb.
#37583
1   2   3   4   5   6   7   8

OTURUM BAŞKANI _

Buyurun Hocam.



PROF. DR. ÜNAL TEKİNALP _

Değerli arkadaşlarım, Türk Ticaret Kanunu’nun 1530. maddesinde yer alan hüküm, esas itibarinde kamu sektöründe uygulanacak bir hüküm değildir.



AYHAN YAVRUCU _ ALARKO HOLDİNG _

Kamu değil Hocam, benim dediğim özel.



PROF. DR. ÜNAL TEKİNALP _

Şöyle ki, Avrupa Birliği 2001 yılında hizmetlerin ve malların ödenmesinde gecikmeden doğan sıkıntılar dolayısıyla bir yönerge yayınlamıştır. Bu yönergenin bir özel hukuk, bir de kamu hukuku yani bilhassa ihalelerle ilgili, hak edişlerle ilgili hükümleri vardır. Borçlar Komisyonu bunu almamıştır, bu Ticaret Kanunu’na girmesi için Avrupa Birliği’nden doğrudan doğruya talep gelmiştir. İlk talep Adalet Komisyonunda ret edilmiştir. Partiler Arasında Uzlaşma Komisyonu çalışmaya başlayınca aynı yönergenin 2011’deki değişikliğe yürürlüğe girmiş ve Avrupa Birliği Türkiye’nin buradaki uyumsuzluğunu Adalet Bakanlığına bildirmiştir. Esas sıkıntı, normal ticari işletmeler dışında alışveriş merkezleri dediğimiz yerlerle ilgilidir. Alışveriş merkezlerine bir kimse süt ürünlerini, salçasını, domatesini, peynirini, zeytinyağını vesairesini getirdiğinde bunların uzun süre karşılıklarını alamamaktadır. Bu Türkiye’de de bugün büyük bir yara halindedir. Türk sistemine göre temerrüde düşürmek için ihtar çekmeye gerek vardır. Bu ihtarı çektiğiniz andan itibaren o alışveriş merkezi sizden mal almayı durdurmaktadır bu bir. İkincisi, şimdi söyleyeceğim kısmı oraya gelmedi, yoktur, alışveriş merkezleri kendilerine mal veren kimselere ki bunlar çoğu defa üreticilerdir, belirli aralıklarla karşı fatura yollamaktadır. Bu faturalar raf değiştirme parası, raf soğutma parası, raf ısıtma parası şeklindeki paralardır. Onun ötesinde bir alışveriş merkezi bir yeni şube açtığında kendisine mal teslim edenlere 3 milyon Türk lirası ile 10 milyon Türk lirası arasında masraftan katkı istemektedir. Çünkü demektedir, ben yeni bir yer açtım, bu açtığım yeni yerin sen de para kazanacaksın, bunun parasını bana öde! Bu da girmemiştir. Ama Adalet Bakanlığına üreticilerin yaptığı şikayetler had safhaya varmıştır ve o son dakikada girmiştir. Onun arkası gelecektir Avrupa Topluluğunun sıkıştırması dolayısıyla. O da bilhassa kamu sektöründen parasını zamanında alamayanlar içindir. Burada otomatik faiz işlemesinden başka Avrupa Topluluğunda özel oranda faiz uygulamaları vardır. Benim ihtisasım dahilinde olmadığı için bana Uzlaşma Komisyonu böyle bir görevi verdiğinde ben ikinci kısmı yapmayı ret ettim. Çünkü bunu yapabilmek için dört tane daha yönerge incelemek icap ediyordu. Bu hükmü bir ana şirketin başka bir ana şirkete herhangi bir hizmet görmesi halinde uygulanacak bir hüküm olmaktan ziyade söylediğim ışık altında incelemenizi rica ederim. Orada eğer küçük müstahsil söz konusu ise, yani salçasını getiren, yani domatesini getiren, yani pilicini getiren size gayet somut örnekler veriyor ise taraflar anlaşsalar bile ödeme tarihini 30 günden öteye götüremezler. Peynir veren şirket, o da büyük bir şirketse 60 güne kadar bir süre işleyebilir. Ama diğerlerinde bunun işlemesi mümkün değildir. İlk 2004 yılında bunu ben getirdiğimde rette bazı işletmelerin dirençleri etkili olmuştur. İkincisi geldiğinden kısa bir süre sonra İstanbul Sanayi Odasında yapılan toplantıda bu hükmü alkışlarla karşıladılar, anlatmamı istediler. Alkışlarla karşıladılar ve şunu biliyorum ki bana söylediler, o zamanki Ticaret Bakanına gidip karşı faturalar için de düzenleme istediler. İşin hikayesi budur. Ama size söyleyeyim, büyük alışveriş merkezlerinin ödemeleri altı aydan aşağı olmamaktadır, Türkiye’de bu bir finansman metodudur. Yani başkasının parasını ödememek, bizim bildiğimiz bir altın finansman metodudur ama bu herkese zarar veren bir metottur, bunu da kabul etmeliyiz. Şunu da söyleyeyim, bu hüküm bu haliyle kalmayacaktır. Bu hükmün ileri götürülmesi için büyük çabalar var, yani bunu yakından biliyorum. Şunu da unutmayın; Türkiye artık hakları tartışan bir ülke, yani müstahsil bir türlü tartışıyor, hizmet arz eden kimse başka türlü tartışıyor. Birisi kendisine protesto çeken kimsenin bir daha mal almamak yoluna gidiyorsa bunu da başka türlü tartışıyor. Ve bütün bunlar bir yerlere gidiyor, tespit ediliyor. Enteresan bir hatıra, bunu bana görev olarak verdiler. Bana görev olarak verenler 2004 yılında benim tasarımı ret edenlerdi. Öğle ajansında her bir partinin sözcüsü bunu kendisinin kabul ettiğini açıkladı. Çok ilgi çekici bir şeydir. Benim arzım bu kadar, benim düşüncem şu; o meseleyi bir de bu açıdan okuyunuz. Şimdi bir inşaat firmasına çimento veren kimse verdiği çimentonun parasını altı ay içerisinde alamıyor ise bu hüküm uygulanacak mıdır? Evet, uygulanacaktır. Orada en çok Kanun 60 günlük bir süre tanımak yoluna gidiyor. Ama buna mukabil salçacı, peynirci, zeytinyağcı üç aylık süre içinde kalacaktır ki onunla ilgili bir hüküm de var. Bu çok zevkli toplantıyı terk etmek mecburiyetinde olduğum için büyük bir üzüntü duyuyorum ve sizden de özür diliyorum. Fakat yarın gene böyle bir toplantım olduğu için ayrılmak zorundayım. Hepinize iyi bir seminer diliyorum.

OTURUM BAŞKANI _

Evet, öncelikle Hocamıza çok teşekkür ediyoruz.



AYHAN YAVRUCU _ ALARKO HOLDİNG _

Açık, hiç orada sorun yok. Buradaki arkadaşların çoğu serbest muhasebeci mali müşavir, yeminli mali müşavir olduğu için vergi denetim elemanları ile ciddi biçimde başları belaya girecek, çünkü o vade farklarının tahakkuk edip etmediği, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi açısından ciddi bir iş potansiyeli çıkacak o anlamda söylüyorum yoksa mantığına benim hiçbir itirazım yok. Çok teşekkür ederim Hocam. Ben de çok özür diliyorum, ben de bir programım var, bir seyahatim o nedenle ayrılmak durumundayım ama bu keyifli toplantının aynen keyfinin artarak devamını ben de diliyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum.



OTURUM BAŞKANI _

Sayın Yavrucu’ya teşekkür ediyoruz. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nu işverenler cephesi açısından gerek kurumsal yönetime yönelik düzenlemelerini gerekse de sermaye şirketlerine yönelik düzenlemelerin kısa bir özetini geçti. Aslında Sayın Ferruh Tunç ile de biraz sunumlar çakıştı herhalde, o yüzden ben daha fazla uzatmadan bir hayli de zaman geçti, ilerledi. Sayın Ferruh Tunç’a vermek istiyorum sözü. Buyurun Sayın Tunç.

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda Kurumsallaşmayla İlgili Düzenlemeler”

FERRUH TUNÇ _ SMMM _

Bir öneriniz var mı Sayın Başkan çakışmayla ilgili? Doğrusu evet, Ayhan Yavrucu çok aydınlatıcı bir şekilde Türk Ticaret Kanunu’nun ilişkin hükümlerini takdim ettiler. Doğrusu aynı konu benim gündemimde olmasına rağmen ben de istifade ettim, gayet aydınlatıcıydı. Ama tabii şimdi bir sorunla karşı karşıyayız. Benim sunumumun içeriğiyle onun sunumunun içeriği aşağı yukarı örtüşüyor. O yüzden büyük bir şansla Değerli Hocamızın da devreye girmesiyle biraz zamanı az kullanarak, biraz da risk alarak Ayhan Bey’in konusundan çağrışımlar üzerinden kurulu bir takdim yapabilirim uygun olabilirse. Çünkü aynı konuları tekrar etmenin çok bir yararı yok.



Yanlış bilmiyorsam iş dünyasına Türk Ticaret Kanunu ile gelen kurumsallaşmanın yararı ne olur şeklinde bir temel soruya cevap arıyor olacaktık. Yanlış olmaz ise bu tür bir soruya cevabı iş dünyası veya şirketlere galiba, şirketlere bir şeyin yararı nedir, şirketler dünyasına veya iş dünyasına bir şeyin yararı nedir diye sorduğumuz vakit biraz da kurumsal yönetişimin terminolojisine yaslanır isek bunun paydaşları kimlerdir, onlar bu gelişmeden nasıl etkilenecek sorusunun cevaplamaya çalışmamız bize yol gösterici olabilir.

Kurumsal yönetim öncüsü olan şirketler dünyasında bir şirketin paydaşları hepimizin bildiği gibi onun hissedarı, çalışanları, müşterileri ve bir de düzenleyici kurumlar ve onların uzantısı olarak genel anlamda kamu, toplum ve onların adına onlar için hareket eden ve iş dünyasını düzenleyen kurumlar. Bunlara tek tek baktığımız vakit hiç birinin bahsettiğimiz yeni Türk Ticaret Kanunu ile iş yaşamımıza hakikaten benzetmeler çok yerinde, bir milat şeklinde sokmaya gayret ettiğimiz kurumsallaşmanın bu paydaşlardan her birine ilave değer sunarak toplam iş dünyasını yukarıya doğru çekeceğinden bizim şahsen bir tereddüdümüz yok. Ama büyük ölçüde vergi arka planı olan değerli meslektaşlarımla bir araya gelmişken bu kurumsal yönetişim, kurumsal yönetimin de Türkiye’de benzeri diğer yeni kavramlar gibi ele alınışında zaman zaman bazı hatalara düşebileceğimizi size işaret etmek isterim. O da bu kavramların, bu müesseselerin kendi tarihi bağlamından çıkartılıp bir mutlak çare gibi takdim edilmesidir. Aslına bakarsanız farklı düzeylerde kurumsal yönetimden söz ediyoruz, Türkiye’de kurumsal yönetimden söz ettiğimiz vakit şikayet ettiklerimiz, varmaya çalıştıklarımızla söz gelimi Wall Street’teki kurumsal yönetim tartışmaları aslında kağıt üzerinde aynıysa da ben son zamanlarda çok fazla kurumsal yönetimle ilgili tartışmaya dahil oldum, biraz biz bir gerilikten şikayet etme noktasında kalıyoruz. Kurumsal yönetim kavramı bu denli nasıl önemli oldu ve gündemimize geldi? Aslına bakarsanız çok kısa bir şekilde tarihi perspektiften baktığımızda gelişmiş, ilerlemiş pazarlardaki iş dünyasının macerasından ortaya çıktı dememiz lazım. Yani yüz yüze olduğumuz sorun kavramları doğuran pazarlarda, kaynaklarda çok iyi çalışan fakat bizde çalışmayan bir müessese değil. Eş zamanlı olarak bir şey yaşıyoruz o da iş dünyasında kurumsal yönetişim diye bir müessesesinin, bir yaklaşımın, araçlar bütününün devreye sokulma ihtiyacı. Bu büyük ölçüde çok ileriye gitmeye gerek yok ama esas olarak bir milat alacak isek Bretton Woods sisteminin çöküşünden sonra yaklaşık 30-40 yıldır yaşadığımız bir sürecin bir iş dünyası, şirketler dünyasının gelip dayandığı noktada yüz yüze geldiğimiz bir soruna cevap bulma çabasından ibaret. Henüz tümü ile çok umutlu olmamıza dair ipuçları yok. Bu bir çözüm arayışı. Bu başlangıcı niye vermeye çalıştım? Çünkü o tarih itibariyle doların altına bağımlılığı ortadan kalktıktan sonra son dönemlerde en tepe noktasına çıkan sermayenin hareketliliği dönemi başladı. O dönemle bugün arasında en büyük benzerlik piyasadaki dolar miktarının eskiye oranla çok yüksek olmasıydı. Bu tabiatıyla sermayenin fazla paranın sadece kendi topraklarında, kendi coğrafyasında, bölgesinde alanını genişletmesine ve nihayetinde globalleşme, kürselleşme diye adını koyduğumuz o yolculuğa çıkmasına neden oldu. Halka açılma bu pazarlarda aslında tarihi olarak var, eskiden beri çok ortaklı bir iş dünyası var bizimkinin aksine. Bizde ise büyük ölçüde aile şirketleri halka açılmanın tarihi hep bildiğimiz gibi çok yeni.

Uzatmayacağım konuyu ama bu 30-40 yıl içinde baktığımız zaman birkaç belirgin şey var. Bunun birisi, bu sermayenin hareketlenmesi ve başka pazarlarda, başka ülkelerde yatırıma giderek temerküzü, iş durumlarını büyütmesi, daha fazla, daha büyük işletmeleri halka açması ve işletmelerin gerek yönetimlerinde gerek pazarla iletişimlerinde bir kanaldan yine günümüze rengini veren yüksek teknolojinin, iletişim teknolojisinin hızlanması ile yeni bir döneme gelindi. Bu döneme diyebiliriz ki biz, işletmelerin bir işletme şıklığı aradığı, daima görücüde olduğu, hisse senedi alanlara karşı kendini çok iyi bir şekilde ifade etmesi gerektiği bir dönem yaşadık. İstatistiklere baktığımız zaman eskiden yatırımcıların hisseleri istatistiklere bakmadan evvel eğer üniversite yıllarımıza gidecek olursak iktisat derslerinde hisse senetlerinin ne için alındığı sorusuna en azından benim verdiğim cevap; ondan kar payı almaktı. Ama bu süreç içinde hisse senetleri ondan kar payı almak üzere değil anında değiştirilen bir araç olarak kullanılır hale geldi. Hissedar dediğimiz ya da yatırımcı dediğimiz grup çok güçlü hale geldi. Bahsettiğimiz bazen biz yerel burada tartışırken hissedarı kutsuyoruz, yani küçük yatırımcıyı kutsuyoruz. Aslında küçük yatırımcı kendi başına hiçbir zaman pazarda sayıları çok olmasına rağmen bir yönelimi temsil etmiyor. Aynı zamanda büyük yatırımcılarla beraber bir kombinasyon halinde yatırım yapıyor. Bu yatırımcılar anında bir şirketten diğerine geçebilerek ellerindeki hisse senetlerinin çok sık değişerek büyük bir güç haline geldiler ve giderek işletmeler sadece pazarla konuşan, sık sık değişim yapan, sık sık yeni yüzler deneyen ve giderek de Enron’a vardığı yerde dejenere olan bir noktaya geldiler. Ve o noktadan sonra anlaşıldı ki şirkete yatırım yapanların sadece işletme tarafından celp edilmek üzere bazı hareketlere muhatap olan bir kesim olmaktan çok aynı zamanda işletmenin yönetimine dair de ikna olunması, o işletmenin yönetiminin eskiden olduğundan daha şeffaf olması bugün üzerine kurumsal yönetim ilkeleri dediğimiz ilkelere dayalı yeni bir yönetim tarzının hayata geçirilmesi gereği ortaya çıktı. Bu bakımdan baktığımızda hem tarihsel geçmişe baktığımızda Türkiye’de Türk Ticaret Kanunu’nun bugün itibariyle neredeyse eksiksiz bir şekilde, belki de bunu söyleyecek yetkide değilim ama belki vardır diye söylüyorum olabilir her şeyde bir kusur ama hakikaten mükemmel bir şekilde bu kurumsal yönetişim anlayışını iş yaşamımıza katmanın geliyor olması çok mutluluk verici bir şey. Burada küçük bir parantez açacağım izninizle, bu işi Türkiye’de sosyal ve ekonomik hayatımızda zaman zaman böyle dönüşümler oluyor, çok değerli insanlar yetişiyor ama çok azına iyi ve önemli şeyler yapmak nasip oluyor. Değerli Hocamızdan bu bakımdan şanslıyız, hakikaten olağanüstü bir insanı çok teknik ve rasyonel alınması gereken bir konu olmasına rağmen ortaya çıkarttıkları eser, bu eseri dile getirişleri, iletişimleri hakikaten zaman zaman beni duygulandırıyor. Hocamıza sahip olmaktan, parantezi de kapatayım, çok gurur duyuyoruz. Eser çok büyük!

Şimdi, ne getiriyoru tekrar ederek hakikaten aynı konulara girmeyeyim ama izninizle, ne kadar vaktim kaldı?



OTURUM BAŞKANI _

10 dakika.



FERRUH TUNÇ _ SMMM _

Evet, şimdi bu bizim önümüzde duran metin bana, okuduğum zaman bilhassa bu sunuşu vermeye yöneldiğim zaman bir kere daha bunu hissettim çünkü mükemmellik duygusu veriyor ve ürküyorum. Öğleden önceki sunuşta da yer yer gerçekten heyecanlanarak değerli Hocamızı dinledim. Orada da hem hayranlık duydum hem de ürktüm. Şu sebeple; bugün aslında tereddütleri ve ürküntüleri dile getirecek bir zaman değildir ama hakikaten bu dönüşüm herhangi bir dönüşüm değil. Her herhangi, sıradan olmayan dönüşüm gibi hayata geçirilmesi de oldukça güç. Türkiye’de çok sıklıkla biz kabuk değişimler yaşayıp, araçları öldürmekle meşhuruz. Yeni bir tartışma yaratmak istemem ama aslında en azından ihtiyatla şunu söyleyebilirim; Yeminli Mali Müşavirlik Mevzuatı çıktığında da beklentilerimiz bugün yaşadıklarımızdan herhalde biraz farklıydı. Nasıl orada beklentilerimizle yaşadıklarımız farklı ise bugün bu Yasa’yı hayata geçirmek de, işin ayrıntılarına, detaylarına takılıp bugün Hocamızın anlattığı arkada duran blokları, ilkeleri göz ardı edersek mahrur olduğumuz bir silahla, ustası olduğumuz bir silahla bu miladı bir sıradan dönüşüme, bir kabuk, bir gösteriş, bir özüne ulaşamayan bir dönüşüme mahkum edebiliriz.

Tabii, bir anlayış meselesi değil bu, ekonominin bütününe giydirilecek olan bu üst yapı, bu düzenleme, hukuk düzenlemesi ve ekonomi giyebilecek durumda mı? Her düzenlemenin bir zor boyutu var, ülkeyi yönetenler, baskı grupları bunu giydirebilecek ısrarda ve kararlılıkta mı? Bunlar konusunda en son yorum yapacaklardan birisi benim, o yüzden sadece ürküntümü dile getirdim. Mesleğimizle ilgili olarak size birkaç söz edip mikrofonu devretmek istiyorum. Tabii bu değişikliklerden en önemlilerinden biri risk yönetim ve denetim. Sayın Başkanın sabah yaptığı konuşmada çok bilemediğim, doğrusu samimiyetle söylüyorum, Sayın Başkanı eleştirmek aklımın ucundan bile geçmez, bazı tartışmaların olduğundan söz ettiler. O tartışmaların kimler arasında olduğunu bilmiyorum ama ben dünyadaki dört büyük denetim şirketlerinden birinin Türkiye’deki operasyonunun başkanı olarak bizim şirketimizin Türkiye’de bu meselede kamu çıkarından daha üstün bir çıkara hiçbir zaman angaje olmadığını ve olmayacağını çok rahatlıkla size söyleyebilirim. İlaveten bizim bütün kaynağımız 600 kişi bu işin oluşması için üstüne düşecek her türlü toplumsal sorumluluğu üstlenmeye hazırdır. Biz, serbest muhasebeci ve mali müşavir veya yeminli mali müşavir veya diğer düzenlemelerle SPK, BDDK düzenlemeleri ile şimdilik biraz pragmatik bir şekilde yapılan bu mesleğin tek, bütün ve aslı tarafından düzenleniyor olmasını arzu ediyoruz sanıyorum hepimiz gibi. Dışarıda en iyi örneklerde olduğu gibi supervisior boardın oluşturulması, oranın bir ve tek olması, onun sahibinin de meslek mensupları olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Tabii yeni dönemdeki denetimden bahsederken bir illüzyon içinde olmamız lazım, biraz acı gelecek ama yeni dönemdeki denetim eskiden yapmakta olduğumuz denetimlerden farklı olması lazım. bahsettiğim regüle bağımsız denetim alanı değil, yani daha çok yeminli mali müşavirlik denetimini kast edeceğim. Türk Ticaret Kanunu uyarınca yapacağınız denetim bir simülasyon, bir –mış gibi denetimi olursa Türkiye çok şey kaybedecektir. Onun için meslek mensupları olarak bizim, müşterilerimizin, kamu otoritelerinin, düzenleyici denetleyici otoritelerin burada bir mevzuat meselesini konuşmadığımızı, burada bir yine değerli konuşmacının işaret ettiği gibi Hocamdı galiba, kamu kurumları şovenizmi, grup şovenizmi gibi meselelerin arkasına takılıp dünyanın çok zor bir döneminde nispeten iyi şeyleri yapan Türkiye’nin önünü açmakta üzerimize düşeni yapabileceğimizi düşünüyorum, yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Tekraren söylemek isterim ki, bir meslektaşınız olarak, hasbelkader kurumsallaşabilmiş kurumla bu işi neredeyse 25 yıldır yapmakta olan bir meslektaşınız olarak bunun mümkün, buna hepimizin layık olduğunu düşünüyorum. Çok teşekkür ederim.

OTURUM BAŞKANI _

Sayın Tunç’a biz de teşekkür ediyoruz. Sayın Tunç aslında Türk Ticaret Kanunu’ndaki kurumsallaşmaya yönelik maddeleri anlatacaktı fakat bir önceki konuşmacı bu konuya yeterince değindiği için iş cephesi açısından kurumsallaşmanın önemini ve kurumsallaşmanın bugün bu kadar tartışılıyor olmasının aslında gelişmiş pazarlarda yaşanan sıkıntılardan da kaynakladığının altını çizdiler.

Denetime ilişkin ben de bir şeyler söylemek isterim bir sonraki konuşmacıya geçmeden önce. Elbette ki biz meslek mensupları olarak almış olduğumuz lisanslamanın, ruhsatların arkasında olacağız. Bir, biz olaya böyle bakıyoruz, yani 3568 sayılı Yasa’ya göre almış olduğumuz ruhsatların tartışma konusu yapılmasını istemiyoruz, yeterli olmadığına dair bir kanının da doğmasını istemiyoruz. Ama mutlaka denetim farklı bir iş, bugüne kadar yapmış olduğumuz işlerden farklı bir iş. Yeni düzene de ayak uydurmak için mutlaka bu alanda faaliyet gösterecek meslektaşlarımızın ciddi bir eğitim, belki bu eğitim içerisinde yapılacak quiz niteliğindeki sınavlar uzun süreli bir eğitimle bu sertifikasyonun alınması noktasında meslek örgütlerimizde böyle bir görüş oluştu. Elbette ki biz istiyoruz ki bu ülkede yapılan denetimin bugüne kadar mesleki birikimleriyle gelmiş meslektaşlar tarafından oluşacak özellikle tırnaklarıyla kazıyarak gelinen böylesi bir birikimle yapılmasının meslektaşların önünü açacağını da biliyoruz. Elbette ki rekabet ortamında herkes bu pazarda bir şekilde yer almaya devam edecek ama biz istiyoruz ki meslektaşlarımızın da özellikle kurumsal yapılarını bir an evvel sağlamlaştırarak bu alanda söz sahibi olmalarını, bu piyasada yer kapmalarını. Ben öyle tahmin ediyorum ki 2013 ile birlikte denetim alanında Türkiye’de 2 milyar TL civarında bir pazar oluşacağı, bence yaklaşık 350 bin sermaye şirketinin denetime tabi tutulacağını varsayarsak böyle bir pazar oluşabilir diye düşünüyoruz. Elbette ki yeni oluşacak, bugüne kadar oluşmuş yerli denetim firmalarında bu alan içerisinde ciddi bir rekabet gücü yaratabilmeleri için şimdiden başlayarak kurumsal yapılarını oluşturmaları da gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun Başkanı, Sevgili Hocam Profesör Doktor Orhan Çevik “Kurumsallaşmanın Sağlanmasında ve Kayıt Dışı Ekonominin Engellenmesinde TMSK’nın Rolü” başlıklı sunumu gerçekleştirecekler. Hocam süremiz 20 dakika, buyurun Hocam.

Kurumsallaşmanın Sağlanmasında ve Kayıt Dışı Ekonominin Engellenmesinde TMSK’nın Rolü”

ORHAN ÇEVİK _ TMSK BAŞKANI _

Sayın Başkan, değerli katılımcılar sunuşuma başlamadan önce bu toplantının düzenlenmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür etmek isterim. Bir teşekkürümü de Sayın Başkana etmek isterim, Sayın Başkan biraz erken akademik yükselme yaptı, Allah söyletti diyelim! Henüz profesör değilim, Siyasal Bilgiler Fakültesinde Doçent olarak çalışıyorum, Muhasebe Finansman Anabilim Dalında.

Şimdi, kurumsallaşma ve kurumsallaşmanın bir ayağı olan kayıt dışı ekonominin ortadan kaldırılması konusunda muhasebe standartlarının rolünü ve muhasebe standartlarının geliştirilmesinde Türkiye Muhasebe Standartları kurulunun yaptığı faaliyetleri kısaca anlatabilme fırsatı buldum. Bunu anlatmadan önce isterseniz bir itiraf bulunmama gerekiyor; kurumsallaşmayı ve kurumsallaşmanın faydalarını, gerekliliğini herhalde o masada en son anlatacak kişi benim. O masada oturan her bir temsilci aslında kurumsallaşmanın Türkiye’deki kurumsallaşmanın başarı örneklerinin birer temsilcileri. Alarko Holding, Alarko Grubu Türkiye’deki kurumsallaşma bakımından en ilk örneklerden birisi. Aynı şekilde Yazıcılar Holding, aynı şekilde KPMG ve diğer bilemediğim katılımcılarda da kurumsallaşmanın başarı örneklerini görmek mümkün. Dolayısıyla ben sunuşumda kurumsallaşmanın niye faydalı olduğu konusuna çok değinmeden kurumsallaşma ile muhasebe bilgileri arasındaki ilişkiyi kurmak istedim ve kurumsallaşmanın potansiyel sorunlarından biri olan, kurumsallaşmanın kendi içerisinde barındırdığı önemli sorunlardan biri olan çıkar çatışması sorununun çözülmesinde muhasebe bilgisi ne işe yarıyor biraz bundan bahsetmeyi planladım. Daha sonra da bu iki işte, hem kurumsallaşmayı gerçekleştirmek için hem kurumsallaşmanın sorunu olan veya bir yan ürünü olan sonucunu ortadan kaldırmak için muhasebe bilgisinin nasıl kullanıldığını ve hangi muhasebe bilgisinin kullanılması gerektiğini kısaca özetlemeye çalışacağım ve buradan da Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu bu sorunun da çözülmesinde neler yapıyor, bu bakımdan da görüşlerimi paylaşma fırsatı bulacağım.

Şimdi, kurumsallaşma anladığımız kadarıyla iyi bir şey, şirketlerin kurumsallaşması hem varlıklarını devam ettirebilmesi bakımından hem finansman kaynaklarına kolay ulaşması bakımından hem de daha doğru yönetilmesi, paydaşlarına daha doğru kaynak aktarabilmesi bakımından gerekli ve faydalı şirketler açısında. Şimdi bu gereklilik KOBİ ölçekli şirketlerde biraz daha önem taşıyor. Çünkü KOBİ ölçekli şirketler aynı zamanda bir başka eşiği aşmak zorundalar. Hem kurumsallaşacaklar hem de KOBİ olmanın verdiği dezavantajla varlıklarını devam ettirecekler. Dolayısıyla KOBİ’ler bakımından da bu sorunu veya bu gerekliliği biraz daha ayrıntılı düşünmek gerekiyor. Ama bildiğimiz bir şey var, inandığımız bir şey var; şirketlerin kurumsallaşabilmesi için, şirketlerin en önemli araçlarından bir tanesi veya kurumsallaşma bakımından en gerekli ihtiyaçlarından bir tanesi muhasebe bilgileridir, kaliteli muhasebe sistemi, çalışan bir muhasebe sistemi ve kaliteli bir muhasebe bilgi sistemi. Eğer bu yok ise, bunu sağlayamıyor ise şirket veya bunu sağlayamıyorsa hukuk sistemi veya düzenlemeler o zaman kurumsallaşma biraz daha el yordamıyla gidiyor veya biraz daha iyi niyetle gidiyor veya muhasebe bilgisinden elde edilebilecek faydayı elde edemeden kurumsallaşıyoruz. Yani biraz daha fazla maliyete katlanıyoruz, birinci nokta bu.

İkinci nokta ise, kurumsallaşmayla ortaya çıkan, aslında hep var olan ancak kurumsallaşma ile biraz daha ortaya çıkan şirket içindeki çıkar çatışması problemimiz. Şirket içerisinde farklı çıkar grupları var ve bu farklı çıkar grupları belli zamanlarda ve çoğunlukla çatışırlar. Zaten şirket organizasyonu da bu demek, çıkar çatışması organizasyonu, örgütü. Şimdi biz, bu çıkar çatışmasını yönetebilmek için bir takım maliyetlere katlanırız şirket içinde. Bu maliyet; denetim maliyeti olabilir, izleme maliyeti olabilir, başka akılınıza gelecek birçok maliyet olabilir. İşte bu maliyetin azaltılması veya bunun iyi yönetilmesi de kaliteli bir muhasebe bilgisiyle ancak sağlanabilir. Eğer siz şirket içerisinde veya ülkede kaliteli bir muhasebe sistemi kurabiliyorsanız, zamanında sunum yapan bir muhasebe sistemi geliştirebiliyorsanız o zaman bu çıkar çatışması probleminin maliyetlerini de azaltabilirsiniz. Dolayısıyla hem kurumsallaşmak için hem de kurumsallaşmayı sürdürebilmek için bizim iyi çalışan bir sisteme ihtiyacımız var, doğru bir muhasebe sistemine ihtiyacımız var. Bunu nasıl yaparız? Çok teorik tartışmalara girmek istemem, bu söylediklerimin arka planında ciddi teorik tartışmalar vardır 1930’lu yıllardan bu tarafa yapılan teorik tartışmalar vardır onları bir kenara bırakalım ama bu problem veya muhasebe bilgisinin kullanılması şirket demokrasisi ile oluyor. İşte sabahtan beri konuşulan Türk Ticaret Kanunu’nun getirdikleri, Türk Ticaret Kanunu’nun öngördükleri aslında Türkiye’de şirket demokrasisini oluşturmak için yapılmış bir düzenlemedir aynı zamanda. Biz buna dayalı olarak şirketleri demokratik ilkelere göre yönetebilir bir altyapı sağlamış durumdayız Türk Ticaret Kanunu’nun yasalaşmasıyla birlikte. Ve biz bunu, eğer şirket demokrasisini kurabilirsek bu çıkar grupları arasındaki dengeyi, çıkar grupları içindeki bu çatışmayı daha az maliyette ortadan kaldırabileceğiz ve tabii bu hesap verilebilirlik yoluyla olacak ve hesap verilebilirlik zaten muhasebenin kardeşi. Yani muhasebe ile hesap vermek aynı kelime kökünden çıkıyor, birlikte değerlendiriliyor ve işte kurumsallaşma, kurumsal yönetim, Türk Ticaret Kanunu, işte şirketlerin devamının sağlanması, rekabetinin sağlanması, her şey aslında bu sihirli kelimeler üzerine kuruludur ve bu sihirli kelimeler de Türk Ticaret Kanunu ile getirilen içeriktedir. Onun için bir Türk Ticaret Kanunu’na Türkiye’deki bir önemli dönüşümdür diye bakıyoruz. Türkiye’deki hem şirketler bakımından, hem ortaklar bakımından, hem denetçiler bakımından, muhasebeciler bakımından herkes için bir dönüşüm fırsatı yaratılmaktadır.

Şimdi, bu resmi belirledikten sonra bir kenara çekilip; peki bu işte iyi bir muhasebe bilgisi, kaliteli bir muhasebe bilgisi dedik de bu muhasebe bilgisi hangisidir? Hangisi olursa bu muhasebe bilgisi bu söylediğimiz amaçlara yönelik olur? Bu sorunun cevabı şu anda Uluslararası Finansal Raporlama Standartları, Türkiye için söylersek Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile tam uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarıdır, Türkiye Finansal Raporlama Standartlarıdır. Çünkü Türkiye Finansal Raporlama Standartları farklı gerekçelerle şu anda en kaliteli muhasebe bilgisi üretmemizi sağlar bir. Bütün ekonomik ilişkileri tam ve gerçeğe uygun olarak finansal tablolarda raporlayabildiğimiz iddiasındayız. Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile tam uyumlu Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına bir şirket uyguladığında ekonomik ilişkileri doğru bir şekilde finansal tablosuna aktarabilir. Doğru bir şekilde aktarmak, doğru değerle ölçebilir anlamında gelir, doğru yerde raporlar anlamına gelir, doğru zamanda raporlar anlamına gelir, bunu sağlar. Bu çok önemli bir avantajdır aslında, yani sizin karar vermenizi sağlayacak önemli bir aracı üretir. Bunun dışında Türkiye Muhasebe Standartları bir başka faydası daha vardır; bu doğru bilgiyi üretirken doğru bilginin üretilmesi aşamasında biraz önce ifade etmeye çalıştığım şekli ile bu birbirileri ile sürekli çatışan çıkar grupları arasında tarafsız bir yerde durur. Yani bu çıkar gruplarından herhangi birinin tarafını tutmaksızın, çıkar gruplarına eşit uzaklıkta kalarak doğru finansal raporlama yaparız. Yani Türk Ticaret Kanunu’ndaki bu dürüst resim ilkesini ancak böyle bir düzenleme ile gerçekleştirebiliriz, ancak böyle bir düzenleme ile vücut bulabilir. Çünkü siz çıkar grupları içerisinde birine taraf olursanız, birine yakın olursanız o zaman bir yerlerde bir terslik var anlamına gelir. İşte muhasebe standartlarının bir başka ilkesi de budur çünkü muhasebe standartlarının oluşturulma süreci bunun üzerine kuruludur ve muhasebe standartları farklı çıkar gruplarının birlikte oluşturduğu muhasebe düzenlemeleridir. Yani herhangi bir grup, işte bankalar, işte değerleme uzmanları, işte denetçiler, işte muhasebe kayıtları tutanlar kimlerse, bunların değil herkesin ortak fikridir, üzerinde konsensüs sağladığı düzenlemelerdir, ikinci olarak da bu faydayı sağlar. Bu nedenden dolayı bizim açımızdan kaliteli muhasebe bilgisidir.



Üçüncü olarak da, muhasebe standartları geniş bir kamuyu aydınlatma aracıdır aynı zamanda veya şirketlerin kamu ile iletişim kurduğu bir araçtır. Biz Uluslararası Muhasebe Standartlarıyla raporladığımızda Türkiye Muhasebe Standartları ile bir finansal rapor ürettiğimizde sadece finansal bilgileri değil, finansal bilgileri destekleyen finansal olmayan bilgileri de ve bunları destekleyen diğer açıklayıcı bilgileri de kamuyla paylaşırız. Hatta belki deklere edilmemiştir ama Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının iddiası gelecekte belki yavaş yavaş şirketin sadece finansal bilgilerini dizayn etmek değil, aynı zamanda şirketin faaliyet raporunu da dizayn etmek iddiasına girecektir. Önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz. Bunun ilk örneğini biz yazın web sayfamızda yayınladık ve ilgili kuruluşlara da birer yazı ile gönderdik; Türkiye’de Yönetimin Yorumu adı verilen bir düzenleme, ihtiyari bir düzenlemeyi yayımladık. Aslında bu bir finansal rapor değil faaliyet raporu içeriğiydi. Ama biz bu muhasebe standardının uygulanması zorunlu olmadığı için ihtiyari olarak bunun uygulanabileceği tavsiyesi ile paydaşlarımızla paylaştık bunu, belki dikkat etmişsinizdir web sayfamızda. Dolayısıyla kamuyu aydınlatmayla ilgili bu içerik, finansal olmayan bilgilerin de kamuya sunulması anlamına gelir ve şirketin paydaşlarıyla iletişim kurması ortamını sağlar. İşte bu nedenlerle, lafı çok fazla uzatmak istemem ama bu nedenlerle biz Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile tam uyumlu, bunu özellikle ifade ediyorum, uzun olmasına rağmen sık sık tekrar ediyorum; Türkiye Muhasebe Standartlarının kaliteli muhasebe bilgi üretilen bir mekanizma olduğu iddiasındayız ve zaten bu da kabul edilmiş bir durumdur. Bu, şundan kaynaklanıyor; bunun bir başka gerekçesi daha var, ben belki muhasebe standartları konusunda biraz daha ayrıntılı çalışmış meslektaşlarımız takip etmişlerdir, finansal raporlama standartları sadece şirketlerin finansal durumu, finansal performansı hakkında raporlama yapmaz. Aynı zamanda bu bir satır olarak geçer kavramsal çerçevede, aynı zamanda iddiası şudur; şirkette şirket yöneticisine emanet edilmiş fonların nasıl yönetildiği konusunda da bilgi verir. Dolayısıyla bu çok geniş kapsamlı bir şeydir, bu kurumsallaşma dediğiniz işte rekabete açık olma demek, işte şirketin büyümesi her şey aslında bu sihirli cümle üzerine kuruludur ve bunun uygulanması üzerine kuruludur. Bunun kavramsal çerçevede olmasına ayrıca önem taşır. Belki biraz teorik tartışmalara girmiş oldum ama niye bizim açımızdan Türkiye Finansal Raporlama Standartları kaliteli, ihtiyacımız olan kaliteli muhasebe bilgisi üretir sorusunun cevabını vermek için veya bu iddiada isek bunu biraz daha temellendirebilmek için buna ihtiyacımız vardı, bunun için bu teorik tartışmalara biraz girmiş oldum.

Peki, biz Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını yayımlarken TMSK olarak bu görevimizi nasıl yerine getiriyoruz? İsterseniz biraz da bundan bahsedeyim. Yasa’dan aldığımız bir yetki var ve Türk Ticaret Kanunu da zaten bu yetkimizi biraz daha güçlendiriyor, biraz daha çerçevesini genişleterek bu yetkiyi veriyor. Biz, Türkiye’de Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile tam uyumlu Türkiye Finansal Raporlama yayımlamak, muhasebe standartlarını yayınlamaktayız. Biz bunları yayınlarken şu anda Türk Ticaret Kanunu ile bir şeyin farkındayız; Türk Ticaret Kanunu ile yeni bir finansal raporlama iklimi oluşuyor Türkiye’de, yeni bir denetim iklimi oluşuyor, önceden denetlenmeyen aktörler, şirketler denetlenebiliyor, eskiden konuşmadığımız ticari bilgileri, sır olarak saklanan bilgileri finansal raporlarda açıklar hale geliyoruz. Oysa yeni bir iklimden bahsediyoruz. İşte biz, bu iklimin oluşmasında elimizden geldiği kadar çaba sarf ediyoruz. Bunun daha geçişinin doğru olması, daha sorunsuz geçişin yaşanması ve daha doğru uygulanabilmesi için faaliyetlerimizi planlıyoruz ve biz bu faaliyetleri aslında 2002’den beri yapıyoruz. Aslında Türkiye’de finansal raporlama standartlarının 2005’ten beri sağlıklı bir şekilde uyguluyoruz. Yeni olan ekonomideki diğer kesimin, sessiz çoğunluğun bunu uygulamaya başlayacak olmasıdır. 2002’den beri yayınlıyoruz, aslında bu 2002’den beri yayınlanan çabalar öncesine gidiyor, taa 1990’ların sonuna kadar gidiyor, 1999’da, 1997’de. 1999’da bir takım standartlar yayımlandı, TÜRMOB bünyesinde yapılan çalışmaların devamıdır bunlar ama uzun bir, yani Türkiye bakımından uzun sayılamaz ama bizim açımızdan yeterince uzun bir süredir finansal raporlama standartlarını iç hukukumuza aktarıyoruz. Biz bunu iç hukukumuza aktarırken bunu eş zamanlı olarak yapıyoruz. Yani şu anda Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarında ne yayınlandıysa, hangi zamanda yürürlüğe girecek ise, girilmesi öngörülüyorsa biz de senkronize bir şekilde bunu iç hukukumuza aktarabilmekteyiz. Bu bizim açımızdan son derece önemli, zamanı yakalamak adına önemli, aynı zamanda biz sadece muhasebe standartlarını iç hukuka aktarmak bakımından zamanı yakalamış değiliz, biz aynı zamanda taslakları da yakalamış durumdayız. Şu anda bizim web sayfanıza girdiğinizde Uluslararası Muhasebe Standartlarının gündeminde olan muhasebe standardı taslaklarının da Türkçe metinlerine, karşılıklarına ulaşabilirsiniz. Şu anda iki tanesi yayınladık, önümüzdeki günlerde kalan iki tanesini daha yayınlayacağız; hasılatla ilgili, kiralamalarla ilgili taslaklar şu anda yayınlanmış durumda web sayfamızda. Bunlar bizim için son derece önemli, çünkü biz yanı zamanda sadece muhasebe standartlarını üretmiyoruz, muhasebe standartlarının oluşturulma sürecine de dahil olmaya başladık. Yani uluslararası alanda, Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu bünyesinde, komisyonlarda, komitelerde, kurlarda, gruplarda Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu olarak gelişmekte olan bir ekonominin sesini duyurmaya çalışıyoruz oradaki ortamlarda. Bunu da biz bir fayda olarak, bir gelişim olarak duyurmanın faydalı olacağını düşündüm. Dolayısıyla bu taslak yayınlanması ve taslaklara ilişkin olarak sürecin tanımlanması Türkiye’de muhasebe standartlarının gelişimi bakımından, uygulanması bakımından son derece önemli adımlardır veya son derece faydalı sonuçları olacaktır diye düşünüyoruz.

Şimdi, yeni Türk Ticaret Kanunu Türkiye Muhasebe Standartları Kuruluna sadece muhasebe standartlarını geliştirme görevi ve yetkisi vermiyor. Aslında bir de Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulanması için danışmanlık görevi veriyor, dolaylı olarak bazen doğrudan, 88.maddede doğrudan danışmanlık görevimiz var. Yani kanunları gereği muhasebe konusunda düzenleme yapma yetkisi bulunan kurullar muhasebeyle ilgili düzenleme yapmadan önce Türkiye Muhasebe Standartları Kuruluyla görüşmek durumundalar. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun muhasebe standartlarına aykırı olmadığı yönündeki görüşü ile ancak bu düzenlemeyi yapabilecek durumdalar. Bu muhasebe standartlarıyla ilgili uygulamanın sigortasıdır, yani bu uygulama devam ettiği sürece Türkiye’de herhangi bir kurumun, kuruluşun, BDDK’nın, SPK’nın, Hazine Müsteşarlığının, EPDK’nın aklınıza kim gelirse, bunların muhasebe standartlarıyla ilgili olarak faklı düzenlemeler yapmaları, kurallara arkadan dolanmaları mümkün olamayacak. Bu bizim açımızdan son derece önemli, çünkü biz bu danışmanlık görevini daha geniş algıladık, biz aynı zamanda Muhasebe Standartları Kurulu içerisinde etkin çalışan bir danışmanlık birimi de oluşturduk, yani görüş verme birimimiz var. Kurumsal olarak TMSK’ya başvuran bir birim, bir kurum muhasebe standardının uygulanması konusunda, açık olmayan husus konusunda TMSK’dan görüş alabilmektedir. Bu eskiden beri bu kadar resmi değil, bu kadar kurumsal değildi, resmi kurumlar aracılığıyla yapıyorduk ama şu anda biz dışarıdan bu tür kurumsal taleplere cevap verebilir durumdayız. Web sayfamızda bununla ilgili oluşan kurul görüşlerini de kamu ile paylaştığımız için buna ilişkin bilgileri de web sayfasından edinebilmek mümkündür. Yani kim, hangi görüşü istedi, Kurulda nasıl görüşüldü ve Kurulda oluşan görüş, nasıl görüşüldü belki tartışmalı bir şey ama Kuruldan çıkan görüş nediri web sayfasından Kuruldan çıktığı anda ulaşmanız mümkündür. Bu danışmanlık görevimizin bir uzantısı olarak algıladık, aynı zamanda biz muhasebe standartlarının uygulanması ile ilgili olarak piyasanın ihtiyacı olan, piyasanın bizden istediği doğru uygulamaya yönelik olarak yapılması gereken şeyleri de yapmaktayız, yapıyoruz. İşte muhasebe standartlarının nasıl muhasebe kayıtlarına aktarılacağından tutun da muhasebe standardının nasıl uygulanacağına kadar kaynaklarımız elverdiği kadar bunlara cevap verebilmekteyiz.

Belki süremi aştım veya konuşurken bazen haddimi aşmış da olabilirim ama sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; diyoruz ki biz, Türkiye’de bir dönüşüm yaşanıyor, muhasebe standartları bu dönüşümün önemli bir ayağıdır, önemli bir parçasıdır. Biz TMSK olarak bu dönüşümde üzerimize düşen bütün görevleri paydaşlarımızla birlikte, paydaşlarımızla eşgüdüm içerisinde yapmaya hazırız ve üzerimize hangi görev düşer ise, nasıl yapabilirsek bunu yapıyorduk ve tekrar yapmaya devam edeceğiz diye ifadelerimi tamamlamak isterim. Bir son söz olarak da belki bir şeyi düzeltmem gerekiyor sabahki oturumla ilgili olarak; Tekinalp Hocanın bir ifadesi oldu, ifade şuydu; konsolidasyonla ilgili olarak konsolidasyon sürecine tabi olacak şirketler açısından konsolidasyonun esaslarının belirlenmesini talep ettim dedi Hoca, TMSK’dan talep ettim dedi. Ancak TMSK’nın buna bir cevap vermediğini ifade etti ama biz müteahhit defalar Hocamızla görüşmüştük bu konuyu, konsolidasyona ilişkin olarak bizim yapacağımız bir düzenleme yoktur, çünkü biz konsolidasyonla ilgili olan bütün standartları eş güdümlü olarak yayımladık. Şu anda konsolidasyonla ilgili bütün kurallar, hükümler yürürlüktedir. İşte 2005’ten itibaren bunlar yayınlanmış durumda, yaklaşık dört tane temel standart var, iki tane yorum var ve bunlar yürürlüktedir. Yani Hoca belki bu Ticaret Kanunu’nun şirketler topluluğu kısmının yürütülmesiyle, uygulanmasıyla ilgili önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyordu ancak ben bunu paylaşmak isterim ki TMSK’nın böyle bir gecikmişliği yoktur. Biz çok eskiden beri bunu yayınlamış durumdayız, şirketler açısından konsolidasyonun nasıl yapılacağı, kim tarafından yapılacağı, ne zaman yapılacağı, nasıl eliminasyonun yapılacağı açıktır, bununla ilgili muhasebe standartları vardır. Hatta bununla ilgili Uluslararası Muhasebe Standartları bu yıl içerisinde değişti, önümüzdeki hafta Resmi Gazetede konsolidasyonla ilgili bu yenilenen beş tane standardı da paket halinde yayınlayacağız. Yani bunun revizyonunu da tamamlamış durumdayız, bunların hepsi bitmiş durumda, çok eskiden beri yapıyorduk. Bunu da paylaşmak istedim. Çok, çok teşekkür ederim efendim görüşlerimi ifade etme fırsatı verdiğiniz için.


Yüklə 458,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin