Yasama Dönemi: 26 Yasama Yılı: 2



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə30/49
tarix01.08.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#65830
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   49

Anayasa Referandumu

  1. Komisyon ve Genel Kurul Çalışmaları

AKP’nin yıllara yayılan Başkanlık dayatmasının tarihinden bahisle, bu ısrara karşılık gelecek atmosferin yaratılması, uygun koşulların hazırlanması ve meselenin kamuoyunda kanıksanması ve halk tabanına yayılması için yapılan çalışmaların en belirleyici olan yakın tarihi 4 Şubat 2016 tarihinden başlamaktadır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu606, 26. yasama döneminde ilk toplantısını yapmak üzere TBMM Başkanı İsmail Kahraman başkanlığında bu tarihte toplanmış, ancak komisyonun AKP’li üyelerinin Başkanlık ısrarından vazgeçmemesi nedeniyle görüşmeler sonlandırılmıştır. ile 16 Şubat 2016 tarihinde çalışmalarına son vermiştir. Bu kısa çalışma, mevcut sistemin tartışılır olup olmadığı noktasında kilitlenmiş607 ve komisyon çalışmalarını durdurmuştur. Başkanlık konusunun bir dayatmaya dönüşmesi ve gerekli süreçlerin dışında bazı metotlarla gündemde tutulması süreci böylece başlamıştır. 4 partinin temsil edildiği komisyon çalışmalarının ardından, bu defa 3 parti temsilcisi ile ‘mini anayasa’ görüşmeleri 12 Ağustos 2016 tarihinde başlamış, HDP bu görüşmelere dahil edilmemiştir. Üçlü komisyon, 23 Eylül 2016 tarihinde, 7 madde üzerinde mutabakata varıldığı açıklaması ile birlikte çalışmalarını tamamladığını duyurdu. Ancak bu duruma ilişkin yeni bir gelişme olmaksızın AKP ve MHP, ikili görüşmelere başlamış, bu kapsamda 21 Kasım 2016 tarihinde AKP Genel Sekreteri Abdülhamit Gül ile MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak Anayasa değişiklik paketini görüşmek üzere bir araya gelmiştir. Bu görüşmeler neticesinde ise 8 Aralık 2016 tarihinde AKP ve MHP’nin yeni anayasa düzenlemesinde uzlaştığı haberleri servis edilmiş, sonuç olarak 10 Aralık 2016 tarihinde yeni anayasa teklifi608 Meclis Başkanlığı’na iletilmiştir. Tasarının Anayasa Komisyonu’nda görüşülmesine 20 Aralık 2016 tarihinde başlanmıştır.

Şiddetli tartışmalar eşliğinde yürütülen Anayasa Komisyonu, 21 madde halinde gelen “Başkanlık Teklifini” 18 madde halinde onaylayarak çalışmalarına 30 Aralık 2016 tarihinde son verdi ancak komisyon çalışma usulleri bakımından AKP iktidarı dönemine ışık tutan tartışmalı bir örnek sergiledi609. TBMM Başkanlığına 10 Aralık'ta sunulan teklifin, bazen gece yarısını geçen, bazen sabahı bulan, zaman zaman sert tartışma ve kavgaların yaşandığı görüşmeleri, komisyonda 9 gün sürdü. Teklifin tümü üzerindeki değerlendirmeler, aralıksız 5 gün yapıldı. Meclis Başkanlığına 21 madde olarak sunulan teklif, önergelerle 18 maddeye indi. "Yedek milletvekilliği" maddesi tekliften çıkartılırken, cumhurbaşkanının kararnameleriyle ilgili 14. ve 15. maddeler de geri çekilmiş ancak bu maddeler teklifin 9. ve 11. maddelerine eklenmiştir. Görüşmelerin en uzun mesaisi, son gün oldu. Komisyon, teklifi kabul etmek için son gün yaklaşık 17 saat çalıştı.

Komisyon çalışmaları ardından Anayasa teklifi 9 Ocak 2017 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanmıştır ve teklif 339 oyla kabul edilerek 21 Ocak 2017 tarihinde yasalaşmıştır. TBMM Genel Kurulunda teklifin tümü üzerinde yapılan gizli oylamaya 488 milletvekili katıldı. Oylamada 339 kabul, 142 ret oyu kullanıldı; 5 oy boş çıktı, 2 oy ise geçersiz sayıldı. Gizli oylama kurallarına açıkça uyulmadığı tespit edilen görüşmeler sürecinde meclis genel kurulu arbedelere sahne olmuş, farklı günlerde çıkan tartışmalar yerini kavgalara bırakmış ve bir çok milletvekili yaralanmıştır.

        1. Referandum Süreci

Yürürlüğe girmesi durumunda büyük oranda 2019 yılı itibarıyla geçerlilik kazanacak Anayasa değişiklik teklifi, başta komisyon çalışmaları, ardından ise genel kurul çalışmalarında apar topar görüşüldükten hemen sonra, iktidar partisi ülkeyi yine zaman kaybetmeden halk oylaması sürecine sokmuş ve referandum tarihi 16 Nisan 2017 olarak belirlenmiştir. Referandum çalışmaları, lojistik anlamda ciddi oranda haksız bir rekabet ortamında gerçekleşirken, iktidar partisi mensupları ve Cumhurbaşkanı süreci HAYIR çalışmalarını ciddi bir şekilde terör ile ilişkilendirmesi neticesine dek varmıştır. Toplumsal bir karşılık görmeyen bu itham kısa sürede terk edilmiştir ancak muhalefet partilerinin çalışmaları büyük ölçüde gerek yerel idareler gerek kışkırtılmış kitleler tarafından engellenmiştir610. Tüm olumsuzluklara rağmen kamuoyu araştırmalarının işret ettiği durum ise HAYIR çalışmaları lehine gelişmiştir.

Sonuç olarak 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye zoraki bir referandumda Anayasa değişikliğini oylamak üzere sandık başına gitmiştir. Ancak seçim günü de, ülkenin olağandışı koşullarda içine sürüklendiği bu süreç olağandışı bir uygulama ile istismar edilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) oy verme işleminin devam ettiği saatlerde aldığı 16 Nisan 2017/560 no.’lu kararında “Yüksek Seçim Kurulunca geçmiş yıllarda istikrarlı olarak, Yüksek Kurul tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde, sandık kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy pusulası ile seçmene kullandırılan oyların geçerli olduğu kabul edilmiştir” diyerek seçim güvenliğinin en önemli mekanizmalarından biri olan mühür şartını devre dışı bırakmıştır. Bu durum AKP iktidarı döneminde yaşanan en büyük şaibelerden biri olarak tüm tepkileri de beraberinde getirmiştir fakat YSK’ya verilen tepkilerle eş zamanlı olarak iktidar partisi mensuplarınca yapılan açıklamalar eşliğinde oy sayımı tamamlanmış ve daha sonra YSK tarafından resmi olarak da açıklanacağı üzere, EVET oyları %51.54, HAYIR oyları ise %48,59 olarak duyurulmuştur. Haziran 2015 tarihinden itibaren artan IŞID-PKK saldırılarından yorulmuş Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi ile daha da yıpranmışken ve darbe girişimi ardından ilan edilen OHAL koşulları altında, 20 Aralık 2016 ve 16 Nisan 2017 tarihleri arasında kelimenin tam anlamıyla yangından mal kaçırırcasına gerçekleştirilen Anayasa değişikliği böylece her biri birbirinden şaibeli ve hassas gelişmeler eşliğinde kabul edilmiştir.


        1. Referandum Sürecinin Ekonomiye Etkileri

15 Temmuz hain darbe girişimi ve referandum sürecinin olumsuzlukları ülkemizin ve halkımızın ekonomik yaşantısını da olumsuz etkilemiştir. Diğer bir deyişle, darbe girişimi ve sonucundan bağımsız olarak referandumun halkımıza ekonomik bedeli de son derece büyük olmuştur.

Merkez Bakası verilerine göre 15 Temmuz darbe şokunu yaşayan TL 22 Temmuz’dan itibaren yeniden değerlenme eğilimine girdikten sonra Anayasa Referandum sürecinin başlamasıyla birlikte Kasım 2016 başında yeni bir değer kaybı sürecine girmiş, en düşük değere ise 30 Ocak 2017’de ulaşmıştır. Bu süreçte TL ABD Doları karşısında yaklaşık yüzde 24 oranında değer kaybetmiştir. Doların TL karşısında değer kazanmasının ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri enflasyon, faiz ve işsizlik oranları başta olmak üzere etkilerini göstermeye devam etmektedir.

Merkez Bankası’nın ihale ve kotasyon yöntemiyle piyasayı fonlamak amacıyla yaptığı işlemlerin ağırlıklı ortalama faizi, Anayasa değişikliği ve Referandum süreci dahil, Kasım 2016’dan bu yana yükselişini sürdürmektedir.

Sonuç olarak; 15 Temmuz Darbe Girişimi bu bakımdan müstakil bir darbe girişiminden çok, sistem değişikliği için bir kaldıraç işlevi ile okunmaya başlanmış, darbe gecesini aydınlatmak üzere bir şekilde 3 ay boyunca çalışma yürütmüş olan TBMM 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu da, çalışmalarını tamamlamasının üstünden referandum tarihine kadar 4 ay geçmiş olmasına rağmen raporunu yayınlamamıştır. Bir anlamda bu darbe girişimine ilişkin rehabilitasyon çalışmaları toptan bir değişikliğin son adımları atılana kadar bekletilmiş, kullanışlı hale getirilmek üzere hazırda tutulmuştur. Bu değişikliğin vizesi ise, türlü usulsüzlükler marifetiyle 16 Nisan referandumu sonucunda alınmıştır.



16 Nisan referandumunda oylanan Anayasa değişikliği paketi 2019 yılında milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin eş zamanlı olarak yapılması ile yürürlüğe girecek değişikler içerirken, paket halkoylaması itibarıyla yürürlüğe girecek değişikler de içermektedir. Bunlardan ilki Hakimle Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK), Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) olarak yeniden düzenlenmesi ve üye yapısının değiştirilmesi. Düzenlemeye göre HSK’nın üye sayısı 12’den 13’e çıkmış, daire sayısı ise 2 olarak düzenlenmiştir. Düzenlemeyle Adalet Bakanı HSK’nın başkanı, Adalet Bakanı Müsteşarı ise kurulun doğal üyesi olmuştur. Kalan 11 üyenin 6’sı Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan, 7’si de parlamento tarafından belirlenmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi ve Halkların Demokratik Patisi, yargının siyasallaştırılması sürecinde iktidar partisinin yanlışlarına ortak olmayacaklarını beyanla, 4 Mayıs 2017’de TBMM’de HSK üyelerinin seçimin yapıldığı karma komisyon çalışmalarına katılmamışlardır.

16 Mayıs 2017 tarihinde Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyelerinin belirleneceği Meclis Genel Kurulu seçiminde 367 oy çoğunluğuna ulaşamamıştır. Meclis Genel Kurulu'nda 21 aday arasından belirlenecek HSK'nın 7 üyesi için yaklaşık 3 saat süren oylama yapılmıştır. Adaylardan hiç biri 367 oy çoğunluğuna ulaşamadığından oylamada ikinci tura geçilmiş, üyeler TBMM Genel Kurulu'nda yapılan 2'nci tur oylama sonucu belirlenmiştir. Böylece hiçbir şart altında müzakerelere tahammül edilmeden ülke gündemine getirilip hızlı bir şekilde onaylatılan anayasa değişikliğinin ilk hedefine ulaşılmıştır. Bu acele uygulamanın, ülkenin içinde bulunduğu yargı krizinde iktidar partisinin aleyhinde gelişebilecek bilumum yargılamaların önünü alacak türden bir ısrarı içerdiği de böylece ortaya çıkmıştır.

Anayasa paketinin derhal uygulamaya geçen diğer bir düzenlemesi ise partili cumhurbaşkanı uygulaması olmuştur. Buna göre Cumhurbaşkanı’nın partisi ile ilişiğini kesen madde yürürlükten kaldırılmış ve Cumhurbaşkanı’nın bir siyasal partiye üyeliği ve yöneticiliğinin önü açılmıştır. Bu değişiklik de en az diğerleri kadar hızlı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan 2 Mayıs 2017 tarihinde önce AKP’ye resmen üye olmuş, yine çok geçmeden AKP’nin 21 Mayıs 2017 tarihli 3. Olağanüstü Kongresinde bin 470 delegeden bin 414'nün oyunu alarak yeniden AKP Genel Başkanı olmuştur. Anayasa görüşmelerinin tamamlandığı tarihten bu tarihe kadar TBMM de, tıpkı darbe araştırma komisyonu gibi gittikçe çalışamaz hale getirilmiş ve kademeli olarak etkisizleştirilmiştir. Darbe araştırma komisyonunu raporunun açıklanması da Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı olduğu hafta gerçekleşmiştir. Komisyonun üyeleri ile herhangi bir müzakere ya da istişare olmaksızın, komisyon başkanı Reşat Petek ve sözcü Mihrimah Belma Satır 2 kişilik sürpriz bir toplantı ile 26 Mayıs 2017 tarihinde komisyon raporunu ve onunla birlikte Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) raporunu kamuoyuna açıklamışlardır.

        1. Yüklə 3,07 Mb.

          Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin