Emperyalizme Faşizme Karşı
DEVRİMCİ GENÇLİK
Sayı: 23
Geri Dön
• Baş Yazı - ÖDENMEMİŞ BİR BORCUMUZ VAR!
• Manşet - ŞERİATÇI, FAŞİST, DARBECİ ŞER CEPHESİNE KARŞI EŞİTLİK-ÖZGÜRLÜK-BARIŞ MÜCADELESİ İÇİN EMEĞİN, HALKIN SAFLARINA
• İSTANBUL'DA 1 MAYIS DEVLETİN İSTEDİĞİ OLDU
• HABERLER
• İKTİDAR KRİZİNİN İKİ ŞER ODAĞI ORDU VE ŞERİA
• Orta Sayfa - GENÇLİK MÜCADELESİNDE İDEOLOJİNİN ÖNEMİ
• GENÇLİK TESLİM ALINMADAN TOPLUM TESLİM ALINAMAZ
• NE İÇERİSİNDE, NE DIŞARISINDA SOSYALİST GENÇLİK GRUPLARI MÜCADELENİN NERESİNDE?
• BUGÜN VE BUGÜNKÜ YASAL PARTİ GENÇLİĞE NE VEREBİLİR PASİFİZM, UZLAŞAMA VE YABANCILAŞMADAN BAŞKA ?
• PARALI EĞİTİMİN TATİL MESAİSİ : YAZ OKULU
• DERELERDEN NEHİRLERE , NEHİRLERDEN DENİZLERE AKACAĞIZ
• ÖRGÜTLENMEDE BİR ADIM
• ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ
• DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESİ SAVAŞ REJİMİNİN ÖZEL YARGI AYGITI
• KİRLİ SAVAŞIN, ÇETELERİN, ÖZELLEŞTİRMENİN KAMPINDA SİYASAL İSLAM HAZIROLDA
• ORTA ÖĞRETİMDE DEMOKRATİK EĞİTİM KURULTAYI
• DENİZLER GÖRDÜM…İNAN’DI SİNAN’DI TÜM YARINLAR
• Arka Kapak - COPLARINIZ DUVARLARINIZ VIZ GELİR BİZE VIZ
ÖDENMEMİŞ BİR BORCUMUZ VAR!
ÖDENMEMİŞ BİR BORCUMUZ VAR!
Her öğrenim dönemi sonunda, geriye dönüp bakmak, bir yıl içindeki kazanımların ya da kaybedilenlerin neler olduğunu belirlemek, kısaca bir hesap dökümü yapmak, gençlik mücadelesinin bundan sonraki dönemlerine yön vermeyi amaçlayanlar için kaçınılmaz bir görev. Çünkü sürekliliği olan bir mücadele içerisinde geçmiş, basitçe bir "yaşanmışlıklar ve bitişler" değil, deneyimler ve birikimler, bir başka ifade ile geleceğe dair yapılması ve yapılmaması gereken öğretiler bütünüdür.
Gençlik mücadelesinin son dönemi geçmiş iki yılı kapsamakta. Bu dergi sayfalarında fazlasıyla dile getirdiğimiz; öğrenim harçlarına karşı girişilen eylemliliklerle başlayan süreç, gerek hedefleri gerekse de örgütlenme biçimlerindeki gelişmelerle birlikte ilerliyor. Kuşkusuz, iki yıl arasında belirgin değişiklikler de' mevcut. İlk yıl gerçekleştirilen eylemliliklerin çok büyük çoğunluğunun gündemi "paralı eğitim" olurken, bu yıl, bu gündemin büyük ölçüde gerilediği göze çarptı. Üstelik, bu yıl, böylesi belirgin tek bir gündem oluşamadı/oluşturulamadı. Ancak sivil fasitlerle girilen çatışmaların çokluğu ve yoğunluğu, "paralı eğitim" kadar olmasa da en belirgin gündem haline geldi. Bu yılın bir diğer belirgin özelliği ise yargı kurumlarının (gerek okul idarelerinin gerekse de T.C. devletinin) gençlik mücadelesine olan ilgilerinin)!) artması ve dolayısıyla da bu durumun mücadelenin somut gündemlerinden biri haline gelmesiydi.
Gençlik mücadelesinin, herkes tarafından anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir politik-pratik bir programa kavuşturulamaması, bu yıl içerisinde olup biten herşeyin, bir bütünün parçaları olmaktan ziyade tekil, kendiliğinden ve dağınık bir mücadele kesiti olarak yaşanmasına yol açtı. Mücadelenin içerisindeki özneler bile zaman zaman sürükleyen değil sürüklenen durumuna düştüler. Bu durumun nedeni; pratik sürecin yoğunluğu değil, uygulamaya konulan bir mücadele programının (Demokratik Üniversite Programı) kavranamamasıdır.
Ülkenin siyasal gündeminin, gençlik mücadelesinin gündemine taşındığı ve aynı zamanda bu alandan doğru, ülkenin siyasal gündemiyle çakışan bir dönemin yaşanamaması, belki de bu yıl içerisindeki en büyük zaafiyet olarak tanımlanabilir. Siyasal İslam tercihinin ilk kez bu kadar belirginleştiği, Susurluk kazası ile sistemin her türlü pisliğinin ortalığa döküldüğü, Kürt sorunundaki tutum alışların gittikçe gericileştiği ve belki de hepsinden önemlisi toplumsal muhalefetin bile egemenler tarafından yönlendirildiği/yönetildiği bir dönemde, gençlik mücadelesi olması gereken noktanın çok uzağında idi. Üniversite gençliği, siyasal gündemle ilişkisini hala bu gündemin üniversitedeki günlük yaşantısını etkilemesi oranında kurabiliyor. Örneğin; gericiliğe karşı bir mücadeleye girişilebilmesi için gericilerin üniversite içinde bir etkinliklerinin görülmesi gerekiyor. Ülkedeki siyasal gündemin üniversiteye taşınmasında tek belirgin fark, sivil faşistlere karşı girişilen tutumda yaşandı. Şimdiye kadarki tüm gerekçelerin yanına, faşistlerin Susurluk ile ortaya çıkan)!?) iğrenç ilişkileri eklendi ve bu durum teşhiri ve tecritini daha yaygın gerçekleştirilebilir kıldı.
Ancak her şeye rağmen, gençlik mücadelesi bu dönem, (olması tercih edilen biçimde olmasa da) kendi bağımsız gündemini ve daha belirgin olarak kendi bağımsız eylemini varetti ve bu durumu kalıcılaştırdı.
Bu yıl aynı zamanda gençlik mücadelesinin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden birinin de sol grupların tutum ve davranışları olduğunu gördük. İdeolojik ve politik üretimin neredeyse hiç olmadığı bir dönemi yaşıyor gençlik mücadelesi. Kaba ve sığ ajitasyon ile kitlesel patlamaların gerçekleştirileceği sanılıyor. En kayda değer tartışmalar "örgütlenme" konusunda yaşanıyor gözükse de bu tartışmalar bile biçimsel yönlere indirgeniyor. İçerikteki kısırlığın, biçimi düzeltmekle aşılabileceğini sanmak herhalde saflık(!) olsa gerek. Gençliği harekete geçirici güç; genel olarak, örgütsel ilişkilerinden ziyade, uğruna mücadele verdiği düşüncelerin doğruluğuna ve cazibesine inanmasıdır.
Gençlik mücadelesinin ulaşabileceği noktayı polis barika-tıyla sınırlayan, meşruluğu yasallıkla bir ve aynı şey gören, üstelik bu tercihi başarıya(?) ulaşmanın tek yolu olarak savunan anlayışın gençlik mücadelesinde hakim hale gelmesi, bu mücadelenin hedeflerinin hiçbirinin gerçekleşmemesi anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi(!); ülkemizde en basit demokratik hak ya da talebin alınabilmesi bile, oligarşinin çizdiği sınırlar içinde gerçekleşmemektedir.
Devrimci Gençlik olarak (bu dergi sayfalarında da); gençlik mücadelesinin giderilmesi gereken eksiklikleri (ideolojik-politik üretkenliğinin zayıflığı, kapsamlı bir mücadele programına sahip olmayışı, örgütsel yapısının hantallığı, kitle bağlarının gevşekliği, uzun soluklu ve istikrarlı bir kadrosal yapıya sahip olmayışı, militan bir sokak pratiğinin cılızlığı v.b.) sıkça belirtilmişti. Bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla da şimdiye kadar oluşturduğumuz düşünsel altyapının yanısıra, bir program doğrultusunda önerdiğimiz politik hedef ve gündemleri yaşama geçirmeye çalıştık. Gençliğin kitlesel mücadele örgütleri olan cepheler ve koordinasyonların işleyişini düzenleyecek ve sürekliliğini sağlayacak adımların atılması için girişimlerde bulunduk.
Ancak yapamadıklarımız, yaptıklarımızdan çok daha fazladır. Ve bu noktada bizim dışımızdaki gerekçelerin, bizler için çok fazla geçerliliği yok. Çünkü bizler, bu gerekçelerin büyük bir çoğunluğunun devrimci faaliyet ve irade ile aşılabileceğinin farkındayız. Siyasal bir gençlik muhalefetinin sürekliliğinin sağlanmasında ve gençliğin, emekçi halkımızın yanında onurlu yerini almasında üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmekten başka seçeneğimiz yok. Tarihimize ve geleceğimize karşı borçluyuz. Ve borcumuzu ödeyeceğiz.
ŞERİATÇI, FAŞİST, DARBECİ ŞER CEPHESİNE KARŞI EŞİTLİK-ÖZGÜRLÜK-BARIŞ MÜCADELESİ İÇİN EMEĞİN, HALKIN SAFLARINA
ŞERİATÇI, FAŞİST, DARBECİ ŞER CEPHESİNE KARŞI EŞİTLİK-ÖZGÜRLÜK-BARIŞ MÜCADELESİ İÇİN EMEĞİN, HALKIN SAFLARINA
Kapitalizmin "Yeni Dünya Düzeni"yle . dayattığı yeniden yapılanma süreci, ülkemiz egemenlerince "kriz içerisinde yeniden organizasyon" taktikleriyle yaşam bulmaya çalışırken siyasi ve toplumsal yapı yoğun bir çalkantı yaşıyor. Toplum, yoğun bir ekonomik sömürü ve devletin örgütlediği kirli savaşın baskısı altında yaşarken, kendi çıkarlarını temsil etmeyen "darbe-şeriat" taraflarından birisini tercih etmeye zorlanıyor. Ve yaşanan bu çalkantı toplumda bir zihin bulanıklığı yaratırken, toplumsal muhalefet, nefes alabileceği, hayat bulabileceği kanalları yaratmakta zorlanıyor, kriz tüm toplumsal atmosferi etkiliyor.
Yılanın Başını Küçükken Ezmek
Geçen öğrenim yılında yükselişe geçen gençlik hareketinin yarattığı politik perspektif ve muhalefet tarzı, geleceğe dönük bir umudun önemli ipuçlarını barındırıyor.
İktidar bloğu içinde yaşanan çatışmanın toplumsal muhalefette yarattığı yanılsama bir ölçüde gençliği de etkiledi. Ancak gençlik hareketinin günümüze kadar sergilediği pratik, bu sahte saflaşmada kendi bağımsız tavrını belirleme noktasında onu daha avantajlı kılıyor.
Gençlik mücadelesinin etkisi toplumsal bilinçte emek cephesinden yana bir dönüşümün potansiyelini taşıyor. Ve devletin baskı mekanizmaları, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya yönelik olarak harekete geçirilip, toplumsal yaşamın muhalefet potansiyeli barındıran tüm alanlarında işletiliyor. Böylece öğrenci gençliğin, toplumla kurduğu bağın zayıflatılması amaçlanıyor. Elbette yılanın başını küçükken ezmek en kestirmesi...
Kendi lehine işleyen dengeleri baskı ve zorla korumaktan başka çaresi olmayan devlet, gençliğin karşısına da en iyi bildiği yöntemle dikildi: Şiddet ve terörün her türlüsü. Gerektiği yerde cop, gerektiği yerde cezaevi, gerektiği yerde disiplin cezalan, gözaltılar, işkenceler devreye sokuldu. Gençlik hareketinin toplumsal bilinçte yaratmaya çalıştığı dönüşümün önüne geçilmeye çalışıldı. Ve son dönem gençlik mücadelesine rengini veren, egemenlerin gençliğe yönelik saldırıları ve gençliğin bu saldırılara karşı yaratmaya çalıştığı direniş hattı oldu.
Yıkan Ve Yaratan Gençlik
Egemenlerin gençliğe yönelik saldırılarının kendileri açısından büyük bir haklılık payı vardır. Toplumsal muhalefet alanlarının uzun bir süredir sessiz kaldığı, mücadelenin sokakta ifadelendirmediği bir dönemde, binlerce öğrencinin alanlara dökülmesi ve devleti doğrudan karşısına alan bir mücadele tarzı rahatlarını kaçırdı.
20 Ekim 95'te yüz binlerce imza ile binlerce öğrencinin Kızılay Meydanı'nı işgal etmesiyle başlayıp, ardından yoğun sokak eylemleriyle gelişen süreç, öğrenim kredisi iptalleri, Meclis baskını ve işgallerle Türkiye'nin gündemini sürekli meşgul etti.
Ve onlar açısından en talihsiz gelişim, sokaktaki mücadelenin, harç protestosu sınırlarını aşıp, gençliğin üniversiteye ve ülkeye dair taleplerini içeren bir çizgiye ilerlemesiydi. Kapitalizmin temel yaşam alanlarına yönelen saldırılarına karşı oluşan politik bilinç gelişirken, bu bilinç hareketin de politikleşmesini ve pratiğe yansımasını doğurdu. Mücadelenin süreğenleşen, istikrarlı bir biçim alması ise kendisini, gençliğin bağımsız örgütlenmelerini yaratmasıyla gösteriyordu.
"Özerk-Demokratik Üniversite" talebi, kitlesel, demokratik, meşru ve militan bir mücadele hattı ve cephe-koordinasyon örgütlenmeleri ile ifadelenen bu süreç, ülkede önemli bir muhalefet gücü olan bir gençlik hareketinin varlığının göstergesiydi.
Geçen yıldan bu yıla aktarılan birikim, süreğen bir gençlik hareketinin varlığının bir diğer ispatı oldu.
6 Kasım'da Beyazıt eylemiyle başlayıp, devletin saldırılarına karşı meydanları dolduran, sivil faşistlerin saldırılarına cevap veren ve üniversitelerde "1 dakika aydınlık için sürekli mücadeleye" eylemlerini örgütleyen, öğrencilerin tepkisini sokağa döküp şekil veren bir gençlik hareketi vardı artık.
Gençlik, harçlara karşı olma temelinde başlayıp, özelleştirme karşıtı eksende gelişen ve "parasız eğitim-parasız sağlık" sloganıyla somutlanan mücadelesini, toplumun ezilen kesimleriyle birleştirmek yönünde önemli adımlar attı. Gençlik hareketi, bu sene yarattığı beklenti kadar bir pratik sergileyemese de, mücadelesinin harçlara sıkışıp kalan bir içeriği olmadığını ispatladı. Bir ölçüde mücadelenin bir kazanımı olarak harç zamlarının enflasyon oranının altında kalması karşısında, mücadelesinin "üç, beş kuruşun kavgası" olmadığını ispatlayarak, "parasız eğitim, parasız sağlık" talebini, "demokratik Türkiye, demokratik üniversite" talebiyle birleştirdi.
Gençliğin Mücadele Programı: Demokratik Üniversite
Ancak, gençlik mücadelesi gerek üniversiter alanda gerek toplumsal muhalefet içerisinde kendinden beklenen dinamizmi sergileyemedi ve bir ölçüde atıl kaldı. Bunun en önemli gerekçesi mücadelenin bütünlüklü olarak algılanamamasıdır.
Devletin yükselişe geçen bir hareket ve onun talepleri karşısında elinden geleni ardına koymayacağı son derece açıktı. Öğrenci gençlik, egemen güçlerin tüm imkanlarıyla giriştiği saldırıya karşı durmayı, taleplerini elde etme yolunda bir adım olarak algılayamadı. Oysa, gerek devletin, gerekse devletin kontrolü altındaki faşist ve gericilerin saldırıları bir tarihsel misyonun yerine getirilmesidir. Ve demokratik üniversite mücadelesi aynı zamanda bu saldırıları
göğüslemeyi ve bertaraf etmeyi de içermektedir. Mücadelesini bu şekilde
programlandırmayan bir gençlik hareketi, bu saldırıların herhangi birisi karşısında dağılmaya ve tükenmeye açık bir duruma gelmektedir.
Bir önceki yılın temel dinamizmini yaratan, harçlara karşı söylemin, -bir ölçüde-etkinliğini kaybetmesi, gençlik mücadelesinin üzerinde yürüyeceği temel eksenin korunması ve geliştirilmesi konusunda sorunlar yarattı. Gerçekte paralı eğitime karşı mücadele güncelliğini hiç de yitirmediği halde, mücadelenin aktif unsurlarının zihinlerinde yaşanan bu belirsizlik ve kararsızlık, daha geniş bir öğrenci kitlesini harekete geçirebilecek bütünlüklü bir söylemin oluşmasında engel teşkil etti. Üniversitelerde ve tüm toplumsal alanlarda özelleştirme politikasının hızlı bir şekilde yaşama geçirildiği, YÖK'ün hala üniversiteleri ve öğrencileri denetim altında tuttuğu, devletin kirli politikalarının tüm ezilen halk kesimleri ve öğrenci gençlik üzerinde terör estirdiği böylesi bir süreçte üniversitenin demokrasi mücadelesi, öğrenci gençliğin önünde geniş ve kapsayıcı bir politik program olarak durmaktadır. Gençlik hareketi, yaşanan tek tek olayların kendi içindeki bütünlüğünü kavrayamamış olsa da demokratik üniversite mücadelesinin gereklerini parçalı bir şekilde sergiledi. Devletin gençlik mücadelesine yönelik saldırısına politik bir karşı duruş oluştururken, 6 Kasım'da yönetimde söz ve karar hakkı talebiyle meydanları doldururken, resmi ve sivil faşistlerin saldırılarına karşı üniversitesini savunurken, islami gericiliğe karşı mücadele ederken ve toplumsal gelişmelerde tarafını belirlerken, üniversitenin demokrasi mücadelesinin bilişenleri yaşama geçirilmeye çalışıldı.
Ve sürekli bir devinim içerisinde bulunan gençlik hareketinin hayata geçirdiği pratik, önemli kazanımları da beraberinde getirdi.
Bir Yılın Getirdiği
Sivil faşizmin yükselen gençlik hareketine karşı azgınlaşarak artan saldırıları, '90'larda "modern, çağdaş milliyetçilik" söylemleriyle vizyonunu değiştirmeye, kendini aklamaya çalışan faşist hareketin gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi.
Sivil faşizmin, gençlik hareketi karşısında giriştiği saldırıların yoğunlaşması, faşizme karşı mücadelenin politik hattında yaşanan zihin bulanıklığını da önemli bir ölçüde ortadan kaldırdı. Faşizme karşı mücadelede yaşanan politik netlik, pratik karşı duruşlara da yansıdı. Metropol üniversitelerinde, özellikle İstanbul'da, faşistlerle girişilen çatışma militan bir nitelik kazandı. Sivil faşistlerin saldırıları, üniversitelerde silah kullanma boyutuna sıçrarken, karşılarında aktif direniş hattını örgütleyen bir gençlik hareketi buldular.
Bir önceki yılın temel dinamizmini yaratan harçlara karşı söylemin, -bir ölçüde- etkinliğini kaybetmesi gençlik mücadelesinin üzerinde yürüyeceği temel eksenin korunması ve geliştirilmesi konusunda sorunlar yarattı.
Gençlik mücadelesine saldırıların bir ayağını oluşturan yurttan uzaklaştırma cezaları da, "mücadelenin unutulmuş alanlarının tekrar hatırlanmasına sebep oldu. Özellikle Vezneciler Kız Öğrenci Yurdu'ndan atılan öğrencilerin direnişi, yurtların da demokratik üniversite mücadelesinin bir parçası olması gerektiğini hatırlattı. Böylece gençlik mücadelesi, okul sınırlarının dışına çıkarken, öğrencilerin günlük yaşamlarının tümünü kapsayan bir genişliğe sahip olduğunu gösterdi.
Mücadele Biriktiriyor, Devam ediyor
Mücadelenin politik-pratik hattı genel anlamıyla belirli bir çerçeveye oturtulmaya çalışılırken, örgütsel yapının kurumsallaştırılması anlamında da önemli adımlar atıldı. İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu'nun hazırladığı tüzük ve düzenlediği kurultay, bu konuda atılmış en somut adımdı. İçerisinde birçok eksiği barındırsa da kurumsallaşma noktasındaki bu çaba, mücadelenin önümüzdeki döneminin daha sağlıklı ve ilkeli gelişmesini sağlayacak bir özellik taşımaktadır.
Cepheler üzerinde yükselen koordinasyon, öğrenci gençliğin tek kitlesel demokratik örgütlenmesi olduğunu yaşadığımız mücadele döneminde bir kez daha ispatladı. Koordinasyonlar öğrenci gençliğin sesini yükselttiği tüm eylemlerin yüklenicisi olurken, aynı zamanda bir önceki sene kapsadığı öğrenci kitlesini bir arada tutup, ortak hareketi örgütleyebilen tek yapı oldu. Cephe ve koordinasyonların bu becerisi, protesto nitelikli bir muhalefet tarzından hak alma mücadelesine dönük, siyasal bir gençlik hareketinin yaratılması yönünde önemli avantajları içinde barındırmaktadır. Ve bu süreçte cepheler ve koordinasyonlar her yeni çatışma döneminde "yeni baştan başlayan" değil bugüne kadar biriktirdikleri üzerinden yükselen örgütlenmeler olacaktır.
Gençlik Hareketinin Birliği
Gençlik hareketi bu sene içinde, birlik konusunda kurumsallaşma yönünde bir adım atamadı. Özellikle faşist saldırılardan sonra ve çatışmalarda oluşturulan eylem birlikleri, birliğin yaratılması konusunda bir fırsat olarak kullanılamadı. Ancak koordinasyon kurultayının, birliğin hangi amaç, ilke ve örgütsel form altında gerçekleşebileceği konusunda zemin oluşturduğu söylenebilir.
Birçok sol çevre tarafından gençlik hareketinin en acil ihtiyaçlarından biri olarak tanımlanan birlik probleminin çözümünün önündeki temel engel tartışmanın başlangıç noktasının yanlış seçilmesidir. Sosyalist gençlik gruplarının hemen hepsi tartışmayı, örgüt biçiminden başlatmaktadır. Bu durumun en önemli gerekçesi, politik program ve eksen konusundaki boşluğun cephe ve koordinasyonlar tarafından çoktan doldurulmasıdır. Mücadelenin programı, amacı ve temel ilkeleri noktasında bir berraklaşma yaşanmıştır, bu sürece katkıda bulunmayanların varolan sonuçlan kabullenmekten başka şansları kalmamıştır.
Üniversite Öğrencileri Platformu'nun, mücadelenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir örgütlenme formu olmadığını farkeden sol grupların büyük çoğunluğu kendi kitle örgütlenmelerini oluşturmaya çalışıyor. Ancak cephe ve koordinasyonlar, örgütlenme mantığı ve biçimi üzerine temel çerçeveyi belirlemişlerdir. Dolayısıyla bu konuda keşfedilecek yeni örgüt biçimleri yoktur. Nitekim önerilen örgüt biçimleri (dernek, meclis, öğrenci birliği) mantık itibarıyla cephe ya da koordinasyonlardan farklı değildir. Elbette birliğin adresi konusunda her grubun kendi arka bahçesini tarif etmesi baştan olumsuz bir durum yaratmaktadır.
Faşist saldırılar ve takvim eylemleri haricinde eylem birlikleri yaratamayan mücadele kültürüne karşı cephelerin ve koordinasyonların oluşturduğu birlik zemini, gelecek dönem öğrenci gençlik hareketinin birliğinin yaratılmasına dair olumlu sinyaller taşımaktadır.
Gençlik Mücadelesinde Sağ Eğilimler
Geçirdiğimiz mücadele dönemi, mücadelenin bütünlüklü bir program çerçevesinde algılanamamasından kaynaklı olarak bir çok eksikliği ve hatalı eğilimi üretti. Devletin gerek kendi mekanizmaları, gerek kontrolü altındaki güçlerle giriştiği saldırıların sonucunda, gençlik mücadelesinin ulaştığı kitleselliği "kaybetmeme" uğruna pasif tavır ve pratiklerin mücadele tarzı olarak benimsenmesi eğilimi oluştu. Bu hatalı eğilimin sahibi olan görüşler, gençlik mücadelesinin ulaştığı kitleselliğin tanrı tarafından bahşedilmiş bir armağan olmadığı; günümüze kadar sergilenen militan ve meşru tarzın sonucu olduğu gerçeğini ise göz ardı ettiler. Gençlik hareketi, kendisini yıldırmaya yönelik bu saldırıları, mücadelesini bir üst seviyeye sıçratarak boşa çıkarmak ve aktif bir savunma hattı oluşturmakla yükümlüdür. Polis barikatı, faşist saldırılar gibi engellere karşı atılacak her geri adım elde edilen kazanımların kalıcılaştırılmasını da engelleyecektir. Ancak bu noktalarda cesaretle ileri atılmak, öğrenci gençliği demokratik üniversite talebine bir adım daha yaklaştıracaktır.
Gençlik mücadelesinde bu hatalı tarzı üreten zemin, "yasallaşma" eğiliminden kaynaklanıyor. Yasallaşma eğiliminin en somut temsilcisi olan yasal partiler, düzen sınırlarını aşmayan bir mücadele tarzını gençlik muhalefeti üzerinde de hakim kılma amacını taşımaktadır. Bu anlayış, gençliğin kendi bağımsız örgütlenmesi ile toplumsal muhalefetin bir parçası olması gerekliliğini reddederken, ona sadece akademik alanda mücadele hakkı tanımakta, politik mücadelenin tek adresi olarak "parti"yi işaret etmektedir.
Eylem biçimlerinden, doğal savunma araçlarının seçimine kadar dolaylı yönlendirmesiyle sınırlarını devletin belirlediği bir mücadele çizgisini tercih eden sağ anlayış açısından en tekin olmayan kavramlardan biri "meşruluk"tur. Genellikle meşruluk ve militanlık kavramları birarada tartışılmakta, aralarında bir ters orantı varmış gibi davranılmaktadır. Meşruluğun, medya aracılığı ile belirlenmesi, sahte "kamuoyunun" gözünden değerlendirilmesi, düzenin ideolojik yönlendirmesinin baştan tanınması (ona boyun eğilmesi) demektir. Meşruluğun sınırı, düzenin ideolojik araçlarıyla çizdiği sınır olmadığı gibi yasallık da değildir.
Gençliğin devrimci özünü ortadan kaldıran bu eğilimin, mücadelenin içerisinde etkisizleştirilmesi ve zihin bulanıklığı yaratmaya son derece açık kavramların doğru algılanışının pratik içerisinde yaratılması gerekmektedir.
Gençliğin Zaferi, Emek Cephesinin Zaferidir.
Gençlik mücadelesinin bu yılı boş geçirdiğini iddia etmek mümkün değildir. Ancak verilen mücadelenin parçalı hal göstermesi ve bütünlüklü bir programa oturtulamaması gerekli etkiyi ve kazanımı yaratamamıştır. Bir sene önce talepleri ve verdiği mücadeleyle Türkiye'yi sarsan gençlik mücadelesinin dinamizmi bu sene yeterince açığa çıkarılamamıştır. Tüm yılı gözden geçirdiğimizde, gençlik hareketinin attığı adımların, hayata geçirebileceklerinin tamamı olmadığını görüyoruz.
Bu sebeple önümüzdeki dönemin en temel görevi, cephelerin ve koordinasyonların günümüze kadar ürettikleri ve biriktirdikleriyle beraber geniş kapsamlı bir programın gereklerini yerine getirmesidir. Bu programın bileşenlerini şimdiden somutlaştırıp, yaşanabilecek her türlü gelişmede reflekslerini harekete geçirebilen bir gençlik hareketini, mevcut gelişmişlik düzeyi üzerinden bir kez daha yaratmak gerekmektedir. Yaratılan hatalı eğilimlerin ve tarzların aşılarak gençlik mücadelesinin aktif, militan bir tarzda, yeni baştan devrimci bir ruhla bir kez daha örgütlenmesi gerekmektedir.
Öğrenci cephelerinin, üniversitelerin tüm gözeneklerinde etkinlik sergiledikleri, en geniş öğrenci kitlesini kapsadıkları yapılar olması sağlanmalıdır. Bu tarzla, bir yanıyla üniversiter yaşamı, bilimsel eğitimi yeniden üreten, eğitimin özelleştirilmesi ve bilginin metalaştırılmasına karşı mücadele veren, diğer yanıyla devletin kolluk güçlerinin ve faşistlerin saldırılarına karşı aktif bir direniş hattı oluşturan, bir tarafta yönetimde söz ve karar hakkı isteyen, diğer tarafta gericilerin yozlaştırıcı faaliyetlerine karşı koyan tavrı, üniversitenin demokrasi mücadelesinin birer parçası olarak cephelerde yaşama geçirmek gerekmektedir. Bununla beraber üniversiteyi sömürüye ve kirli savaşa karşı emekçi halkın yanında taraf eden bir mücadele yürütmek, eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesinde toplumsal muhalefetle ortaklaşılması anlamında önemli bir adımı yaratacaktır. Üniversitede verilen bu mücadelenin örgütü olan koordinasyonlar, öğrenci gençliğin toplumsal muhalefet içindeki temsilcisi ve etki gücü olacaktır. Ve ancak bu güçle, demokratik üniversite talebinin hayat bulacağı bir ülkenin yaratılması yolunda adımlar atılabilecektir. Öğrenci gençlik, kendi taleplerinin aslen ezilen halkın talepleriyle ortak olduğu ve bu taleplerin gerçekleşmesinin ortak mücadelenin bir ürünü olabileceği anlayışını, onun bir parçası olabildiği ölçüde kavratabilir.
Kitlesel, demokratik, bağımsız, meşru ve militan bir mücadele tarzının en geniş birlik zemininde, somut bir politik programla hayata geçirilmesinin günümüzdeki en olumlu örneği olan cepheler ve koordinasyonlar bu yönüyle geliştirilecek toplumsal muhalefetin de sorumluluğunu üzerinde taşımaktadır.
Yükselen gençlik hareketi ile birlikte, gençlik mücadelesinin toplumsal muhalefet üzerindeki etkisini ölçebileceğimiz birçok örnek yaşadık. Gençlik hareketinin programına aldığı "parasız eğitim, parasız sağlık" talebinin ve meşruiyetinin ifadesi olarak bir çok sloganının ("Ne İstiyoruz? Özgürlük, Ne Zaman? Hemen Şimdi, Vermeyecekler! Alacağız", "Çeteler Mecliste, Öğrenciler Hapiste" ve bu sloganların değişik versiyonları) toplumun tüm kesimleri tarafından sahiplenilmesi ve mücadelenin kısmen ortak örgütlenmesi, bu konuda saya bileceğimiz bir kaç örnek olacaktır. Gençliğin toplumsal konumu itibarıyla sahip olduğu avantajlar, toplumsal muhalefetin geliştirilmesi için bir etki yaratması noktasında ona artı sorumluluklar yüklemektedir. Bu sebeple gençliğin ileriye doğru atacağı her adımın mücadelesinin gelişmesi dışında anlamları da vardır. Polis barikatı önünde geri adım atan, faşist saldırılar karşısında sinen, devletin saldırılarına boyun eğen bir gençlik hareketi ise kendi yaşayacağı yenilgi haricinde toplumsal muhalefetin önemli damarlarından birisini de tıkamış olacaktır.
Ülkede yaşanan son siyasal gelişmeler karşısında, ezilen emekçi halkın tarafının yaratılamaması ve egemenlerin kendi tercihlerini dayatması emek cephesinin yaşadığı krizi bir kez daha ispatladı. Nefes alabileceği kanalları üretmekte zorlanan toplumsal muhalefetin önüne uygulanabilir bir örnek ve güç alabileceği bir destek sunmak, öğrenci gençliğin kendi taleplerinin yaşam bulabileceği toplumsal kurtuluş projesinin de önünü açabilmenin tek yoludur.
Dostları ilə paylaş: |