Yazan: Mezahiri


Cahil Müslüman ve Yeni Müslüman Olmuş Hıristiyan’ın öyküsü



Yüklə 0,98 Mb.
səhifə19/19
tarix29.07.2018
ölçüsü0,98 Mb.
#62255
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19

Cahil Müslüman ve Yeni Müslüman Olmuş Hıristiyan’ın öyküsü

Cahil ve muhafazakar bir Müslüman bir gün bir Hıristiyan’ı Müslüman yaptı. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: ne yapacağını bilmiyordu. Kendini ve Hıristiyan’ı mahvetti ve iki kere onun İslam’dan döndürdü. Sabah ezanından önce yeni Müslüman olmuş Hıristiyan’ın peşine gelerek, “kalk mescide gidelim. “ dedi. Bu kimseyi camiye götürdü ve gece namazını ona kıldırdı. Sonra ilk namazı ve güneş doğmadan önce de namaz kıldırdı. Gün doğunca da camide oturmak çok sevap ve müstahaptır dedi. Ta öğlene kadar oturdu öğlen ve ikindi namazını beraber kıldılar, önceden de ona müstahap orucun çok sevabının olduğunu söylemişti. Ta akşam ezanına kadar oturdular akşam ve yatsı namazını birlikte kıldılar ve eve geldiler. Sabah ezanından önce yeniden adamın peşine gitti ve kapıyı çaldı. O yeni Müslüman olmuş adam “kim kapıyı çalıyor?” Diye sorunca bu adam benim deyince Hıristiyan adam şöyle dedi: ben artık eve döndükten sonra, İslam’dan vazgeçip Hıristiyan olmaya karar verdim. Bu İslam işsiz adamlar için güzeldir. Benim işim gücüm var ve hayatım var. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: bu adam iyi bir iş yapmak istedi ama sonuç kötü oldu.

Eğer kimse bilmiyorsa bir başkasına sormalıdır. Hanımefendi! Bu kadar inatçı olma, söz dinle. Söz dinlememe ve inatçılık insanı sonunda boşanmaya kadar götürür. Beyefendi! Zorba olma, bu zorbalığın seni sonuçta seni şanssız yapar.
Dokuzuncu Oturum

Vesvese”nin Kötülükleri



-Vesveselik veya Delilik

-İlahi İlham

-Şeytanın Hileleri

-Hannas (şeytanlaşmış insanlar) kimdir?

-Fikri Vesveseler

-Ameli vesveseler

-Ameli ve Fikri Vesveselerin İlacının Yolları

Vesvesenin Rezillikleri

Bazı rezillikleri ve faziletleri anlatmıştık ki onları adlandırdık. Fazileti yakinin hakkında da sohbet etmiştik. Daha sonra bu faziletin zıtlıklarına da değindik. Yani cehalet hakkında da sohbet etmiştik. Bunların sonucunda cehaletin ve cehl-i mürekkebin büyük kötülüklerini ve tehlikelerini anlatmıştık.



-Evhamlı (kuruntulu) veya Deli

Bugünkü konumuz yakinin ikinci zıddı olan “evham” ile ilgilidir. Bunun sahibine ise evhamlı denmektedir. Evham; yakinin zıddı ve kötü bir sıfattır. Bu kötülük cehaletin kötülüklerinden daha da önemlidir. İnsanın dünya ve ahiretini mahvetmektedir. İnsanı dünya ve ahirette şanssızlıklara sürükler. Nice yuvaları dağılmış aileler vardır ki boşanmayla, çaresizlikle ve çocuklarda oluşan psikolojik sorunlarla sonuçlanmıştır. Bu hastalık nice insanları toplumdan soyutlaştırmış ve yalnızlığa itmiştir. Bu kimseye evhamlı (kuruntulu) yerine deli desek daha yerinde olur.

Allah rahmet etsin merhum Kuleyni Usul-I Kafi’nin birinci cildinde “akıl ve cehalet” bölümünde şöyle naklediyor: bir kimse İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna gelerek bir kimsenin aklını övdü ve şöyle dedi: yalnız bu kimse abdestinde ve namazında evhamlıdır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “ne biçim bir akıldır ki aklı şeytana tabidir. Bundan da anlaşılmaktadır ki eğer ondan bu yaptığın işler şeytanın işi midir yoksa akıllı bir insanın yapacağı bir iş midir diye sorulursa kendisi bile yaptığının şeytanın işlerinden olduğunu söyleyecektir. 1 Evham konusunda üç konuyu açıklığa kavuşturmalıyız: Birincisi evhamın manası ve bölümleri nelerdir, diğeri evham nerede değer kazanır, üçüncüsü ise; bu kötü ve tehlikeli hastalığı nasıl ortadan kaldırabiliriz.

-Rahmani İlham

İnsan iki çeşit tehlikeyle karşı karşıyadır. Birincisi Allah ile ilgilidir, bu ise insanın rahmani derinlikleriyle ilgilidir ki buna rahmani ilhamlar veya vahiy diyorlar. Allah ile rabıtası olan insanlarda bu tür hatırdan geçirme örnekleri çoktur. Mesela; melkeleri görmüyor ama aklından onu gördüğünü geçiriyor ve kalbine yerleştiryiror. Kur’an ve rivayetlerden anladığımıza göre mümin ilham almaktadır. Gerçek yolu melekler o kula gösteriyor. Eğer Allah ile rabıtaları sağlam ise kendiğiliğinden doğru yolu bulabilir. Bu tür ilhama Kur’an-ı Kerim “hidayet” demektedir. Yani Allah’ın özel bir lütfü. Kur’an’ın ilk suresi olan Bakara’da şöyle buyurulmaktadır:

Rahman ve rahim olan Allah’ınadıyla. Elif Lam Mim. O kitap (kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenelr) için bir yol göstericidir. “

Aynı surede

Yani Kur’an insanları (hadi) hidayet edicidir.

Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör. “1

Peygamer (s.a.a) bütün insnaların hidayetiiçin gelmiştir. Bu hidayet ise ilk sure olan Bakara suresindeki hidayet gibi. Yani ilham, yani Allah’ın özel bir hidayeti. Başka bir yerse ise şöyle buyuruluyor: ٍ

Doğrusu size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitab gelmiştir.



Allah, rızasını gözetenleri onunla, selamet yollarına eriştirir ve onları, izni ile, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları doğru yola hidayet eder. “2

Allahteala bu Kur’an vasıtasıyla insan için selamet/kurtuluş yolunu açmaktadır. Yalnız herkese değil, Allah’ın kendilerinden razı oldukları kullara. Allah’ın inayet elinin üzerlerinde olduğu kullara. Onlrı karanlıklardan nurlara çeker, kalplerindeki Allah’ın nuru sayesinde onları kötülüklerden alıkoyar.

Onları doğru yola hidayet eder. “ Sağcıların yolu. O yol insanı cennete girmesine sebep olur. Allah’ın yolunu Kur’an aracılığıyla bildiriyor. Okuduğumu bu iki ayet örneği gibi insana ilham veren ayetler Kur’an da pek çok yerde mevcuttur. Müminin öyle bir içgüdüsü vardır ki bu içgüdüler sayesinde doğruyu yanlıştan ayırabilir. Kur’anın deyimiyle kurtuluş yollarını bulmuştur.

Bu tür kimseler kapalı kapılarla karşılaşmazlar, Allah ile rabıtası çok olan kimsenin ilhamı da çoktur. İmam Seccad (a.s) Hz. Zeynep (a.s)’a şöyle buyuruyor:

Canım Zeynep! Öğretmenin olmamasına rağmen, sen büyük bir alimsin, sana kimse öğretmemesine rağmen çok anlayışlısın. Yani eğer bu makamlara ulaşmışsan Allah’ın nurunun tecellisi, gayb aleminin etkileri ve rahman tarafından sana verilenler sayesindedir.

-Şeytanın Etkileri

Fakat insanın Allah ile sağlam bir rabıtası yoksa, neuzu billah mücrim, günahkar veya kafir olsa ve de alçalsa şeytandan etkilenmesi o derece fazla olur. Kötü bir arkadaş gibi onu etkiler ve de başına bela olur.

Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar”1

Sizlere savaşsınlar ve mücadele etsinler diye alçalmış ve mücrim insanlara şeytan tarafından ilhamlar olunur. Kur’anın son suresinde ise şöyle buyurulmaktadır:

De ki: “insanlardan, cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların ilahı, insanların Hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım. “

Evhamlı kimsenin şerrinden, gönüllere fitne veren ve kalplere yerleşen kimsenin şerrinden, Allah’ım bu üç şeyin şerrinden sana sığınırım. Diyoruz. İnsanın kalbini günaha meylediyor ve bazen bu işi şeytan da yapıyor ve şeytanın işi budur zaten. Sizin de işittiğiniz gibi şeytanın vesvese vermesi işte budur. Vesvese lügat açısından “hemheme” (kulağa fısıldanan söz) anlamındadır. Şeytan ise dalalet yolunu size gösteriyor. Şeytan sizi taharet yolundan gafil bırakıyor. Size öyle bir dost verir ki sapıtır, saadet yolunu kapatır ve sizi sapıklığa sürükler. Elinde olmadan kimseninkafsında, beyninde veya kalbinde oluşan şeyler eğer alemlerin yaratıcısı ve melekut alemi tarafından ise bu tür ilhamlara ilahi ilham diyoruz. Eğer şeytan tarafından ise buna ise vesvese diyoruz. Kur’an şöyle buyuruyor: vesvese o kimselere aittir ki onlar Allah ile ilişkileri azdır.

Hannas Kimdir?

Rivyetlerde okuduğumuz gibi “hannas” (kalplere sokulan vesvese) en büyük alim olan büyük şeytandır. Büyük bir alimin dediğine göre herkesin kendine ait bir şeytanı vardır. Ruhanilerin şeytanı vardır ama onların şeytanı ise molla şeytanıdır. Bu şeytan ise molla şeytandır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Hz. İbrahim ve Hz. İsa dünyaya geldiği zaman, büyük şeytan diğer şeytanları bir araya toplayarak “ne yapalım da bu insaları sapıklığa düşürelim?” Hannas şöyle dedi: “ben; onları dini ve evham yoluyla cehennemlik ederim” dedi.

Fikri Evham

Evham bazen, amelle değil; kalple ilgili olur buna ise fikri evham denir. Bu tür evhamlıların sayısı çoktur ve genelde zayıf iradelilerde görülür. İnsanın sinirleri zayıfladığı, zorlukları çoğaldığı ve büyük bir sıkıntıyla karşılaştığı zaman onda bu tür fikri evham ortaya çıkabilir. Fikri evhamın dereceleri vardır. Önceden de zikrettiğimiz gibi; bazen sadece şüphe ve tereddütle kendinigösterir, bazen de -Allah’a sığınırız- öyle bir hadde gelir ki Allah’a bile kötü söz söylemeye kadar gider. Allah’ın işini zalimane bilir! Kur’an dan o derece şüphe eder ki; yavaş yavaş Allah’a, Peygambere, Masum imamlara ve dini değerlere küfreder. Bu fikri evhamın ilk aşamasıdır ve başka aşamaları da vardır. Bazen dünyasıyla ilgili, bazen de işlerine yönelik, bazen halka yönelik yani onla hakkında “su-i zan”da bulunma gibi. Bizim konumuz ise fikri evhamlardır. Fikri evhamın ilacı çok kolaydır, ilacı ise; şüphelendiğin zaman o kuruntudan uzaklaşmaktır.

Şüphelendiğinde şüphesini önemsememelidir. Bir kimseyle konuşmada veya bir şey yemek konusunda kendisini sakındırmalıdır. Böyle yaparsa kısa bir zaman içerisinde bu şüphesi ortadan kalkar. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: bu pisliği yani büyük şeytanı alıştırmayın; önemsemeyin. Önemsemediğiniz taktirde kaybolur ve artık peşinize düşmez. Siz onunla olursanız o da sizinle olur ve sizi bırakmaz. İmam Sadık’ın söylediğinin Kur’an-i delili vardır:

“Gerçek şu ki iman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.



Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a ortak koşanlaradır. “1

İlim ehlinin üzerinde durduğu bir kaç tane önemli konu hakkında şöyle buyuruyorlar: şeytanın insan üzerinde üstünlüğü yoktur ama, hangi insan üzerine? Allah’a bağlı olan insana ve Allah ile ilişkisi sağlam olan insana asla etki edemez.

Şeytan insanın sultası üzerinde olduğu zaman şeytanın bayrağı altına girer. Yani eğer insan şeytanla uğraşırsa şeytan da onunla uğraşır. Eğe insan şeytanı arkaya atarsa şeytanında o insana etkisi olmaz. Eğer insan Allah’ın bayrağı altına girse şeytan Allah’ın bayrağı altına girmekten korkar. Kur’an da; eğer insanın Allah’la rabıtası varsa melekklerin onu koruyacağına dair söz verilmiştir:

Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. . . “1

Allah’ın en büyük lütuflarından biri de melerkerli bizim için koruyucu vermesidir. Sizleri bu dünyanın kötülüklerinden koruyorlar. Sizleri cinlerin şerrindenkoruyorlar. Sizleri şeytanın şerrinden koruyorlar.

Eğer sizin Allah ileilişkiniz sağla ise asla şeytan sizin peşinize gelemez. Bununla birlikte eğer umursamaz ve şüphe ve tereddüdü sizin zihninizden çıkarsa artık sizin peşinize gelemez.

Bir kimse Peygamberin huzuruna gelerek şöyle dedi: Ey Allah’ın Resulü kahroldum; helak oldum. Hazret: “Şeytan sana gelerek “Seni kim yarattı? Diye sordu, Allah dedin. “Allah’ı kim yarattı?” Dedi, sen cevabını veremedin. “ Adam: “evet” dedi. Allah Resulü şöyle devam etti: “Eğer böyle sorular zihnine gelirse “Lailahe illallah” de ve kendini bunlardan sakındır.

“lailahe illallah” ve “la havle vela kuvvete illa billah” kelimelerini söylemek, Kur’an okumak, Ramazan ayı orucu tutmak ve namazı vaktinde kılmak evhamı yok etmek için çok önemlidir.

Şeytanın dediğine kulak verirse bir kez iki kez . . . Ve bir de bakar ki kalbe yerleşmiştir. Öyle bir yere gerlir ki neuzu billah Allah hakkında kötü şeyler söyler ve Allah’ı zalim bilir. Bunun ilacı da önemsememektir. Velev ki Allah’a, Peygambere kötü söyledi ve Allah’ı zalim nitelendirdi önemsememelidir ve kendini üzmemelidir. Birazcık Kur’an okumalı, eğer Peygamber ve Tahir imamlar hakkıda ise selavat göndermelidir. Rivayetlerde çokca okuduğumuz gibi eğer evhamın ortadan kalkmasını istiyorsan çokca selavat getirmeliyiz. Allah ile rabıtayı sağlamlaştırmak, namazı vaktinde kılmak ve vacipleri önemsemegerekir. Bilhassa kadın için hicabına önem vermesi, işini aksatmamak şartıyla müstahapları yerine getirmesi gerekir. Gece namazı, Kur’an okuması Allah ile raz-u niyazda bulunması, Allah’ın yaratılanlarına hizmet etmesi, kadının kocasına, kocanın karısına, müslümanlara hizmet etmedsi, günahlardan sakınması ve hernekadar günahlardan sakınırsa o derece fikri evhamdan kurtulmuş olur. Elbette gayret istiyor, bir ay, iki ay ve bir kaç ay ta kibu kötülüğün kökü ortadan kalksın. Bazı psikologlar fikri evhamın çaresinin olmadığını söylüyorlar. Kesinlikle yanılmışlardır, zira biz pek çok insan tanıyoruz fikri evhamları olmasına rağmen bunu önemsemedikleri için ve Allah ile rabıtalarını sağlamlaştırdıkları için evhamın kökünü kazımışlardır. Cismi açıdan uykuyu düzeltmek, sinirleri güçlü kılmak, sinirlenmemek gerekir, düşüncelerin darbe almaması gerekir. Bunların tümü evhamın ortadan kalkması için önemlidir.

-Ameli Evham

Ameli evham kimselerde farklılık gösterir. Dindar olmayanlarda ameli evham elbisede kendini gösterir. O elbiseyi giyinir olmaz, bu elbiseyi giyinir olmaz, bir iki, üç derken sonuçta diktiği hiçbir elbise hoşuna gitmez. Bu ameli bir evhamlıktır ki çoğu kadınlar buna mübteladırlar. Bazıları temizlik açısından, o kadar pasaklıdırlar ki bir tarafta kirden evinin camları kararmış, odasına girdiğinde çarşafı bir tarafta, elbisesi diğer tarafta, pantolu başka bir tarafta, kocasının pijaması odanın bir köşesinde, büyük bir düzensizlik evi almış gitmiştir. Başka bir tarafta ise aşırı temizliğe düşkün olanlar, camları temiz mi temiz, her zaman camlardadırlar, her gün süpürmekte her gün temizlik yapmaktadırlar, özetle temizlikte evhamlıdırlar. Bazen de yenilikçilerde, aydınlarda oluşan mikroplu bir evhamdır. Eğer eli bir elbiseye değerse hemenelini alkolle yıkar, doktor bey yüz kere reçete yazar, yüz tane hastayı muayene eder ve yüz kere elini yıkar ve iş öyle bir yere varır ki ekmeği bıçakla keser. Dindarlara gelince; öyleleri vardır ki su ile taharet almazlar, taharet ve necasete önem vermezler. ????146 bazıları da vardır ki elinden kan akmayı versin o kadar uğraşırlar ki o kadar yıkarlar ki elini yara ederler. Bir beyefendi bana sabah ezanı okunurken gusl etmeye başladığını ta vakit dolana kadar bile bitiremediğini ve namazını geçirdiğini anlattı. Utandım banyoya girdim yedi saat aradan sonra banyomu tamamladım ve guslümü yapabildim. Bu dünya ve ahirette onun başka bir çaresizlik yoktur. Bu kimse İmam Sadık (a.s)’ın dediği gibi delidir. Kinci bu işin günahb olduğunu bilmelidir. Üçüncüsü ise hannas (gizli vham) onun içine yerleşeren şeytanı kendisine yaklaştırmış oluyor.



-Ameli ve fikri evhamın ilaçları


1 Rum/30

1 Ankebut/65

2 Ta-Ha/14

1 Nur/37

1 Burhan-ı nazm Yüce Allah'ın varlığını ispat eden en sade ve açık delillerden biridir. Bu delil iki mukaddimeden (önermeden) oluşmuştur.

- Evren düzenli mecmuayı oluşturmaktadır.

- Her düzenli mecmuanın mutlaka bir düzenleyeni vardır.

Sonuç ise fevkalâde düzeni ile akılları hayran bırakan bu evrenin mutlaka bir düzenleyicisinin olmasıdır.

Dolayısıyla burhan-ı nazm, “kainat, aklı olmayan, şuursuz tabiatın sonucudur, atomların birbirine karşı şuursuz hareketinden doğan etki ve tepki sonucu var olmuştur” düşüncesini savunanların sözlerini reddeder

Burhan-i sıddikin ise dış alemde ve nefisteki delillere dayanarak Allah'ın varlığına ispatlamaktır. Hudus ve imkan burhanına göre ise varlık alemi vardır. Bu varlık ya vaciptir (varlığı kendinden zorunludur), ya mümkündür. Eğer vacip ise konu sabit olmuştur. Varlığı kendinden zorunlu olan varlık Allah'tır.



Eğer o varlık kendi zatında mümkünse, mümkünün nihayet bir vacib-ül vücuda (varlığı kendinden zorunlu olana) varması zorunludur. Çünkü mümkün olanların her biri bir sebebe muhtaçtır. Bu sebebin bir istikamete doğru sonsuz olarak devam etmesi (teselsülü) veya devir yoluyla meydana gelmesi imkansızdır. Çünkü aynı şey kendi kendinin hem sebebi (sebebi), hem ma'lulu (müsebbibi) olamaz. (Editör)

2 (Os. Vicdan, Fr. Consience). İnsanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisi... Sözcüğün Latince kökündeki bilinç anlamı bu yetinin bir bilinç işi olduğunu açıklar. Nitekim bilinç ve bulunç Fransızca’da da aynı sözcükle karşılanmaktadır. Bilinç ve bulunç arasındaki kavram ayrılığı bilincin algılama, buluncun yargılama işini gerçekleştirmelerindendir. Nasıl ki Kant da, buluncu bilinçle aynılaştırır ve bir sayar. Rousseau'ya göre bulunç Tanrısal bir içgüdüdür, yanılmaz. Akıl yoluyla aydınlanır ve insanları yönetir. Töre de, din gibi, Tanrısal bir duygudan doğmuştur. Voltaire'e göre de akıl, doğal dindir. Töre, bütün gönüllere serpilen aynı tohumdur. Çeşitli töreciler çatışmışlardır ama aynı töreyi öğretmişlerdir. İki kez iki her yerde dört eder, en büyük töre yasası dünyanın her yerinde haksızlık yapmamaktır ki bunu da bütün insanlar aynı bilinç ve bulunçla bilirler. (Editör.)

1 Secde/16-17

1 Allah için sevmek, birisini dost edinmek. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek. (Editör)

2 Allah’ın düşmanlarından uzak durma. Sevmeyip yüz çevirme. (Editör)

1 Ta-Ha suresi/14

1 Mümin (Gafir) Suresi/60

1 Bihar’ul Envar c. 10, s. 25

1 Kasas Suresi/77

1 Vesail’uş Şia, c. 14, s. 74

1 19. yüzyılda gelişen ateist dogmanın psikoloji alanındaki temsilcisi, Avusturyalı psikiyatrist Sigmund Freud idi. Freud, ruhun varlığını reddeden, insanın tüm ruhsal dünyasını cinsel ve benzeri dünyevi dürtülerle açıklamaya çalışan bir psikoloji teorisi ortaya attı. Freud'un en büyük saldırısı ise dine karşıydı. 1927'de yayınlanan The Future of an Illusion (Bir İlüzyonun Geleceği) adlı kitabında, dini inancın sözde bir tür akıl hastalığı (nevroz) olduğunu ileri sürüyor ve insanlığın ilerlemesiyle birlikte dini inançların tamamen ortadan kalkacağı iddiasında bulunuyordu. Dönemin ilkel bilimsel koşulları altında, gerekli araştırma ve incelemeler yapılmadan, okuma ve kıyas imkanı olmadan ortaya atılan bu iddia son derece mantık dışıdır. Kuşkusuz Freud da bugün varsayımını tekrar değerlendirme imkanına sahip olsa, öne sürdüğü bu kıt iddianın mantıksızlığına kendisi de şaşıracak ve böyle bir öngörünün saçmalığını ilk kendisi eleştirecektir. Freud'dan sonra da psikoloji bilimi ateist bir temelde gelişti. Sadece Freud değil, 20. yüzyılda gelişen diğer psikoloji ekollerinin kurucuları da koyu birer ateistti: davranışçı ekolün kurucusu B. F. Skinner ya da rasyonel-duygusal terapinin kurucusu olan Albert Ellis gibi. Sonuçta psikoloji dünyası ateizmin alanı haline geldi. 1972 yılında Amerikan Psikoloji Derneği üyeleri arasında yapılan bir araştırma, ülkedeki psikologların sadece % 1.1'inin dini inanç sahibi olduğunu gösteriyordu. Ama psikologların çoğunun içine düştüğü bu büyük aldanış, bizzat yürüttükleri psikoloji araştırmaları tarafından çürütüldü. Öncelikle Freudizm'in temel varsayımlarının hemen hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı ortaya çıktı. Dahası, dinin, Freud ve diğer bazı psikoloji teorisyenlerinin savunduğu gibi “akıl hastalığı” değil, aksine zihinsel sağlığın en temel öğesi olduğu anlaşıldı. Amerikalı yazar Patrick Glynn, bu önemli gelişmeleri şöyle özetler: 20. yüzyılın son çeyreği (Freud'un kurduğu) psikoanalitik vizyona hiç de uygun davranmadı. Bunun en dikkat çekici yönü ise, Freud'un din hakkındaki görüşlerinin tamamen yanlış çıkmasıydı. İronik bir biçimde, son 25 yılda psikoloji alanında yapılan araştırmalar, dini inancın, Freud'un ve müridlerinin iddia ettiği gibi bir tür nevroz veya nevroz kaynağı olmak bir yana, genel zihinsel sağlık ve mutluluğun en tutarlı ögelerinden biri olduğunu ortaya çıkardı. Üstüste yapılan pek çok araştırma, dini inanç ve ibadetlerle; intihar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, boşanma, depresyon ve hatta-ve belki de şaşırtıcı şekilde-evlilikteki cinsel tatmin gibi konulardaki sağlıklı davranışlar arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösterdi. Kısacası, ampirik bilgiler, psikoterapi mesleğinin sözde “bilimsel” ortak kanısı ile tamamen ters düştü. Sonuçta, yine Patrick Glynn'in ifadesiyle “20. yüzyılın sonunda modern psikoloji, dinin yerini almak bir yana, dinle yeniden tanışmaya başladı” ve “insanın zihinsel yaşamı hakkındaki salt seküler bir bakış açısının hem teorik hem de pratik düzeyde çöktüğü ortaya çıktı.” Yani ateizm, psikoloji alanında da hezimete uğradı. (Editör)

1 Talak Suresi/ 7

1 Nur Suresi/ 32

2 Talak Suresi/ 7

1 Vesail’uş Şia, c. 14., s. 27

1 Hakka /24

2 Bakara/183

1 Bihar, c. 96, s. 275-277

2 Furu-i Kafi c. 4, Oruç Tutmanın Adabı- Bihar, c. 96, s. 293-294

1 Hucürat/12

1 Nur/37

1(Bihar'ul-Envar, c. 71, s. 327)



1“Lokman/20”



2(Fussilet/30-31)

3 (Ahzab/41-42)

1 (Usul-i Kafi, c. 4, Dua kitabı, “Allah-ı çok zikretme bölümü” 1. rivayet)

2 (Ta-Ha/24)

1 (Tevbe/105)

1(Kaf/18)



2 (İsra/13)

3 (İsra/14)

1 (Müttaffifin/20-21)

1 İsra/44


2 Sebe/10

1 Zilzal/1-8

1 Ankebut/64

2Fussilet/20-21

1 Yasin/65

2 İsra/36

1 Nur/36

2 Nur/37

1 A'raf/179

1 Nahl/108


2 Sad/82-83

2 A'raf/16-17


1 Yusuf/33


2 (Bihar'ul Enhar, c. 70, s. 65)


1 (Fatır/5)

2 (Kasas/83)

1 (Kasas/83)

1 Nisa/145

2 Müminun/99-100

3 Fatır/37

1 Fatır/37

1 Ahzab/72

1 “Bihar'ul-Envar, c. 6, s. 267”


2 (Bihar'ul-Envar, c. 6, s. 267)

1 Mearic/11-15

1 Hac/11

1 Tekasür/1-8

1 Hucurat/14

1 Vesail’uş-Şia, c. 5, s. 276, Bihar’ul-Envar, c. 87, s. 148

2 Secde/16-17

3 Haşr/9

1 Vesail’uş-Şia, s. 12, s. 208

2 Vesail’uş-Şia, c. 12, s. 209

1 Ankebut/2-3

2 Hicr/99

1 Atlak/7

2 Usul-i Kafi, c. 3, s. 251

1 Enfal/29

2 Hadid/28

3 Nur/40

1 Usul-i Kafi, c. 1, s. 54

2 Mücadele/11

2 Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 719

1 Tevbe/110

1 Kehf/103-104rrvv

1 Müstedrek, c. 2, s. 625

1 Al-iİmran/159

2 Şura/38

1 Usul-I Kafi, c. 1, s. 19

1 İnsan/3

2 Maide/15-16

1 En’am/121

1 Nahl/99-100

1 Ra’d/11

Yüklə 0,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin