Nereden Başlamalı?
(Bir Sosyalist Olarak: 03)
Kürt Ulusal Hareketi'nin İmralı'da geliştirdiği yeni stratejinin özü, gerilla savaşına son verilmesi değildir. Gerilla savaşı bir mücadele biçimidir, hedefler ve güçlerin yer alışını belirlemez. Yeni stratejiyi, gerillaya son vermek ve bunun karşılığında da Türk devletinden benzer adımlar atılması olarak anlamak ve bunu bir tür sessiz diyalog olarak yorumlamak sadece yeni stratejinin özünü kavramamak değil, ama aynı zamanda yanlış hayal ve beklentiler yaymak olur.
Yeni stratejinin özü, yeni bir program ve güçlerin yer alışına dayanmasıdır. Nedir bu yeni program?
Bu yeni program, üç temel değişiklikten oluşmaktadır. Bu değişiklikler daha önceden beri, ulusal hareketin ifade ettiği eğilimler olmakla birlikte, İmralı ile sistematik bir ifade kazanmış bulunmaktadırlar. Aslında değişiklikler birbirini tamamlayan bir bütün olmakla birlikte, biz değişikliğin ne olduğunu anlayabilmek için, bu bütünü kendini oluşturan öğelere ayrıştıralım.
Birinci özellik: kendini demokratik görevlerle sınırlamadır. Gerçi 1990'ların başından beri, Kürt ulusal hareketi bu yöndeki eğilimleri çeşitli biçimlerde ifade etmiştir ama İmralı ile birlikte, sosyalist karakterdeki talepler belirsiz bir geleceğe kaydırılmaktadır ve bu söylemden de vazgeçilmektedir. Bu eğilim son yıllarda dünyadaki bütün radikal ve yoksullara dayanan hareketlerde görülmektedir. Güney Afrika, Zapatista, Sandinista gibi, her biri yoksullara dayanan bu hareketlerin hepsi, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan dramatik değişiklikler sonucunda kendini demokratik karakterde taleplerle sınırlama zorunda kalmış bulunuyorlardı. Kürt Ulusal Hareketi de bu eğilime uydu.
İkinci Özellik: Kürt ulusal hareketi, ulusun yeni bir tanımına ulaşmış bulunuyor. Ulusçuluk, "ulusal olanla politik olanın çakışmasını ön gören" ideolojidir. Ulusçuluğu ulusun nasıl tanımlandığı değil, o her hangi bir şekilde tanımlanmış ulusun, politik olanla çakışması gerektiği anlayışı belirler. Klasik ulusçuluk, ulusu dil, kültür, etniye bağlar. Bu günün dünyasında ise, çok kültürlülük, çok dillilik, çok etnililik gibi söylemlerle, ulus daha geniş ve esnek olarak yeniden tanımlanmaktadır. Bu tanımda, dil, kültür ulusun tanımındaki öğeler olmaktan çıkarılıp, politik alanın dışına itilmektedir. Ulus, burjuva uygarlığının modeli ve ideali olan ABD'de olduğu gibi, hukuki bir tanıma indirgenmektedir.
Bu değişiklikle, Kürt ulusal hareketi, bir şekilde kendini aşmış ve sadece etnik ve dil olarak Kürtleri değil Türkleri de kapsayan yeni bir tanıma ulaşmış bulunuyor. Dolayısıyla yine bu değişiklik aracılığıyla, şimdiye kadar Kürt hareketi Türklerin değil, Kürtlerin kendi kaderini belirleme peşindeyken, şimdi Türklerin kaderini de belirlemeye, onların kaderi üzerinde de söz sahibi olmaya yönelmiş bulunuyor.
Kürt ulusal hareketi, "Anayasal Vatandaşlık", dil ve kültürlere serbesti önerisiyle bu yeni ulus tanımına geçmekte ve böylece Türklerin benzer bir ulus anlayışından yana olanlarını kazanma ve onlarla ittifak geliştirme olanağı elde etmektedir. Böylece, Türkleri de, önerdiği yeni ulus anlayışını kabul ve reddedenler olarak bölme ve Türklerin büyük bölümünü kendi tasarısına kazanma olanağı elde etmektedir. Eskiden, tartışma ulusların kendi kaderini tayın hakkı, daha somut olarak Kürtlerin ayrılma hakkı üzerine yürürken, şimdi tartışma ulusun nasıl tanımlanacağı noktasına kaydırılmış bulunmaktadır.
Üçüncü Özellik: Kürt ulusal hareketi, "demokratik cumhuriyet" olarak ifade ettiği taleple, benzer şekilde, bu nasıl tanımlanacağı üzerine mücadele yürütülecek yeni ulusun devlet biçimi sorununu kendi sorunu olarak ortaya koymaktadır. Eski yaklaşımda, kendisine karşı mücadele edilen devletin nasıl olacağı hiç bir şekilde sorun değil iken, Kürtlerin ise kurabildiği takdirde kendi devletlerinin de, ne biçim alması gerektiği ucu açık bir sorun iken, yeni biçimde, Kürtlerin ve Türklerin, anayasal vatandaşlığa dayanan yeni ulusun, hangi devlet biçimi altında yaşayacağı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu hedefler artık sadece Kürtleri değil, Türkleri ve bütün "azınlıkları" da yakından ilgilendirmektedir. Bu Programatik değişikliklerle, Kürt ulusal hareketi, sadece Kürtlere bir program öneren bir parti olmaktan çıkmış, Türklere ve bütün diğer "azınlıklara"da bir program öneren bir partiye dönüşmüş bulunmaktadır. Bu muazzam bir değişikliktir ve uzun vadede, Kürt ulusal hareketi, böylesine kapsamlı bir demokratikleşme programı olan bir parti ve güç olarak, müthiş bir potansiyel kazanmış ve bu yöndeki bir toplumsal dönüşümün olanağını açmış bulunmaktadır.
Bütün bu birbiriyle bütünleşmiş üç temel ve köklü değişiklik, bir anlamda bir ulusal hareketten bir sosyal harekete dönüşme özelliği taşımaktadır, ama aynı zamanda, farklı bir ulus anlayışı temelinde, bir ulusal hareket olma özelliğini de korumaktadır.
Eğer İmralı'da geliştirilen çizgi, bu Programatik değişiklikleri içermeseydi, eski hedeflerde hiç bir değişiklik olmadan sadece gerilla savaşına son vermekle kalsaydı çok ağır bir demoralizasyon ve yenilginin yolu açmış; sadece bir mücadele biçimi değişikliği anlamı taşımış olurdu. Ama bu mücadele biçimi değişikliği, programatik değişiklikler bağlamında, dolayısıyla strateji bağlamında anlaşılırsa, mücadele biçimi değişikliğinin aynı zamanda yeni hedefler için ve güçlerin yer alışına ve toparlanmasına hizmet ettiği görülebilir.
Strateji, bir mücadelede, güçlerin yer alışı demektir. Hedefler (Program) mantığı gereği, o hedefler için gerekli güçleri de şekillendirirler. Güçlerin içinde bulundukları konum ve yığın düzeyi ise mücadele ve örgüt biçimlerini.
Bu yeni programın başarısı iki koşula bağlıdır.
Kürtlerin bu programın ardında şimdiye kadar birliklerini koruyarak durmaya devam etmesi;
Türklerin bu programa kazanılabilmesi. Türklerin büyük bir çoğunluğu da aslında kendini demokratik görevlerle sınırlamış "Anayasal vatandaşlık temelinde bir demokratik cumhuriyet" hedefinden yanadır. Sorun bu potansiyel gücün nasıl örgütleneceğidir.
Yeni program, yeni güçlerin yer alışı, dolayısıyla da o güçlere dayanılarak yapılacak mücadelelerde değişme demektir. Güçlerin ve mücadelenin alanlarında köklü bir kayma gerçekleşmek durumundadır.
Mücadele dağlardan şehirlere kaymak durumundadır. Aslında 1993'den beri, dağlardaki gerilla savaşı, sonuç alıcı olmaktan ziyade, diğer mücadele biçimlerini destekleyici bir anlama sahip olmuş ve tek taraflı ve uzun ateşkeslerle fiilen bu mücadele dondurulmuş bulunuyordu. Son seçimlerle birlikte, mücadelenin ağırlığı giderek, Kürdistan'ın şehirlerine kaymıştı. Buna paralel olarak da yeni örgüt ve mücadele biçimleri yavaş yavaş şekillenmekteydi. Yeni stratejiyle bu kendiliğinden eğilim, stratejik bir bağlama yerleşmiş bulunmaktadır.
Mücadele, Avrupa'dan Türkiye ve Kürdistan'a kaymak durumundadır. Yeni strateji, Avrupa hükümetlerine baskı yerine, Türkiye'deki kitleleri kazanmayı temel hedef olarak koyduğundan, Avrupa'nın ağırlığı giderek azalma eğilimi gösterecektir. Diğer yandan, Avrupa'da da mücadele biçimleri değiştirilerek, Türkiye'deki mücadeleye destek verilebilir.
Kürtler şimdiye kadar Avrupa'da yaşayan bir azınlık olarak, Avrupa'daki azınlık hakları ve diğer haklar konusunda tamamen ilgisizdiler. Onlar Kürdistan'daki mücadelenin diplomatik girişimlerinin bir aracı ve lojistik desteği olarak kendilerini ortaya koyuyorlardı.
Kürtler bu stratejiyi bütünüyle değiştirmek zorundadırlar. Artık Kürtler örgütlü bir güç olarak, Avrupa'da azınlık hakları ve diğer haklar için mücadeleye girip bu mücadelenin bayraktarlığını ele geçirebilirler. Bu muazzam güçleri bir şekilde yanlarına kazanmalarını sağlayabilir. Avrupa'da fiilen elde edilecek haklar. Örneğin, Kürtçe'nin bir azınlık dili olarak Avrupa ülkelerinde tanınması, Türkiye'deki mücadeleyi müthiş etkilemekle kalmaz, Kürt ulusal hareketinin etrafındaki tecridin kırılmasını da sağlayabilir.
3) Mücadele, Kürdistan'dan batıya kayacaktır. Kürdistan, bu programın öz gücü olmakla birlikte, Kürt ulusal hareketi, bölgedeki büyümesinin sınırlarına varmış bulunmaktadır. Kürdistan'da genişlemekten ziyade derinleşebilir. Ama batı bütünüyle örgütsüzdür. Batının toparlanması ve bu program yönünde harekete geçmesi sağlanmadan hiç bir başarı kazanılamaz.
Batı'nın toparlanması ise, bir yandan batıda tıpkı şimdiye kadar Avrupa'dakilere yaklaşıldığı gibi, bir yedek ve lojistik destek olarak bakmaya son vermekle, yani batıdaki Kürt yoksullarını örgütlemek ve harekete geçirmekle olabilir. Bunu yapabilecek tek güç Kürt ulusal hareketidir. Ama Kürt Ulusal Hareketi'nin en büyük handikapı ise, onun yoksul köylü karakterinden doğan kültürel sınırlılıklarıdır. Bu kültürel engeller, artık şehirli olmuş, yaşamı, problemleri, dünyaya bakışı değişmiş Kürtleri örgütlemekte başarısız kalmaktadır.
Avrupa bir istisna olmakla birlikte, o istisna da kuralı doğrular. Çünkü, Avrupa'ya giden Kürt, Türkiye'ye giden Kürt'ten farklı olarak, bütün Avrupa'daki azınlıklarda olduğu gibi, etrafına bir kabuk örer ve onun içinde taşlaşmaya uğrar, böylece bir yandan süper modern bir toplumda yaşarken, Türkiye'deki Kürt'ten daha köylü ve daha "az bozulmuş" haldedir.
İkinci tutamak noktası ise, batının ücretlilerinin ve orta sınıflarının kazanılması olabilir. Bunlar ise, son yılların deneylerinin gösterdiği gibi gevşek ve somut hedeflere yönelik örgütlenmelere ve hareketlere eğilimli görünüyor. Bir yanıyla sağlıklı bir tepkinin ifadesi olan örgütlere ve partilere dünyadaki genel güvensizlik ve büyük hedeflerden ziyade sonuç alıcı, somut hedeflere yönelik şekillenmeler, bu post modern zamane ruhu, ortamı belirliyor. Elbette on yıllardır birikmiş terör ve onun yarattığı yılgınlık ve korku da bunlara ek olarak biniyor.
Ancak, bunu beğenelim ya da beğenmeyelim, bunlar nesnel ve verili durumu yansıtırlar. Bu durumu veri kabul ederek ne gibi örgüt ve mücadele biçimleri geliştirilebileceği üzerine kafa yormak gerekir. En azından şimdilik, klasik partilerden ziyade, somut hedefler etrafında toparlanmalar ve canlı bir hareketlenme ve mayalanmaya başlangıç olabilirler ve toplumun üzerindeki ölü toprağını atmasına yardımcı olabilirler. Aynı şekilde, partileri de kapsayan, somut hedefler etrafında bir araya gelişler, kendine güvenin yeniden kazanılmasını sağlayabilirler.
Bunun için batıda Türkler arasında somut hedeflere yönelik girişimler başlatılmalıdır. Örneğin, yaraların sarılması için genel af ve idam cezalarının kaldırılması için Türk girişimi. Veya Kürtçe bir televizyon için Türk girişimi gibi, Türklerden gelen ama aynı zamanda, Türkler olarak Kürtlerin haklarını savunmaya yönelik ve onların kardeşlik çabalarına cevap veren biçimler. Veya kendini hedef yapan davranışlar. Veya sivil itaatsizlik girişimleri. Veya, geçenlerde bir gazetecinin önerdiği, bütün çeteleri, katilleri ve bağlantıları kolayca ortaya çıkaracak internette açık veri bankası. Veya bir Anayasa tasarısı için tasarı hazırlamaya yönelik yurttaşlık girişimleri. Veya, Avrupa'dan Türkiye'ye ve Türklere yayın yapacak, o medya tekelini kıracak bir Televizyon girişimi.
Şu an akla gelmeyen onlarca biçim bir toparlanmanın ilk adımları olabilir.
25 Ocak 2000 Salı
(Bu yazı Özgür Politika’nın 31.01.2000 tarihli sayısında yayınlandı. Ayrıca Son Kavga dergisinin, Şubat 2000 tarihli 13. sayısında 8 ve 10. sayfalar arasında yayınlandı.)
Dostları ilə paylaş: |