2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’na ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu muhalefet şerhimiz aşağıdaki gibidir



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə1/33
tarix27.12.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#87132
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   33

HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ (HDP)

2019 MERKEZİ YÖNETİM

BÜTÇE KANUN TASARISI

MUHALEFET ŞERHİ

2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’na ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu muhalefet şerhimiz aşağıdaki gibidir.


Bilgilerinize sunarız.

Garo PAYLAN Hüseyin KAÇMAZ Erol KATIRCIOĞLU

Diyarbakır Milletvekili Şırnak Milletvekili İstanbul Milletvekili




GİRİŞ


Tahakküme Dönüşen Her İktidar, Yok Olmaya Mahkûmdur.”

İbrahim Ayhan

2018 Merkezi Bütçe Kanun Teklifine ilişkin sunduğumuz Muhalefet Şerhine şu cümle ile başlamıştık: “Bir ülkenin bütçesi o ülkenin vicdanıdır.1 Aradan geçen “uzun” bir yıllık sürede Türkiye’de yönetim sistemi değişti. Cumhurbaşkanı, yürütme erkinin tüm güçlerini elinde topladı. Yasama ile yargı erkleri başta olmak üzere devlet sisteminin en ücra köşesine bile nüfuz etme yetkisini eline aldı.

Bu bir yıllık sürede Türkiye’deki ekonomik, siyasi ve toplumsal krizler derinleşti. Zengin daha fazla zenginleşti, Türkiye halkları ise daha fazla yoksullaştı. Yetki tek elde toplandıkça, Türkiye halkları demokrasiden ve özgürlüklerden uzaklaştı. 2018 yılında kamunun kaynakları yoksula, emekliye, engelliye harcanmak yerine israfa ve silaha harcandı. Türkiye halkları hayat pahalılığı ile mücadele ederken, Saray rejimi makam araçlarına, şatafatlı sofralara doyamadı. Türkiye halkları eşitlik, adalet, barış talep ettikçe Saray rejimi suçladı, tehdit etti, toplumsal gerilimi arttırdı.

Yeni sistemden aldığı güçle Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifini ise en iyi şu cümle özetlemektedir: “Bu bütçe tercihleri ile vicdansız ve adaletsiz bir bütçedir.”2

Bir yıllık süre Türkiye halklarına bütçeyi hazırlayanların ne kadar vicdansız ve adaletsiz olduğunu gösterdi.

Çünkü 2019 yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi;



Emekten yana değildir.

Emekçiyi, yoksulu, doğayı görmemektedir.

İşverenden, sermayeden, zalimden yana saf tutmaktadır.

Toplumsal cinsiyet bütçelemesi yapmamaktadır.

İnsan haklarından, eşitlikten yana değildir.

Kürt Sorunu başta olmak üzere demokrasi, özgürlük, barış istememektedir.

Bu bütçede tarımsal üretim ve destekleme yoktur. Çiftçiden değil, tüccardan yanadır.
  1. BÜTÇE HAKKI


Bütçe kavramı esasında iktisat bilimine dair bir çağrışım yapıyor olsa da olabildiğince siyasal bir alana tekabül etmektedir. Bütçelerin siyasal alanın neredeyse tüm kılcallarına etkide bulunma gücü vardır. Bu anlamıyla yaşama dair birincil derecede söz söyleme ve yetki kullanma hakkı bulunan halkın, bütçe hakkı ile doğrudan bir ilişkisi bulunmaktadır.

Halklar tarih boyunca ciddi bedeller ödeyerek bütçe hakkını elde etmiştir. Krallıklar/İmparatorluklar/Padişahlıklar geçmişte hükmettiği toplumdan zor aygıtları ile vergiler toplayarak bu hakkın kullanılmasını engellemekteydi. Ancak İngiltere’de 1215 yılında imzalanan Magna Carta Libertatum belgesinden bugüne, halk bütçe hakkını farklı usullerde seçtiği temsilcileri aracılığı ile kullanmaktadır. Kuşkusuz ki bu kullanım şeklinin kendisi adalet kavramının yerine getirilmesi veya ihlal edilmesi ile ilişkilidir. Günümüzde bütçe hakkının yerine getirildiği yerler parlamentolardır. Parlamentolarda bütçe hakkının sınırlarını belirleyen kişiler ise parlamenterlerdir.

Halk, siyasal alanı belirleyen birçok konuda yetkilerini seçimler aracılığıyla parlamenterlere/vekillere vermektedir. Bu yetkilerden biri de bütçe hakkının kullanılmasıdır. Elbette bu yetkilerin kullanım sınırları zaman içinde ve yönetim biçimlerine göre değişkenlik göstererek şekillenmiştir.

Ülkelerin merkezi bütçelerinde oluşan ‘bütçe, genel bütçe, özel bütçe, bütçe açığı, bütçe dengesi, ödenek, yedek ödenek, örtülü ödenek, ödenek üstü harcama, cari açık/fazla, orta/uzun vadeli plan’ gibi kavramlar yönetim sistemlerinin değişkenliğinden bağımsız olarak bütçe hakkının kullanım süreçlerinde ortaya çıkmıştır.

Bütçe kanunları Milletvekillerinin kararlarını halk için mi, kendileri için mi kullandıkları, ülkelerin ekonomik bölüşümünün nasıl olduğunu göstermektedir. Bu bölüşüm iktidarların sermaye-halk ikileminde tercihinin ne yönde olduğuna en net şekilde işaret eder.

Milletvekilleri kendilerine verilen yetkiyi uzun vadeli refah vizyonu üzerine değil de kısa vadeli kişisel çıkarlar üzerine kurduğu zaman ülkeyi borçlanmaya veya bütçe açığı vermeye götüren süreçler yaşanması kaçınılmaz hale gelir. Kısa vadeli tercihler sadece milletvekillerinin kendi çıkarlarını değil, aynı zamanda seçkin bir sermaye sınıfının çıkarlarını da gözetir. Bu kısa vadeli programları sürdürme kararlılığı ve dolayısıyla yanlışlığı ise daha büyük sıkıntıların yaşanmasına ve ülke halklarının mali ve siyasi bedeller ödemesine neden olacaktır. Ülkelerin ciddi bir gelir kaynağı yok ise bu bedeller doğrudan halktan toplanan vergiler aracılığı ile halkın sırtına yüklenir3.

Bütçe hakkının Türkiye açısından nasıl kullanıldığının serüveni yazdığımız son cümlelerde saklıdır. 1876 Kanun-i Esasi ile başlayan 1924 Anayasası ile ‘Bütçe Kanunu’ ismini alan bütçe süreçleri hiçbir dönem tam anlamıyla halk için kullanılmamıştır. 1924 Anayasası ile vergi ve bütçeleme, 1927 Anayasa değişikliği ile genel muhasebe kanunları, 1961 Anayasası ile ödeme gücü ve kalkınma planı, 1982 Anayasası ile bütçe komisyon üye sayıları, kesin hesap sunum tarihleri gibi düzenlemeler içerir. 2004’te 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile ‘saydamlık, hesap verilebilirlik’ gibi kavramlar bütçe ile ilgili süreçlere dâhil edilmiştir. Ancak bir kanunun doğru/iyi/gerçek kavramları içermesi kadar bu kavramların layıkıyla kullanılması da önemlidir. Maalesef bu ülkenin siyasal alan ile ilgili düzenlemelerinin çoğunda olduğu gibi bütçe ile ilgili düzenlemelerde de eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir. Bu ihlal ise etnisitelere, inançlara, cinsiyetlere göre ayrımcı şekilde sürdürülmüştür.

Bütçe süreçlerinin hepsini ihlal eden ve tabir yerinde ise halkın bütçe hakkını elinden alan bir düzenleme 16 Nisan 2007 referandumunda kabul edilen yeni anayasa ile yürürlüğe girmiştir. Rejim değişikliğine neden olan yeni anayasa ile birlikte zaten aksak ve eksik yürütülen bütçe süreçleri tamamen kötüleşmiştir. Yeni anayasa öncesinde Kalkınma Bakanlığı ile başlayan, Maliye Bakanlığı, Meclis Bütçe Komisyonu ve Genel Kurulu ile ilerleyen bütçe yapım süreçleri değişerek Cumhurbaşkanlığı tarafından meclise sunulan bütçe kanun teklifi şeklinde bir işleyişe dönüşmüştür.

Yeni sistemde Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanan Bütçe Kanun Teklifi meclise sunulmaktadır. Mevcut Anayasa’nın 161. Maddesinde; “Bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu çıkarılır. Geçici bütçe kanununun da çıkarılamaması durumunda, yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini her bütçenin görüşülmesi sırasında açıklarlar, gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar” ifadeleri yer almaktadır4. İlgili maddeden de anlaşılacağı üzere meclisin, sunulan bütçe kanun teklifi kalemlerinde bir değişiklik yapma hakkı yoktur. Yani teklif ya ret ya da kabul edilmek zorundadır.

Bütçeler bir anlamıyla meclisin hükümetlere verdiği güvenoyu niteliği taşıdığı için ret edilmesi siyasal olarak yürütme erkini istifaya davet anlamına gelmektir. Ancak Türkiye’deki yeni sistemde bütçe ret edilse bile ödenekler bir önceki yılın artış oranları üzerinden arttırılarak yürürlüğe girmektedir. Bakanlar Kurulu veya Hükümet gibi kavramlar yeni sistemde olmadığı için de istifa edecek bir hükümet yoktur.

Yeni sistemin bütçe kanunu ile ilgili öngördüğü işleyiş mekanizması, 1215 yılından bugüne bütçe hakkını elinde bulunduran halktan bu hakkın alındığının resmi kanıtıdır. Bir anlamıyla Türkiye’de halkın seçimler aracılığıyla vekâletlerini verdiği milletvekillerin işlevsiz kılındığının anayasal bağlayıcılık ile gerçekleştiği anti demokratik momentte bulunmaktayız.

Siyaset tarihi açısından demokrasi ile çelişen bu durumun normalde parlamento tarafından kabul edilmemesi gerekir. Ancak meclisteki birinci partinin milletvekilleri, komisyonda tamamlanan bütçe süreci boyunca demokrasiden uzaklaşılan bu sistemin olmayan faydaları üzerine konuşmalar yaptılar5.

Siyaset zemini açısından dünyada da bir süredir tartışılan post hakikat üretimi gerçekliğinin ters yüz edilmesi sürecinin en iyi örneklerinden birini bu sene Plan ve Bütçe Komisyonunda 2019 Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde tanıklık ettik. Bu gerçeklik, bütçe kanunu yapma hakkının halkın yetkisinden alınmasına ve böylece anti demokratikleştirilmesi gerçekliğine karşın birinci parti milletvekillerinin söylemlerinde yeni mekanizmanın ne kadar demokratik olduğunun canhıraş bir şekilde savunulması çelişkisine dayandı.


  1. Yüklə 1,43 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin