EĞİTİM, ÖĞRETİM, ÖĞRENME
EĞİTİM
Eğitim, önceden saptanmış esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler3 sürecidir. Eğitim; bireyin davranışlarındaki yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak ve isteyerek değişme meydana getirme sürecidir. Eğitim, toplum yaşayışında yer edinmek için edinilen bilgi, beceri ve anlayışlara denir. Eğitim geniş anlamda, bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Kısaca “istenilen davranışı geliştirme süreci” olarak da anlatılabilir.
-
Kişinin davranış örüntülerini değiştirme sürecidir. (Tyler).
-
Fizik ve sosyal tabiatın insan üzerinde meydana getirdiği tesirlerdir.(Durkheim)
-
Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir. (Ertürk).
-
İnsan davranışlarında bilgi, beceri, anlayış, ilgi, tavır, karakter ve önemli sayılan kişilik nitelikleri yönünden belli değişmeler sağlamak amacıyla yürütülen düzenli bir etkileşimdir. (Yıldırım).
-
İnsanları belli amaçlara göre yetiştirme sürecidir (Nurettin Fidan).
Felsefi Akımlara Göre Eğitim Nedir :
-
İdealizme göre eğitim, özgün ve bilinçli insanoğlunun tanrıya olan yükseltici uyum çabalarının bitimsiz sürecidir.
-
Realist anlayışa göre eğitim, yeni kuşak bireylere kültürel mirası aktararak onları yetişkinler toplumuna uyuma hazırlama sürecidir.
-
Pragmatist anlayışa göre eğitim, bireyin yaşantılarını yeniden inşa yoluyla yetiştirme sürecidir.
-
Marksizm’e göre, insanı çok yönlü eğitme, doğayı denetleyerek onu değiştirecek ve üretimde bulunacak biçimde yetiştirme sürecidir.
-
Naturalizm’e göre, kişinin doğal olgunlaşmasını arttırma ve onun bu özelliğini göstermesini sağlama işidir.
Eğitimin Anlamı Hakkında
Eğitim sözcüğünün İngilizcesi education- Latince ‘Educere’den gelir. ‘Educere’ sözcüğü hem bitki ve hayvan, hem de çocukların bakım ve yetiştirilmesi anlamlarında kullanılırdı. İngilizcede de bu kelime genel manada, çocukların ve hayvanların yetiştirilmesi anlamında kullanılmaktadır. Türkçede, ‘eğitim’ 1940’larda maarif, tedrisat, talim ve terbiye gibi sözcüklere karşılık gelecek şekilde ortaya çıkar. Türkçe ‘eğmek’ kökünden türemiştir. Bu kök, bükmek, uygulamak, öğretmek, yetiştirmek, geliştirmek, alıştırmak, egemenlik altına almak, yenilgiye uğratmak, kırmak ve yönlendirmek gibi anlamlara gelir.
Ziya Gökalp, eğitim kelimesini “Bir toplumda yetişmiş neslin, henüz yeni yetişmeye başlayan nesle fikirlerini ve hislerini vermesidir” şeklinde tanımlar. Durkheim ise eğitim kavramına sosyal açıdan bakanların başında gelir. Ona göre “eğitim, yetişkin nesiller tarafından, sosyal hayata henüz hazır olmayanlara tatbik edilen bir tesirden” ibarettir. Bu durumda eğitim; yetişkin neslin, bir plan ve gayeye göre yetişmekte olan nesillerin gelişimini sağlamaktır. Eğitimin bir süreç olduğuna ilişkin tanım da şöyledir: “Eğitim, fertlerin zihinlerini yeryüzünde ahlâka dayalı sosyal düzen kurmalarını sağlayacak tarzda şekillendirme sürecidir.”
ÖĞRETİM
Öğretim, eğitimin okul içindeki bölümünü kapsayan kısmıdır. Diğer bir ifadeyle öğretim, eğitimin okullarda planlı, programlı ve profesyonel kişiler tarafından verilen bölümüdür.
Bir birey okula başladığında ona neyin ne zaman, nerede, ne şekilde, ne kadar sürece, hangi araçlarla ve kim tarafından öğretileceği daha önceden planlanmış olup hedeflerle birlikte yazılı şekle getirilmiştir. Öğretim boyunca bu plan ve programın dışına çıkılmaz.
Öğretimde hedefler daima olumlu yöndedir. Olumsuz bir davranışı kazandırmak hiçbir zaman öğretimin hedefleri arasında yoktur. Örneğin ilkokulda sosyal bilgiler dersinde sigara içmek değil sigaradan uzak durmak konusunda eğitim verilir. Bireyin okulda sigara içmeyi öğrenmesi ise informal eğitim olup bunun öğretimle ilgisi yoktur. Birey arkadaşlarını gözlem ve taklip yoluyla onlardan olumsuz bir davranış öğrenir ve bu informal eğitimin konusu olan bir durumdur.
Öğretim, profesyonel kişiler olan öğretmenler tarafından verilir. Yani bir anne babanın çocuğuna yeni bilgiler öğretmesi öğretim değildir. Öğretimin olabilmesi için plan program şarttır. Aynı zamanda öğretim bir eğitim kurumunda verilmek durumundadır. Evde çocuğuna yeni bilgiler veren bir anne babanın yaptığı öğretim değil eğitimdir. Daha detaya inecek olursak eğitimin bir alt dalı olan informal eğitimdir.
Eğitim için klasik bir tanım vardır; kişide kalıcı ve istendik davranışları yaratılması. açalım biraz; kişi üzerinde ikinci bir güç tarafından o güne kadar kişi tarafından olağan karşılanan ve sürekli halde bulunan davranışların genelin amaçlarına hizmet eder biçimde değiştirilmesidir. eğitim için öyle sosyal bir kuruma gerek yoktur esasında. kişinin eğitilmesi için içinde bulunduğu sosyal çevre yeterlidir. eğitim için belli bir zekâ alt sınırı da yoktur. bugün zihinsel engelli bireylere özel veya devlet kurumlarında uygulanan faaliyetlerin tamamı kişiyi mevcut durumdan bir adım daha ileri götürmektir. burada ne anlaşılır? eğitim için belli bir noktanın ilerisinde seviye de beklenmez. kişi temizlik alışkanlığından bi-haber ise, burnunu koluyla değil mendil ile temizlemesi bir eğitim faaliyeti sonucudur. kişinin bulunduğu nokta; sosyal meselelerin henüz başında ise, kişiye yardımseverliğin iyi bir davranış olduğunu aşılamak da bir eğitimin seviyesidir. yataktan kalkınca elini yüzünü yıkamayı kavratmak, kamu mallarının doğru düzgün kullanılmasını beklemek, defterinden boşu boşuna bir yaprak kopartmamayı aşılamak, okul bahçesinde yerdeki bir kağıt parçasını kaldırıp çöpe attırmak da bir eğitimdir. anne babaya karşı saygı duyulmasını sağlamak, cenaze evinde hoplayıp zıplamamayı anlatmak da bir eğitim faaliyetidir. dedik ya; amaç toplumun genelinin beklentileri doğrultusunda mevcut halden bir adım ileri gitmek...
Öğretim ise biraz daha farklı bir kavram. öğretim kişiyi hayatın her evresinde ihtiyaç duyabileceği yeterli miktarda sayısal veya sözel bilgiye kavuşturmaktır. ancak burada da önemli nokta öğretim faaliyetinin kişinin genel durumuna ve mevcut haline uyumluluk göstermesidir. öğrenci üniversiteye hazırlanıyorsa integral konusu bir hedef öğrenme alanı olabilirken, askeri birliğinin kapısından girene kadar okuma-yazma öğrenmemiş birey için integral hedef bir öğrenme alanı değildir. bir kimyager için periyodik tablodaki elementler öğretimin en alt sınırını oluştururken, bir felsefecinin hiç de ilgisini çekmez elementlerin hangi düzende bu tabloya yerleştirildiği...
ÖĞRENME
Öğrenme, bireyin yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça uzun süreli değişmelerdir. Bir bilgi ve becerinin, öğrenme sayılması için davranışta değişiklik yapması ve davranıştaki değişikliğin uzun süreli olması gerekmektedir. Yeni öğrenmeler ile kişinin kapasitesi gelişir, önceden yapamadığı bir şeyi yapabilir hale gelir. Daha geniş anlamda, öğrenme sonucu, birey içinde bulunduğu evrene yeni bir anlam yükler ve evrendeki konumunu yeniden tanımlar.
Öğrenme ile ilgili ortaya atılan davranışsal, duyuşsal, bilişsel, nörofizyolojik temelli öğrenme kuramları mevcuttur. Davranışcı kuramcılar, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurarak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış değiştirmenin gerektiğini kabul ederler. Bilişsel kurama göre, öğrenme bireyin çevresinde olup bitenlere bir anlam yüklemesidir. Duyuşsal kavramlar öğrenmenin doğasından çok sorunlarıyla ilgilenirler. Nörofizyolojik temelli öğretim ilkeleri beynin bir paralel işlemci olduğunu, öğrenmenin fizyoloji bir olay olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgular
Öğrenmenin birçok tanımı olmakla birlikte en geniş anlamda öğrenme; deneyimler, eğitim ve öğretim sonucu davranışta meydana gelen kalıcı değişiklik olarak tanımlanabilir.
Öğrenmede önemli olan faktörler; algılama, anlama ve kavramadır.
İnsanların öğrenmelerinde bireysel ayrılıklar vardır. Zeki bir insanla, daha az zeki bir insanın öğrenmesi bir değildir. Zeki insanların uyarılara verdiği karşılıkların bağlantı sayısı, az zeki insanların bağlantı sayısından daha çoktur. Zeki olanlar, imleri ayırmada daha hızlı davranırlar. İnsanlar yetenekleri oranında karşılaştığı sorunu ya da öğreneceği alanı bütünü ile görebilir, parçalarına ayırabilir ve yeniden kurabilir. Bu nedenle öğrenme, insanların zekalarıyla ilişkilidir. Ancak durumu algılayamama ya da görememede her zaman kişinin algılama problemi olduğu söylenemez. Örneğin bir öğrencinin durumu ya da konuyu algılayamamasında kötü öğretim yöntemlerinin sorumlu olduğu söylenebilir. Öğretim yöntemleri uygun olduğunda, kişilerde ya da öğrencilerde daha iyi öğrenme gözlenebilir.
İnsan nasıl öğrenir sorusunun henüz tek bir cevabı yoktur.
Bir konudaki öğrenilenlerle, öğrenilecek diğer konuya geçiş yapılması iki konu arasında eşit ya da benzer öğelerin olmasına bağlıdır. Birinci konulardaki öğrenilenlerde genellemeye ulaşılmış ise, bu genellemelerde ikinci alana geçiş yapılabilmektedir.
Yani, bir konunun bütünü ile parçaları arasındaki ilişkiler anlaşılmış, algılanmış ve kavranmış ise dirik bir ilişkiler örüntüsü oluşmuştur. Böylece bir alandan diğer alana geçiş yapıldığında, öğrenme gerçekleşmiş demektir. Öğrenme sadece bilgi edinme değildir. Dil öğrenme, matematik ya da coğrafya bilgisi edinme gibi bilgilenmeler öğrenme kapsamı içinde olduğu kadar, gitar çalmak, tenis oynamak, yüzmek gibi el ve bedensel beceriler de öğrenmedir. Ayrıca bazı şeylerden hoşlanma, bazılarından hoşlanmama, toplumsal değerleri kazanma gibi çeşitli düşünsel duygusal ve toplumsal öğrenme durumları da vardır. Hatta herhangi bir durum karşısında, susup, tepki göstermemek de mümkündür. Buna öğrenilmiş çaresizlik denir.
Öğrenmeyi olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen etkenler dört grupta toplanabilir:
a-Öğrenen kişiyle ilgili kaynaklar:
Öğrenmeye hazır olma, yaş, zeka, güdülenme, genel uyarılmışlık hali ve kaygı.
b-Öğrenme yöntemleri:
Aralıklı ya da toplu öğrenme, okuma ya da anlatma, sonuçlara ilişkin bilgi edinme, bütün yada parçalara bölerek öğrenme, programlanmış öğrenme, tekrar sayısının artması.
c- Öğrenilecek malzemenin türü
Bazı öğrenme malzemelerin diğerlerine göre daha kolay öğrenilmesi; örneğin benzer malzemeleri aynı kategoride toplamak, çağrışımsal anlam ve algısal açıdan kolayca ayırt edilebilen malzemeler.
d-Öğrenmenin yapıldığı ortam
Öğrenmeye etki eden faktörler göz önüne alınırsa kısa zamanda verimli öğrenme sağlanmış olur. Öğrenmede ilk yapılması gereken, çalışma zamanının planlanmasıdır. Ayrıca herkesin kendi yönteminin seçimini iyi yapması gerekir. Parça parça, ya da bütün çalışma gibi… Özellikle öğrencilerin, öğrendikleri konuyu pekiştirmeleri için anlatması, örnek alıştırma çözmesi gerekir. Anlatmayla bilgiler, bireyin kendi bilgileri haline dönüşür. Böylelikle öğrenilenlerin kalıcılığı sağlanmış olur.
Son olarak belirtmek istediğim önemli nokta; öğrenilenlerin kalıcılığı. .. Kalıcılık durumunun en yüksek olduğu durum uykudur. Uyumadan önce öğrenilenler, daha sonra zihin pasif durumda olduğu için daha az unutulur. Ayrıca öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediği hakkındaki sonucun bildirimine yönelik faaliyetler, öğrenmeye önemli katkı sağlamaktadır.
PROGRAMLI ÖĞRETİMİN 4 TEMEL BİLEŞENİ
1-) Hedefler
2-) İçerik
3-) Eğitim durumları (öğrenme ve öğretme süreçleri)
a-Strateji, yöntem ve teknikler
b-Eğitim teknolojileri (Kitap, dergi, fotoğraf makinesi)
c-Uygulama (alıştırma sayısı, süresi, tekrar vs.)
4-) Ölçme ve değerlendirme
Hedefler 3 ana başlıkta toplanır:
- Uzak hedefler
- Genel hedefler
- Özel hedefler
Özel hedef: Bir disiplin ya da çalışma alanında öğrenciye kazandırılması uygun bulunan bilgi, beceri, yetenek, ilgi, tutum ve alışkanlıklar gibi özelliklerdir.
Ölçme ve Değerlendirme
Ölçme: Bir niteliğin gözlenip sayı ya da sembollerle ifade edilmesidir.(ölçüt-karşılaştırma)
Değerlendirme: Ölçme sonuçlarını bir ölçütle karşılaştırarak bir değer yargısına varma.
EĞİTİM PROGRAMINDA OLMASI GEREKENLER;
-Yöntem/teknik -Düzeltme
-Süreç -Pekiştirme
-Materyal -İletişim
-Ortam/tesis -İpucu
-İçerik -Katılım
-Alıştırma şekli -Dönüt
ÖĞRETİMDE DAVRANIŞIN PSİKOLOJİK TEMELLERİ
Aşamalar
|
Davranışlar
|
|
Bilişsel
|
Duyuşsal
|
Devinişsel
|
Başlangıç
|
Bilgi, Kavrama
|
Alma, Tepkide bulunma
|
Algılama, Kurulma, Kılavuzla yapma
|
Uygulama
|
Uygulama, Analiz, Sentez
|
Değerlendirme, Örgütleme
|
Mekanikleşme, Beceri Haline Getirme
|
Sonuç
|
Değerlendirme
|
Kişilik Haline Getirme
|
Duruma Uyum Gösterme
|
BAŞLICA ÖĞRETİM STRATEJİ, YÖNTEM VE TEKNİKLERİ
Strateji, bir öğretmenin, dersin veya bir konunun öğretilmesinde hedefe ulaşmak için seçeceği öğretim yöntemi, çeşitli teknikler ve hattâ değerlendirme biçiminin uyum içinde olmalarıdır. Bazı eğitim amaçlarına ulaşmada, diğerlerinden daha uygun ve verimli yollar, stratejiler vardır.
Yöntem, hedeflere ulaşmak için seçilen en kısa ve düzenli yoldur. Daha ayrıntılı tanımı ise bir sorunu çözmek bir deneyi sonuçlandırmak, bir konuyu öğrenmek ya da öğretmek gibi amaçlara ulaşmak için bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yoldur. (Oğuzkan:1993, Demirel: 1994).
Teknik, hedefe ulaşmak için izlenen yöntemlere bağlı olarak gerçekleştirilen sınıf içi uygulamaları ve etkinlikler olarak tanımlanabilir.
Öğretim yöntemleri, öğretmen veya öğrenciyi eksen alması durumuna göre öğretmen merkezli ve öğrenci merkezli olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Öğretmen merkezli yöntemde aktif olan öğretmendir. Öğretmen bilgiyi aktarır, öğrenci dinler ve öğrenmeye çalışır. Öğrenci pasiftir ve alıcı durumundadır. Öğretmenin derste çok soru sorması ve öğrencilerin derse katılımını sağlaması, onlardan aldığı cevapları toparlayıp özetleyerek sonuca gitmesi dersi öğrenci merkezli hale getirmez. Bu durumda ders yine öğretmen merkezli bir derstir. Öğretmen otorite konumundadır. Düzanlatım ve soru cevap yöntemi, öğretmen merkezli yöntemin başlıca özellikleridir.
Öğrenci merkezli yöntemlerde ise öğrenciler hazırlanmış bulunan öğretim ortamlarında bilgiyi kendileri araştırır, öğrenme sürecinde etkinliklere aktif olarak katılır, kendi yaratıcılık ve üreticiliklerini sergileme olanağı bulurlar. Öğretmene sorular sorar ondan yardım alırlar, ancak bu sorular öğrencilerin kendi ihtiyaçlarından doğan sorulardır. Öğretmenin konumu sorulan sorulara cevap vermek, öğrencilerin bir güçlükle karşılaşmaları halinde onlara yol göstermektir. Öğretmen rehber, danışman ve organizatör rolündedir. Buluş yolu, senaryo, proje ve oyunlarla öğretim öğrenci merkezli yöntemlerdir.
Bilgi vermeye dayanan derslerde genellikle öğretmen sunuşunun ağırlıklı olduğu bir strateji izlenir. Burada dersin akışını güzelleştirecek, sınıfın dikkatini canlı tutacak soru-cevap ve örnek verme teknikleri ile düz anlatımın sıkıcılığı giderilir.
Eğer hazır sistemli bilgiler verme yerine, öğrencilerin araştırıp bulmaları veya ham bilgileri işleyerek daha sistemli bilgiler oluşturmaları isteniyorsa, o zaman öğrenci merkezli öğretim stratejileri izlemek gerekir.
Öğretim yöntem ve teknikleri, öğretim stratejilerinin yapı taşlarıdır. Bazı eğitimciler, öğretim yönteminin bir "öğretim tekniği" olduğunu savunurlarken, bazıları da tekniği, daha geniş olan yöntemin içindeki bazı küçük işleri yapma yolu olarak anlarlar. Yani, bir yöntemin içinde çeşitli teknikler kullanılabilir. Bütün derslerde tek bir yöntem veya teknik kullanan öğretmen çok başarılı olamaz. Öğretmenin genel bir plânı, bir stratejisi olacaktır; ama eğer işler plânlandığı gibi gitmiyorsa, hemen plânı gözden geçirip gerekli düzeltme, yöntem veya teknik değiştirme işlerini yapabilmelidir.
Bir örnek vermek gerekirse B. Bloom tarafından geliştirilmiş Tam öğrenme stratejisinde hemen hemen tüm öğrencilerin, okulda kazandırılmaya çalışılan yeni davranışları öğrenebilecekleri temel alınmıştır. Bunu sağlamak için, öğrenmedeki bireysel farklılıklar en aza indirilmelidir.
Bu nedenle öğretmen, yeni anlatacağı konu veya kazandıracağı davranışı öğretmeye başlamadan önce, önşart olan öğrenmeleri önceden gerçekleştirmelidir. Öğrencinin bilişsel ve duyuşsal giriş özelliklerini (bilgi ve davranışlarını), yeni konuyu öğrenmeye temel oluşturabilmesi gerekir.
İkinci olarak, öğretim esnasında öğrenciye gerekli ipuçları verilerek, öğrencinin derse katılımı sağlanarak, gerekli pekiştirmeler yapılıp sağlıklı geri bildirimlerle eksikler tamamlanıp düzeltmeler yapılarak mükemmel bir öğretim hizmeti verilir.
Bu stratejide, öğrencinin akademik benliğinin ve okula karşı olumlu tutumunun oluşabilmesi için, hemen bütün öğretim yöntem ve teknikleri kullanılır.
Her öğretim yöntemi her derse, her konuya, her öğrenci grubuna, her öğretim düzeyine uygun olmayabilir. Değişik durumlarda değişik yöntemların kullanılması gerekir.
Bir öğretim yönteminun seçimini etkileyen faktörler şunlardır:
-
Dersin muhtevası: Dersin içindeki konuların özelliği, çoğu kez öğretim yönteminun en kuvvetli belirleyicisidir. Fizik-Kimya derslerindeki bazı konular doğrudan laboratuvar çalışması gerektirebilir. Edebiyat dersinde bazı edebi eserlerin okunup ev ödevi şeklinde hazırlanması, veya bazen eski metinlerin okunup açıklanması (hermeneutik) gereklidir. Konu, hangi yöntemle en iyi şekilde öğretilebilecekse, o yöntem kullanılmalıdır.
-
Öğrencilerin özellikleri: Öğrencilerin yaş, cinsiyet, yetenek ve ilgileri, motivasyonları, ailelerin sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri, öğrencilerin içinde yetiştikleri çevre v.s. yöntem seçiminde etkili olabilir. İyi yetişmiş bir öğretmen, sınıftaki öğrencilerin özelliklerine göre, gerektiğinde değişik yöntemları uygulayabilmelidir. Değişik yaşlarda değişik yöntemlar kullanılabilir. Eğitim, okul-aile işbirliğinde sürdürülen bir çalışma olduğu için, ailenin ekonomik ve kültürel seviyesi de farklı yöntemları gerektirebilir. Öğrencilerin özellikleri dikkate alınmadan yapılan ders, havaya anlatılan bir ders, karanlığa atılan bir taş gibidir.
-
Öğretmenin özellikleri: Ders yönteminu öğretmen seçtiği için, bu seçimde onun özelliklerinin de etkili olacağı son derece açıktır. Değişik öğretmen tipleri vardır: teorik tip, dindar tip, ekonomik tip, politik tip, estetik tip v.s. Her tipin değişik yaklaşım ve davranışları, değişik yöntemları olabilir. Ayrıca öğretmenin yaşı, cinsiyeti, mezun olduğu okul, kıdemi, o günkü motivasyonu ve psikolojik durumu da öğretim yöntemi seçimini etkilemektedir. Meselâ, fen derslerinde laboratuvar kullanma ile öğretmenin yetişme biçimi, yani mezun olduğu okul arasında bir ilişki vardır. Derslerinde soru sorulmasına hiç izin vermeyen, hiç tartışma ortamı açmayan öğretmenlerde de, bu durum çeşitli etmenlerden kaynaklanabilir.
Bir derste öğretmenin seçtiği yöntem kadar, uygulayacağı strateji ve öğretilecek konu ile öğrenci arasında nerede durması gerektiği konusu da önemlidir. Bu konuda değişik yaklaşım ve uygulamalar vardır; bunlardan en idealinin hangisi olduğu konusu, öğrencinin yaşına, öğrenilecek konunun özelliklerine v.s. göre değişir.
-
Öğretim araç-gereçlerinin durumu: Okulda ders araçlarının olup olmaması da öğretim yöntemi seçimini etkiler. Bilgisayar, tepegöz, slayt projeksiyon, epidiaskop, laboratuvar, TV-video, iyi bir kütüphane gibi -bir öğretim için çok gerekli olan- dersin esas araç-gereçlerinin veya yardımcı aletlerin olup olmaması dersteki yöntem seçimini etkiler. Hattâ aletlerden başka bina, sınıf, ışık, sıcaklık gibi faktörler de ders yöntemi seçiminde etkilidir. Resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerin özel ortam ve araçlara ihtiyacı vardır. Eğer bunlar sağlanmazsa, ders yönteminda önemli değişiklikler yapmak gerekir. Resim atelyesi veya çizim masaları olmadığında Resim dersinde; spor salonu ve malzemeleri olmadığında Beden Eğitimi dersinde, müzik odaları ve enstrümanlar olmadığında Müzik dersinde doğru yöntemların seçimi nasıl mümkün olur?
ÖĞRETME STRATEJİLERİ
1.Sunuş Yoluyla Öğretim Stratejisi.
2.Buluş Yoluyla Öğretim Stratejisi.
3. Araştırma-İnceleme Yoluyla Öğretim Stratejisi.
4. Tam Öğrenme Yoluyla Öğretme Stratejisi.
5. İşbirliğine Dayalı Öğretim Stratejisi
1.SUNUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ
Daha çok teorik bilgilerin verildiği bir öğretim yaklaşımıdır. Bilgi doğrudan aktarılır. Kavram, ilke ve kurallar örneklerle sıralanır. Bilgiler düzenli bir şekilde aktarılırken zaman zaman detaylarda verilir.
Bu yaklaşımı David Ausebel “Anlamlı Öğrenme” adıyla ortaya atmıştır. Ausubel bu yaklaşımda bilginin genelden özele hiyrarşik bir biçimde verilmesini salık verir.
Öğrenciler bilgileri hazır olarak alırlar.
Daha çok derslerin giriş bölümünde olur.
Öğretmen konu alanının anlamlı bir bütünlüğe (yapı) getirilmesini sağlar.
Tümden gelim yolu kullanılır.
Sunuşun başarısı öğretmene bağlıdır. Konuşma tarzı, vurguları, görüntüsü, verdiği örnekler, konu hakimiyeti vs.
Dikkat edilmesi gereken hususlar:
-
Öğrenci (öğrenen)-Öğretmen(öğreten) arasında yoğun etkileşim olmalı.
-
Çok sayıda örnek kullanılmalı.
-
Genelden özele doğru bir sıra izlenmeli.
-
Önceki bilgiler ile yeni bilgiler arasındaki bağlantı kullanılmalı.
2.BULUŞ YOLUYLA ÖĞRETME STRATEJİSİ
Buluş yoluyla öğrenme, öğrencinin kendisinin üretmesi veya bilgiye ulaşması esasına dayanır. Öğretmenin görevi, gerekli öğrenme ortamını sağlamak suretiyle öğrenciye yardım etmek, öğrenme etkinlikleri sırasında öğrencileri yönlendirmek, ihtiyaç duydukları takdirde onlara yardım etmektir. Bu yöntem en çok kavram bilgisinin ve genelleme bilgisinin kazandırılmasında kullanılır.
Öğretmenin, kendisini merkezden çıkarıp yönlendirici konumuna çekerek oluşturduğu öğretim stratejisine, "keşfetme (buluş) yoluyla öğretim yaklaşımı" denmektedir. Burada öğretmenin görevi, sorulan soru ve verilen örneklerle öğrencileri öğrenmeye hazır hale getirerek öğrencilerin konuyu analiz ve sentez yoluyla geliştirmelerini ve pekiştiricilerle öğrencilerin konu hedeflerine ulaşmalarını sağlamaktır.
Ausubel’e karşı olarak geliştirilmiş bir öğretim yoludur. Bruner tarafından geliştirilmiştir.
Bir sorunla ilgili olarak bilgi toplayarak analiz yapmak ve genellemelere varmayı sağlayan, öğrenci etkinliğine dayanan güdüleyici bir yaklaşımdır. Öğrenci, öğrenme sürecine etkin katılır. Öğrenci buluş yapar.
Öğrenciler bilgiyi kendileri yapılandırmalıdır.
Öğretim öğrencide merak uyandırabilecek problem ile başlar.
Üst düzey zihinsel becerilerin kazanılmasını sağlar.
Öğrencilerin sorun çözme becerisi gelişir.
Öğretmen Öğrencilere rehberlik yapar, onları güdüler.
Bilinenden bilinmeyene bir seyir izlediğinden bir bakıma tümevarım anlayışına dayanır.
Bilişsel alanın kavrama, analiz, değerlendirme ile duyuşsal alanın tepkide bulunma, değer verme basamaklarında davranış değişikliği gerçekleştirmeyi hedefler.
Buluş var olan ancak, bilinmeyen bir durumu ortaya çıkarmaktır.
Dostları ilə paylaş: |