KARAKTER EĞİTİMİ
‘Çok sağlam karakterli’ ifadesini günlük yaşamımızda sıkça kullanırız. Bu ifadenin içinde; saygılı, iradesi sağlam, çalışkan, sözünde duran, yaptığı işin hakkını veren gibi pek çok olumlu kişilik özeliği saklıdır. Karakter kelimesi kişilik, huy, kelimeleri ile sıkça karıştırılır.
Huy: Şahsiyetin yapı taşları olup, dünyaya gelme ile başlayan, çevrenin ve eğitimin etkisi ile gelişen davranış kalıplarıdır.
Şahsiyet: Bireyi bir başkasından ayıran duygu ve davranış özelliklerinin bütünüdür.
Karakter: Kişinin çevresi ile etkileşiminde, bireysel aldığı kararlarda sergilediği tutumlardaki istikrarı yansıtır. Yani tutumlar, huylar kişide öyle yerleşir ki ortam, zaman, çevrenin tepkisi uygulamalarına engel olamaz.
‘Kabiliyet sükûnetle, karakter yaşam içinde gelişir’ der Gazali. Bu sözden hareketle şöyle düşünebiliriz; aile ortamında çocuklarımıza vermeye çalıştığımız şahsiyet eğitimi, sosyal çevredeki yaşanılan her türlü olay, karşılaşılan risk gibi durumlar ile gelişme fırsatı bulur. Aksi halde ekilen tohumların gelişmesi için gübre, havalandırma, güneş gibi etmenleri dikkate almama sonucu meyve alınamayan ağaçların durumu oluşur. Kişisel özellikler de karakter halini alamaz.
Kişiliğin temellerinin atıldığı okul öncesi çağda bu özellikler çocukta nasıl yerleşir? Ebeveynler ve eğitimciler bu konuda neler yapabilirler?
Öncelik ‘Değer Vermenin’…
Sağlam bir karakterin oluşumunda atılacak en önemli adım; ‘Çocuğa verilen değerin hissettirilmesidir’ Çünkü kabiliyetler uygun zemini bulduğu zaman gelişir. Bu gelişme, her türlü tavır ve davranışın karakter halini alması ile devam eder.
Toplum olarak –her ne kadar bu konuda bilinçlenmeye başlamış olsak dahi- çocuklarımıza verdiğimiz değeri ‘îma ile’ göstermeyi tercih eden aileler hâlâ bulunmakta. Cümlede düşüklük olmuş. Toplum olarak diye genellemeyle başlamış bazı aileler hala var demiş. Yüzüne karşı översek şımarır düşüncesi ile zaman zaman sevgisini göstermeyi erteleyenler olmakta. Halbuki sıcak yuvasında ebeveynlerinin şefkatli elleri ile yoğrulan bir çocukta, üzerine güzel özellikler ekilirse, büyük bir hızla, verimli sonuçlar alınacaktır.
(bkz.övgü-sevgi dilleri)
En Büyük Keşif; İnsanı Fark etmek…
Çocuklar dünyaya geldiklerinde; kalıtımın, annenin hamilelikte yaşadığı durumların da etkisi ile pek çok özelliği de beraberlerinde getirirler. Ancak eğitim ortamı, model olma, çevresel faktörlerin etkisi ile çocuk yeni özellikler de kazanırken, sahip olduklarını da ya geliştirir ya da kaybeder. Bu açıdan ebeveynler ve eğitimciler öncelikle çocuğu çok iyi tanımayı hedef edinmelidirler. Daha sonra da çocuğun özelliklerine göre uygun eğitim metotlarını kullanmalıdırlar.
Bugünün Her Tutumu Geleceğin Temelini Oluşturur…
Ebeveynlerin en ufak tutumları dahi çocukları üzerinde çok büyük etkiler bırakır. Anne babalar çocuklarının tüm geleceklerinin şekillenmesinde yeri doldurulmaz öneme sahip olduklarının bilincinde olmalıdırlar. Bıkmadan, usanmadan araştırmalar yapan bir profesöre bu azmini nereden aldığı sorulur. Amerika'da bir mucit profesöre, kendisini diğer insanlardan farklı kılan sebebi soruyorlar, başarısının sırrını söylemesini istiyorlar.
Çok ilginç bir cevap veriyor:
"Başarımın sırrı annemin 6 yaşımdayken bana takındığı bir tavırdır. 6 yaşımdayken buzdolabından süt alırken süt şişesini düşürüp kırdım. Annem olayı görünce beni dövmedi, kızmadı. Aaaa Henri sütten ne güzel bir göl oluşturmuşsun. Bu gölde benimle biraz oynamak ister misin?" Bir süre oynadıktan sonra annem : "Biliyor musun Henri, herkes kendi yaptığı şeyleri kendisi toplamalıdır. Şimdi bu süt gölünü temizlemek için benden sünger mi istersin, havlu mu ?" Elimden geldiğince dökülen sütü temizledikten sonra annem beni bahçeye çıkardı. Süt şişesinin, düşürmeden nasıl taşınacağını bana gösterdi. Bu olay benim diğer insanlardan farklı olmamı sağlamıştır" Evet mucit profesör başarısının sırrını bu şekilde ifade ediyor. Bu olay sadece ona mahsus bir özellik değildir.
Doğuştan Getirdiğimiz Özellikleri İyi Kanalize Edelim…
Üzerinde durulması gereken hususlardan biri de doğuştan getirilen özellikleri iyi kanalize edebilmektir. Tabii bu netice bir dizi eğitim metodu ile zamanla çocuğa kazandırılabilir. Ancak eğitim rolünü üstlenen herkesin bilmesi gereken en önemli konu, fıtratı hiçe saymamaktır. ‘Can çıkar, huy çıkmaz!’ atasözü ile de anlatılmak istenen her halde bu husustur. Bu noktadan hareketle, çok inatçı bir çocuk; hangi ortama girerse girsin, güzel özelliklerinde sebatı öğrenmelidir. Örneğin doğru sözlülükten ayrılmama, bir işi sonuna kadar götürüp pes etmemede kararlılığı ebeveynlerinin desteği ile öğrenebilirler.
Model Olalım, Takdir Edelim…
Beynimizin üç bölümü bulunmaktadır. Fiziksel, zihinsel ve duygusal . Fiziksel bölüm 0-8 yaşları arasında, duygusal bölüm 8-13 yaşları arasında,zihinsel bölüm ise 13-21 yaşlarında daha aktiftir. Yani okul öncesi dönemde çocuk;görerek, model alarak,yaşayarak öğrenir. Uygulayarak pekiştirip, içselleştirir.Bu durum bize, çocukların kazanacakları her özelliğin; yaparak,çevresinden model alarak, ortama aktif olarak katılım ile yerleştirilebileceğine ışık tutmaktadır.
Bu amaçla; çocukta görülen her olumlu davranışın değer gördüğünü sembolize etmek için ‘davranış takdir projeleri’ ile gelişimi desteklenebilir.Davranış takdir projelerinin temel amacı çocuğun kişiliğine yerleşerek zamanla karakter halini alması hedeflenen her özelliğin maddi-manevi ödüllerle desteklenmesidir. Böylece, çocukta o davranışı tekrarlamaya bir meyil oluşturarak, hatırlatmaya ihtiyaç olmadan, alışkanlık halini alması sağlanmış olur.
Bu amaca ulaşmak için şöyle bir yol izlenebilir:
*Çocukta gelişmesini istediğimiz davranışların listesi çıkarılır.(el temizliği, başladığı işi sonuca ulaştırabilme, düzenli olma gibi…)
*Davranışlardan sadece biri ele alınır.Örneğin çocuğumuzda, başlanılan bir işi sonuna kadar götürme özelliğinin gelişmesini istiyoruz.
*Öncelikle aile bu konuda davranışları ile örnek olmalıdır.
*Çocuğumuza özellikle uykudan önce bu amacı destekleyecek hikayeler kurgulanarak anlatılabilir.
*Çocukla izlenen çizgi filmlerde,günlük yaşamda karşılaşılan durumlarda bu hedefi destekleyen sahnelere dikkat çekilerek sesli ifade edilebilir.
*Ailecek bu konuda bir slogan belirlenebilir.Örn:’Biz,başladığımız işleri sonuna kadar götüren ………… Ailesiyiz!’ gibi…
*Aile toplantısında birkaç hafta bu konu gündem olarak ele alınabilir.
*Evde hazırlanan bir panoya aile bireylerinin isimleri asılır. Her akşam aile bireyleri o gün tamamladığı işleri sesli söyleyerek mutluluğunu ifade eder. Herkesin isminin altına yaptıkları yazılır.
*Bir işi tam yapmanın neticelerini hayatın içinde gözlemlemeyi çocuğunuzla yaptığınız bir kekle de fark ettirebilirsiniz. Örneğin; Birlikte hazırladığınız kek hamurunu üçe ayırın.Bir kısmına şeker, bir kısmına da kabartma tozu koymayın. Pişmesini birlikte gözlemleyin. Soğuduktan sonra ayrı kaplarda pişirdiğiniz keklerin önce kabarma oranlarına,sonra da tatlarına bakın. Böylece yarım yapılan işin neticelerinin görme-tatma-dokunma gibi farklı duyulara hitap ederek fark edilmesine destek olun.
*Bir işi tam yapmanın önemini pekiştirmek için, birlikte basit bir katlama ile kayık yapabilirsiniz.Kayığın son aşamasını tamamlamadığınızda neticeye ulaşamadığınızı çocuğunuzla gözlemleyebilirsiniz.Daha sonra birlikte tamamladığınız kayığı, suda yüzdürerek sonunca ulaşmanın tadını çıkarabilirsiniz.
Çocuklarımızın kişiliklerine yerleşmesini istediğimiz özelliklere yönelik olarak bu şekilde çalışmalar yapılabilir.
*Anne baba gün içinde, tamamladığı işlerini sesli olarak ifade ederek, çocuklarının bilinç altlarına yatırım yapabilirler. Örneğin; ‘Bu akşam tamamlamayı hedeflediğim çalışmamı bitirdim.’ ‘Misafirlerim için ikramlarımı hazırladım!’ gibi…
Akşamları yatmadan önce birkaç olumlu slogan ile tekrarlar yapılabilir.Örneğin ’ Başladığımız faaliyetlerimizi tamamlıyoruz. İşlerimizi tamamladığımız için çok mutluyuz!’ gibi…
Çocukla bu hedefi destekleyen oyunlar oynanabilir. Örneğin:2 çocuğunuzla oyun oynuyorsunuz. Odanın farklı yerlerine koyduğunuz Legoları toplamalarını istiyorsunuz. Süre veriyorsunuz. Çocuklardan biri kırmızıyı diğeri yeşil Legoları topluyor.Süre bittiğinde bakalım kim tamamlayabilmiş?
Verdiğimiz örnek çalışmalar, yaşamın içinde uygulanabilir, çocuğun bilinçaltını yapılandırmayı hedeflemiş,eğlenerek öğrenmeyi sağlayan yöntemler olup her davranış için kullanılabilir.
Çocuklar izledikleri her çizgi film, dinledikleri her hikayeyi yargılamadan kabul etmektedirler. Bu nedenle çocuklara yanlış örnek olacak karelerden şiddetle kaçınılmalıdır. Önceden incelenip, çocuğa uygunluğuna karar verildikten sonra izletilmelidir.
Çocuğun arkadaş çevresine, arkadaşlarının aile yapısına çok dikkat edilmelidir.Arkadaşlarının her davranışı çocuğunuz için de model olacaktır.
Çocuğun birilerine benzetilmesi, sürekli olumsuz lakaplar ile hitap edilmesi bir süre sonra kişilik haline gelmesine sebep olabilir. Örneğin; sakar, beceriksiz…gibi.
Son Söz Olarak…
Çocuk dünyaya gelmeden önce başlayan karakter eğitiminde ebeveynin her türlü tutumlarının, kişilik özelliklerinin dünyaya hazırlanan minik yavruyu etkilediği asla unutulmamalıdır. Bebek bekleyen anne baba bu konuyu dikkate alırken, çocukları büyüyen ebeveyn de umutsuzluğa kapılmamalıdır. Öncelikle kendilerinde yaptıkları olumlu değişimlerin, samimi çabalarının, çocukları üzerindeki etkisini zaman içinde hayranlıkla izleyeceklerdir.
Saygılı Çocuklar Yetiştirmek İçin Neler Yapabiliriz?
‘Çok kibar bir çocuğunuz var!’ ifadesini her ebeveyn duymak ister. Bununla beraber‘çok başarılı ama çok da kaba!’ yorumunu hiçbir ebeveyn işitmek istemez.Her toplumun önem verdiği değer yargıları, görgü kuralları birbirinden farklıdır. Türk toplumunda önem verilen bir husus bir başka ülkede dikkate alınmayabilir. Ancak şu nokta her millet için ortaktır ki ‘saygılı çocuğu tüm ebeveynler sever ve ister’
Anne babalar çocuklarının nezaketli olmasını sadece kendilerini tatmin için değil, evlatlarının geleceği için de isterler.
Çocuklarımızın saygılı bireyler olarak yetişmesini arzularken, sadece bizim yanımızda iken değil, her şartta saygın tavırları sergilemesini hedefler,ümit ederiz.
Her hususta olduğu gibi saygılı çocuklar yetiştirmek de model olma, takdir etme, sabır gerektiren bir süreç gerektirir.Bu süreç çerçevesinde yapılması gerekenleri adım adım paylaşalım…
Neden Saygı?
Biz yetişkinler,insana duyduğumuz saygı sebebi ile konuşurken gözünün içine bakarız, kalbini kırmamaya çalışırız. Doğaya saygımız neticesinde çevre temizliğine özen gösteririz.Kendimize olan saygımız beden sağlığımıza da dikkat etmemizi gerektirir. Yiyeceklerin binbir gayretle soframıza gelmesi sebebi ile ekmeği çöpe atmayız. Saygı dolu bu davranışımız hem bizim nimete gösterdiğimiz hürmeti ifade eder hem de soframıza gelene kadar emeği geçenlere teşekkürü sembolize eder. Çocuk, saygılı davranışların altında yatan bu gerekçeleri iyi bilmelidir. Bir taraftan davranışların temel maksatları açıklanırken, diğer taraftan da kuralların yaşamlarına yerleşmesi için gayret gösterilmelidir.
Saygılı olmak bir yönü ile de başkalarının hislerine karşı duyarlı olmak demektir. Mesela size iyilik yapan bir insana ‘teşekkür etmek’, sabah uyandığınızda çevrenizdekilere ‘Günaydın’ demek hep bu duyarlılığın neticeleridir. Küçük çocuğunuz kelimeleri tam telaffuz edemediği bir dönemde , anlamını tam bilemeden de söylese bu ifade kalıplarını tekrar ede ede yaşamın bir parçası haline getirebilir.
Önce Model Olmalısınız!...
Saygılı çocuklar görmek, saygın ebeveynler ve eğitimciler de olmamızı gerektirir.Çünkü çocuklar saygılı olmayı bebeklikten itibaren çevrelerinden öğrenmeye başlarlar. Israrla elinizden bir şey çekmeye çalışan çocuğa ‘Lütfen!’ diyerek almanız, saçınızı çekerken ‘Canımı acıtıyorsun!’ diyerek elini açmanız şeklindeki davranışların tümü, ona kibar olmayı nazikçe öğretir.Yani çocuğun iletişim halinde olduğu herkes ona tavır ve ifadeleri ile saygı içeren davranışları öğretir. Çocuklar hak ettikleri saygıyı ebeveynlerinden göremezlerse başlangıçta bu durumu kabul ediyor gibi görünebilirler. Ancak bunun acısını daha sonra çıkarabilirler. Örneğin arkadaşlarının yanında azarlanan bir çocuk, rencide olur. Annesinin arkadaşlarının yanında, saygısız tavırlar sergileyerek öcünü alabilir. Artık kendini daha rahat ifade ettiği ergenlik döneminde ise bu intikamın sesi daha gür çıkabilir.
Çocuklar özellikle kendilerine saygı duyulduğunu bilmelidirler.Bunu fark ettirmenizin yollarından bazıları; sözünü kesmeden, gözlerinin içine bakarak dinlemeniz, odasının kapısını tıklatarak girmeniz,kararlar alırken ona da fikrini sormanızdır… Ayrıca tutumlarınızda tutarlı olmanız da saygın davranışlar arasında sıralanabilir. Bir olaya bazen bir tavır sergileyip, bazen farklı davranmanız hem çocuğunuza sergilediğiniz saygıyı zedeler hem de saygınlığınızı sarsabilir.
Tavırlarınızın Ve İfadelerinizin Farkında Olmalısınız
Rahat yetişmeleri için pek çok saygısız tavrı ‘çocuktur!’ diye düşünüp hoş gören aileler vardır. ‘Bunlar çocuk!’ şeklindeki düşünceler, uzun süre yanlış davranışları sergileterek,benimsetir.Halbuki çocuk ana dilini öğrenebildiği, yaşama dair pek çok kuralı başarabildiği gibi saygın davranışları da seviyesine göre sergilemeyi gerçekleştirebilir. Ancak tenkit, yanlışlıkları hemen görüp azarlama,korkutma çocukta ters tepki oluşturur. Çocuk korktuğu için saygı içeren davranışları sergiliyorsa, otorite boşluğunda tekrar hatalı davranışlar gösterebilir. Çocuk saygı gerektiren kuralları, korktuğu için değil, sevgiyi kayıp etmemek için gerçekleştirmelidir. Tavırlar zorlama ile değil , yapılmasından zevk alınarak öğrenilmelidir. Sevgi ile sunulan davranışlar çocukların zamanla karakterine yerleşir.
Bazen küçükler, çocukça ifadeleri ile saygısızca kelimeler kullanırlar.Bu ifadeleri birilerinden duymuşlardır, anlamını bilmeden tekrar ederler.’Adam yesmen (resmen) şalak (salak)ya! gibi..Türkçe’ yi düzgün konuşamadıkları bir zamanda kullandıkları bu ifadeler büyükleri tarafından şaka ile karışık dikkat odağı olur. ‘Bak, bak, bak! Adam olmuş bizim yumurcak da haberimiz yok!’ gibi yorumlar ebeveynlerin ağzından dökülüverir. Pek çok anne baba bu yorumlarının çocuklara verdiği zararın farkında da değildirler. Çünkü şakalaşmaları çocuk takdir olarak karşılar,ilginin üzerinde olduğunu fark eder.Yanlış da olsa o davranışı benimser.Çocuk doğru ile yanlışı ayırt edebilecek yaşta değildir. Bu nedenle ebeveynler çocukların yanlış sözlerini duyduklarında, jest ve mimikleri ile düşüncelerini ifade etmelidirler. ‘Bu kelimeyi kullanmak sana hiç yakışmadı!’ gibi net yorumlarla beğenmediklerini ifade etmelidirler. Daha sonra da uygun bir vakitte çocuklarını saygın kılacak ifadeler hakkında konuşup bunu destekleyecek etkinlikler yapmalıdırlar. Aksi halde çirkin kelimeleri kullandığında fark edilen çocuklar, bu sebeple değer kazandıklarını düşünüp yanlış davranışı tekrar etmeye başlarlar.Çocuk çok fazla yanlış ifadeler kullanıp dikkat çekmeye çalışıyor ise etkin aldırmazlık yöntemi kullanılıp dikkati farklı yerlere de yönlendirilebilir.
Günümüzde pek çok ebeveyn, evlatlarımız bizim çocukluğumuzda yaşadığımız sıkıntıları yaşamasın diye her türlü imkanlarını seferber etmektedir.
Çocuğun rahat içinde olması saygı sınırlarını bilmemesini gerektirmez. Ebeveynler her ne sebeple olursa olsun, çocuklarına koydukları sınırların onlar için yaşama dair bir tarz belirlediğini unutmamalıdırlar.
En etkin anne babalar, çocuğunun gördüğünü gören, düşündüğünü düşünen, hissettiğini hisseden kısacası onun bakış açısını yakalayabilenlerdir. Çocuklarda zaman zaman görülen davranışların temel sebebini bilmek, gerekir. Örneğin uykusu gelmiş bir çocuk bir de açsa tekmeleyebilir, tepinebilir. Farklı davranışlar sergileyebilir. Bu davranışları sergileyen bir çocuğa hemen, ‘saygısız’ etiketini takmak doğru olmaz. İyi bir çocuk yetiştirmenin sırrı, davranışın arkasındaki sırrı iyi okumaya bağlıdır.
Türk geleneklerindeki saygın davranışlar yaşamımızda örnek alınmalıdır. Misafire hürmet gibi… Son yıllarda bazı çevrelerde çocukların yakın akraba büyüklerine isimle hitap ettikleri gözlemlenmekte. Tıpkı yabancı filmlerdeki gibi. Çocuk halasına ismi ile hitap etmekte. Bu hitap şekli büyüklere saygıyı katleder. Buna asla izin verilmemelidir. Tüm bunlara rağmen saygı ile bir alakası olmayan yanlış inanışlara karşı da dikkatli olunmalıdır. Mesela; çocuklar çok soru sormaz, gibi…
Saygı içeren davranışların çocuklarda karakter halini alması için yapılabilecek bazı etkinlikler:
Nezaket kelimelerini çocuğunuzun yaşamında yerleştirmeyi hedeflediğinizi farz edelim. Teşekkür ederim, rica ederim, lütfen v.s…Evde bu kelimeleri kullanan kişiye ‘Tebrikler!1 puan kazandınız!’ derken, kullanılmadığı zaman ‘Biiipppp’ diyerek hatırlatmayı planlayabilirsiniz. Böylelikle olumlu davranışları pekiştirirken, olumsuz davranışı da hatırlatmış olursunuz. Bunu yaparken de çocuğunuzu incitmemiş olursunuz.Aksine, çocuğunuz yanlış yaptığında; ‘Kibar davranışlar nerde kaldı hanımefendi?’ , ‘Şimdi, hemen düzgün oturuyorsun!’ gibi kinayeli konuşmalar,
sert uyarılar, çocukta saygı içeren davranışlara karşı nefret uyandırabilir.
Okul öncesinde çocuklar okuma yazma bilmedikleri için sadece resim okuyabilirler. Çocukların bu yeteneği değerlendirilebilir. Mesela çocuklara teşekkür nerelerde etmeleri gerektiği sorulabilir. Daha sonra bunların ayrı ayrı resimlerini farklı zamanlarda yapmaları istenebilir. Yapılan resimler hatırlatıcılar olarak uygun yerlere asılabilir. Çocuğun kendi yaptığı resimle nezaket davranışlarını anımsaması daha kolay olacaktır.
Çocuklar bazen çok konuşarak çevrelerini rahatsız edebilirler. Bu durum çocukların saygınlıklarını da zedeler. Zaman zaman sessiz kalmayı da öğrenmelidirler. Bunun için ‘Sessizlik Saati’ oyunu oynayabilirsiniz. Bu oyunda birlikte belirlenmiş bir vakitte aile bireyleri sessiz kalmayı başarabilmelidirler. Çocuğunuza saat üzerinde kaç dakika sessiz kalacağınızı ifade ediniz. 10 dakika ile başladığınız bu süre zarfında kitap inceleyebilir, faaliyet yapabilir fakat konuşmaması gerektiğini söyleyiniz. Süre zamanla artırılarak bu konuda başarılı olmaları sağlanabilir.
Büyüklere saygıyı öğretmek için;hafta sonlarında telefonla arama, onları memnun edecek faaliyetler hazırlama, tatil günlerinde ziyaretlerine gitme, onlara duygularını ifade eden kartlar hazırlayıp gönderme çok faydalı çalışmalar olacaktır. Tabii bunlardan da etkili olan çocuklarınızın büyüklerinize saygılı davranışlarınızla sizi
izlemeleridir.
Kurallara yaşamımızda uymamız gerektiğini sık sık hatırlatmak çocukları sıkar. Bunun yerine kuralların yaşamımıza sağladığı neticeleri paylaşabilirsiniz. Örn: Kaba davranışlarda bulunmak, başkalarının bize olan saygısını da azaltıyor. Aynen dün yaşadığın olay gibi…
Gazete ve dergilerdeki resimlerde saygılı davranışlar sergileyen resimleri birlikte bulmaya çalışabilirsiniz. Bulduktan sonra da ‘Sence neden saygın görünüyor?’ diye sorabilirsiniz. Böylelikle hem çocuğunuzun ‘Saygılı olmak’ ifadesinden ne anladığını öğrenirsiniz hem de siz anlaşılması gerekeni ifade etmiş olursunuz.
Çocuklar kişisel farklılıkları kabulü sizden öğrenirler. Herhangi bir seçiminde çocuğunuza ‘Demek bunu seçtin! Zevkler farklı olabilir!’ diyebilirsiniz. Bu şekilde kabuller görmek, çocuğunuzun da başkalarına saygıyı artıracaktır.
Çocuklara anlatılan hikayelerde günlük yaşamda nezaketin önemi, saygılı insanların hayatta elde ettikleri kazançları vurgulayanları seçilmelidir.
Özellikle çocuklara dinletilen müzikler,bilinçaltlarının yapılanmasında büyük önem arz eder. Bu nedenle çocuklara kazandırmayı hedeflediğimiz değerleri destekleyici şarkılar dinletilmelidir. Bu tür şarkılar bulunamazsa çocuğunuzun da isminin içinde geçtiği güftelerle ufak besteler yapabilirsiniz. Çocuklar kendileri ile alakalı olan her şeye daha fazla ilgi gösterirler.
Evinizde aile bireylerine, okulda öğrencilere yönelik olarak ‘Saygı Panosu’ hazırlayabilirsiniz. Bu panoda belirli dönemlerde bazı başlıkları ele alabilirsiniz.Örneğin ‘Bugün karşılık beklemeden hangi nazik davranışı sergilediniz?’başlıklı bir inceleme çalışması yapılabilir. Bu başlık altına ailenin tüm bireyleri o gün içinde sergiledikleri nazik davranışları ifade ederler. Her akşam bu şekilde bir geri bildirimin alınması, çocukların bu konuda takdir görmeleri saygı davranışlarını sergilemelerini destekler.
Çocuklar af etmenin saygın bir davranış olduğunu öğrenmelidirler. Tabii büyükleri af ettikçe çocuk da bu davranışı daha kolay benimseyecektir. Bu konuda evde bir ‘Af sepeti’ oluşturulabilir. Herkes gün içinde af ettiklerini bu sepete yazarak atabilir. Hafta sonu bakalım en fazla kim bu davranışı sergilemiş incelenerek takdir edilebilir.
Çocuklar kendileri için güvendikleri bir otoritenin de özür dilediğini gözlemleyince bu davranışı kolay modellerler.
Çocuklar okul öncesi dönemde arkadaşlarından çok etkilenirler. Bazı davranışları arkadaşları yaptığı için yaparlar. Doğru mu yanlış mı olduğunu hiç sorgulamazlar. Bu nedenle ebeveynler çocuklarının arkadaşlarını seçmelerinde yardımcı olmalıdırlar. Mesela ev hanımı iseniz ve çocuğunuz anaokuluna da gitmiyor ise şöyle bir uygulama yapabilirsiniz:Ailecek görüştüğünüz arkadaşınızla çocuklarınızın yaşları birbirine yakınsa bu durum güzel bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Birlikte geziler yapıp, sosyal aktivitelere katılabilirsiniz. Böylelikle çocuğunuzun çevredeki yanlış örneklerden etkilenmemesini de sağlamış olursunuz.
Saygı İçeren Davranışlardan Örnekler:
İletişimde Saygı İçeren Davranışlar:
Çocuklara erken yaşlarda kazandırılması gereken davranışlardan biri de dinlemeyi öğretmektir. Çünkü iletişimin ilk adımı iyi bir dinleyici olmaktır. Dinlemeyi öğrenmesi çocuğun iyi dinleyicileri örnek alması ile mümkündür. (bkz. çocuklarla iletişim) İletişim esnasında çocuğunuzun sergilemesi gereken davranışlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:
-Çocuklar, günlük yaşamda çok kolay gerçekleştirebilecekleri selamlaşma adaplarını yerine getirebilirler. Örn: Günaydın, iyi akşamlar! Gibi…
-Büyüklerine,arkadaşlarına ‘Nasılsınız?’ diye sorabilirler
-Büyüklerin ellerini öpmeyi doğru şekli ile küçük yaşta öğrenebilirler
-Çocuklar arkadaşlarını şikayet etmeyi çok severler. Bu konuda ‘problemi çözmek
için fikir üretmeyi, sizden destek alarak başarabilirler
-Konuştukları kişiye arkalarını dönmeden gözlerinin içine bakarak konuşmayı başarabilirler
-Karşılarındaki kişiyi hangi ifadelerin kırdığını öğrenerek bunlardan kaçınabilirler
-Konuşan iki kişinin arasına girmemeyi başarabilirler
-Konuştukları kişinin sözünü kesmeden dinleyebilirler
Telefonla İletişim:
Telefondaki radyasyon etkisinden dolayı çocuklar uzun süre kulaklarında tutmamalıdırlar. Hatta bedenlerinden mümkün mertebe uzakta bulundurulmalıdır. Ancak gerektiğinde telefonla uygun şekilde konuşmayı da öğrenmelidirler. Çocuklar gerek sabit telefonla gerek cep telefonu ile konuşurken uyulması gereken kuralları başarabilirler:
-Telefonu ilk açışta ‘Buyurun, Efendim veya Alo!’ gibi ifadelerden birini tercih edebilirler
-Arayan taraf çocuğu tanıyamadığında, ismini söyleyebilir ve ‘Ben Ayşe Hanım’ın kızıyım!’ gibi ifadeler ile kendini tanıtabilir
-Aranan kişi eğer bulunulan ortamda ise bağırarak çağrılmaması gerekir. Telefonun ahizesini kapatarak çağırmalı veya yanına götürmelidir
-Çocuklar ağızlarında herhangi bir yiyecek varken telefonla konuşmamalıdırlar
-Öksürük, hapşırık gibi durumlarda ahizeyi ağızlarından çekmeyi bilmelidirler
- Çocuklar arkadaşları ile telefonla görüşmeleri gerektiğinde süreyi kısa tutmayı bilmelidirler. Tabii bu konuda öncelikle ebeveynlerinden örnek davranış görmelidirler.
-Evde paralel telefon varsa çocuklar garip sesler çıkararak sizin ve konuşan kişinin ilgisini çekmeyi çok severler. Çocuklar o esnada çok nasihat kabul etmezler.Bu tür problemler çıkmadan önce çocuklara empati kurdurularak yaptıklarının yanlış olduğu anlatılmalıdır. Ayrıca ses çıkarmadan da olsa telefonla konuşmayı dinlemenin çok yanlış bir davranış olduğu çocuklara öğretilmelidir.
-Küçük çocuklar için radyasyonun zararları düşünülecek olursa telefon oyunlarının da ne kadar tehlikeli olduğu gayet açıktır. Bunun yerine daha zararsız oyunlar tercih edilebilir.
-Çocuklar küçük yaşta telefon markalarını bilme, takip etme ile meşgul olmamalıdırlar. Zaten telefonun asıl gayesi iletişim iken marka gibi basit hususların önemli olmadığını çocuklar sizden öğrenebilirler.
Çocukla birlikte yapılan veya oyuncak telefonlar ile konuşma kuralları oyun esnasında öğrenilebilir. Oyunlar sırasında yapılan bu etkinlikler gerçek yaşamda pratik uygulamaların önünü açar.
Ziyaret Ortamları İçin Saygı İçeren Davranışlar:
Ev veya herhangi bir ortama ziyarete gidildiğinde çocuklar saygı içeren davranışları ihmal edebilirler. Bunun en önemli sebepleri arasında çocuğun dikkat etmesi gereken kuralları bilmemesi yer almaktadır. Bir diğer sebep, oturma süresi uzadığı için çocuğun sıkılma ihtimalidir. Bazen de çocuklar ilgi odağı olmak için saygısız davranışlar sergileyebilirler.
Bu sebeplere çözüm olarak ziyaretlerde şu uygulamalar yapılabilir:
-Çocuklarla ‘misafircilik oyunu’ oynanarak dikkat edilmesi gereken hususlarda alıştırmalar yapılabilir. Evden çıkmadan önce de kurallar kısaca hatırlatılabilir.
-Ziyaretlere randevu almadan gidilemeyeceği,ev sahibi müsait değilse ısrar edilemeyeceği çocuklara anlatılmalıdır.
-Ziyarete giderken ev kıyafetlerimizle gidemeyeceğimiz, temiz, ütülü giysilerimizi giymemiz gerektiği öğretilmelidir.
-Giderken çocuğun meşgul olacağı,gidilen evi de rahatsız etmeyecek bir oyuncak götürebilirler.
-Ebeveynler çocuklarının sıkılacaklarını hesaba katarak ziyaretlerini kısa süreli tutmaya çalışmalıdırlar.
-Özellikle aile ziyaretlerinde ev sahibi esnek olsa da kurallardan taviz verilmemelidir.
-Ara ara gidip çocuğunuzun kulağına fısıltı ile; ‘Kurallarımıza uyduğun için seni tebrik ediyorum!’ denilebilir.
-Ortamda bulunan ebeveynlerin, ailenizin ziyaretlerdeki prensiplerine destek olmaları istenmelidir.Mesela, çocuklar ziyarete gidilen yerden sevdikleri bir malzemeyi alarak çıkmayı çok isterler. Bu konuda evden çıkmadan hatırlatma yapılmış olmasına rağmen çocuk aynı hatayı yapıyorsa ev sahibinin de desteği ile asla buna izin verilmemelidir.
-Evde çocuğunuzun yaşıtı varsa birlikte oyun oynayabilirler. Ancak ara ara gidip hissettirmeden kontrol etmek faydalı olur.
-Çocuğunuz tüm kurallara uydu ise eve geldiğinde şu sözlerle takdirinizi dile getirebilirsiniz: ‘Ev sahibinin seni tekrar konuk etmek isteyeceği kibar bir misafirsin!’
Yemek Yerken Saygı İçeren Davranışlar:
Çocukların ilk meyilleri yemeğedir.Bu nedenle yemek adabı çocuklara erken yaşta kazandırılmalıdır.
Çocuğunuz 7 yaşına gelene kadar binlerce kez yemek yiyecektir. Her sofraya oturduğunda yapması gereken davranışları gerçekleştirmek için gayret etmesi, saygın davranışların kişiliğine oturmasını kolaylaştıracaktır.
Yemek yeme alışkanlığı çerçevesinde dikkat edilmesi gereken birkaç davranışı şu şekilde sıralayabiliriz:
-Yemekten önce ve sonra eller yıkanmalı
-Yemek asla ayakta, gezinerek yenmemeli
-Aile bireyleri hep birlikte sofrada bulunmalı.
-Yemeğe herkes birlikte başlamalı
-Tabağa ihtiyaç kadar yemek alınmalı,artık bırakılmamalı
-Sağ elle yemeli, besmele ile başlayıp hamd ile bitirilmeli
-Yemek eğer sıcaksa üflememeli
-Ağızda yemek varken konuşmamalı, şapırdatmamalı
-Ağızdaki bitmeden tekrar lokma alınmamalı
-İyice çiğnemeye dikkat edilmeli
-İhtiyaç durumunda kullanılmak üzere mutlaka peçete bulundurulmalı
-Çatal, kaşık, bıçak, tabak, bardakla oynamamalı
-Özellikle tabağının önünden yemeye dikkat edilmeli
-Eğer yemek hoşuna gitmedi ise yorum yapmamalı, beğenildi ise mutlaka ifade edilmeli
-Ağızda lokma varken sofradan kalkılmamalı
-Yemekten kalkarken mutlaka hazırlayanlara teşekkür edilmeli.
-Televizyon karşısında çocuk birebir veya ailecek yemek yememeli. Bunun yerine hep birlikte güzel konulardan bahsedilerek yemekte aile bağları kuvvetlendirilmeli
-Özellikle ortak tabaktan yenen meyve gibi besinlerde başkasının önünden yememeye özen gösterilmeli
-Her konuda olduğu gibi yemeği seçmeden yiyebilmesi için aile bireyleri birbirlerine örnek olmalı
Lokanta ve restorantlarda yemek yerken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda da çocuklar bilgilenmelidirler.Çocuklar garsona kendi tercihlerini yapabilmeyi, yemeği gelince teşekkür etmeyi, herkesin yemeği gelene kadar beklemeyi başarabilirler. Bu nezaketi kazanabilmeleri için evde doğaçlamalarla egzersizler yapılabilir. Daha sonra da belirli zamanlarda ziyafet günleri düzenlenerek çocuklarla lokanta ortamı oluşturulabilir. Tabii bu arada restoranta gitmek de aile bütçesine göre zaman zaman gerçekleştirilmelidir.
Pro.dr. Refia Şermin‘Ahlak,insanı hem özgür ve kendine hakim kılar,hem de insanın topluma uyumunu sağlar. Ahlak eğitiminin gayesi kişide karakter teşkil etmektir’ demektedir.
Saygılı bir nesil yetiştirirken her konuda olduğu gibi bu noktada da çocukların nasihat dinlemekten ziyade model görmeye ihtiyaçları vardır. Çocuğunuzun kazanmasını hedeflediğiniz davranışları yaşamınızda sergilemedeki kararlılığınız hem çocuklarınızın gözünde sizin saygınlığınızı koruyacaktır hem de onların geleceklerini ışıklandıracaktır.
Dostları ilə paylaş: |