38. Kitâbu’ş-Şehâde
(الأصل هو الحرية في بني آدم والرق عارض) "İnsanda aslolan hürriyyettir, kölelik arızîdir". El-Câmiu's-Sağîr'de, bir malın bir şahsın elinde olmasının, sözkonusu malın o kimsenin mülkiyeti altında olduğuna dair şehadet için yeterli olduğu ifade edilmiştir. Ancak köle ile cariye bu konuda istisna edilmişlerdir. Köle ile cariyenin kendilerinin bunu ikrar etmeleri ile bu konudaki şehadetin geçerli olduğunu izah ederken, bu kâideyi zikretmiştir1460.
(للأكثر حكم الكل في الشرع) "Hukukta çoğunluğa da bütünün hükmü uygulanır". Şahitte bulunması gereken adalet vasfının şartlarından birisi de haddi kazif cezasına çarptırılmamış olmaktır. Kendisine kazif cezası uygulanırken Müslüman olan bir zımmînin şahitliğinin kabulü ile ilgili olarak Ebu’l-Leys es-Semerkandî'nin (v. 373/983) yapmış olduğu iki rivayetten birisine göre bu kimsenin şahitliğinin kabulü, uygulanan haddin oranına bağlıdır; haddin çoğunluğu uygulanmışsa şahitliği kabul edilmez1461.
(الثابت بالبينة كالثابت بالمعاينة) "Beyyine ile sâbit olan, muâyene ile sâbit gibidir". Bir kimse, başkasının elinde olan bir evin kendisine ait olduğunu iddia etse ve o evin daha önce ona ait olduğuna dair beyyine bulunsa, İmam Ebu Yusuf'a (v. 182/798) göre onun iddiası kabul edilir. Eğer beyyine onun daha önce bu eve sahip olduğunu ispatlamışsa, bu sahipliğin devamına hükmetmek asıldır. Şehadetin kendisinde aranan şartlar bağlamında şehadetin davaya uygun olması ile ilgili verdiği bu örnekte, Ebu Yusuf'un (v. 182/798) görüşünü izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1462.
(الأصل فيما ثبت يبقى أن يوجد المزيل) "Sâbit olan bir şeyin, onu ortadan kaldıran bir şey bulununcaya kadar devam etmesi asıldır". Şehadetin davaya uygun olması mevzusunda, bir şahsın, başkasının elinde olan bir mülkün kendisine babasından miras kaldığını iddia etmesi ve şahitlerin de o mülkün onun babasına ait olduğuna şahitlik etmeleri ile ilgili olarak, Ebu Yusuf (v. 182/798) ile Tarafeyn arasında cereyan eden tartışmada Ebu Yusuf'a (v. 182/798) nispetle bu kâideyi zikretmiştir. Buna karşılık kendisi de Tarafeyn'in görüşünü benimsemiş; mirasa bağlı olarak sözkonusu evde müddeinin mülkiyetinin bekâsına hükmetmenin istishâbu'l-hale bağlı olduğunu, ancak istishâbu'l-halin istihkak için delil olmadığını ifade ederek, Ebu Yusuf'un (v. 182/798) bu kâidenin yorumu ile ilgili yaklaşımını eleştirmiştir1463.
(الإنسان مطبوع على السهو والغفلة) "İnsan, gaflet/dikkatsizlik ve unutkanlık özelliğine sahiptir". Şahitlikte, sayının birden fazla olmasının gerekçesini izah ederken, önce konu ile ilgili nassları zikretmiş, daha sonra bunun dikkatsizlik ve unutkanlık illetine bağlı olduğunu ifade etmiştir1464.
(الحكم يضاف إلى العلة لا إلى الشرط) "Hüküm illete izafe edilir, şarta edilmez". İllet ile ilgili olan bu usûl kâidesini, İmam Züfer (v. 158/775) ile Hanefi mezhebinin diğer üç fakihi arasında, kadının muhsanlık hususundaki şehadeti mevzuunda vuku bulan ihtilafta, İmam Züfer’in (v. 158/775) görüşünü eleştirirken zikretmiştir1465.
Kitâbu'ş-Şehâdet'te geçen bazı dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:
(شهادة الكافر على المسلم غير مقبولة) "Kâfirin Müslüman hakkındaki şehadeti makbul değildir"1466.
(القضاء بظاهر العدالة جائز عنده وعندهما لا يجوز) "Zahiren görünen adalet ile hüküm vermek Ebu Hanife'ye göre caiz, İmâmeyn'e göre caiz değildir"1467.
(الحد لا يتجزأ) "Had cezası bölünmez"1468.
(لا يجوز تعطيل الحق الثابت بيقين لحق مشكوك فيه) "Yakînen sâbit olan bir hakkın, şüpheli bir hak sebebi ile engellenmesi caiz değildir"1469.
(الحدود والقصاص مبناهما على الدرء والإسقاط بالشبهات) "Hadler ve kısas, şüpheler ile düşürülme ve kabul edilmeme esası üzerine kuruludurlar"1470.
39. Kitâbu’r-Rücû‘ Ani’ş-Şehâde
(الحكم للعلة لا للشرط) "Hüküm şarta değil illete bağlıdır". Ebu Hanife’ye (v. 150/767) göre müzekki, hükümden sonra tezkiyesinden rücu‘ etse, mahkûmun bih olan mal ivazsız itlaf edilmiş ise tazmin etmesi gerekir. Çünkü onun tezkiyesi olmasaydı hâkim, şehadetiyle hükmetmezdi. Bu tezkiye malın telefine illetü'l-ille mesabesinde olmuştur. Bu durum ile muhsan hakkında yapılan şahitlik arasındaki farkı izah ederken bu kâideyi zikretimiştir1471.
(الحكم يتقدر بقدر العلة) "Hüküm illet miktarınca takdir edilir". Şehadetten rücu‘ sebebiyle meydana gelen itlafın tazmin edilecek miktarı, itlafın miktarına bağlıdır1472.
40. Kitâbu Âdâbi’l-Kâdî
(ما أمضى بالإجتهاد لا ينقض بإجتهاد مثله) "İctihad ile yerine getirilen bir şey, kendisi gibi başka bir ictihad ile geçersiz olmaz". Bir fakihin vermiş olduğu bir hüküm ile ilgili ictihadının değişmesi, daha önce vermiş olduğu hükmü geçersiz kılmaz. Yeni ictihadı, ictihadın değiştiği zamandan sonra verilecek hükümler için geçerli olur1473.
(الخراج بالضمان) "Bir şeyin nef‘i, zamânı mukabelesindedir". Hâkim, kul hakları ile ilgili malî bir konuda verdiği hükümde hata etmiş ve mal da ortada ise hak sahibine geri verilir. Eğer mal telef olmuş ise hâkimin lehine hükmettiği kimse bunu tazmin etmek ile yükümlüdür. Çünkü hâkim, onun lehine hükmettiği için hâkimin hatası da onun aleyhine olur1474.
Kitâbu Âdâbi'l-Kâdî'de geçen dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:
(أهلية القضاء تدور مع أهلية الشهادة) "Kaza ehliyeti, şehadet ehliyetine bağlıdır"1475.
(الحدود تدرأ بالشبهات) "Hadler, şüpheler ile düşürülür"1476.
(خبر الإثنين أولى من خبر الواحد بالقبول) "İki kişinin haberini kabul etmek, bir kişinin haberini kabul etmekten evlâdır"1477. Tezkiye ile ilgili olarak bu dâbıtı zikretmiştir.
(ما أدى إلى الفساد فساد) "Fesada götüren şey de fesattır"1478.
Bu bölümde, başta ictihad ile ilgili olmak üzere birçok usûl kâidesi zikretmiştir1479.
Dostları ilə paylaş: |