Uyundur=? (Beceriksiz?)
Uyundur=? Uvun= ? Beceriksiz? Beceriksiz? Bu iki kelimenin asıllarını bilen var mı?
Uyunmak= Yoğurt çalmış, uyunmamış. Uyuntu sözü buradan Uyuntu gibi durma derler.. Uyumak ile de ilgili olsa gerek.
Uyuntu diye biliyorum beceriksiz tembel anlamında kullanırlar. uyuntu= beceriksiz, pısırık anlamında. tuyuk ile anlam kardeşliği var..
UYUNTU....HİÇ BİR ŞEYLE ALAKADAR OLMIYAN BİR NEVİ UYUR GEZER.
Üç ayak=hamurlu(pıtpıt)ekmeğini saçta pişirdikten sonra ateşin karşısında üzerini kızartmak için konulan üç ayaklı saplı aletin adı.Tam emin değilim yanılşsa düzeltin lütfen
üçbarmak: uzun saplı,üç parmaklı ,ağaç dalından yapılan ,sap ,saman atmaya yarayan alet
Üçden dokuza şart olsun=EFE ADAM ÜŞTEN DOKUZA ŞARTOSUN.
ÜÇE BEŞE ŞART OLSUN=bir çeşit yemin
Üçparmak= Bizim germeç -taşköprü tarafında tahana DIĞAN deniyor. Ayrıca saman doldurmaya yarayan alete bizde YABA. ılgaz taraflarında da HAPAZ deniyor. HAPAZ bizde avuç anlamında kullanılıyor. (İki hapaz leblebi ver) İki parmaklı ve ucu yukarı kıvrık harman aletine DİRGEN, üç parmaklı olana ÜÇPARMAK, tırmığa da DIRMUK diyoruz.. ÜÇPARMAK= üç parmaklı olan harman aleti,
ÜÇPARMAK=üç parmaklı olana ÜÇPARMAK, Harmanda ekin saplarını bir yere yığmak için kullanılan üç çatallı ağaç.
üçü: pazartesi
Üğleşme: Başbaşa gelmek, toplanmak
üğrumek-ürgelemek: bebeği, beşikte sallamak
ÜĞRÜMEK=Çocukların yatırıldığı beşiğin sallanması,sallayarak çocuk uyutmak.
Üleştümek=Paylaştırmak.(şu uşakların bubaları öldü. Talaları aralarında üleştürüveñ.Yoksa şartosun birbirlerine duracakla)
Üleştümek=Paylaştırmak.(şu uşakların bubaları öldü.Talaları aralarında üleştürüveñ.Yoksa şartosun birbirlerine duracakla)
Üngendire,
Üns olmak= Aşırı bağlanmak
ÜNÜ=(AVAZI) ÇIKDUĞUNA BAĞIRIYA(ÜNÜ ÇIKDUĞU GADA BAĞIRIYA)= Çok yüksek sesle- aşırı kızgınlıkla bağırma..
Ürgende, Ürgendire, Ürgendere, üvendere =Övendire, öküz sürmeye, kovmaya yarayan uzun fındık çucuk ucu çivili, hayvanlara yön vermek için kullanılan ucuna çivi çakılmış sopa, değnek
ÜRGENDİRE: Öküz ve mandaları yürütmek, hareket ettirmek için kullanılan ucu mudullu, arkası da çift sürme zamanı çemekli olan sopa
Ürün: Süt, yoğurt. Ürün ile ilgili bir de atasözü vardı. Bakarsan ürün olur, bakmazsan irin olun gibi bir şeydi.
ÜRYA= Rüya-düş
üryan= çıplak, anadan üryan=çırılçıplak, bacca=bahçe,zoba=soba,gulaa tözü=kulağının arka kısmı(gula tözüne bi vurduydum yere yıkıldı)
Üryane= kabuğu soyulmuş erik kurusu)
ÜS BAŞ = Sedirin ocak başına yakın köşesi.
Üsbıcak=Üstbucak=odalarda hatırlı misafir yada yaşlıların oturduğu, ocak veya sobaya yakın, kapıya uzak bölüm.(Küre) Üstbucak yerine merkezde üst köşe denir. Kazaklar buna Tör diyorlar; Ağır misafirlerine Törge buyurun diyorlar.
Üst köşe= Üsbıcak=Üstbucak=odalarda hatırlı misafir yada yaşlıların oturduğu, ocak veya sobaya yakın, kapıya uzak bölüm.(Küre) Üstbucak yerine merkezde üst köşe denir. Kazaklar buna Tör diyorlar; Ağır misafirlerine Törge buyurun diyorlar.
üstün körü:gelişi güzel,düzensiz ,rasgele
ÜTÜKLENMEK: şüphelenmek bazı ilçelerde hütüklenme diye de geçer, ûtûklenmek=kuşkulanmak
ütülmek: kumar yada bir iddia sonunda kaybetmek
üvez :hayvanlarda bulunan küçük parazit
Üzer= süt ya da yoğurdun üzerindeki kaymak
Üzer=Faiz(pangadan paranıñ üzerini aldım öğğ) Sütün pişiriliken üzerinde kalan kısım. (Kaymak)
üzerlik: paganum harmala, organik kalıntıların bulunduğu alanlarda yetişir. Kimi yörelerde de nazara iyi geldiği varsayılarak dekoratif işlenerek duvarlara asılır.
Üzerlik= Üzerlik bir bitkinin tohumudur.Nazara karşı duvar süsü olarak kullanılır.
üzülme : yıpranıp,eskiyip kopma noktasına gelme
üzüt: zayıf, çelimsiz(Garı, uşağa doru dürüs bakmamış ki üzüt gibi bişey olmuş.)
valâ- valla: vallahi, yemin çeşidi
vala: yünden yapılan kalın kışlık kumaş
Vallahi,tallahi= bir çeşit yemin
varıve git işine- çek git işine
VARIVE=Gidiver, ileri git, anlamlarında
Varmak = Ulaşmak, erişmek,gelmek, Evlenmek anlamında da kullanılır..Hasan dayının oğlanına vardı ...
Vayaçççç= varıyor
Vayın= Varayım, Varıyın=Varayım ikisi de kullanılıyor.
Velesbit = Bisiklet ( Rusça velespit)
VELESBİT= bisiklet, filisbit./
vêli= Vali
Vemeyan: Vermiyorum
Verevleyi= kestirme
Vesene: Versene
Vi bağıyın dayı ñın şu yüzü(Tosya)= Ver bakalım dayısının şu 100 lirayı. (Tosya'da Yolcu minübüsten inmiş paraya yı vermeden kaçıyormuş minübüsçü hemen yakalamış ve Vi bağıyın dayını ñ şu yüzü demiş.)
Vİ(Tosya)= ver
Vidik -Fidik: Kaz yavrusu
vidilemek (ara kızıştırmak)
vih-viyh:1.vah,2.vay
vire: devamlı,sürekli, Vire=boyna,üst üste (Kêmilcük güğümüñ gulpuynan vire oynayıp yatıya,bi bozsuñda görüyün.)
Virec= viraj, Viraj'a Tosya tarafında çok güzel bir ad vermişlerdi, şimdi unuttum; döngel gibi bir şeydi!
virecek: verecek
viyil viyil=çok gezinme (viyil viyil gezinip durma, derler.) viyil viyil çokluk, harketli bir kalabalığı anlatmada da kullanılan güzel ikilemelerimizden: Uşağıñ gafası viyil viyil bit gaynâya.. gibi. Selamlar.
Vurmaca vurası= Bu da bir bedduadır. İnsanın hemen ileri derecede hasta olmasını dilemektir. Vurmaca kelimesinin bir hastalık adı olma ihtimali var gibi.
Yaba, tınar savrulurken dövülmüş sapı rüzgara tutmak için havaya atmaya yarayan aletti. Yaba=ekin tanelerinin samandan ayrılması işleminde (tınar savurma) kullanılan kısa parmaklı, ağaç kürek, yaba:harmanda kullanılan ağaçtan yapılmış olan tınar savurma aracı, YABA= Ayrıca saman doldurmaya yarayan alete bizde YABA. ılgaz taraflarında da HAPAZ deniyor. HAPAZ bizde avuç anlamında kullanılıyor. (İki hapaz leblebi ver) ,YABA= PARMAK ŞEKLİNDE BUĞDAYI SAMANINDA AYIRAN ALET***
yabancıladı:
yağır : kir
yağlaç, bisirgeç.(İnebolu)
yağlangaç-yağlaç: sacda ekmek yaparken ekmeği yağlamak için kullanılan sopanın ucuna takılmış yağlama bezi
Yağlanguç= Sanırım şipi’ye yağlanguç da denir... ŞİPİ=Etli ekmek yağlamaya yarayan aparat. Eskiden fırça yoktu,hemen ağaç dalından (özellikle kara ağaç dalı tercih edilirdi )kısa sopa bir ucunu yarardıktan sonra arasına temiz tür bırakmayan bir bezi bir kaç kat katlayıp arasından geçirirdik.sonra yağa batırıp ekmekleri yağlardık.Doğal bir fırçaydı.:)) Farklı ilçelerde yağlanguç deniyor olabilir .Daday ve Kastamonuda ŞİPİ deniyor.
sonedek=zayıf, çelimsiz biraz da işe yaramaz.
yağlayuç=saç ekmeğini yağlamak için kullanılan bez parçası
YAĞLOOÇ= SAÇ EKMEĞİNİ YAĞLAMA BEZİnin bağlı olduğu sopa.
Yağnışleyi Yağnışleyin:: Yanlışlıkla
Yakalık= İlkokul önlüğünün tamamlayıcı nesnesi. Beyaz olurdu değil mi?
yal: daha çok köpekler için yapılan sulu hayvan yemi, YAL= HAYVANLARA VERİLEN KEPEKLİ UNDAN YAPILŞIM YİYECEK***
Yalagülen= Menfaati görünce yağ çekmeye başlayan insan.
YALAK KABI= Köpeklere yemek verilen kap
Yalak: Köpek ve tavuk gibi hayvanların su içmeleri için yapılmış, küçük oluk. yalak: 1. ahırın ortasında hayvanların dışkısının toplandığı yer,2.çıkarcı,menfaati için yapamayacağı şey olmayan
YALAK= Damın orta yerinde zemimde açılmış hayvan pisliklerinin biriktiği yer, kanal
Yalakalanmak= Menfaat için birisinin etrafında bulunmak, ona övücü sözler söylemek.
Yalama olmak= Sıcaktan veya hararetten dolayı dudaklarda çatlama ve yaraların oluşması.
YALAMAÇ=? Bulamaç, Yalamaç gibi bir şey de var mı idi? Köpeklere yal verilir, onun kabı da yal kabıdır. Acaba bulaşık insanlarla ilgili yemek kaplarını, yalaşık ta hayvanlara verilen yemeklerin kaplarını mı ifade ediyor?
Yalaşuk= arkadaşımla konuşurken bulaşık yalaşık uğraşıyorum işte dedi. yalaşuk ne demek oluyor ? Bulamaç, Yalamaç gibi bir şey de var mı idi? Köpeklere yal verilir, onun kabı da yal kabıdır. Acaba bulaşık insanlarla ilgili yemek kaplarını, yalaşık ta hayvanlara verilen yemeklerin kaplarını mı ifade ediyor? Bulaşuk ,yalaşuk ile uğraşmak= Bulaşık yıkamak ve çeşitli ev işleri ile ilgilenmek zaman geçirmek anlamında kullanılır.farklı bir şeyler yapmadığını hep aynı işlerle uğraştığını ifade eder.
YALBURDAN= BOŞTA***
YALDEVÜREN ...bu kişide sağa sola denges.iz hareketlerle zarar veren.
Yaldır Yaldır= (Yıldır yıldır gibi) Buzlanmış, kaygan...?
YALTAKLANMAK= YAĞ ÇEKMEK***
Yamçı= Ata binen kişinin üstüne örttüğü yamçı adı verilen keçeden yapılmış bir örtü vardı. Sırım denilen bağ ile omuz üzerinde çene altından bağlanır konik bir şekilde yapıldığından hem kişiyi hem de atın başı hariç vücudunu kaplardı.
Yamçı= Atın üzerine örtülen örtü, yamçi : atın üst arkasına koyulan yünlü ,süslü,püsküllü keçe (köçekli)
Yan peyli : Bir nesnenin veya bir olgunu yanal duruşu
Yanaz(kelimenin ortasındaki "n" genizden olacak.)=?
Yanaz= uyumsuz, gruba katılmayan hayvanlar için söylenen bir söz. (Yaau şu soru bıza gine yanaz yanaz geziya, gayboluverü uşaak!)
Yangil= Cengilshek- hafifmesrep gibi kullanilir, Kazakcada. Pardon Cenggiltek.
Yanlık=yan yastığı= Genellikle sedirlerde yaslanmak için kullanılan içi kamışlardan yapılan yastık
yanpiri: yanyan
yañşama:lüzumsuz,gereksiz çok konuşma
Yanuguz = yalnız
YAPAZ YUPAZ=kaba saba
Yapo, yopo : Yün
YAPO= YÜN
Yapıncak= Araç, İğdir, Okçular'da bir üzüm çeşidine verilen ad. Yapıncak Üzümü(ak, yuvarlak), Çavuş Üzümü(İri, Uzun), Ağ Üzüm...
yarâya-yarıya= Faydalı, yararlı. "Öğ baña bişey oldu; su içsem yarâya..Şaşudum."
YARDEVÜREN....ortalığı yıkıp geçiren lişi
Yarım= beçel, sakat,görümlü olanlarada kullanılır..Cahil kişilere de kullanılır..
Zıkı olmuş gözüm çiğildi, hele Gasdamonu'yu davet etmeg yokmu! Ey bırak Bikere gayrı
cığalma çiğelme ; Yeşerme..
Yarım= tahıl ölçüsü (8 yarım 1 kile)
yarin = yarın
yarinsi gün: yarın, ertesi gün
yarma :1.buğday ve arpanın değirmende hayvan yemi olarak iri öğütülmesi,2.yaş odunun iri parçalara ayırıp kurutulmuş hali,3. insanlıktan uzak olan kişi
yarsımak: beğenmek, imrenmek,Yarsımak= Gönlü kaymak,imrenmek,beğenmek.
Yaruk davul, yoruk doğul : Dedikoducu
Yas Etmek: Ağlamak, Hıçkıra hıçkıra ağlamak, Ağıt yakarak ağlamak
yasıraç= ekmek teknesinin kapağı.
Yaslaaç= Hamur açılan düz tahta ,Yaslaaç=ilçe farkı olabilir yasraç yaslaaç aynı bizde bizde yaslaaç deniyor ama yasraçta dense anlarız (ARAÇ) Yasraç ayrı yaslaaç ayrı. Yasraç'ı bir siteden görmüştüm. Yasraç yağlanana bez değil o yağlama işini yapan alet şipşibi yasraç mermer tezgah yerıne kullanılan yer sofrasından daha buyuk ve kare şeklinde yine yere konulan ağaçtan tezgah
yaslâç: üzerinde yufka ekmek açmaya yarayan ağaçtan yapılmış araç, yassı ağaç
Yaslağaç= üzerinde hamur açmaya yarayan tahta.yaslıağaçtan gelen bir kelime sanırım
yaslangaç, yağlaç, bisirgeç.(İnebolu)
Yasraç= Saçdeki ekmeği yağlama bezi (fırça yerine kullanılır)
Yastuk= kağnı arabasının okunun altındaki destek ağaş
Yasuk: Geriye doğru yasılmış. Bkz. Kaykı. Bu da boynuzu geriye doğru yatık öküz ve mandalar için kullanılır.
Yaşmak: baş örtüsü (Yaşmağını iyi ört,saçın görünmesin.)
Yaşmak= başörtü, Yaşmak-çar-yöremize özgü başörtüsü
Yatmak= gelip yatma, konuşup yatma= durma anlamı var ama fillerin sonuna geliyor. Tıpkı (Yazmak= Gideyazdım, geleyazdım, düşeyazdım, gibi az da öyle oluyordu anlamında.) gibi bir kullanımı var. Yatmak= gelip yatma, konuşup yatma=durma anlamı var ama fillerin sonuna geliyor.
Yatsuluk= Yatsı vakti yenen kış gecelerine özgü yemeğin adı.
YAVŞAK= YAPIŞKAN KİŞİ, BİT YAVRUSU***
YAVŞANLIK= KURAK ARAZİDE KÜÇÜK ÇALI VE OT GRUBU***
Yaygu= sofra altına serilen bez
yayım= Açılmış hamur-yufka. Yayım=Yufka (Küre) Sultan Erdemir ekledi: Bizde de erişteye yayım denir (Pınarbaşı) Huseyin Unal ekledi: Erişte; yayım kesilerek yapılır:))
Yayım yazmak=Yufka açmak (Küre)
Yaylak= Yayla evi
Yaylı= Sürülmek üzere harmana yayılmış ekin sapı Yaylı=At arabası veya Fayton anlamında da kullanılıyordu.
Yaylım= Düven sürülmek üzere harman yerine yayılmış sap?
Yayuk, yoyuk =Tereyağı yapmak için genelde çamdan yapılan alet
Yayuk; yayık
yazı-yazu: düz geniş arazi parçası
Yazlık, kışlık yiyeceklerin saklandığı bölüm,
Yazma: Başörtüsü
yazmak:yufka ekmeğini açmak (hamuru yazacağım)
Yazmak= Gideyazdım, geleyazdım, düşeyazdım, gibi az da öyle oluyordu anlamında. Tıpkı (Yatmak=gelip yatma, konuşup yatma=durma anlamı var ama fillerin sonuna geliyor.) gibi bir kullanımı var.Yazmak=fiillerin sonuna getirilerek kullanılır,(düşe yazdım)=az daha düşüyordum
Yê Zeher= Araçta şu an kullanılmayan 1980 li yıllara kadar uzanan Ye Zeher yani tabiki haklısınn doğru gibi tasdikleme cümlesinin mutlaka sözlüğe girmesi lazım artık yok oldu..Ye Zeher= Demekki, meğerse, baksana diye aklıma geldi benim. anlamı hakkında fikri olan arkadaşlarım eklesin lütfen ZEHER, zahir den gelme, herhalde, emin değilim, tam bilinmeyen konuları anlatmada kullanılır.. Ye Zeher : Bir kişi konuşurken Tabi, Doğru, Elbette,Haklısın anlamında kullanılan tasdikleme diye tabir edilen cümledir.
Ye(a'ya yakın)rin=Yarın
yedek= kahve tenceresi
Yekden, Yekten = Doğrudan
YELECEK=TIRPANI TUTMAYA YARAĞAN KÜÇÜK KOL***
Yelmük: Bir çeşit, yenilebilir ot.yelmük: yenilebilir yabani ot
Yelmük: Yenebilen bir ot çeşidi
Yelteşeyi= Arkadaş arkadaşa, ortaklaşa, el birliğiyle, işbirliği içinde, birbirinden güç alarak, birbirine bakarak... anlamları vardı galiba.(Kastamonu Merkez Budamış Köyü)
YEMENİ= 1. Küçük kare şeklinde renkli çiçek desenleri olan ,kenarları iğne oyası ,ya da tığ oyası ile süslenen, özellikle ev içinde kullanılan baş örtüdür. Yemeni=Çar 2. Yemeni,= Tabanı kalın,10 cm eninde lastikten yapılan, yanları sepilenmiş hayvan derisinden olan, lastiğe çivilenerek yapılan ucu kalkık ve sivri 1930 lu yıllardan 1945 li yıllar arasında giyilen bir ayakkabı türü.
Yemeyom.(yemiyorum.)
Yen, yeng= giysinin kol ucu
Yeñli, yenli: hafif ...Yeñşek=hafif, Neslihan Hanım'ın yazdığı bu kelime de bir deyim olarak hafifmeşrep anlamında kullanılır. Yeñşek=hafif, Cenggiltek. hafifmesrep gibi kullanilir, Kazakcada. Yenşek: Hafif. Mecazen şımarık, hoppala yenli: insanlar için hafif,hareketli anlamında kullanılır
yeñşek-yiñşek: rahat,hafif
Yerinme= Üzülme
yerişmek: yetişmek
yesir: esir
Yeşilistan = yeşil kertenkele. ( eskiden halk arasındaki batıl inanca göre yılanlar zehirini bu masum hayvanlardan alırlarmış. Bu yüzden düşmanı çoktu gariplerin. Geçen sene kar üzerinde fotoğrafını çektikten sonra cebime alıp ısıttığım bir kertenkeleyi gördüklerinde köylülerdeki şaşkınlığı hatırlıyorum)
yığın: buğday ve arpanın harman yerine getirildikten sonra düzgün bir şekilde üstüste dizilmesiyle oluşur, Yığın= buğday veya arpa desteleriyle yapılmış 4-5 metre yüksekliğindeki sap topluluğu, Yığın= Tarladan harmana getirilen ekin sapları, tepecükte tarif edildiği gibi, fakat daha çok miktarda ve daha özenle, harmanın yakınına yığılırdı. Buna yığın derdik.
yıkduduk:yıktırdık
Yılancuk: Boyunda, şişme ve morarma şeklinde belirtisi olan bir hastalık.
Yılçarmak: karşı gelmek Yılçarmak=karşılık vermek Kelime mevcuttur, ama anlamını değişik yazmışsınız (:Şımarmak, şımarıklık yapmak) yılçarmak biraz edepsizlenmek, edepsizce konuşmak-karşısındakinin konuşmasına izin vermeden, saygı duymadan konuşmak, anlamını içeriyordu.
Yılçaruk= Her şeye karşı gelen, şımarık, edepsiz kişi
yıldamcı : ara vermeden her yıl doğuran (genellikle hayvanlar için kullanılır)
YILDIR YILDIR= buz veya çok parlak ışık
Yıldırak= Özbek Türkçesi Yıldırak = parlak.. Kastamonu'da genellikle yerdeki kaygan ve parlak buzlu zemin için kullanılır..
Yılduz= Yıldız
Yılışuk yıluşuk: şımarık,yapışkan : Şımarık
Yılkı= yüzsüz, Orhun Yazıtları'nda yılkı: at sürüsü
-Ol yılkıg alıp igittim. (BK: d- 38)
-O at sürüsünü alıp (onları) doyurdum
Tarihsel süreçte anlam mecazlamış olabilir ya da farklı kökenli bir kelimeden türemiş olabilir bizdeki yılkı... Yılkı yabani at, belki de yabani anlamında olabilir. örnekte (yılkı-g) yılkı tek başına at sürüsü anlamına geliyor.
yıluk:şaşı
Yımırta= Yumurta
yımırtaya atma= düğünlerde uzak esik bir noktaya üç çatal atasına bağlanan yumurtaya nişan atışı yapılması. Yumurtayı vuran atıcıya belli bir hediye verilir
YIMIŞAK= yumuşak
Yırtlaşuk= şımarık,sırnaşık sanki söz dinlemeyen çocuklara denirdi ama emin değilim
Yırtuk: Ar damarı çatlamış
yiğitmek: kötü koku yaymak anlamında kullanıldığını duymuştum
Yime(e a'ya yakın)yon şeklinde miydi?
YİMEN=Yemem
Yinü= Yenir: Kêmil aanıg garsınıg yapduğu da yinü..
yirilme : iyice eskiyip parçalanmış
Yirük= yirük kulaklı, kulağı veya dudağı yırtılmış
yitük: yitik ,kayıp,az görünen
yitümek-yütümek: yitirmek
Yivrük: Sözü geçen, girişken, girişkenlik
YO O YİMEN=Hayır yemiyeceğim
yo"oo nerdeee,,arayon bulamayon,emme kemilcük bulladaydı :)))
yoka düzmek = yufka açmak . CİZMEK DİYE BİLİYORUM BENDE TABİKİ YANLIŞ DİYEMEM AMA İLÇE OLARAK BELİRTİRSENİZ BENDE ARAŞTIRIP KENDİ NOTUMU DÜZELTMİŞ OLURUM . Küre eşimin teyzesi pek kullanır küreli . yufkaya İnebolu da da yoka diyenleri çok duydum
Yolma= Boyu kısa kalmış ekinler , hem samanı hem tanesi zayi olmasın diye tırpanla biçilmezdi.Böyle ekinler ,el ile bir araya toplandıktan sonra , orak dediğimiz , keskin olmayan araçla tutulur dibinden kökleri ile çıkarılırdı.Sonra köklerindeki toprak orağın tersi ile dökülürdü. Böyle yolunmuş tomarlar bir araya getirilerek "deste " yapılırdı. Bu şekilde yolunmuş ekine "yolma" bu işe de "Yolma yolmak" derlerdi.
yonga:balta ile odun kestikten sonra arta kalan küçük ağaç parçaları,Yonga= baltaya yontulan ağaçtan çıkan parçalara denir
Yonuç= tatlı suda yaşayan küçük bir böcek.(Hayvan otlatırken küçük derelerden eğilip su içerdik. Büyükler bize "Dikkat edin, ağzınıza yonuç kaçar."derlerdi. Hatta kadınlar tülbentini suyun üstüne atıp öyle su içerlerdi.)
yordumak- yoydumak: herhangi bir işin gerçekleşmesini engellemek için kötülemek, Yordumak= Aleyhinde dedikodu etmek, laf çıkarmak (Özellikle evlenecek kız/oğlan için veya tarafları, aileleri için) Örnek cümleyi hanımlardan bekliyoruz;Yordurmak= Düşmanna bizim gızı yordumuş. Onnar da nışanı atmışla.
Yoruz?
yoşanmak: eskimek
Yoyuk= Yayık
Yozu= 1. Yazı, 2. Düzlük, yazı
Yozu= Yazı (Uzunyozu=Uzunyazı=Havaalanı)
Yozuk= Yazık
Yudum= Yıkadım
yuğlanmak= yuvarlanmak (Uşakla yardan yuğlanayazdı.) Eskiden düğünlerde gerdek öncesinde gelin yatağında yeni evlilerin oğlu(veya kızı) olsun diye bir oğlan çocuğunu yuvarlarlardı. (yuğlarlardı)
yuğurmak: yoğurmak
YULAR= Hayvanları damda bağladıkları kndirden yapılmış urgan.
Yulduz:Yıldız
Yuma=Yıkama, yumak: yıkamak
Yunacak= Buğdayın değirmene götürülmeden önce yıkanıp kurutulması işi. Öğütülecek buğday kazanlara doldurulup köy çeşmesinde bir güzel yıkanırdı. Suyunun akması için dibi çivi ile özel delinmiş tenekelere konur, süzülünce kilimlerin üzerine serilirdi. Gün boyunca bir iki kere karıştırılırdı..Bu sonbaharda yapılan mutat işlerdendi.
Yundu eşeği (azarlama, paylama ifadesi olarak kullanılırdı)= Atların çiftleştirilip katır yavrulamasının sağlandığı büyük iri eşek
yundu: bulaşık suyu,kirli su, Yundu= hayvanlara yal, yundu hazırlanan bir şeye deniliyor da neye bilmiyorum:) Cimit= Susam değil mi? değil...siyahımsı birşey hayvan yemi satılan yerlerde olur köyde hatırlıyorum cimitle yundu yapmışlardı :))
yunducu:her yere giren ,hiçbir şey seçmeyen
yunmak: banyo yapmak,yıkanmak,Yunmak= yıkanma,Yummak=Yıkanmak
YU-YUMA-YUMAK-YUNMAK= yıka-yıkama-yıkamak-yıkanmak
Yüklü= Hamile
Yüklük, Yatak yorgan koymaya yarayan bölüm.
Yüklük= içerisine yatak, yorgan, yastık gibi eşyaların konulduğu dolap (Küre).
Yüksünmek = üşenmek
Yülüme= kesme, traş etma, yülümek:temizlemek,yolmak
yüngül: eli hafif
Yüñsek= Yüksek
yürek= kalp
Yütmek= 1. Yenmek, 2. Aldatmak
Yütüme= Yitirme, kaybetme
Yüzgörümlüğük= Küre'de Söyletmelik=Yüzgörümlüğü (bu takı veya hediye verilmeden damat gelinin duvağını açamaz, yüzünü göremez.
Yüzük (Yüzük Oyunu)=YÜZÜK OYUNU ESKİDEN KUMAR OLARAK OYNANIRDI, BAŞKA KÖYLERDEN GELİP VEYA NERDE OYNANACAKSA ORAYA GİDİP OYNARLARDI, PARASINA VEYA, BUĞDAYINA VS. Oynanışı: ÇORAPLAR AYAKTAN ÇIKARILIR (TABİKİ YÜNDEN ÖRME ÇORAPLAR) YERDE HALKA OLARAK OTURULUR, BİR KİŞİ ELİNE YÜZÜK VEYA BİŞEY ALIR HEPSİNİN İÇİNE ELİNİ SOKAR ÇIKARIR VE BİR TANESİNE YÜZÜĞÜ BIRAKIR, VE İLK BULAN KAZANIR, YANİ TEKER TEKER ÇORABI TERS ÇEVİRİP SALLAR BULAMAZSA O KİŞİ YANAR. SIRA İLE BİRİ SAKLAR SIRASI GELEN YÜZÜĞÜ ARAR VE OYUN DEVAM EDER.
yüznumara(yüzlumara)= tuvalet
Yüzü yere düşmek: Çok mahçup olmak.
yüzün guylu: yüz üstü
Yüzüne atılmak: Büyüklerine karşı, sert ve kaba bir dil kullanmak.
Yüzüne sırtarmak: Karşı gelmek, diklenmek
zaar (tabi)
Zabah= sabah, zabah İnebolu’ya gitcem (gideceğim)
Zabahınan= Sabah
Zabahleyin, zabalayın(tosya)= Sabahleyin
zabâsı gün : ertesi sabah
Zabolu, zobôlu = Sabah olalı, sabahtan beri; Öğ zobôlu yinü dêyon anamayosug, sen bihoş olmussug...ZOBÔLU= uzun süredir, sabahtan beri. Zabolu, Zobolu: (ne zamandan) sabahdan beri, Zabolu: -dan beri
ZABUN= FARKİR***
zağ : istek,tav,heves
zağar : küçük köpek, ZAĞAR= BOŞTA GEZEN KÖPEK*** Köpek cinsi
zağı geçmek: hevesi geçmek,zamanı geçmek
Zağlı= iyi bilenmiş, keskinleşmiş? keskinleştirilmiş?
Zahan= Sahan, Bakırdan yapılan tabak büyük tabak
zahar- zaar: söylenen sözü kabul etme doğrulama anlamında kullanılır
ZAHAR= HERHALDE***
zahir:gerçek ,sahi
zahra : hayvan yiyeceği
zahti : zaten
Zambırdamak= Küre’de gezerken bir beyin karnım zambırdaya dediğini duymuştum..zambırdamak ses gelmek guruldamak anlamında kullanılan bir kelime olabilir..
zarıncıma= canı yanma-acı çekmenin sonucu derinden ağlamak.
Zaritmez: zarar etmez, iyi sayılır, idare eder.
Zarta atmak= Abartarak konuşmak, Bir şeyi olduğundan fazla göstermek, bir sözü abartarak konuşmak.
zarta: abartılı konuşma , palavra
zarzavat-zerzavat: yiyecek ,öteberi
Zatla= Salata, Kemilaanıng "gelni" bi zalta yapmışıdı, barnaklarıgnı yersing.cümlesinde yanlış var mı?
Zavlı= İyi bilenmiş (tırpan, bıçak...) (Zağlı?)
Zavrak = hıyar, salatalık
zayibi= sahibi
zebella= dev gibi,iri
Zebellah= Çok uzun boylu, siyahi renkli (?)
zede= düşerek ezilme, zara görme
zeğer=meğer
zeher= meğerse, baksana diye aklıma geldi benim. anlamı hakkında fikri olan arkadaşlarım eklesin lütfen ZEHER, zahir den gelme, herhalde, emin değilim, tam bilinmeyen konuları anlatmada kullanılır.. Ye Zeher: Bir kişi konuşurken Tabi, Doğru, Elbette, Haklısın anlamında kullanılan tasdikleme diye tabir edilen cümledir. ZEHER=Herhalde
Zeklenme, zevklenme= taklit etme
Zeklenmek: Alaycı bir şekilde taklidini yapmak.
ZEKLENMEK= Alay etmek =d alga geçmek, lakap takarak taciz etmek Zevklenmek’ten geliyor galiba.
Zelevlü=Bir tür saman taşıma aleti, Zelevlü, elevlü: saman taşımaya yarayan yarım silindir şeklinde fındık dallarından yapılan iki kişi tarafından taşınan araç. Zelevlü=Aklıma getiremedim. Düven sürüldükten sonra saman çektiğimiz saplı aletin adı neydi yok benim dediğim tınar savrulduktan sonra yaylımdan samanlığa saman çekmek için; fındık çubuklarından yapılmış içine saman doldurulup smaanlığa saman çekilen alet. fındık çubuklarından yapılmış Sedat Bey onu yazdım, Zelevlü'dür o. bizde zelevlü demezdik demkki köt köy değişiyor.gavsara denilirdi bizde şimdi geldi aklıma GAVSARA denilir
Dostları ilə paylaş: |