Macünüs: Maydanoz (Tosya)
mada: iştah, içi almak; madama yatmadı, madam almadı kelimelerinin anlamı, bir şeyin beğenilmemesinin kibar söylenişidir.
Magule: Argo işe yaramaz, magule= MAGULE ( daha önce yazılmıştı)=sevimsiz-hergele anlamında argo işe yaramaz, MAGULE= SEVİMSİZ*** Magule: Argo işe yaramaz
mahansumak-mehensimek:önemsemek,değer vermek,ciddiye almak
mahna: bahane
Mahna= Bahane "Bu mahnayınan Uygurlarıñ da gulaklarını çiñlettük!"
maksuz: mahsus
Mal= 1. Büyükbaş Hayvan, 2. Büyükbaş hayvan sürüsü 3. Mal gibi insan için kullanılır
Malak: 1. Mandanın yavrusu MALAK-KÖMÜŞ : Kastamonu -taşköprü arasında mandaya verilen ad 2.Unu sıcak suyun içine atıp iyice karıştırdıktan sonra, lokma haline getirerek yapılan yiyecek. Pekmezle veya yağla birlikte yenirdi. (Dursun Hoca, Bursa tarafında yiyecek anlamındaki "malak" kelimesi yerine "malay"kullanılıyor.) malak=köle hamuru. Un ve su ile karıştırılarak yapılan ve pekmez ya da yağ ve ceviz katarak yenen yiyeceğe biz KÖLE HAMURU diyoruz. Malak, Hamur Garuşduması = Yemek çeşidine verilen farklı isimler (Araç/Okçular)
Mali hülya, Melle hülle= Hayal, Ben "melle hülle" olarak değil, mali hülya olarak hatırlıyorum; Dedem "Mali halya bir tohumdur ektim amma bitmedi / Şu mühlüzlük bir başa beladır, govdum amma gitmedi" derdi. Hatta "mal-i hülya bir göldür, içinde vakvaklar yüzer" derler:))) ufak tefek değişiklikler olabiliyor, ben me4lle hülle gurma boşuna gibi hatırlıyorum belkide Turan hocamın dediğinin Gastamonulaştırılmış söylenmesi olabilir.
malmasat: büyük baş hayvanların tümü
Manca = İşkembe (Orj. Fr. Manje =Yemek)
Mancar : Kara lahanamancar: yabani ot
manşa: maşa
Mantı=Kayseri mantısına benzemeyen, daha iri yapılmış, içine pirinç, et, maydanoz vs. katılmış mantı (Özbek mantısına daha çok benzer; pişirme ve irilik açısından)
maraz:zayıf ,cılız
MARAZ=ÇOK ZAYIF KİMSE***
Masruf: masraf
masura: iplik sarılan büyük kenarsız makara
mâsuz:mahsus,asılsız,şakadan
mataf: manifatura
Matur(tosya)motor=traktör
Maydalak = geniş yüzlü ( yüzü geniş olan), maydalak:aptal ,şaşkın
Mayhoş=Ekşi
mayıs:büyükbaş hayvan dışkısı
Mayışmak = ağırlık çökmesi,uyuşmak
maynak: ayak uçlarını içe doğru basanlar için kullanılan söz
Mazarrat=Aksilik
mecelleşmek: mücadele etmek, uğraşmak
meçel= kötürüm(yürüme engelli)
meçel= topal
Meçük=davulun arkasına ritim olarak vurulan ince çubuk
Meğersinmemek, mehersinmemek-önemsememek
Meh= Al (Hayvan için)
Mehelle: Mahalle
mehensimemek: Kişiyi adam yerine koymamak, önemsiz gibi davranmak
mehersinmemek=önemsememek, adam yerine konmamak, dikkate almamak
Mêhir= Mahir
MELE GAYASI: Türk Zeka Oyunu adı. TOPRAKTA OYNANIR. KARŞILIKLI OLARAK 7-8 CM ÇAPINDA 4-5 CM DERİNLİĞİNDE EN AZ 5 KARŞILIKLI ÇUKUR AÇILIR, BUNA MELE DENİR İÇİNE3 ER TANE FINDIK BÜYÜKLÜĞÜNDE TAŞ KONULUR, TABİKİ OYUNA BAŞLARKEN KAÇ EL OYNANACAĞI BELİRLENİR, OYUNA İLK BAŞLAYANI BELİRLEMEK İÇİN KURA ÇEKİLİR VE OYUNA BAŞLANIR. öNCE, İLK MELEDEKİ TAŞLAR ALINIR SIRA İLE DAĞITILIR SON TAŞ KONULDUĞUNDA MELEDE TAŞ VARSA ONLAR DA ALINARAK DAĞITMAYA DEVAM EDİLİR, EN SON TAŞ KONULDUĞUNDA KENDİ TARAFINDA BİTERSE VE KARŞISINDAKİNİN MELESİNDE KAÇ TAŞ VARSA ALIR, TAŞI KARŞI TARAFTA BİTERSE TAŞ ALMAZ VE BU DEVAM EDER. NETİCE OLARAK KİMİN TARAFINDA TAŞLAR BİTERSE O KİŞİ 1. ELİ KAZANMIŞ OLUR. KAÇ EL BELİRLENMİŞSE OYUN BİTTİĞİNDE KİM FAZLA EL KAZANMIŞSA TAVLA GİBİ OYUNU KAZANIR. SONUNDA İDDİADA NE VARSA O YAPILIR. BİZ DAHA ÇOK OYUNU KAYBEDENİN SIRTINA BİNER TAŞITIRDIK. (AYRICA PATATES DİKMEK İÇİNDE KAZMA İLE AÇILAN ÇUKURA DA MELE DENİR)
meles: köpeklerde tasma ,boyunluk
MELHE= Sulu, yumuşsk çamur
Mêmet= Mehmet
Memetcük=mehmetcik
mendek: kedi yavrusu
mendil= kareli önbezi
menemşe – menevşe: menekşe
mengelezMengülez =(Kirman) ip ve yün eğirmek için kullanılan 3 parçalı alet
mercimek gibi= yanar döner, tutarsız
Merdiman= Merdiven, Merdiman= Merdiven değil tabii. Merdiman (bize göre:))) merdivan ..(Araç)
Merkep=Eşek
Mertek=büyükbaş hayvanların barındığı damlarda, hayvanların altlarına döşenen kereste,
Mesel: masal
Meşin: İşlenmiş deri
Meşin=Deri
Met oyunu=bir sopa ve bir çubukla sopayı çubuğa vurarak oynanan bir türk oyunu, çelik çomak. met: sopayla oynanan çocuk oyunu Cızak= Met oyununda sayı, galibiyet; Met yere konuyor, belli bir mesafeden sopa kaydırılarak atılıyor, amaç sopa mete değecek, her değdiğinde bir galibiyet. Bu galibiyetin adı CIZAK. ÇOCUK DER Kİ "SEKİZ CIZAĞIM OLDU"
Metero= metre
mêvi= mavi
mêvin= muavin(yardımcı eleman)
meydaniye: boyuna ince çizgili üç etek
meyhoş= ekşi-buruk
MEYHUR=Her gün ya da çok sık içki içen için kullanılır
MEYHUR=Her gün yada çok sık içki içen için kullanılır
meyhür= sık içki içen, alkolik
Meyit Gibi Olmak, Azeriler de meyit ölü anlamında kullanılıyor. Daday cenahlarında da çok hasta kişiler için "meyit gibi yatıyor" denilirdi. Nimet hanım bende dadaylıyım. meyit değil de "BEHİT" olarak bilirim. İkisi de kullanılabilir. Meyit, Beyit. B>M oluyor. Kırgızlar Beyit diyorlar. Hatta Sovyetlerin, Stalin'in zamanında bir gecede eski bir tuğla fabrikasına gömdükleri 237 Kırgız ileri geleninin gömüldüğü mezarlığa da "Ata Beyit" diyorlar.
Meymana masmana=Açıktan açığa, gerine gerine...,Şöyle yayıla yayıla...
meymenet: 1. hayır,2. tip
meymenetsiz: hayırsız,tipsiz suratsız,şekilsiz
Meymenetsüz=Sevimli olmayan.
mıhlama : daha çok yumurta ve soğan ile yapılan yemek türü
mıhlamak: vurmak, Mıhlamak= Kesip mıklamak:Kız istenip de söz alındıktan sonra, iki tarafın alacakları 'öteberi'yi belirlemek için iki tarafın da hatırını saydığı kişiler nezaretinde yapılan pazarlık.
Mık = Hayvan nallamada kullanılan çivi Mık=mıh, çivi mıh: çivi, büyük çivi
Mıkcuk= bir çeşit mantar, o mantara cincile de denir
Mıkdar: Muhtar
MIKLAMA: Muhlama...= Çökelek ve tereyağından yapılan (tam yağlı lor-ekşimik/eşümük) harika bir yemek...
Mıklama=Karadenizlilerin mıhlamasıyla hiç alakası olmayan;yumurta,soğan ve kıyma ile yapılan yemek.(Soğan kıyma ile kavrulur.Yumurtalar kişi sayısına göre kıyma üzerine yer açılarak bütün şekilde kırılır ve pişirilir.Afiyet olsun.Mıklama=Yemek
mıklamak=çivilemek
mıncıklamak: ellemek ,karıştırmak
mındar: 1.pis ,kirli,2.islâm‘a göre eti yenmeyen, helal olmayan hayvan Mındar:Kokmuş,kokuşmuş,Mındar= Mundar
Mınnak : Kedi yavrusu
mırkı gıruk= morali bozuk, bezgin, yorgun, çaresiz, umutsuz
Mırt mırt= Cimri
Mısdafa= Mustafa
Mısmıl= Helal mısmıl: islam’a göre eti helal olan hayvan
mıstık...mustafa
Mışmıla= Muşmula (Ağaç?)
mıyıl mıyıl= ağır hareket etmek.(mıyıl mıyıl iş görüyor, pek mıyıl gibi cümlelerde kullanılır.) simil simil de derler bazı köylerde
Mıymıntı....miskin tenbel ve işine sahip çıkmıyan.
Mıymıy,mıymıntı =ağırkanlı ,uyuşuk
MIZGANMAK= ŞEKERLEME YAPMAK YANİ KISA UYKU ANLAMINA GELİR. DURUN LAA .. ŞURDA BEŞDAGGA MIGANIN DEDİM EMME UYTMADILA BEEE NE BİÇİM UŞAKSIGIZ SİZ BEE DİYE SERZENİŞTE BULUNURDU EBEVEYİNLER...
mızıkçı: oyun bozan
mızırdamak: huysuzluk yapmak,lüzumsuz konuşmak Mızırdanmak = çocukların ağlama ile karışık bir isteğine ulaşma çabası..Veya kısaca ağlamakla tehdit..)
Mızmız = nazlı, mızmız: geçimsiz, huysuz, beceriksiz
midare:minnet ,ihtiyaç
Midare= Tenezzül
midaresiz: minnet etmeyen ,ihtiyacı olmayan
Miliye, milye= Bilya
Miltan=Gömlek
Misir= Mısır
Miyancı= Arabulucu. Genellikle hayvan pazarlarında alıcı ile satıcının arasına girip önce kızıştırır, sonra bir tarafın lehine pazarlığın sonuçlanmasına çalışan kişi, haktan görünürdü ama...değildi. miyancı: arabulucu
miyane: 1. çorba çeşidi,2. yemeğin katkı maddesi(yağ,tuz,un,salça vb.)Miyene=un kavurması
Miyaz= Anbarlarda kullanılan temel taşı
Moloz= Liman yolu, taşlık
Momgile= Dağ yemişi
Momşi = Taş oyununda yumurta büyüklüğünde taş
Mudul,nudul: Öküzleri harekete geçirmede kullanılan fındık çubuklarından yapılan,ucu çivili araç(at ve katır için kırbaç kullanılır,bu da öküz versiyonudur.)Tabii Kastamonulular kırbaç değil kıpraç derler. Mudul= da nadul dur bizde (araç) MUDUL: Ürgendirenin ucuna takılan sivri metal gulaksız çivi veya iğne.
Murabba= Salça
Muruş: Hayvaların kavga etmesi, dövüşmesi, Muruş= Vuruş
Musannıf= Arif
Muşabak= Pencere önleri için ahşaptan örgülü olarak yapılan, dıştan içeriyi görmeyi engelleyen malzeme
Muşmula-Beşbıyık=döngel
Muşmula-döngel-beşbıyık-göynük
Mutaflık= Merkez, Tosya ve Devrekani'de bir el sanatı
muzur= yaramaz, sürekli şeytanlık düşünen kişi.(Gene aklın fikrin muzurlukta) Hığzır da aynı anlamda kullanılıyor sanırım.
MÜCESSEM , çar= baş örtüsü
Mücürüm= Sakat, topal
Mühlüz= Parası olmayan,Mühlüz= Sürekli parasız, pulsuz gezen kişi.
Mümber = Bir tür bitki sapı.
MÜNGARİS= Garip görünümlü,zayıf,üstü başı perişan halde olan için kullanılır
Müzevir= Dedikodu? Müzevirlik= Dedikoduculuk? MÜZEVİR= Huysuz
müzüm-müzim : lüzum
naâda:ne kadar
Nabedür olmak= Kaybolmak, tam anlamını yazamıyorum. Yok olmak, kayıplara karışmak gibi bir anlamı olmalı. Bilenler eklerse sevinirim. Doğru biraz daha açıklayarak şöyle diyebiliriz. NABEDÜR OLMAK; Evini barkını dağıtıp,nereye gittiğini söylemeden başka bir yere gitmek,kaybolmak,ortadan yok olmak anlamındadır.
nacak: küçük baltaNacak=Baltanın küçüğü
Nağada = ne kadar, kaç lira (Bu pakla nağada?)
nahak :Boşu boşuna , boş yere
Nahal= Nasıl (Tosya) (Türkmenistan'da "Bayram, nehili yaadaylar govi mi?" Bayram, nasılsın, iyi misin? denir.)
nâkıs:cimri
NALİN=TAKUNYA nalin:nalın ,takunya
nallama : tahtadan yapılan tavan döşemesi
Nallama=hayvanlara nal çakılırken kullanılan çekiç.
Namazla, Namazla, Namazlo: = Seccade, namazlık. Seccade (Ağlı) Bizde böyle kızamak yok:-)namazlo: üzerinde namaz kılmak için kurutulmuş,tabaklanmış koyun yada keçi derisi
Namlı, Namlu= Tırpan ile bir başlayışta biçilen ve yere belli bir düzen içinde düşen eken sapları. ''öğğğ dursunaa hele bi namlı çıkıvede git'' namlu: tırpanla biçilmiş ekinin deste olmamış hali
Namlı= Tırnpanın bir vuruşta kestiği indeki sıra. Bir nevi ince dikdörtgen genişliği. Namlı Altı= Ekin biçerken , tırpanın namlıdan çıktığı yerde biçilmemiş şekilde kalan üç-beş adet ekin.Bu biçilmedik ekinler, orak ile deste eden kadınları yorardı.Onlar da "Ekini bize biçtirdiler, hep namlı altı bırakmışlar" diye dertlenirlerdi.
namlu: tırpanla biçilmiş ekinin deste olmamış hali
Namrut: aksi,asık suratlı
Nare=Çekiç'in yassı veya sivri ucu olan kısmı (Küre)
nasibet: sebep
Nasranı= İçinde fitne barındıran, kötülük düşünen
Nasrani = aksi, huysuz
Naşba = Maşrapa, Sürahi
Naşba-naşırba=Maşraba, naşba-nişapa:metalden ,bakırdan yapılmış su içmeye yarayan saplı bardak, maşrapa, Naşpa, naşba, naşırba, neçibe= maşrapa, (bizde naşırba derler;devrekani) NAŞRIBA,NAŞIRBA=Plastikten yada,metalden yapılmış bardaktan büyükçe kulplu su kabı.
nava=ne var, efendim anlamında
NE DEYESUN= Ne söylüyorsun
Ne deyon=Ne söylüyorsun
NE LA BU= Anlayamadım bu ne anlamında
Neaçar.......çaresiz ve kimsesiz kalmak.
nebiyin: bilmem,ne bileyim
Neçceysin: Ne yapacaksın
Neççen: Ne yapacaksın
Neçün = Ne için ?
Nediveyin=Ne yapıvereyim
Nediyañ(Araç)= Napıyosun
Nediyasun:Ne yapıyorsun (nediyin öğ, bildüğümü deyvedim ,kötümü ettim :))
Nediyon...= ne yapıyorsun
nekri= aksi, huysuz, geçimsiz
Nelet kokulu pis göbel. odunu beynine vurunca zeynigi dağudurun.biliyogmu sen beni.
nemelaçatıg= neyine lazım Nemelaçıtın, Neme laçıtın=neyine gerek , Neme laçıtın=.nemanaçatın'dır (Araç) Neyine gerek-Sana ne
nemelazım: neyime gerek
Nesi : Falan filan
Nesübetsüz = Kurallara uygun hareket etmeyen, patavatsız, münasebetsiz (ortama uygun olmayan davranışta bulunan)
Neşkil olsa = Nasıl olsa..
Neşkül Olsa=Nasıl Olsa, Neşkil olsa, Neşgil olsa şeklinde kullanılıyordu bizde sanırım.
neşt: inekleri yönlendirmek için kullanılan bir söz
netame: dayanıklılık
netameli:dayanıklı ,sabırlı
Netceğsin=Ne yapacaksın
Netçeyüz. ( Ne yapıcaz)
Netçeyüz. ( Ne yapıcaz)
Nettin, nediyosung=Ne yaptın, nasılsın?
nettin:ne yaptın nasılsın
Neva= Ne var
nevir:surat ,yüz,sima
nevirsüz: suratsız
Nevri dönük=nevri solmuş=uğursuz,solmuş,vs.
NEYDELİ=bu sözcük ün anlamıda çok farklı: şimdilik bir işimiz yok .
NEYDELİ=bu sözcük ün anlamıda çok farklı: şimdilik bir işimiz yok.
NEYDELİ=bu sözcük ün anlamıda çok farklı:şimdilik bir işimiz yok .
Neyle = nasıl..
neylon=naylon
Nispet = Bir mevzudan konu açılması aksi durumda nispetsiz nispetsiz konuşma denilir (Münasebetsiz’den)
nişanba=muşamba
Nodul, Nadul, Mudul= Ürgendirenin ucuna çakılan ve ucu sivriltilen küçük çivi.Yürümeyen öküzlerin kalçasına hafifçe batırılırdı. nodul-nadul:koşum hayvanları için kullanılan uzun sopanın ucuna takılmış olan ince çivi
Nolduğung bilinmesin= ne olduğun bilinmesin(beddua)
Nursuz....nurani olmıyan..
Nümere:Numara
o gâh: koşum hayvanlarını yönlendirmek ,hareketini sağlamak için kullanılan söz
Odlamak =Ateşe vermek
oğ allah eşkına : allah aşkına
oğ allah eşkına: Allah aşkına
Oğada=Bir eylemin gereğinden fazla oluşunu ifade etmek için kulanı
Oğada=Bir eylemin gereğinden fazla oluşunu ifade etmek için kullanılır
Oğmaç Çorbası=Bir çorba
oğmak-oğuşlamak: ovmak, ovalamak
Oğul= Arı topluluğunun yavrusu, Oğul Balı sözü buradan geliyor. Yavru arıların (ya da ana kovanın ürettiği yeni arı topluluğunun) balının güzel olduğunu anlatıyor.
Oğuz= Avuz
Oklaaç, Oklağaç= Oklava Oklaaç, yaslaaç, bislaaç.. söyleyişleri de kulağıma müzik gibi gelir. Ne kadar matematiksel ve bilgisayara uygun bir dilimiz var.
oklaaç: oklava
Okuma=Çağırma, Davet (Düğüne, vb.)
okuyucu: düğüne davet için görevlendirilen kişi, Okuyucu= Düğünlere davet için gelen davetçi. Hediye verilirdi. Yumurta filan...
Olanakdu= olağan durum, olabilr, hep böyle olur anlamında (Halaçlı Köyü)
Olanı=Oğlu. Emminig!!! sen kimig olanısıg?; amcası; sen kimiin oğlusun...
oldum olası:eskiden beri
OLMAYA=Olmuyor
oluk: çeşme yalağı
Omca= Kütük, odun
Omuz ağacı; eskiden kadınların eve su taşımak için kullandıkları iki tarafı kertik iki ucuna su bakracı denilen kovaları takıp omuzda taşınmasını sağlayan aparat
onca: o kadar çok
onmak:iyileşmek,düzelmek,kendine gelmek
Ortakçı= Hizmetçi, hizmeti karşılığı belli bir bedel alan kişi, Zengin evlerinin yanında ortakçı evi de bulunur, ortakçı ailesiyle o evde yaşar, ana evin hizmetlerini görürdü.
Ortalık hastalığı=Nezle, grip , Ortalık hastalığı mı oldunguz yongsa? (ng'ler sağır kef karşılığı birlikte okunacak)
Osseet, össeet= anında
Osü: Bir balta sapı uzunluğunda odun
otobos= otobüs
Otuma, oturma= Geleneksel bir halk eğitim kurumu. Yaren benzeri, uzun kış gecelerinde köylerde sırayla yapılan (keşikle yapılan) ev toplantıları. Sohbetler yapılır, evde ve dışarda oyunlar oynanır, yatsuluklar(yatsı yemeği) yenir. Küçükler bu toplantılarda büyük adam yerine konur, marifetlerini sergiler, sohbet etmeyi ve dinlemeyi öğrenir, eğlenir, öğrenirler.
Oturak: Yürüyemen çocuk.
Oturmak: Kızın , kendi gönlüyle sevdiğinin evine kaçıp yerleşmesi.'Bunla , düğün falan etmedile, Kız gelip oturuvedi.'
oyma:eski evlerde odalarda duvarın içine oyularak yapılmış küçük raf
OYMA=Özellikle ocağın iki yanında bulunan ,dar ince uzun bölmeli raf
Öcük, ecük= azcık ÖCÜK BİŞİ VER=AZICIK BİŞİ VER. ööcük-ecük-azıcık
ödek: korkak
ödlek: korkak
Öfürüya= Kuvvetli Üflüyor, "benim bullada öfürüya tallahi,örüsgar esivedükçe,adamı uçuruya,dışa çıkmak ne mümkün öğ..öttürün deya."
Öğ, Öğğ= Efendim! Öğ ne deyesung, tevatür datlı oluya bu sohbet! Öğ ne deyesung bek gözel olacak bu iş:)) (Eskilerin sağır kef dediği nazal neleri ng harflerini birlikte yazarak gösterebiliriz.) Biraz Araç, biraz İnebolu, biraz Daday tarafı ağzı ortaya çıkar, onu da yanına eklersek iyi olacak. Ben Kastamonu merkez köyleri konuşmasını yazmaya çalışacağım. Öğ noluya beee boyna durum ışığım yanıya bakıp duruyan :) Öğ= Efendim, ya, ya hu, buyurun gibi anlamları var. Eski Türkçe’deki ök’ten gelebilir. Öğ ne demek, biz teşekkür ederüz...
öğendire-ürgendire: koşum hayvanlarını yönlendirmek için kullanılan ucuna ince çivi takılmış uzun sağlam sopa
Öğğ= Ya, Yahu, Beyim, Abi, Buyurun gibi anlamları olan, cümle başında kullanılan bir..Öğ kelimesinin cümle başındaki hitaplarda sık sık kullanılmasını ilginç buluyorum. Öğ<ök<öke
Öğke= Öfke
Öğmek= Övmek
öğnük-öğnüklük: kadınların elbiselerinin önüne belden bağlanan kumaştan yapılmış önlük
öğsü: ocakta yakılan odun
ÖĞÜRMEK: Kusmak İŞTE ONUN ESAS ŞİVE MANASI ÖĞÜRÜYON DENİR
öğürmek:kusmak için boğazdan çıkan ses
Öküzüm=Erkek evlat kısmına öküzüm denilmiş özür dileyerek söylemek isterin "DANAM" olacak
ÖKÜZÜM=ERKEK EVLAT***
öleşmek : paylaşmak
öllünkörü:elinin körü
Ölünüñ körü?, Eliniñ körü= ? Yanlış yapılan, barbat edilen, iş veya söylem karşısında söylenirdi herhalde.
Ömür törpüsü: Özellikle hısım akrabasını cok üzen, onlara çok kaynayan insanlar için söylenir.
ÖNBEZİ= Yöremize ait dokuma kumaştan ,kırmızı,beyaz kareli ,belden aşağı bağlanan önlükSahil kesiminde Önbezi'ne BÜRÜ de denir..
öndünç: ödünç alma
ÖÑÜCECİ: Cenaze evlerinde para ya da hediye karşılığı, bazen de Allah rızası için ağlayan profesyoneller. Halâ anadolu'nun bazı yörelerinde ve İran'da devam eden bu sevimsiz âdet, 30-40 yıldır Kastamonumuz'da terkedilmiş durumda.
Önünden geçmemek=Saygı duymak, saygısını hiç yitirmemek, her zaman saygısını göstermek.'Ölene kadar önünden geçmedim.'
öreke :ip bükmeye, kıvırmaya yarayan alet
Örk: Hayvanın uzun bir ip veya zincir ile bir yere bağlanması
Örklemek=bağlamak, zincirlemek, sabitlemek, Örkünü değiştirmek; sabitlenen yerden alıp başka bir yere sabitlemek
örselenmek_örselenmiş=yıpratmak, yıpratılmış
örü: saç örgüsü
Örük: Erik, ÖRÜK= Erik
Örüklemek= örükleme : Çok doldurmak, Tepeleme doldurmak, ağzına kadar tepeleme doldurma, (ÖRKLEME başkadır: hayvanı urgan ya da iple otlakta ,çayırda bir yere bağlama,)
ÖRÜSGER= Rüzgar Örüsger: Rüzgar, örüsger-evüsger: rüzgar örüsgar esiya (rüzgar esiyor)
Örüşte, erüşte = erişte
Ossaat; Össeeet= Anında “Össeeet daha doğrusunu buluvedin öğğ,”
Ösüü= uç kısmı yanan odun parçası
öte gitmek: uzaklaşmak, uzak durmak
ÖTE, ÖTEKİ: Karşı taraf, Bir diğeri
öteberi: 1.çeşitli eşya, 2. çeşitli yiyecek
Öteberi=muhtelif, çeşitli şeyler. Pazardan öteberi aldım. (Küre)
öteberi-eşya, Öteberi yalnızca eşya da kullanılmaz yiyecek ve erzak anlamında da kullanılır örneğin (Bazardan öteberi aldım) aslı,"ÖTE-BETE" olarak söylenir,
ÖTTEKAR=? Sahil tarafında duydum, evet ama Araç İhsangazi ve iç kesimlerde hayır, bir dönem kullanılan bir cümleydi.
ötiyanı: 1. öte taraf ,2. ahiret
Ötürgeç: ishal
ÖTÜRMEK ishal olmak,, ötürgeç de denü
Ötürmük veya ütürmük = ince kıyafet giyildiğinde kullanılan bir kelime.
Ötürûk olma= ishal olma
ötürük : ishal
öykelenmek: öfkelenmek
Özek: Soğan tohumluğu
Özengi=Atlarda eyerin altına takılan ayak basma yeri miydi?
paça: 1.pantalonun uç kısmı ,2.hayvanların kafalarından ve bacaklarından yapılan yemek,3.şalvar
paçalıdon=eskiden bayanların giydiği paze4nden dikilme paçalarına rastık takılarak giyilen uzun don
PAÇALIK=AHIRDA HAYVAN GÜBRELERİNİN TOPLANDIĞI ÇUKUR KANAL
paçallık-paçalık: ahırda hayvanların dışkılarının toplandığı yer
pakla: fasulye, Pakla= bakla, Pakla= Pazarlara fasulye mevsiminde giderseniz pakla çekiverim mi sözünü duymayan kalmamıştır....pakla(bakla), fasulye, barbunya fasulyesine kullanılıyor...Meşhur kesme makarnanın barbunya fasulye katılarak hazırlanmasına da İnebolu’nun köylerinde paklalı makarna deniliyor... bir de Eşşek Paklası vardı. Taze iken, nohut gibi, kabuklarından çıkarılıp yemesi güzel olan bir sebze idi. dana baklası da deniliyor.. kara bakla asıl adı
Palan= bir çeşit semer
Panga: Banka
Pañgınot=para
pantı= kilolu kişilere söylenen söz (pantı göbel)
pantul=pantolon
papara:1. ekmek parçalarıyla yapılan yemek ,2.azarlama
paparayı yemek: azar işitmek
parpulamak: azarlamak ,dövmek
Pasak evet kir pas "Pasaklı" kirli
PASAK= kir, pas,
PATANA=PATATES
pata-patana: patates
Patates=pıtana=pata=pıta=kumpir(taşköprüde)
Patatis = patates
Patavatsuz=munasebetsiz
patlanguç: ağacın özünün çıkarılarak yapılmış oyuncak
payanda : herhangi bir yeri ayakta tutmak için ağaçtan yapılmış destek
Payanda= Dayak, direcen
Paytun = Fayton
Pazvat= Gece bekçisi
peket: paket
peklemek: temizlemek, paklamak, süpürmek
Peksimet-
peltek= konuşurken dilini basarak konuşma
Pelverde = Erik marmelatı..
pempe: pembe
Pencire= Pencere
Pendem vermek= sanırım kasılmak, olduğundan farklı görünmeye çalışmak anlamındaydı. Bak gendüne gine pendem veriya.. Pendem=Kemilcük boğünlede gendüne ne penden veya emme,ne desem boş öğ.=poz vermek-gıvrak olmak-hava vermek-gendünü bişey sanmak-havalara girmek- gibi..
Pendem=Kemilcük boğünlede gendüne ne penden veya emme,ne desem boş öğ.=poz vermek-gıvrak olmak-hava vermek-gendünü bişey sanmak-havalara girmek- gibi..
perişga :tatar,sarımsaklı yoğurt katılarak yapılan ev işi makarna
Perlenmek= Süt pişerken üstünün kaymak tutmaya başlaması mıydı? Suyun üstü perlenmiş, hafif buz tutmuşsa vb. anlamlarda kullanılırdı.
persavat=işe yaramaz, suratsız insanlar için kullanılır
peşgür-peşkür:el ve yüz kurulamak için yapılmış eldokuması, Peşkir= Havlu
Peşli: Çaplı yanal anlamında kullanılır (Yazdığım yazılar gereği bu ve buna benzer altıyüze yakın cümle kelime veya deyim toplama çalışmam oldu, fakat esas mesele bazı nesnelerin ilçe ve köylerde daha farklı yorum ve anlatımlarla anılması. Örneğin Hobu kimi yerde hindi olarak veya bazı köylerde hindi çeşidi olarak tabir edilse de bazı yerlerde de akbaba atmaca gibi büyük kuşlara verilen ad olduğu görülmüştür.)
peştamal: dokuma bezden hamam havlusuPeştemal: Önlük olarak yazılmış sözlüğe ama banyo havlusuna da peştemal derler. Peştemal= önlük
Petik:Patik
PEZÜ, PÖZÜ= KÜÇÜK HAMUR PARÇASI***PEZÜ, PÖZÜ=KÜÇÜK HAMUR TOPU***
pılı pırtı: günlük kullanılan eşya
Pılışka=Avanta... belki hokra ile aynı. (hokra= beleş, bedava, asalak, büyükbaş hayvanların sırtında çıkan bir asalak bir böcek yükseltisi, yumrusu. Bunun halk veterinerlerince içi açılır, çıkarılırdı. Mecazen Hokracı, avantacı, asalak anlamındadır.)
pırlama : uçma
pırsımış: suyu çekilmiş,yumuşamış
pırsmak-pısmak: korkmak ,geri çekilmek
pırtı: eşya
Pıs : Suda pişirilen mısır unu
PITANA, PATANA, Hozmur= Patates (Araç/Okçular)
pines: ahırda buzağıların konulduğu küçük bölüm
Dostları ilə paylaş: |