Şahadetname: Diploma
Şalvar silkmek= Kızgınlıkğını belli etmek
Şak= Tümsek, Alnın şakı : Alnın ortası? Tepesi olabilir mi?
şakaşuka: köçekli yöresinde oynanan seyirlik oyun
Şaklamak: İkiye ayırmak
Şakşak=ev dış kapılarında, zil yerine kullanılan metal tokmak ve karşılığı,
Şamama= minik lamba
şamar oğlanı: çok dayak yiyen
ŞANIYINAN=Şanı ,şerefi ile anlamında
Şaplak: tokat, birde benzetme vardır şaplak mantarı. Nimet Hanım'ın "şaplak mantarı" kullanımını görünce aklıma geldi. Bizde de "ayu mıncığı" denilen sarı renkli bir mantar vardır. Şapka kısmının içi yumuşaktır. (Gannıca mantarı aramaya gitdük. Bol bol ayu mıncığı bulduk.)
şaplama : tokat, şamar
Şapşak= (Daha önce başka anlamları yazılmıştı)Ağzı geniş ve dudakları sarkıkça insan.
ŞAPŞAK= ELDE SU TAŞIMAK İÇİN AĞAÇTAN BAKRAÇ***
şapşal : aptal şaşkın
Şarpı= Eşarp
Şart olsun, üçe beşe şart olsun= Yemin etme sözüdür.
Şart olsun= Yemin olsun , şartôsun: yemin çeşidi,şart olsun ŞART OLSUN= Yöremizde yemin etme türü.
ANAM AVRADIM OLSUN= Yöremizde yemin etme türü.
Şartoosun= Şart olsun, (Yemin) "Öğğ şartoosun iyi akıl ettiñiz burayı da efe oldu."
Şebelek= Mantar Adı?
şebelek=şebek=maymun
Şeer=Şehir
şeerli teklifi= dil ucuyla teklif etmek(Öğğ yemek filen yerdük daha)
ŞEHER=Şehir
şeher-şeer: şehir
Şerbet içmek= 1. Şerbet içmek 2. Düğün'ün ilk aşaması, söz kesilmesini resmileştiren tören. Mahallebiciye gidilir, şerbet içilirdi. Hemen ardından dünürler birbirine ağır bastırmaya çalışırlardı!...
Şerefe= İnşaatı tamamlanan evin genç kızı ya da gelini yumurtayı dantelle kaplayarak çatının bir köşesine asar, bu çıkıntıya "Şeref" denir.
Şeşhane= inatçı at ve eşeklere yapılan serzeniş= çüşş şeşane sende.. gibi
şıçıra= koş,
şık:kiraz çekirdeği (germeç ,ersil köyü
Şık=o da kapılarında eski tip kilitlerde, kapının kapalı durmasını sağlayan dili hareket ettiren mekanizma
Şıvgar= yükü ağır kağnı vb araçlara ilave bir çift öküz daha koşmak. Gaza getirme anlamına da kullanılır.
Şimdi netçeyüz, şindi netceyüz= Çaresizlik , Şimdi ne yapacağız?
Şinanay =küçük lamba
Şindi: Şimdi
şindik : şimdi
Şinik, urup, hak=tahıl ölçme kapları. Elbette hak en büyüğüdür, Şinik= (Tosya) Tahıl ölçeği (bizde kullanılan yarım) şinik:tahıl ölçeği
ŞİPİ= Kısa yuvarlar sopanın ucu ikiye yarılarak arasına kısa bez katlanarak konur ve yağa bandırılıp etli ekmek yağlanır. buna şipi denir.ŞİPİ=Etli ekmek yağlamaya yarayan aparat. Eskiden fırça yoktu,hemen ağaç dalından (özellikle kara ağaç dalı tercih edilirdi )kısa sopa bir ucunu yarardıktan sonra arasına temiz tür bırakmayan bir bezi bir kaç kat katlayıp arasından geçirirdik.sonra yağa batırıp ekmekleri yağlardık.Doğal bir fırçaydı.:)) Farklı ilçelerde yağlanguç deniyor olabilir .Daday ve Kastamonuda ŞİPİ deniyor.
Şipi=(Araç)Saçta ekmek yağlamaya yarayan saplı bez parçası
Şiplek, Yufka yapımında saç üzerindeki ekmeği ıslamak için kullanılan ağaç çubuk ucuna takılan bez parçası,
Şipşime=?. Küçük kız çocuklarını severken duyuyorum şipşime bacaklı ,şipşime suratlı gibi kullanılıyor da anlamını bilmiyorum :( cındım = bir avuç, minik, sevimli gibi kullanılıyor sanırım.. Bir bebeği severken cındım gibi:) cındım kadar deniliyor... ŞİPŞİME=Zayıf ince yüzlü,zayıf,küçük yüzlü ,ince bacaklılar için kullanılan bir kelimedir.
şirnet = şımarık , belacı, yılışık
ŞİPİ=Etli ekmek yağlamaya yarayan aparat. köyde tavuk, kaz, ya da hindi kanadı kullanıllırdı.
Şirnimek = Şımarmak (Küre)
şişe : zemin tahtası ile duvar kenarını kapatmaya yarayan çıta, süpürgelik
Şişe çektirme= Halk sağaltma yöntemlerinden biri, bardak içine ispirtolu pamuk yakılır, ağrıyan yerin üzerine kapatılır. Dikkatli yapılmazsa yanıklara yol açılabilir.
şişe galasıca, şişe galasıca, asba çıkasıca, boynu bükülesice, canı çıkasıca vs demek oluyor, Şişe galasıca, Şişegalasıca= bir tür beddua..
ŞİŞE=LAMBA=Ahşap tavanlarda iki tahtanın arasını kapatmak için çakılan ince ve ensiz tahtayada şişe ya da lamba deriz biz acaba başka ilçelerde de aynı mı anlamı?
Şişek= İki yaşlı dişi koyun adayı
Şom ağızlı : ağzından çıkan her kötü olayın gerçekleştiği kişi( O şom ağzını açma.)
ŞORDA= genellikle DEYHANA ile birlikte kullanılır görülebilir uzaklıktaki cisimler için kullanılır
Şordan: öbürtaraftan-
şoşudum-şaşudum: şaşmak, şaşırmak, hayret etmek
Şoyaña=Şu tarafa.(Top şoyaña gaçtı aasıñıñ gôtüde gel)
Şöfer= şoför
şuaccuk-şuğaccuk: şu kadarcık
şüngürşek: şimşek
Tabaka: Tütün ve sigara kabı
TADLUM KIYMATLUM : TATLIM KİYMETLİM
tafra : sinir
Tahan= Bizim germeç -taşköprü tarafında tahana DIĞAN deniyor. Tahan=? (Harman aleti?) Küçük kar kürüme aletine benzer? Bizim germeç -taşköprü tarafında tahana DIĞAN deniyor. Ayrıca saman doldurmaya yarayan alete bizde YABA. ılgaz taraflarında da HAPAZ deniyor. HAPAZ bizde avuç anlamında kullanılıyor. (İki hapaz leblebi ver)
takinye veya lalin terlik anlamında belgelere baktım takinyeyi göremedim heralde eklenmemiş.
Tanuduk: Tanıdık
Tarat= Teharet
Ta'ta, tahta, data= Tahta
tatar:sarımsaklı yoğurt katılarak yapılan ev makarnası
Tatımet= ?
tava gulpu: bacakları oluşmamış kurbağa yavrusu
Tavan: Bu kelime, tahta kelimesinin yerine aynı manada kullanılır. Tabanın karşıtı olarak da ( az da olsa ) kullanılır.
Tay=yük hayvanlarına yüklenen yükün her bir taraftaki kısmı, yarısı... Tay=yük taşıyan hayvanlarda yükün bir tarafı (Bir tay odun..)
tayır tayır= çabuk çabuk :) tayır tayır yürüme... Payır payır= Payır payır söküldü veya odun payır payır yanıyor:)
Tebelleş olma=Ekleşme= Bir iş görürken , yolda yürürken v.b.engel olma hali..Kullanım şekli de : Öğ ekleşme beee.))) Ekleşme=Tebelleş olma, Ekleşme'nin taciz, tecavüz anlamı var mı? O kadar ileri değil..Sadece rahatsız etmek,engel olmak..Yine de Coşkun'a sormak lazım..))Tebelleş olma= Tebelleş olma=bir biçimde rahatsız etme, engellemeye çalışma. (Küre) Başma tebelleş oldu, aralaşmayo... Sürekli peşinde dolaşmak..Gibi bir söz galiba. Israrlı davranmak da olabilir. Evet, yapıştı bırakmıyor gibi.. Evet yapışmak gibi bir söz.
Tebelleş=askıntı..
teber: küçük balta ,nacak
Tebeyün= sanırım belirlemek, tebliğ-tebellüğ anlamında ?
tebsermek:hafif kurumak,ayazlanmak
tef: çalgı olarak kullanılan kasnak üzerine deri geçirilerek yapılan alet
Tefter=defter
Tegavüt: Emekli
Tek damar: Zayıf çelimsiz insan
tekne kazıntısı : furunda bırakılan ekmeğe denir, tekne kazıntısı birde son çocuğa da denir
tekne= hamur yogurup mayalamak için kullanılan tahtadan yapılmışgenişkap.
Tekneli gurba: Kaplumbağa
Tel Sarar= Bebeklere tel sararin eski adetlerde parmak sayma sirasini yazarmisiniz. Kazakcasi soyle Bas Barmak, Balali Uyrek, Ortan Terek, Shildir Shumek, Kishkene Bobek. Ben sadece tel sarar kısmını hatırlıyorum.
telatür=özensiz,basit,zayıf şeyler için kullanılır.
telbüs –telbüslük : ?
Telce, Terece= Ocaklı odalarda ocağın yanında ya da yanlarında bulunan boşluklarda yapılan dolapların alt kısmında, genellikle ocak veya sobada yakılacak günlük ihtiyaç miktarı kadar odunun depolandığı kısım. Hüseyin bey telceye terce de diyoruz biz.. Bizde TERCE odalardaki ocak yanlarına oyulmuş küçük sabit dolaplar, boşluklar ile tavana sıralanmış rafların ortak adı. Kullanış amacı farklı olduğu için TELCE ayrı bir kelime olarak değerlendirilip Kastamonu Türkçemize kaydedilmiş oldu.
Telem saçak olmak: Etrafa dağılmak
teleme EĞRETİ ,teleme:dayanıksız zayıf, teleme=çok ince, narin
Telezimek= Sabırsızlanmak
tellice= Bir mantar çeşidi
Temcüt, Temcit = sahur
Temek= Ahırdaki gübrelerin dışa atıldığı küçük pencere büyüklüğündeki delik.(işi bitince tahtayla kapanır.) temek-tömek: ahırdan hayvanların dışkılarının atıldığı delik
TENTENE=dantel tığla yapılan el işi
tenuke: teneke
Tepecük= Deste halindeki ekin sapları tarlada daha uzun süre kalacaksa, hem hayvanların verebileceği zarardan, hem de yağmur ve doludan korkuya, kelleleri içeri gelecek şekilde küçük yığınlar oluşturulurdu.Bunlara tepecük derdik.
TEPSER(T)ME= Kısmen nem kaybedip kurumaya yüz tutan nesne ve bu durumların adı (deri-hamur-dudak vb)
Tepsermek = Açılan hamurların hava ile teması sonrası dış kısımlarının biraz kuruması..(Bu işlem özellikle yapılır)
TER EKMEK= PİŞMİŞ YUFKA***
Ter geçmek= Israrla vurgulamamak, hafifçe temas etmek.
ter= sığ, çayıñ bazı yerleri bek terimiş
TERBİYE, GEMİ,=Atların ağıza taılan kısmı demirden olup iki yanında meşinden yapılma tutma uzun tutmaçları olan ki ucunu tutarak atın yönünü belirlemek için kullandığı düzenek
Terece,
terecük=incecik
terelme=i ncelme
Terezlü= Sözlük kısmında"Terezlü= terazi"ifadelerini gördüm; bir ekleme yapmak istedim.Bu yazılan şekil hangi ilçede kullanılır bilemem ama Kastamonu merkez civarında bu kelime "terevzü"olarak geçer.(Bi kilo mıkı terevzünün üstüne godu.)
Terezlü= terazi
Terih=Tarih
Têrslik, terslik, teslik= Gübre atılan yer
Terslik= Hayvan gübreliği Bu kelime; Hela, abdesthane, yüznumara (Tuvalet) anlamında da kullanılıyor muydu? Öyle ise TDK'na bunu önerelim de şu pis, sevimsiz tuvalet kelimesinden bizi kurtarmalarını isteyelim.
Tetere= kumaşı siyaha boyamada kullanılan bir bitki. Çocukluğumda pazarda çuvallarla satılırdı.
Tevatür, zıkı: Çok fazla Tevatür: Harika, süpertevatür= çok büyük, Tevatür= olağanüstü, Harika, süper,tevatür: çok fazla abartılı
Tevellüt= Yıl, sene (kaç tevellütlüsün, tevellütün kaç gibi özellikle doğum tarihi sormalarda kullanılırdı.
tez: çabuk
Teze; taze teze=taze anlamının yanında yeni anlamı da vardır. Kırgızlar taze kelimesini temiz anlamında kullanıyorlar.
tezikmek:korkarak birden hareket etmek, ürkmek
tezili-tezülü: aceleci
Tıfıl=siz daha tıfıl iken rahmetli olan bir "teoman" varıdı,emme tevetür gasdamuca gonuşudu,birde şimdi üsküdar mal müdürümüz var Burhan Karabostan,,maşallah oda zıhı tevetür biliya gonuşmayı,,
tığtı= sanırım küçük anlamında(tığtı kadar, tığtı gibi bir şey ,tığtı burunlu gibi cümlelerde kullanılıyor)
Tıkıç: Şişman, İri gövdeli.
tıkır... su kabı...Tıkır: Ağaç su kabı, yazın su saklamaya yarayan çam veya gürgenden yapılan parçalı kap. Yukarıda saydığım üç kaptan yenen, içilenin lezzeti doyumsuzdur. Natürel lafı ancak bu kaplar için geçerlidir bence. Su taşıma kabı bi nevi termos, Tıkır: Ağaç su kabı, tıkır: ağaçtan yapılmış su kabı
Tıkır= Tarlaya bahçeye giderken içine su konan, tahtadan yapılmış,ucunda ibiği olan su kabı; TIKIR= İçine su konan, çaydanlık gibi uzun düz ibiği olan tahtadan yapılmış su kabı
TIKIR=İçine su konan,çaydanlık gibi uzun düz ibiği olan tahtadan yapılmış su kabı
tıkolta= bayan iç atleti, TÜKOLTA=Fanilanın üzerine,elbisenin altına eskiden bayanların giydiği,ince yada kalın pamuklu kumaştan dikkilen kolsuz elbise tarsı giyecek
Tılar = 1. AĞAÇ BEŞİĞİNE SERİLEN YATAK***beşikteki yatak, 2. (Çok yemiş?, karnı büyük?...) tılar (obur) Tılar: Büyük çuval.Mecazen, çok yiyen. TILAR= Yünden yada ottan yapılan, beşik içine konan, ortası idrar kabı (Hevruz)ı koymak için oyulmuş çocuk yatağı
tınar:samanla karışık tahıl yığını
TINAR= SAMANLA KARIŞIK BUĞDAY***yaba ile savrulacak olan sürülmüş tahıl saman karışımı.Tınar=Tınaz, Tınaz= Tozundan, çer çöpünden ayrılmamış, düvenle sürülmüş taneli sap. Tınaz, yaba ile havaya atılarak, soğurulur (Savrulur) "Örüsger iyiydi, gece yarısına gada tınaz soğurduk!" savurduk olması lazım
Tıngır elek, tıngır saç=hiçbir şeyi yok, boş
Tıngıra: Bakırdan veya saçtan yapılma çan.
tırampa: mal değişimi,takas
tırışka= uyduruk, özentisiz
tırlama=ani, birdenbire("adam dururken tırladı gitti.")
tırpan: ekin biçme aracı
tırsmak=korkmak, çekinmek ('beni görünce tırstı.')
tırtlama=bozulma.("o kafayı tırtlattı" "ı,araba giderken birden tırtladı gibi cümlelerde kullanılır,)
Tırtullu : 3 dublelik rakı
tısga: fiske
Tigap= pikap (Pigap almasın?)
tingir= alıngan
Tinsirmek HAPŞIRMAK.
Tirik: Sincap, çökelez.
TİRİL TİRİL= çok ince kıyafet ya da kumaş tiril tiril : ince giyinmek
Tirit= Bayat ekmek veya simitle yapılan bir tür yemek.
TİTREYA=Titriyor,
Tiyzelenmek = Öfkelenmek
Toğralanmış= Kirlenmiş, kirli
toğuk gaydurağı = pirinç tanesi gibi kar dolu arası yağan yağdığında yerde ince bir tabaka buz oluşmasına neden olan yağış türü
Toğuk= Tavuk
Tokaç= geysi yıkarken üzerine vurulan tahta yaslı tokmak tokaç : Ağaçtan yapılmış çamaşır yıkamada kullanılan araç
Toklu : Yaşına girmiş olan koç.Kısır koyun, Toklu= Ispanak yerine ekmeğin içine konan bir ot vardı; neydi unuttum. Mancar deriz biz selçuk abi o ota, Ağızda donmuş yağ gibi bir tat bırakır. baharda tarla sınırlarından kadınlar toplayıp ekmek yaparlar.toklu: iri, yaşlı koyun
TOKUR= KISA BOYLU ŞİŞMAN***kısa boylu, kilolu. sümüklü oğlana da dirle. hatta bunları'sümünü yiyen gaymakam olu ' diye gandurula.patdöşek nine beni öyle gandurudu emme gaymakam olamadım
-memet söle bakıyn bu aplalardan hangisi böyük?
-şo biraz tokur gibi o böyük
-sen gendüne bag sığır *
kafa yapısı çok yuvarlağımsı ve üst kısmı itibarıyla geniş olanlara da denir . boy kısalığı çok önemli tabi.
tolaşuk-dolaşuk: 1.küçük ince işe yaramaz kendirin karışmış,dolaşmış hali,2. tekin olmayan
TOLU= Kuyudan su almak için sapına kalın ip bağlanarak kuyuya sarkıtılan kova, bakraç
Tolu=kuyudan su çekilen kova
toluş-toruş:gücü yetmeyince desteklemek, güç vermek (Çoluş?)
Tomofil= otomobil rahmetli dedem tomofil derdi
Tongur= keçilerin boynuna takılan tok bir ses çıkaran zil
Topala= tırpanı sapına sabitlemeye yarayan, sapın takıldığı halka.. Topolo, Tokola=Topala kelimesi bizde(Kastamonu merkez Budamış köyü) tokola olarak geçiyor. Tırpanı sabitlemeye yarayan parçanın adı. Benim dedem Küre'de çilingirdi ve tırpanları "gemlerdi", Gem=tırpanın topala (siz de tokola) takıldıktan sonra o kısmı, kesici bölüme birleştiren demir bağ.. O nedenle biz de topala olarak anıldığını çok iyi biliyorum:))
Torba yoğurdu: Ayranı torbaya doldurup süzmek sureti ile elde edilen yoğurt.
tosbağa –tosgumboğu: kaplumbağa
tosurdamak-tosur tosur etmek = Surat asmak, kapris yapmak, nazlanmak.
tot: kalın kısa ağaçla sopayla vurularak oynanan oyun (köçekli)
Tovuk boku sende= yılışık= cıvaşık= şımarık laf anlamaz
Tovuk= tavuk
Tozu= Tazı
Tökesemek: Atın ayağının sürçmesi. tökesemek olmamaı lazım arkadaşım ona tökezlemek derler
TÖMEK: Ahırda ,hayvan pisliğini atmaya yarayan küçük pencere.TÖMEK= AHIRDA HAYVAN GÜBRELERİNİN DIŞARI ATILDIĞI DELİK***
TÖMÜZLÜK BEZİ- Temizlik bezi
Töneke; teneke
Töngel : Beşbıyık
Törsenge = çabuk küsen ,aksi
törsengi=toplumla uyuşmayan,uyumsuz davranışlar sergileyen,ters,inatçı(Öğ bırakın şu törsengiyi.Gaç gündü yalvarıyon;nuh deya,peygamber demeya.)
Törslemek: Darılmak, küsmek
töyfem:tuhaf
tufa: yüzün yan kısmı,avurt
Tufal= demircilikte ocakta ısıtılan demirin çekiçle dövülmesi esnasında dağılan yanık demir parçaları..
Tûğmek=Atlamak(Duvarın üzerinden Tûğûvedi) "Tüğmek" sessizce kaçmak diye bilirim Nurhayat hanım.O kaçmak anlamına gelen,tüymek.Bu Tûğmek atlamak anlamında
tulum çıkarmak= (Oyunda) hepsini kazanmak, hepsini almak.
Tuman= ? içdonu=kilot, tumanınan aynımı bu?
Tunç= Zıvana=Evlerde kullanılan ve kol gücüyle çevrilen el değirmenlerinin (Kahve değirmeni değil) alt taşının ortasında demirden yapılma, kalınca çiviye benzer bin eksen vardı. Bu eksene bazen kiren gibi sert ağaçtan, çoğu zaman da metalden yapılma, yine tam ortasından bir delik olan, 15-18 cem uzunluğunda 2 cm eninde ve 1,5 -2 cm kalınlığında dikdörtgen prizma şeklinde bir aparat takılırdı. Bu aparata "tunç" ? denirdi. Üst taşın alt yüzünde bu aparatın gireceği bir yuva , "yiv" bulunurdu. Bu aparat alt taş ile üst taşın arasında belli bir boşluk kalmasına sebep olanak, iki taşın birbirine değmeden dönmesini sağlardı. İşte, üst taştaki bu yuvaya veya yive "zıvana" derlerdi. Bu tunç denen aparatın, bu yuvadan çıkması halinde, iki taş birbirine değer, bir gürültüdür giderdi, öğütülen şeye de taş parçacıkları karışırdı. Bu duruma da "zıvanadan çıkmak" denirdi ki; mecazi manası herkese malumdur.
Tutak= Merkezde ona dutacak derüz = Tutak:Tava tencere gibi şeyleri ocaktan alırken tutmak için kullanılan , birbirine bir kordonla dikilmiş bez parçası. Tutak, aynı zamanda sabanın tutulacak yeri değil miydi? Bir de eñek var, sabanın bir bölümü idi galiba. Saban Eneği : (Buradaki n tam bin geniz n'sidir).Saban denilen bu en eski alet üç parçadan oluşur. Az çok L harfine benzeyen ve çift sürerken ucundan tutuğumuz kısmının bütününün adı budur. Sade elle tutulan yerine-ki L'nin üst kısmıdır ve geriye doğru asa şeklinde kıvrıktır- "tutak" denir. L'nin alt kısmı da ucuna saban demiri takılacak şekilde yontulur. Saban Oku : Sabanı L harfine benzetirsek, bu harfi oluşturan iki çizginin kesiştiği noktada 5 X10 cm ebatlarında dikdörtgen bir delik açılır.Bir ucu bu deliğe girecek şekilde yontulmuş , 10 x 15 cm ebatlarında dikdörtgen prizma şeklinde 3- 3,5 metre uzunluğunda bir ağaç bu deliğe 30-40 derece bir açı ile yerleştirilir.Bu açı küçük olursa saban yere batmaz.Büyük olursa da "derine sarar".Bu üç metre civarındaki ağaca saban oku denir.Okun diğer ucu boyunduruğa sabitlenen halkaya takılmak (Koşulmak ) için bir iki yerden delinir.
TUYUK-YAN(L)NIK-SÖBE= Köyün tuyuk (saf-salak) oğlanı otura otura yannığı (sedir- bu günkü anlamada köşedeki uzun ve sabit oturma gurubu yada kanepe) söbe(yassı-ezik)leşdüdü..
TUYUMLUĞUNA=?
TUYUMUNA = Ulaşılmak istenen hedefin hangi istikamette olduğunu bilmeksizin, gitmek istediği hedefe ulaşacağı zannı ve ümidiyle herhangi bir istikamete doğru yürümek, TUYUMUNA: Tahmin ederek, el yordamıyla, görmeden, şansına, bilmeden... (Argoda biraz atarak, sallayarak...) Ben böyle hatırlıyorum... ,tuyumuna= rastgele anlamında daha çok kullanılır. Tuyumuna atılan silahtan çıkan mermi ağaca saplandı. gibi..Tuyumuna= Boşuna (Hocam.tuyumuna kelimesinin anlamını boşuna olarak açıklamışsınız ama,bilmeden, anlamadan , değil midir gerçek anlamı.)tuyumuna: tesadüfen ,bilmeden ,bilinçsizce
tuyumuna: boşuna, kelimesi daday ve kastamonuda Tuyumuna=Tahminen anlamında kullanılır diye biliyorum. örneğin: tuyumuna su koy, tuyumuna yap gibi ,tam bilinmeyenler için kullanılır. Tuyumuna = bilmeden görmeden
Tüfeyli= Boş-gereksiz..
Tüğnük = Düğüm.. ; Dadayda - TÜĞÜNNÜK=Düğüm
Tüğtü= Baltanın tersi
TÜĞÜNNÜK Dadayda - =Düğüm
tükan: dükkan
Tükmük= tükürük
TÜKOLTA= Fanilanın üzerine, elbisenin altına eskiden bayanların giydiği,ince yada kalın pamuklu kumaştan dikkilen kolsuz elbise tarsı giyecek tıkolta= bayan iç atleti,
Tülek: Küçük (fidan halindeki)çam ağacı
tünek:tavukların dinlenmek için çıktıkları yüksek yerTünek=Tavukların yerden yüksekçe uyuması için uzatılan sırık veya yapılmış yüksekçe yer.
tüynük=düğüm
Tüyünnük= Düğümlenmiş
Uçkur= Don isimli giyside kullanılan rastık nev-zuhur (sonradan görünme ) bir şeydir ki, bundan önce rastığın yerine, 1-1,5 metre uzunluğunda, eni de uzunlamasına katlanarak 0,5-1 cm ye düşürüldükten sonra, sıkıca dikilerek adeta ip haline getirilmiş bez şeritler kullanılırdı ki, bunların adına "uçkur" denirdi. uçkur-ukcur:eskiden donlarda lastik yerine kullanılan uzun bez ya da ip
uçmak: çok hızlı,çabuk koşmak
Uğmek, (Bütün sıkıntıları başıma uğdün gettin derlerdi) Yığmak,
Uğra = ekmek yaparken yapışmaması için ayrılan bir avuç civarı un :)) uğra: hamur açarken ekmek yaparken kullanılan un, Uğra=un
Uğunmak= Izdırap çekmek
uğuşlamak:el ile ovalamak
ulum ulum( iş görme-çalışma-üretme-yardım etme)= sanki büyük bir iş yapmış gibi böbürlenme-başa kakma. ulum ulum( iş görme-çalışma-üretme-yardım etme)= sanki büyük bir iş yapmış gibi böbürlenme-başa kakma. ulum ulum uludu. diye kullanılır. Mesela uzun uzun ağlayanlara çok konuşanlara da kullanılır.. sizin bahsettiğniz söyleniş şekli kesinlikle doğru ancak bilebildiğim kadarıyla "ulum ulum uluma" ya da yas etme-tutma birçok yörede ortak kullanılan bir deyim. Uykudan kalkmayan, ya da keyfini bozmayıp işin ucundan tutmayan kişilere "Sanki ulum ulum iş gördüñ, galkıveseñe ê canını yimeyesice..." dendiğini biliyorum..
upuslu: akıllı,olgun
Urba Gôrme=Düğün öncesi genç çiftlerin kullanması için kıyafet ve evlerinde kullanacakları tekstil ürünlerinin kalabalık bir topluluk ne zaretinde alınması.(Ordan 2 metrede patiska kes,3 metrede pazen ve Gabut bezi de alalım, içgôyneğiniñ iyisi olsun:)
Urba= Elbise
urgan: kalın ip, halat salıncak falan da yapılır
Urup= Tahıl ölçme kabı (orta )
uslu başlı:1. aklı yerinde,yaramaz olmayan,2.aklı başında yaşlı insan
Uslu inek= Henüz buzağılamamış düveler için kullanılır. Bir kaç kere buzağılamış ineklere "uslu inek" denir. Daha çok, sağarken huysuzluk eden inekleri anlatırken kullanılır." Kurt yiyesi, zabah sağarken dizimi depdi. Sanusun çiğ düğe."
Uslu öküz= Acamı Dana, Acemi dana-Uslu öküz: Çifte çubuğa yeni koşulmaya başlanmış danalara acemi dana, artık işi iyice öğrenmiş öküzlere de uslu öküz denir.
uslu:1.yaşlı,olgun,aklı başında,2.yaramaz olmayan çocuk
Ustun ağacı: Odaların üstündeki (tavandaki) tahtaları çakmak için, duvardan duvara ,1- 1,5 metre aralarla uzaltılmış 20X20 ebatlarında ve oda uzunluğunda ağaçlar.
Uşak Devşek= Çoluk çocuk; İki kadın sokakta karşılaştıklarında, biri diğerine halini arz eder; dam çul... uşak devşek sığır sıpa inek çanak samallık mamallık derken aşam oluveriyo!!! günün kısa özeti bu... "Uşak devşek"deki "devşek" kelimesi ne anlama geliyor? Eş mi? Koca mı? Karı mı? Yoksa ev ahalisi mi? Yoksa devşirilmiş şey mi? Yani eve eklenmiş kişiler? ("At yok eşek yok, Bit yok yavşak yok, Garı yok uşak yok!" derdi, bizim köyde Fayık Aaa.) "Uşak şöyle gözel bir mantı ediveng de uşak devşek yisin bee!” Kadın sanırım. DEVŞEK Çocuklarımızın çocukları, torunları ifade ediyor. "uşak devşek" ikilemesindeki "devşek"kelimesini kadın söylerse kocasını,erkek söylerse karısını kastetmiş olur.Malumunuz Türkçede böyle ikilemeler çok.Bazıları anlamlı bazıları anlamsızdır."ıvır zıvır"ikilemesinde her iki kelime de anlamsızdır."çoluk çocuk"ikilemesinde ise "çoluk"kelimesi anlamsızdır. "Uşak şöyle gözel bir mantı ediveng de uşak devşek yisin bee! Kazak ve Kırgızlarda Nevere, Çevere gibi torun, torunun çocuğu, torunun torunu için kullanılan kelimeler var. Bizde de bunların benzeri olmalı. Gurt nine, Gurt dide gibi söyleyişleri hatırlıyorum ama... Evet Arslan bey gurt nine ,gurt dide bizdede nine ve dedelerimizin babaları ve anneleri için yaşıyorlarsa kullanılır. Evet gurt nine ,gurt dide bizdede nine ve dedelerimizin babaları ve anneleri için yaşıyorlarsa kullanılır.
Uşak= Çocuk
uvendire... hayvanı sek etmek için kullanılan ucu sivri fındık ağacı....nudul....diğer adı...
Uvaz: Bir meyve. (Uvaz ile Döngel(Muşmula da deniyor) aynı meyve değilmiş. Ben ikisini aynı meyve bilirdim, yeni öğrendim. Uvaz, ishale çok iyi gelen bir meyve imiş. Şıp diye kesermiş. Uvaz'dan kek yapılıp kurutulur, hastalıkta yedirilirmiş. (Araç/Okçular) )
Uvun= ? Beceriksiz? Uyundur=? Beceriksiz? Bu iki kelimenin asıllarını bilen var mı?
Uvun= ? Beceriksiz? Uyundur=? Beceriksiz? Bu iki kelimenin asıllarını bilen var mı? uyuntu= beceriksiz, pısırık anlamında. tuyuk ile anlam kardeşliği var.. Uyuntu diye biliyorum beceriksiz tembel anlamında kullanırlar.
UVVIÇ; Soğukla karşılaıldığnda üşüdüğünü,soğuğun titrettiğini ifade etmek için kullanılır. UVVIÇ BUYDUM;Titreyerek üşüdüm anlamındadır
uylaşmak:anlaşmak
uymak: bulaşmak,sataşmak
Dostları ilə paylaş: |