1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə18/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   111

19.09.2012 Tarihli Toplantı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.50

BAŞKAN: Faruk BAL (Konya)

--------0--------

FARUK BAL (Konya) – Anayasa Uzlaşma Komisyonunun bugünkü toplantısını açıyorum.

Siyasi parti temsilcilerimiz hazır. Danışmanlardan Doçent Doktor Selin Esen hazır, Profesör Doktor Yusuf Şevki Hakyemez hazır oluyor, Profesör Doktor Ali Akyıldız hazır, Meral Danış Beştaş Hanımefendi hazır, teknik arkadaşlardan Oğuz Turhan hazır, Ferhat Kabaiş hazır, başka hazır olmayı arzu eden yok, o zaman hayırlı olması dileğiyle bugünkü toplantıyı açıyorum.

Gündemimiz, dünkü kaldığımız yerden… Temel hak ve özgürlüklerin korunması ile ilgili maddeyi görüşüyorduk, değil mi?

Şimdi, “Temel hak ve hürriyetlerin ihlaline sebep olan kamu görevlileri ile idare doğan zararlardan müştereken ve müteselsilen sorumludur.” bu madde üzerinde kalmıştık. Bu ağırlıklı olarak benim de önerdiğim bir maddeydi.

Evet, bu konuda düşüncesi olan arkadaşlar…

Buyurun.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Dün de konuşmuştuk, ilke olarak tabii buna ilişkin bir fıkranın ya da düzenlemenin yer almasına sanıyorum bütün partiler olumlu yaklaşmıştı, fakat idare hukuku profesörü olan Ali Hocamız özellikle dün sizin teklif ettiğiniz, kaleme aldığınız biçimiyle uygulamada bazı sorunlara yol açabileceği konusunda bizleri uyarmıştı. Biz de biraz çalıştık, düşündük ve Ali Hocanın söylediklerinin uygulamada problemler yaratabileceğini gördük. Bu çerçevede, şöyle bir önerimiz var, bir fıkra önerimiz var, bilmiyorum belki onun üzerinden tartışabiliriz ya da sizin de bir fıkra öneriniz varsa belki ikisini birden konuşabiliriz. Salih’ten rica edelim…

Şimdi, burada, kişinin temel hak ve özgürlüklerinin kamu görevlileri tarafından ihlal edilmesi durumunda bu ihlali gerçekleştiren kişilerin doğrudan bundan sorumlu tutulmasını istiyoruz biz değil mi? Bu maddede düzenlemek istediğimiz, amacımız bu. Buna ilişkin olarak şöyle bir öneri sunuyoruz: “Kişinin temel hak ve özgürlüklerinin ihlali nedeniyle uğradığı zararlar devletçe tazmin edilir. Tazminat talebi hakkında görevli yargı yeri, temel hak ve özgürlüğün ihlaline mevzuata aykırı bir eylem ya da işlemin yol açtığı hâllerde bu işlem ya da eylemde resmî görevlilerin kusurunun bulunup bulunmadığını ve varsa kusur oranlarını tespit eder. Kusurlu olduğu yargı yerince tespit edilen resmî görevlilere kusurları oranında rücu edilir. “ Bu aslında yani genel bir rücu ya da yükümlülük maddesi değil, sadece temel hak ve özgürlüğün ihlali durumu için düzenlenmiş bir rücu maddesi. Eğer istenirse bunu daha genel bir düzenleme biçiminde belki ele almak ya da kaleme almak mümkün olabilir.

Son dönemlerdeki bu Danıştay içtihatlarına baktığımız zaman da zaten Danıştay da bizim bu anayasaya koymaya çalıştığımız meseleyi, sorunu yani kusurlu olan devlet görevlisine ve bu kusura maruz kalan kişinin dava açabilmesini ya da rücu edebilmesini olanaklı kılıyor. Aslında biz bu içtihadı bir yerde anayasaya koymuş, kaydetmiş olacağız. Bilmiyorum ne düşünüyorsunuz?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Çok uzun bu anayasa için, bu kadar detay bir maddeye gerek yok bence.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Haklısınız Hocam, özür diliyorum sözünüzü kesiyorum ama buradaki mesele aslında Ali Hoca’nın dün dile getirdiği sorunları aşmak babında yani bu işte görevli yargı yerlerinin karışması, buna ilişkin birtakım sorun ve sıkıntıların çıkması vesaire gibi nedenlerden dolayı eğer böyle bir düzenleme yapacaksak bunun biraz daha ayrıntılı… Neden? Çünkü daha anlaşılır ve yanlış yorumlamalara mahal vermeyecek biçimde olması gerektiğine ilişkin bir endişe.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, tabii, bu maddede şöyle bir şey yapalım, şimdi getirecek bizim Taylan da.

Bir kere, bu 1’inci fıkranın temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel bir ifade olmasını sağlayalım. Mesela bu 61’deki diyor, 82’de de var: “Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.” diye onu, benzer bir şeyi koyduk, doğru. Burada devletin, idarenin, bunun dışındaki bütün gerçek tüzel kişilerin temel hak ve hürriyetlere saygı göstermek zorunda olduğuna dair yani hem dikey hem yatay anlamda bir saygı ifadesini, 1’inci fıkraya bunu koyalım diyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bundan önceki maddede koymadık mı, dün görüştüğümüz?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, o bizim önerimizdi ama onu tartışmadan biz korumaya geçtik.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, sizinkinde bir şey var ama sizin kötüye kullanmada var sizinkinde de, ben onu değil, sadece bu bir tekit cümlesi, bu bir güçlendirme cümlesi olabilir. Ondan sonra, devlete genel anlamda bir yükümlülük yükleyen, gerçi o da var başka maddelerimizde ama sizinkinde de var zaten, o şeydeki hangisi?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – 2’nci fıkra.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Evet, 2’nci fıkrada var. “… etkili biçimde yararlanmasını sağlayacak her türlü tedbiri almakla yükümlüdür.” gibi bir ifade, bir 2’nci fıkra odur.

Sonra, yine devlete ve idareye bunlara yapılacak, temel hak ve hürriyetlere yapılacak ihlalleri engelleme görevi yükleyelim, aynı fıkrada olabilir, başka bir yerde. Ondan sonra ise bu ihlal hâllerinde devletin sorumluluğuna dair 82 Anayasası’ndaki ifadeyi koyalım –“Rücu etmek kaydıyla tazmin edilir.”- ondan sonra ise kamu görevlilerine devleti rücuya zorlayacak birtakım ibareler koyalım bunun arkasına yani yine esasen öncelikle devleti bu işin muhatabı olarak kabul edelim. Kamu görevlisi de devletin rücu etmesini ve belki tazminat sorunu anlamında rücu veya cezayla ilgili olarak cezalandırılmasına yönelik bir eylem için devlete ayrı bir yükümlülük ikinci bir cümleyle verelim, dediğim bu. Bizim şeyimiz bir ham taslak olarak var burada aslında, dediğim şekilde.

FARUK BAL (Konya) – Bunu da, taslağı da kopyala oraya bir yerleştir bir evladım üzerinde çalışalım.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama burada temel mesele bu.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Diğer maddelerle ilgili olarak dün bir mutabakata varmadık mı?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Fıkralarla ilgili olarak mı?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, rücu yani zararın tazmini dışındaki diğer maddelerle ilgili olarak bir şeyler yazdık galiba ama.

FARUK BAL (Konya) – Bir şeye varmadık.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yok yazmadık.

FARUK BAL (Konya) – Yok yazmadık.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bizim önerimiz yansıtıldı ama o konuşulmadı öncekilikle…

FARUK BAL (Konya) – Tazminat…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, “Onu halledelim.” dendi, diğerleri konuşulmadı.

FARUK BAL (Konya) – Meral Hanım, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ben, AK PARTİ’nin önerisini gördükten sonra söz alacağım da, çünkü görmeden bir şey ifade etmek istemiyorum.

FARUK BAL (Konya) – Peki, o zaman ben söz alayım kendi kendime.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ama şunu söyleyeyim bir cümleyle yani bu CHP’nin önerisine ilişkin.

FARUK BAL (Konya) – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şu andaki yazdırdıkları öneri, hani meramı anladık hepimiz ve şu anda sanırım dört parti de aynı noktadan hareket ediyor yani “Bu hak ve özgürlüklerin ihlali hâlinde bir sistem getirelim...” Ancak bir anayasa metni olamayacağı kanaatindeyim, birkaç sebeple, sadece uzunluk değil, şüphesiz çok uzun.

İkincisi: Yani bizim anayasa hükmü anlamında kusur oranını buraya yazmamız doğru değil zaten, yöntem olarak doğru değil, çünkü burada şey var…

CHP’nin önerisine gidebilir miyiz.

Şu “Tazminat talebi hakkında görevli yargı yeri, temel hak ve özgürlüğün ihlaline mevzuata aykırı bir eylem ya da işlemin yol açtığı hâllerde dan dan dan görevlilerin kusurunun bulunup bulunmadığını…” Zaten dün de ifade etmiştik yani bu maddelerde bu olmamalı. Şimdi diğeri üzerinde konuşacağız da buradaki sorumluluk kesinlikle bir yargı kararıyla olacak. Biz hani kişiye “Sen bunu yaptın.” diye, pat, bir tazminat ödetemeyeceğimize göre, sadece bir üst norm olarak sorumluluk yükleyeceğiz. Kusurunun olup olmadığı, suçlu bulunup bulunmadığı, ceza alıp almadığı, kesinleşip kesinleşmediği, tazminatı; bunlara hiç gerek yok. Sadece biz hükmü koyarız. Zaten kesinleşmeden sonuç doğurmaz. Bu nedenle, madde amacını aşmış. Hani kusura kadar indiği için yöntem doğru değil diye düşünüyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Değerli arkadaşlar, dört partinin de temel hedefi, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesi hâlinde ortaya çıkacak durumu değerlendirirken amacı temel hak ve hürriyetleri korumak. Bunları ihlal edenlere karşı da müeyyide getirmek. Biz “Temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesi hâlinde ihlale sebep olan kamu görevlileri ile idare organları doğan zarardan müşterek ve müteselsilen sorumludur.” önerisinde bulunmuştuk. Bu öneriyi hukuk tekniği açısından Ali Akyıldız Bey sorun yaşanabilecek nitelikte gördü ve diğer arkadaşlarımız da bu soruna işaret ettiler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz katılmadık. Biz sorun olduğu düşüncesinde değiliz, anlatacağız.

FARUK BAL (Konya) – Tabii, özel hukukla idare hukuku iki ayrı disiplin. Bu iki ayrı disiplini birleştirebilecek bir mevzuat Türkiye’de olmadığı gibi kara hukukunda da yani Kıta Avrupası hukukunda da yok. Dolayısıyla bu, bu hâliyle olur ise ileride hakkın korunmasından ziyade, yargıda “Benim görevim, senin görevin. Benim yetkim, senin yetkin. O oldu, bu olmadı. Bu hüküm uygulanacaktı, şu hüküm uygulandı.” gibi bir kaosa da neden olabilir. “Bunu daha yetkin hâle nasıl getirebiliriz?”e karşı CHP önerisi, Adalet ve Kalkınma Partisi önerisi var. Bizim buna yönelik spesifik önerimiz de şöyle olabilir: “Temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesi hâlinde, devlet doğan zarardan sorumludur.”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Kamu görevlilerince ihlal edilmesi hâlinde.”

FARUK BAL (Konya) – İhlale sebep olan kamu görevlilerini davaya ihbar diye bir müessese vardır, ihbar eder. Bunu anayasal bir mecburiyet hâline getirelim çünkü ihbar ettiği takdirde dava arkadaşlığı ortaya çıkıyor. Dava arkadaşlığı neticesinde orada sunulan delillerin tekrar bir başka mercide yargı önüne getirilmesine gerek kalmıyor. “Davanın ihbarı” diyoruz biz hukukta buna.

Diğer taraftan, temel hak ve hürriyeti ihlal eden kişilerin bundan doğan zararları cebinden karşılaması için rücu müessesesini biraz daha güçlendirelim. Yani diyelim ki devlet organlarını denetleyen Sayıştayın görevleri arasında rücuen tahsil işlemlerini de koyalım ki “Benim memurum böyle bir iş yapmıştır. Devlet ödedi, iş kapandı.” denilemesin, bu rücu müessesesi de doğrudan işlesin diye öneriyoruz.

Bu kapsam içerisinde, Hocam, cümleyi sen de bir metin hâline getirebilirsen…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Önce genel çerçeveyi tekrar hatırlatmak istiyorum.

Tabii ki bu konu “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlığı altında düzenleniyor. Bizde bu kamu görevlilerinin sorumluluğu veya rücu konusu şu andaki Anayasa’mızda “İdare” kısmında düzenleniyor, dolayısıyla sonuç aynı olmakla birlikte yaklaşım cümlelerinde biraz farklılık söz konusu olabiliyor.

Buradaki temel amacımız nedir? Yetkisini kullanarak haksız yere vatandaşlara zarar veren, yasal bir dayanağı olmadığı, görevi olmadığı hâlde zarar veren, keyfî işlemleriyle zarar veren kamu görevlilerini -devlet yetkisini kullanarak üstelik- bu işi yapan kamu görevlilerini caydırıcı bir düzenleme yapmak. Tabii, uygulamada rücu çok uzuyor yani on yıl falan gibi bir süreyi alabiliyor. O zaman da bunun caydırıcı olması gerçekten çok zayıflıyor çünkü adalet gecikmiş oluyor, hem toplumda caydırıcılığı olmuyor hem kişi… Gerçi kişi sonunda davayla karşı karşıya kalınca başına vuruyor ama o zaman da ne dayandığı iktidar kalmış oluyor ne bir şey… Yani bundan toplumsal bir fayda sağlanmamış oluyor. Toplumsal bir faydanın sağlanabileceği bir düzenleme yapmak, bütün kaygımız bu. Sayın Bakanımın da dünkü önerisiyle hedefi bu.

Şu andaki düzenlemeye bakıyorum: “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları kendilerine rücu edilmek kaydıyla…” diyor. Bu “kaydıyla” biraz yumuşak bir ifade. Burada bu mesela “şart” kelimesiyle ifade edilebilir. ”…ve kanunun öngördüğü şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabilir.” Tabii, uygulamada bazı sakıncalar da çıkıyor burada. İdare aleyhine davayı açıyorsunuz, kamu görevlisinin hiç haberi bile olmuyor çoğu zaman bundan, Sayın Bakanımın işaret ettiği o ihbar müessesesi…

FARUK BAL (Konya) – O da işleri uzatıyor.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani kamu görevlisine zaten bu ihbar edildiği zaman caydırıcı etki kısmen gerçekleşmiş oluyor. Kamu görevlisi işinde, gücünde başka haksızlıklar yapmakla meşgul olabiliyor bazen veyahut da yapmıyor. Sonuçta zaman çok geçiyor. Burada problem zaman mefhumu.

Şimdi, burada CHP önerisini açıklarken Sayın Hocamız dedi ki: “Sadece temel hak ve özgürlüklerle ilgili.” Bütün ihlaller temel hak ve özgürlüklerle ilgilidir zaten; ya mülkiyet hakkıyla ilgilidir ya başka bir şeyle ilgilidir. Yani sonuç itibarıyla zaten korumaya çalıştığımız şey temel hak ve özgürlüklerdir ve hukuk sistemi içerisinde bu rücu müessesesinin işleyip işlemediğini denetleyecek organ aslında Sayıştaydır. Ancak Sayıştaya bu konunun açıkça bir görev olarak verilmemesinin de belki etkisiyle sanki Sayıştayın görevi değilmiş gibi veya algı öyle… Mesela, ben idare hukukundaki doçentlik sınavlarında özellikle bunu birkaç kişiye sordum, doçent adaylarımıza. Peki, “Bu rücuyu devlet mekanizması içerisinde takip edecek bir mekanizma var mı?” dediğimde aklına gelmiyor. Bunu öne çıkarmak lazım yani Sayıştayın görevleri düzenlenirken devletin haksız yere ödediği meblağlardan veya kamu hizmetlilerinin kusurundan dolayı ödediği meblağların ilgili kamu görevlisine rücu edilip edilmediğini denetleme görevi de Sayıştayın görevleri arasında ayrıca düzenlenirse bunun sistemsel bir etki meydana getirebileceğini düşünüyorum. Sonra, burada, doğan zarardan sorumluluk haksız yere zarar veren kamu görevlisine aittir, idareye ait değildir. Davayı idareye karşı açıyoruz ama asıl sorumluluk kime ait? Kamu görevlisine ait. İdare ne yapacak buna? Rücu edecek, rücu etmek zorundadır. İdare ondan alabildiği kadarını alacak, alamadığı tabii ki kendi üzerinde kalacak. Ama asli sorumluluk, gerçek sorumluluk aslında hukuka aykırı bir şekilde birilerine kamu yetkisini kullanarak zarar veren kamu personelindedir.

Bu genel çerçeve içerisinde, bence 82 Anayasa’mızın bu düzenlemesini esas alarak ve ortaya çıkan bu kaygılarımızı da giderecek şekilde bir düzenleme yapmak en uygunu olacaktır. Mesela burada… İsterseniz onu da yapıştırabiliriz.

FARUK BAL (Konya) – Kaçıncı madde Hocam?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bu 129’uncu madde.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – 40’da da var, 129’da da var.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Evet, 40’ıncı maddede de sonradan bir düzenleme yapmıştık. 40’ı da yapıştıralım. 40’a sonda da aşağı yukarı aynı düzenlemenin tekrarı var.

FARUK BAL (Konya) – 125 son mu?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ama bu tam bu konuyla doğrudan ilgili değil de, dolaylı şekilde ilgili.

FARUK BAL (Konya) – O ayrı canım, o tamam, bununla alakalı değil o. İdare doğan zarardan… Trafik kazası, mazası; o değil, 125 sonla alakası yok.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani 125 son, kamu görevlilerinin kusurunun olmadığı durumlardaki idarenin sorumluluğunu düzenliyor. Zaten idarenin sorumluluğuyla ilgili tek anayasal temel de bu. Hatta idarenin sorumluluğuyla ilgili, sorumluluk konularıyla ilgili belli başlı yasal temel de yok, onlar da içtihatlarla gelişti ama anayasal temeli 125’e son. Ama biz kamu görevlilerinin sorumluluğunu şu anda incelediğimiz için bu konu tam burayla ilgili değil.

Evet, 40’a son. Yapıştırdık mı onu da?

FARUK BAL (Konya) – “Saklıdır.” diyor o, o madde de çok vurucu bir madde değil. Sen şimdi 129/1,2… “Memurların ve diğer…” diye başlıyor ya onu kopyala, yukarıya getirin bakalım, diğerlerinin bizimle bir alakası yok. En yukarıya getir de, bizim ilk metnin üzerine yapıştır. Madde kalsın, “1” de, “ihlal edilmesi hâlinde” kalsın. “Tazminat davaları” dedik ya, “kaydıyla” yerine “şartıyla” de, “…rücu edilmek şartıyla idare aleyhine açılır.” “Açılabilir” değil, “açılır”.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Evet, doğru. Asıl mesele o, “açılır”.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Mesele o.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi devam et: “İdare aleyhine açılan davada ihlale sebep olan kamu görevlisine davayı ihbar eder.” Bunu burayı mı yazalım, yoksa diğerine mi? Buraya ben koyayım da sonra başka yere de alabiliriz. “İdarenin rücu alacaklarını Sayıştay denetler.” Asıl amaç bu. Cümleyi düzgün hâle getirebiliriz. Bu, Sayıştayın görevlerine de girebilir. Eğer Sayıştayın görevlerine girecek ise “Temel hak ve hürriyetlerin ihlaliyle ilgili kişinin doğurduğu ve idare tarafından ödenen zararların” diye başına bir sıfat koymamız gerekir. Burada olursa bu kadarı yetebilir. Ne diyorsunuz buna? Davayla ilgili kısmını halledelim, diğerini de…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, burada, tabii, 40’daki daha doğru bir ifade. Burada çünkü temel hak ve hürriyetlerin ihlalinden dolayı değil sorumluluk; genel olarak yetkilerini kullanırken işledikleri fiillerden dolayı. Bunu burada yapabiliriz fakat burada önce devlete bir genel olarak sorumluluk yükleyelim yani kamu görevlileri ama her şeyden önce bu ihlallerden…

FARUK BAL (Konya) – Devlet sorumlu zaten.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Önce… Yok, hayır, yani önce devlet… Mesela, burada bizim önerdiğimiz şey şu…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Devlet kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Devletin o objektif sorumluluğu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bizim var ya metin… “Devlet organları ve idare temel hak ve hürriyetlerden…” Yok, o değil, daha aşağıda, üçüncü fıkra.

FARUK BAL (Konya) – Siz başka maddeye…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Temel hürriyetlerin korunmasıyla ilgili.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “…önlemekle yükümlüdür.”

Burada, ihlal hâlinde, “Temel hak ve hürriyetlerin ihlalinden doğan zararların devlet tarafından…

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, “ihlal hâlinde” dediğin yerde öbür maddeye geçelim, “yükümlülüğü”nü koyalım.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – İlk cümleyi koyalım.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ayrı bir cümle mi koyalım?

FARUK BAL (Konya) – Birinci cümlede herkes müttefik mi? Onu fıkra 1 yap.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ondan sonra devletin sorumluluğunu belirtelim.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Devletin sorumlu olduğunu söyleyelim.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O zaman, işte 40’daki ibare daha iyi oturuyor. Diyor ki… Nasıldı 40’taki?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Kişinin, resmî görevlileri tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da -kanuna göre- Devletçe tazmin edilir.”

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Zarar da”, evet. Yani devlet tazmin edecek normal olarak, genel sorumluluk devlete ait ama kamu görevlerinin ihlallerinden dolayı ortaya çıkan zararlar da devlet tarafından tazmin edilir. Burada rücu ile ilgili şeyi devamına ekleyelim yani bir kere genel bir sorumluluk devlete verelim, kamu görevlileri konusunda ise ayrıca belirtelim onu. Orada da devletin ilke olarak sorumlu olduğunu ama rücu konusunda devletin ayrıca bir sorumluluğunun bulunduğu ifade edelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi, benim anladığım kadarıyla hepimiz kamu görevlilerinin ve devletin sorumlu olması gerektiği konusunda hemfikiriz, kimsenin farklı bir görüşü yok. Burada dün Hocanın ileri sürdüğü o idare hukuku ve diğer hani yargı mekanizmaları arasındaki farklılıktan dolayı, sıkıntılar sebebiyle müşterek ve müteselsil sorumluluğa karşı çıkıldı. Fakat biz her ne kadar MHP önermiş olsa da bu maddeye sahip çıktık, hâlâ da o noktadayım kendim çünkü müşterek ve müteselsil sorumluluk Anayasa 40’ı aşan ve bu anayasada daha doğru bir tespit. Şu anda Mustafa Bey’in söylediği, AK PARTİ’nin söylediği, anladığım kadarıyla, AK PARTİ daha çok rücu üzerinde duruyor; hani devlet sorumlu olsun, rücu etsin ama uygulamada rücu kurumunun işlemediğini, rücu kurumunun hak ve ihlali önleyecek bir mekanizmaya dönüşemediğini… Yani on yıl, on beş yıl, uygulamada zaman aşımlarıyla vesaireyle bunun işlevsel hâle geldiği konusu da bir vaka; bu benim görüşüm değil, bu şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu durum. Hatta diğer davalar da çok uzun sürüyor. Şimdi, tekrar bütün bunlardan hareketle, rücu kurumunun işlememesini de dikkate alırsak aynı şeyi yapıyoruz yani 40’ı aşan bir şey yapmıyoruz. Tamam, sorumludur diyoruz ama yani sorumluluk sonuçta tazminle, bunun bedelini ödemekle ancak düzeltilebilir. Bir cezasızlık durumu olduğunu, bu konuda bir sorumsuzluk durumunun olduğunu, hem idarenin hem bizzat kamu görevlilerinin genel olarak… Bu nedenle bence madde formülasyonunu bunu esas alarak yapalım. Bir de müşterek ve müteselsil sorumlulukta -şu anda hiçbir öz Türkçe kelime bunu karşılamaz gerçekten, hani iki kelimeyle bütün derdimizi anlatıyoruz- yine yargı yapacağı için ve o rücudan ziyade ikisi birden davalı olacağı için daha hızlı işleyecek bir süreç gelişir. Yani düşünün, hastaneden hareket edelim: Hem doktor davalı -tazminat davalısı- hem de başhekimlik, tüzel kişilik. Şimdi, bu mu etkili bir dava olur, yoksa işte başhekimlik, işte hastane ödeyecek de, sonra aradan beş yıl geçecek de, şeye rücu edecek de… Bunu biraz daha tartışmaya ihtiyaç var.

FARUK BAL (Konya) – Anladım ben sizin söylediğinizi Meral Hanım. Müşterek ve müteselsil sorumluluk derken temel hak ve hürriyeti daha fazla garanti altına alalım, amacımız bu ve bu amaçta sarfınazar etmiyoruz. Ancak özel hukukla idare hukukunun teselsül eden ve içerik hâlinde yargılanabilmesi bizim tabi olduğumuz hukuk sistemi itibarıyla mümkün değil. Mümkün olmadığını bilim adamları söyledi. İşte bir tek Ali Bey değil, dün akşamdan beri biz üniversite hocalarıyla konuşuyoruz, hepsi aynı şeyi söylüyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz de araştırdık.

FARUK BAL (Konya) – O zaman buna bir çözüm dedik. Çözüm, anayasal bir zaruret hâline getirelim. “Davayı ihbar et kardeşim. Sen temel hak ve hürriyeti ihlal etmişsin, davayı ihbar et.” Davanın ihbarını anlamış o. Hakkında böyle bir kötü işten dolayı devlete dava açılmış, sen de o davaya çağrılıyorsun ki ne diyeceksen de orada, arkasından rücu davasıyla karşı karşıya kaldığında işi uzatma. Yani davanın ihbarının anlamı bu. Orada gerçekleşmiş olan yargı süreci rücuen tahsil davasında yargıyı çok daha hızlandıracak ve çabuklaştıracak bir iş oluyor. Dolayısıyla biz ihbar müessesiyle bunu hızlandırmış oluyoruz, bir; iki, idareye de takdir yetkisi bırakmıyoruz. “Sen bunu ödeyeceksin, temel hak ve özgürlüğü ihlal edilene ödeyeceksin ama gidip bunu yapan adamdan da bu parayı alacaksın.” Alması için de Sayıştaya görev veriyorum, “Senin görevlerin arasında bunu kontrol etmek de var.” Dolayısıyla bu mevcut hukuk sisteminde bir değişiklik yapılmadan temel hak ve hürriyetlerin ihlali hâlinde korunabilmesi için etkin bir yargı yolu hâline gelmiş oluyor. Müşterek ve müteselsil sorumluluk diye takılırsak onun şartlarını, zeminini, kurallarını, ilkelerini bulmamız, koymamız mümkün olmayacak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizim koymamız gerekmiyor işte.

FARUK BAL (Konya) – Mümkün olmadığı için de korumasız bir… Bu iki kelime arasına sıkıştırılmış, korumasız hâle getiririz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Başkanım, ben koyalım demiyorum zaten, ben yargı işleyişini buraya koymanın doğru olmadığını söylüyorum. Ya o, kanunla düzenlenecek… Şu anda emin olmadığım bilgileri veremiyorum. İdari yargılama usulüyle ceza yargılama…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bunun hiç ilgisi yok aslında konumuzla.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – İşte, yani niye biz ceza usulüyle idari yargılama usulünü anayasanın konusu hâline getiriyoruz ki?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bu konu sadece hukuk tekniği konusu değildir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Değil işte, onu söylüyorum.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Hayır, sizin söylediğinizin tam tersini söyleyeceğim şimdi, onun için değil.

Bir defa, müteselsil ve müşterek sorumluluğu niye yapalım devlete? Orada da bir şeyimiz var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Onu tartışabiliriz bakın.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Hayır… Sorumluluk… Kamu görevlisi şey yapmışsa yani siyasi saikle hareket etmişse, kin ve garazla hareket etmişse, birisini kayırmak amacıyla hareket etmişse bu durumlarda hukuka aykırı hareket etmiş olur, yetkisini hukuka aykırı kullanmış olur. Bu kişinin sorumluluğunu devlete niye yükleyelim? Bu kişi kendisi sorumludur. Devlet sadece vatandaşı güvence altına almak için o parayı öder, ona rücu eder. Rücu müessesesi doğru bir müessesedir. Bizim sorunumuz bunun aksamasıdır, aksamayı gidereceğiz. Sayın Bakanımın söylediği de odur, aksamayı giderelim. Aksamayı da nasıl gidereceğiz? Aslında maddenin kurgusu güzel, yani 129/5, şu andaki Anayasa’daki maddenin kurgusu gayet güzel ama biraz “light” geçmiş, onu vurgulu hâle getirelim, artı ihbar konusunu da ekleyelim, artı Sayıştaya bunu denetleme görevini açıkça ve ayrıca Sayıştay düzenlenirken verelim.


Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin