1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə15/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   111

FARUK BAL (Konya) – Mutlak yasak da bakın, diyoruz ki: Temel hak ve hürriyetler sınırlandırılabilir…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama bu sınırlama öze dokunamaz; sınırlamanın sınırı yani.

FARUK BAL (Konya) – Biz yukarıyı yazalım. Sınırlamayı bu bakış açısıyla öngör ey kanun koyucu, ey yargı, ey yürütme diye bir şemsiye madde, şemsiye fıkra görevi yerine getirebilir diye düşünüyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Olabilir.

Şimdi, önce, maddenin, cümlenin ne olacağı üzerinde bir görüş birliği sağlayalım ve ondan sonra yeri neresi olacak onu konuşalım.

Buyurun Meral Hanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz şöyle düşünüyoruz: “Kanun” derken bilinçli bir şekilde “kanun” dedik; çünkü kanunla sınırlanabilecek bir rejim. Yani bu nedenle muhatabımız kanun koyucu ve Anayasa Mahkemesi kanunu esas alacak, Bu kasıtla yaptık ama herkes hani “kanun” olmasın “dokunulamaz” derse de bir itirazımız olmaz; yani o kadar önemli değil. Ancak yer noktasında da, hani üstte, altta olması o da çok esaslı bir şey değil ama altta olması sistematik açıdan daha doğru çünkü orada sınırlamayı yazıyoruz yani.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Sınırlamanın sınırını yazıyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sınırlamanın sınırını yazıyoruz ve hemen altında da diyoruz ki, sınırlamanın sınırını belirttik ama buna rağmen sen hakkın özüne ne olursa olsun mutlak bir şekilde, kati bir şekilde dokunamazsın diyoruz ve o nedenle yeri orası; yani sistematik açısından orası.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – 14’üncü maddede ne yapmış?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ben de aslında Meral Hanım’ın söylediğine katılıyorum. Bu mutlak yasak, yani öze dokunma yasağı, sınırlamanın sınırına ilişkin bir düzenleme. Yani yasa koyucu, sen herhangi bir hakkı ya da özgürlüğü sınırlarken bu bu bu kriterleri, ölçütleri göz önünde bulundur ama bunu yaparken de hiçbir şekilde o hakkın özüne dokunma. Yani o hakkı kullanılamaz hâle getirme…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Kasıt o zaten.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, yani işlevsiz hâle getirme, o hakkın kullanımını aşırı biçimde güçleştirecek sınırlamalardan kaçın.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi arkadaşlar, şu mantığı gayet iyi anlıyorum: Ancak kanun ile bu hak ve hürriyetler sınırlandırılabilir, onun dışında bir sınırlama olmaması lazım bakış açısıyla baktığımızda, Meral Hanım’ın da, Sezin Hanım’ın da dedikleri doğru ama tabii yaşadığımız olaylar farklı şeyleri de getiriyor. Kanunu yapıyor Meclis, bu kanunun yürürlüğe girebilmesi için idare, tüzük yapıyor, yönetmelik yapıyor hatta genelge yapıyor.

Şimdi, genelge yapıyor ve genelge kanuna aykırı ve genelgeyi uyguluyor adam. Yani ben somut örnek vermek istiyorum; bunu yapan da Yüksek Seçim Kurulu. Son seçimlerde bir genelge yaptı; milletvekili seçimiyle ilgili kanuna aykırı, matematiksel olarak aykırı bir iş yaptı ve bizim bir milletvekilimiz seçilemedi. Kanuna göre milletvekili, genelgeye göre değil. İtiraz ediyorsun “Kanunla genelgeyi karşı karşıya mı getireceğiz?” diyor adam; böyle garip bir gerekçeyle reddetti.

Şimdi, dolayısıyla ben dar bakış açısıyla “Temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlandırılabilir.” lafını çok iyi anlıyorum ama hukuk devletinde kanuna rağmen Başka mevzuatlar da var, o mevzuat hükümleri kanuna aykırı da olabiliyor, somut örneği verdim, yüzlercesi vardır böyle. Bunu biraz daha geniş tutalım, şemsiye fıkra hâline getirelim ve sadece sınırlamalar değil de temel hak ve hürriyetlerle ilgili bir iş ve işlem ortaya çıktığında herkes bunun özüne dokunamayacağına dair bir anayasal hükmü bilsin.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, bu çok önemli.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey söyleyebilir miyim? Sonra hemen, kısaca konuşayım ve sözü size vereyim. Bu söylediğiniz, anlattığınız örnekteki mesele, tabii ki bazı idari işlemlere karşı yargı yolunun kapalı olması meselesi. Yani örneğin Yüksek Seçim Kurulu kararlarına karşı bir yargı yolu açık olsaydı şimdi belki buna ilişkin bir şey düşünebiliriz, anayasa şikâyeti yolunu YSK kararlarına karşı öngörebiliriz, düşünebiliriz. Böyle bir durumda bu sizin söylediğiniz, açıkça kanuna aykırı, hatta hukuka aykırı uygulamaların önü alınabilir diye düşünüyorum. Burada bu öze dokunmama meselesi, yazdığımız madde itibarıyla kanun koyucuya hitap eden bir düzenleme ama derseniz ki “Ayrı bir fıkra koyalım.” yani “Ayrı bir fıkra olarak yazalım.” ve diyelim ki “Buradaki sınırlamalar yasama, yürütme, yargı ya da yasama ve yürütme organlarının yaptıkları işlemlerde hak ve hürriyetlerin özüne dokunacak türde işlemler yapamazlar.” diye bir cümle ekleyebiliriz isterseniz ama buradaki, bence hitap eden kanun koyucu.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sözü size veriyorum Sayın Şentop.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

Bu alttakini, en son yazdığımızı ayrı bir cümle olarak yazmayıp ikinci cümle ile birleştirebiliriz. “olamaz”dan sonra noktalı virgül koyup “sınırlamaları” da kaldırıp “Temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamaz...”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Bu sınırlamalar ölçülülük ilkesine aykırı olamaz, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Dokunulamaz…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Dokunamaz… “Sınırlamalar” diyoruz ya başta, bu sınırlamalar.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Olabilir.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Böyle nasıl olur, tek cümle oldu hem de?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Pek hoş olur.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Olur.

DR. MEHMET ALİ ZENGİN – Bu, makul olabilir. Yalnız bir de şunu belirtmek lazım galiba: Şimdi “Ancak kanunla sınırlanabilir.” dediği için yukarıda, altta tekrar “Sınırlamalar temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.” dediğimiz zaman sanki kanun altı düzenlemelere de sınırlama yapabilme imkânı sağlanıyormuş gibi bir çelişki olacak. O nedenle, bu hâli daha makuldür yani “sınırlamalar” şeklinde belirtilmesi bir çelişki doğurabilir, maddenin bütününü bozabilir, bu hâliyle daha makul.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bunu böyle kabul edebilir miyiz? O zaman o alttaki notu silelim.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Silelim. Tamam, ne güzel oldu Sayın Başkan.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Vallahi çok şerefli oldu, gayet şerefli oldu.

Bu maddede birkaç öneri daha var.

FARUK BAL (Konya) – Kaçıncı maddeye geldin Başkan?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu maddenin birkaç paragrafı daha var. Aynı maddedeyiz. Bir öneri Adalet ve Kalkınma Partisinin: “Hürriyet esas, sınırlama istisnadır.”

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onu yazdık zaten.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yazdık değil mi? Tamam, o mesele halloldu.

Cumhuriyet Halk Partisinin “Yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamları sınırlamanın sınırına ilişkin bu ilkelere uymakla yükümlüdür.” önerisi var.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Aslında bu, Faruk Bey’in söylediğine karşılık gelen bir düzenleme.

KOMİSYON UZMANI SALİH SAĞLAM – Başkanım, biraz önce “sil” dediğiniz not buydu zaten, buna ilişkindi. Bakarsanız eğer, bunun anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığıyla ilgili maddede görüşülmesini önermiştiniz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Fıkra anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığının düzenleneceği maddede kabul edilecekti, bu kabul ediliyor. O zaman, gene silebiliriz onu, orada görüşülmesi… Orada bırakalım o zaman, o notu bırakalım ki olmazsa ileride alalım.

FARUK BAL (Konya) – Sil, sil.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama bu, Faruk Bey sizin söyledikleriniz…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Başka bir öneri, üç partinin önerisi…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani bu idare meselesini buraya koyabiliriz.

FARUK BAL (Konya) – Yani, yukarıdaki ifadelerimizle birleştirebilseydik belki daha şey olurdu. Şimdi tekrar yeşille değiştirmek… Yani o “Özüne dokunulamaz.” lafının bununla bir, bu anlama gelecek şekilde yani “Bu sınırlamalar hakkın özüne dokunamaz.” diye hallettik ya, onu biz daha genişletici, daha şemsiye bir fıkra hâlinde değerlendirseydik, bu yasama, yürütme, yargı ve idare makamları vesaire, bunları da kapsayabilirdi yani benim kastım oydu.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani hiçbir şey imkânsız değildir tabii, hâlâ yapabiliriz.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, mutabakat sağlandıktan sonra Sayın Başkanım…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, fazla kurcalamayalım o zaman.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bir ara verelim mi Sayın Başkan?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şunu bitirelim, öyle.

Bir de üç partinin bir önerisi var: “Temel hak ve hürriyetler, yabacılar için…”

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onu hallettik, yabancılar maddesine ekledik.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onu da hallettik, evet, yabancılar maddesinde hallettik onu. O zaman, ondan da kurtulduk. “Hak ve özgürlüklere -BDP’nin önerisi- yönelik sınırlamalarının denetlenmesi için özerk bir insan hakları kurulu…”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Onu daha sonra…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman, bu durum karşısında maddeyle ilgili görüşmeler bu şeklide sonlanmıştır.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Zaten bitmişti bu madde.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Zaten bitmişti, şimdi bitmiş oldu. Şimdi daha çok bitti.

Bu maddeyi bitirdik, o zaman 10 dakika ara verelim.

Kapanma Saati: 14.36
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.06

-----0-----

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu maddeyi bitirdik. Şimdi, izninizle, bu yabancıların durumu maddesine dönmek istiyorum. Acaba o maddede bir görüş birliği var mı, yoksa başka bir şey eklemek gerekiyor mu? Çünkü orada birinci paragraf gördüğünüz gibi boş duruyor. O birinci paragrafın boş olmasının anlamı nedir acaba? Yoksa bir şey midir, bir rakam hatası mıdır?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bence rakam hatası. Var mıydı orada?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şöyle oldu: Buranın birinci maddesini iltica hakkı dolayısıyla yazmaya başlamıştık. İltica hakkının kaçıncı maddesi değil de fıkrası… Biz de galatı meşhur oldu “madde”, onun için öyle olmuştu ve öyle kalmış. Yani (1)’e ayrıca bir şey yazmak için boş bırakmamıştık.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman, bu madde, böyle, üzerinde mutabakat olan madde midir?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani numaraları değiştirmek kaydıyla; (2), (3), (4) değil de (1), (2), (3).

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şöyle: Bu maddenin (1)’inci fıkrasına bir genel hüküm koymamız lazım yani yabancıların temel hak ve hürriyetlerden nasıl yararlanacağına dair.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Nasıl yararlanacağına? Sınırlama değil.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Evet, evet… Sınırlamayla ilgili koyduk. Mesela, sosyal ve ekonomik haklardan yararlanır mı? Mesela, siyasi haklardan yararlanır mı? Olur, olmaz; belki koyarız, koymayız da ama buraya da yabancılar bakımından temel hak ve hürriyetlerin nasıl olacağına dair bir genel hüküm 82 Anayasası’nda var zaten o, değil mi?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, biz 82 Anayasası’ndakini koyduk. 82 Anayasası’nda kanunla sınırlanabilir…

FARUK BAL (Konya) – Hocam, (2)’nci fıkrada zaten “Kanunla düzenlenir.” demişiz. “Temel hak ve hürriyetler yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla düzenlenir.”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Sınırlanabilir.”

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Sınırlanabilir.”

FARUK BAL (Konya) – “Sınırlanabilir” yerine “düzenlenir” desek sizin dediğiniz de olur ama…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İsterseniz “düzenlenebilir” diyelim o zaman.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bu mütekabiliyetten bahsetmeyelim mi mesela?

FARUK BAL (Konya) – Tabii, bahsedeceğiz.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani, bence biraz eksiklik var burada.

FARUK BAL (Konya) – Yani hak vereceksek mütekabiliyeti tabii ki…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İşte, (1)’inci fıkra belki bu olabilirdi, benim aklımdaki oydu.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani zannımca bu mütekabiliyeti buraya koymayalım. Zaten uluslararası hukuka uygun olarak sınırlayacaksak yani sınırlamada esas alacağımız şey uluslararası hukuksa bence bu yeterlidir.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, tabii ki, seçme, seçilme filan gibi haklarda gündeme gelecek. Bazı yerler var ki Türkiye’de, oralarda yabancılar çoğunluğu teşkil etmekte. Örneğin, Alanya veya Fethiye gibi bazı yerlerde onlar lehine düzenlemeler genel olarak vatandaşın tepkisini çekmekte. Biz de bu anayasanın ileride referanduma gideceğini varsayacağımıza göre, böyle negatif bir bakış açısıyla topluma sunulmaması lazım. Dolayısıyla “yabancıların durumu” derken Türkiye’ye kaçak yolla girenler var, sığınmacı olarak gelenler var, mülteci, olanlar var, çalışma izniyle gelen var, yabancı olup da vatandaşlığa geçme süreci içerisinde olanlar var veya benim aklıma gelmeyenler var. Şimdi, bunu, çok geniş, hak ve hürriyetler açısından vatandaşlarla bir tutarsak bu tepkiye yol açabilir. Nitekim, bizim Fethiye Belediye Başkanımız anlaşılsın diye elektrik şeyine İngilizce de yazmış. Adamın anasından emdiğini burnundan getirdiler.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Söz alabilir miyim?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, özellikle seçme ve seçilme hakkına ilişkin olarak siyasal hak ve özgürlükler vatandaşlara tanınıyor. Bizim de siyasal hak ve özgürlükleri kaleme alırken -yanılmıyorsam, yanlış anımsamıyorsam- “vatandaşlar” diye başladığımız maddeler, siyasal haklara ilişkin maddeler… Dolayısıyla, anayasada açıkça yabancılara bu yönde bir hak tanınmadığı sürece -siyasal haklar açısından konuşuyorum- bunların yabancılara kapalı olduğunu, bu hakların ancak Türk vatandaşları tarafından kullanılabileceğini kabul etmek gerekiyor. Yani bu son derece açık anayasada. Buna karşılık ekonomik ve sosyal haklar, kişi hakları açısından yabancılara birtakım hak ve özgürlükler tanınabilir. Nitekim, biz bazı hak ve özgürlüklere “herkes” ya da “hiç kimse” diye başladık. Tabii ki, burada bütün yabancılar, Türkiye’de bulunan bütün kişiler açısından bu hak ve özgürlüklerin kullanılabilir olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, burada da özellikle böyle bir düzenleme koyduğumuz zaman yani “Uluslararası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.” dediğimiz zaman, orada da demek ki bazı hak ve özgürlükler… Örneğin, mülkiyet hakkı. Mülkiyet hakkı, tabii ki, uluslararası hukuka uygun olarak ama bazı özgül koşullar nedeniyle Türk vatandaşlarından daha farklı koşullarla yabancı kişilere Türkiye’de bu hakkın kullanımı sağlanacak. Bu nedenle, buradaki bu cümlenin sizin söylediğiniz kaygıları giderici nitelikte olduğunu düşünüyorum ben.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, tabii, efendim, bireysel hak ve özgürlükler bakımından mütekabiliyet ilkesi geçerli olmuyor uluslararası hukukta. Yani “Ben senin vatandaşına işkence yapıyorum, sen benim vatandaşıma yap” ya da “Ben senin vatandaşının düşünce özgürlüğünü sınırlıyorum, sen de benimkini sınırlayabilirsin…” Bu, tabii, bireysel haklar bakımından geçerli olan bir şey değil ama mesela, mülkiyet hakkı bakımından durum daha farklı. Mülkiyet hakkı bakımından mütekabiliyet ilkesi belki aranabilir. Onun için, böyle, bir ilke olarak “Temel hak ve özgürlüklerden yabancıların yararlanması mütekabiliyet esasına bağlıdır.” dersek, o, çok geniş yani insan hakları için mütekabiliyete izin verilmeyen alanları da kapsayabilir, böyle bir riski var böyle bir genel ilkenin.

FARUK BAL (Konya) – Tabii, benim kastettiğim ne düşünce ne işkence ve şey değil. Önemli olan, somut olarak burada, diğer alanlarda kullanılacak haklara…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani, onu, onun için, o maddede -mülkiyet hakkında mesela- sadece düzenlemek lazım.

FARUK BAL (Konya) – Örneğin, belediye başkanlığına aday olabilecek mi adam? Oy verebilecek mi?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu çok açık, hayır. Çünkü “vatandaşlar” diye başlıyoruz oradaki maddelere.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır ama yerel seçimler için şey dedik…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama ona istisna bir düzenleme koymamız gerekir - koymazsak eğer- onu da biz vatandaşlara tanıdık.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, biz temel haklarla ilgili birçok konuyu “Bunu yabancıların hakları konusunda ele alırız.” diyerekten atladık. Tabii ki, bireysel haklar artık insan hakları hukukunun veya -pek o kelimeyi sevmiyorum, şeyi düşürüyor çünkü- insancıl hukukun evrenselleşmesi ve uluslararasılaşması sebebiyle vatandaş olup olmaması elbette ki orada fark etmez ve “herkes” diye başlar o maddelerimiz de ve herkes için bunlar sağlanır. Ama ekonomik ve sosyal haklar ve siyasal hakları da içine alan bir üst kavram olan temel hak ve hürriyetler kavramıyla başlarsa bu madde, meramımızı tam olarak anlatmamış olabileceğinden endişe ediyorum.

FARUK BAL (Konya) – Yani Hocam, sizin söylediğiniz bu (1)’inci fıkrayı… Bir diğer parantez içerisindeki şeyi silersek, fıkra da devam ederse bir sorun olmadan devam ediyor mu o zaman?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Nasıl yani?

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Sayın Şentop dedi ki: “(1)’inci fıkraya kapsayıcı bir şey yazalım.” Aslında uluslararası hukuka atıf yaptığımıza ve sınırlama maddesi olduğuna göre daha düzenleyici bir maddeye gerek olmadan bu vaziyette kabul edebiliriz.

Siz de aynı düşüncede misiniz?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Aynen öyle düşünüyoruz.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Biz de aynı düşüncedeyiz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şöyle diyebilir miyiz: “Kanunla düzenlenir ve sınırlanabilir.”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam. Zaten sınırlama olduğu zaman düzenlemeyi de içerir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama sınırlamadan da düzenlenebilir.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Elbette ama sınır daha çok… “Düzenlenir ve sınırlanabilir.”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Kanunla düzenlenir.”

FARUK BAL (Konya) – Kanun yapmadık. Hayır, kanun yapılmayacak, muhtemelen yapılmayacak, düşence özgürlüğü olmayacak mı yabancının?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onu kastetmiyoruz.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Olacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii olacak, “herkes” diye başlıyor.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bireysel haklarla ilgili zaten olmaz. Yani buradaki sorun siyasal haklar ve ekonomik ve sosyal haklarla ilgili kısım. Yoksa, bireysel haklar bakımından, zaten onlar -anayasadaki çekirdek alanı kastetmiyorum, bizim anayasadaki- genel olarak insan hakları hukukunun bir anlamda çekirdek alanıdır dolayısıyla orada zaten bir sınırlama olmaz. Ama biz böyle dediğimizde, tabii ki, yorum yoluyla bunun, siyasal hakların sınırlanabileceğini, ekonomik ve sosyal hakların da buna göre sınırlanabileceğini -hatta, karşılıklılık ilkesinin birçok konuda, mesela, toprak mülkiyeti edinilmesinde olduğu gibi, taşınmaz mülkiyetinde olduğu gibi- içerdiği söylenebilir. Ama sanki bu düzenleme, bu şekliyle meramımızı tam anlatmıyor gibi geliyor bana. Biraz da geç gelmiş olmanın da etkisi var tabii.

FARUK BAL (Konya) – Yok, yeni başladık buna.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yeni mi başladınız?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onun bir etkisi yok yani. (Gülüşmeler)

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani bu, meramımızı anlatmıyor.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, özellikle sizin kaygınıza ilişkin olarak yinelemek gerekir; siyasal haklara ya da siyasal hak ve özgürlüklere ilişkin alanda biz hep “vatandaşlar” diye maddeleri yazdık dolayısıyla burada hiçbir şekilde hiçbir hâl ve koşulda istisnai bir hüküm koymadığımız sürece o alanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı dışındaki kişilere yani yabancılara açılması mümkün değil. Bunu kanunla, kanunsuz, herhangi bir şekilde yapmak mümkün değil. Neden? Çünkü anayasa koyucu olarak diğer hak ve özgürlükleri herkese tanıdık, başka hak ve özgürlüklerde “herkese” ya da “hiçbir kimse” ifadeleri kullandık ama özellikle siyasal haklar için “vatandaşlar” tabirini tercih ettik. Bu, bilinçli bir tercih. Bu nedenle, kanunla bu alanın yabancılara açılması mümkün değil ancak anayasa ile buna ilişkin bir istisnai hüküm konulması durumunda açılabilir.

Karşılıklılık ilkesini burada koyarsak özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ekonomik ve sosyal hakların bazı alanlarına ilişkin açık kararları var, örneğin sosyal güvenlik hakkına ilişkin olarak. Sosyal güvenlik hakkında karşılıklılık ilkesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aramıyor. Burada sosyal güvenlik hakkını kime tanırız? Usulüne göre yerleşmiş yani yasal olarak Türkiye’de ikamet eden ve çalışan yabancılara tanımamız gereken bir hak. “Herkes” diye başlayacağını varsayarak söylüyorum ancak bu biçimdeki yabancılara.

Tabii, “Bu, uluslararası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.” dediğimiz zaman, zaten bu hakkın ancak yasal olarak çalışma izni olan ve Türkiye’de yasal olarak çalışan yabancılar açısından bir hak teşkil edeceği sonucuna varabiliriz. Ama uluslararası, daha doğrusu karşılıklılık ilkesini burada koyarsak o zaman bunu öngörmediğimiz bir şekilde, aşırı bir şekilde sınırlamak durumunda kalacağız. O zaman da bazı mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla çelişen durumlar ortaya çıkabilecek.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Doğru… Olabilir…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Düzenlenir”i kaldıralım madem sorun oradaysa.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Sorun orada değil, mütekabiliyet ilkesi meselesini konuşuyoruz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Mütekabiliyet yok burada?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, yok ama “olmalı mı?” diye konuşuluyor.

FARUK BAL (Konya) – “Kanunla düzenlenir” tabiri orada… Mustafa Bey, iyi düşünün de “Kanunla düzenlenir” lafı, kanunla düzenlenmediği hâllerde ne olacak? Çünkü buna yüzlerce kanun çıkarmak gerekebilir.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi “düzenleme” ile “sınırlama” arasında sonuç itibarıyla pek bir fark olacağını sanmıyorum.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Var, var… Şöyle var: Siyasal haklar ve kişi hak ve özgürlükleri açısından her düzenleme bir sınırlamaya karşılık geliyor çünkü dokunulmaması gereken mutlak bir alan olduğu için. Buna karşılık sosyal ve ekonomik hak ve özgürlükler açısından yani devletin müdahalesiyle kullanılabilen, kullanılması gereken hak ve özgürlükler açısından her düzenleme bir sınırlama olmayabilir.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Doğru, aktif statü hakları dediğimiz konularda olabilir.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet çünkü bazı düzenlemeler o hakkın daha etkili kullanımını sağlayabilen düzenlemeler. O nedenle, burada siyasal haklar ile kişi haklarını ayırmalı, ekonomik ve sosyal hakları bir tarafa koymalı yani “Sınırlama ve düzenleme birbirinin karşılığı mı ya da birbirinin aynı mı?” sorunu yanıtlarken.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, bunun çözümü için bir başka yok daha var. O da, “Bireysel hak ve özgürlükler” bölümünün sonuna yani “siyasal haklar”a geçmeden önce bir madde koyup demek ki bu bölümdeki hak ve özgürlükler Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olan herkese eşit olarak tanınır...” Böylelikle yabancıların da o bireysel hak ve özgürlüklerden yararlanacağını belirtmiş oluruz.

Bunun, tabii, mefhumu muhalifinden o çıkar ki siyasal haklar ve ekonomik haklar böyle değildir.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani şimdi, burada, bireysel haklar bakımından vatandaşlarla bir ayrım yapılamaz yani yabancı, herkes…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onu açıkça yazabiliriz o bölümün sonuna.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – İkinci durum, sosyal ve ekonomik haklar bakımından sınırlama yapılabilir.

Üçüncü durum, siyasal hakların sadece Türk vatandaşlarına hasredildiği söylenebilir.

Bunu, burada, anayasa yapım tekniği içerisinde de bir şekilde ifade etmeye çalışmamız gerekebilir.

FARUK BAL (Konya) – O zaman şöyle diyelim. O zaman çözüme biraz daha gelmiş olduk galiba: “Temel hak ve hürriyetler” yerine “Ekonomik ve sosyal haklar” diyelim, diğer bireysel hakları zaten “Herkes” dediğimize göre herkes yararlanacaktır.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Siyasal haklar…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Siyasal haklardan hiç yararlanamıyorlar.

FARUK BAL (Konya) – Hayır, hayır…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O zaman bu “düzenlenir” ifadesini çıkarıp “Sınırlanabilir…” Çünkü 82 Anayasası’ndaki ifade de aynı, bununla ilgili bir sorun yaşanmamış şimdiye kadar. Çünkü bu şekilde detay yazarsak, siyasal haklar, temel hak ve hürriyetler… Mesela, mülkiyet hakkı temel hak ve hürriyetlerin içerisinde. Şimdi, evet, yaşama hakkında, hayat hakkında yok ama mülkiyet hakkında olabilir mi mesela? O bakımdan, temel hak ve hürriyetleri bir bütün olarak buraya koyduğumuzda başka sıkıntılar doğacak. Mesela, sosyal ve ekonomik haklardan yararlanabilecekler olabilir. Eğitim hakkından mesela -oraya koyacaksak, başka bir şey, neyse- yararlanabilir tabii.


Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin