AHMET İYİMAYA (Ankara) – Benim önerim değil yani bir seçenek olarak şey yaptım.
AYLA AKAT (Batman) – Yani düzenlediniz, hani iki seçenek koydunuz ortaya, aslolan ikinci seçenektir, çalışma hukukumuz açısından da doğru olan odur. Biz üzerinde uzlaşmayabiliriz ama uzlaşılmayan madde hükümleri -düzenleme önerileri ya da hükümler- parantez içerisinde diye yer alır. Biz, burada, yeni bir anayasa yapım sürecinde barış hakkını ve birazdan sayacağımız tüm başlıkları önemsiyoruz ve yer alması gerektiğini düşünüyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Farukçuğum mesele şu: O zaman bu metin bu uzlaşmanın olduğu anlamında değil, “Katalogda yer alsın.” diyenlerin iradesinin tespiti anlamındadır, yoksa madde teşekkül etmiş olmaz.
AYLA AKAT (Batman) – Niye Sayın Başkanım? Çünkü biz katalog… Henüz biz temel hak ve özgürlükler kısmına başlamadan önce bunları kataloğa önerdik, daha başlamamıştık, bunları kataloğa önerdik, sizler de “En sonda değerlendiririz.” dediniz. Şimdi, kataloğa girip girmemesi tartışmasını yapmamak gerekiyor. Bunlar zaten bizim önerilerimiz, ister alınır ister alınmaz ama önerilerimiz olarak tutanaklara, düzenleme önerimizin geçmesi gerekir tutanaklara.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Farkı bir konuda bir mutabakat…
Hocam, anlaşıldı aşağı yukarı, önemli olan…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bir şeyi söylemek istiyorum ama.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun Hocam.
Usul ya usul.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Usul ve içerik.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bütün rezervleri alan bir usul olsun anlamında diyorum evet.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani usul bakımından efendim, bir kere, yerleşmiş bir usulümüz var; üzerinde anlaşmaya varılamayan konular parantez içine alınıyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hayır o değil, öyle değil, bu öyle değil, bu yeni bir madde.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam, bu da o ama yani iki parti bir madde öneriyor, iki parti de buna karşı çıkıyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Birisi diyor ki: “Böyle bir maddeye gerek yok.”
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam işte, bunu öneren partilerin maddeleri kırmızı olarak bırakılır ve orada olur.
İkincisi de tabii, bunlar birleştirilerek tek bir madde hâline getirebilirsek tek bir madde hâlinde bunu BDP ve CHP maddesi hâline koyabiliriz.
Üçüncüsü: Maddenin ret gerekçeleri bakımından ileri sürülen argümanları biz paylaşmıyoruz, şundan paylaşmıyoruz: Mesela Faruk Bey, “Meşru müdafaa hakkı ne olacak?” dedi. Meşru müdafaa hakkını yaşam hakkıyla ilgili maddede düzenledik. Meşru müdafaa hakkını tabii ki kabul ederiz, ondan sonra devletin…
FARUK BAL (Konya) – Meşru müdafaa yapacak adamın elinden silahı aldığınız zaman nasıl meşru müdafaa yapacak?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Meşru müdafaa hakkı…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Elinden silahı almıyoruz, sadece sınırlıyoruz, denetliyoruz, ruhsata bağlıyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Selin Hanım, karşıdaki insan saldırgan, hukuk dışı bir adam.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii tabii, elinde de silah yok.
FARUK BAL (Konya) – Elinde de kaçak silah var.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Orada işte, meşru müdafaa hakkı…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hayır, yok ama “Elinde silah yok.” diyor, öbürü “Elinde silah yok.” diyor.
FARUK BAL (Konya) – Siz de insanlarımızı silahsızlandırdınız, hayati tehlike altında bulunan insanlara silah vermediniz çünkü öyle bir politika izliyorsunuz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, öyle bir şey yok.
FARUK BAL (Konya) – Gayet, çok açık bir şekilde öyle.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır.
FARUK BAL (Konya) – “Silahsızlanma politikası sürdürülür.” diyor. “Etkili bir şekilde…”
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Silaha erişimi zorlaştırmak…
FARUK BAL (Konya) – Bu ne demektir?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Silah kullanımını mümkün olan en alt seviyeye indirmek. Yani burada, efendim, anlaşılmayan bir şey var galiba.
FARUK BAL (Konya) – Hanımlar…
AYLA AKAT (Batman) – “Aklınız ermez.” diyeceksiniz.
FARUK BAL (Konya) – Yok, yok, en çok ermesi gerekenler sizsiniz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Müsaade ederseniz efendim, sözümü bitireyim.
FARUK BAL (Konya) – En çok tehdit altında olan sizsiniz. Her gün bir tanesi kocası tarafından öldürülüyor.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O yüzden zaten, evet, o yüzden istemiyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Neye göre? Onun gücüne göre, bedenî gücüne göre zayıfsınız, onun elindeki silah da yok elinizde.
AYLA AKAT (Batman) – Olsun, yine de silahlanmaya karşıyız.
FARUK BAL (Konya) – Elbette canım yani şu…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Burada, söz konusu olan şey efendim, bireysel silahsızlandırma değildir, burada bir toplumsal politika söz konusudur. Nasıl bir toplumda yaşamak istiyorsunuz? Bu sorunun cevabı aranmaktadır. Siz silahlanmış bir toplumda mı yaşamak istiyorsunuz, ki öyle olduğu anlaşılıyor reddettiğinize göre.
FARUK BAL (Konya) – Hayır, hiç öyle anlaşılmıyor.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani reddediyorsunuz. Yoksa silahsızlandırılmış bir toplumda mı ama bunun dışında elbette ki ruhsatlı olarak gene silah kullanmak imkânı olabilir “Mümkün olan en az seviyeye indirmek” diyoruz, hiç kimse hiçbir silah taşıyamaz demiyoruz ki.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, bütün Komisyon üyelerinin, bütün partilerin bu önerileri değerlendirdiğini varsayalım. Çok Türkçe, anlaşılabilir bir metindir. İki tane irade var, birisi diyor ki: “Bu, anayasada yer alsın.” İki irade diyor ki, iki parti “Bu, anayasada yer almasın.” Bunun bizim bir pratiğini bulmamız lazım. Bu ne olacak o zaman? Biz bu iradeyi tespit edeceğiz. Bir madde de tekevvün etmiş olmuyor yani bir parantez içi koymaktan çok karşılık, muarız, tam şeyi var. O zaman ne yapacağız? Temel hak ve hürriyetler bölümünün en sonunda madde numarası vermeyin, X deyin, 3 deyin, 4 deyin.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Temel hak ve hürriyetler…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama bir sorun var orada yönteme ilişkin. Ayla Hanım ifade etti.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ne sorunu? Neyi?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, barış hakkı öyle değil ama bazı maddeleri biz ilk günden beri öneriyoruz, mesela vicdani ret hakkı.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Geleceğiz oraya.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hayır, şunu demek istiyorum. Başkanım, bir izin verin ama. Şimdi, diyorsunuz ki siz “Ek önerilen maddelere madde numarası bile ihdas etmeyelim, sadece onların…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ver, ver canım, sonuna doğru diyorum, diyorum ki, sonuna doğru bakarız, onun yeri başkasıysa ona bakarız.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hepsini kırmızı yazalım, iki partinin önerisi olarak görelim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, bir usul… Ben, bakın, şu anda benim iç hukukumu kullanarak daha evvel bunu almam şeye, oy birliğiyle o usul değiştiririm ama ben diyorum ki, mutabakat sağlayalım. Burada ne? Temel hak ve hürriyetlerle ilgili bölüm. En son madde ne bizdeki gençler? Temel hak ve hürriyetler bölümündeki en son madde nedir?
KANUNLAR VE KARARLAR UZMANI SALİH SAĞLAM – Temel hak ve hürriyetlerin korunması efendim, en son.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Korunmaya takaddüm eden bölüme bunları deriz ki, bir numara verilsin, a, b, c diye -çünkü şey değil- yazılır, biz deriz ki, böyle bir maddenin ihdasına MHP ve AK PARTİ karşıdır, ihdasına karşı.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey söyleyebilir miyim?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, bir dakika, öneriyi bir getiremedim Hanımefendi, çözeyim yani diğerlerinde bir daha tartışmayalım. Sizin iradenizde iki yolu var; CHP’nin önerisi şudur, Barış ve Demokrasi Partisinin önerisi şudur deriz, değil, bu ara uzlaşırsanız, metin şöyle diyordu, onu geçelim, pratik bu yani bunun pratiği bu.
Başkanım, mümkün mü?
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, mümkün olabilir de ben Rıza Bey’in…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ağabey, o belli, karşıyız.
FARUK BAL (Konya) – …salvosuna karşı bir kalkan kurmam lazım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Üretelim Üstadım ya.
FARUK BAL (Konya) – Hiç insan onur ve haysiyetine dayalı anayasa yapımına “evet” demiş bir partinin mensubu olarak biz herkesi silahlandırmayı savunabilir miyiz? Böyle bir mantık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hiçbir kararında yok.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ne bileyim ben yani? Niye karşı çıkıyorsunuz, anlamadım.
FARUK BAL (Konya) – Diğer taraftan bizim iddiamız çok açık ve net; bu maddeyi buraya koyarsanız hepimizin üzerinde titrediği hukukun üstünlüğü kavramı içerisinde değer bulan meşru müdafaa hakkını kullanacak olan kişinin de elinden silahı almış olursunuz. Öyle toplumda kesimler var ki -örnek verdim- aile içi şiddete maruz kalan kadınlar, gerektiğinde bunlara devlet korumayı yapamıyor, silah vermesi lazım.
AYLA AKAT (Batman) – Yapsın işte, olur mu? Devlet korusun.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Vekilim, öyle şey olur mu?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, tamam.
FARUK BAL (Konya) – Ayla Hanım, devletin koruma verdiği kadını bir hafta önce öldürdüler.
AYLA AKAT (Batman) – Biliyorum ama şimdi şöyle…
FARUK BAL (Konya) – Nasıl koruyacak?
AYLA AKAT (Batman) – O ailelerin sayısını arttıracak, şiddet mağduru kadının etkin bir şekilde ulaşabileceği mekanizmaların sayısını arttıracak…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hepinizin başına bir tane koruma mı koyacaklar etkin bir şekilde korumak için?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Gerekirse evet.
FARUK BAL (Konya) – Saldırgan bir insanın saldırısını defetmeyi nasıl temin edebilirsiniz? Etrafına çelik duvar örseniz yine yapamazsınız, bırakın koruma vermeyi.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkanım, bir şey söyleyebilir miyim? Bakın, burada konuşacağımız şeyler Türkiye'nin gerçekleriyle ilgili olarak ayakları yere basmak durumunda. Bakın, ben 80 öncesini yaşadım, tamam mı? Başımdan öyle şey geçti ki, bir tek günde arabamın plakası değişti, silah ruhsatı çıkarıldı, yakın koruma çıkarıldı. Yani bu işler öyle dışarıdan bakıldığı gibi romantik filan değil.
AYLA AKAT (Batman) – Ben sadece bir şeyi hatırlatıp söyleyebilir miyim?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, şimdi, bakın, ben sonuca odaklı bir Başkanınızım, ne olur… Hele hele sen beni biliyorsun Ayla Hanım.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, sözümü ne zaman kestiniz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sözünüzü kesmedim.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya) – Bizim muradımız asla, kata toplumu silahlandırmak değildir, öyle bir düşüncemiz yok. Hukuk devletinin içerisinde bazı alanlarda devletin meşru müdafaa hakkı gibi korunmaya değer verdiği alanları da tahrip eder bu madde. O nedenden dolayı anayasa hükmü hâline getirilmesine karşıyız.
Diğer ifade edilen hususlar da…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Geldiği zaman bakarız ona.
FARUK BAL (Konya) – Ben konuşayım ya.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Onu diyorum Hocam, buyurun Başkanım, dinliyorum.
FARUK BAL (Konya) – Sayın İyimaya, Sayın Kuzu gibi görmeye başladım karşımda…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, olur mu ya? Diğer maddeler anlamında anladım ben Faruk Bey.
FARUK BAL (Konya) – Diğer hususlar ise anayasanın diğer hükümlerinde, şiddetin, nefretin reddedilmesiyle ilgili bölümlerde, asayişle ilgili bölümlerde değerlendirilir, silahsızlanma politikası ve silah üretiminin sınırı, vesairesi ise bu devletin dış konjonktürlerle değerlendirerek alacağı kararlarla ilgilidir, onun elini kolunu bu vaziyette bağlayabiliriz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi BDP’den farklı olarak yalnızca toplumun barış içinde yaşaması ve silahsızlanmasına ilişkin bir öneri. 17 milyon ruhsatsız; 2,5 milyon da ruhsatlı silah var son kayıtlara göre. Faruk Bey dedi ki…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani ülkenin gerçeklerinden bahsediyorsak gerçekler…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, evet ve yılda 4.500 kişi ki bu kayıtlı ama kayıt dışı da artabilir bu…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hocam, Türkiye'nin gerçeklerini anlatıyor.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – …ateşli silahla öldürülüyor.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ben istatistiklere değil ben yaşadığıma bakarım.
FARUK BAL (Konya) – Bu istatistikleri ağır bir şekilde verebilir misiniz, çok özür dilerim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hemen vereyim Faruk Bey. 17 milyon son kayıtlara göre ruhsatsız, 2,5 milyon da ruhsatlı silah var.
FARUK BAL (Konya) – Ruhsatsız silah nasıl kayıt altına alınmış?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tahmin ediliyor.
4.500 kişi de ateşli silahlarla her yıl hayatını kaybediyor. Şimdi, evet, kadınlara yönelik çok ciddi bir şiddet söz konusu, bu giderek de artıyor. Bu şiddet eylemlerine baktığımız zaman, eşlerin ya da birinci derece yakınların, kadınları genellikle ruhsatsız ateşli silahlarla yaraladıklarını ya da öldürdüklerini görüyoruz. Yani burada aslında…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Tam burada bir şey sorabilir miyim? Yani bu söylediğiniz 4.500 kişilik öldürülenler yani bir alt bölüm olarak yüzde ne kadarı ruhsatlı silahla, ne kadarı ruhsatsız silahla öldürülmüş?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ona ilişkin bir veri yok elimde ama çok merak ediyorsanız onu da buluruz yani o çok zor olmaz. Fakat sonuç itibarıyla söyleyeceğim şey şu: O 2,5 milyona karşılık 17 milyon. Yani bu olağanüstü büyük bir rakam, bunun denetim altına alınması yani burada, kimse silah kullanmasın demiyoruz ama örneğin Galata Köprüsü’ne gidin, Galata Köprüsü’nün altında silah dükkânları var. İnsanlar ateşli silahları çok rahatlıkla burada elde edebiliyorlar. Artık bu, bu kadar kolay olmamalı; söylemek istediğimiz o. Yani bu erişimi sınırlamak, denetlemek… Yani bu barış içinde bir toplum özleminin bir gereğidir kanımca. Yani bunun anayasaya girmesinin de bu anlamda bir sakıncası yok, tam tersine barışçıl bir toplumu yaratmak için gerekli bir düzenleme.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yani, biz de bunu işte, anayasaya girmeden de pekala sağlanabilir.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Sağlayamıyoruz işte.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Anayasaya girdiğinde sağlanacağı garantisini ben kesinlikle veremem.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir dakika.
Buyurun Ayla Hanım.
AYLA AKAT (Batman) – Ben, tam hocamın bıraktığı yerden başlayacağım.
Şimdi, bu toplumun kültürel birtakım özellikleri var -içinden geldiğimiz toplum açısından söylüyorum- her evde ruhsatlı bir silah varsa, ruhsatsız üç silahın olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Öyle çok kayıtlara bakmasak bile, kayıt dışı bile ele alsak, içinde…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Önünü almak lazım.
AYLA AKAT (Batman) – Ortada kültürel bir gerçeklik var. Silaha yaklaşım, silahın o aile ortamı içerisinde ya da toplumsal gerçek içerisinde var olan statümüzün korunması açısından verilen bir değer ve önem var. Bizim bunu bir anayasa maddesi olarak yazmış olmamız, o kültürel… Yani ortada yüz yıllarımız, belki bin yıllık bir geçmişin açığa çıkarmış olduğu bir sonuç var silaha bağımlılık noktasında. Anayasaya yazmış olmak çok şey değiştirmeyecektir. Biz, hepimiz kadın hakları savunucusuyuz, hepimizin pratiği içerisinde bu var. Medeni Kanunumuzda, bundan sonra ailenin reisi baba değildir dendiğinde, erkek değildir dendiğinde bunun toplumdaki yansımasının ne olduğunu hepimiz biliyoruz. ama bunun yer alması için de çok büyük mücadele verdik kadın hakları savunucuları olarak. Dedik ki: “Bu mutlaka yer almalı, anayasal Medeni Kanun’da mutlaka olmalı.” Şimdi, barış hakkına da böyle yaklaşmak, silahsızlanama durumuna da böyle yaklaşmak gerekiyor. Tabii ki her devlet kendi açısından dış politikası gereği, savunma politikası gereği silahlanma, bunun üretiminden kullanımına dair her türlü tedbiri, anayasal düzenlemeleri yapma hakkına sahiptir. Bu konuda bir değişimimiz yok ama biz silahsızlanma noktasında, toplumun silahtan arındırılması noktasında devlete bir pozitif sorumluluk yükleme açısından o maddeyi… Hani devletin de bir sorumluluğu olsun, sadece topluma yüklenen değil, devlete de bu konuda bir sorumluluk yüklemek adına bunu ifade etmiştik.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
AYLA AKAT (Batman) – Şu da bir gerçek: Ben Sayın…
Sayın Başkanım, bakın, önemli bir konudan bahsediyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Dinliyorum, dinliyorum.
AYLA AKAT (Batman) – Sayın Vekilimin ifade ettiği hususu da şöyle değerlendiriyorum: Asıl olan da bu zaten, yani eline silah alan gidip şiddet uygulayabiliyor. Bunun mağduru dönem dönem kadın olabiliyor, çocuk olabiliyor, bazen bir ailenin tamamı olabiliyor. İşte sadece geçen ay için söylüyorum, kan davası adı altında -ki bu kan davası değil, muhtemelen altında farklı bir neden var ama- bayram arifesinde, işte, araç durduruldu, Diyarbakır’da Dicle’nin bir köyünde, bir aileden kadın ve çocuk dâhil olmak üzere beş kişi vuruldu. Bir anda gidip yapabiliyor. İşte, aynı şey, Bağcılar’da geçen gün gerçekleşen bir şey var. Onların silaha erişiminin önüne bir ket koyabilmek. Bakın, Hocamın söylediği şey çok önemli, ben çocuğumla Galata’da yürürken –olursa diye söylüyorum- çocuğumun bir silah dükkanıyla karşılaşmasını istemiyorum, bu konuda azami gayret sarf ediyorum. Belki bana öğretilen bu değildi ama ben çocuğuma bunu öğretebilirim, böyle toplumda gelişmesini, büyümesini sağlayabilirim. Bunun da en önemli hukuki mekanizmalarından biri anayasa. Anayasa’da olmazsa, bunu alt hukuk normlarında hiç savunamayacağız, o nedenle yer alması gerektiğini savunuyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Birkaç cümleye lütfen Hürriyet Hanım. Bana bir hürriyet tanıyın, ondan sonra geçsin.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, bu gerekçelerin -biraz önce son söyleyen Ayla Hanım’ın da, Selin Hanım’ın da- hepsi zaten bizim de düşüncelerimiz. Bu canilerin, bu katillerin –geçen gün, işte sekiz tane aile ferdini öldüren kişi, Diyarbakır’da bir aileden 5 kişiyi öldüren kişiler. Bunların elindeki silahlar ruhsatlı mı?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır değil.
FARUK BAL (Konya) – Hayır değil. Zaten ruhsatsız ise, bugünkü Anayasal düzene ve bugünkü Anayasal düzenin hukukuna da aykırı.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii.
FARUK BAL (Konya) – Dolayısıyla, bunlar vardır diyerek anayasaya böyle bir hüküm koymanın bir anlamı yok ama biz bunun mefhumu muhalifinden farklı sonuç çıkarıyoruz. Şimdi, 12 Eylülde yaşadık, ben yaşadım: Bir gün akrabalarımdan biri telefon etti “Bin lira para gönder.” “Ne yapacağız?” “Sonra anlatırım.” Gönderdik parayı, vardık, “Silah parası verdik.” “Kime kardeşim, ne silahı?” “Jandarma geldi, başçavuş herkesten birer ikişer tane silah istedi, bizim aileden iki tane silah istedi. Yok dedik. ‘Bulacaksın.’ dedi. Gittik, tezgah da kurulmuş, el altından kimlerden alınacağı da söyleniyor. O kişiye belirli bir para ödeniyor, bulunmuş silah gibi, -silah teslim edilmesine dair bir şey çıkarmıştı Milli Güvenlik Konseyi- bilmem nereye atılmış silah gibi hüküm yaptılar ama bizim ailemizi de oradan çıkarmışlar yani o haneden çıkarmışlar. Anayasaya böyle bir hüküm koyun, uygulamada karşılaşacağınız muamele budur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet.
FARUK BAL (Konya) – Bunun diğeri, biraz önce meşru müdafaa hakkında anlatmaya çalıştım. Bunların hepsi bir asayiş meselesi, bunların hepsi yasak olan şeyler zaten. Elbette ki ruhsatlı silah alma konusunda talep çoktur, bu talebin önünü kısacak sosyal tedbirleri zaten devlet hukuk devleti olarak almak zorundadır, almalıdır ama buraya bunu yazmakla bunlar olmaz. Buraya yazalım, benim bildiğim coğrafyadır, Pervari’nin Herekol Dağı’ndaki herkesin birer silahı olması lazım. Neye karşı? Kurda karşı, düşmanına karşı… Nasıl savunacak insan kendisini?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii.
FARUK BAL (Konya) – Ha, bunu zaten devletde talep ettiği zaman ruhsatını da veriyor, takibini de yapıyor ama ruhsat almaya bile gitmeden çok daha ağır silahları edinmek zorunda kalıyor insanlar, dolayısıyla ben bunları savunmuyorum. Bunları ortaya koyabilmenin yani bunları çözebilmenin çaresi buraya bir anayasa hükmü koymak değildir. Bunları gerçekleştirmenin çaresi zaten mevcut hukuk sisteminde var ama işlemiyor, işletmek lazım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ateşli Silahlar Kanunu var.
Buyurun.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, artık bayağı bir uzun zamandır çalışıyoruz, bazı şeyler tekrar ediyor, argümanlar. Bu, böyle. Özellikle yeni madde önerilerinde biz bunu çok konuşuyoruz. Hani mutlaka bir grup diyor ki: “Bunu anayasaya koymamıza gerek var mı? Bu değiştirmez.” Şimdi, burada iki farklı görüş var belli ki. Biz inanıyoruz ki, bu anayasa bir 82 Anayasası’ndan kopuş anayasası olacaksa eğer gerçek anlamda, burada birtakım yenilikçi hak ve özgürlükleri genişleten yani farklı bir toplumsal yapıya işaret eden hükümlerin olması gerektiğini hem içerik olarak hem sembolik olarak çok önemli olduğunu düşünüyoruz birincisi bu.
İkincisi: Teknik birkaç şey söyleyeceğim, yani ifadeyle edilen kaygıların hiçbirisi bizim madde önerisi ya da CHP’nin madde önerisi bana sorarsanız getirmiyor. Neden? 1’inci fıkrayla ilgili dedik ki “Yaşama hakkı… Peki, meşru müdafaa.” Biz onu “yaşama hakkının” içerisinde düzenledik “meşru müdafaa hakkı”nı, 1’inci madde buna aykırı bir hüküm değil. İkincisi, bizim maddemizdeki ikinci fıkra, bu nefret suçlarına karşı devletin pozitif yükümlülük alması…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yaşama hakkı tekerrür değil mi o zaman? Yani bir anayasa bir yaşama hakkını iki defa der mi?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hayır, iki defa dememiz… Bir tamamlayayım mı?
FARUK BAL (Konya) – Sayın İyimaya, benim dediğimi Özgür Hanımda yanlış anlamış siz de yanlış anlamışsınız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok. Ben…
FARUK BAL (Konya) – Benim dediğim yaşama hakkını savunmak değil. Hukuk devleti içerisinde, devletin bireylere vermiş olduğu imkânı elinden alınınca bireyin, sonuç doğurabilir, bu da meşru müdafaa hakkına örnek verdim
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yok, meşru müdafaa yaşama hakkında zaten garanti altına alındı, bu onunla ilgili bir hüküm değil. Bu, bireysel silahlanmayı mümkün olduğunca zorlaştıran yani önüne gelenin gidip silah aldığı bir sistem olmasın, ona biz bir denetleme getirelim. Bizim ikinci fıkramız yani bu nefret söylemiyle ilgili olan –doğrudur, Rıza Bey doğru bir noktaya temas etti- ifade özgürlüğünde o bir sınırlandırma sebebi ama biz burada Rıza Hocam, devletle bütünlük getirmek istiyoruz; diyoruz ki: Böyle söylemlere itiraz et, yani militarizmi kışkırtan, ayrımcılık yapan, yabancı düşmanlığı yapan… Bu, Türkiye’de çok yaygın bir şey yani bence; çok kolay bir şekilde yabancı düşmancılığı yapılıyor, ırkçı ifadeler kullanılıyor. Barış, sadece silahsız yaşamak değil aynı zamanda nasıl bir toplum hayal ettiğimizle ilgili bir şey bunların olmadığı bir toplum.
Üçüncüsü de, evet, biz devletin silahlanmasını da belirli sınırlandırmalar yani barışçıl yaşamayı daha kolaylaştıracak sınırlamalar olması gerektiğini düşünüyoruz ama daha o bölüme gelmedik, yasama bölümünde hepimizin vardır.
AYLA AKAT (Batman) – Ne sınırlamaları?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Devletin güç kullanımı, devletin, işte… Bunların hepsi zaten garanti altında ama yani belirli bir sınırlandırmanın da, yani barış kültürünü genişletici bir faydası olacağını düşünüyoruz onun için böyle bir öneri getirdim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkürler.
Hocam, şimdi, iki karşıt görüş var, amaçlar bakımından farklı düşünmüyoruz ama böyle bir araca ihtiyaç olmadığı düşüncesinde iki parti, öbürleri ise böyle bir araca ihtiyaç var. Biz sonuç üreteceğiz burada, sonuç üreteceğiz. Burada iki formül var. Bir: Bizim iç hukukumuzu düzenleyen ilk ana metinde bu gibi durumlarda oy birliği esası var, bir de daha sonra gelişen, bu her iki durumu tespit eden -madde teşekkül edemiyor o zaman- tespit eden bir durum var. O zaman ben iki partiye öneriyorum. Bir: Birleştirebilirseniz, müşterek metin olarak; yoksa, ayrı metin olarak alırız. Bizim ki şöyle olacak orada Hocam, bizim ki şöyle: Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi “Böyle bir madde ihdasına, içerikteki özgürlüğün, hâlen tanzim edilmekte olan anayasadaki diğer temel hak ve özgürlükler içerisinde kısmen yer alması; belli ölçüde de hukukun üstünlüğü ve devletin fonksiyonları içinde bulunması ve bazı bölümlerinin ise yasa konusu olması sebebiyle karşıdır.” diyorsuz. Yani bu metin uygun mu Hocam?
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hiçbir açıklama yapmadan da…
Dostları ilə paylaş: |